561 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 561
Membre(s) : 0
Total :561

Administration


  Derniers Visiteurs

lalem : 21h11:38
administrateu. : 3 jours
murat_erpuyan : 3 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Ben Charlie'yim !
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

Ben Charlie'yim !
Aller à la page 1, 2  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11194
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 09 Jan 2015 1:52    Sujet du message: Ben Charlie'yim ! Répondre en citant

Türk Basininda Charlie Hebdo'nun ugradigi ve 12 kisinin yasamina mal olan terörist saldiri hakkinda yazilanlardan benim okuduklarimi burada paylasmak istedim.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11194
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 09 Jan 2015 1:52    Sujet du message: Répondre en citant


www.cumhuriyet.com.tr
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11194
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 09 Jan 2015 1:54    Sujet du message: Répondre en citant

Taksim'de Charlie Hebdo saldırısına protesto

Fransa'da 12 kişinin ölümüne neden olan mizah dergisi Charlie Hepdo'ya yapılan saldırı, Taksim'de gerçekleştirilen eylemlerle protesto edildi.



http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/180993/Taksim_de_Charlie_Hebdo_saldirisina_protesto.html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11194
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 09 Jan 2015 1:56    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:



Ben Charlie’yim

Özgür Mumcu - Cumhuriyet 08 Ocak 2015

Dün öğle saatlerinde Paris’te peygambere hakaret edildi. Allahu ekber diye bağıran saldırganlar Charlie Hebdo dergisini basarak karikatüristleri, dergi çalışanlarını ve iki polisi öldürdüler. Kaldırımda yaralı yatan birini
muhtemelen yaptıklarından pek bir memnun şekilde tek kurşunla öldürdüler.

Herhalde İslama ve peygambere bundan daha büyük bir hakaret düşünülemezdi. İslam adına mizah dergisi basıp karikatürist öldürerek, yerde aman dileyen yaralıları gözünü kırpmadan katlederek dünyanın bütün İslam düşmanlarının birleşerek senelerce uğraşıp yapamayacağı hakareti on dakikada yaptılar.

Charlie Hebdo’nun merkezi daha evvel de İslamcı saldırganlar tarafından yakılmıştı. Dünkü saldırıda öldürülen derginin genel yayın yönetmeni Charb, El Kaide’nin ölüm listesindeydi.

Sebebi İslam peygamberinin karikatürlerini yayımlamaları. Zannedilmesin ki Charlie Hebdo kafayı Müslüman göçmenlere takmış aşırı sağcı bir yayın organı. Fransa’nın bu meşhur mizah dergisinin kafayı taktığı bir şey varsa o da tabular.

Katolik bir memlekette baba, oğul ve kutsal ruhu birbirleriyle cinsi münasebette gösterecek kadar tabu ve yasak tanımayan bir yayın çizgisi var.

Katledilen Charb, “Diz çökerek yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ederim” sözüyle de biliniyordu.

Doğrudur, rahatsız edici hatta şoke edici karikatürler yayımlayan bir dergi. Ancak nedense onca rahatsız ettikleri dinin ya da siyasi görüşün mensupları arasından sadece İslam adına hareket ettiğini ileri sürenler Charlie Hebdo’ya saldırdı.

Aşırı sağın giderek güç kazandığı ve İslam karşıtlığının arttığı bir dönemde bu katliamın ne kadar kritik olduğu ortada. Bu bakımdan kendini İslami referanslarla tanımlayan ülkelerin ve siyasetçilerin tavırları da bu kritik aşamada yapacakları da önemli.

Maalesef memleketimizin iktidara yakın medya organlarının verdiği ilk refleksler umut vaat etmiyor. Mesela yeni Türkiye’nin gazetesi olduğu iddiasındaki Türkiye gazetesinin Twitter hesabı katliamı: “Peygamber Efendimiz’in çirkin karikatürünü yayınlayan dergiye saldırı” diye duyurdu.
Burada vurgunun ve gazetenin asıl kaygısının nerede olduğu ortada.
Vakit gazetesiyle ilişkili habervaktim sitesi ise saldırının asıl hedefinin Müslümanlar olduğunu ileri süren bir haber yayımladı. Hükümetten gelecek açıklamalar bu yayın organlarını hizaya çektiği için yetkililerin laflarını tartarak sarf etmelerini ummak gerek.

Dün İslam adına hareket ettikleri iddiasında olanlar İslama uzun zaman etkisi geçmeyecek bir saldırıda bulundu.

Öldürülen karikatüristlerden özellikle ikisi siyasal mizahın çınarlarıydı.
Herkesin, özellikle İslamı hayatlarının merkezine koyanların, İslama ve peygamberine asıl hakareti kimin yaptığını, hazır ezberlerini bozarak uzun uzun düşünmelerinde fayda var.

Katliamın ertesinde sosyal medyada bir başlık altında insanlar tepkilerini dile getiriyor. Başlık ben Charlie’yim anlamında: #JeSuisCharlie. Karikatüre Kalaşnikoflarla karşılık veren bu kör anlayışa karşı ama’sız, fakat’sız bir şekilde “Ben Charlie’yim” demek haricinde her tutum o kaldırımda yaralıyı öldürenlerin saldırıdan beklediklerine yarar.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11194
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 09 Jan 2015 2:04    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


Ertuğrul Özkök – Hürriyet 08.01.2015

(...)
Onlar Fransız intifadasında doğan karikatüristtiler

O cinayetleri güya Müslümanlık adına işlediler değil mi...

Yani Müslümanlığa düşman olan insanları öldürdüklerini sanıyorlar.
Onlar tanımazlar... Bilmezler...

Dün Paris'te Charlie Hebdo dergisinin bürosunda öldürülen çizerlerden ikisini çok iyi tanıyorum.

Biri Georges Wolinski, öteki Jean Cabut...

Wolinski kim biliyor musunuz...

O insan, Fransa'da 2005'te yeni Avrupa Anayasası için yapılan referandumda 'evet' oyu kullanırken, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği için bu tutumu aldığını açıklayan bir Fransız aydınıydı.

2005'te Antalya'da TRT'ye açıklamıştı bunu...

68 Mayısı'nın aydınlarıydı onlar... Solcuydular...

Fransa'nın bu yüzyıldaki en büyük intifadasında doğmuşlardı karikatürist olarak.

Müslüman Türkiye'nin AB üyeliğini savunan insanlardı...
Fransız aşırı sağı göçmen işçilere yüklenirken, onlar göçmenlerin yanındaydılar.

Þu kadere bakın ki, Müslümanlık için saldıranlar tarafından öldürüldüler.
Bir düşünün...

3 Hıristiyan fanatiği geliyor ve aynı anda Oguz Aral'ı, Turhan Selçuk'u ve Ali Ulvi'yi öldürüyor...

Yaşayanlardan da örnek verebilirdim ama içim elvermiyor...
Bir Türk olarak ne hissederdiniz...

Bu saldırı kime yaradı biliyor musunuz...

Fransa'nın Müslümanlık karşıtı fanatiklerine...

Bunun ceremesini kim çekecek biliyor musunuz...

O ülkeleri ikinci vatan seçmiş, medeni insanlar olarak yaşayan Müslümanlar...

Türkler, Cezayirliler, Tunuslular, Faslılar...


(...)
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11194
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 09 Jan 2015 2:15    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Bu deseni çekmeceme kim koydu

Ertuğrul Özkök - Hürriyet 09.01.2015


BÜTÜN gece uyuyamadım.

"Neler oluyor bize" sorusu karabasan gibi çöktü ruhuma.

Paris'teki öğrencilik yıllarımda, 68 Mayısı'nın yarattığı isyankâr ruhla her hafta sabırsızlıkla beklediğim Charlie Hebdo'nun çizerlerinin delik deşik edilmiş bedenleri geçit yaptı gözümün önünde...

Aklıma "Tuhaf" kitabımda yazdığım o olay geldi...

***

12 Kasım 2004 Cuma günüydü. Ramazan ayıydı ve iftar açılmasına yakın bir saatti.

Hürriyet'in on birinci katının bütün sakinleri gitmiş, sadece bir güvenlik ve servis görevlisi kalmıştı.

İçimden bir ses, beni yıllardır ihmal edilmiş çekmecelerden birine doğru sürükledi.

Öylesine... Nedensiz...

Çekmeceyi açınca, bir karikatür albümü gözüme çarptı.



***

Charlie Hebdo dergisinin en sevdiğim iki çizerinden biri olan Reiser'in bir albümüydü.

Kapağında "Yaşasın kadınlar" yazıyordu.

Kapaktaki desende ağzında sigara olan bir kadın, arkadan bir erkeğin poposunu elliyordu.



Yüzyılların erkek tacizi olarak kafamıza yerleşmiş bir imaj tersyüz edilmişti. Merakla kapağı çevirince bir sürprizle karşılaştım. Reiser boş sayfaya eliyle bir desen çizmişti. Kapaktaki desenin aynısıydı, ama öndeki erkek Oğuz Aral'dı, kadın "Salut Oğuz" diyordu...

Reiser, Oğuz ağabeye kitabını böyle imzalamıştı.

***

Karşı sayfaya bakınca daha da şaşırdım.

Çünkü orada Oğuz ağabeyin kendi elyazısıyla şu yazı vardı: "Sevgili Ertuğrul Özkök, bu albümü bırakabileceğim, tadına varabilecek zaten başka kimsem yoktu..."

O an bir yerde bir kapının açıldığı, sessiz bir siluetin uzaklaştığı duygusuna kapıldım.

Kalkıp güvenlik görevlisine sordum, gelen giden kimse yoktu. Beni asıl şaşırtan ise albümü o ana kadar hiç görmememdi.

Oğuz ağabey daha önce bana elindeki Charlie Hebdo ciltlerinden bazılarını, Avanak Avni albümlerini göndermişti.

Bunları biliyordum, ama Reiser albümünü hiç görmemiştim.

Çok dikkatli bir kız olan asistanıma sordum.

Onun da haberi yoktu.

Sanki görünmeyen bir el bu albümü getirmiş çekmeceme koymuştu.

Bana yazdığı yazının altına attığı tarihe baktım.

1995 yazıyordu...

Peki ama bu albüm 9 yıldır neredeydi...

Benim için bir muamma olarak kaldı...

***

Albümü 9 yıl bende kaldıktan sonra, İzmir'de Konak Belediyesi'nin açtığı Karikatür Müzesi'ne vermeye karar verdim. Aziz Nesin'in ölüm maskının da bulunduğu salonda bir duvarda duruyor. O karikatür şimdi çok daha anlamlı bir hale geldi.

Bugün onları ilk defa yayınlıyorum. Oğuz ağabey ve Reiser, öteki dünyadan hepimize "Selam" diyor, "Başınız sağ olsun" diyor.

(…)

Ben de onlar gibi bir Charlie miyim

SEKİZİ gazeteci 12 kişinin öldürüldüğü olaydan sonra bütün dünyada yükselen slogan "Je suis Charlie" oldu.

Yani "Ben Charlie'yim..."

Bu slogan ne anlama geliyor....

Hazreti Muhammed karikatürlerinin yayınlanmasını onayladığım anlamına mı...

Oysa 45 yıllık bir Charlie Hebdo okuru ve hayranı olarak inanç konularında daha hassas davranılması gerektiğini düşünüyorum.

Charlie Hebdo'da yayınlanan bütün karikatürleri benimsediğim, beğendiğim anlamına mı geliyor...

Yoo... Öyle bir şey de yok.

Öyleyse "Ben de bir Charlie miyim..."

Dün uykusuz gecemde uzun uzun düşündüm.

Galiba öyleyim...

Yok yok kesin öyleyim...

Ben Charlie'yim...

Çok iyi biliyorum ki, Allah göstermesin Türk karikatüristlerine böyle barbar bir saldırı olsaydı, önceki gün saldırıda kaybettiğim dostum Wolinski de o derginin adı neyse, mutlaka o olurdu...

Nasıl ki Fransız sağının büyük bölümü, Avrupa referandumunda Türkiye'ye hayır derken o bir solcu olarak "Oui pour la Turquie" dediyse, o gün de aynı benim gibi yapardı.

"Je suis Turquie" derdi...

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11194
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 09 Jan 2015 3:07    Sujet du message: Répondre en citant



devami :
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2015/01/150108_charlie_hebdo_leman.shtml
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11194
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 09 Jan 2015 10:37    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


Ayakta öldüler

Þalom’da çizen İzel Rozental, Charlie Hebdo saldırısında yaşamını yitiren karikatüristleri anlattı.


Cumhuriyet 08 Ocak 2015 Perşembe


Kızgınım, hatta öfkeliyim! Olanları bir türlü hazmedemiyorum. Aslında onlara da kızıyordum. Tüm inançlara saygılıyız diyorlardı, ama “saygı” anlayışları benim yetiştiğim coğrafyadaki “saygı” anlayışıyla pek örtüşmüyordu. Tabuları yerle bir etme pahasına arı kovanına kalemlerini sokmaktan hiç çekinmiyorlardı. Haklıydılar, ifade özgürlüğü tabu tanımamalı! Rahatsız olan okumasındı. Ben de öyle yaptım, 1992 yılından beri süregelen Charlie Hebdo aboneliğimi birkaç yıl önce iptal ettim. Ama hiçbir zaman o güzel insanları yeryüzünden yok etmeyi aklımın ucundan geçirmedim.

Perşembe günü öğleden itibaren telefonum hiç durmuyor. Arayan dostların çoğu “tanıyor muydun” diye soruyor. Tanımasam ne olur? Bütün dünya onları tanıyor artık. Kalemin kalaşnikoftan daha güçlü olduğu kesin!

Sekreteri Kofi Annan ile Le Monde gazetesinin çizeri Plantu’nun 2006 yılındaki karikatür krizinden sonra kurdukları oluşumda yer alıyordu, tıpkı Semih Poroy, Piyale Madra, Ramize Erer ve benim gibi… Karikatürün barış ve hoşgörüyü geliştirmek için önemli bir iletişim aracı olduğuna inananlardandı. Yüzünde hep çekingen fakat muzip bir ifade taşırdı. “Þanslıyım, çünkü karikatür çizerek hayatını kazanmanın mümkün olduğu bir ülkede yaşıyorum” diyordu.

Haber görseliWolinski, öldürülen karikatürcüler arasında ülkemizde en tanınanı idi. Defalarca Türkiye’ye gelmiş, Aydın Doğan Karikatür Yarışması’nda jüri başkanlığı yapmıştı. Cavanna, Siné, Reiser ve Cabu ile birlikte Fransa’da 68 Hareketi’nin başını çekenler arasındaydı. Solcuydu ama en çok solcularla dalgasını geçerdi. O kadar ki, kimi zaman sağcılardan yana tavır almakla suçlanırdı. Oysa 1981 yılında, sol Mitterrand ile birlikte iktidara geldiğinde, artık biz solu eleştiremeyiz diye kabuğuna çekilmeyi düşündüğünü dostları söyler… Cabu ise ilk gençlik yıllarımdan beri hayranı olduğum bir çizerdi. Biraz da kendimle özdeşleştirdiğim, uzun saçlı, üşengeç liseli “Le Grand Duduche” tiplemesiyle gidiyordum. Cabu’nün müthiş çizgisine ta o zamandan beri tutkunum. Yıllar sonra kendisini tanıdığımda, böylesine yetkin ve sert mizah anlayışına sahip olan bir sanatçının bu kadar yumuşak ve mütevazı olmasına çok şaşmıştım. Farklı bir özelliği ise beni daha çok şaşırtmıştı:Cabu, Haber görselibloknotuna ve elindeki kaleme hiç bakmaksızın, hatta çizim aletlerini dizlerinin üstüne yerleştirip masanın altına gizleyerek karşısındakinin portresini ustalıkla çizebiliyordu!

Charlie’nin genel yayın yönetmenliğini yapan Charb ile hiç karşılaşmadım, tanışmadık. 2012 yılında bu göreve geldiğinde kendisiyle yapılan bir röportajı Haber görseliokumuş, bir karikatürcü olarak söylediklerinden kendi payıma gurur duymuştum. Þimdi yeniden güncel olan bu röportajın bir yerinde, korkmuyorsunuz sorusuna Charb şu yanıtı vermişti: “Misillemeden korkmuyorum. Çoluk çocuğum yok, karım yok, arabam yok, borcum yok. Belki büyük söz etmiş olacağım, ama diz çökerek yaşamaktansa ayakta ölmeyi yeğlerim.” Yukarıda saydığım dörtlünün yanı sıra katledilen bir beşinci karikatürcü var ki, kanımca kendisinden söz edilmeyerek anısına haksızlık ediliyor. 74 yaşındaki Philippe Honoré, Charlie Hebdo’nun en yetkin çizerlerinden biriydi. Kendine has farklı bir stili ve Haber görselimizah anlayışı vardı. Yıllar önce çizgisini dostum Turgut Çeviker’e gösterdiğimde onun da aynı tepkiyi verdiğini, Honoré’nin siyah lekeleri ağır basan karikatürlerini hayranlıkla izlediğini hatırlıyorum…

Sosyal medyada mizah dünyasındaki bu önemli kayıpların asla telafi edilemeyeceği konuşuluyor; yerlerinin doldurulamayacağı, bir daha kimsenin bu denli cüretkâr olamayacağından dem vuruluyor. Merak ettiğim, yaşasalardı acaba bu korkunç olayı ve haklarında yazılanları nasıl tiye alırlardı?


görseller için
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/180907/Ayakta_olduler.html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11194
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 10 Jan 2015 20:01    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


Charlie Hebdo Fransa’dır

Cumhuriyet - 10 Ocak 2015 Cumartesi



Bu saldırı çok önemli bir sembol. Nasıl Dünya Ticaret Merkezi, İslamcıların gözünde “kapitalist ve emperyalist” Amerika’yı temsil ediyorsa, “Charlie Hebdo” da dine (ama hiçbir dine) saygısı olmayan, her dogmanın eleştirilebileceğine, ti’ye alınabilmesi gerektiğine inanan Fransa’yı temsil ediyor.

Fransa’da yapılan saldırılar hem genelde Müslümanların büyük bir sorunu hem de Fransa’nın özel durumunun bir meyvesi. Sonuçlarına gelmeden bu iki çerçeveyi çizmek gerek. Genelden özele gidelim.

Müslümanların sorunu zira Müslüman toplumlar iki kutuplu dünyanın çökmesinden itibaren yakın tarihte görülmemiş bir bağnazlık ve dogmatiklik dönemine girdi. Bu duruma çözüm olarak geliştirilen “ılımlı İslam”, “İslamda reform” vs. gibi fikirler göreceli olarak iflas ettiler. Genel olarak bütün İslam dünyası gittikçe koyulaşan bir sofuluk sürecine girmiş durumda. Bu sofuluk hem İslamın derin ruhani yorumlarını ikinci plana atıp yüzeysel bir dindarlık ortaya çıkarıyor hem de kendilerinden, kimliklerinden ve hatta inançlarından emin olmayan bu yüzeysel İslamcılar her türlü eleştiriye tam bir “ergen tepkisi” verip bütün tartışmaları “İslamofobi” kilidi ile kapatmak istiyorlar. İslamofobi kavramı, Avrupa’da yaşayan Müslüman azınlıklara ait bireylerin ayrımcılığa uğramaları ile mücadeleden çok, İslamın kutsallarının tartışma dışı, eleştiri dışı, hiciv dışı bırakılmasına odaklı kullanılıyor. Bu, tam bir can simidi.

*

Müslüman dünyasının genel muhafazakârlığına, azınlıktaki Müslümanların özel durumlarını eklemek gerek. Azınlıklar çelişkili bir durumdadırlar hep. Bir taraftan kendilerini tehlikede hissettiklerinden tabularına daha bir kemikleşmiş bir biçimde sarılırlar. Diğer taraftan azınlık oldukları için ister istemez çoğunlukla etkileşim halindedirler. Bu etkileşimden sürekli yeni sorunlar, yeni sorular çıkar ve bu sorunlara cevap bulamayanlar radikalleşir, kendilerini toplumun çeperlerine koyar ve sık sık da çoğunluk tarafından marjinalleştirilirler. Bu hep iki taraflı bir oyundur.

Fransa’da 5 ila 6 milyon birey İslamla bir şekilde ilişkili. Hepsi inançlı olmasa da, önemli bir kısmı tamamen seküler olsa da aidiyet açısından hem çoğunluk tarafından “Müslüman” olarak algılanıyorlar hem de kendilerini böyle tanımlıyorlar. Zira gene 1990 sonrası dünyasında dinsel kimlik, sınıfsal kimliğin önüne geçmiş durumda. Kitleler sosyal kimliklerinden ziyade dinsel kimlikleri aracılığı ile çok daha kolay mobilize edilebiliyorlar. Sınıfsal ortaklığın yerini, kutsallıklar, semboller, davranış biçimleri alıyor. Böyle bir durumda hiçbir yerden hiçbir yere göç etmemiş, Fransa doğumlu Fransa’da büyüyüp sosyalleşmiş, Fransa vatandaşı Müslümanlar hâlâ “göçmen” yani gayrimeşru olarak görüldüklerinde rahatlıkla Müslüman dünyasındaki şekilciliği, hoşgörüsüzlüğü ithal edip, içinde yaşadıkları topluma nefretle bakabiliyorlar. Tek varoluş biçimi radikal İslam ve onun meşrulaştırdığı şiddet oluyor. Bu marjinalleşme sürecinin Müslüman cemaatinden de uzaklaşma olduğunun altını çizelim. Terör saldırılarında bulunan, şiddete eğilimli ya da Fransa dışında örneğin Suriye’de cihat savaşçılarına katılan bireylerin hemen hemen hepsi cemaatle, aileleriyle ve özellikle de camilerle ilişkilerini kesmiş insanlar. Toplumsal frenler ve çerçevelemenin azalmış olduğu ortamlarda, tabiri caiz ise kendi kendilerine küçük gruplar halinde, özellikle de sosyal medyayı kullanarak radikalleşiyorlar.

*

Ancak Fransa’nın başka bir özelliği daha var. 1789 ve 1968 devrimlerinden geriye kalan en önemli değerlerden biri, Fransa’yı Fransa yapan vazgeçilmez unsurlardan biri düşünce, inanç (ve inançsızlık) ve ifade özgürlüğü. Bu kavram kendi içinde üç aşamadan oluşuyor: Düşünceyi oluşturabilmek için gerekli bilgilere ulaşabilmek; her türlü düşünceyi -en aykırı olanları bile- korkmadan inşa edecek ortam; ve gene en aykırı düşünceleri bile kamuya açık bir şekilde ifade edebilecek araçlar ve bu ifadeyi koruyan yasal çerçeve. İşte burada “Charlie Hebdo”nun Fransa’yı ne kadar güçlü bir şekilde temsil ettiğini görmek gerek. 1968 devriminin hemen ertesinde kurulan Charlie Hebdo, 1960’ta kurulan “Harakiri”, 1915’te kurulup 1968’de bugünkü formatına giren Le Canard Enchainé ya da apolitik mizahın kalesi Fluide Glacial gibi hiçbir dogmayı kabul etmeyen bir dergi. Ama “Charlie Hebdo”nun başka bir özelliği daha var. Dergi “Droit au Blasphème” yani bütün dinsel kutsallıkları alaya alma, eleştirme hakkına en çok sahip çıkan yayın organı. Hedefleri en çok Katolik kilisesi, Papalık, Ortodoks Yahudilik, İsrail, Fransız milliyetçi sağ partileri ve son zamanlarda Selefi ve şiddet yanlısı İslam. Herkesi çok kızdırsa da Fransız toplumu bu saygısız mizahın varlığını özgürlüklerinin bir garantisi olarak görüyor. O yüzden de bu saldırı çok önemli bir sembol. Nasıl Dünya Ticaret Merkezi, İslamcıların gözünde “kapitalist ve emperyalist” Amerika’yı temsil ediyorsa, Charlie Hebdo da dine (ama hiçbir dine) saygısı olmayan, her dogmanın eleştirilebileceğine, ti’ye alınabilmesi gerektiğine inanan Fransa’yı temsil ediyor. Halbuki Charlie Hebdo ırkçılık, yabancı düşmanlığı, göçmen düşmanlığı gibi konularda da hep acımasız oldu.

Mizahı sert, şaşırtıcı, komik, şoke edici oldu hep. Ve bütün ideolojik hiyerarşilerle dalga geçti. Fransa devleti dahil. İşte tam da bu yüzden aynı Charles de Gaulle’ün Fransa’nın Cezayir politikalarını eleştiren Jean Paul Sartre’ın tutuklanması talep edildiğinde “Sartre aynı zamanda Fransa’dır” (Sartes, c’est aussi la France) dediği gibi, bugün de sokaklarda yüz binler “Charlie Fransa’dır” diye haykırıyorlar.

Bu saldırının orta ve uzun vadede sonuçları olacağı kesin. Elbette herkesin de anladığı gibi en büyük zarar Fransa Müslümanlarına verildi. Zaten varoluş meşruiyeti arayışı içindeki yeni nesillerin Fransız milliyetçileri tarafından hedef gösterileceği kesin. Aynen bu gençler arasında saldırıya hayranlık duyup toplumdan intikam almak için radikalleşeceklerin olacağı gibi. Ancak iki durumun da Fransız toplumunda (Fransız Müslümanlarının bu toplumun ayrılmaz parçaları olduklarını düşünüyorum.) küçücük bir yere tekabül ettiklerini ve tam aksine bu elektroşokun bütün Fransızların özgürlük, eşitlik ve kardeşlik mottosuna daha sıkı sarılmalarını sağlayacağını düşünüyorum.

Prof. Dr. SAMİM AKGÖNÜL Strasbourg Üniversitesi

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13627
Localisation: Paris

MessagePosté le: 12 Jan 2015 2:06    Sujet du message: Répondre en citant



*



*

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13627
Localisation: Paris

MessagePosté le: 12 Jan 2015 2:08    Sujet du message: Répondre en citant



*



*

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13627
Localisation: Paris

MessagePosté le: 12 Jan 2015 2:09    Sujet du message: Répondre en citant



*

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13627
Localisation: Paris

MessagePosté le: 12 Jan 2015 10:15    Sujet du message: Répondre en citant

Bu da Zaman France'in "une"ü


https://38.media.tumblr.com/78670886d7efcfd47096ceec2a8a6a0f/tumblr_ni21kg1Ige1rvuefko1_1280.jpg


Dernière édition par cengiz-han le 12 Jan 2015 10:19; édité 1 fois
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13627
Localisation: Paris

MessagePosté le: 12 Jan 2015 10:18    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


‘Je Suis Charlie’
Ali Sirmen - Cumhuriyet, 11 Ocak 2015


Sevgili,

Bugün, İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya başbakanları Paris’te Fransız Cumhurbaşkanı François Hollande’ın yanında yürüyecekler. İnsanlar sel olup akacaklar Paris’te ve haykıracaklar:

- Je suis Charlie (Ben Charlie’yim).

Eşsiz dostum Erim Gözen sayesinde, daha Hara - Kiri olduğu dönemden bildiğim Charlie Hebdo, kolay yutulur bir lokma değildir. Bugün Paris’te yürüyecek politikacıları temsil ettikleri zihniyete, uyguladıkları politikalara Allah ne verdiyse giydirir, veryansın eder.

Charlie Hebdo mizahın zarifini değil irkilticisini seçmiştir. Bütün tabulara saldırır.

Fransa’nın iki efsanevi Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle ile François Mitterand’ın ölümlerinin hemen ertesinde yayımladığı karikatürleri görseydin tüylerin diken diken olurdu.

Hiç kuşkun olmasın ki, birkaç gündür başta Paris olmak üzere Fransa’nın, Avrupa’nın ve dünyanın dört bir yanında, “Ben Charlie’yim” diye gösteri yapanların önemli bir bölümü, Charlie Hebdo türü mizahı pek de içtenlikle sevmezlerdi.

Peki bu insanlar, Charlie Hebdo’nun ne olduğunu bilmediklerinden mi “Ben Charlie’yim” diye çıkıyorlar sokağa?
“Ben Charlie’yim!” diyenlerden biri olarak, söyleyebilirim ki, hayır.

***

Herhalde, bugün Paris’teki gösteride yer alacak olanların büyük kısmı da benim gibi, hatta pek olasıdır ki, daha da fazla Charlie Hebdo’nun biçemini irkiltici, itici buluyorlar, kimi değerlendirmelerini gülmekle birlikte rahatsız edici bulup “Bu kadar da olmaz yahu!” diyorlardır.

Ama yine de bir dayanışma yürüyüşünde, gösterişin ötesinde içtenlikle yer almış olduklarına inanıyorum.

Öyle de olmalıydı.

Charlie Hebdo rahatsız edici ve irkilticiymiş, olsun! Kimilerine göre mizah rahatsız edici, irkiltici olmak zorundadır.

Benim için, senin için, o Avrupalı bakanlar için öyle olmayabilir. Olmasın, fark etmez!

Arkasından yürünen mizah biçemi değil, düşünce özgürlüğüdür.
Þiddete başvurmadığı ya da insanları nefret ve şiddete davet etmediği sürece fikir özgürlüğü, kimilerini, hatta toplumun çoğunluğunu, düşündürmeyi, silkelemeyi, sarsmayı, irkiltmeyi de içerir.
Bunun sınırı, şiddet çizgisine kadar uzanır.

Tabularını sarsan girişimlere kızabilirsin, ama şiddete başvurmadıkları, şiddet ve nefreti davet etmedikleri sürece onları engelleyemezsin!
Karşındakinin mizahının biçemini ve dozunu sen ayarlayamazsın, o kendisini ayarlamakta özgürdür. Sen ise beğenmezsin, yanıtlarsın, ama o kadardır.

İşte, bugün Paris’te yürüyen Batılı siyasetçiler bunu simgeliyorlardı.
(…)



Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11194
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 14 Jan 2015 2:09    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Charlie'ciler ti'ye alırdı

Ertuğrul ÖZKÖK - Hürriyet, 13.01.2015 Salı

TANSU ve ben önceki günkü 'Cumhuriyet' yürüyüşüne en erken gidenler arasındaydık.

O nedenle, Republique Meydanı'ndaki heykelin yanına kadar girebiliyoruz.

Orada dikkatimi çeken ilk şey şu:

Meydandaki heykelin üzerine ilk tırmananlar, Fransızlardan önce göçmenler olmuş gibi bir hava var.

Tabii ilk işim Türk bayrağı olup olmadığına bakmak oluyor.

Hayır miting başlamadan 2 saat önce henüz Türk bayrağını göremiyorum.
Hava çok soğuk, meydanın kenarına geçip bir şeyler içmek istiyoruz.

Ama bütün kafeler ağzına kadar dolmuş.

Bazıları müşteri almayı kesmiş. Zar zor bir kafede küçük bir yer buluyoruz ve oturuyoruz.

Yürüyüşün başlamasına bir saat kala, meydana doğru yürümek istiyoruz ama yol tıkanmış.

Zar zor yürüyoruz.

Biraz sonra meydana geldiğimde gördüğüm ilk manzara şu.
Heykelin üzerinde elinde Türk bayrağı olan biri var.

Üstelik Türk bayrağının üzerine bir de Fransız bayrağı eklemiş, onu sallıyor.

Onun hemen üstünde ise bir başkası elinde bir bayrağı sallıyor.
Bakıyorum, üzerinde Abdullah Öcalan'ın portresi var. Onun da biraz üstünde PKK'nın yıldızlı flaması görünüyor.

Anlıyorum ki heykelin üzeri Fransızlardan çok göçmenlerin elinde.
Kalabalıkta yürürken sol tarafımdaki binanın hemen üzerinde Afrika kökenli bir Fransız'la beyaz bir kadın dikkatimi çekiyor.

Ellerindeki flamayı pencerenin üzerine geriyorlar. Flamanın üzerinde şu yazıyor:
"Müslümanım ama terörist değilim..."

Birden aşağıdan bir alkış kopuyor.

Fransa'da 6 yıl yaşadım böyle bir manzarayı hiç görmedim.




Ölen Charlie Hebdo'cular gözlerine inanamazdı


CHARLIE Hebdo'yu çıktığı 1970'ten beri takip eden biriyim.Derginin hedefindeki en önemli kişilerden biri "Flic"lerdir.

"Flic" 1968'in, yarattığı bir kavramdır. Genç öğrencilerin toplum polisi için kullandığı argo kelimedir.

Charlie Hebdo'nun hemen her sayısında "Flic"lerle dalga geçen en az bir karikatür vardır.

Önceki gün onlar için yapılan yürüyüşün en gözde insanları bu Flic'lerdi.
Hemen önümde benim yaşlarımda bir Fransız, irikıyım bir Flic'e sarılıp öpüyor ve herkes alkışlıyor.

Eğer Wolinski ve Cabu şu sahneyi görseydi eminim küçük dillerini yutardı.
Bu olay, Fransız halkını polisi ile barıştırdı.

Darısı Gezi'de genç insanların öfkesini çeken Türk polisinin başına.
İnşallah böyle bir barışma için Türkiye'de de gazetecilerin katledilmesi gerekmez.


Her 15 Fransız'dan biri cumhuriyet için yürüdü





YÜRÜYÜÞÜN bittiği andan itibaren bütün televizyonlar durmadan katılan insan sayısını veriyor.

Bütün Fransa'da 4 milyon insan Cumhuriyet Yürüyüşleri'ne katılmış.

Paris'te yürüyen insan sayısı 1.6 milyon. Neredeyse her 8 Parisliden biri yürüyüşe katılmış.

Taşrada rekor Lyon'da...

Yani Fransa'da Fransızcanın en iyi konuşulduğu, en
Fransız şehirde 300 bin kişi yürüyüşe katılmış. Bu da şehirdeki her 4 insandan biri demek oluyor.

Fransa'da yapılan açıklamaya göre, Paris'in Alman işgalinden kurtuluşundan sonra yapılan en büyük yürüyüşmüş.

Bunun sembolik anlamını fark ettiniz mi.

Fransa bir kere kurtuluş savaşından sonra yürümüş.

İkinci ayağa kalkışı ise "ifade özgürlüğü için..."

Demek ki ifade özgürlüğü en az ülkenin bağımsızlığı kadar önemli.

Kalan Charlie'ler akşam televizyonda


AKÞAM France 2 kanalında çok büyük bir program var.

"Ben Charlie'yim" sloganı altında büyük bir kalabalığın önünde canlı yayın yapılıyor.

Charlie Hebdo baskınından sağ kurtulan gazeteciler ve derginin avukatı da orada. Fransa'nın ünlü şarkıcıları çıkıp şarkı söylüyor.

Bu arada derginin avukatı şunları anlatıyor: "Benim görevim Charlie Hebdo'yu savunmaktı. Ama bundan böyle dergiyi Fransa halkı savunacak. Buradan dünyadaki bütün din adamlarına seslenmek istiyorum. Bütün din adamları şunu öğrenmeli. Mizahın dini yoktur..."


Fransa en marjinal dergisine sahip çıkıyor

BU olayın hafızamda bırakacağı en büyük çelişki şu: Charlie Hebdo marjinal bir dergi...

Tirajı sadece 30 binde ve Fransızlardın çoğu onun adını bile duymamış olabilirdi. Ayrıca toplumun bütün tabu bildiği değerlerle dalga geçen bir mizah anlayışına sahipti.

Þu çelişkiye bakın ki, ülkenin en marjinal dergisine yapılan saldırıya karşı toplumun ana akım merkezi ayağa kalkıyor.

Özgürlükler böyle bir şeydir.

Toplumun marjındaki insanların özgürlüğünü savunmazsanız, merkezi de savunamazsınız.

Özgürlük bir bütündür...

Merkez liberal sağın en büyük gazetesi Le Figaro'nun dünkü manşeti bunu çok iyi anlatıyordu:

"Fransa ayakta..."

Fransa gerçekten ayaktaydı.


Charlie Hebdo'cular Erdoğan'ı ti'ye alır mıydı

LE Figaro dünkü sayısında bir başyazı yayınladı.

Başlığı "Duygusallıktan sonra cesaret"ti...

"Nihayet tek millet haline gelen bu ulusun gösterisinden etkilenmemek mümkün mü" diye soruyor yazı.

"Bu insanlar yeniden farklı düşünmeye devam edeceklerdir. Demokrasi budur. Önemli olan şudur: demokrasinin özüne dokunulduğunda birleşmek..."

Yani "tek millet" haline gelmenin yolunun, ifade özgürlüğünden geçtiğini söylüyor. Yazının bir yerinde "Hiç kuşkusuz Charlie'ciler dünkü yürüyüşle de dalga geçerlerdi. Özellikle de Erdoğan'ın sağ kolunun orada olmasıyla..."

Televizyonlarda Başbakan Ahmet Davutoğlu'ndan fazla söz edilmedi.
Ama ben buna katılmıyorum.

Davutoğlu'nun bu yürüyüşe katılması çok önemliydi ve ben bir Türk olarak bununla gurur duydum.

Yine de bu yazılardan ve Fransızların ifade özgürlüğüne sahip çıkmalarındaki bu kararlılık ve heyecandan alınacak dersler var.
Tekrar ediyorum.

Tek millet olabilmenin yolu, ifade özgürlüğünden ve gerçek demokrasiden geçiyor...


Dillerdeki 2 önemli kavram ifade özgürlüğü ve cesaret


BURADA kaldığım 2 gün boyunca en çok işittiğim iki kavram şu oldu. "Fransa'yı Fransa yapan değerler" ve "cesaret..."

Yürüyüş sırasında çok sayıda insanın elinde "Korkmuyoruz" pankartını gördüm. Fransa'yı Fransa yapan en büyük değerin ise "ifade özgürlüğü" olduğunu söylüyorlar.

Bir Türk olarak en özendiğim ve en özlediğim şey buymuş.
Tabii bir de bu özgürlüğü korumak için gereken cesaret...

En büyük işadamlarının bile korkudan titrediği bir ülkeden gelince, "cesaret" kelimesi insanın gözünde daha da anlam kazanıyor.
Tabii korkaklık da...


Türkiye otoriter rejimler arasında sayıldı

DÜN gazetelerde bir şey dikkatimi çekiyor. Yürüyüşe katılan lider fotoğraflarında Başbakan Davutoğlu hemen hiç görünmüyor.
Bunda öndeki kortejin biraz kenarında kalmasının da rolü olduğunu sanıyorum. Ama Le Figaro gazetesinin liderlerle ilgili haberinde bir şey dikkatimi çekti. Bu olaya karşı ülkelerin tutumları üç başlık altında toplanmış.

Ana başlık şöyle: "Terörizme karşı heterojen olmayan bir uluslararası birlik..."

Almanya, İngiltere, İtalya, Yunanistan gibi ülkelerin başbakanlarının anıldığı ilk bölümde Türk Başbakanı yok. Onun adını ikinci haberde görüyoruz. O haberin başlığı ise şöyle: "Otoriter rejimlerin tartışmalı katılımı." Türkiye işte bu haberde, yani "Otoriter rejimler" kategorisinde anılıyor. İfade özgürlükleri için yapılmış bir yürüyüşte, ülkemin adının otoriter ülkeler arasında sayılması beni gerçekten üzdü.


Saint Germain Kilisesi'ni hiç bu kadar kalabalık görmedim


BURADAKİ öğrencilik hayatım, öğrenci semti olan Quartier Latin ile Saint Germain'de geçti.

Saint Germain Kilisesi'nde epey pazar ayini izledim.

Ama bu kiliseyi geçen pazarki kadar kalabalık hiç görmedim.

Bu arada bir selfie yapmaya çalışırken rahiplerden hak ettiğim iyi bir fırça yediğimi de söylemeden geçemeyeceğim.


Oh be küfür yemeden bol bol cumhuriyetten söz etmek ne güzel bir şeymiş


"CUMHURİYET" kelimesinin küçümsendiği, hakarete uğradığı, unutturulmak istendiği bir ülkeden geliyorum. İki gündür burada cumhuriyet erdemlerinin ve kazanımlarının savunulduğu bir iklimi yaşıyorum.
Bana çok iyi geldi. Ama geriye baktığımda başka bir manzara daha görüyorum. Bu ülke, 230 yıl içinde 5 büyük halk hareketine sahne oldu. 1789'la başlayan bu yürüyüş, 1830, 1848 ihtilalleriyle devam etti. Sonra 1871'de Paris Komünü geldi.

Sonra 1968'de modern özgürlükleri doğuran büyük hareket oldu.

Ve şimdi 4 milyon insan cesur ve fedakâr insanların kanlarıyla kurulmuş olan bu özgürlüğü savunuyor.
Yedisinden yetmişine kadar...

Bundan sonra Paris'e ilk geldiğimde Pere-Lachaise Mezarlığı'na gidip, "Komün Duvarı"nı ziyaret edeceğim.

Paris bana, ifade özgürlüğünün insan gibi yaşayabilmek için ne kadar önemli olduğunu bir kere daha gösterdi. Bir de o özgürlük için ödenmesi gereken bedeli...

Emin olun ödemeye hazırım...


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page 1, 2  Suivante
Page 1 sur 2

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.