Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.
Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Madam gibi olmek
Forums d'A TA TURQUIE Pour un échange interculturel
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 21 Oct 2016 1:15 Sujet du message: Madam gibi olmek
Citation:
Zeynep Oral
Madam gibi ölmek...
20 Ekim 2016 Cumhuriyet
Üzerinde çok konuşuldu, yazıldı çizildi, ancak vurgulamak istediğim kimi noktalar var. Erdoğan’ın Trabzon Havalimanı’ndaki konuşmasının her tümcesi çok ciddi sorunlar içeriyor. Ben özellikle “Bir adam gibi ölmek var, bir de madam gibi” faslına döneceğim. Önce o tümceyi önü ve arkasıyla okuyalım:
“Dünyanın makamları nerede kalıyor? Burada kalıyor. Paran pulun her şeyin nerede kalıyor? Burada kalıyor. Cumhurbaşkanı olsan ne yazar, başbakan olsan ne yazar, multimilyarder olsan ne yazar? Hepsi geçici. Ne diyordum size hatırlayın, biz bir gün ölmeyecek miyiz? Öleceğiz. Bir adam gibi ölmek var, bir şey söyleyecektim ama onu söylemeyeceğim, bir de madam gibi ölmek var. Ölelim ama adam gibi ölelim. Sonra bizi defnedecekleri yer ne kadar? İki metreküp değil mi? Oraya gömecekler.”
Üslubun “inceliği, zarifliği, seviyesi, derinliği” bir yana; Saray’da yaşayan, multimilyarder, yani büyük servet edinmiş, şatafatlı yaşamı yeğlemiş; koruma ordusuyla dolaşan, zırhlı arabalardan inmeyen, bir kente geldiğinde trafiği durduran kişi söylüyor... Karşısındakini aptal yerine koyan, gülüp geçeceğimiz tümceler...
Ama gülüp geçemeyeceğimiz yanı da var bu söylemin.
Nefret dilini hep yeniden üretmek
“Bir adam gibi ölmek var, bir şey söyleyecektim ama onu söylemeyeceğim, bir de madam gibi ölmek var.”
O aradaki söylesem mi söylemesem mi tereddüdü vahim... “Yani ben daha neler söylerim de, kendimi tutuyorum” anlamında... İnsanın “ya bir de tutmasa” diyeceği geliyor.
Bu cümle kendi başına nefret dilidir.
Eril dildir. Cinsiyetçi dildir. Kurgusu, erkeklik, erkekliğin üstünlüğü üzerine yapılmıştır. Ayırımcı dildir. Kadın düşmanı dildir.
Bu dil, ırkçı bir dildir. Cinsiyet kadar ırk ve din ayırımcılığı da yapmaktadır. Rum, Ermeni, Yahudi kadınları aşağılayan dildir. Müslüman olmayan kadını aşağılamak, Müslüman kadını aşağılamaktan farksızdır.
Bu dil, kadının ölümünü bile aşağılayan dildir. Bu dil, yaşamı değil, ölümü yücelten ve kutsayan bir dildir. (Nene Hatun’lara gitmeye gerek yok, Türkan Saylan’dan Gülbahar’a, 15 Temmuz’da ölen kadınlara dek binlerce örnek var...)
Bu dilin ülkenin başındaki tarafından sık sık kullanılması, sokaktaki adamın kullanmasından bin kez daha tehlikelidir.
Çünkü örnek oluşturur. Özendirir. Ayırımcı bir algıyı yeniden ve yeniden yayar, çoğaltır ve kanıksatır. Değerler hiyerarşisini sıfırlar... Sonuç olarak nefret dili sistematik bir biçimde kendi kendini üretir.
Tüm kadınlara hakaret
Nefret dilinin hep yeniden üretilmesi, toplumdaki ayırımı, ayrışmayı, fay hatlarını, uçurumları, düşmanlıkları, kin öfke intikam tutkularını, düşmanlığı ve şiddeti körüklemekten başka bir şeye yaramıyor. (Kadın cinayetlerinin artmasından, şiddetin kanıksanmasına, toplumun sinir krizleri geçirmesine uzanan bu yelpazeyi yaşıyoruz zaten!)
Erdoğan’ın bu sözleri üzerine yanında bulunan Emine Erdoğan’ın gülmesi... Bu da çok vahim... Yani bu nefret diline, bu kadın düşmanı dile, gülebiliyor.
Bizler, bir kadına yapılan hakaret, taciz, tehdit, saldırının, tüm kadınlara yapılmış sayıldığını biliyoruz. Ama aynı zamanda tüm kadınlara yönelik genel bir aşağılamanın tek tek her kadını da hedef aldığının bilincindeyiz. Yani o hakareti ya da saldırıyı yapanın annesini, eşini, kız kardeşini, kızını da hedef alıyor.
Dinleyiciler arasında kadın var mıydı bilmiyorum. Ama var idiyse, hiç kuşkusuz onlar da gülmüşler, alkışlamışlardır. Yani onaylamışlardır.
Bu onay, söylemeye gerek var mı, şiddeti normalleştirmek, kanıksatmak ve çoğaltmaktan yana işlev görüyor.
Þiddetin kanıksandığı, “normalleştiği” ortamlarda, şiddetin çoğaldığını bilim insanları çoktan ortaya koydu. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp!
Cehaletin prim yaptığı ülkemizde bu söylediklerim neye yarar doğrusu onu da bilemiyorum...
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 21 Oct 2016 1:29 Sujet du message:
Citation:
Can Dündar
16 Ekim 2016 Cumhuriyet
Maço siyasetçilerin kadınları aşağılayıp hiçleştiren söyleminin iki eşsiz örneğine tanık olduk geçen hafta:
Biri Trump’ın gizli sohbetiydi.
Diğeri Erdoğan’ın açık beyanı…
Trump, 2005’te katıldığı bir TV programı öncesinde, mikrofonunun açık olduğunu fark etmeden, programın sunucusuyla “geyik muhabbeti” yapıyordu.
Star olmanın kadınları mıknatıs gibi çektiğini anlatıyor, kendisini bekleyen kadın sunucuyu müstehcen ifadelerle çekiştirirken sıradaki taciz için ağzına bir sakız atıyordu.
Washington Post’un ortaya çıkardığı kayıt kadar mide bulandırıcı olan, Trump’ın yediği herzeyi savunma biçimiydi.
Yaptığı açıklamada zevzekliğini, “Soyunma odası sohbeti” diye niteleyerek özrünü kabahatinden büyük hale getirdi ve bütün erkeklerin böyle konuştuğunu ima etti.
Genellemekte haksız da değildi hani…
Pek çok coğrafyada, okullardan barlara, kahvehanelerden tribünlere uzanan, küfür olup dillere, işaret olup ellere dolanan, analardan başlayıp bacılara kadar yayılan bu söylem, erkekler arasında yaygın ve tedavisiz bir hastalık gibi, ne yazık ki…
***
Erdoğan’ın dünkü gafına gelince…
Onunkinde tacizden ziyade aşağılamadan söz etmek gerek...
“Bir adam gibi ölmek var, bir de madam gibi” derken, cinsiyetçilikle yabancı düşmanlığını kısacık bir cümlede buluşturabilme becerisi göstermiş, iç dünyasındaki husumetin kodlarını vermiş.
Cenneti anaların ayağı altına seren bir inanç sisteminin aşıladığı değerleri aşan bir kültürel beslenmenin yansıması bu…
Seçmen kitlesinin yüzde 55’i kadın olan bir lider, yanında eşi varken -ve bu sözlere gülerken- söylüyor bunu...
İnsan, en azından darbeye direnirken tank altında kalarak ölen kadından utanır.
***
İşin ilginç yanı, iki lider de bu erkek egemen söylemi, kasıtlı filan değil, “Ne var ki bunda” rehaveti içinde kullanıyor.
İkisi de maçoluğunu, onun siyasi tezahürü sayılacak bir milliyetçi ve militarist söylemle pekiştiriyor.
Ve ne yazık ki ikisi de bu aşağılamalara rağmen kadın seçmenden hâlâ oy alabiliyor.
Erdoğan’a bir tek AKP’li kadın karşı çıkamıyor. Tersine; bu söylemin tepki yerine alkış alması, tabanda, “Cumaya gelmeyen erkekler, bacımsınız” mesajı atan imamları, “Süslenen kadın, erkekle zina yapmış gibidir” diyen müdürleri cesaretlendiriyor.
Taşfırın erkeklerinin uslanması, maço söylemi bırakması, kadınlara saygı duyması için ciddi toplumsal tepki görmeleri ve ağır siyasi bedel ödemeleri gerek.
O yüzden, bu söyleme açıkça ve hemen tepki vermek, sandığa gidince de onları söylediklerine pişman etmek şart.
Bu da yetmez.
Maçoluğa karşı bir yandan kreş, okul düzeyinde mücadele başlatırken, öte yandan da kadının genelde hayattaki, özelde siyasetteki varlığını, görünürlüğünü, işlevini çoğaltmak gerekiyor.
Eşbaşkanlık sistemi, bunun en iyi örneklerinden biri…
Maçoluğu durdurmak için, ona karşı “madamakıllı” bir tepki vermekten ve alternatifini üretmekten başka çıkış yok.
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum