191 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 191
Membre(s) : 0
Total :191

Administration


  Derniers Visiteurs

cengiz-han : 07h54:29
SelimIII : 21h34:24
murat_erpuyan : 1 jour, 10h01:36
vickii : 4 jours
duygu : 5 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Atatürk
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

Atatürk
Aller à la page Précédente  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Coup de Coeur / Coup de Gueule
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
Georges
Spammer
Spammer


Inscrit le: 22 Juil 2008
Messages: 435
Localisation: Paris

MessagePosté le: 14 Nov 2017 1:30    Sujet du message: Répondre en citant

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 02 Aoû 2020 20:06    Sujet du message: Répondre en citant

2017 den bu yana bu dosyaya bir sey eklenmemis! Rahmetli Coskun / Georges'un katkisi da çok ilginç.

Diyanet Isleri Baskanligi koltugunda oturan kisi kiliçla hutbeye çikip bir de Atatürk'e ustu kapali lanet edince tepkiler çok oldu. Iste onlardan biri :

Kayseri Olay Gazetesi 25 Temmuz 2020 Cumartesi yazısı, bazi cumlelerin altini ben çizdim.

Citation:



ATATÜRK OLMAK...

Zırhlı Mercedesi ile geldiği İbadethanede, sahte kahramanlar gibi kılıç kuşanmak ve sonrada ülkenin kurucu değerlerine, kurucusuna hakaret etmek..
Adama, “Haddini bil efendice yerinde otur” derler.
Hem de, Türkiye Cumhuriyeti’nin Bağımsızlık Senedi Lozan’ın imza altına alındığı günün yıldönümünde.
Hemi de geçmişinde, Fetö Haininin ayak izlerine rağmen.

Atatürk olmak için önce, Arap Hayranlığını bir kenara koyup, Türk olmak lazım Efendi...

Sonra bu milletin onu Ata olarak görmesi gerekir.

Atatürk olmak için başka neler gerekir sayayım mı?

Düşman çizmesi altında çiğnenen topraklarda isyan ateşi yakma becerisi gerekir...

Bir avuç inanmış insanla yola çıkarak bir ülkeyi nakış nakış örmek gerekir.
"Bağımsızlık Benim karakterimdir" diyerek bu değere bir ülkeyi, bir toplumu inandırmak gerekir.

Her türlü imkansızlığa rağmen, ülkenin işgal altında olmasına bakmadan topyekun bir isyan ateşini yakmak gerekir.

İngilizi, İtalyanı, Yunanı, hatta Avusturalyalısından oluşan devasa orduları Çanakkale Boğazına gömebilecek inanç ve iman gerekir.

Atatürk olmak için Devletin hazine anahtarı elinin altındayken, anneden gelen "Paramız kalmadı oğul" mesajına "Evdeki kilimleri satın" diyebilecek kadar sağlam karakter ve sarsılmaz Ahlak gerekir.

Atatürk olmak için 4 kadını bir erkeğe cariyelik için uygun görmek değil, her kadını birey olduğuna inandırmak, onun da erkek gibi seçilip seçebileceğini ona anlatmak gerekir.

Atatürk olmak için kadının 4 adım önünden yürümek değil, yan yana, kol kola yürüyebilecek kadar aydınlık olmak gerekir.

Atatürk olmak için, bir köşkün çatısını tehdit eden ağacı kesmek yerine, Köşkü yerinden kaydırtarak ağacı kurtaracak kadar çevreci ve doğa düşkünü olmak gerekir.

Atatürk olmak için, köylü ile bu aziz vatan toprağının üzerinde bağdaş kurup sohbet edebilecek kadar kibirden arınmak, gittiği tarlada galoşsuz yürüyebilmek gerekir.

Atatürk olmak için Millete inanmak, güvenmek, yalan söylememek gerekir.
Atatürk olmak için milletvekilinin de bir öğretmen kadar maaş alması gerektiğini savunabilmek, ülkenin bağımsızlığının, dışa bağımlılıktan kurtulduğumuzda güvence altına alınacağına inanmak ve üretimi her alanda geliştirmek gerekir.

Atatürk olmak, bu ülkede yaşayan herkese aynı ölçüde yakın, aynı ölçüde uzak olmayı gerektirir.

Atatürk olmak kutsalları basamak olarak kullanmak yerine, onların insanın manevi dünyasına uygun değerler olduğunu savunmak ve saygı duymayı gerektirir.

Atatürk olmak, Allahın ayetleri ile bir yandan alay ederken, bir yandan da o ayetleri kitleleri uyutmak için kullanmaya izin vermez.

Atatürk olmak, Misak-ı Milli demektir.

Atatürk olmak ülkede ve dünyada barışı savunmak demektir.

Atatürk olmak, teröriste uzak durmayı, başka ülkelerin iç işlerine karışmamayı, ama ülkenin iç işlerine de kimseyi karıştırmamayı gerektirir.
Atatürk olmak, ülkenin okullarında fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirilmesi için her imkanı seferber etmeyi, bilimi, aklı, medeniyeti, çağdaşlığı savunmayı gerektirir.

Atatürk olmak, bırakın teröristle, bu topraklarda gözü olan devletlerle bile masaya oturmaya izin vermemektir.

Atatürk olmak, çalmamak, çaldırmamaktır.

Atatürk olmak, çağdaş yaşamı sadece kendisine değil, ülke toprakları üzerindeki her bireye uygun bir yaşam tarzı olarak kabul etmeyi gerektirir.
Ve Atatürk olmak, demokrasiyi kafanın içinde benimsemek, ülke toprakları üzerinde her ferdin kanunlar önünde eşit olduğunu savunabilmektir.

Atatürk olmak, Yasama, Yürütme, Yargı, Basın, Üniversite gibi oluşumların bağımsızlığını sonuna kadar savunmayı gerektirir.

O nedenle önce sen, oturduğun koltuğun ilk sahibi Rıfat Börekçi’nin hayatını oku da, sonra kılıç kuşanıp Ahkam Kes...

Ayrıca Unutma, Atatürk, Bağımsızlık, Demokrasi ve Cumhuriyet gibi değerler bu ülkenin, bu milletin ‘Bam Teli’dir.

Onlar üzerinde fazla dolaşma.

Kısacası Sayın demeye dilimin varmadığı çakma kahraman. Sen ve senin kafandakiler, bırakın Atatürk’ü eleştirmeyi, yanında çırak bile olamazdınız.
O nedenle ettiğin laflara dikkat et.

Hem de unutma;
Soytarılarının ömrü krallarının ki kadardır...

Ahmet ZORLU

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 10 Nov 2020 3:42    Sujet du message: Répondre en citant
















<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 10 Nov 2020 3:44    Sujet du message: Répondre en citant

Atatürk'de demokrasi kavrami :

Mustafa Kemal -verdiği uzun yanıtta- şöyle deme gereğini duyar: 'Bir milletin, bir hükümetin prensiplerini tahkir etmemek mecburiyetindeyiz... Fikir cereyanlarına karşı şiddetle mukabelede bulunmak, o cereyanı yok etmez. Herhangi bir insanla konuşulduğu zaman, onun herhangi bir fikrini kuvvet zoruyla reddederseniz o ısrar eder. Israr ettikçe de kendi kendini aldatmakta daha çok ileri gidebilir…'

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/cumhuriyetin-yol-gostericisi-ahmet-taner-kislali-prof-dr-hakki-uyar-1774939



<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 14 Nov 2020 0:19    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


Sü’lale devri

Yılmaz Özdil, Sözcü - 10 Kasım 2020



Kızkardeşi duldu.

İkinci evliliğini 1935 yılında bir işadamıyla yaptı.

Damadın İstanbul'da fabrikası vardı, evlenir evlenmez müteahhitliğe başladı, dikkat çekici hızla zenginleşiyordu, aynı zamanda milletvekiliydi, İş Bankası yönetimine sızmaya çalışıyordu.

Cumhurbaşkanı'nın kulağına tatsız laflar geliyordu.

Yakın çevresinin kendi forsunu kullanarak menfaat sağlamaya çalışması, en sevmediği davranış biçimiydi.

Babasız büyüdükleri için kızkardeşini ömrü boyunca kanatları altında tutmuştu, en zor şartlarda bile maddi/manevi yanında olmuştu, daima korumuş kollamıştı ama, millete karşı hissettiği sorumluluk duygusu, ailesinin bile önündeydi.

Bir akşam sofradayken maliye bakanını hemen yanındaki sandalyeye oturttu, sohbet sırasında bir ara kulağına eğildi, “ne yapıp yap, bizim enişteye iltimas geçilmesine mani ol, benim namıma iş yaptığı zannedilir, kendisinin öyle niyeti olmasa bile öyle zannedilir” dedi.

Lisanı münasiple “defterini dür” demişti!

Çok geçmeden fabrika kapandı.

Eniştenin iflas ettiği duyuldu.

Bir daha asla Çankaya Köşkü'nün kapısından bile giremedi.

Milletvekilliği sona erdi.

Harç bitti yapı paydos, boşandılar.



Kardeşine bile torpil yapmazdı.

Kızkardeşini milletvekili yapabilirdi mesela, yapmadı.



Baba tarafından akrabaları vardı.

Amcasının çocukları İstanbul'da yaşıyordu.


Kuzenlerini çok severdi, onca işinin arasında asla ihmal etmez, hepsiyle yakından ilgilenirdi, herhangi bir ihtiyaçları olursa, kızkardeşi üzerinden haberdar olurdu, kendi cebinden yardımcı olurdu, nişanlarını yaptırdı, düğünlerini yaptırdı.

Hiçbirini milletvekili yapmadı!

Akrabaları da O'na yaraşır bir hayat sürdüler, ne devletten koltuk istediler, ne menfaat talep ettiler, ne de şöhret olmaya çalıştılar.

Son derece mütevazı, sıradan yurttaşlar olarak yaşadılar.

Dördüncü/beşinci kuşaklar da, bugün aynı böyle devam ediyorlar.



Manevi çocuklarını milletvekili yapmadı.

Hatta “siyasete girmeyeceksiniz” diye vasiyeti vardı.

Rahmetli olduktan sonra, tüm partilerden manevi çocuklarına teklif üstüne teklif götürüldü, CHP dahil, her defasında “hayır” cevabı aldılar.

Siyasete asla girmediler.



Manevi kızı evlendi, damat mühendisti, İzmit kağıt fabrikasında çalışıyordu.


Bir gün, kızının da bulunduğu ortamda, fabrikanın müdürüyle karşılaştılar, gayet açık şekilde tembih etti, “bunlar benim evlatlarımdır, lakin iş neyi icab ediyorsa, her zaman öyle davranınız, sakın benim evlatlarımdır diye düşünmeyiniz” dedi.

Ayrıcalık tanınmasına izin vermedi.

Her mühendis nasıl çalışıyorsa, damat da öyle çalıştı.



Bir akşamüstü, Çankaya Köşkü'nün penceresinden bakarken, manevi kızının otomobile binip gittiğini gördü. Yaverini çağırdı. “Derhal peşinden gidip buraya getirin” dedi. Getirdiler. Karşısına aldı… “Sen benim kızımsın ama, bu arabalar babanızın malı değildir, millete aittir, her aklına esen buradan araba alıp gidemez” diye azarladı.

Makamı mevkiyi boşver, millete ait otomobili bile çocuklarına vermedi.



Erkek kardeşi yoktu.

Ama, kardeşten öte arkadaşı vardı, Nuri.

Çocukluk arkadaşı, mahalle, okul, silah arkadaşıydı.

Annesi ve eşinden başka “Kemal” diye hitap edebilen tek kişiydi.

Can yoldaşıydı, sırdaşıydı.

Nuri'siz sofraya oturmazdı.

Sadece Nuri'nin nazını çekerdi.

Sadece Nuri'nin sesini yükseltme imtiyazı vardı, zaten davudiydi, gümbür gümbür bağırırdı, çok kafası bozulduğunda masaya yumruğunu vura vura konuşurdu.


Hareket ordusu, Trablusgarp, Çanakkale, Muş cephesi, Kurtuluş Savaşı… O nerede, Nuri oradaydı. Cephede göğsüne şarapnel parçası isabet ettiğinde bile hemen yanındaydı, kan lekesini görünce “vuruldun Kemal” diye telaşlanan bile Nuri'ydi.

Paşa olabilirdi.

Bakan olabilirdi.

Başbakan olabilirdi.

Tbmm başkanı olabilirdi.

İstemedi.

Teklif bile etmedi.

Arkadaş kalmayı tercih etti.

Arkadaşlığını asla suistimal etmedi.

İnsanız, eminim içinden istemiştir ama, alacağı cevabı biliyordu.

Herkesten fazla hakkı bile olsa, “laf olur, bize yakışmaz” diyeceğini biliyordu.



Bugün 10 Kasım.

Ve, her 10 Kasım, aslında bir vesile.



Koskoca devletin damatlarla eniştelerle, kayınpederle dünürle yönetilmesinin ne kadar yanlış olduğunu hatırlamamız için bir vesile.



Akraba-i taallukat zihniyetinin, demokrasiye ne kadar ters, ne kadar zararlı olduğunu bir kez daha görmemiz için vesile.



Türkiye Cumhuriyeti'nin “aile şirketi”ne dönüşmesine gözyuman, lale devrinden ibret almayıp “sü'lale devri”nin açılmasına sebep olan Türk milletinin, şapkasını önüne koyup düşünmesi için bir vesile.



<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 25 Nov 2020 2:00    Sujet du message: Atatürk Entrance Répondre en citant

Atatürk, savastiklariyla bile savastan sonra dost olabilen bir insan... Iste ol nedenle Anzak askerlerinin 1914 de denize açildigi Albany limani korfezine "Atatürk Entrance" adi verilmis...



Konu hakkinda site :
https://bit.ly/2Jdmz4r






<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 23 Jan 2021 23:34    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:
Türk Atası - Mustafa Kemal'in izinde

(...)
Şimdi benim yeni okuduğum bir çizgi roman var, sizlere ondan bahsetmek istiyorum. Roman Atatürk’ün hayatını anlatıyor ve kitabın bir güzel yanı; yazarı ve çizeri yabancı olmasına rağmen İzmit’te bulunan Presstij yayınevinde yayımlanmış olması.

(...)


http://bit.ly/3iE5E8S






<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 10 Nov 2021 1:15    Sujet du message: Répondre en citant

Bir 10 Kasim daha geldi. Olmus 83 sene Atatürk yasama gözlerini kapatali ve 83 sene sonra hâlâ bir kurtarici ve hâlâ izinden gidilecek bir lider...

Bu sene yapilan anmalardan Garanti Bankasinin ki beni çok duygulandirdi, Koç grubunun videosu da Atatürk ne kadar vizyoner bir kisi oldugunun ispati, hani bugun çevrecilikten sozediyoruz, hani COP26'lari konusuyoruz ya, O 1930'larda bir agaç kesilmesin diye koskun yerini degistiriyor...


1)


2)






<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13614
Localisation: Paris

MessagePosté le: 10 Nov 2021 2:09    Sujet du message: Répondre en citant



https://bpa-media.de/history-life-die-grossen-revolutionaere-05-2020/



Smile
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
duygu
Admin
Admin


Inscrit le: 23 Sep 2008
Messages: 6519

MessagePosté le: 11 Nov 2021 3:24    Sujet du message: Répondre en citant



L'extraordinaire artiste de rue Shepard Fairey a publié un portrait de l'ancien dirigeant turc, Mustafa Kemal Ataturk , sur son site Internet OBEY Giant.


https://www.huffpost.com/entry/shepard-fairey-ataturk-portrait-free-download-turkish-protests_n_3390476


Smile
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
duygu
Admin
Admin


Inscrit le: 23 Sep 2008
Messages: 6519

MessagePosté le: 11 Nov 2021 3:45    Sujet du message: Répondre en citant

Yukaridaki videolara ben bunu da eklemek isterim...

https://youtu.be/TZnmNsuilm4

Ben çok anlamli ve basarili buldum bu anmayi.

Arrow
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13614
Localisation: Paris

MessagePosté le: 12 Nov 2021 1:55    Sujet du message: Répondre en citant

Hincal atip tutar, çok bilmislik taslar ama Sabah'ta çikan bu yazisi iginç. Mehmet Barlas denilen bas yazarlik yaptigi gazetede boyle yazabilmesi de ilginç!!!!!

Citation:

HINCAL ULUÇ

Atatürk’ü yaşamayan dünya kuşakları ve...

Ağabeyim Öcal Uluç, Gözlem gazetesindeki köşesinde, iş yaşamı boyu dünya denizlerini dolaşmış "Deniz Mühendisi" Mehmet Ali Ergöz'ün gittiği ülkelerde Mustafa Kemal Atatürk'le ilgili anılarını nakletti okurlarına ve de "Okumayanlara okutun" dedi.

Okudum ve bu dileğe katılıyorum. Bugün 10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü köşemi, Atatürk'ü hiç yaşamayan dünyalılara ayırdım.
Bizde bazılarının hiç anlamadığı, hatta inkâr ettiği Mustafa Kemal'i dünya nasıl tanıyor, bir bakın. Bu ülkede hâlâ Atatürk'ü inkâr eden, "tanınmasın, bilinmesin" diye ellerinden geleni yapan, hatta küfürlerle saldıranları düşünün..

"Belki bir iki utanan çıkar" diyerek sözü M. Ali Ergöz'e bırakıyorum..

*

Yıl 1971...
Fırat adlı gemiyle, Amerika'nın Philadelphia Limanı'na 10 bin ton tütün götürmüştük. Şehri dolaşmış gemiye dönüyorduk. Yanımıza bir araba yaklaştı ve nereye gittiğimizi sordu.
"Limana" deyince bizi götürebileceğini söyledi. 3 arkadaş bindik ve geminin bordasına kadar getirdi.
Bu kibar Amerikalıyı "Türk kahvesi" ikram etmek için gemiye davet ettim.

Zabitan salonuna geçtik. Kaptanımız da oradaydı.
Misafirimiz salonu inceledikten sonra dedi ki..
"Bu geminin Türk gemisi olduğunu söylediniz. Ancak, salonda Atatürk resmi yok. Önce Atatürk'ün resmini koymalıydınız!"
Ve kahvesini içmeden gemiden ayrıldı...
Bu olayı çok düşündüm. Sanırım bu kibar Amerikalı, varlık nedenimiz olan Atatürk'e kayıtsız kaldığımızı düşünmüş ve tavrımızı vefasızlık olarak değerlendirerek bizi protesto etmişti.
*

Yıl 1982...
Hindistan'ın Bombay şehrinde otelde yurda dönüş için uçak bekliyoruz. Bizim işlerle görevli acente memuru, hepimizi grup olarak yemeğe götürdü. Restoranda her milletten denizci vardı. Yemek esnasında bir arkadaşımız sigarasını yakmak istedi, fakat çakmağı yanmadı. Yandaki masada oturan bir kişinin önünde sigara ve çakmak vardı. Şahsı Türk'e benzettiğim için çakmağı Türkçe istedim. Yüzüme tersçe bakınca, İngilizce olarak kendisini Türk sandığım için Türkçe konuştuğumu söyledim. Bir anda kabalaşarak kızgınlığını ifade etmeye başladı. Durumun kavgaya dönüşeceğini anlayan acente memuru araya girerek kavgayı önledi ve adamın ayrılmasını sağladı.
Ben durumu anlamak için memura olayın nedenini sordum. Memur bu şahsın Yunanlı olduğunu, onları 400 sene yönetmemiz nedeniyle Türklere kızgın olduğunu söyledi.

Ben, Türklerin kurdukları devletlerle Hindistan'ın kuzeyini bin yıldan fazla yönettiğini söyleyip, "Siz de mi bize kızgınsınız?" diye sordum. Acente görevlisi gayet içten bir biçimde şunları söyledi:
"Tam tersi, biz Hintlilerin size yani Türklere iki konuda teşekkür borcumuz var. Türklerin yaptığı muhteşem eserleri her yıl milyonlarca turist ziyarete gelip döviz bırakıyor. İkinci teşekkürüm, Atatürk'ün Anadolu'daki zaferiyle biz Hintlilere bağımsızlık yolunu göstermesidir. Ayrıca, Hindistan kırsalında okuma yazma mücadelesini Atatürk'ün eğitim sistemini örnek alarak yürüttük. Türkiye'deki eğitim uygulamasını biz burada yaptık."
*


Yıl 1985...
İzmir'e yük getiren Yunan bandıralı gemide baş mühendis mide kanaması geçirdiği için hastaneye kaldırılmış.
İşe davet ettikleri için görev aldım. Gemide tek Türk, baş mühendis olarak benim.
Bir sohbet esnasında, gemi kaptanı (adı Kosta'ydı) gümrükte fotoğraf makinesinin mühürlü kamaraya kilitlendiğini ve bu duruma çok üzüldüğünü söyledi.
"Makine yanında olsaydı ne yapacaktın?" diye sordum.
Oğlu istediği için, Kordon'daki Atatürk Anıtı'nın resmini çekeceğini söyledi. Şaşırmıştım.
"Atatürk size tarihinizin en büyük darbesini vuran komutandı, neden onun resmini çekmeyi düşünüyorsunuz?" dedim.
Şu cevabı verdi:
"Biz, emperyalizmin emrinde haksız ve işgalci olarak Anadolu'ya geldik. Uçurumdan aşağı yuvarlanırken Atatürk sizi uçurumun kenarından alıp, özgür uluslar arasına modern bir ulus olarak kattı. Bunu yaparken, insanlık tarihine ezilen ulusların kurtuluşuna örnek olan yeni bir deneyim kazandırdı. Onlara, özgürlükleri için mücadele ederlerse kazanacaklarını öğretti. Atatürk, bu nedenle bizim için de değerlidir."
Bu cevap nedeniyle, etkisini hayatım boyunca taşıdığım bir duygu yoğunlaşması yaşamıştım...
*

Yıl 1986...
Mısır'ın İskenderiye Limanı'ndayız. Amerika'dan buğday ve soya getirmiştik. Antik bir kent olduğu için şehri sokak sokak geziyorum. Roma döneminden kalma büyük bir yapıya rastladım, kapısında "Seamen House / Denizci Evi" yazıyordu. İçeri girdim. Öğlen vakti olduğu için yemek servisi yapılıyordu. Yaşlıca bir garson benimle ilgilenip bir masaya oturttu. Siparişimi verdim. Biraz sonra yaşlı garson yemeğimi getirdi ve "nereli olduğumu" sordu. "Türküm" dedim.
Biraz durdu ve aynen şunları söyledi..
"Siz Türkler yatıp kalkıp Atatürk'e dua etmelisiniz. Siz de, bizim olduğumuz gibi uyuyordunuz. O sizi uyandırdı ve şimdi kendi gemilerinizle dünyanın her yerinde deniz ticareti yapıyorsunuz. Ne mutlu size. Biz hâlâ uyuyoruz..."
Atatürk hiç konu edilmemişken, yemek sipariş etmekten başka tek kelime bile konuşmamışken, birdenbire söylenen bu sözler bende bir balyoz etkisi yaptı. Gemide bazı gerici zihniyete sahip arkadaşlar vardı. Bunlar Atatürk'e karşıydılar. Ertesi gün, onları aynı yerde yemeğe davet ettim. Yaşlı garson beni görünce geldi. Ve arkadaşları işaret ederek bana, "Bu gençler de Atatürk'ün çocukları mı?" diye sordu. Önceki gün söylediği sözleri, bu kez onlara dönerek söyledi ve şunları ilave etti:
"Ben okuma imkânı bulup meslek sahibi olamadım. Uzun yıllar gemilerde tayfa olarak çalıştım. Şimdi hiçbir sosyal güvencem olmadan burada garsonluk yapıyorum. Sizden farkım?.. Ne yazık ki ben bir Atatürk'e sahip olamadım."
Bu sözler, Atatürk'ün nimetlerinden faydalandıkları hâlde ona karşı olan bizimkilere verilmiş bulunmaz bir dersti. Yaşlı ve eğitimsiz bir eski Mısırlı gemici kadar Atatürk'ü tanımıyor, üstelik karşı çıkıyorlardı. Bazılarının utandığını hissettim.
***

Yıl 1988...
Ekvador'un Guayaquil şehri...
Gemideki işim bitince, çevreyi tanımak için dolaşmaya çıktım.
Bir okula rastladım. okulun girişindeki alanda 5 tane büst gördüm.
Birinci büst Simon Bolivar.
İkincisi Che Guevara.
Üçüncüsü Fidel Castro.
Dördüncüsü Emiliano Zapata.
Ve beşinci büst Mustafa Kemal Atatürk!..
Büstleri inceleyip İspanyolca açıklamaları anlamaya çalışırken, öğretmen olduğunu düzgün İngilizcesi ile söyleyen bir kişi geldi.
Nereli olduğumu sordu.
Türk olduğumu söyleyince, içtenlikli bir ilgi gösterdi.
Atatürk hakkında konuşmaya başladık. Türk devrimi konusundaki bilgisi yüksekti.
Atatürk'ü, saygı duyduğu diğer 4 devrimciden ayrı tuttuğunu söyledi.
"O yalnızca ülkesini kurtarıp modern bir ulus yaratmakla kalmadı, ezilen uluslara evrensel bir örnek yarattı. İnsanlık tarihinde hiçbir lider bunu başaramamıştır" dedi.
O an duyduğum övünç ve mutluluğu unutmam mümkün değildir.
*

Yıl 1989...
Cezayir'in başkentindeyiz... Yetmiş, seksen ve doksanlı yıllarda; Kuzey Afrika ülkelerinin tümüne, yaşamları için gerekli olan pek çok şeyi Türkiye'de üretilmiş ürünlerle biz götürüyoruz. Bu ürünleri, Türk yapısı gemilerle taşıyoruz. Bir gün, geminin zabitan salonunda Cezayirli acente memuruyla sohbet ediyoruz. Memura şöyle bir soru sordum:
"Resmi dil olduğu için Fransızca'yı yani bir Avrupa dilini biliyorsunuz. Hemen karşınızda Fransa var. 1962 yılında bağımsızlığınızı kazandınız. Ancak, hâlâ gelişmemiş bir ülke durumundasınız. Bunun sebebi nedir?"
Şu yanıtı verdi..
"Bağımsız bir ülke olduğumuz doğru. Ancak, bu kalkınmak için yeterli değil. Bizde, sizdeki gibi bağımsızlıktan sonra ülkeyi devrimleriyle çağdaşlaştırıp kalkındıracak bir Atatürk çıkmadı. Sizin en büyük şansınız Atatürk'tür. İlerleyip bugüne gelebilmenizin nedeni odur."
*

Yıl 1990...
Cezayir'in Arzew Limanı'na hububat götürdük. Yolda içme suyu tankı kirlendiği için tüm içme suyunu denize basmıştık. Limana yanaştık, su istedik. Liman yetkilileri, su pompalarının beş yıldır bozuk olduğunu, bu nedenle su veremeyeceklerini söyledi ve biraz da alaycı biçimde, "Pompayı tamir ederseniz su alabilirsiniz" dediler. Öneriyi ciddiye aldık.
Pompayı söküp geminin atölyesine getirdik. Pompa Fransızlar tarafından monte edildikten sonra hiç bakılmamıştı. Onların bıraktığı yedek parçalarla pompayı çalışır duruma getirip montajını yaptık ve tanklarımızı doldurduk. Bu işler bittikten sonra bir liman yetkilisi gemiye geldi. Biz, su parası isteyeceğini beklerken, yetkili kişi dedi ki..
"Önce Atatürk'e, sonra size teşekkür ediyoruz!"
Şaşırıp kalmıştık. "Bize teşekkür etmenizi anladık ama Atatürk'e teşekkür etmenizin nedeni nedir?" dedik.
"O olmasa, siz bu pompayı tamir edecek bir eğitim alamazdınız" dedi.
Bu arada yakında bulunan bir Yunan gemisinin de su istediğini söyledi. Ona su verip vermemeyi bize sordu. İzin istedi.
*

Yıl 1999...
Hindistan'ın Visakapatman Limanı'ndayız.
Şehri dolaşırken büyük bir kitapçı dükkânına girdim.
Çocuklar için kısaltılmış İngilizce dünya klasikleri dizisi olduğunu gördüm. İncelediğim listede "Atatürk'ün Hayatı ve Devrimleri" isimli bir kitap bulunuyordu.
Listede olmasına rağmen raflarda yoktu.
Görevliyi buldum ve diğerleri ile bu kitabı istediğimi söyledim.
Görevli, okulların yeni açıldığını, ilginin fazla olması nedeniyle kitabın kalmadığını, ısmarladıklarını ve bir hafta sonra uğramamı söyledi.
Ertesi gün limandan hareket edeceğimiz için zamanım olmadığından bu kitabı alamadım.
Bir yandan bütün kitabevi benim olmuş gibi mutlu oldum, diğer yandan derin bir acı ve üzüntü duydum.
*

Yıl 2003...
Kamerun'un Douala Limanı'ndayız.
Kütük kereste yüklenecek. Yükün sahibi, gemiye yüklemeye nezaret edecek bir kaptan göndermişti. Kaptan Hırvat'tı.
Zabitan odasına geldiğinde, kapının tam karşısına düşen duvardaki Atatürk resmini görünce duraladı. Bir süre baktıktan sonra resme doğru yürüdü.
Saygı ifade eden davranışlarla resmi nazikçe düzeltti ve hepimizin yüreğine bir ok gibi saplanan şu sözleri söyledi:
"Siz bu insanı ve ideallerini anlayamadınız. Anlamış olsaydınız bugün Avrupa kapılarında sürünmezdiniz. Avrupalılar sizin kapılarınızda bekleşirlerdi."
*

Yıl 2011...
Yer, New York Havalimanı. Yurda dönüyoruz. Benim eşyalarımı kontrol eden görevli yakamdaki rozeti göstererek "Bu Atatürk" dedi. "Tanıyor musun?" diye sordum.
"Tabii tanıyorum, okullarda Türkler için neler yaptığını öğrettiler" dedi.
Amerikalıların genel kültür konusundaki ilgisizliklerini ve eğitimlerinin sorunlarını bildiğim için bu yanıt beni hem şaşırtmış hem de üzmüştü. Türkiye'de ise "Atatürk öğrenilmesin" diye çırpınanlar vardı. Üzüntümün nedeni buydu.
***

Yıl 2017...
Bangladeş'in Chittgong Limanı'ndayız.
Gemiden inmiş limanın çıkış kapısına doğru gidiyordum.
Takkeli, entari ya da şalvar giyimli, yaşlı birisi ile hafifçe çarpıştık.
Çarpışma nedeni o olmadığı halde özür diledi ve konuşmaya başladık.
Nereli olduğumu sordu. Türk olduğumu söyledim.
Hiç beklemediğim bir cevap verdi..
"Atatürk'ün çocuğusun yani!.."
Heyecanlanmıştım. Sohbeti sürdürdüm. Birçok kimseye inanılmaz gelebilir ama bana şunları söyledi:
"En büyük Müslüman Atatürk'tür. Biz Bangladeşliler, onun öğrettiği yoldan gittik... O sadece Türk ulusunun değil, ezilen tüm halkların önderidir."
***

Şimdi sıra sizde..
Düşünün.. Atatürk'ü, dünyayı ve bizi düşünün..

***

'NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!..'
Hanri Benazus, tanışmakla ve dost olmakla en gurur duyduğum insanlardan biridir. Ve de tanıdığım en büyük Atatürk hayranı Türk'tür...
İşte ondan dinlediğim iki anı ve "Milyar verseler bir tanesini satmam" dediği dünyanın en büyük kişisel Mustafa Kemal Koleksiyonu'ndan iki fotoğraf!.

*

AVM'lerde büyük sergiler açıyorum. Çok karşılaşıyorum burada. Kitaplarımın önünde Hanri Benazus diye adım yazar. Akıllının biri diyelim başka bir şey demek istemiyorum. Gelir bakar benim adıma, bir de suratıma bakar. Sonra döner "Sen kimsin?" diye sorar.
Başlar bu sefer "Sen nesin?!"
"Ben Türküm."
Parmak sallar "Doğru söyle" derler. Başlarlar saymaya; "Rum musun, Ermeni misin, Yahudi misin, Arap mısın, İngiliz misin, Fransız mısın?" sayar dururlar.
"Efendim ben Türküm" derim.

"Olmaz" derler, "Türk olsaydın, adın Ahmet olurdu, Mehmet olurdu, Süleyman olurdu!"

İşte burası çok önemli.. Onlara da anlatıyorum...

Ben çocukken büyük şans.. Atatürk'le karşı karşıya oturdum masasında. Ben leblebileri avuç avuç yedim bitirdim. Atatürk de rakısını leblebisiz bitirdi. O sofrada Ahmet, Mehmet de bitti. Şöyle bitti:
Adımı sordu "Hanri" dedim. Soyadımı sordu, "Benazus" dedim. Bana "Sen kimsin?" demedi, "Sen nesin?" demedi, "Neden adın Ahmet değil, Mehmet değil?" demedi. Bu büyüklüğü görüyor musunuz? Türklüğün ne olduğunu anlatan, o sormadığı suallerin değerini anlıyor musunuz? İsteseydim belki 50 kamyon leblebi dağıtır borç öderdim ama Türklüğün bedeli ödenmez ki!
*

Atatürk'le ilgili fotoğrafları toplarken, 1984 yılında ABD'den bir telefon geldi. Arayan kişi elinde Atatürk'ün fotoğrafının bulunduğunu ve satabileceğini söyledi.

Beni arayan, 1921 yılında Amerika'dan Türkiye'ye gelerek Atatürk'ün fotoğrafını çeken gazetecinin oğluymuş... İnanamadım, "Atatürk fotoğrafının Amerika'da ne işi var?" diye düşündüm. ABD'deki arkadaşımı arayıp, New York'a gitmesini ve fotoğrafı incelemesini istedim. Beni arayan kişinin babası gazeteciymiş. 1921 yılında Türkiye'ye gelip, Atatürk ile röportaj yapmış ve kendisi çekmiş, gerçekten. Türkiye'de olmayan Atatürk fotoğraflarından biriydi. Günübirlik Amerika'ya gittim. Sabah vardım, fotoğrafı satın aldıktan sonra aynı akşam uçakla geri döndüm.. Benden başkasında yok o fotoğraf.

***

TEBESSÜM

1938 yılı, 10 Kasım'ı...
İstanbul Üniversitesi'nde "Saat 9'u 5 geçe" haberi duyulmuş... Bir Alman profesör var, Hukuk Fakültesi'nde, o da duymuş, şaşırmış. Derse girsin mi, girmesin mi, girerse ne yapacak, bir türlü karar veremiyor.
Sonunda rektöre çıkmış..
"Efendim, tereddütteyim.. Acaba ne yapsam?" diye sormuş. Rektör cevaplamış..
"Sizde böyle büyük bir adam ölünce ne yapıyorsanız, onu yapın."
Alman profesör kollarını iki yana açmış..
"Bizde bu kadar büyük bir adam ölmedi ki."

***

SEVDİĞİM LAFLAR
"Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra, kültür, sanat, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam edeceğiz." Mustafa Kemal Atatürk





Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 14 Avr 2022 15:04    Sujet du message: Répondre en citant

Atatürk’ün iftar sofrası… Hocaları şaşırtan Hz. Muhammed tasviri

OdaTv - 13 Nisan Çarşamba 2022

Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün oruç tuttuğu ya da tutmadığı yönünde bilgiler mevcut. Ancak şurası bir gerçek ki, ramazan ayına ve oruç tutanlara büyük saygı gösterirdi.







<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 11 Nov 2022 2:43    Sujet du message: Répondre en citant

Sene 2022, 84 yil olmus Atatürk bu dünyadan göçeli.

Ama her geçen gün daha fazla içimizde, bagnazliga, din sömürüsüne, kulluga karsi mucadele ondan ilham aliniyor.

Bakin yillar once "Filenin Sultanlari" denilen voleybol kadin milli takimi ne yapmis.


https://twitter.com/trtspor2/status/1326045674685673472?s=21



<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 11 Nov 2022 2:49    Sujet du message: Répondre en citant

Yeni Akit diye bir igrençlik örnegi gazete var.

Bugun aklinca Atatürk'e saldirmak istemis, ama sonra da geri adim atip silmis.




Konuyla ilgili Erol Mutercimler'in anlatisini da dinlemekte yarar var :

https://www.youtube.com/watch?v=eonwcBRS2uQ





<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Coup de Coeur / Coup de Gueule Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page Précédente  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8  Suivante
Page 7 sur 8

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.