289 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 289
Membre(s) : 0
Total :289

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 22h46:52
murat_erpuyan : 22h49:16
SelimIII : 1 jour, 12h13:48
Salih_Bozok : 4 jours
cengiz-han : 4 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - TSK bu savasi kazanamaz
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

TSK bu savasi kazanamaz
Aller à la page 1, 2  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
papatya
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 07 Juil 2006
Messages: 1446

MessagePosté le: 30 Juin 2009 11:24    Sujet du message: TSK bu savasi kazanamaz Répondre en citant

Citation:
TSK bu savaşı kazanamaz

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un “TSK’ya karşı medya üzerinden asimetrik psikolojik bir harekat” yöneltildiği tespit ve şikayetini daha çok tartışacağa benzeriz, tartışmalıyız. Lafı uzatmadan, Org. Başbuğ’un tespitine ana hatlarıyla katıldığımı söylemek isterim. Bu süreç belirgin bir şekilde, Org. Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı olmasının arifesinde başlamışa benziyor. O gün bugündür, internet, yazılı ve görsel medya ve diğer iletişim teknolojileri de kullanılarak TSK’ya yönelik yoğun bir kampanya yürütülüyor.

Bu kampanyada “yalan” da var, “abartı” da; ama bolca da “gerçek” mevcut. Değişik askeri karargâhlardan edinilip medyaya sızdırılan belgelerden ve bazı muvazzaf ve emekli subayın yasadışı telefon ve ortam dinlemeleri sonucu edinilmiş ve medyada dolaşıma sokulmuş muhabbetlerinden söz ediyorum. Bu kayıtlar yasadışı ancak birçok basın kuruluşu yöntemi sorgulamayıp veya sorgularmış gibi yapıp “kamu yararı” olduğu gerekçesiyle bunları geniş bir şekilde yayınlıyor. TSK’nın bütün bu bombardıman karşısında yapabileceği ve yaptığı çok fazla şey yok. Ne haftalık basın brifingleri, ne de Org. Başbuğ’un sık sık düzenlemek zorunda kaldığı basın toplantıları bu kampanyaları geçersiz kılmaya yetmiyor.

Roller değişti

Evet tam “asimetrik” bir durum söz konusu. Tıpkı yakın tarihimizde olduğu gibi. Fakat eskiden pozisyonlar tam zıttı: TSK, kimi zaman “irtica”, kimi zaman “bölücülük”, kimi zaman da “yıkıcılık” olarak tanımladığı iç tehditlere karşı bu ülkede yıllarca çok yoğun psikolojik harekat yürüttü. Çok uzaklara gitmeye gerek yok, 28 Şubat sürecini hatırlayalım: Andıç rezaleti zaten biliniyor. Medyaya verilen “irtica brifingleri” ve bunlardan hareketle yapılan, yalan-yanlış bilgilerle dolu yayınlar da malum. Ayrıca gazeteci kılıklı bazı şahısların dolaşıma soktuğu video kasetlerin kaynağında askerlerin olduğunu zaten tahmin ediyorduk; şimdi kesinleşti gibi.

TSK, medya üzerinden kamuoyunu yönlendirmeyi pek severdi ve bunda hayli başarılı olduğunu düşünürdü. Fakat geçen süre zarfında bu başarıların kalıcı değil aldatıcı olduğunu çok bariz bir şekilde gördük: Ne PKK bitirilebildi ve üzerinde yükseldiği zeminle bağı koparabildi; ne de siyasal İslamcılık marjinalize edilebildi. Bugün geldiğimiz noktada irtifa ve itibar kaybedenin TSK olduğunu görüyoruz.

Bununla birlikte çok ciddi bir olgunun altını çizmek şart: Bugün TSK başta olmak üzere hoşlanmadıkları kesimlere karşı asimetrik bir psikolojik harekat yürüten odaklar geçmişten hiç ders almamışa benziyorlar. Deneyimlerimiz ışığında rahatça şunu söyleyebiliriz: 21. yüzyılda medyayı bir psikolojik savaş silahı olarak kullanmak isteyen çoktur ama bizde de gördüğümüz gibi çok zaman geçmeden bu silah ellerinde patlar.

TSK’nın yıpratılmasından derin rahatsızlık duyan bazı kişilerin “neden asker aynı şekilde cevap vermiyor? Onların elleri armut mu topluyor? Mesela neden onlar da diğerlerini dinleyip bunları medyaya vermiyor?” türü yakınmalarına tanık oluyoruz. Burada çok büyük bir tuzak gizli. Eğer TSK, iyice bunalıp eski yöntemlere başvurmaya kalkar ve dolayısıyla Org. Başbuğ ile başlayan “açılma ve şeffaflaşma” sürecini rafa kaldırırsa hem kendisi, hem bu ülke çok daha fazla kaybeder.

Balbay’dan mektup var

Meslektaşım ve arkadaşım Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay cezaevinden iki sayfalık bir mektup yollamış. Kişisel bölümlerini atlayıp sözlerinin bazılarını aktarmak istiyor ve kendisinin en kısa zamanda tahliye olmasını diliyorum:

“Ben yakın tarihimizi, yani şu anda tartışılmakta olan dönemi sadece ve sadece gazeteci olarak yaşadım, tanık oldum. Evet pek çok tartışmalı habere imza attım. Gerektiğinde de belgesini ortaya koydum. Bunun bir ‘terör faaliyeti’ olarak algılanacağını hiç düşünmemiştim.

Gabriel Garcia Marquez’in bir sözü var: ‘Gazeteci yaşadığı çağın tanığıdır.’ Ben de bunu yaptım.

Bizim meslekte genellikle meslek dayanışması yok. Hatta tam tersi. Bu konuda iyi bir deneyim edindim.

İddianamede benimle ilgili bölümün çok büyük kısmı notlardan yapılan özel seçkilerden oluşuyor. Kimi notlar özetlenmiş, kimilerinde anlamı tümüyle değiştiren ekleyip çıkarmalar yapılmış.

Bütün bunlar bir yana, altısı belgelere dayalı 23 kitap yazmış, 29 yıllık bir gazeteci olarak gazeteci olduğumu ispatlamaya çalışacağım.

Yargılanmamayı elbette düşünmüyoruz, düşünemeyiz. Ancak tutukluluğun ‘peşin ceza’ya dönüşmüş olmasını da kabul edemiyoruz.”


http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=246179
_________________
Bir ulus sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.
ATATÜRK
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
martin_eden
Spammer
Spammer


Inscrit le: 18 Jan 2009
Messages: 366
Localisation: Istanbul/Turquie

MessagePosté le: 30 Juin 2009 22:06    Sujet du message: Répondre en citant

TSK'nın kazanamayacağı savaş yok, içiniz rahat olsun. Çünkü O'nun içinde Kuva-i Milliye ruhu var.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
papatya
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 07 Juil 2006
Messages: 1446

MessagePosté le: 01 Juil 2009 15:52    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:
Bambaşka bir süreç

Org. İlker Başbuğ’un Genelkurmay Başkanı olmasıyla birlikte asker-sivil ilişkileri bir ölçüde yoluna girmiş gibi görünüyordu. Yıllar sonra devletin kurumları arasında oluşmaya başlayan mutabakat Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e Kürt sorununun çözümü için tarihi bir fırsat yakalandığı ilhamını bile vermişti. Demek ki bu görüntü aldatıcıymış. En azından, gelişmelere fazla iyimser yaklaşmış, bardağın genellikle dolu tarafına bakmışız. (En azından ben böyle yapmaya çalıştım) Gerçeklerle yüzleşmek için dünü yaşamamız gerekiyormuş zira ne konuşmuş, nasıl konuşmuş olurlarsa olsunlar, saatler süren bir MGK toplantısı kesinlikle hayra alamet değildir.

Dün itibariyle hayli çetin bir döneme girdiğimiz tartışılmaz. Hatta bu sürecin daha Ergenekon soruşturmaasının ilk adımlarıyla başlamış olduğunu, dünse çok kritik bir eşiğin geçildiğini de söyleyebiliriz. Şimdilik “30 Haziran süreci” olarak adlandırabileceğimiz bu yeni dönemin simgesinin “İrtica ile mücadele eylem planı” olduğu muhakkak. TSK ile hükümet bu konuda tamamen zıt yaklaşımlara sahip. Örneğin Org. Başbuğ “kağıt parçası”, Başbakan “belge” olarak tanımlıyor; askeri savcılık “sahte” olduğunu söylerken Ergenekon savcıları Albay Dursun Çiçek’i saatlerce sorgulayıp tutuklanmasını isteyebiliyorlar.

İki farklı süreç

Yer yer benzerlikler taşımakla birlikte 30 Haziran’ın 28 Şubat sürecinden epey farklı seyredeceğini düşünmemiz için çok neden var. Öncelikle 28 Şubat’ın Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ile Org. Başbuğ’un asker-sivil ilişkilerine bakışları arasındaki derin farklılıklara dikkat çekmek şart. Aktütün saldırısının ardından Taraf Gazetesi’ne yönelik aşırı sert çıkışını bir kenara bırakırsak, Org. Başbuğ’un çok zor durumlarda olabildiğince serinkanlı, açık, samimi ve şeffaf davranabildiğine tanık olduk. Onun bu tavırlarının, AKP’ye karşı muhalefeti TSK’ya devretmiş ya da devretmek isteyen çevreleri memnun etmediğini de biliyoruz.

İkinci önemli husus, aradan geçen 12 yılda güçler dengesinin alabildiğine değişmiş olması. AB reformları kapsamında siyasi hayatın sivilleşmesine paralel olarak TSK’nın iktidarı iyice sınırlandı ve daha da sınırlanıyor. En son geceyarısı yapılan yasa değişikliğinin bu kadar gürültü koparması boşuna değil.

Çıplak gözle görüldüğü gibi, 28 Şubat’ın atak TSK’sının yerini sürekli savunma halindeki bir ordu almış durumda. 28 Şubat’ta askerlerin ardındaki sivil desteğin de, aradan geçen süre içinde büyük ölçüde erimiş, en azından azalmış olduğunu söyleyebiliriz. Tabii bu denge kaymalarında esas neden, TSK’nın topluma yukarıdan aşağıya şekillendirme tutkusu ve bunu yapmaya çalışırken sosyo-ekonomik realiteleri doğru okuyamaması, hatta okumaya bile çalışmamasıdır. Örneğin AKP’nin bu kadar güçlenmesinde, bazılarının dinsel hayata sadece “irtica” parametresinden bakmasının rolü yüksektir. Yine bugün medyada TSK’ya yönelik eleştirilerin bu kadar yaygınlaşmış olmasında, dün yüksek rütbeli subayların gazetecileri emir-komuta zincirinde görmüş olmalarının payı yabana atılamaz.

Çok kırılgan bir dönemin içinden geçiyoruz. Genellikle bu tür anlarda birileri yangına körükle gitmeyi pek sever. Özellikle etkili terör eylemleri tezgahlamak isteyenler çıkabilir. Bu nedenle herkes çok özenli ve dikkatli olmak zorunda.


http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Bambaska_bir_surec&tarih=01.07.2009&Newsid=246364&Categoryid=4&wid=73
_________________
Bir ulus sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.
ATATÜRK
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Kemalist
Expert
Expert


Inscrit le: 15 Déc 2008
Messages: 182
Localisation: France, Paris

MessagePosté le: 01 Juil 2009 16:28    Sujet du message: Répondre en citant

Yahu Basbugmuz bosuna mi soyledi Bursa Nutkunu ve Turk Gencligine hitabeyi. Kim ne derse desin TSK degil onu yönetenler parçalanmis, ezilmis, rezil olmuslardir. Ilker pasada hala koltugunda kalabiliyor ya !!! nede olsa adam tum hayatini NATO bunyesinde geçirmis;
Pasif, hümanist biri olacagi belliydi. TSK kendine gelmeli artik, darbe sart! Acun TÜRK'ün kanunlarina uyacak!
_________________
Ey Ulu Basbug ATATÜRK ; senin için ölürüz, öldürürüz! Daglar, taslar ve hatta Türklerin tüm düsmanlari bunu böyle bilsinler!

"Bu memleket tarihte Türk'tü,bugün de Türk'tür ve ebediyen de Türk olarak yaşayacaktır. TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR."


Dernière édition par Kemalist le 01 Juil 2009 18:31; édité 1 fois
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Raskolnikoff
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 09 Oct 2007
Messages: 3474
Localisation: Somewhere in the world

MessagePosté le: 01 Juil 2009 17:25    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:
hümanist


Sen demek "hümanizm"i olumsuz niteliyorsun.
Oysa Atatürk Avrupa aydinlanmasinin hümanist düsünceleriyle yogrulmus bir kisiydi. En gelismis uygarlik düzeyi olarak gördügü bati uygarliginin felsefesine sahipti. Iste bunun içindir ki, Türk'leri Dogu'dan Bati'ya çevirdi, onlari Bati milletlerinin düzeyinde, onlarla esit duzeyde uygar bir ulus olmaya zorladi.
_________________
Родион Романович Раскольников
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Kemalist
Expert
Expert


Inscrit le: 15 Déc 2008
Messages: 182
Localisation: France, Paris

MessagePosté le: 01 Juil 2009 18:21    Sujet du message: Répondre en citant

Raskolnikoff a écrit:
Citation:
hümanist


Sen demek "hümanizm"i olumsuz niteliyorsun.
Oysa Atatürk Avrupa aydinlanmasinin hümanist düsünceleriyle yogrulmus bir kisiydi. En gelismis uygarlik düzeyi olarak gördügü bati uygarliginin felsefesine sahipti. Iste bunun içindir ki, Türk'leri Dogu'dan Bati'ya çevirdi, onlari Bati milletlerinin düzeyinde, onlarla esit duzeyde uygar bir ulus olmaya zorladi.


Bakin, 29 Ekim 1930, yer Türkiye Cumhuriyeti Kutlamalari için Türk Ocagi Genel Merkezi. Orada Miss Ring diye bir Amerikali gazeteci vardir, kendisine yanasir, der ki "Ne zaman Amerikanlasacaksiniz, ne zaman Batilasacaksiniz?" Ulu Basbug Atatürk'ün cevabi aynen söyledir: "Türkiye bir maymun degildir, hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlasacak, ne Batililacasaktir, o sadece özdesecektir."

SIZIN ANLAMAK ISTEMEDIGINIZ BUDUR ISTE.
_________________
Ey Ulu Basbug ATATÜRK ; senin için ölürüz, öldürürüz! Daglar, taslar ve hatta Türklerin tüm düsmanlari bunu böyle bilsinler!

"Bu memleket tarihte Türk'tü,bugün de Türk'tür ve ebediyen de Türk olarak yaşayacaktır. TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR."
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
martin_eden
Spammer
Spammer


Inscrit le: 18 Jan 2009
Messages: 366
Localisation: Istanbul/Turquie

MessagePosté le: 01 Juil 2009 21:59    Sujet du message: Répondre en citant

Kemalist a écrit:
Raskolnikoff a écrit:
Citation:
hümanist


Sen demek "hümanizm"i olumsuz niteliyorsun.
Oysa Atatürk Avrupa aydinlanmasinin hümanist düsünceleriyle yogrulmus bir kisiydi. En gelismis uygarlik düzeyi olarak gördügü bati uygarliginin felsefesine sahipti. Iste bunun içindir ki, Türk'leri Dogu'dan Bati'ya çevirdi, onlari Bati milletlerinin düzeyinde, onlarla esit duzeyde uygar bir ulus olmaya zorladi.


Bakin, 29 Ekim 1930, yer Türkiye Cumhuriyeti Kutlamalari için Türk Ocagi Genel Merkezi. Orada Miss Ring diye bir Amerikali gazeteci vardir, kendisine yanasir, der ki "Ne zaman Amerikanlasacaksiniz, ne zaman Batilasacaksiniz?" Ulu Basbug Atatürk'ün cevabi aynen söyledir: "Türkiye bir maymun degildir, hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlasacak, ne Batililacasaktir, o sadece özdesecektir."

SIZIN ANLAMAK ISTEMEDIGINIZ BUDUR ISTE.


Anlamadın mı Kemalist? Rasko bey de aynı şeyi söylüyor, onlarla eşit düzeyde uygar bir ulus olmaya zorladı, yani onların aynısı değil, taklidi değil onlarla eşit düzeyde uygar.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
papatya
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 07 Juil 2006
Messages: 1446

MessagePosté le: 01 Juil 2009 23:41    Sujet du message: Répondre en citant

martin_eden a écrit:

Anlamadın mı Kemalist? Rasko bey de aynı şeyi söylüyor, onlarla eşit düzeyde uygar bir ulus olmaya zorladı, yani onların aynısı değil, taklidi değil onlarla eşit düzeyde uygar.


Batilasmis Türklerin ne farklari var Batililardan ? Ben hicbir fark görmüyorum. Ve bu yüzden halk onlari sevmiyor. Batililari taklid eden, kendilerine benzemeyen Turklerden utanan kompleksi insanlar.
_________________
Bir ulus sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.
ATATÜRK
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
papatya
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 07 Juil 2006
Messages: 1446

MessagePosté le: 02 Juil 2009 12:21    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:
Sivil 28 Şubat süreci

Türkiye ne zamandan beri büyük bir altüst oluş yaşıyor. Birkaç kritik aşamayı hatırlatalım: AKP’nin Kasım 2002 seçimlerinden tek başına iktidarla çıkması; 2004 Aralık ayında AB’ye tam üyelik için müzakere takviminin alınması; Abdullah Gül’ün Ahmet Necdet Sezer’in yerine AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi; 27 Nisan 2007 gecesi Genelkurmay Başkanlığı’nın, internet sitesinde yayınlanan muhtırayla Gül’ün adaylığına karşı çıkması; Cumhuriyet mitingleri; Temmuz 2007’de AKP’nin oylarını iyice artırarak yeniden iktidara gelmesi; Gül’ün Köşk’e çıkması; Ergenekon soruşturması; AKP’ye kapatma davası açılması; Taraf Gazetesi’nde “İrticayla Mücadele Planı”nın yayınlanmasıyla başlayan tartışmalar...

Bütün bu yaşananları “sivil 28 Şubat süreci” olarak tanımlıyorum. ( “Sivil” sıfatını “askeri olmayan” anlamında kullandığımı, ona fazladan olumlu bir anlam yüklemediğimi hatırlatmam gerek.)

12 yıl önceki süreç uzun bir MGK toplantısıyla başlamıştı, günümüzdekiyse bir başka MGK toplantısıyla yepyeni bir evreye girdi.

Her iki süreç arasındaki farklar ve benzerlikleri ele almadan önce bir konuya açıklık getirmek istiyorum: Toplumun bir bölümü yaşananları, basit bir şekilde “sistemin askeri vesayetten arındırılıp sivilleştirilmesi ve dolayısıyla demokratikleştirilmesi” olarak yorumlar ve bu sürece destek olurken, tam karşı kutupta yer alanlarsa “laik düzenin sistemli bir şekilde yıkılıp yerine şeriat düzeni inşa edildiği” düşüncesiyle kaygılanıyor ve bu gidişatı durdurmaya çalışıyor. Lakin kamuoyunun büyük bir bölümünün, şu ya da bu kutuba yakın olmakla birlikte, olup bitenleri tam olarak anlayamadığını, anlamlandıramadığını söyleyebiliriz. Bunda medya ve kanaat önderlerinin çoğunluğunun iki kutuptan birine angaje olup, yaşananları taraflı bir şekilde aksettirmesinin payı hayli fazla.

Kimileri inanmıyor ya da inanmak istemiyor ancak kendimi yaşanan bütün bu süreci tüm yönleriyle anlamaya ve tarafsız bir şekilde anlatmaya çalışan bir gazeteci olarak görüyorum. Bazıları da benim gibi tarafsızların yanlış yaptığını ve kendilerinin karşısındakilerin ekmeğine yağ sürdüğünü düşünüyorlar, yanılıyorlar. Zira onlar kendi davalarına her ne kadar ulvi hedefler atfetseler de bütün bu olup bitenleri “müthiş bir iktidar mücadelesi” olarak görüyorum.

Siviller daha dikkatli

Bu parantezi kapatıp 28 Şubat ile 30 Haziran süreçlerini kıyaslayalım: Günümüzde yaşananlara “sivil 28 Şubat” dememin temel nedeni, inisiyatifin bariz bir şekilde askerden sivillere geçmiş olması. Özellikle Gül’ün Köşk’e çıkmasıyla birlikte hızlanan yeni sürecin, geçmiştekine kıyasla en belirgin farklarından biri, sivillerin cüret bakımından 28 Şubatçı generallerden pek de geri kalmamaları ancak onlara kıyasla çok daha dikkatli, temkinli ve sistematik bir şekilde yol alıyor olmaları. Benzerlik deninceyse akla, dün askerlerin arkasındaki olduğu “halk desteği”ne günümüzde Gül-Erdoğan ikilisinin de sahip olması. Yine dün medyanın çoğunluğunun TSK’nın (yani güçlü olanın) çizgisinde seyrederken bugün de çoğu olmasa bile önemli bir bölümü siyasi iktidarı alkışlıyor. Bu arada, sivil iktidarın kendilerinden olmayan kesimlerin (liberaller, bir kısım solcular, Kürt hareketinin bir bölümü, AB başta olmak üzere Batı...) desteğinden geniş bir şekilde yararlandığını ama asla onların kendilerine dayatmak istediği gündem ve yol haritalarına itibar etmediklerini söyleyebiliriz.

Cemaat boyutu

30 Haziran sürecinin belki de en önemli farkı, kavganın sanıldığı gibi iki (AKP ile TSK, dolayısıyla onlara destek olan çevreler) kutup arasında seyretmemesi. 2 Nisan 2007’de “Özellikle son iki yılda yaşananlar Türkiye’de iktidar çekişmenin iki değil üç ana aktörü olduğunu ortaya koyuyor: AKP hükümeti, TSK ve Fethullah Gülen cemaati” diye yazmıştım. Bu iddiamı bugün de koruyorum. Ve o zaman da belirttiğim gibi, Gülen cemaatini basit bir şekilde “AKP’ye destek veren gruplardan biri” olarak görmek yanıltıcı olacaktır. Bu cemaat, ne zamandır, kendi geleneklerine aykırı bir şekilde bütün yumurtalarını AKP sepetine koymuş olmakla birlikte, kendi bağımsız gündemini ve hedeflerini koruyor. AKP’nin de, doğal olarak Gülen cemaatine daha yakın olduğu varsayımı tam olarak doğru değil. Cemaatin desteğinden ve attığı bazı adımlardan hoşlanıyor ve yararlanıyor olabilirler ama özellikle Erdoğan ile Gül gibi isimlerin cemaate tam olarak güvendiklerini söyleyemeyiz. Org. Başbuğ’un geçen haftaki basın toplantısının ardından “asıl kavga şimdi başlıyor” demiştim. Önümüzdeki günlerde, inişli çıkışlı bir grafik izlemekle birlikte kavganın daha da tırmanacağını, kenarda duruyor gözüken üçüncü başrol oyuncusunun da isteyerek ya da zorla dahil olacağını düşünüyorum.


http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Sivil_28_Subat_sureci&tarih=02.07.2009&Newsid=246575&Categoryid=4&wid=73
_________________
Bir ulus sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.
ATATÜRK
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
sumer
Expert
Expert


Inscrit le: 28 Fév 2009
Messages: 235
Localisation: France

MessagePosté le: 02 Juil 2009 12:50    Sujet du message: Répondre en citant

papatya a écrit:
martin_eden a écrit:

Anlamadın mı Kemalist? Rasko bey de aynı şeyi söylüyor, onlarla eşit düzeyde uygar bir ulus olmaya zorladı, yani onların aynısı değil, taklidi değil onlarla eşit düzeyde uygar.


Batilasmis Türklerin ne farklari var Batililardan ? Ben hicbir fark görmüyorum. Ve bu yüzden halk onlari sevmiyor. Batililari taklid eden, kendilerine benzemeyen Turklerden utanan kompleksi insanlar.


Papatya,
Batilasmis turkler derken yani farsilesmemis turklermi demek istedin? Oturdugum yerdeki simsiyah çarsafli yaratigin turk oldugunu dediklerinde EVET utaniyorum.

Halk onlari sevmiyor dediginde, Halk kim oluyor?? 20 milyon alevimi, azerimi, sabetaycilarmi, moderne çerkezlermi, tahtacilarmi vs... Onlari sevmiyen olsa olsa Islam turklukden oncedir diyen bir kisim dinci kesimdir. Bir yerde Fransizlar için sen her zaman turk kalacaksin demistin (kime dedigini hatirlamiyorum) Ne mutlu bana ki onlarin gozunde turk kaliyorum vede onlari turk olmanin bir baska imajini verebiliyorum.
i sevgi dolu gunler dilegiyle
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
martin_eden
Spammer
Spammer


Inscrit le: 18 Jan 2009
Messages: 366
Localisation: Istanbul/Turquie

MessagePosté le: 02 Juil 2009 14:39    Sujet du message: Répondre en citant

papatya a écrit:

Batilasmis Türklerin ne farklari var Batililardan ?


Çok farkları var. Bir kere Türktürler, hiç batılılaşmış türklerin "ben ingilizim ya da Alman'ım" dediğini duydunuz mu? Vergilerini de Türkiye'ye ödüyorlar, taklit ettiklerini iddia ettiğiniz ülkelere değil. Dışarda Türkiye'yi temsil ediyorlar, Türk halkını temsil ediyorlar.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
papatya
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 07 Juil 2006
Messages: 1446

MessagePosté le: 02 Juil 2009 19:52    Sujet du message: Répondre en citant

martin_eden a écrit:
papatya a écrit:

Batilasmis Türklerin ne farklari var Batililardan ?


Çok farkları var. Bir kere Türktürler, hiç batılılaşmış türklerin "ben ingilizim ya da Alman'ım" dediğini duydunuz mu? Vergilerini de Türkiye'ye ödüyorlar, taklit ettiklerini iddia ettiğiniz ülkelere değil. Dışarda Türkiye'yi temsil ediyorlar, Türk halkını temsil ediyorlar.



Yasam tarzlari ayni. Kültürel açidan bile batililara daha yakinlar. Türk halkina benzemeyen kisiler Türk halkini nasil temsil edebilirler ? Mesela Kirikkanat hanim Türk halkini temsil edebillir mi ? Hiç sanmiyorum. Sadece batililasmis Türkleri temsil edebilir.

Vergi vermekle bir ulkenin vatandasi olunuyorsa o zaman tr'de yasayan yabancilar da Türk.
_________________
Bir ulus sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.
ATATÜRK


Dernière édition par papatya le 02 Juil 2009 20:48; édité 1 fois
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
papatya
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 07 Juil 2006
Messages: 1446

MessagePosté le: 02 Juil 2009 20:08    Sujet du message: Répondre en citant

Bakin Mine Kirikkanat Türkiye'yi ne güzel temsil ediyor.

http://www.dailymotion.com/video/x1uqrh_mine-kirikkanat-tv5-monde-kiosque-2_politics
_________________
Bir ulus sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.
ATATÜRK
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
martin_eden
Spammer
Spammer


Inscrit le: 18 Jan 2009
Messages: 366
Localisation: Istanbul/Turquie

MessagePosté le: 02 Juil 2009 21:20    Sujet du message: Répondre en citant

papatya a écrit:
halk onlari sevmiyor. Batililari taklid eden, kendilerine benzemeyen Turklerden utanan kompleksi insanlar.


Nerden çıkarıyorsunuz halkın bizi sevmediğini. Çağdaş demokrat laik olan, bu ülkeye hizmet eden insanları halkımız niye sevmesin. Siz Türk halkını nasıl kafanızda imajine ediyorsunuz çok merak ediyorum. İstanbul'un Çarşamba semti gibi sarıklı, cüppeli vatandaşlarsa sizin kafanızdaki halk imajı, onlar tabi ki bizi sevmeyeiblir. ( onlara yer olarak çok yakınım ve hiçbir saygısızlıklarını görmedim. Sevmedikleri birine canlarını emanet ederler mi?) Siyasal islamdan rant sağlayan fetoşcu takımı zaten sevmez. Ama alim değil arif olan Anadolu halkının en dindar köylerinde bile köylüler okumuş, çağdaş, Atatürkçü insanları başlarının üstünde tutarlar. Ben köyüme her gidişimde krallar gibi karşılanıyorum. Onlar gibi, ne oruç tutarım, ne namaz kılarım, ne de onların tuttuğu imam Hüseyin için yas tutarım. Ama onların beni sevdiklerini gözlerinden anlarım. Benim milltvekilliğine aday olmamı istediler, ben kabul etmedim. Muş'ta köylerde aşı yaparken, başı açık, çağdaş hemşirelerle en dindar köylerinde bile her eve girerdik, bize koyun bile kestiler. Sevmedikleri insanlara yaparlar mı?


Dernière édition par martin_eden le 02 Juil 2009 21:39; édité 1 fois
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
papatya
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 07 Juil 2006
Messages: 1446

MessagePosté le: 02 Juil 2009 21:34    Sujet du message: Répondre en citant

Mine Kirikkanat Türk halkini temsil edebilir mi ? HAYIR

Kanitlama:

Citation:
Halkımız eğleniyor

Mine G. Kırıkkanat

27/07/2005 (41855 kişi okudu)

Dünyayı harmanlayan her Türk, sanırım İstanbul Atatürk Havalimanı'yla gurur duyar. Pek çok Batılı benzerinden bile daha modern bu altyapı, Türkiye'nin 'Arap olmayan' yüzünü ağartmaktadır. Öyle ki, geçen yıl turistik bir Mısır turundan Paris'e dönerken İstanbul'da aktarma yapan bir Fransız arkadaşım, 'Aradaki farkı sana anlatamam,' demişti. 'Kahire havalimanından sonra Atatürk'e inince, hepimiz uygarlığa kavuştuk diye sevindik. Avrupa, Atatürk Havalimanı'nda başlıyor!'
ÖVe bitiyor, sayın seyirciler. Mevsimlerden yaz ve bir pazar günü, Atatürk Havalimanı'ndan Türkiye'ye giriş yapan insan, 'sahil yolu'ndan geçmek gafletine düşerse, ne denizi görür, ne havasını alır, kendisini devasa bir mangalda bulur, pişmese bile tütsülenir. Belediye, halkımıza hizmet yarışında Sahil Yolu'nu bir güzel çimlemiş ve sanırım, üzerinde yürürler, oynarlar ya da en fazla yatarlar, sanmıştır. Çünkü Türk'ün mangal tutkusuna, zaten Belgrad Ormanları, Çamlıca tepeleri ve daha pek çok yeşil alan feda edilmiştir. Buralarda, ağaçlar füme dil, yapraklar dallar közlenmiş patlıcan görünümü arz etmekte, dağları taşları saran kebap dumanı 'Keşke çiğ yeseler' dedirtirken, kesif et kokusu yamyam olmadıklarına hayıflandırmaktadır.
Sahil Yolu'nda ise, kilometrelerce uzunluktaki çim alan kenarından geçen arabalardaki seyircilerin görüş zaviyesinde olduğundan, manzara da mangal düzeyindedir : Don paça soyunmuş adamlar geviş getirerek yatarken, siyah çarşaflı ya da türbanlı, istisnasız hepsi tesettürlü kadınlar mangal yellemekte, çay demlemekte ve ayaklarında ve salıncakta bebe sallamaktadırlar. Her 10 metrekarede, bu manzara tekrarlanmakta, kara halkımız kıçını döndüğü deniz kenarında mutlaka et pişirip yemektedir. Aralarında, mangalında balık pişiren tek bir aileye rastlayamazsınız. Belki balık sevseler, pişirmeyi bilseler, kirli beyaz atletleri ve paçalı donlarıyla yatmazlar, hart hart kaşınmazlar, geviş getirip geğirmezler, zaten bu kadar kalın, bu kadar kısa bacaklı, bu kadar uzun kollu ve kıllarla kaplı da olmazlardı!
Atatürk Havalimanı'ndan sonra, mevsimlerden yaz ve pazar günleri, Sahil Yolu'nda Arabistan bile değil, Etiyopya'nın ete doymuş hali, 'Etobur İslamistan' başlıyor, sayın okurlar. İstanbul olmayan ne varsa, İstanbullu olmayan kim varsa orada: Son beş yılda 4.5 milyon artıp, 3 milyonu İstanbul'a akan nüfusun güruhu çimde etleniyor pazar günleri.
Tabii ki onların da eğlenmeye, dinlenmeye hakları var. Ama burada mı, böyle mi ?
Halkımıza hizmet yarışındaki belediye, İstanbul'un Anadolu yakasında, Şaşkınbakkal'dan Fenerbahçe'ye uzanan bir kumsal şeridi yarattı bu yıl. Maksat, Caddebostan'ın nostaljik plaj kültürünü canlandırmak, hatta yayıp uzatmak. Sonuç gerçekten güzel oldu : Yeşil alanından kumsalına, şezlonglarından şemsiyelerine Cote d'Azur'u andıran bir düzenleme yapıldı. Zaten sonuç güzel olduğu için başarısı paylaşılamıyor, Kadıköy Belediyesi ben yaptım diyor, İstanbul Büyük Şehir hayır, ben yaptım. Her neyse, açılışı Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, mankenler eşliğinde denize girerek yaptı. Ne var ki 1930'ların Caddebostan plajı modernitesini akla getiren açılıştan yalnızca bir gün sonra, 2005'in realitesi teslim aldı kumsalı, yeşil alanı ve sunulan tüm hizmetleri : Ümraniye plaja indi. Bırakın mayoyla denize girmek, sahilde laf atılmadan yürümek imkânsızlaştı. Tesettür anaları kumsalda mangal yeller, babaları don paça yatarken, irili ufaklı danaları da pamukludan dalgıç tulumlarıyla suda cıp cıp yapıyorlardı. Açılışın ertesi günü konulan mangal yasağı bir işe yaramadı, yalnızca iki gün sonra oturulsun diye halkımızın hizmetine sunulan tahta banklar, parçalanıp yakılmış, daha doğrusu mangala odun yapılmıştı. Şimdi bu sahillerde sabah yürüyüşleri yapan 'creme de la creme' Kadıköylüler, İslamistan varoşlarının işgal ettiği denizlerine ve kumsallarına bakıyor, lanet yağdırıyorlar halkımıza 1 milyon karşılığında plaj hizmeti sunan belediyelere. Ben de kendilerine sormak isterdim : Neredeydiniz o varoşlar oluşurken, hangi partiye girip kaliteli sesinizi, dünya görüşünüzü duyurmaya çalıştınız, ne kadar ilgilendiniz politikayla? Gecekondular denize inmez, eşkiya sizin yolunuzu DA kesmez mi sandınız?
Devamı cumaya.


http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=159792
_________________
Bir ulus sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.
ATATÜRK
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page 1, 2  Suivante
Page 1 sur 2

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.