Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.
Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Yilmaz Özdil'den ...
Forums d'A TA TURQUIE Pour un échange interculturel
Inscrit le: 30 Aoû 2007 Messages: 3005 Localisation: Paris
Posté le: 05 Sep 2012 10:39 Sujet du message:
Citation:
Kaçılım
Yılmaz ÖZDİL
hurriyet.com.tr – 5/9/12
Beytüşşebap Kaymakamı’nın sözlerini yazdım, dün...
“Ateş Hattında-Beytüşşebap Kaymakamı’nın PKK ile Mücadele Günlüğü” isimli kitabından alıntılar yaptım.
*
Mesut Taner Genç.
Beytüşşebap’ta kaymakamlık yapmış, durumun vahametini, yöre halkının psikolojisini, kamu görevlilerinin halini, operasyonlardan neden eli boş dönüldüğünü, mayın-pusu gibi yaşanmış tecrübelerini, hatta, lojmanının nasıl basıldığını, nelerin yanlış yapıldığını, nelerin yapılması gerektiğini, buna mukabil, ne şehit sayısında, ne de şehit cenazelerinde atılan nutuklarda azalma olduğunu... 2008’de piyasaya çıkardığı kitabında bütün çıplaklığıyla anlatmıştı.
*
Çok önemsedim.
Çünkü, görevdeyken koltuğunu, terfisini korumak için dut yemiş bülbül gibi susan, emekli olduktan sonra papağan gibi konuşanlardan değildi. Aktif görevdeyken, Ankara’da vali yardımcısı’yken yazmıştı. Þu anda da emekli değil. Samsun’da vali yardımcısı.
*
Telefon etti.
*
Kitabı 4 senedir raflarda.
Ne bir bakan...
Ne bir milletvekili...
Ne bir askeri yetkili...
Ne bir istihbarat yetkilisi...
Hiç kimse!
Devletten bir Allah’ın kulu arayıp da, gel şu bildiklerini, gördüklerini bize de anlat dememiş.
*
TBMM’de komisyon kurup, terör mağdurlarını, korucuları, hatta teröristlerin ailelerini davet ederek, dinliyorlar, çok da iyi yapıyorlar... Kaymakam’ı -ki
en yakın tanık- çağıran olmamış.
* * *
Saygı Öztürk çağırmış...
Değerli gazeteci büyüğüm Saygı Öztürk, aramış, canlı yayına çıkın, şu bildiklerinizi televizyon programımda anlatın demiş. O sırada Ankara’da görevli olan kaymakam, Ankara Valisi’nden izin istemiş, üç ay tık yok, üç ay sonra, içişleri bakanlığı izin vermiyor cevabı gelmiş. Samsun’da görevliyken, Saygı Öztürk gene aramış, gene ekrana davet etmiş. Kaymakam, bu sefer Samsun Valisi’nden izin istemiş, gene aynı cevabı almış.
*
Görme’yelim.
Duyma’yalım.
Konuşma!
* * *
Ne futbolcu bıraktılar kardeşim, ne artist, ne figüran, Nihat Doğan’a, Kiboş’a, Balık Ayhan’a danıştılar.
Polat Alemdar’a...
Recep İvedik’e bile sordular.
Kaymakam’ın fikrini soran yok.
* * *
E sordum kendisine...
Açılım’ken iyiydi de, Beytüşşebap Kaymakamı’na gelince niye kaçılım?
* * *
“Dilim varmıyor ama, gaflet değil bu... Millet kandırılıyor. Terörle mücadele edilmiyor. Terörle mücadele edenlerden intikam alınıyor. Millet bilsin diye kitap çıkardım, bildiklerimin yüzde 10’unu yazdım. Gerisini yazsaydım, şu anda hapistekiler gibi tutuklanmış olurdum!”
Inscrit le: 30 Aoû 2007 Messages: 3005 Localisation: Paris
Posté le: 19 Sep 2012 13:54 Sujet du message:
Citation:
Hababam’a güvenin
Hürriyet 19/09/2012
Kel Mahmut
Hafize Ana
İnek Þaban
Güdük Necmi
Damat Ferit
Tulum Hayri
Domdom Ali
Hayta İsmail
Badi Ekrem
Akil Hoca
Külyutmaz Necmi
*
Ne ekipti be kardeşim...
Fırlaması avanağı, şehirlisi köylüsü, zengini fakiri, doğulusu batılısıyla, Türkiye’nin özetiydi.
*
Bi kim yoktu?
Badem.
*
Peki, insanımızın kodlarını bu kadar iyi çözen, bu kadar iyi gözlemleyen büyük usta’nın hepimizi tek tek oraya monte ederken, bazılarımızı ıskalaması mümkün müydü?
Niye Hababam’da din unsuru yok?
*
Çünkü, sağcı-solcu, dinci-laikçi falan değildir aslında mesele... Hani, lise yıllarında aynı sıraları paylaşmanıza rağmen, suratını hayal meyal hatırladığınız, varlığıyla yokluğu bir, hafızanızı zorlasanız bile ismini çıkaramadığınız “gençliğini yaşamayan” tipler vardır ya...
İşte onları koymamıştı.
*
Elbette onlar da 17 yaşında, 22 yaşında oldular ama, hiç genç olmadılar. Vazgeçtik okulu kırıp kafelerde yan yana, el ele oturmayı, otobüs duraklarında bile kızlı-erkekli duramadılar. Mesela, gençliğin adeta uzvudur gitar, ne kadar uzak onlara... Plajda yakılan romantik bi ateşin etrafı, kantinde şamata, mezuniyet şenliğinde mırıldanan aşk şarkıları, belki alt tarafı bi bira... Ne kadar uzak.
*
Mahalle baskılarının, dar çevrelerinin bilinçaltlarına ördüğü Çin seddi gibi duvarlara esir büyüdüler maalesef... Kanları kaynamıştır, aşmak istemişlerdir mutlaka, aşamadılar. O duvarları aşanlara öfkelenmeleri ondan! Halbuki, ömründe bi kere olsun dağıtmadan, nasıl toparlanır ki insan? Hangi sınırdan bahsedebilirsin, özgürlüğü tatmadan?
*
Açın özgeçmişlerini... Hayat baharının en güzel yılları, şu okulları bitirdi diye geçiştirilen, kupkuru üç-beş kelimeden ibarettir. Sonra zart diye atlar, siyaset sahnesindeki binlerce fotoğraf... Arası boştur. Gençlik yıllarına dair hatıra fotoğrafları olabilmesi için, yaşanmış hatıralar olması lazım öncelikle... Yoktur.
*
Bana sorsalar, king çevirmeyeni mebus bile yapmam, ki, briç’i kumar zannedip, zekâ sporu olduğunu kavrayamadan mezun oldular. Spor ayakkabı, şort giymeden emekli oldu çoğu... Vals beklemiyoruz ama, güya kültür dersi veriyorlar, hangisinin halkoyunu oynarken fotoğrafı var? Tiyatro’da rol alırken? Mayoyu boşverdik, Allah’ın bize lütfu bu memlekette, şezlonga uzanıp güneşlenemediler, şezlonga.
*
İyi yönetilen devlet, iyi yönetilen üniversite, iyi yönetilen holding, iyi yönetilen banka, iyi yönetilen gazete, hepsini inceleyin... Hepsinin başında, gençliğinin hakkını vermiş yöneticiler görürsünüz. Efsane siyo’ların ortak özelliği, telefon rehberi gibi kalın akademik kariyerleri değildir, hergele olmalarıdır. Onur duyduğumuz kadın yöneticilerimizin tamamı ise, fikri hür vicdanı hür babaların, özgür kızlarıdır.
*
Gençlik...
İnsanın başına hayatta bi kere gelir.
En vahim gençlik hatası...
Gençliğini yaşamamaktır.
*
Ve, neymiş efendim, Mustafa Kemal’in ilkeleri ders kitaplarından çıkarılacakmış filan... Hikâyedir. Mustafa Kemal dediğin, okul bahçesinden söker gibi, yüreğimizden söküp, depoya kaldırabileceğin büst değildir. Sırtına çaktırmadan Atatürk posteri yapıştırırlar, feysbuk’a düşmen an meselesidir!
*
Hayat okulunda sınıfta kalmış tipler, hayata gülümseyerek bakan çocuklara ders veremez, anca karne verir. Deneme-yanılma’yla olmasa bile, deneme-yamulma’yla öğrenilecektir.
*
Üstelik...
Kadınlı-erkekli, on binlerce.
Kel Mahmutları...
Akil Hocaları...
Badi Ekremleri var bu ülkenin.
Hababam’a güvenin.
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11193 Localisation: Nancy / France
Posté le: 21 Sep 2012 15:39 Sujet du message:
Hababam sınıfının yazarı Ilgaz GSL’de okuduğundan yola çıkarak oradaki havayı aktardı aslında romanında, sinema versiyonu biraz daha değişik ve popüler. Gerçekten de Özdil’in deyişiyle « badem bıyıklı » bir ögrenci ne kitapta ne de filmde var… O zamanlar dini inanışta « dışa vurum, göstermelik » kaygısı yoktu. Ben GSL’sinde 6. Sınıftan 12. Sınıfa kadar oruç tuttum Ramazanda ; tutanlar için hem iftar, hem sahur yemekhanesi vardı, hiç bir sorun ya da göze batma gibi bir olay olmadı. İnanıs şekilci ve gösterişci nitelikte değil içsel idi…
Bugun Odatv.com okududuğum yazı bir anlamda Özdil’in yazısını tamamladığı için buraya koydum.
Citation:
Sevgilin var mı...
21.09.2012
Mehmet Ali Birand, yeni sezonu açtığı 32. Gün programında dün geceİmam Hatip öğrencilerinin yaşam tarzını masaya yatırdı.
Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde yer alan İmam Hatip okullarında okuyan öğrenci veya geçmiş dönemde okumuş olanları 32. Gün stüdyolarında buluşturan Birand, konu "flörte" gelince özellikle gençleri oldukça terletti.
İMAM HATİP'TE FLÖRT DURUMLARI NASIL OLUYOR?
Halen İmam Hatip'te öğrenci olan 3 kız ve 1 erkek programa katılırken, Birand'ın "Okulda flört durumları nasıl oluyor" şeklindeki soruya öğrenciler kaçamak cevaplar verdi.Kız öğrenciler, kendilerinin erkek arkadaşları olmadığını ifade ederken "Bu durumun kendilerinde bir eksikliğe, ezikliğe yol açmadığını, hayatlarından memnun olduklarını" belirttiler.
SEVGİLİN VAR MI YOK MU OÐLUM?
Biraz sonra sözü alan erkek öğrenci, açıklayıcı olmak için sözü fazla uzatınca Birand direkt soruyu yöneltti: "Sevgilin var mı yok mu oğlum onu soruyorum" Birand'ın direkt sorusu karşısında öğrenciler kısa süreli şaşırırken, tebessümle birbirlerine baktı.
Suudi Kralı, Cumhurbaşkanımızla Başbakanımıza madalya taktı, turp gibiydi, felç oldu.
Cumhurbaşkanımız Yemen’e gitti, Yemen’de içsavaş çıktı.
Ürdün Başbakanı Ankara’ya ayak bastı, Ürdün’e dönmeden istifa etti.
Afrika açılımı yaptık, ne Tunus kaldı kardeşim, ne Fildişi Sahili, alayı birbirine girdi.
El Beşir’e Çankaya Köşkü’nde yemek yedirdik, Sudan resmen ikiye bölündü; tutuklamak için El Beşir’i arıyorlar.
Arjantin Devlet Başkanı geldi, gelmeden önce seyahat harcırahı çalındı, dönünce kansere yakalandığı açıklandı.
Cumhurbaşkanımız Güney Kore’ye gitti, Kuzey Kore füze fırlattı.
Başbakanımız Irak’a gitti, henüz Irak’tayken meclis basıldı, bakanlar rehin alındı, 45 kişi öldü.
Yunanistan Başbakanı kış olimpiyatlarımıza geldi, halk ayaklanması çıktı, hükümeti düştü.
2010’u Japon Yılı ilan ettik, 2011’de dümdüz oldular, nükleer santral bile patladı.
Romanya Başbakanı geldi, anlaşmalar imzaladı, gidince derhal istifa etti.
İspanya Başbakanı’yla medeniyetler ittifakı kurduk, adam siyaseti bıraktı. Silvio ayvayı yedi…
Portekiz Başbakanı, Cumhurbaşkanımızı karşıladı, el sıkıştı, sonra gitti, kendi cumhurbaşkanına istifasını sundu.
Ukrayna’yla vizeleri kaldırdık, Ukrayna Başbakanı tutuklandı.
Başbakanımızın Kosova’ya gideceği açıklandı, gitmeden 12 saat önce, Kosova hükümeti düştü.
Cumhurbaşkanımızın Hollanda’ya gideceği açıklandı, Hollanda Prensi çığ altında kaldı, Cumhurbaşkanımız Hollanda’ya gitti, madalya takıldı, Hollanda Hükümeti istifa etti.
Inscrit le: 09 Oct 2007 Messages: 3474 Localisation: Somewhere in the world
Posté le: 15 Oct 2012 20:58 Sujet du message:
Bu günlerde de Belçika prensi Türkiye'ye geliyormus (gazete haberi)....
Kimbilir onun basina da neler gelecek......;
Malédiction en série _________________ Родион Романович Раскольников
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13633 Localisation: Paris
Posté le: 25 Oct 2012 0:55 Sujet du message:
Ozdil simdi bu yazisiyla RTE'yi ovmus mu oluyor?!
Citation:
DAK DUK iyi de... DiK’i var bu işin
Yılmaz ÖZDİL - Hurriyet 19/10/2012
Putin’le Başbakanımızın hayat çizgisinde pek çok ortak özellik var aslında... Putin’in babası Sovyet donanmasının denizaltı filosundaydı, Başbakanımızın babası kaptandı.
Okul yılları bile üç aşağı beş yukarı aynı döneme denk geliyor. Putin, Leningrad Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden diplomasını alırken... Başbakanımız imam hatip lisesi’nden mezun oluyordu.
İşe girişleri de eşzamanlı...
Putin KGB’ye girdi, Başbakanımız İETT’ye girdi.
Tesadüfün bu kadarı yani... Aynı tarihlerde askerlik yaptılar. Başbakanımız kantin asteğmeniyken, Putin, yarbay rütbesiyle Doğu Almanya’da casustu.
Kamu görevine bile aynı günlerde başladılar. Başbakanımız belediye başkanlığı koltuğuna otururken, Putin, KGB’nin yerini alan istihbarat teşkilatı FSB’nin başkanlık koltuğuna oturuyordu.
İkisi de sporcu... Başbakanımız futbolcu. Putin ise düzenli olarak yüzüyor, rafting ve kayak yapıyor, badmington ve buz hokeyi oynuyor, bisiklete ve at’a biniyor, judo ve karate’de kara kuşak, dünyada 10’uncu dan mertebesine ulaşmış sadece 7 kişi yaşıyor, Putin karate’de 6’ncı dan, judo’da 8’inci dan.
Putin, sambo’da master seviyesinde... Sambo, silahsız savunma manasına gelen, aikijutsu, jujitsu, aikido, judo ve güreş’in karışımından oluşan, modern savaş sanatı kabul edilen, mücadele ve dövüş sporu... Başbakanımızın ise, Kırkpınar altın kemeri var.
İkisi de pilot... Putin, bizzat kendisinin kullandığı Su-27 tipi savaş uçağıyla Çeçenistan’ı vurdu, Tu-160 tipi ağır bombardıman uçağıyla havacılık fuarında gösteri uçuşu yaptı, Be-200 tipi tanker uçağını kullanarak orman yangınına müdahale etti. Başbakanımızın, pırpır uçak kokpitinde fotoğrafı var.
İkisi de müzik tutkunu... Putin, favori şarkısının Beatles’tan Yesterday olduğunu söylüyor. Başbakanımız, beraber yürüdük biz bu yollarda’yı söylüyor. Putin piyano çalıyor, Brahms, Mozart, Çaykovski, Rahmaninov, Schubert ve Liszt dinlemeyi seviyor, caz’a ilgi duyuyor. Başbakanımız, siidiçalar çalıyor, bi defa görüntülenmişti, makam otomobilinde Cengiz Kurtoğlu dinlediğini biliyoruz.
Bir başka ortak noktaları şiir... Putin, Ömer Hayyamcı, Başbakanımız, Necip Fazılcı.
Yabancı lisana hâkimler...
Putin, İngilizce, Almanca biliyor. Başbakanımız, van münüt ve Arapça konuşuyor.
Peki, hiç farklı noktaları yok mu? Elbette var...
Putin dalgıç, geçenlerde arkeolojik kazıya katıldı, amfora çıkardı, mini denizaltıyla Baykal Gölü’nde 1400 metre derinliğe indi. Başbakanımız hem dalgıç değil, hem çanak çömlek işlerini sevmiyor, hem de Baykal adını duyunca sinirleniyor. Putin, tarihi kitap okumayı seviyor. Başbakanımız, kitap okumuyorum, kitap özeti okuyorum diyor. Putin, gençlik festivaline katılıp, Harley Davidson kullanıyor. Başbakanımız, motosiklet kullanmıyor, gençlik festivallerine gençlerin katılmasını bile tasvip etmiyor. Putinka adıyla votka var. Başbakanımız üzüm yememizi tavsiye ediyor. Putin’in iki köpeği var, birinin adı Koni, labrador retriver, öbürünün adı Buffy, çoban köpeği... Başbakanımız, köpekleriyle yatıp kalkanlardan hoşlanmıyor. Putin’in ordusu nükleer güç. Bizim genelkurmay başkanı dahil, ordunun yarısı hapiste, izahı çok güç. Putin’in uzay istasyonu var. Bizim astronot adayını denizin dibinden Amerikalılar çıkardı.
Suriye meselesine de farklı bakıyorlar... Başbakanımız “dak edene duk ederler” diyor. Putin ise, “sakın ola hiç kimse bize, kiminle silah ticareti yapacağımızı dik’te etmeye kalkışmasın, sonuçlarına katlanırsınız” diyor.
Hülasa.
Beşar’a dak-duk filan amenna ama, Putin’e dik...
Aman diim usta!
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13633 Localisation: Paris
Posté le: 01 Fév 2013 1:56 Sujet du message:
Citation:
Yılmaz ÖZDİL – Hürriyet 30 Ocak 2013
Ulusalcı
Gazeteciydi Ali Kemal.
İngiliz finosuydu.
Milli mücadeleye karşıydı.
“Avrupa ile başa çıkmayı hangi Asya kavmi başardı ki, biz başarabilelim” diye makaleler döşeniyor, bugünkü kayıtsız-şartsız AB’ciler gibi, Avrupalıların illa başımızda bekçi olarak dikilmesini istiyordu.
*
Mustafa Kemal’den nefret ediyor, milletin başına bela olarak görüyor, “onunla tokalaşmak eşkıyaya el uzatmaktır” diyordu. Hatta “derme çatma bir ordu, dövüşüp duruyor, zırzoplar, tam istiklal isteriz diye tutturmuşlar, ne demiş Arap, elhekmü limen galebe, galibin dediği olur, işte bu kadar” diyordu.
*
Hızını alamıyor, Mustafa Kemalcileri “sevinçle” şöyle tarif ediyordu: “Çanlarına ot tıkanıyor, moralleri pek düşük, çoğu yalınayak, teçhizatları noksan, gerçi birkaç kamyonları var ama, hepsi kullanılmaz halde, motorları bozuldu mu tamir edilemiyor, benzin-yedek parça yok, taşıma için ancak mandaları var, Mustafa Kemaller faydalı hiçbir işe yaramazlar, hamdolsun sayıları azdır, hastalanmış uzuv gibi kesip atmalı.”
*
“Berduş” diyordu Mustafa Kemal’e... “Medeniyet dünyasını aleyhimize çevirmek için, Anadolu’da havsalaya sığmaz delilikler, cinayetler işliyor” diyordu. “Ey Müslüman kardeşlerimiz, teşkilat-ı milliyeye aldanmayınız, bolşevik kafası taşıyan yurtsuz serserilerdir bunlar” diyordu. “Bu millici mahluklar kadar, başları ezilmek ister yılanlar hayal edilemez, düşmanlar onlardan bin kere iyidir” bile diyordu.
*
Neticede...
Bedelini ağır ödedi.
*
Eşi, İsviçre’ye gitti. Oğlu, orada hukuk tahsili gördü, üniversiteyi bitirince “memlekete döneceğim” dedi. Aile büyükleri itiraz etti, seni yaşatmazlar diye dil döktüler, nafile... Bindi trene, geldi. İngilizce, Almanca, Fransızca bilen, donanımlı bi gençti. Dışişleri bakanlığının memuriyet sınavına girdi, kazandı.
*
İsmet İnönü, cumhurbaşkanı...
Masasına, sınavı kazananların dosyalarını getirdiler. Birinin üzerinde “menfi” notunu gördü. “İşe alınması muvafık değildir” yazıyordu. Sakıncalı yani, uygun değil... Açtı dosyayı, okudu, kırmızı kalemle belirtilmişti, Ali Kemal’in oğluydu. Çizdi menfi’nin üstünü, müspet yazdı, çizdi muvafık değildir’in üstünü, muvafakat ediyorum yazdı, imzaladı. “Devlete kin yakışmaz, biz bu cumhuriyeti kanla kurduk ama, insanla büyüteceğiz” dedi. Dosyayı uzatırken de, ekledi, “Ben bunu Gazi’den öğrendim!”
*
CHP’deki...
“Ulusalcı”lar budur.
*
(Ali Kemal’in oğlu Zeki Kuneralp, Paris, Bern, Londra, Madrid Büyükelçimiz oldu, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarımız oldu. Ali Kemal, ABD fıştıklamasıyla Doğu’daki şehirlerimizi altın karşılığında Ermenilere satmamızı öneriyordu, kadere bakın ki, oğlu Madrid’de Asala’nın saldırısına uğradı, makam otomobiline ateş açıldı, Zeki Kuneralp otomobilde değildi, eşi Necla Kuneralp’le birlikte, bacanağı emekli büyükelçi Beşir Balcıoğlu ve İspanyol makam şoförü Antonio Torres hayatını kaybetti.)
*
(Ali Kemal’in torunu, Zeki Kuneralp’in oğlu Selim Kuneralp ise... Babasına açılan yoldan yürüdü, Stockholm ve Seul Büyükelçimiz oldu, AB Daimi Temsilcimiz oldu, Dünya Ticaret Örgütü Daimi Temsilcimiz oldu.)
*
(Çünkü... Bu cumhuriyeti kuran “ulusalcı”lar, kendilerine “başı ezilesi yılan, kesilip atılması gereken hastalıklı uzuv” diyen, “idam”larını isteyen adamın suçunu evladına çektirmeyip, bağrına bastı, senden-benden diye ayırmadı, ötekileştirmedi.)
İstanbul’da AKP’nin bırak gol atmayı, gol pozisyonuna bile giremediği Kadıköy Belediyesi’yle Beşiktaş Belediyesi arasında kıran kırana bi mücadele bekliyorum; polisin de işi zor, hangisini önce gözaltına alacaklar, hakikaten sürpriz... Birini basarlarsa 1.2 veriyor, ikisini birden basarlarsa 1.5 veriyor. Sağlamcı oynayayım diyorsanız, Bakırköy Belediyesi’ni de mutlaka kupona ekleyin. Yok biraz risk alayım diyorsanız, Sarıyer Belediyesi’nin 1.7’lik oranıyla Adalar Belediyesi’nin 1.8’lik oranı cazip görünüyor.
*
Þişli Belediyesi’nin tahmini maçın gidişatına göre değişir. Kendi kalesinin önünde defansif oynarsa, ceza sahasına girmezler, ofansif oynayıp büyükşehir deplasmanına çıkmaya kalkarsa, ceza sahasına sokarlar!
*
Ege derbisi üç ihtimalli...
İlk yarı Aydın Belediyesi’nin basılması, ikinci yarı Muğla Belediyesi’nin basılması, beraberlik halinde, MHP’li Manisa Belediyesi’nin basılması gayet normal sonuçtur.
AKP’li Denizli Belediyesi’ni kupona yazıp da haybeye para harcamayın.
Çünkü, satürn’ün dünyaya çarpması bile daha büyük ihtimaldir.
*
Plaj liginde...
Bodrum, Ayvalık, Alaçatı, Urla, Edremit, Didim’in AKP’li olmayan belediye başkanları zaten içeri alınmıştı; Çeşme, Marmaris, Kuşadası belediyeleri arasında “plaj-off” oynanır; üçü de üç puana yakın.
*
Trakya kupasında...
“Adalet”li davranıp, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ belediyelerinin üçüne birden kupa vereceklerini tahmin ediyorum; üçünü de yazın.
Marmara kupasında, Balıkesir favori, Çanakkale belediyesi plase.
*
Karadeniz?
Tek maçlı eleminasyon sistemine göre, Artvin, Giresun, Ordu, Sinop, Zonguldak tek tek elenir. Soruşturma 1.2, baskın 1.3, gözaltı 1.4, tutuklama 1.5, belaltı siidi bulunması 2.7 veriyor.
*
İzmir’de malum, AKP korner bile atamıyor, hezimet üstüne hezimet yaşadığı Karşıyaka Belediyesi’yle Konak Belediyesi’nin sahasının kapatılması an meselesi... Bornova, Buca, Karabağlar, Balçova, Seferihisar, Selçuk, Bergama, Foça, Çiğli, Güzelbahçe başa çıkacak gibi değil... En temizi, İzmirli seçmenlerin topluca şike soruşturmasına dahil edilip, vatandaşlıktan çıkarılmasına oynayın, kesin tutturursunuz.
NOT:İmralı üzerinden gelen sağanak müzakere yağışı nedeniyle, Doğu ve Güneydoğu’daki müsabakalar bir dahaki sezona kadar ertelenmiştir.
Sahada oynanmayacağı için, masada iyi oynayan kazansın.
Inscrit le: 30 Aoû 2007 Messages: 3005 Localisation: Paris
Posté le: 14 Fév 2013 12:24 Sujet du message:
Citation:
Yilmaz Özdil Hürriyet 14 Þubat 2013
İmralı’ya kim gitsin?
Haftalardır tartışılıyor.
İmralı’ya kim gitsin?
Seçenek seçenek sunuluyor.
Hükümetimiz isim beğenmiyor.
*
E bi öneride bulunayım bari.
*
Anadolu’nun küçücük kasabasından elinde bavuluyla yola çıktığında kendisi de küçücüktü, henüz 14 yaşındaydı. Askeri liseye yazıldı. Harp okulundayken, boks’a başladı, 1979 senesinde, kilosunda Türkiye şampiyonu oldu, defalarca milli takıma girdi. Özel kuvvetler’e seçildi, bordo bereyi taktı. Paraşütçü, kurbağaadam, kar kayakçısı, sualtı savunma-taarruz uzmanı, yakın dövüş ve atış hocası oldu.
*
15 Ağustos 1984, bölücü terör tarihimizde ilk kez vurdu... Bir saat sonra helikopterle Eruh’a indirilen tim’in komutanıydı. Lübnan, Somali, Bosna, Arnavutluk, Kosova, Gürcistan, Irak’ta özel görevlerde; 28 ülkede bulundu. Somali’deyken, bizzat ABD Genelkurmay Başkanı tarafından “best of the best” sıfatıyla onurlandırıldı, delta force’lara örnek gösterildi. Beyrut’ta askeri ataşelik yaptı; oradayken Beyrut Büyükelçiliğimiz roketle vuruldu, odası isabet aldı, kıl payı kurtuldu. Hayatı boyunca bir kere bile olsun, batı’daki şehirlerimizde görev yapmadı. Yüzlerce operasyona, bütün sınır ötesi harekâtlara katıldı, Hakurk, Haftanin, Zeli, Metina, Zap, Avaşin... Kampların hepsine girdi, Kuzey Irak’ta aylarca kaldı.
*
Gazi...
Bir keresinde, çatışma bölgesine, gece karanlığında paraşütle atladı, kayalıklara inerken son anda ters rüzgâr yedi, çakıldı, boynundan ağır şekilde yaralandı, günlerce hastanede yattı, haber vermedi, ailesinin anca iyileştikten sonra haberi oldu.
*
İngilizce, Yunanca, Kürtçe biliyor. Zodyak’tan tank’a kadar, operasyonel anlamda kullanabiliyor. Gazi Üniversitesi’nde, silah ve mühimmat kazaları üzerine yüksek lisans yaptı.
*
Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası var. Sayısız takdir beratı var. İnanılmaz kahramanlıkları ve fedakârlıkları sebebiyle, çok az insana nasip olacak şekilde, Genelkurmay’dan iki defa para ödülüne layık görüldü. Almadı, iyi mi... Kabul etmedi. Devlet zaten bize maaş veriyor, üstüne niye ekstra para alayım ki, dedi.
*
Nerelerde bulunduğunu, kimbilir hangi dağlarda olduğunu, eşi bile bilmiyordu. Ama hangi şartlarda olduğunu biliyordu. “70 kilo gönderirdim, 60 kilo dönerdi” diyor. En uzun ayrılık... Sekiz ay görüşemedikleri oldu, sadece telefonlaşabildiler. Oğlu mesela, ilkokul birinci sınıf karnesini aldığı gün, velilerin arasında alkışlayan babasını tanımadı. Kızı doğdu, gelemedi, kucağına aldığında dört aylıktı. Babasını kaybetti, gene gelemedi.
*
Peki ya, onu doğuran ana?
*
Hakkında “terörist” diye yakalama kararı çıktı. Annesi duydu. “O gece” kalp krizi geçirdi. Vefat etti... Ömrünü terörle mücadeleye adayan oğlunun terörist ilan edilmesine dayanamadı ana yüreği.
*
Evet...
Terörün başladığı gün, Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle mücadele etsin diye “ilk gönderdiği subay” hapiste.
*
Dolayısıyla... Hâlâ İmralı’ya kim gitsin filan diye kafa yormanın âlemi yok.
Çıkarın İmralı‘dakini kardeşim.
Bunları koyun İmralı’ya.
Inscrit le: 30 Aoû 2007 Messages: 3005 Localisation: Paris
Posté le: 03 Mai 2013 11:01 Sujet du message:
Citation:
İşçiyi dövüyorlar.
Hurriyet 2/5/13
İşçi sendikası başkanı, akil adam.
*
Az bile dövüyorlar bu işçiyi.
*
KESK Başkanı akil mi? Akil.
Hak-İş Başkanı akil mi? Akil.
Türk-İş Başkanı? O da akil.
*
Bu akil arkadaşlar… Þehir şehir dolaşıp, hükümetimizin ne kadar “barışsever” olduğunu, memlekete “huzur” gelmesi için nasıl da çırpındığını anlatıyorlar mı? Anlatıyorlar. Aynı hükümetimiz, işçilerin kafasına cop vurup, gözüne biber gazı sıkıp, tazyikli suyla yerlerde sürüklüyor mu? Sürüklüyor.
*
Bu akil arkadaşların gönüllü avukatlığını yaptığı hükümetimiz “Kandil’e Kalaşnikof’la çıkış” yapılmasını sağlıyor mu? Sağlıyor.
Aynı hükümetimiz, senin “Taksim’e çiçekle giriş” yapmanı engelliyor mu? Engelliyor.
*
Bu akil arkadaşların kuryeliğini yaptığı hükümetimiz, aktivist’lerin burnu bile kanamasın diye, valilere emir verdirip askerleri geri çekiyor mu? Çekiyor. Aynı hükümetimiz, valiye emir verdirip, ağzını burnunu kırsınlar diye, senin üstüne polis ordusu sürüyor mu? Sürüyor.
*
İşçi Partisi’nin genel başkanı, beşinci senedir İşçi Bayramı’nda hapisteyken… İşçi Partisi’nin gençleri, akil adam toplantılarının önünde protesto gösterisi yaparken… Sendikacı akil arkadaşlar, hükümetimiz tarafından adeta pamuklara sarılıyor, VIP salonlarında ağırlanıyor mu? Ağırlanıyor.
*
Bu akil arkadaşlar, hükümetimiz sayesinde olağanüstü hal’in sona erdiğini, bahar bayramının geldiğini müjdelerken… Hükümetimiz sayesinde işçi bayramında İstanbul’a sıkıyönetim geldi mi? Geldi.
*
Peki, kim seçti kardeşim bu akil’leri sendika başkanı olarak? İşçi seçti.
*
E müstahak sendikasıdır.
Helikopterden kafana kafana gaz bombası atmazlarsa hatırım kalır.
Sinop’ta köpekleri öldürüp çöp kamyonunda preslediler. Edirne’de Selimiye etrafındaki güvercinlere zehirli yem verdiler. İstanbul Florya’daki akvaryumda vatoz’un kafasına pet şişeyle vuruyorlar. Olta getirmediklerine şükretmek lazım... Sakarya Hendek’teki hayvanat bahçesinin midilli cinsi küçük atları kayboldu, fındık bahçesinde kemiklerini buldular; kilosu 8 liradan kasaba satmışlar. Midillilerden önce tavşanları yemişler, iki de papağan araklanmış. İzmir Kuş Cenneti’nde pelikan’ları mangal yaparken yakalanmışlardı. Flamingoların hazmı zormuş. Bolu’da şarampolde ayı bulunmuştu, ayı çıplak... Postu yok. Meğer anlaşıldı ki, asfalta çıkan ayıya çarpmışlar otomobille, bakmışlar ki ölmüş, heba olmasın, postunu yüzüp oturma odasına sermişler. Antalya hayvanat bahçesinden maymun çaldılar. Polis otelleri falan bastı, acaba animatör mü yaptılar diye... Ara tara, birini evcil hayvanların satıldığı dükkânda buldular, öbürü hâlâ yok. Ankara’nın da piton’u kayıptı, piton Pakize, dört metreydi, bir ay bulamadılar, ahali iyice huylandı, Melih Gökçek buyrun size Pakize diye bi pitonu getirip koydu yerine... Piton pitondu ama, Pakize mi, orası şüpheli, en az bir metre kısa, boydan tutmuyor. Ne sürünen kurtuluyor elimizden, ne uçan, ne kaçan... Kuş gribinde tavukları çukurlara doldurup diri diri yaktılar. Kastamonu’da kene’leri imha edeyim derken evini yakan bile oldu. Köyü zor kurtardılar. Karaburun’da caretta’mız vardı, önce sol ayağını kestiler, sonra 20 metre derinde cesedini buldu dalgıçlar, boynuna beş kiloluk kaya parçası bağlamışlardı. Kuşadası’nda iki, Didim’de üç caretta’nın kafasını taşla ezdiler. Bodrum’da ağır yaralı olarak buldular bir tanesini, canını kurtarmıştı ama, kör etmişlerdi. Darıca’da da yaşayıp yaşamadığını kontrol ederken timsah’ı öldürmüşlerdi kafasına taş atarak... Kurban bayramında boğa’ya tüfekle ateş eden var. Eşeğe tecavüz eden var. Abant’ta beygire tecavüz eden mühendis yakalanmıştı. Her hafta sonu gelip, ısrarla aynı beygiri kiralamasından şüphelenmişlerdi. Sahile ha bire kurşunlanmış yunus vuruyor. Milas’ta balık çiftçiliğindeki çipuraları oksijensizlikten boğarak öldürmeyi başardık. Domuz’dan çiğköfte yakalandı. Sucuklar, nallı kuzu... Uçak için deve kestiler. Ankara’da narkotik köpeklerini otomobilin içinde unuttular, camlar sıkı sıkıya kapalı, sıcaktan, havasızlıktan can verdiler. Denizli’de at heykelini sünnet ettiler, malum yeri fazla büyük diye.
*
Anayasa Mahkemesi işi gücü bıraktı, CHP’nin kedisi Þero’yu suçlu buldu... 15 lira 44 kuruşluk kedi kumu ve süt almak suretiyle, devleti zarara uğrattığı tespit edildi. Þerorist oldu.
*
Garfield şüpheli şahıs oldu.
Buggs Bunny gözaltına alındı.
Fareler ve İnsanlar sakıncalı bulundu.
*
“İnek” Þaban dini değerleri aşağılıyor diye mahkemeye verildi.
*
AKP milletvekili CHP milletvekiline o... çocuğu, senin a... k..., senin a... s..., diyor. Yetmiyor. “Köpek” diye bağırıyor. Arkadaşın zihniyetine göre, o kadar ağır bi küfür yani köpek.
*
İnsan olarak yaşamak zor...
Hayvan olarak daha zor bu ülkede.
Inscrit le: 30 Aoû 2007 Messages: 3005 Localisation: Paris
Posté le: 04 Mai 2013 15:07 Sujet du message:
Citation:
Yilmaz ÖDIL - Hurriyet
04 Mayıs 2013
Marjinal imam
Başbakanımız sordu...
“Terörist yetişmediği için mi, anarşist yetişmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız?”
Başbakanımız tarif etti...
“İmam hatip okullarındaki yoksul Anadolu evlatlarına vebalı muamelesi yaptılar. Halbuki bu gençler, barışın, kardeşliğin mücadelesini veren, sevgiyi kuşanmış gençlerdir.”
Başbakanımız kefil oldu...
“İmam hatipli gençlerin olduğu yerde, husumet olmaz, çatışma olmaz, asla hukuksuzluk olmaz, hakka tecavüz olmaz, öldürme olmaz, yaralama olmaz.”
Başbakanımız yüreklendirdi...
“İmam hatipli gençler, her türlü baskıya, sindirmeye, tuzağa rağmen zafere ulaşacaktır.”
Başbakanımız dua etti...
“Ya Rabbim, sen bu gençlerin yolunu açık et, milleti bu gençlerden mahrum etme, milleti bu gençlerimizle şereflendir, bizleri de bu gençlerimizle yol yürüyenlerden eyle ya Rabbi!”
*
Polisin 1 Mayıs’ta gaz bombası kapsülüyle kafasını patlatarak komaya soktuğu... Valinin, marjinal grup üyesidir, tam bir radikal mensuptur dediği Dilan’ın “imam hatip lisesi” öğrencisi olduğu ortaya çıktı iyi mi.
*
Düz liseye gidiyorken, okulunu “zorla” imam hatip yapmışlar.
*
Ya Rabbim, sen bu tür gençlerin yolunu açık et, milleti bu gençlerden mahrum eyleme ya Rabbi!
Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures Aller à la page Précédente1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8Suivante
Page 2 sur 8
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum