319 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 319
Membre(s) : 0
Total :319

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 09h58:17
murat_erpuyan : 10h00:41
SelimIII : 23h25:13
Salih_Bozok : 3 jours
cengiz-han : 3 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Biliyor muydunuz ?
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

Biliyor muydunuz ?
Aller à la page Précédente  1, 2, 3
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 04 Fév 2018 22:06    Sujet du message: Répondre en citant

Ilginç!


Fatih'ten "Türk Papa" dönemine Vatikan-Türkiye ilişkileri
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 5 Þubat’ta Papa Francesco ile buluşacak olması, diplomatik ilişkilerin kurulduğu 1960’tan beri Vatikan Þehir Devleti’ne Türkiye’den bu düzeyde gerçekleştirilecek ilk ziyaret olma özelliğini taşıyor. Girişimlerine Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlanan, “Türk Papa” döneminde resmiyete dökülen ilişkiler yeniden gündemde.





bkz :
http://bit.ly/2EgBO8Q





<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 22 Mar 2018 0:55    Sujet du message: Répondre en citant

murat_erpuyan a écrit:



Demirci Kawa’nın Newroz ateşi

Aydın Engin - Cumhuriyet, 21 Mart 2018




Bugün Newroz.

Hazar kıyılarının, Kafkaslar’ın, Doğu Akdeniz’in ama ille de Kürtlerin bayramı.
“İlle de Kürtlerin” dedim. Çünkü Ön Asya’daki öteki halklar için Newroz baharı muştular. Gülümsemeye başlayan güneş, buğular tüten toprak, buzlardan kurtulan sudur…

Ama Kürtler için bahar muştusundan öte bir anlamı, önemi ve değeri var: Özgürlük!..

O yüzden bilerek Newroz yazdım. Oysa biz Egeliler Nevruz deriz...
Kürt mitolojisine göre Mezopotamya’nın (Galiba Asur’un) zalim kralı Dehak boynunda iki yılan taşırmış. Yılanlarını çocuk beyniyle beslermiş. Her gün iki çocuğu öldürtüp beyinlerini yılanlarına yedirirmiş. İki Kürt, Dehak’ın saray mutfağına sızmayı başarmış. Kesilip beyinleri çıkarılacak çocuklardan birini saklayıp, yerine bir kuzu beyni koymaya başlamışlar. Kurtulan çocuğu da gizlice saraydan dışarı çıkarmışlar. Halk da o çocukları dağlara kaçırıp mağaralarda büyütmüş.

Yedi çocuğunun altısı Dehak’ın yılanlarına yem olan demirci Kawa, ateşinde kızıla döndürüp, örsünde dövüp, çifte su verip yaptığı keskin kılıçlarla gitgide büyüyen çocukları birer savaşçı olarak eğitmiş.

Bir 20 Mart günü Demirci Kawa önlüğünü çıkarıp bir dalın ucuna asıp bayrak yapmış, elinde çekici, ardında çifte su verdiği kılıçları kuşanmış savaşçı çocuklar dağlardan inip Dehak’ın sarayını basmışlar. Kawa çekici ile zalim Dehak’ın ve yılanlarının başlarını ezmiş. Mezopatomya halkları Dehak’ın zulmünden kurtulup özgürlüklerine kavuşmuşlar…

Ertesi gün, 21 Mart’ta da özgürlüğün bayramını ateşlerin üstünden atlayarak kutlamışlar.

Kürt mitolojisi böyle diyor.

***

Peki, Kürtler ne diyor?

O bölgede görece çok çalışmış bir gazeteciyim. Newroz’un orada ateş üstünden atlamaktan, herhangi bir bayram, şenlik gibi eğlenmekten, o günü sadece bahar bayramıymış gibi algılamaktan çok öte bir anlamı var. Yer yer dinsel, ama asıl ve çok büyük ölçüde siyasal bir içerik taşıyor.
Ve Kawa...

Tutup “Ne özgürlüğüymüş bu? Ayrı devlet hevesi mi? Zaten özgür değiller mi” gibi milliyetçi önyargı sahipleri ne kadar naralanırsa naralansınlar, gerçek değişmiyor: Demirci Kawa bir özgürlük simgesi.

(Özet bir anı: Afganistan’da Azerilerin yoğun yaşadığı, İran sınırına yakın bir bölgede Kürtlerin yaşadığı küçücük bir köy irisi, kasaba küçüğü bir yerleşimdi. Çocukların bir çocuk oyununa tanık olmuştum. Öndeki çocuk üstü bol lekeli, bayrak gibi bir şey taşıyor; ardındaki çocuklar da güle oynaya türkü mü, ilahi mi kestiremediğim bir müzik eşliğinde yürüyorlardı. Rehberim Azeri Gulam Hazret gülerek “Çocuklar işte. Newroz yaklaşıyor ya, bayrama hazırlanıyorlar” dedi ve ekledi: “O öndeki çocuk demirci Kawa’nın önlüğünü taşıyor. O yüzden bezin üstüne kömür karaları sürmüşler...” deyip bir kez daha güldü...)

***

Afganistan’da bir Kürt köyü olduğunu görünce yaşadığım şaşkınlık yıllar gerisinde kaldı. Ancak Newroz’un ve demirci Kawa’nın Kürtler için ne anlama geldiği o gün bugün belleğimde çakılı kaldı.

Þimdi gelin, Afrin’de Selefi cihatçılardan oluşan, ÖSO denen örgütün demirci Kawa heykelini önce kurşuna dizip, heykeli büyük ölçüde tahrip edip, bununla yetinmeyip halat bağlayıp devirmeleri, kırılmış, parçalanmış heykel kalıntıları arasında çöküp secdeye varmalarının Kürtler arasında hangi duygulara ebelik ettiğini kavramak, tahmin etmek zor olmasa gerek.
Kawa gerçeğine saygı duymak varken, “putları” kırdıklarını ve cennetin pasaportunu elde ettiklerini düşünen (düşünen?) ÖSO “yiğitleri”nin sırtını sıvazlayanlar bunu kavrayabilirler mi?

Sanmıyorum...




Dernière édition par murat_erpuyan le 09 Sep 2018 13:11; édité 1 fois
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
duygu
Admin
Admin


Inscrit le: 23 Sep 2008
Messages: 6519

MessagePosté le: 02 Avr 2018 22:58    Sujet du message: Répondre en citant



http://www.gecmisgazete.com/haber/ben-namusumla-kadin-satiyorum-12541
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 11 Juil 2019 1:10    Sujet du message: Répondre en citant



<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 26 Oct 2019 23:59    Sujet du message: Répondre en citant

Atatürk ve Harputlu Ermeni Georges Karpovitch’in Ankara’daki ünlü Karpiç Lokantası






http://bit.ly/3324DyI


<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 04 Jan 2020 3:44    Sujet du message: Répondre en citant



https://www.youtube.com/watch?v=nqKQRiFyups




<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Invité






MessagePosté le: 31 Jan 2020 0:03    Sujet du message: Répondre en citant

Yasak bitki Kenevir!

Murat Muratoğlu'nundan bir video

Citation:




Kenevir; İnsanların nasıl manipüle edilebileceğinin kanıtı olduğu gibi aslında sosyal bir deneydir.
Önce kenevir den bahsedelim, sonra yasaklardan ve koca bir insanlığın nasıl kandırıldığından ve Türkiye’deki son durumdan…


http://bit.ly/2uLoiac


<
Revenir en haut de page
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 14 Mar 2020 0:56    Sujet du message: Répondre en citant

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 24 Jan 2021 2:44    Sujet du message: Répondre en citant

Fake ise soyleyin duzelteyim.

Kolinda Grabar-Kitarovic


+



+




!!!
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 11 Fév 2021 13:17    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Ay’a gidiyoruz!

Yılmaz Özdil - Sözcü, 11 Şubat 2021



İsmail Akbay.

Bursa Tirilyeli köy çocuğuydu.

Haydarpaşa Lisesi'nden mezun oldu, ABD'ye gitti, Tennessee Üniversitesi'nden fizik mühendisi diploması aldı.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD'ye sığınan Alman roketbilimci Wernher von Braun tarafından çekirdek kadroya seçildi, Marshall Uzay Merkezi'nde çalışmaya başladı, NASA'daki ilk Türk oldu.

1969 yılında insanoğlunun Ay'a ayak basmasını sağlayan Apollo Projesi'nde yer aldı.

Apollo-Soyuz projesinin yanısıra, Amerikan uzay istasyonu Skylab'ın motor entegrasyonunda çalıştı.

Tam 31 yıl boyunca NASA'da yönetici pozisyonunda görev yaptı.

(Sözcü ailesinin rahmetli büyüğü, duayen gazeteci Ertuğrul Akbay'ın amcaoğluydu.)



“Memleketim için ne yapabilirim” diye kafa yorarken, İzmirli işadamı Kaya Tuncer'le tanıştı.




Kaya Tuncer… Edebiyat öğretmeni bir babayla ev kadını bir annenin pırıltılı zekaya sahip oğluydu, Galatasaray Lisesi'nden mezun oldu, cebinde sadece 80 dolarla ABD'ye gitti, bir yandan garsonluk yaparak harçlık çıkardı, bir yandan burslu okudu, Kaliforniya Berkeley'de inşaat mühendisi oldu, mega projelerde çalıştı, kendi şirketini kurdu, başarıları ve hayırsever kimliğiyle Ellis Adası Şeref Madalyası'na layık görüldü, Türk-Amerikan Bilimadamları Derneği'nden Eğitimi Geliştirme Ödülü kazandı, Amerikan Türk Konseyi tarafından Yılın İşadamı seçildi, “memleketim için ne yapabilirim” diye kafa yordu, Türkiye'ye yatırım yaptı, İzmir'de Ege Serbest Bölgesi'ni kurdu, milyar dolarlık ihracat yarattı, binlerce kişiye istihdam sağladı.



NASA'daki ilk Türk, aradığı Türk'ü bulmuştu.

Memleket için ne yapabilirim diye kafa yoran İsmail Akbay, aynı duyguları taşıyan Kaya Tuncer'e “uzay kampı kuralım” dedi.



İzmir'e kurdular.

2000 yılında, kurdelesini birlikte kestiler.



Dünyada sadece iki uzay kampı var.

Biri ABD'de, biri Türkiye'de.



Bugüne kadar 250 bin çocuğumuz orada eğitildi.

20 binden fazla da yabancı çocuk eğitildi.

45 ülkeden, Almanya'dan Fransa'dan Yunanistan'dan Rusya'dan İsrail'den Arap ülkelerinden, 7-16 yaş grubu çocuklar geliyor.

Böyle bir kampa sahip oldukları için Türk çocuklarına gıpta ediyorlar.

Küresel arkadaşlıklar kuruluyor, farklı kültürler tanışıyor.



Beş günlük yatılı programlar da var, günübirlik programlar da var.

10 farklı simülatör var.

Discovery uzay mekiğinin birebir kopyası var.

Yer kontrol merkezi var.

Sıfır yerçekimi sistemi var, Ay'da yürüme hissi yaşanıyor.

Mars kolonisi var.

Ben kullandım mesela, Mars'a inen Anka Kuşu'nun paletli robotu var.

Ben kullandım, çünkü, yetişkinler de kampa katılabiliyor.

Eğitim kadrosu, en az bir yabancı dil bilen, astronomi ve fen bilimlerinde uzman, Türk ve Amerikalılardan oluşuyor.

Roket bilimi öğretiliyor.

Roket yapılıyor, roket fırlatılıyor.

Fiziğin-kimyanın temel ilkeleri öğretiliyor, astronomi, meteoroloji, radar, teleskop, telsiz, topraksız ortamda bitki yetiştirme dersleri var.

Takım çalışması, liderlik, iletişim eğitimi veriliyor.

Astronot kıyafetleri tanıtılıyor, astronot kıyafetleri giyiliyor.

Paraşüt iniş sistemleri öğretiliyor.

Sıcak hava balonu fırlatılıyor.

Uzay mekiği komutanı, uzay istasyonu mühendisi, yer kontrol merkezi uçuş yöneticisi gibi görevlerle, gerçek uçuş simüle ediliyor.

Ay'a seyahat ediliyor.

Mars'a seyahat ediliyor.

Güneş Sistemi'nde dolaşılıyor.

Robotik kodlama atelyesi var, eğlenceli deneyler yapılıyor.

Planetaryum var.

Müze var.

Aile kampı var, isteyen aileler çocuklarıyla birlikte katılıyor.



(Kabaca fikir sahibi olmanız için birkaç fotoğraf veriyorum ve iddia ediyorum… Tahmininizin çok ötesinde bir ortam.)



Astronotlar geliyor.

Konferans veriyorlar.

Yaşadıklarını anlatıyorlar.

Çocukların merak ettiklerini, sorularını cevaplıyorlar.




Apollo 16 göreviyle Ay'a ayak basan, Ay yüzeyinde 71 saat 14 dakika kalan, üç ayrı defada toplam 20 saat 15 dakika Ay yürüyüşü yapan, 90 kilogram Ay taşı ve kumu toplayan, Ay yüzeyine kozmik ışın dedektörü yerleştiren, Ay yüzeyinde Rover-2 aracını kullanan, Ay'da yürüyen 12 insandan biri olan Charles Duke geldi.

Uzayda 257 gün kalan, 10 ayrı seferde toplam 67 saat 40 dakikayla en uzun süreyle uzay yürüyüşü yapan Michael Lopez Alegria geldi.

Discovery mekiğiyle gidip, Mir Uzay İstasyonu'nda biyolojik deneyler yaparak, Atlantis mekiğiyle dönen Shannon Lucid geldi.

Challenger mekiğinin kaptanı John McBride geldi.

Columbia mekiğiyle 381 saat uçan, dünyanın yörüngesinde 10 milyon kilometre yol yapan Jay Buckey geldi

Uzaya dört defa giderek, Uluslararası Uzay İstasyonu'nun tamirat görevinde 42 saat uzay yürüyüşü yapan Richard Linnehan geldi.

Uzaya giden ilk “anne” unvanına sahip Lee Fisher geldi.

32 saat 19 dakika uzay yürüyüşü yapan Mike Foreman geldi, uzaya dört defa giden Richard Richards, Discovery mekiğinin kaptanı Steve Lindsey, uzaya üç defa giden Charles Walker, uzaya üç defa giden Ellen Baker, Fransız astronot François Clervoy, tee 1959'da Merkür programına seçilen yedi astronottan biri olan Scott Carpenter, Uzay İstasyonu'nda biyomedikal araştırmalar yapan Drew Gaffney, Salyut 6'yla uzaya giden Rumen kozmonot Dorin Prunairu, uzaya iki defa giden Roger Crouch, uzaya giden ilk politikacı unvanına sahip olan Rus kozmonot Yuri Baturin, uzaya dört kez giden Steven Lindsey geldi.

Ayrıca… Kampa geçen yıl katılan çocuklar, Uluslararası Uzay İstasyonu'yla görüntülü bağlantı kurdular, Rus kozmonot Gennady Padalka ve Amerikalı astronot Edward Mike Fincke'le görüştüler.



İzmir Uzay Kampı'na katılan çocuklarımızın ufku genişliyor, örnek alıyorlar, kendi gelecek planlarına dair ilham alıyorlar.

Türkiye'de yaşanan saçmalıkların dışında bambaşka bir dünya olduğunu, insanlığın bambaşka ideallerde dolaştığını keşfediyorlar.



(Asrın liderimiz “2023'te milli roketimizle Ay'a gidiyoruz” filan deyince, ben de İzmir'deki Uzay Kampı'nı yazayım bari dedim.)



Değerli veliler,

Değerli öğretmenler,

Çocuklarınızı, öğrencilerinizi mutlaka ve mutlaka İzmir Uzay Kampı'na götürün.



Lafla yürüyen peynir gemisine binmesinler, uzay mekiğine binsinler.

Tarikat-cemaat-zırcahil atmosferinden sıyrılsınlar, bilim dünyasının heyecan verici yörüngesinde dolaşsınlar.

“Ay'a dört şeritli yol yapacağız desek bile inanırlar” diyenleri değil, Ay'da yürüyenleri, uzay yürüyüşü yapanları dinlesinler.


Bu memleketin “yerli uçak, yerli otomobil, yerli roket, yerli doğalgaz, yerli aşı” palavralarından ibaret olmadığını görsünler, kelimenin tam manasıyla yerli ve milli İsmail Akbay'ın Kaya Tuncer'in gerçeğe dönüşen hayalleriyle tanışsınlar, liyakatin önemini kavrasınlar.



Çocuklarınızı, öğrencilerinizi İzmir Uzay Kampı'na götürün lütfen.

Büyüdüklerinde belki astronot olamazlar ama…

Aktronot olmazlar en azından!




fotograflar için :
http://bit.ly/3aapMwJ




<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 30 Déc 2021 19:16    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:



Cahit Arf

Ülkemizin yetiştirdiği en önemli matematikçilerden biri olan Ord. Prof. Dr. Cahit Arf, 24 yıl önce bu gün İstanbul’da öldü (26 Aralık 1997).

O gün Cahit Arf, bir süredir çekmekte olduğu kalp hastalığı nedeniyle yaşama veda etti ama 10 TL’lik banknotların arka yüzünde gözlüklerinin üzerinden bize bakmaya devam ediyor.

Cahit Arf, 1910 yılında Selanik’te doğdu. Onun matematiğe ilgi duymasında beşinci sınıftaki öğretmeninin önemli rolü oldu. Üç yıllık lise öğrenimini ailesince gönderildiği Fransa’da iki yılda bitirip döndükten sonra, Türk hükümetinin yurt dışında yükseköğrenim görecekler için açtığı sınavı kazandı. Paris’teki École Normale Supérieure’ü 1932’de tamamladı. Bir süre Galatasaray Lisesi’nde matematik öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde doçent adayı olarak çalıştı.

Doktorasını Almanya’da yapan Cahit Arf, Profesör Hasse’nin yönetimindeki tez çalışması sırasında vardığı sonuçları, “Hasse-Arf Teoremi” adıyla matematik bilimine kazandırdı.

Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde profesör ve ordinaryüs unvanını aldı. Daha sonraki çalışmalarından doğan “Arf Değişmezi” terimi de dünyaca ün kazanmasını sağladı.

İngiliz matematikçi Duval’in üzerinde çalıştığı problemi bir hafta gibi kısa bir sürede çözen Arf, bu çözümünden doğan “Arf Halkaları” ve “Arf Kapanışları” gibi kavramlarla adını bir kez daha matematik literatürüne yazdırdı.
1964’te TÜBİTAK’ın ilk bilim kurulu başkanlığına getirildi. ABD’de araştırma ve incelemelerde bulunduktan sonra Kanada ve ABD’den gelen çalışma önerilerini kabul etmeyerek 1967’de yurda döndü. ODTÜ’de çalışmaya başladı.

1943’te İnönü Armağanı’nı almış olan Arf, 1974’te de TÜBİTAK Bilim Ödülünü kazandı. Ödül töreninde yaptığı konuşmada, “Bilim insanının amacı anlamaktır, ama büyük harflerle ANLAMAKTIR” diyerek kendine göre bilim insanının tanımını yaptı.

Cahit Arf, 12 Eylül’den önce ortalık karışıkken ODTÜ’den birkaç genç bilim adamıyla birlikte görüşüne başvurmak için çağrıldığı Genelkurmay’da bir paşanın “Bizim de Harp Akademilerimiz var, oralarda da Üniversite seviyesinde eğitim veriliyor, ama oralarda hiçbir karışıklık olmuyor, nedir bu Üniversitelerin hali? sorusuna verdiği şu yanıt, aynı zamanda bilimin ve özgür düşüncenin tanımı olmuştu:
“Askeri okulların amacı, savaşan birlikleri yönetecek, ağır sorumluluklar içeren kararları tereddütsüz verebilecek kişiler yetiştirmektir. Oysa bir üniversitenin esas hedefi, öğrendiklerinin çoğundan şüphe edebilen ve her bilgiyi yeniden gözden geçirebilen insanlar yetiştirmektir. Bilimde kesinlik yoktur; eğer kesin olsaydı, bilim değil, dogma olurdu.

"Üniversite gerçeklerin, tartışarak ve sorgulayarak arandığı bir kurumdur. Tartışma ve sorgulama olan yerde de sorun çıkması doğaldır.”
Cahit Arf, matematiği bir meslek dalı olarak değil, bir yaşam tarzı olarak gördü. Öğrencilerine sürekli olarak “Matematiği ezberlemeyin, kendiniz yapın ve anlayın” dedi. “Matematik de resim, müzik ve heykel gibi bir sanattır” diyerek matematiğin sanatsal yönünü vurguladı.

Cahit Arf, 12 Eylül 1980 darbesini izleyen dönemde üniversiteden ilk sürgün edilenlerden oldu. Yeni kurulan YÖK’ün ODTÜ’ye atadığı rektörün ilk işi, Arf’in odasının girişindeki levhadan onun adını sildirmek oldu.

Matematik ona dünyaca ünlü bir ad olmanın ötesinde ekonomik bir kazanç sağlamadı. Cahit Arf, emeklilik yaşamını 1947’de Küçük Bebek’te 16 bin liraya satın aldığı evinde emekli tarih öğretmeni olan eşiyle birlikte sürdürdü. Kendisiyle 1986 yılında yapılan bir röportajda şöyle demişti:
“Toplumun yapısı beni son derece üzüyor. İnsanlar üç sınıfa ayrıldı: Köşe dönücüler, dalkavuklar ve yobazlar… Gençler ister istemez bu sınıflardan birinde yer alıyor. Yaşamını bu kavramlar üzerinde kuran kişiler için, ne matematiğin ne de bilim adamlığının bir önemi kalmıyor. Ayrıca matematik eğitimimiz de yanlı. Çocuklar kulaktan dolma bilgilerle yetiştiriliyorlar. Böyle bir eğitim, çocukları zayıf bir ansiklopedi haline getiriyor.

"Çocuğa anlama ve düşünmeyi öğretmek lazım. Kafasını fazla doldurmayalım ki, o da bir şeyler üretebilsin.”

Türkiye’de bilimin gelişmesi onun için bir ülkü olmuştu. Prof. Dr. Erdal İnönü, Cahit Arf’ı bu yönüyle şöyle değerlendirmişti:
“Yaşamı boyunca ailesine bağlılığı dışında iki önemli amacı vardı. Biri matematikte kalıcı sonuçlar elde ederek adını ölümsüzleştirmek; öteki de Türkiye’de bilim ve araştırma ortamını geliştirmek. Bu amaçlarının ikisine de sağken ulaşmak mutluluğuna erişti.”

Elimizden düşürmediğimiz 10 TL’lik banknotlar üzerinde değerli çalışmalarına ait simgelerle birlikte hemen her gün göz göze geldiğimiz Ord. Prof. Dr. Cahit Arf’ın anısı önünde saygıyla eğiliyorum.



Anonim





<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 30 Jan 2022 1:53    Sujet du message: Répondre en citant



+



Rolling Eyes
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 05 Oct 2022 0:02    Sujet du message: Répondre en citant

Türkiye’nin sayılı Sümerologlarından Veysel Donbaz. Beş ölü dil biliyor. Sümerce, Akadca, Asurca, Babilce ve Hititçe. 200’e yakın uluslararası makalesi yayınlanan Veysel Donbaz, ayrıca İngilizce, Almanca, Fransızca ve İtalyanca biliyor. Bugüne kadar çivi yazısı ile yazılmış 10 bine yakın kil tablet okudu. Envanterini tuttuğu tablet sayısı 60 bin. Şu an 81 yaşında olan Veysel Donbaz’ı kaçımız biliyoruz? Kendisi: “Türkiye’den yurt dışına kaçırılan 90 bine yakın tableti yurda getirdim, Ankara’da karşılayan bile olmadı” demiş.





https://www.veyseldonbaz.com/





<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page Précédente  1, 2, 3
Page 3 sur 3

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.