Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.
Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Bayramınız kutlu olsun…
Forums d'A TA TURQUIE Pour un échange interculturel
Inscrit le: 09 Oct 2007 Messages: 3474 Localisation: Somewhere in the world
Posté le: 02 Nov 2012 12:37 Sujet du message:
Söylediklerinle tamamen hemfikirim IpsoFacto kardesim,
Daha derinlere gidersek, kabul etmek zorundayiz ki, Mustafa Kemal'in vizyonunda Cumhuriyet her nekadar eski rejimden kopma amaçliysa da, Cumhuriyet kadrolarinin önemli bölümü bu vizyona tam uyum saglayamadi, içlerine sinmis "osmanliligi" atamadi. Osmanlilik su veya bu biçimde "yeni giysiler" içinde bilinçli-bilinçsiz, yada bilinçaltinda devam etti. Cumhuriyet'e bastan karsi olan ama bunu açikça dile getiremiyen kesimlerin bugünkü uzantilari ise, son onyillardaki demografik ve sosyal gelismeleri kendi çikarlarina degerlendirerek iktidara oynadilar ve artik kendilerini saklama geregide duymuyorlar elbet;
Benim Türkiye'de ilkokula basladigim 50'li yillardan itibaren Tarih kitaplarina ve genel olarak egitime bakalim. Özendigi Bati karsisinda ezik, koptugunu sandigi ve hor gördügü Dogu'ya üstüinlük tasliyan, "iki cami arasinda" kalmis bir toplumun yansimasi olarak, tarihe dönük ögünmelerle doludur bu kitaplar, sanli Sultan'larin methiyesi, ve kimi basiretsizler yüzünden Imparatorlugun yenilgilerinden yakinmalarla. O dönemlerde yetisen bugün benim yasimdaki çogu "ihtiyar" da Osmanli'ya , tarihi, bilimsel bir elestiri getiremez. Kafalarda eski satafatli devirlerin özlemi vardir hep. Atatürk döneminde yayinlanan ve Inönü zamaninda da devam eden kimi yayinlar disinda, Cumhuriyet kurucularinin ona temel aldigi "Aydinlanma" felsefesi, bunun getirdigi vizyon islenmez.
Bana diyebilirsin ki, bugünün Fransa'sinda da halen Nopolyon'dan kalma kimi yasalar ve kurumlar uygulamada. Ama egitimin genel felsefesi aydinlanmacidir, ve halkin büyük çogunlugu, burada da egitim sisteminin degisik zaaflarina ragmen, bu anlayista egitilmis, beyinler öyle sekillenmistir, Kurumlar ve yasalar çagdas dünyaya ve onun gerekliliklerine, Türkiye'deki gibi biçimde degil, özde uyum sagliyacak sekilde degisiime ugrar.
Türkiye'de Osmanliliktan kopus çogu yerde biçimde kaldi, simdi de AB'ye girme umuduyla devsirilmis kimi çakma yasalar uygulamada çuvalliyor. Senin yukarda gayet iyi özetledigin gibi, fiiliyatta Osmanli'ya seklinde ve "kelaminda" doludizgin dönüs..... _________________ Родион Романович Раскольников
Inscrit le: 04 Mai 2006 Messages: 514 Localisation: Kaçkar Mountains
Posté le: 07 Nov 2012 0:39 Sujet du message:
ipso_facto a écrit:
(...)Saltanatci diyorum , çünkü Tayyipin ve onun çevresinin onu süper yetkilerle donatilmis bir adi üstünde ''Cumhurbaskani'' yapma hazirliklari içinde olduklari düsüncesindeyim.Uygulama istedikleride, modern zamanlara saltanat uygulamak gibi birsey. Yasamanin, yarginin fazla bagimsiz olmayacagi bir sistem oturtmaya çalisiyorlar, 10 yildir bunun çabasini veriyorlar.
Başkanlık modelinde büyük sürpriz
AK Parti, yeni Anayasa’nın yasama bölümü için Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu pakette 5+5 sistemiyle iki dönem için seçilen başkanlık modeli önerdi. Bakanlar da dışarıdan atanacak ve parlamentoya karşı sorumlu olmayacaklar. Başkan, kendisine karşı sorumlu olan bakanları istediği gibi görevden alabilecek. Mevcut parlamenter sistemde hükümetin göreve başlama şartı olan güvenoyu ve hükümeti denetleme aracı olan gensoru kaldırılacak.
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11210 Localisation: Nancy / France
Posté le: 14 Oct 2013 11:36 Sujet du message:
Burada bir "Bayraminiz kutlu" olsun mesaji açilmis ama kutlamadan ziyade uzuntu, kaygi ve polemik hakim olmus...
Uzuntu ve kaygilar tabii ki yerinde... Ama Bayramlar bir parantez açma, birazcik ferahlik ve hosgoru ani yasatmali diye dusunuyorum, ol nedenle, inanlarin inandiklari gibi bir Kurban Bayramin yasamalari inanmayanlarinda hosgorulerini yitirmemelerini diliyorum...
Burada bir "Bayraminiz kutlu" olsun mesaji açilmis ama kutlamadan ziyade uzuntu, kaygi ve polemik hakim olmus...
Uzuntu ve kaygilar tabii ki yerinde... Ama Bayramlar bir parantez açma, birazcik ferahlik ve hosgoru ani yasatmali diye dusunuyorum, ol nedenle, inanlarin inandiklari gibi bir Kurban Bayramin yasamalari inanmayanlarinda hosgorulerini yitirmemelerini diliyorum...
Inscrit le: 09 Oct 2007 Messages: 3474 Localisation: Somewhere in the world
Posté le: 16 Oct 2013 13:37 Sujet du message:
BAYRAM TEBRİÐİ ( AZİZ NESİN )
1965 senesiydi. İşe gireli henüz iki hafta olmuştu. Bir genel müdürlükte, özel kalem müdürünün yardımcısıydım. Bayrama on gün kala, müdürüm hastalandı ve rapor aldı. Ertesi gün, genel müdür, beni odasına çağırdı.
Buyrun efendim.
Tebrik kartları hazır mı evladım?
Hangi tebrik kartları efendim?
Eyvahlar olsun, Þükrü sana söylemedi mi? Bayram geldi, tebrik kartı göndermeli. Þimdiye çoktan postaya vermiş olmamız gerekirdi.
Hiç haberim olmadı efendim
Hemen, hemen hemen ! Yarına istiyorum üç bin adet kartı sabaha kadar yaz ve postaya ver.
Emredersiniz efendim! dedim ve odadan çıktım. Ancak üç bin adet bayram tebrik kartını tek tek nasıl yazacağım
Genel müdür, kartların çini mürekkeple ve güzel bir yazıyla yazılmasını isterdi. Üç bin adet kartın iki bin tanesi makamca kendinden aşağıda olanlara şu şekilde yazacaktım:
Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.
Kalan bin tanesi de, daha üst makamdakilere:
Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim. şeklinde yazılacaktı
Hiç vakit geçirmeden masamın başına geçip kolları sıvadım. Önümde davetiyelerden oluşan irili ufaklı pek çok dağ duruyordu. Ben mesaim bitiyor, az sonra çıkar evime giderim derken, sabaha kadar burada kalıp üçbin kartı yazmak zorunda kaldım. Sızlanmanın faydası yok, işe başlayım:
Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.
Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.
5,10,20,50,100, 750,875. Yazıyorum yazıyorum bitmiyor! Vakit gece yarısını geçti gitti bana öyle bir sıkıntı bastı ki, tarif edemem.
Yazıyorum, yazıyorum, yazıyorum.. bitmiyor.
En nihayetinde alt makam kartları bitti. Ama ben de bittim. Þafak sökmek üzereydi. İşi biten kartları masamın üzerinden alıp başka bir yere koydum.
Ama önümde hâlâ bin adetlik bir kart yığını durmaktaydı. Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederime başladım..
Durmadan yazıyordum. Göz kapaklarIm öyle ağırlaşmıştı ki, gözlerimi açık tutmam her bir karttan sonra daha da zor bir hale gelmişti. Resmen işkence çekiyordum.
125,279,400, 689. yazdım yazdım yazdım. Bir vakit sonra, artık ben kaleme değil o bana hakim olmaya başladı. Ama hâlâ yazıyordum:
Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim.
Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim.
Niyaz ederim başarılı günler sizinle eşinizin bayramını kutlarken…
Kutlarken eşinizin bayramını saygıyla sıhhatli günler diler Niyazi ile beraber ederim…
Niyazi ile birlikte sizin ve eşinizin bayramını kutlarken ayrıca sıhhatle ederim…
Önce bayramınızı eder, sonra eşinizle Niyazi’ye başarılı günler dilerim…
Sizin de eşinizin de Niyazi’nin de bayramını saygıyla eder, sıhhat dilerim..
Sıhhatli eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, Niyazi’ye başarılar diler aynı zamanda ederim…
Bayramınıza etmeden önce eşinizi saygıyla kutlar Niyazi’nin gözlerinden öperim…
Sizin de, eşinizin de, Niyazi’nin de, bayramını da, tatilini de, gelmişini de, geçmişini de.. saygıyla ederim…
Sabah tam mesai saatinde, gözlerim kan çanağı bir halde kartları yetiştirdim.. Genel müdür bir-ikisine şöyle bir baktı:
Aferin dedi. Bitirmen iyi olmuş. Hemen postalayın!
Hemen postaladık.
Üç gün sonra da önce bizim genel müdürü, ardından bendenizi postaladılar _________________ Родион Романович Раскольников
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11210 Localisation: Nancy / France
Posté le: 03 Oct 2014 17:46 Sujet du message:
murat_erpuyan a écrit:
Burada bir "Bayraminiz kutlu" olsun mesaji açilmis ama kutlamadan ziyade uzuntu, kaygi ve polemik hakim olmus...
Uzuntu ve kaygilar tabii ki yerinde... Ama Bayramlar bir parantez açma, birazcik ferahlik ve hosgoru ani yasatmali diye dusunuyorum, ol nedenle, inanlarin inandiklari gibi bir Kurban Bayramin yasamalari inanmayanlarinda hosgorulerini yitirmemelerini diliyorum...
Kurban Bayraminiz (2013) hayirli olsun...
Geçen sene soyledigimle (yazdigimle) ters dusmek pahasina bu Kurban Bayraminda Can Dündar'in yazisini paylasacagim. Ne yazik ki ortam bunu gerektiriyor...
Citation:
Arife Soruları
Can Dündar - Cumhuriyet 03 Ekim 2014
Elleri, ayakları, gözleri bağlanmış, çaresizce toprağa yatırılmış, dualarla boynuna dayanan bıçağın şah damarını kesmesini bekleyen kurbanlıklar...
Âdemoğullarıyla kaderleri asırlardır bu kadar kesişmemişti.
İnsanoğlu, o öfkeyle bilenmiş keskin bıçağı nicedir böyle gırtlağında hissetmemişti.
Kurban kültürünün manası üzerine bu kadar düşünmemişti.
***
Yerküremizin tüm kavimleri için huzurlu bir vicdan yastığı olması beklenen dinin, yasaklar dayatan bir çoban değneğine, boynumuza saplanan bir eza hançerine dönüşmesi gündemimizde; bir dini bayram arifesinde...
İnanç deyince, insan sevgisini, sevap karnesini, şefkati, himmeti, hakkaniyeti anlayanlar için, gönül incitmekten korkanlar, haram yemekten kaçınanlar, günaha girmekten sakınanlar için, bir cana kıymanın, cümle insanlığa kıymak anlamı taşıdığına inananlar için, dindarlık adına sergilenen kindarlığı anlamak zor...
Allah’ın inayetinin yerini, kullarının cinayetinin almasına göz yummak zor.
“Bir lokma, bir hırka” kanaatkârlığıyla pişenler için, komşusu açken tok yatmama feragatiyle yetişenler için, kefenin cebi olmadığına iman edenler için, bu doymak bilmez kâr hırsını, bu “inşallah”lı, “maşallah”lı rant yarışını, bu dualar ardına gizlenmiş sıfırlama telaşını izah etmek zor...
“Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil”i hatmetmişler, hazmetmişler için, gönüller enkazı üzerine serilmiş seccadelerde ibadet etmek zor.
***
Bir dini bayram arifesinde, bunları sorgulamak, en çok inancın, adağın, adanmışlığın kıymetini bilenlere düşer.
Masum kanıyla lekelenen, en çok onların itikadıdır çünkü...
Kâr maskesine saklanmış barbarların, iktidar koltuğuna yaslanmış hırsızların dilinde yaralanan, onların dualarıdır.
Hayrı şerden, âlimi cahilden, mümini zalimden ayıracak olan onlardır.
Caninin kafasından maskesini çıkarıp dinini dilinden kurtaracak olan da onlardır.
Önce onlar konuşmalıdır ki din, bezirgânlığa perde olmasın; inanç, haramzadenin emrine koşulmasın, Hak diye diye masumların canına kıyılmasın.
***
Arife gününde sormak hakkımız:
Bu İslam kılıklı zebaniler, bu “Hakara-Makara”cı haramiler midir dindarlığın temsilcileri?
Bu haram yemeler, yalan söylemeler, inancı menfaate alet etmeler, kendi gibi olmayanı hain ilan etmeler, masum insanları boğazlayıp kan dökmeler, zorla din öğretmeler, çoluk çocuğa baş örttürmeler, bu kibirlenmeler, böbürlenmeler dinen caiz midir?
Evladının boğazından bir dirhem haram geçmesin diye yoksulluğa katlanmış, inandığı dinin adalet ve barış dini olduğuna inanmış Müslümanlar, dindarlık kisvesi altındaki bunca soyguna, İslam adına yapılan onca zorbalığa göz yumacak mıdır?
Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures Aller à la page Précédente1, 2, 3Suivante
Page 2 sur 3
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum