328 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 328
Membre(s) : 0
Total :328

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 17h25:22
murat_erpuyan : 17h27:46
SelimIII : 1 jour, 06h52:18
Salih_Bozok : 3 jours
cengiz-han : 4 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Türk usulü başkanlık sistemi
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

Türk usulü başkanlık sistemi
Aller à la page 1, 2, 3, 4  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
opak
Admin
Admin


Inscrit le: 02 Mar 2013
Messages: 150

MessagePosté le: 16 Déc 2016 12:12    Sujet du message: Türk usulü başkanlık sistemi Répondre en citant

Özdemir Ince "anahtar teslimi kisiye ozel devlet" diyerek durumu bir cumlede anlatmis ve yazisinda 140 yil oncesi Mesrutiyet anayasasinin bile gerisine dusen, yani Padisah'a bile verilmeyen yetkilerle donatilmis ve sorumsuz, yani yaptiklarindan dolayi hiç bir zaman hesap sorulamayacak bir sistemi anlatmis yazisinda:

http://ozdemirince.com/anahtar-teslimi-kisiye-ozel-devlet/
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 23 Déc 2016 12:31    Sujet du message: Répondre en citant

Turk usulu baskanlik nedir ne degildir ? Gayet açik!

https://www.youtube.com/watch?v=w2XLcN7VtYw
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 11 Jan 2017 1:36    Sujet du message: Répondre en citant

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 13 Jan 2017 3:12    Sujet du message: Répondre en citant

İNSANLAR NE YAPILDIÐI KONUSUNDA BİLGİLENSİN AMACIYLA CHP Lİ BÜLENT TEZCAN'IN HAZIRLADIÐI BU METIN.



Soru 1) Bu teklifle Amerika’daki gibi bir başkanlık sistemi mi öneriliyor?

Hayır. Başkanlık sistemi sert kuvvetler ayrılığına dayanır. Önerilen sistemde ise bütün yetkiler bir kişinin (Cumhurbaşkanının) elinde toplanıyor. Bu sistem bir başkanlık sistemi değildir. Açıkça, DİKTATÖRLÜK, TEK ADAM REJİMİ önerilmektedir.


Soru 2) Yapılmak istenen bir hükümet sistemi değişikliği mi, rejim değişikliği midir?

Yapılmak istenen bir rejim değişikliğidir. Egemenliğin tek bir elde toplandığı otoriter rejime geçiştir. Cumhuriyet egemenliği Saraydan alıp halka verme ve demokratikleşme çizgisini benimsemiştir. Bu ise egemenliği tekrar halktan alıp Saraya (bir kişiye) verme girişimidir.


Soru 3) Cumhurbaşkanını halk seçiyor. O halde egemenlik neden halktan alınmış olsun?

Cumhurbaşkanı geçerli oyların çoğunluğuyla seçilir. Bu, milletin %51’inin altındaki bir temsil oranıyla dahi seçilebileceği anlamına gelir. Ayrıca partili başkanlığını bırakmamış ve yürütme organının başı olması nedeniyle milletin tümünü değil, belirli bir siyasi görüşe sahip kısmını temsil edeceği açıktır.


Soru 4) Güçler ayrılığı korunuyor mu?
Cumhurbaşkanının hem yürütmeyi, hem yasamayı, hem de yargıyı seçme yetkisi vardır. Dolayısıyla güçlerin bir kişinin elinde toplandığı bir dikta rejimidir bu !!!!


Soru 5) Denge ve denetleme mekanizmaları var mı?

Önerilen rejimde denge ve denetleme mekanizmaları yoktur. Sistem Cumhurbaşkanında toplanan yetkilerin hiçbir şekilde sınırlanmaması üzerine kurgulanmıştır. Meclisin denetleme yetkisi Teklifteki m.4, m.6, m.7, m.12, m.17, m.19/A; Anayasa m.77, m.87, m.89, m.98, m.116, m.146, m.154, m.155, m.159) Maddelerle yok edilmiştir.
Ayrıca cumhurbaşkanının seçtiklerinin cumhurbaşkanını ve onun bakanlarını denetlemesi mümkün mü ???


Soru 6) Yürütme yetkisi kimde?

Cumhurbaşkanı yürütmeyi tek başına temsil ediyor. (Teklif m.9; Anayasa m.104) Bugünkü sistemde hükümet etme sorumluluğu ise Bakanlar Kurulunda. Getirilen sistemde ise hükümet etme yetkisi Cumhurbaşkanına veriliyor. Devletin yönetimi tek başına Cumhurbaşkanına devrediliyor. (Teklif m.19; Anayasa m.8 )


Soru 7) Başbakan ve bakanlar olacak mı?

Bu sistemde başbakanlık kalkıyor. Bakanlar kurulu da kalkıyor. Bu günkü anlamda bakanlıklar kalmıyor. (Teklif m.19/E; Anayasa m.109, m.113) Cumhurbaşkanı istediği kişileri cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atayabilecek. Ayrıca hangi bakanlıkların kurulacağına kendisi karar verecek ve bakanları da kendisi atayacak. İstediği zaman bunları görevden alabilecek. (Teklif m.9, m.11; Anayasa m.104, m.106)


Soru 8 ) Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar kime karşı sorumlu olacak? Meclisin bunları onaylama ya da denetleme yetkisi olacak mı?

Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, sadece Cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacaklar. TBMM’nin bakanların atanmalarında hiçbir onama yetkisi yok. Ayrıca görevden alınmalarını isteme, düşürme ya da başka bir şekilde denetleme yetkileri de yok. (Teklif m.11; Anayasa m.106) Meclis, Cumhurbaşkanını da denetleyemeyecek, hesap da soramayacak. Cumhurbaşkanı hiç kimseye karşı sorumlu değil. Kimseye hesap vermeyecek. Ayrıca denetlenmeyecek.


Soru 9) Güvenoyu ve gensoru olacak mı?

Hükümetin kurulması ya da göreve devam etmesinde Meclisin onayı anlamına gelen güvenoyu kurumu ile başbakan ve bakanların güvensizlik oyu ile düşürülmeleri imkânını sağlayan gensoru kurumu yok.



Soru 10) Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlar suç işlerse ne olacak?

Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların suç işledikleri zaman yargılanabilmeleri için önce Meclisin 301 milletvekilinin (üye tamsayısının salt çoğunluğu) soruşturma açılmasını istemesi gerekecek. Sonra Meclisin 360 milletvekilinin (3/5 çoğunluk) soruşturma açılmasına karar vermesi gerekecek. Daha sonra da Yüce Divana sevk için Meclisin 400 milletvekilinin (2/3 çoğunluk) karar vermesi gerekecek. Bu oranlar sağlanamazsa işlediği suç nedeniyle Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların yargılanması mümkün olmayacak. (Teklif m.10, m.11; Anayasa m.105, m.106)


Soru 11) Cumhurbaşkanının mevcut anayasaya göre neredeyse sorumsuz olduğu, bu düzenleme ile sorumlu hale getirildiği söyleniyor. Bu doğru mu?

Doğru değil. Mevcut Cumhurbaşkanı’nın yetkileri sınırlıdır. Siyasi sorumluluk hükümettedir. Getirilmek istenen Cumhurbaşkanı ise bütün yürütme yetki ve görevini elinde toplamış, parti genel başkanlığı yapabilecek, yasama ve yargıya müdahale edebilecektir. Þu andaki başbakan ve bakanların kat kat üstünde yetki kullanabilecek, ama sorumluluğu onlardan daha hafif olacak.


Soru 12) Bakanların sorumlulukları mevcut anayasadan farklı mı?

Evet farklı. Onlar da işledikleri suçlar nedeniyle neredeyse yargılanamaz hale getirilmişlerdir. Getirilen sistemde ise aynı Cumhurbaşkanı gibi Yüce Divana sevk için sırasıyla 301, 360, 400 milletvekilinin oy vermesine ihtiyaç var. (Teklif m.11; Anayasa m.106)


Soru 13) Cumhurbaşkanı önerilen yeni rejimde neler yapabilecek?

Bakanlıkları, kamu idaresinin tamamını istediği gibi Kararnamelerle düzenleyebilecek.

Bakanlıkları, devlet dairelerini, kurumları kuracak, kaldıracak, görevlerini belirleyecek, atayacak, azledecek, soruşturma yapacak, disiplin işlerini düzenleyecek, ihale yapacak, üniter yapıyı bozacak idari düzenlemeler yapabilecek, ne kadar devlet yetkisi varsa kullanacak. (Teklif m.9, m.14, m.15, 19/B; Anayasa m.104, m.123) Partili Cumhurbaşkanı sıfatıyla milletvekili adaylarını belirleyecek, meclisin oluşumuna müdahale edecek, Meclisi fesih edebilecek, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yasama yetkisine ortak olacak, kanunları veto edebilecek. (Teklif m.8, m.9, m.12; Anayasa m.101, m.104, m.116) Yüksek mahkemelere, Hâkimler ve Savcılar Kuruluna üye atayacak, yargıyı belirleyecek. (Teklif m.17; Anayasa m.146, m.154, m.155, m.159).

Bütün bunları yaparken hiçbir şekilde hesap vermeyecek, sorumlu olmayacak.

Herkese dokunabilen ama kendisine dokunulamayan bir kadir-i mutlak kişi olacak.


Soru 14) Cumhurbaşkanı parti genel başkanı olabilecek mi? Partili olmasının ne sakıncası var?

Cumhurbaşkanı hem parti üyesi hem de isterse genel başkan olabilecek. Parti genel başkanı olarak milletvekili listesi yapabilecek. Partisinin meclis grubunun başkanı olacak. Bu şekilde Meclisi istediği gibi şekillendirme ve etkileme imkânına sahip olacak. Parti
başkanı olarak aynı zamanda yüksek yargıçlar atayabilecek.
EN KOMİÐİ VE ACINASI DURUM !!! Cumhurbaşkanının yemin etmesini düzenleyen 103.madde aynen duruyor. Orada tarafsızlık üzerine yemin edecek (!), ancak partisinin
genel başkanı sıfatıyla parti yönetecek. VE YUKARDAKİ TÜM SAYDIKLARIMIZI PARTİSİ ADINA YAPABİLECEK.


Soru 15) Cumhurbaşkanı seçimi ile TBMM seçiminin aynı gün yapılmasının ne sakıncası var?

Cumhurbaşkanı seçimi ile milletvekili seçimi aynı gün yapılırsa parti genel başkanı olan Cumhurbaşkanı adayı, aynı zamanda partisinin milletvekillerini de belirleme imkânı bulacak. Burada hem aday gösterme yetkisi nedeniyle milletvekillerini ismen belirleme imkânı olacak, hem de aynı anda yapılan seçimlerde seçmen, Cumhurbaşkanı ile onun partisine oy vereceğinden siyasi olarak da meclis çoğunluğuna hâkim olacak. Böylece seçilen Cumhurbaşkanı fi ilen yasama organının da çoğunluğunu belirleyip, kontrol edebilecek. Meclisin Cumhurbaşkanını denetleyebilmesi fi ilen mümkün olmayacak.

Demokratik başkanlık sistemlerinde Başkan seçimi ile Meclis seçimleri ayrı tarihlerde yapılır.


Soru 16) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi nedir? Cumhurbaşkanı bu yolla yasama yetkisine ortak mı oluyor?

Teklife göre Cumhurbaşkanı, kişi hak ve ödevleri ile siyasi hak ve ödevlere ilişkin temel haklar hariç, yürütmeye ilişkin her konuda kararname çıkarabilir. Bu kararnameler kanun gibidir. Bu yetki bir anlamda tek başına kanun yapma yetkisidir. Yani padişah fermanı gibidir. Evet, Cumhurbaşkanı bu yolla yasama yetkisine ortak edilmiştir. Anayasada yasama yetkisi TBMM’ne verilmişse de, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarmak suretiyle Cumhurbaşkanı Meclisin yasama yetkisine ortak olmaktadır. (Teklif m.9; Anayasa m.104)


Soru 17) Meclis aynı konuda kanun çıkarırsa kararname hükümsüz olacağına göre, Meclis isterse kararname çıkarmayı engelleyemez mi?

Hayır engelleyemez. Çünkü Meclisin çıkardığı kanunu Cumhurbaşkanı veto edebilir.


Soru 18) Veto yetkisi şimdi de var. Olmasının sakıncası ne?

Þimdiki veto yetkisi elinde yürütme gücü yoğunlaşmamış, nispeten sınırlı yetkiye sahip Cumhurbaşkanına verilmiş bir denge-denetim mekanizmasıdır. Ayrıca vetodan sonra Meclis aynı kanunu basit çoğunlukla (katılanların çoğunluğuyla) yeniden kabul edebilir.


Soru 19) Hâkimler ve Savcılar Kurulu nasıl oluşacak?

Hâkimler ve Savcılar Kurulu 13 üyeden oluşacak. Cumhurbaşkanı Kurulun 6 üyesini (Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve dört üyeyi) doğrudan belirleyecek. Kalan 7 üyeyi de parti başkanı sıfatıyla kontrol ettiği Meclis aracılığıyla seçtirecektir.


Soru 20). Anayasa Mahkemesi üyeleri nasıl seçilecek?

Cumhurbaşkanı 15 üyeli Anayasa Mahkemesinin 12 üyesini bizzat kendisi, 3 üyesini de partisi aracılığıyla kontrol ettiği TBMM eliyle belirleyecektir.14 Bu Anayasa mahkemesi yarın Yüce Divan sıfatıyla kendisini seçen Cumhurbaşkanını, yardımcılarını ve bakanlarını yargılayacak(!..) (Teklif m.19/D; Anayasa m.146)


Soru 21) Cumhurbaşkanının yüksek yargıda başka seçim yetkisi de var mı?

Danıştay üyelerinin dörtte biri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Başsavcı vekilini seçme yetkisi de var. Cumhurbaşkanının seçtiği Danıştay üyeleri, Cumhurbaşkanının temsil ettiği idarenin eylem ve işlemlerini denetleyecek(!) Ayrıca Yargıtay ve Danıştay’ın kalan üyelerini de Cumhurbaşkanının belirleyeceği Hâkimler ve Savcılar Kurulu atayacak. (Anayasa m.154, m.155)



.


Dernière édition par cengiz-han le 07 Fév 2017 1:59; édité 1 fois
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 13 Jan 2017 11:07    Sujet du message: Répondre en citant

En somut çalisma Barolar Birliginden, bilgilenip ona gore konusmak isteyenler mutlaka okumali...

http://anayasadegisikligi.barobirlik.org.tr/Anayasa_Degisikligi.aspx
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 26 Jan 2017 0:22    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

BU ÇAÐRI HERKESEDİR

Bir araba sahibi olmak için 10 sene, bir ev sahibi olmak için 30 sene çalışıyorsunuz..

Þimdi kampanya var.. ÜLKE sahibi olmak için sadece ÜÇ AY çalışacaksınız..

Yok demeyin... Olmuyor demeyin.. Vaz geçmiyolar demeyin.. Yılmayın...

Onlar inatçıysa sizde en az onlar kadar inat edin...

En yakınlarınızdan başlayarak ısrarla ikna etmeye çalışın..Bunun için sadece ÜÇ AYINIZ VAR.

Üç ay sonra kampanya bitiyor. Sonrasında YILLARCA pişman olmayın.

Belki hayatınız boyunca oy vermekten başka bu konuda hiç bir şey yapmadınız.. İLK DEFA yapın..

Sizin HAYIR demeniz yetmiyor.... Sadece 3 ay en az 1 kişiyi daha hayır demeye zorlayın..

Bu ülke SİZİN.. Bu ülke ÇOCUKLARINIZIN, Bu ülke TORUNLARINIZIN.. Kendiniz için olmasa bile onlar için yapın..

Etrafınızda olan biteni görüyorsunuz.. TEK ADAMLARIN ülkeleri ne hale getirdiğini görüyorsunuz..

ÜLKENİZİ siyasi partilere bırakmayın, medyaya bırakmayın, STK lara bırakmayın.

Bu ülke SADECE SİZİN. Bu tehdit ciddidir...3 ay çalışmazsanız elinizden gidecek..

Üç ay çalışmazsanız belkide ilerde ülkemizdeki SURİYELİLER, IRAKLILAR, PAKİSTANLILAR, İRANLILAR, MISIRLILAR AFGANİSTANLILAR gibi olacak çocuklarınız..

Bunu o gözünüz gibi baktığınız çocuklarınıza BORÇLUSUNUZ..

Üç ay, sadece ÜÇ AY en az bir kişiyi ikna etmeye çalışın..



Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 26 Jan 2017 0:24    Sujet du message: Répondre en citant

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 30 Jan 2017 18:30    Sujet du message: Répondre en citant

Atatürk halkini kulluktan çikarip vatandas yapmak için TC'yi kurdu.
RTE, vatandasliktan kulluga donmek için Baskan oluyor.


Ama Turkiye halkinin en azindan yarisi bunu anlayacak durumda degil? Neden?

Kuvvetler ayriliginin son bir ornegini ABD'de gorduk. Trumps denilen herifin kararini bir hakim geçersiz kildi. Boyle birseyin Turkiye'de olabilecegini dusunebiliyor musunuz?
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 30 Jan 2017 18:35    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


İbreti evet
29 Ocak 2017

Bundan önceki anayasa referandumunun evet kampanyasını Hakan Þükür başlatmıştı, “ülkemizin geleceği için evet diyorum” demişti. Þu anda terörist olarak aranıyor, yurtdışına kaçmak zorunda kaldı, babasını bile tutukladılar, malına mülküne el kondu.

*

Nazlı Ilıcak evet'in en büyük destekçisiydi, “tahakküm edici havadan kurtulmak için evet diyeceğim” diyordu. Þu anda hapiste.
Ahmet Altan “evet” başlıklı makale yazmıştı, “Evet çıkmasını ümitle bekliyorum, çünkü bu evet, zalim bir sistemin temeline şahmerdan gibi vurup, o temeli kıracak” diyordu. Þu anda hapiste.

Mehmet Altan hayır diyenleri ayıplıyordu, “toplum ikiye ayrılmış, evet mi diyeceğiz, hayır mı diyeceğiz, ayıp bir şey, bu anayasanın bugüne kadar değiştirilmediğine isyan etmeliyiz” diyordu. Þu anda hapiste.
Þahin Alpay “bin kere evet diyorum” diyordu. Þu anda hapiste.
Ali Bulaç “hayır diyenler aslında askeri darbeye evet demiş olurlar, demokrasi adına evet” diyordu. Þu anda hapiste.

Hasan Cemal evet demeyi tarihi bir fırsat olarak görüyordu, “referandum Türkiye için tarihi bir fırsat, hukukun üstünlüğü için tarihi bir fırsat, bu nedenle referandum sürecinin başından beri evet'i savunuyorum” diyordu. İşinden atıldı, herhangi bir gazetede yazmasına izin verilmiyor, yurtdışına taşınmak zorunda kaldı.

Mümtazer Türköne hayır diyenleri darbe yanlısı olmakla suçluyordu, “bu berbat statükoyu tarihin çöp sepetine atmakta geç bile kaldık” diyordu. Þu anda hapiste.

Baskın Oran, göğsünde “yetmez ama evet” yazılı tişört giyiyordu, sokakta bu tişörtle dolaşıyordu, “ne kadar değişse o kadar sevaptır” diyordu, “Tayyip Erdoğan demokrasi kahramanı” diyordu. Þimdi aynı Baskın Oran “Türkiye yönetilemiyor, hayatımda Türkiye'nin bu kadar bataklığa girdiği bir dönemi görmedim” diyor.

HDP sandığa gitmedi, Selahattin Demirtaş “evet veya hayır çerçevesine sıkışmayarak, Türkiye'de başka umut var demek için boykot ediyoruz” diyordu. Başka umudu gördük… Selahattin Demirtaş başta olmak üzere, HDP şu anda komple hapiste.

Murat Belge evet'i savunurken Atatürkçülere küfrediyordu, “merkezinde Kemalizm'in yeraldığı cephe, sırf hükümete duyduğu nefret nedeniyle hayır diyor” diyordu. Þimdi “doğrusu ben kendimi kandırılmış hissediyorum, elim kırılsaydı da oy vermeseydim diyecek halim yok ama, bizim desteklediğimiz adam uydurma bir Tayyip Erdoğanmış, aklımızı kullanmıyorduk, konu mankeniydik” diyor.

Cengiz Çandar “Türkiye'nin önü açılıyor, hukukun üstünlüğüne evet demekten başka yol var mı?” diyordu. İşten atıldı. Þimdi “pişman mısın dersen, pişmanım, daha uyanık davranmalıydık” diyor.

Bülent Arınç “hayır diyenlere acıyorum” diyordu, “kurban olduğum Allah verdikçe veriyor” diyordu. Þimdi aynı Bülent Arınç'ı boş süt şişesi gibi kapının önüne koydular, Tayyip Erdoğan telefonuna bile çıkmıyor, yandaş medyada “Manisalı Lawrence” deniyor.

Ertuğrul Günay o zamanlar bakandı, “hayır demek, bilerek veya bilmeyerek darbeci zihniyetle işbirliği yapmak demektir” diyordu. Kapının önüne kondu, şimdi “ülke ateşler içinde” diyor.

Orhan Pamuk “evet diyeceğim, darbecilerle hesaplaşmanın yolu açılıyor, Ak Parti Türkiye'yi çok iyi yönetiyor” diyordu. Þimdi aynı Orhan Pamuk “insan hakları hergün ihlal ediliyor, otoriter askerlerin yerini otoriter ve İslamcı hükümet aldı” diyor.

Aydın Engin “harbiden evet dedim, duraksamadan evet dedim, ülke demokrasisine çok yararlı olduğuna kanaat getirdim, hiçbir kuvvet beni evet demekten alıkoyamazdı, alıkoyamadı” diyordu. Tutuklandı, genel yayın yönetmeni yurtdışına kaçmak zorunda kaldı, birlikte çalıştığı Cumhuriyet gazetesinin yazarları şu anda hapiste.

Adalet Ağaoğlu sadece evet demekle kalmıyor, açık çek veriyordu, “evet diyerek hakkımızı arama hakkını elde ediyoruz, yetmez ama evet diyorum, atılan her adıma evet diyorum” diyordu. Þimdi “evet dediğim için çok pişmanım, enayilik etmişim, bunlara kandığım için hâlâ başımı duvarlara vuruyorum” diyor.

Sezen Aksu “tabii ki evet diyeceğim, evet demeye devam edeceğim” diyordu. Sonradan Akp'nin işine gelmeyen laflar söyleyince yandaş medyada linç edildi, “kart serçe” manşeti atıldı.

Cemil İpekçi “evet diyorum, buna hayır diyenlerin çoğunluğu eski diktanın, eski despotluğun sürmesini isteyenlerdir, hakiki kitap okumuşsanız buna hayır demeniz mümkün değil” diyordu. Þimdi ise “yetmez ama evet derken sanatçı olmamın hayaline kapılmışım, demokrasi diyorlar, bunun neresi demokrasi anlamadım, güzelim ülkemize yazık oluyor, bir daha ak partiye oy yok” diyor.

Fethullah Gülen'e “büyük vizyoner” diyen Sinan Çetin “bir daha darbe olmamasını garanti altına almak adına evet” diyordu. Tam tersine… 15 Temmuz darbesi o evetler sayesinde garanti altına alınmadı mı?

*

İbrettir.

*

Evet demeye niyeti olanlar bunları iyi okursa, memleket için hayır'lı olur.




http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/yilmaz-ozdil/ibreti-evet-1648642/
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 03 Fév 2017 2:28    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


Orhan Bursalı
cumhuriyet

Pardon, Referandum’da bu iktidarın ve liderinin nesine evet diyeceksiniz

Kaydet Kaydettiklerim

02 Þubat 2017 Perşembe

“Tek parti tek lider olacak, ülke şahlanacak” propagandasına rakamlarla yanıt vermeden rahat yok bana.. Ekonomiden önce şu son iki önemli karne notuna bakalım.

Sonuncusu dün açıklandı: Her yıl yenilenen küresel özgürlükler araştırmasında Türkiye yarı özgür ükeler arasında ve son bir yıl içinde özgürlüklerin en çok kötüye gittiği ülke oldu. Puanı 100 üzerinden, 53’ten 38’e düştü. Bu kabul edilebilir bir şey mi?
Bir nokta daha var: Özgürlükler konusunda ülkemiz son 10 yılda eksi 28 ile en büyük not kaybı yaşayan 10 ülke arasında 2. sırada! Üstümüzde Orta Afrika Cumhuriyeti, altımızda ise seçimi kaybettiği halde Başkanlık koltuğunda oturacağını ilan eden, ancak zoru görünce ülkeden kaçan liderin ülkesi Gambiya!

İkinci ve çok önemli nokta: Türkiye, bu araştırmada basın özgürlüğü olmayan ülkeler listesinde!

Dünya Yolsuzluk Araştırması da geçen hafta açıklanmıştı. Uluslararası Þeffaflık Örgütü’nün raporuna göre 1 puan kaybedince 9 basamak geriledik ve 176 ülke arasında 75. sırada yerimizi aldık.

Yani, en önemli 2 konuda popo üstü oturtulan bir ülkeden bahsediyoruz. Acaba TV’lerde bağırıp çağıranlar iktidarın yarattığı bu tablo üzerinde neden konuşmazlar?

Uyduruk bir efsane, ekonomi
Ekonomi iktidarın en büyük efsanesi.. Bir büyüdük bir büyüdük 14 yıl içinde, sormayın gitsin. Reklamı bu. Þimdi ekonomik büyüme oranlarına dönemsel olarak bakalım(*):

1923 - 1950 (Tek parti - CHP) 8.1
1950 - 1960 (DP dönemi) 6.4
1960 - 1962 (MBK dönemi) 3.1
1962 - 1965 (CHP) 5.8
1965 - 71 (AP - Demirel) 5.5
1971 - 74 (12 Mart Cuntası) 5.4
1975 - 77 (AP - Demirel) 7.0
1980 - 83 (12 Eylül Cuntası) 2.7
1983 - 91 (ANAP) 5.0
1992 - 96 (DYP) 4.6
1997 - 1999 (ANAP) 2,4
1999 - 2002 (DSP, Kriz) 1.4
2003 - 2017 (AKP) 4.8 - 4.9
Yukarıdaki oranlara baktığınızda, Çağdaş Þirin şunu vurguluyor: Büyüme oranları açısından tek parti hükümetleri ile koalisyon hükümetleri arasında pek fark yok. Dahası, Demirel’in dörtlü koalisyonunda 1976’da yüzde 10.5 büyüdük!

Başka bir nokta: O tu kaka yaptığınız Cumhuriyetin ilk dönemlerinde büyüme kırılamayan rekor düzeyinde; 2. Dünya Savaşı yılları dahil: yüzde 8.1.

1924 - 1939: Sanayi büyümesi de rekordu: 10.8. GSMH büyümesi 7.8: Aşılamayan rekor. (1930 - 1939 arası ise sanayi büyümesinda başka bir rekor: yüzde 11.8 (Bayram Ali Eşiyok çalışması).


Türkiye5.6;AKP4.9büyüme

Türkiye’nin ortalama büyüme hızı, 92 yılda yüzde 4.8.
İkinci Dünya Savaşı yıllarını çıkartıyor ekonomistler genellikle ve ortalama yüzde 5.6 büyüme buluyor.

Yani AKP döneminin ortalama yüzde 4.9 büyümesinden fazla!
Başka bir oran: Türkiye’nin dünya ekonomisindeki payına bakalım. Üç tane rekor var: 1987, 1993, 1993, 1997 > yüzde 1.40 -1.41.. 1998’de 1.42.

AKP kendi döneminde 1.42’yi 2011’de yakalıyor. Ve yüzde 1.39’e doğru gidiş var.

Özetlersek: AKP ekonomik büyümede sanal bir efsane yarattı!
Evet, ekonomi hacim olarak büyüdü, bunda AKP politikalarının payı ne? Dünya ekonomisindeki yerimizde artış yok, ortalama büyüme oranları Türkiye ortalamasının altında, koalisyon dönemlerinden farkı yok, hele hele Cumhuriyetin tek parti döneminin yarısı kadar!


Olan şu:
AKP döneminde dünyadaki para hacmi-arzı o kadar arttı ki, 500 milyarı aşan dolar, trilyon sıcak para girdi çıktı.

Bunları da İstanbul’un taşına toprağına yatırdık. Evet tüneller, köprüler, Boğaz geçişleri... Hepsi göz boyayıcı. Elde var onlar, bir de 370 AVM ve muazzam tüketim doplumu.

En pahalı gazı, benzini, elektriği kullanan ülkelerden biriyiz. Vergiler yüksek.

Bu akan paralardan bir kısmı, şüphesiz seçmene AKP yardımları olarak da gitti. Þimdi torun bakan ninelere maaş, emekli maaşlarına üç yılda bir, birkaç yüz lira banka avantası... Hepsi referanduma ayarlı ve seçmen tavlama politikası tam gaz.

Enflasyon adeta serbest bırakıldı! Ülkeye akan dolarlarla ucuz dolar dönemi bitti ve dolar gerçek yerine olması gereken 3.80’lere gelip oturdu.

Gerçek hayata geri döndük!

Referandum sonrası millete atılacak kazığı bekleyin. Bu kazık, büyümeyi de durduracak, şirket iflasları katlanacak, AVM’ler deprem beklentisinin de sığınaklarına dönüşür artık!

Tabii üstüne üstlük, darbeler, cinayetler, şehitler, savaşlar, katlanan terör! Ve hak ve özgürlükler, basın ve demokrasi konularında da yerlerde sürünen bir ülke yarattınız!
Pardon ama, Referandum’da bu iktidarın ve liderinin nesine evet diyeceksiniz!


(*) www.businessht.com.tr/yazarlar/ cagdas-sirin/1068162-92-yillik-
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Georges
Spammer
Spammer


Inscrit le: 22 Juil 2008
Messages: 435
Localisation: Paris

MessagePosté le: 03 Fév 2017 20:33    Sujet du message: Répondre en citant

Önümüzdeki günlerde referandum yapılacak.

Önümüze konan sandık seçim sandığı değildir.

Bizleri yönetecek bir kişiyi veya partiyi seçmeyeceğiz.

Þu an ülkemizi bir parti ve kişi yönetiyor zaten.

Bu oylamada yeni bir Anayasayı kabul kabul edip etmediğimizi belirliyeceğiz.

Yani şimdi veya ilerde bizleri yönetecek kişi veya kişilerin yönetim tarzını oylıyacağız.

Nelerin değişeceği Aşağıdaki linkte karşılaştırmalı olarak çok güzel bir şekilde anlatılmış.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 05 Fév 2017 2:23    Sujet du message: Répondre en citant

[quote]


Evetçi rektörler… Bilim insanı mı? Saray imamı mı?

1 Þubat 2017 Sozcu
Yilmaz Ozdil



Sabahattin Zaim Üniversitesi rektör yardımcısı profesör, “ben bu ülkede cahil, okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum, ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, cahil halktır, profesörden başlayarak en tehlikeli olanlar üniversite mensuplarıdır, en güvenilir olanlar, ilkokul bile okumamış olanlardır, okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor” dedi. Bu herifi YÖK'e yönetici yaptılar.

*

Kadın profesör Akp'den milletvekili adayı oldu, kazanamadı, rektör adayı oldu, gene kazanamadı, dindar cumhurbaşkanı tarafından metazori rektör yapıldı, tarihteki ilk türbanlı rektör oldu, yandaş medya tarafından ayakta alkışlandı, ne kadar Atatürkçü akademisyen varsa hepsine kan kusturdu, neticede fetocu olduğu anlaşıldı, tutuklandı! Senelerce başörtümüz yüzünden üniversiteye giremedik diye oy istediler, kendilerinin atadığı ilk türbanlı rektör darbeci çıktı.

*

Profesör Veysel Eroğlu, “NASA da kim oluyor, bizim teknolojimiz onlardan ileri, NASA bizim çok gerimizde” dedi. Hükümetimiz tarafından “ilim adamı” kabul edilen Cübbeli Ahmet, profesör Veysel Eroğlu'nu tasdikledi, “Mars'ta su var mı, Merih'te et var mı, but var mı, manyak manyak işler, masrafa değmez, akılsız, salak herifler, hepsi cahil zaten, ver bana 100 bin dolar hepsini anlatayım” dedi.

*

Hacettepe Üniversitesi profesörü, trenlere mescit yapılmasını istedi, Devlet Demiryolları inceledi, virajlarda kıble denk getirilemeyeceği için yapılamadı.

*

İTÜ profesörü, rüyasında tarikat şeyhi gördü, tarikat şeyhi “YÖK yanlış işler yapıyor” dedi, rüyasındaki şeyhin sözlerini dilekçeye döken profesör, başbakanlığa gönderdi, başbakanlık inceledi, “kardeşim arıza mısın?” demedi, gereğinin yapılması için milli eğitim bakanlığına havale etti, milli eğitim bakanlığı dilekçeyi inceledi, gereğinin yapılması için YÖK'e havale etti iyi mi.

*

Dumlupınar Üniversitesi doçenti, evini dergaha çevirdi, çarşaflı eşini peygamber ilan etti, çarşafın üstüne kafasına taç takıp, çıplak ayaklarını öptüren bu arkadaşın “gökyüzünde nikahımız kıyıldı” diyerek, gözüne kestirdiği müritleriyle yattığı anlaşıldı.

*

Selçuk Üniversitesi profesörü, dekolte giyen kadınların tecavüzü göze alması gerektiğini söyledi, “kadının evden çıkması caiz değildir, parfüm haramdır, kadının topuklu ayakkabı giymesi ayete aykırıdır, saç boyama caiz değildir, kadının fazla laf etmeden arada sırada konuşmasında sakınca yoktur” dedi.

*

Yıldız Teknik Üniversitesi profesörü, teknoloji panelinde konuştu, İslami usüllerle, helal bisiklet üretilebileceğini izah etti.

*

Lise mezunu dolandırıcı, sahte üniversite diplomasıyla Kastamonu Üniversitesi'nde bölüm başkanı oldu, kimse uyanmadı, şakır şakır ders verdi, mis gibi dekan olacaktı, profesör olarak Mustafa Kemal Üniversitesi'ne transfer olmaya kalktı, tesadüfen enselendi.

*

Yıldız Teknik Üniversitesi profesörü, Gezi parkına alışveriş merkezi dikilmesine karşı çıkanları “gavur” ilan etti, “Yahudi, Ermeni veya Rumsanız, Gezi eylemlerinde aktif rol almanızı anlayışla karşılıyorum, soyunuzu araştırın” dedi.

*

TBMM'de dağıtılan imam hatip mezunlarının dergisinde, plajlarımızdaki boğulma vakalarını önlemek için “bilimsel” öneri getirildi. “Herhangi bir kişi denizde boğulmak üzereyken, samimi şekilde dua ederse kurtulur” denildi.

*

TRT'de “bilimsel” program yayınlandı, CIA ve Mossad'ın cinlerle istihbarat topladığı, KGB'nin cinler sayesinde düşman denizaltılarını takip ettiği açıklandı. NASA yetkililerinin uzayda kaybolan uyduların cinler tarafından tamir edilmesi için Türkiye'ye geldiği, Turgut Özal aracılığıyla Sakarya'daki bir hoca'dan yardım istediği anlatıldı.

*

İsmi Abdülhamid olarak değiştirilen GATA'nın profesörü, şizofreni hastalığının cin çarpması yüzünden meydana geldiğini izah etti. İnsan beynine yerleşen cinlerin şizofreniye sebep olduğunu, tedavi için dini şifacılarla üfürükçülerin faydalı olabileceğini söyledi.

*

TÜBİTAK başkan yardımcılığı da yapan YÖK başkanı profesör, akademik yıl açılış konuşmasında “domatesin içine öyle bir mekanizma yerleştirirler ki, milletimiz yok olabilir” dedi.

*

Selçuk Üniversitesi profesörü, kalçaya takılan platinleri, sanayi sitesinde tornacıya yaptırdı.

*

Profesör sağlık bakanımız, Türkiye'deki sağlık sisteminin ABD'den çok daha iyi durumda olduğunu söyledi, keneden korunmak için pantolon paçalarını çoraba sokmamızı önerdi.

*

Fahri profesör unvanı bulunan asrın liderimiz, neden matematik dersi, fizik dersi, “kimya” dersi tartışılmıyor da, din dersi tartılışıyor derken… Türk profesör Aziz Sancar “kimya” dalında Nobel kazandı.

*

Varlığıyla onur duyduğumuz Mardinli profesör Aziz Sancar, “bu ödül Atatürk ve Cumhuriyet sayesinde kazanıldı” diyerek, Nobel ödülünü tam 19 Mayıs'ta Anıtkabir'e teslim ederken… Mardin üniversitesinin “imam” rektörü, şeytan rıdvan gibi video hazırladı, Cumhuriyet'in sonu anlamına gelen referandum için “evet diyorum” filan dedi.

*
Açıkça görüldüğü üzere…
Evet-Hayır seçimi değildir.

*

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” vizyonuyla, “ulemaya soralım” arasındaki tercihin, referandumudur.




Citation:

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 05 Fév 2017 2:52    Sujet du message: Répondre en citant

Hadi Ridvan EVET, ci sen de seytana uydun evet diyeceksin ama bal

Nilhan Osmanouglu da EVET diyecek, sen hâlâ bu kadin gibi evet diyebilir misin ?
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 07 Fév 2017 1:33    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Dürüst, özgür değil, ama yine de...

Ali Sirmen, Cumhuriyet - 05 Þubat 2017


12 Eylül çetesinin reisi, hazırlattığı anayasaya koydurduğu hükümler sayesinde bugünkü fiili tek adam rejiminin banisi Kenan Evren, iktidar gaspına meşruiyet arayışına sonunda çare olarak durumu yeni bir anayasa ile tescil etmeyi bulmuştu.

Bunun için, kendi niyet ve tutkularına yanıt veren, bedenine uyan (sonradan başka bedenlere de uyacağı anlaşılacaktır) bir anayasa hazırlattı kendi atadıklarına.

Ne garip tecellidir ki metni hazırlayan profesörün adından mülhem “Aldıkaçtı Anayasası” olarak anıldı bu temel metin.

“Aldıkaçtı Anayasası”nı kendi adamlarına yaptırmak Kenan Bey’i kesmemiş olmalı ki onu 7 Kasım 1982’de halkoyuna sundu.

Halkoylamasında sandık başına gidenler, bir evet ile hem Evren’in anayasasını, hem de cumhurbaşkanlığını onaylayacaklardı.
Peki ya hayır çıkarsa ne olacaktı?

Zaten o sırada devlet başkanı Kenan Bey onun da çaresini bulmuştu. Kendi devlet başkanı olarak devam edecek, bir sürahi dört bardak rejimi sürecek, ama halkın kabulüne mazhar olmayan, anayasa yürürlüğe girmeyecekti.

Yine de, hayır çıkmasını engellemek gerekiyordu.

Çare, evet propagandasını serbest bırakıp hayır propagandasını yasaklamaktı. Bu yolla “hayır” oyu vereceğini yazan Oktay Akbal hapse mahkûm edildi.

***

Demokrasinin evrensel kurallarına ters düşen bu “Evrensel” uygulama sonuç verdi, 7 Kasım 1982 halkoylamasında yüzde 91.37 oranında “evet” çıktı.

Bu sonucun yine de Evren Anayasası’na demokratik meşruiyet kazandırmadığını belirtmeye bilmem ki gerek var mı ?
Nisan ayında, Kenan Bey’in anayasasından çok daha anti demokratik bir tek adam sistemi için halkoylaması var.

Burada da “evet” propagandası serbest, hayır resmen olmasa bile, fiilen yasak.

Nisan oylaması, dürüst, adil, özgür olmayacak.
Her şeyden önce, yargı bağımsızlığının olmadığı yerde, dürüst, özgür, adil oylamanın güvencesi yoktur.

Seçmende oylamanın dürüst, adil, özgür olacağı inancı yerleşmemişse, o oylama da hile, baskı, adaletsizlik yapılmamış olsa bile demokratik koşullar oluşmamış, halkın iradesi korku ile ifsat edilmiş demektir.
OHAL uygulaması yürürlükteyken özgür bir kampanyanın neden sürdürülemeyeceğini izan sahiplerine uzun uzun anlatmak bile gereksiz.
OHAL uygulamalarıyla, şimdiye dek potansiyel “hayır”cılar zaten temizlenmişler, işlerinden atılmışlar, içeri tıkılmışlardır. Son olarak Antalya’da “hayır” yazan afişler asan Barış Çetin, Gürkan Gülseven ve Suat Bulut’un gözaltına alındıkları ve kendilerine Kabahatler Kanunu’nun 42. maddesine muhalefet suçundan 227’şer lira para cezası kesildiği haberi dünkü gazetelerde yer aldı. Dünkü Sözcü’de bu haberin hemen yanında, Düzce’de “Hayır”cıları ölümle tehdit eden ve bu tehdidi elleri silahlı fotoğraflarıyla sosyal medyayla paylaşan iki kişinin serbest bırakıldıkları bildiriliyordu.

Sözün özü, nisan anayasa referandumu serbest, adil ve özgür olmayacak, Evren dönemini, mumla aratan baskılar altında geçecektir.

***

Yerli yabancı herkesin teslim ettiği bir gerçeği bir kez daha vurguladıktan sonra, hemen belirtmek isterim ki yapılan sondajlara göre bütün bu baskı ve adaletsizliklere karşın, referandumda tek adam rejimine “hayır” çıkması olasılığı güçlüdür. Üstelik kamuoyu araştırmalarına yanıt verirken “hayır”dan yana olanların ne olur ne olmaz, çekingen davrandıklarını da unutmamak gerek.

Oylamanın baskı ve tehdit ortamında geçmesini isteyenlerin, ortamı gerecek kışkırtmalarına kapılmadan, germeden gerilmeden, sükûnet içinde “hayır” demek olanağı hâlâ mevcuttur.

Unutmayalım ki, bu fırsat felakete giden yolda uçurumdan önce son çıkıştır.

Bu dönemeç de dönüldükten sonra, neleri göze alırsak alalım, bir daha hayır demek fırsatı olmayacaktır.

Sakin ve kararlı bir “hayır”ı egemen kılmak için yapılacak ilk şey ise kendi hayır deme gücüne inanmaktır.






^
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 07 Fév 2017 1:36    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


Tek adam sistemi ve ikircikli AKP’liler


Ahmet İnsel, Cumhuriyet 04 Þubat 2017


“Cumhurbaşkanlığı sistemi” olarak resmen tanımlanan, ne kuş ne deve olan ucube anayasa değişikliği önerisi nihayet TBMM’den Cumhurbaşkanı’na havale edildi. Yangından mal kaçırır gibi alelacele oylatıp, sonra bir haftadan fazla Meclis Başkanı’nın dolabında bekletmenin gerekçesi yakında anlaşılır. Bu konuda rivayet muhtelif.

Çeşitli kamuoyu anketlerinin kimisi yayımlanan, kimisi elden ele dolaşan verilerine göre, denekler evet ile hayır arasında ortadan ikiye bölünmüş durumdalar. Eğilimin zaman içinde gelişimine bakınca, evet oyu verme eğiliminin biraz daha zayıf, hayır oyu verme eğiliminin biraz daha güçlü olduğu görülüyor. Kararsızların arasında da durum farklı değil. AKP seçmenlerinde sandığa gitmeme eğilimi gösteren küçük ama marjinal ağırlığı yüksek bir kesim var.

CHP ve HDP’ye son seçimlerde oy vermiş seçmenler arasında hayır oyu verme eğiliminin son derece yüksek olması normal. Önemli olan MHP’ye oy vermiş olanlar arasında da hayır oyu verme eğiliminin şimdilik açık ara önde geliyor olması. Parti aidiyetlerinin halkoylaması perspektifinde yer yer kırıldığı, bir kısmı Tayyip Erdoğan’ın şahsıyla ilgili büyük yarılmanın, bir kısmı ise tek adam rejimi karşısında duyulan derin endişenin neticesi olan yeni bir karşıtlık şekilleniyor. Bu karşıtlığın yumuşak karnı AKP seçmenleri.
Bugün ortalama bir AKP seçmeni açısından, halkoylamasında evet demek için güçlü gerekçeler bulmak kolay değil. Medyada bağırıp çağıran iktidar sözcülerinin ileri sürdükleri gerekçelerin kofluğu açık biçimde sırıtıyor. Daha önemlisi, AKP seçmenleri arasında katı bir ideolojik aidiyet taşımayan kesimin, “şimdi buna ne gerek vardı” sorusuna aldıkları herhangi bir doyurucu yanıt yok. Tersine, hem bu tartışmanın neden olduğu ek toplumsal gerginlikten hem de bunun iktisadi yaşam üzerinde yarattığı siyasal şok etkisinden rahatsızlar. 2019’a kadar iktidara sağlam biçimde oturmuş olan AKP’nin böyle bir zorlamayla iktidarını pekiştirmeye çalışması ve kaosu derinleştirmesine anlam vermekte zorlanıyorlar.
Bu rahatsızlığın sadece AKP seçmeninde değil, açıkça dile getirilmese de, birçok AKP yerel yöneticisi ve seçilmişinde de varlığı hissediliyor. Bu rahatsız kesimin çok küçük bir bölümünün eli halkoylamasında hayır oyu kullanmaya gidecektir. Büyük çoğunluğu sandığa gitmeyerek ya da boş oy vererek rahatsızlığını ifade edecek. Bu kesimin sandığa gitmemesi, sandıktan hayır çıkmasının AKP’nin hemen iktidarı kaybetmesine neden olmayacağına inanmasıyla mümkün olacak. Nesnel olarak da bunun tersini düşünmeyi gerektirecek bir neden yok. Hayır kazandığında AKP Meclis çoğunluğunu kaybetmeyecek. Türkiye’de istifa diye bir kurum olmadığı için (bkz. Tanıl Bora’nın Birikim sitesindeki yazısı) bu anayasa değişikliği işini ülkenin başına saranlar istifa etmek sorumluluğu ve medeniliğini göstermeyecekler. Dolayısıyla, kararsız AKP seçmenlerini, hayır oyu vermese de, evet oyu da vermemeye teşvik eden bir dil kullanmak, gerekçeler ifade etmek gerekiyor.


İktidarın medya tekelini sonuna kadar kullanmanın yeterli olmadığını gördüğünün ve hayır oyu kampanyasını bu sefer baskı, korkutma ve sindirme yoluyla engellemeye çalıştığının işaretleri hızla artıyor. Kamusal alanda hayır oyu vermeye çağırmanın bazı yerlerde hakaret suçu, bazı yerlerde terör propagandası addedilmesinin örnekleri çoğalıyor. Bu da iktidarın halkoylamasının sonuçlarını çantada keklik olarak görmediğinin en somut işareti. Tutuklu milletvekilleri, belediye başkanları, gazetecilerin yanında, şimdi sosyal medyaya yönelik tedhişle hayır oyu verme çağrısının sesi kısılmaya çalışılıyor. Bütün bunlara rağmen, soğukkanlı bir kararlılıkla, teknik detaylar içinde boğulmadan, neden tek adam sisteminin herkes için kısa veya uzun vadede bir tehdit olduğunu anlatarak, hayır oylarının önde gelmesini sağlamak halen mümkün. Halen böyle ama önümüzdeki iki ayda iktidar işin kötüye gittiğini görüp, can havliyle neler icat eder bilmiyoruz.






^
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page 1, 2, 3, 4  Suivante
Page 1 sur 4

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.