Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.
Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - "Ya.. Ya.. Ya.. Þa.. Þa.. Þa! Tayyip Tayyip Çok Yaşa"
Forums d'A TA TURQUIE Pour un échange interculturel
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 24 Mar 2014 3:00 Sujet du message:
Başbakan Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu’na “Senin cibilliyetin ne?” diye sorunca Soner Yalçin da bir yazi yazip iki adamin "cibbiliyetini" arastirmis !
Inscrit le: 09 Oct 2007 Messages: 3474 Localisation: Somewhere in the world
Posté le: 27 Avr 2014 12:09 Sujet du message:
Erdoğan’a ilanlı teşekkür
"Siz hakikaten adam gibi adamsınız ve delikanlısınız."
Hürriyet gazetesinde bugün yarım sayfa çıkan ilan sosyal medyada en çok konuşulanlar arasına girdi. Annesinin İtalyan babasının Ermeni olduğunu söyleyen Leon Armanlı isimli vatandaş, Erdoğan’ın Ermeni meselesi üzerine sözlerini överek, “siz hakikaten adam gibi adamsınız ve delikanlısınız. Bence de büyük insan, büyük devlet adamı Atatürk’ten sonra gelmiş geçmiş büyük devlet adamısınız” ifadelerini kullandı.
Armanlı “hazmedemeyenler olabilir ama… ” diye bitirdi.
Inscrit le: 30 Aoû 2007 Messages: 3006 Localisation: Paris
Posté le: 10 Mai 2014 16:41 Sujet du message:
Basbakanlik gorevini yuruten kisi artik o kadar yaglanmaya alismis ki Barolar Birligi Baskani'nin konusmasina oturdugu yerden mudahle edip "edepsiz" diyebilecek kadar kendinden geçmis. Bakin, Turkiye'nin Cumhurbaskani olmaya ozenen kisi nasil bir adam. Ibretlik!
Inscrit le: 30 Aoû 2007 Messages: 3006 Localisation: Paris
Posté le: 10 Juil 2014 21:12 Sujet du message:
Citation:
Başbakan bu haberleri okumadı mı?
İSTANBUL Esenyurt’ta bir ay içinde iki ayrı cami kundaklandı. Daha çok Caferi vatandaşların ibadetlerini yaptıkları Allahuekber Camisi’nin ardından Muhammediye Camisi de yakılmak istendi.
Kundaklanan ikinci caminin imamı, 10 gün önce sakallı bir kişi tarafından tehdit edildiğini söylüyor.
“Polise gittik ifade verdik, polis de ‘Görüntü kaydı olsaydı iyi olurdu ama böyle takip etmemizin anlamı yok’ dedi” diye anlatıyor.
Belli ki Emniyet, imamın aktardığı tehdidi çok da ciddiye almamış.
Ciddiye almış olsaydı, bölgede önlem alır, tehdit edenlerin peşine düşer, caminin kundaklanmasını önleyebilirlerdi.
Camilerin kundaklanması ile ilgili haberlerin gazetelerde yayınlanmasından sonra, Cumhurbaşkanı adaylığını açıkladığı konuşmasının ilk 14 satırında, 10 kez Allah’ın adını anan Başbakan’ın ne diyeceğini merak ettim.
O gün bugündür bu konuya değindiğini de duymadım.
Oysa, “Camide içki içtiler” yalanını günler boyunca tekrarlamıştı.
Beklerdim ki bir yalana gösterdiği hassasiyeti, Caferilerin kundaklanan camileri için de göstersin, olayı kınasın, Emniyet’e faillerin hemen yakalanması için talimatlar yağdırsın.
Ama yapmadı.
Neden acaba? Caferilerin camisini, camiden saymadığı için mi, Caferilerin oylarını önemsemediği için mi?
“Yeni Türkiye’ye yakışan bir anayasa” için mücadeleye kararlı olduğunu da ekledi.
Recep Tayyip Erdoğan gibi demagog politikacıların en çok güvendiği şey, halkın hafızasının zayıf olmasıdır.
“Halk unutur” diye düşünürler.
“Benim anlattığım şey gerçek olmasa bile çok tekrarlarsam halk inanır” diye hareket ederler.
Nitekim, yeni anayasa ile ilgili olarak söylediği bu sözler, bunun örneğidir.
“Yeni anayasa” için çalışan TBMM komisyonunu kilitleyip, anayasayı yapamaz hale getiren şey, Başbakan’ın, Türkiye’de uygulanan parlamenter sistem yerine, başkanlık sistemi getirmek isteğiydi. Oysa, bir önceki seçimde halktan oy isterken “yeni bir anayasa” vaat etmişti ve o vaatte bulunurken, ne başkanlık sisteminden söz ediyordu, ne de yarı başkanlıktan.
Ama tek adam olarak memleketi yönetme hevesi, seçmene verdiği sözlerin de önüne geçti, seçim beyannamesini de bir kâğıt parçasına dönüştürdü.
Ve şimdi çıkmış, oyunun ortasında kuralları değiştirmek isteyen kendisi değilmiş gibi, yeni anayasanın yapılamamasından muhalefeti sorumlu tutuyor.
Halkın geçmişi unuttuğunu biliyor, anayasanın yapılamamasının birinci derecedeki suç ortağı olmasına rağmen sütten çıkmış ak kaşık gibi konuşuyor.
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 30 Juil 2014 1:19 Sujet du message:
Citation:
Muhafazakâr kesimde Erdoğan’a rakip çıkmaz
ÇIKMAZ.
Çünkü Erdoğan, bir tür “terminatör” gibi.
İtiraz edeni, kafayı azıcık çıkaranı, rakip olanı...
Kesiyor, doğruyor, parçalıyor.
*
Muhafazakâr kesimde kim kafayı kaldırırsa...
Tahrip gücü yüksek bir bomba gibi devreye giriyor Erdoğan.
Çalıyor kılıcı, bitiriyor işini.
*
Düşünün:
Yıllardır cemaat lideri ve din âlimi olarak saygı gören bir şahsiyet, Erdoğan’ın propagandası sonucu...
Þu anda muhafazakâr kesimde “İsrail ajanı” olarak görülüyor.
Erdoğan insanları buna ikna etmeyi başarabilmiş biri.
*
Düşünün:
Daha dün Erdoğan ve arkadaşlarının, en önemli uluslararası örgütlerden birinin başına aday gösterdiği muhafazakâr kesimin itibarlı bir ismi, sırf Cumhurbaşkanlığı’na aday oldu diye...
Erdoğan tarafından “Bu toprakların evladı” olmamakla itham edilebiliyor.
*
Size bir şey söyleyeyim mi?
Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri, mezarından çıkıp Erdoğan’a rakip falan olsa...
Onun bile vay haline!
*
Çünkü Erdoğan hemen harekete geçer:
-“Gemileri karadan yürüttüm diye böbürlenme! Biz denizin altından tren geçirdik be tren” diye haykırır.
-“Sen önce kardeşinin hesabını ver, zavallı Cem Sultan’ı yaban ele terk etmiş adamsın” diye bin kez tekrar eder.
-“Portreni İtalyan ressamlara yaptırdın, bir tane bile Türk ressam bulamadın mı ey sırma tahtın genel müdürü!” diye polemik yapar.
-“İstanbul’u aldım diye hava atıyorsun, Bizans zaten çökmüştü be, bir tane top bile atmadın top” diye bağırır.
Bütün bunların üstüne...
Elinin altındaki ağır propaganda makinesinin dişlilerini çalıştırır.
Medyadaki yancılar harekete geçer.
Manşetler atılır, yazılar yazılır.
Ve sonuçta neye uğradığını şaşıran Fatih, haşat olmuş vaziyette terk-i diyar eyler.
*
Bana soruyorlar:
-Abdullah Gül ne yapar?
-Parti içinden bir hareket çıkar mı?
-Yeni bir muhafazakâr parti kurulur mu?
*
Cevap veriyorum:
Tayyip Erdoğan’da en muteber muhafazakârı bile üç gün içinde insan içine çıkamaz hale getirmekten çekinmeyen bu potansiyel olduğu müddetçe...
Muhafazakâr kesimde hiç kimse kafayı çıkarmaya yeltenemez bile.
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11194 Localisation: Nancy / France
Posté le: 10 Aoû 2014 1:41 Sujet du message:
Citation:
Kucağı herkese açık ‘affedersiniz’ Sünni–Türk
Mehmet Y. Yılmaz - Hürriyet, 08.08.2014
BAÞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın “affedersiniz Ermeni” olmadığını öğrendik. “Affedersiniz Rum” olmadığı gibi, “affedersiniz Yahudi” de sayılmaz zaten.
Gerçi kendisi aile köklerinin “affedersiniz Gürcü” olduğunu açıklamıştı daha önce ama, önceki gün öğrendik ki “affedersiniz Gürcü” olmaktan da vazgeçmiş.
Kendisini “affedersiniz Türk” ve “affedersiniz Sünni” olarak tanımlıyor ki affedersiniz ama ne önemi var?
İnsanların dinini, milletini kurcalamanın ne âlemi var zaten? “Yaradılanı Yaradan’dan ötürü” sevmiyor muyduk?
Ben sadece insanların değil, paranın da milliyetiyle, diniyle ilgilenmem mesela.
Hatırlayan vardır mutlaka, daha önce Başbakan da söylemişti zaten, “Paranın dini, milleti olmaz” diye.
Ben de o günden beri onun gibi düşünüyorum.
“Başbakan ile aramızda bir ortak nokta olsun bari” diye düşündüm ve baktım en kolayı bu!
Onun için cüzdanımda 100–150 dolar, 50–60 sterlin, 60–70 Euro mutlaka bulunuyor.
Bir de gittiğim ülkelerden dönerken arta kalan ve hiçbir işe yaramayan paralar var.
40 ruble, 50 baht, 250 tenge, 5 yen, 65 rupi! Bir miktar gravni de vardı ama, nereye koyduğumu bulamıyorum.
Gördüğünüz gibi bunlar arasında hiçbir ayrım yapmıyorum. Onun rengi yeşil, bunun rengi mor, şunun üzerindeki resim daha güzel diye bir tercihim olmuyor.
Tıpkı Başbakan’ın da böyle bir tercihi olmadığı gibi!
Ama aramızda “affedersiniz stok büyüklüğü” ile ilgili farkları da teslim etmem gerek.
Mesela benim döviz stokum cüzdanımda küçük bir yer işgal ediyor ve “sıfırlama” ihtiyacı duyduğumda iki arkadaşımı alıp, bir lokantada rakı–balık yapmak işimi görüyor.
Her şeyi sıfırlıyorum ve doğrusunu isterseniz bu da insana bir ferahlık veriyor, yeniden toplamaya başlama isteği ve motivasyonu da cabası!
Başbakan’ın stoku tabii daha büyük ve bu işle görevlendirdiği akrabası da biraz beceriksiz olduğu için “paralarını sıfırlaması” hayli zaman alıyor.
Sabahın köründe başlıyorlar dağıtmaya, yatsı namazına kadar bitiremiyorlar.
Çocuğun geri kalanı bitirmek için bulduğu formül “dahiyane”: Beş–on tane ev alalım!
Eğitimli insanın hali bir başka oluyor tabii, kendisi “affedersiniz Amerika’da”, Harward’da öğrenmiş bütün bu iş bitirme taktiklerini!
Bir de “kucağa oturtma” işi var ki, ben bunu da yapamıyorum.
Evet, ben de “affedersiniz övünmek gibi olmasın Sünni”yim ama demek ki her Sünni bu kucağa oturtma işinde ehil olamayabiliyor. Sanırım insanların beni soğuk bulmalarının nedeni de bu konudaki beceriksizliğim.
Adamın biri 50 milyon dolar getirecekken 10 milyon dolar bulabilmiş, toplamış parayı gelmiş, baba diyor ki “Sakın alma, gitsin toplasın, nasıl olsa kucağımıza oturacak”!
Adamın yaptığı terbiyesizlik tabii! Koskoca “affedersiniz Başbakan” ile dalga mı geçiyorsun sen?
Sen kimsin ki bunu aklından geçirebiliyorsun? Eyy ahmak, akıllı ol, bornozunu çıkar, seçime gir! Ama Başbakan’ın yüce gönüllülüğünün de hakkını vermemiz gerek.
Neyse, zaten bütün mesele gördüğünüz gibi insan sevgisiyle alakalı.
İnsanları sevelim, kucaklayalım, hepsini birleştirip havuzlar kurduralım, öyle bereketli havuzlar olsun ki fışkiyelerinden para aksın, daha güçlü olalım!
Eyy Davutoğlu sabrımızı test etme!
DIÞİÞLERİ Bakanı Ahmet Davutoğlu, Gazze’de ciddi tıbbi bakıma ihtiyacı olanların uçaklar ile Türkiye’ye taşınması ve hava köprüsüyle insani yardım iletebilmek için İsrail ve Mısır ile görüşmeler yapıldığını açıkladı.
Bunu kendisine hiç yakıştıramadım!
Başbakanlık hayalleri suya düşebilir, uyarmış olayım!
Bir kere Mısır’da darbeciler iktidarda. İkincisi Ekmeleddin Bey, Kahire doğumlu.
Eyy Dışişleri Bakanı, sen nasıl gider de Mısırlı bir darbeciyle pazarlık masasına oturursun?
Hani darbeci Mısır ile bütün ilişkimizi kesmiş, Büyükelçimizi bile geri çekmiştik? Bütün bunlar boşuna mıydı?
Dışişleri Bakanı, Mavi Marmara katliamından sonra açıklanan kırmızı çizgileri de unutmuş görünüyor!
Hani Gazze’ye abluka kalkana kadar İsrail’e Akdeniz dar edilecekti?
Niye kendi ilan ettiğin kırmızı çizgiyi ihlal ediyorsun da Gazze’ye yardım göndermek için İsrail ve Mısır’ın iznine muhtaç oluyorsun?
Eyy Dışişleri Bakanı, senin niyetin bizim sabrımızı test etmek mi yoksa?
Sen bir dünya lideriyle dalga mı geçiyorsun? Dünya liderinin ülkesi nasıl olur da garibanlara yardım etmek için İsrail ve Mısır’ın ağzından dökülecek iki kelimeyi beklemek zorunda kalır?
Sandığa gidin ülkemize sahip çıkın
İKİ gün sonra sandık başında olacağız ve oylarımızı kullanıp, bir cumhurbaşkanı seçeceğiz.
Bu seçimde Türkiye iki yoldan birine girecek: Ya sonu tek adam diktatörlüğüne varacak bir “Ala Turka Başkanlık” modeline geçişe yol vereceğiz ya da bu ülkede tek adam yönetimi kurma heveslilerine unutulmaz bir gözdağı vereceğiz.
Seçimin anlamı ve önemi benim için budur!
İlk turda katılımın yüksek olmasının önemini söylememe gerek yok.
Katılım yüksek olur ve bir önceki seçimde partilerin aldıkları oylar, aynı şekilde sandığa yansıyacak olursa, seçimin birinci turda bitme olasılığı da ortadan kalkacak.
Bunun bile tek başına önemli olduğunu unutmayalım, oy verelim, koyvermeyelim.
İleride aynada kendi yüzünüze ve çoluk çocuğunuzun yüzüne bakabilecek haliniz olmasını istiyorsanız sandığı gidin, oy verin.
Oy vermek içir sandık başına gitmeye gönülsüz davranan yakınlarınızı ikna edin, kollarına girip götürün, oy kullanmalarını sağlayın.
Üç adaydan hangisine isterseniz ona verin ama sakın ola ki boş oy atmayın. Boş oy kullanmak ile seçime katılmamak arasında hiçbir fark yoktur, unutmayın.
Haydi, sandık başına, memleketimize sahip çıkmaya! Seçimi kazanamazsanız bile sayınız belli olur, bunun değerli bir şey olduğunu unutmayın.
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 27 Sep 2014 1:29 Sujet du message:
Citation:
Ertuğrul Özkök
Hürriyet
26.09.2014 Cuma
Bugün 'RTE'yi öveceğim
MUHALİF arkadaş...
Yeminli solcu...
Ondan da yeminli Paralel...
Ve tabii Tansu...
Hayat arkadaşım, bir tanem...
Hepiniz bir adım geri, çünkü "RTE"yi öveceğim.
Yani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı...
***
Erdoğan giderek gözümde Mourinho olmaya başladı.
Chelsea'nin büyük teknik direktörü, 2012 yılında Audi dergisine verdiği mülakatta şunu söylemişti:
"Pragmatik açıdan baktığımda, kendimi büyük bir 'coach' olarak görüyorum."
Doğru söylüyorum.
Eski Yunan'dan beri, çok sayıda siyasetçi başarılarını hep pragmatizmle açıkladı.
Eminim Erdoğan da, akşamları yalnız başına kalıp aynaya baktığında Mourinho'nun gördüğü suretini görüyordur.
Çünkü gerçek anlamda pragmatik bir lider oldu.
***
Þu bir haftada yaşadığımıza bir bakar mısınız...
Türkiye'de gazetecilerle konuşurken, "İncirlik insani operasyonlara açılıyor" haberlerine esti üfürdü.
"Bunları söyleyenler edepsizdir, yalancıdır" dedi.
Ona bakan takipçileri, o bir dediyse onlar üç, beş, on dedi.
Hükümet üyeleri geri kalır mı... Onlar yirmi dedi.
***
Ama üç gün sonra New York'ta ne görüyoruz.
Aynı Erdoğan, "IÞİD'e karşı hem askeri, hem insani her mücadelede varız..." dedi.
Bunu söylerken Türkiye'de hükümete danıştığına pek ihtimal vermiyorum, en azından bilgi vermiş midir, ondan da emin değilim.
Ama onu yönlendiren en güçlü yanı pragmatizmi...
Samimi olarak söylüyorum.
***
Demirel'in harika bir lafı vardır.
"Türkiye yönetilmez, idare edilir" diyordu.
Erdoğan aynı yolda...
Bir de başkalarının Demirel'in siyasi ve diplomatik kıvraklığını anlatmak için söylediği şu söz var:
"Arkasından yılan yürüse, yılanın beli kırılır..."
***
Cumhurbaşkanımız siyaseti çok iyi biliyordu.
Þimdi Demirel kanunlarını da çok iyi öğrenmeye başladı.
Bunları samimi bir duyguyla yazıyorum.
Onun bu özelliğine güveniyorum.
Bir gün mutlaka bizlerle de barışacak...
yanar doner, tutarsiz gibi sifatlarin kibarcasinin "pragmatik" oldugunu ogrendik!!!
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 19 Nov 2014 2:41 Sujet du message:
Citation:
Dünya lideri ispat etmez, sadece söyler!
18.11.2014
İSPANYA'da yayınlanan El Pais gazetesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Amerika kıtasını Müslüman denizciler keşfetti" sözleri üzerine "İddianı ispat et" çağrısında bulunmuş.
El Pais gibi ciddiyetiyle tanınan bir gazetenin, "bir dünya liderini" tanımıyor olmasına hayret ettiğimi söylemeliyim.
Bir kere bizim Cumhurbaşkanımızın bir şey ispat etmeye ihtiyacı yoktur!
O her şeyi bilir, "büyük usta" unvanını bu nedenle kazanmıştır, ağzından çıkan söz kanun gibidir!
Mesela, Gezi protestoları sırasında, Kabataş'ta üstleri çıplak, siyah deri pantolonlu, başlarında siyah bandanalar ve ellerinde deri eldivenler olan 60–70 kişilik erkek grubunun, bir "başörtülü bacımızı" taciz ettiğini, dövdüğünü söyledi.
Bunun yalan olduğu, kadının fantezilerle süslü bir halüsinasyon görmüş olabileceği ortaya çıktı, ama o tınmadı bile! Aynı şeyi meydanlarda defalarca tekrarlayabildi. Yine aynı dönemde Wall Street'in işgalini gündeme getirdi, Amerika'da da polisin bu olaylar sırasında 17 kişiyi öldürdüğünü söyledi. ABD Büyükelçiliği bunu yalanladı ama bizim liderimizin bildiğini zaten kimse bilemez ki!
Gazetecileri işten attırdı, "İngiltere'de de hükümet gazete kapattı" dedi. İngilizler bunu yalanladı, ama biz kaçın kurduyuz, İngiliz'e mi inanacağız, Büyük Usta'ya mı?
Hayır Senor Antonio Cano!
Altı ay önce gazetenin Genel Yayın Müdürü oldunuz diye yürüyüşünüz değişse bize ne ama bir dünya liderini iddiasını ispata davet edemezsiniz, önce haddinizi bilin!
Onun söylediklerini ispat etmek gibi bir zorunluluğu yoktur.
O söyler biz dinleriz, o söyler biz dinleriz, o söyler biz dinleriz, o söyler biz dinleriz, ila ahirihi!
Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures Aller à la page Précédente1, 2, 3, 4, 5, 6Suivante
Page 4 sur 6
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum