Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.
Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - 3. Havaalani / Istanbul Havalimani
Forums d'A TA TURQUIE Pour un échange interculturel
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 9241 Localisation: Nancy / France
Post le: 17 Mai 2019 2:23 Sujet du message:
16/05/2019
Citation:
Yeni havalimanımız, spor kompleksi mi yoksa korku tüneli mi?
Bedri Baykam
Cumhuriyet, 16 Mayıs 2019
Kiev’e giderken İstanbul Havalimanı’nı ilk defa kullandım. Ebatlar ve görkemli mağazalar ve iç mimari oyunlardan önce etkileniyorsunuz. Hatta Batı için kullanmaya alışık olduğumuz “adamlar yapmış ya” sözlerini hatırlıyorsunuz! Ama fazla heyecanlanmayın! Öncelikle, normal hayatınızda bayağı spor yapıyor olmanız lazım, yoksa uçaklara yetişemezsiniz! Dev bir alana dev tavanlı dev bir havalimanı yapmışlar. Fakat zaman faktörünü, kaç adım atılması gerektiğini, uçak kaçırma riskini, bunun gibi onlarcasını es geçmişler! Bu havalimanının tek tanımlaması var: Türkiye’nin en havalı alışveriş ve fitness merkezi!
O gün, şaşkınlıktan güvenlik kontrolünde iPadimi bırakmışım. Uçağa 30 dakika kala fark edince umutsuz bir maratona giriştim ve bir polisin desteğiyle şaşırtıcı bir şekilde nefes nefese cihazıma kavuştum. Sonra çılgın bir koşu daha başladı uçağa yetişmek için, elimde çantalar, torbalar komedi filmlik sahnelerle! Net yarım litre terledikten sonra uçağa giren son 2-3 kişiden biriydim.
Dönüş, daha da dramatikti! Aklınız varsa gidecekseniz gidin, ama şimdilik dönmeyin! Bir kere uçak indikten sonra “taksi” hareketi, neredeyse şehirlerarası otobüs seferine dönüşüyor! El âlem de dev havalimanları yapıyor ama değişik bölümleri arasında metro gibi raylı iç ulaşım sistemleri ekliyorlar! Kimse insanlardan maratoncu, 100 metreci, halterci olmasını beklemiyor! Bizimkinin mimarları, eli paketlerle ve çantalarla dolu insanların, yaşlıların, üç çocuklu annelerin, hastaların, 30 saatlik bir uçuştan dönenlerin, ezcümle herkesin biyonik insan olmasını bekliyor! Uçaktan pasaport kontrolüne sizi taşıyacak yürüyen merdivenlere ulaşmak için Beşiktaş-Maltepe arası kadar bir yürüyüşe geçiyorsunuz! Pasaporttan valize ulaşmak için mesafeler daha insaflı: Beşiktaş-Taksim arası kadar! Pistlerin, alanın batı kısmına yapılmış olmasının bu mantıksızlıkta payı var! Nihayet valizlerime ulaştığımda, iki parça eşyamın boynu bükük ve yalnızlık içinde beni sonuncu olarak beklediklerini gördüm! Ayrıca sizi almak için bekleyen bir araba varsa normal zemin kattan çıkamıyorsunuz. Eksi 2. katta, 17 no’lu kapıdan çıkmanız söylenmişse vay halinize! Çünkü iç ve dış 17 numaralar arasında tahmini 100 metre var!
Dünyanın en maliyetli havalimanını yaparken bu havaalanı içi “shuttle” ulaşımını bu mimarlara hatırlatan biri çıkamadı mı? Yoksa nasıl olsa iktidarın ağır topları bu mesafeyi kat etmeyeceğine göre, “Irgat halkımız zaten dayanıklıdır, boş ver, kaderidir” mi dendi?
Havaalanının işletmesini ise, bu konuda hiçbir deneyimi olmayan 5 ortaklı İGA üstlenmişti.
Bu arada geliş-gidiş bitmek bilmeyen paralı otobandan gerçekleşiyor. Artık sahil yolundan deniz havası alarak yol alma sevdalarını unutun! Metro da henüz olmadığı için, “isimsiz” Havalimanı’na ulaşmanın zaman karşılığı büyük! Yani “6 saat önce yola çıkma” devri başladı!
Hangi risk faktörleri konuşuluyor?
Hangisinden başlayalım? Terkos Gölü’nü doğal mola durakları olarak gören kuşların göç yolu olmasının getirdiği ürkütücü dezavantajlardan mı? Bu tatlı hayvanlara karşı düşünüldüğü söylenen manyetik dalgalar yayma saldırısından mı?
Yoksa pistlerin kuzeybatı rüzgârı olan poyrazı, yanlış konumlandırma nedeniyle yandan alıyor olmasından mı? Atatürk Havalimanı’na kıyasla sisli havada görüş mesafesinin belki 50 misli daha az olmasından mı? Görüş mesafesi sıfır bile olsa iniş sağlayacak sistemlerde evdeki hesapların “Murphy Kanunları”na takılma riskinden mi? Havalimanının üzerine oturduğu toprağın güvenilir olamamasından mı? İhaleyi alan firmanın projesinde yer alandan farklı olarak kot dolgusu 30 metre kadar düşürülmüş. Bu fark nedeniyle 1.3 milyar dolarlık da haksız kazanç sağlandığının söylenmesi ve havaalanı zemininin böylece riskli ve tartışılır hale gelmesinden mi?
Bu makalede gördükleriniz her yerde konuşulan konulardan bazıları. Bu arada, “sonbaharda hava şartları zorlayınca üst üste sis ve rüzgâr rötarları devreye girince eski havalimanına taşınmaya mecbur kalacaklar” diyenler ne kadar haklı, ben bilemem. Ama bunların konuşuluyor olması bile son derece sinir bozucu. Mimarlar Odası’ndan aldığım bir bilgi, Prof. Doğan Kantarcı’nın raporu hakkında... Atatürk Havalimanı üstünde oluşan ısı tabakasını rüzgârlar Marmara Denizi’ne doğru iterken, 3. havalimanı üstünde oluşacak yoğun ısı tabakası, kuzey rüzgârları tarafından direkt kente doğru savrulacakmış. Bunun da kuşkusuz insan sağlığına karşı birçok tehlikesinden söz ediliyor.
İktidara tavsiye: Aceleci ve fevri kararlarla, şu-bu tarihe yetişecek diye zorlamalarla havalimanını bütün bu aksaklıklar ve riskler çerçevesinde zoraki bir şekilde açtınız. Umuyorum ki, sonbaharda karşımıza çıkacağı söylenen bütün olumsuz hava şartları ve uçuş sahası güvenlik koşulları, ne uçaklarımıza söylenildiği kadar risk getirir ne de havalimanını kullanılamaz hale dönüştürür. Ama size sade vatandaş sorumluluğu ile bir tavsiye iletmek istiyorum: Sakın hınç almak istercesine Atatürk Havalimanı’nı yok etmeye veya göstermelik kargo terminaline dönüştürmeye kalkışmayın. Çünkü Allah korusun kötü olaylar yaşanırsa, daha sonra resmen havada asılı kalırsınız! Dünya metropolü İstanbul’u Sabiha Gökçen dışında Esenler Otogarı’ndan ulaşımını gerçekleştirmeye zorlanmış hale düşürürsünüz!
Uzun lafın kısası, büyük bir telaş içinde Atatürk isminden sanki bir saniye önce kurtulmak istenircesine (!) her türlü hazırlıksızlık ile girişilen bu havalimanı içinde, siz bu satırları okurken, ben Fenerli ve Efesli kardeşlerimle İspanya istikametine doğru çıktığımız umuda yolculuk için, yine maraton koşusunda terliyor olacağım... Deniz yoluyla dönmeyi tasarlıyorum.
Haziran ayı sonunda da İstanbul- Antalya seferini yapan THY uçağı, kalkıştan kısa bir süre sonra kuş sürüsüne çarpmış, uçak İstanbul Havalimanı’na geri dönmek zorunda kalmıştı.
Uzmanlar, Kuzey Ormanları üzerinde yapılan havalimanının dünyanın en önemli kuş yollarından birinin ortasında konumlandığını, bu sebeple yılda en az iki-üç büyük uçak kazası yaşanabileceğini belirtiyor.
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 12097 Localisation: Paris
Post le: 16 Mai 2020 1:58 Sujet du message:
Citation:
EGE CANSEN : FIRSATTAN İSTİFADE
14 Mayıs 2020 / Sozcu
Bundan yaklaşık 6 yıl önce “Atatürk Havalimanı yetersiz kalacak İstanbul'a ‘üçüncü' bir havalimanı inşa edilmeli” lafları dolaşmaya başlamıştı. Derken bu yeni havalimanın Karadeniz kıyısında ve devasa bir boyutta inşa edileceği duyuruldu. AKP'nin “kitabını okuduğum” için bu projenin İstanbul'un artacak havalimanı ihtiyacını karşılamak için tasarlanmadığını derhal anladım. Amacın İstanbul'un rantı yüksek semtlerinden biri olan Yeşilköy'deki havalimanı arazisini imara açmak olduğu çok açıktı. Çünkü giden-gelen yolcu ve hava trafiği açısından en yanlış lokasyon seçilmişti. Üstelik tasarlanan büyüklük Yeşilköy'deki Atatürk Havalimanı'nı teknik ve ekonomik nedenlerle kullanılmaz hale getirecekti.
Daha da kötüsü Sabiha Gökçen Havalimanı'nın gelişmesini engelleyecekti. Dolayısıyla bu yeni havalimanı söylendiği gibi “üçüncü” olmayacaktı. Belki yanlış anladım dedim. Arazi düzeltme çalışmaları başlayınca geri dönülmez yola girildiğini içim kan ağlayarak idrak ettim. Ortada bir cinayet vardı.
YAPILMASI GEREKEN
Ümitsiz bir şekilde bu yatırım kararının ülke ekonomisi için ne kadar zararlı olduğunu anlatan yazılar yazmaya başladım. Yapılması gereken zaten başlamış olan Atatürk Havalimanı kapasite artırımına devamla Sabiha Gökçen'in ikinci pistini hızla bitirmekti. Bu iki havalimanının toplam kapasitesi yılda 160 milyon yolcuya kolayca çıkarabilecekti. Üçüncü bir havalimanına uzun süre ihtiyaç olmayacaktı. Gerekirse eskiden de sıkıştıkça kullanılan Çorlu Havalimanı ihya edilerek devreye alınacaktı. Hatta bir aralık Atatürk Havalimanı'nı kurtarmak için “Mademki; mekân rantı yaratılmak isteniyor öyleyse yeni havalimanı için düzeltilen arazi imara açılsın” diye bir öneride de bulundum. Kimse yemedi tabii.
KORONAVİRÜS SALGINI ARANAN FIRSATI YARATTI
Üçüncü değil birinci olan bu havalimanı İGA (İstanbul Grand Airport) adıyla açıldı. Bırakın bu havalimanının “lokasyon” ve “scale” yanlışlığını meğer pist ve terminal tasarımı da “yolcu düşmanı” olarak yapılmış. Basının yandaş kalemlerinin sürekli övmelerine rağmen İGA'dan şikayetlerin ardı arkası kesilmedi. Kamuoyunda Atatürk tekrar devreye alınsın İGA ile birlikte hizmet versin fikri taraftar toplamaya başladı. Zaten başkanlık uçakları da Atatürk'te inip kalkıyordu. Bu da yanlış anlamalara yol açıyordu. Bu sapkınlığa daha fazla izin verilemezdi. Atatürk Havalimanı en kısa sürede kullanılmaz hale getirilmeliydi. Bir vesile gerekiyordu. Derken koronavirüs salgını çıktı. Harika! Mesela 12 milyon metrekare arazisi olan bu tesiste sanki başka yer yokmuş gibi davranıp iki pisti de battal eden bir yere bir “salgın hastalık” hastanesi yapılsa kim itiraz edebilirdi?
Stratejik yönetim işte buydu: Hedefi belirle fırsatı kolla uygun zamanı bul darbeyi vur!
Son söz: Mevzubahis olan rantsa gerisi teferruattır.
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas rpondre aux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas diter vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum