175 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 175
Membre(s) : 0
Total :175

Administration


  Derniers Visiteurs

cengiz-han : 02h28:10
SelimIII : 16h08:05
murat_erpuyan : 1 jour, 04h35:17
vickii : 4 jours
duygu : 5 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Suriye kuzeyinde "Barış Pınarı Harekâtı"
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

Suriye kuzeyinde "Barış Pınarı Harekâtı"
Aller à la page 1, 2  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
Invité






MessagePosté le: 19 Oct 2019 20:51    Sujet du message: Suriye kuzeyinde "Barış Pınarı Harekâtı" Répondre en citant

Burada "Tayyipland'dan..." diye Turkçe bir dosya var. Ama Barış Pınarı Harekâtı orada kaybolmasin ve de Fransizca senelerdir suren "Turquie, Syrie et..." dosyayi tamamlasin diye yeni bir baslik açtim.
Gerçi burada hep dostlar arasi sohbette gibiyiz ama yazdigimiz dosyalara tiklama hep artiyor!



"Savas cinayettir" demisti Ataturk ve TC'ye doviz birakmisti "yurtta sulh, cihanda sulh". O gunlerden çok çok uzaktayiz. Hatta kendi kazdigimiz kuyuya kendimiz dustuk algisi içindeyim.
Buraya yazan kara cahiller bile en basinda ama Suriye'yi karistirma, bosluktan yararlanan kurt militanlar Irak'tan Akdeniz'e koridor açar diyez yazmisti. Kara cahil bizlerin gordugunu BOP Es-Baskani gormedi. Onca Suriyeli basimiza kaldi, irkcilik yayginlasti bu gelenlere karsi... Ve bugun ordumuz yabanci ulke topraklarinda çatisma içinde...

!
Revenir en haut de page
Invité






MessagePosté le: 19 Oct 2019 21:06    Sujet du message: Répondre en citant

Harekat basladiginda beni etkileyen ve cesur bir makale yazan Mine Söğüt oldu..



Münbiç Þehitleri Caddesi, Tel Abyad Gazileri Köprüsü, Barış Pınarı Harekâtı Sokağı...


Citation:
11 Ekim 2019 Cumhuriyet

Bugünden itibaren kaderiniz;

Bir savaşın daha barış adına çıkarılışını televizyonlardan izlemek...
Defalarca “kasten” hata yaptıklarını bildiğiniz o politikacıların aklına, fikrine yeniden güvenmek...

Ve çay demleyerek ve elma dilimleyerek cepheden gelecek ilk şehit haberini beklemek.

Bugünden itibaren siz;

Gelen şehit haberlerine çok üzülecek...
Zafer haberlerine sevinç gözyaşları dökeceksiniz.
Bugün olanlara ortak bir gafletle destek verirken...
Yarın olacakları yine hiç düşünmeyeceksiniz.

Oysa gün gelecek siz;

Münbiç Þehitleri Caddesi’ndeki kebapçılarda yemek yiyeceksiniz.
Tel Abyad Gazileri Köprüsü’nden 160 km. hızla geçeceksiniz.
Barış Pınarı Harekâtı Sokağı’nda balkonlu ve aydınlık bir ev beğeneceksiniz.
Sabahları, o adını televizyonda duyduğunuz şehidin isminin verildiği vapura binerek karşıya geçeceksiniz.

Ve ne yaptığınızı ömrü billah fark etmeyeceksiniz.

***

O yüzden bugün, cepheye giden o çocuklar için boş boş hiç dua etmeyin.
O gençleri kimse korumayacak.

Ne Tanrılar, ne devletler, ne halklar, ne de dualar...

Alın yazılarında kader yok;

Sizin oylarınızla iktidara gelenlerin aldığı bir dizi korkunç karar var.
Onlar için boş temennilerde bulunmayın durduğunuz güvenli yerlerde.
Hepsinin ayaklarına taşlar değecek.

Çoğunun bedenlerini toplar, mermiler delecek.

Yataklarınıza girerken manasız tweet’ler atmayın sosyal medyaya.

Onların değil burunları, her yerleri kanayacak.

Kolları, bacakları kopacak.

Karınlarından ve alınlarından vurulacaklar.

Hiç tanımadıkları o topraklarda, oldukları yere yığılacaklar.

O çocuklar, o başka ülkede, politik pazarlıklar uğruna yaşıtları başka gençler tarafından öldürüldüler ve o başka yaşıtlarını öldürdüler diye...

Siz de biliyorsunuz;

Ne vatanın bütünlüğü korunacak ne de terörün kökü kazınacak.

Olan biten her şey sadece ve sadece kirli iktidarların rezil pazarlık hanesine zafer diye yazılacak.

Bu sırada...

Bütünlüğünü yitirmiş o bedenler...

Bayrağa sarılı tabutlara konacak ve ev adreslerine geri yollanacak.

Siz o sırada yine televizyonun başında çay demliyor ve elma dilimliyor olacaksınız.

Þehit ailelerinin acısına kalbiniz dayanmadığı anda da...

Tek tuşla başka bir kanala zıplayacaksınız.

***

Eğer o çocuklar için illa bir dua etmek istiyorsanız Tanrınıza;
Savaşın olmadığı ve olmayacağı bir dünya için dua edin.

Halkların politik kurnazlıklarla kandırılmadığı ve bu kurnazlıklara kanmadığı bir dünya için dua edin.

İnsanların toprak uğruna, para uğruna, güç uğruna birbirini öldürmediği bir dünya için dua edin.

Savaş için değil barış için dua edin.

Ve o duaları, bir zahmet kalkın yerinizden, bizzat kendiniz gerçekleştirin.

Revenir en haut de page
Invité






MessagePosté le: 19 Oct 2019 21:10    Sujet du message: Répondre en citant

Ve içimi en çok yakan haber de bu oldu :

Citation:

Affet beni oğlum, 18 bin liram yoktu!’*

13 Ekim 2019 / Cumhuriyet

Acılı anne, tabuta sarılmış oğlundan özür diliyordu, “Affet beni oğlum, 18 bin liram yoktu!” Bu yaşıma kadar pek çok protesto olayında yer aldım, yüzlerce slogan duydum ama hiçbir slogan beni o annenin sözleri kadar etkilememişti. “Affet oğlum” diyordu, “18 bin liram yoktu!”

Türkiye’de her erkek çocuk eğer fakir bir ailede doğmuşsa, asker doğmuştur. Onu ailesi ve komşuları şenliklerle uğurlar ve hep birlikte bağırırlar: “En büyük asker bizim asker!” diye. Oysa oğlu her asker olan annenin yüreğine işte tam da o şenlikte ateş düşer. Her nişanlı kız, kimselere görünmeden gözyaşlarına boğulur. Çünkü bütün tantanaya, havalara kaldırıp omuzlarda taşınmaya rağmen canlarını ölüme yolladıklarını bilirler.

Sonra o canlardan birinin cenazesi gelir ve kalabalık gene bağırır: “Þehitler ölmez vatan bölünmez!” Anneler babalar sessizce “Vatan sağ olsun” der. Sormazlar neden benim oğlum öldü? Neden başkalarının çocuğu 18 bin lira ödeyip bir gün bile askerlik yapmadan teskere aldı? Sormazlar; tıpkı madenlerde neden kaza olduğunu ve yüzlerce insanın öldüğünü sormadıkları gibi. Neden çocuklarının pahalı okullara gidemeyip anca imam hatibe mecbur kaldığını sormadıkları gibi. Yoksul bir Kürtle yoksul bir Türkün neden daha doğuştan kaybedenler olduğunu sormadıkları gibi. Sabahtan akşama kadar öldürücü sıcakta mevye toplayıp neden 30 lira aldıklarını sormadıkları gibi. Neden evlerinin bir göz oda olduğunu sormadıkları gibi. 18 bin lirası olanların neden iki çocuktan fazla yapmadıklarını sormadıkları gibi. Neden evde sadece bulgur ve yoğurt yediklerini sormadıkları gibi. Onların adı yoksullardır ve ne yazık ki, öğrenilmiş bir çaresizlikle sadece Tanrı’nın bütün bu adaletsizliği göreceğini ve onları cennetiyle ödüllendireceğine inanırlar.

Ama Tanrı onları görmez. Tanrı zenginleri sever. Onların çocukları sınır boylarında ölmez! Onların çocukları şehit olmaz! Onların çocukları sokaklarda dilenmez. Onların çocukları sokak köşelerinde tiner koklamaz! Onların çocuklarının karanlık sinemalarda ırzına geçilmez! Karıları E-5 yolunda müşteri beklemeye çıkmaz. Kızları hayat kadını olmaz! Tanrı onlara iyi okullar sunar, Tanrı onlara iyi kariyerler sunar, Tanrı onlara yatlar katlar sunar. Tanrı onlara dünyada bir cennet sunar. Onlar öbür dünyayı beklemezler!
Cennette ödüllendirileceklerini düşünenler, Tanrı’nın onları sevdiğini söyleyenler, onları gerçekten sevenleri de pek sevmezler! HES’ler senin derelerini kurutacak, denildiğinde şüpheyle bakarlar, “Bize iş sahası açacaklar” derler. Sonunda dereler kurur ve “vay biz ne yaptık” diye dövünürler, anca o zaman kendilerini sevenlere güvenmeye başlarlar. Ama çok geç olmuştur, ormanlar kesilmiş, dereler kurumuş ve termik santrallar çoluk çocuk çok can almıştır.

Cennette ödüllendirileceklerini düşünenler, zenginlerin kestiği ama esaslı parçalarını kendilerine ayırdıkları kurbanın üç kuruşluk eti kendilerine düştüğünde bir sevinirler bir sevinirler. Kurbanı kesene kurban olurlar. Mitinglerde dağıtılan üç kuruşluk yemeği nimetten sayarlar ve sahibine oylarını teslim ederler.

Bir gün olsun şu soruyu sormazlar: “Neden ben böyle yoksulum?” Çünkü Tanrı’nın kendisini böyle yarattığına inanırlar. “Beş parmağın beşi bir olmaz” sözünü pek severler. Çocukları güvenli deniz kıyılarından değil, şiddetle akan sularda serinlediğinden ölüp giderler, cenazede çok ağlarlar ama adı “Tanrı verdi Tanrı aldı” olur.

1 Mayıs’ta işler tatil olduğu ve sahil kıyısındaki mesire yerlerine gidecekleri için çok sevinirler. “Þu gençler de hiçbir şeyden memnun olmuyorlar, ne var şimdi olay çıkaracak” diye Taksim’e çıkanlara karanlık gözlerle bakarlar. Ama mangalda neden kuzu pirzola değil, ancak tavuk kanadı çevirebildiklerini hiç sormazlar. Katkı maddesiz bir kangal sucuk ise onlar için sadece televizyonda gördükleri ağız sulandıran ve ancak zenginlerin yiyebileceği bir yiyecektir.
Asgari ücretli işlerine sımsıkı yapışırlar, bunun için en yakın arkadaşlarını bile hiçe sayabilirler. Sendikacılar, solcular onlar için uzak durulması gereken tehlikeli tiplerdir. Tersanelerde, inşaatlarda ölen arkadaşları için üzülürler ama “kader” deyip geçerler.

Evet , öyle bir dolmuşum ki, bıraksalar en az üç sayfa yazabilirim. Öfkeliyim. Yaşadığım bu güzel ülkenin büyük çoğunluğuna öfkeliyim. Çünkü o annenin sözü hiç aklımdan çıkmıyor: “Affet beni oğlum, 18 bin liram yoktu!”



* Bu yazıyı ikinci kez yayımlıyorum. Bu yazının artık bir kader olduğunu görmekten bıktım. Yeter! Bugün birilerine selam göndermek istiyorum: insan öldürmeyi reddeden bu nedenle hapislerde yatan vicdanı retçilere... Dilerim sayıları çoğalır.




.
Revenir en haut de page
Invité






MessagePosté le: 19 Oct 2019 21:22    Sujet du message: Répondre en citant

Ve bu olay uzerine Cumhuriyet gazetesine paçavra deyen aslinda kendisi paçavra bile olmayan kokusmus tetikci Yeni Akit gazetesinin yazisini da ibret olsun diye koyayim.

Citation:
13 Ekim 2019 - yeniakit.com.tr

Cumhuriyet paçavrasının yazarı Işıl Özgentürk şehitler üzerinden algı operasyonu yaptı

CHP'ye yakınlığıyla bilinen ve solak zihniyetin medyadaki tetikçiliğini yapan Cumhuriyet paçavrasının yazarı Işıl Özgentürk, "Affet beni oğlum, 18 bin liram yoktu"başlıklı yazısında vatanı için şehit olan askerler üzerinden algı operasyonu yürüttü. Özgentürk yazısında Türk milletini adeta aşağılayan ifadeler kullandı.

Cumhuriyet paçavrasının yazarı Işıl Özgentürk şehitler üzerinden algı operasyonu yaptı


İslam'a ve Müslümanlara olan nefretiyle tanınan ve yaptığı provokatif haberlerle gündemi bulandırmaya çalışan Cumhuriyet paçavrasının yazarı Işıl Özgentürk, şehitler üzerinden algı operasyonu yaptı.

İslam'a olan nefretiyle bilinen ve her fırsatta milleti aşağılayan gerici CHP zihniyetinin temsilcisi Cumhuriyet yazarı Işıl Özgentürk, "Affet beni oğlum, 18 bin liram yoktu!" başlıklı yazısında aziz Türk milletinin güvenliği için canını hiçe sayarak şehit olan kahraman askerler üzerinden toplumu kışkırtmaya çalıştı.

Yazısında "Þehitler ölmez vatan bölünmez" ve "Vatan sağ olsun" gibi sloganlardan rahatsız olduğu görülen Özgentürk, ülkemizde en kaliteli eğitimi veren ve en doğru bilgiyi gençlerimize aktaran imam hatip liselerini de hedef aldı.

Yazısında Türk milletini adeta aşağılayan Özgentürk, yoksul kesimin doğustan kaybedenler olduğunu söyledi.

Özgentürk yazısında adeta ALLAH'a isyan eden ifadeler kullandı. Özgentürk yazısında, "Onların adı yoksullardır ve ne yazık ki, öğrenilmiş bir çaresizlikle sadece Tanrı’nın bütün bu adaletsizliği göreceğini ve onları cennetiyle ödüllendireceğine inanırlar. Ama Tanrı onları görmez. Tanrı zenginleri sever. Onların çocukları sınır boylarında ölmez! Onların çocukları şehit olmaz! Onların çocukları sokaklarda dilenmez. Onların çocukları sokak köşelerinde tiner koklamaz! Onların çocuklarının karanlık sinemalarda ırzına geçilmez! Karıları E-5 yolunda müşteri beklemeye çıkmaz. Kızları hayat kadını olmaz! Tanrı onlara iyi okullar sunar, Tanrı onlara iyi kariyerler sunar, Tanrı onlara yatlar katlar sunar. Tanrı onlara dünyada bir cennet sunar. Onlar öbür dünyayı beklemezler!" ifadelerini kullandı.



Islamin arkasina siginarak nefretini her zaman ki gibi kusan bu pislik yayin gocunmus sadece yoksullarin askerlik yaptigi Tayyipland'da.

O taptiklari Reis degil mi parali askerlige geçen. Turkiye erkekler için askerlikte ayrimcilik olmaz herkes askere giderdi. Halkci ve musluman oldugunu, esitlikten yana oldugunu iddia eden AKP iktidari bu esitligi kaldirdi. Zaten AKP tepe yoneticilerinden, Reis de dahil, hiç oglu askerlik yapan var mi ?

Ama o yoksul kendisinin hakkini gozeten Isil gibi bir kadina ters bakar gider oyunu Reis'e verir, herhalde "ülkemizde en kaliteli eğitimi veren ve en doğru bilgiyi gençlerimize aktaran imam hatip liseler" sayesinde...

Zaten bu son cumle bile bu pislik paçavranin ne mene bir sey oldugunu gayet açik ortaya koyuyor...
Revenir en haut de page
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2993
Localisation: Paris

MessagePosté le: 19 Oct 2019 21:26    Sujet du message: Répondre en citant

Simdi farkina variyorum, yukaridaki yazilar bana aittir, anonim olmak gibi bir niyetim yoktu. Gerekirse bu forumun yoneticiler IP adresimi verebilirler, kendilerini zorlamasinlar...

?!?
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 20 Oct 2019 17:15    Sujet du message: Répondre en citant

Bu konuda sicagi sicagina yazmak çok zor. Bir tarafta askerler canlarini ortaya koymuslar verilen gorevi yerine getirmeye çalisiyorlar, diger tarafta bu gorevi onlara veren yoneticiler ya da yonetici...

Savas derseniz bir tarafta soyadi Soylu bir Içisleri Bakani var ki hemen hain damgasini konduruyor. Neyseki ayni saflardan Numan Kurtulus da savas nitelemesinde bulundu, o hain olamiyacagina gore savas kelimesinin kullanan ben de degilim.

Bu konuda sicagi sivagina yazmak zor, cunku Bati'da algi Turkler Kurtlere savas açti algisi hakim, bu ikiyuzlu, kendini begenmis, egoist Bati siyasal liderlerinin ve de aydinlarinin bir kisminin yonlendirmesinden kaynaklaniyor. Bu ikiyuzlulugu Fransizca Suriye dosyasinda yazdim.

Ancak Türkiye bugunleri yasiyorsa, Batida suçlandiriliyorsa sorumlulugun en onemli kismi ulkeyi yonetenlerde. Asagiya Emin Capa'dan ornek verecegim ama kalemini iyi kullanan Yilmaz Ozdil ile baslayalim.

Iste ilk makalesi (1/3)



<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 20 Oct 2019 17:18    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Beraber yürüdük biz bu yıllarda…

Yılmaz Özdil - Sözcü, 11 Ekim 2019

1992…

ABD “davet edeceksiniz” dedi.

Bizimkiler “peki” dedi.

Barzani tarihte ilk kez Ankara'ya geldi.

Cumhurbaşkanı Özal'ın himayesindeydi.

MİT tesislerinde kalıyordu.

Başbakan Demirel tarafından ağırlandı.

Süklüm püklümdü.

Kürtçe konuşmasına izin verilmedi, Arapça konuşuyor, tercüman Türkçe'ye çeviriyordu.

TC pasaportu verdik.

Para verdik, silah verdik, buğday verdik, elektriğini vermeye başladık.



ABD öyle istediği için, elimizi vermiştik, şimdi sıra kolumuzu kaptırmaya gelmişti.



Sekiz ay sonra…

Ege Denizi'nde ortak tatbikat yapıyorduk. Amerikan uçak gemisi Saratoga'dan iki adet sea sparrow füzesi fırlatıldı, Türk muhribi Muavenet'in köprüüstü vuruldu. Beş şehit verdik, 22 yaralımız vardı.



ABD “pardon” dedi.

Yanlışlıkla vurulduğunu söyledi.



Halbuki, sea sparrowlar “yanlışlıkla düğmesine bastık” denebilecek türden füzeler değildi. Ateşleme için altı aşamadan geçiyordu, komutan onayı şarttı. “At ve unut” türünden, güdümlü mermi değildi. Ateşlendikten sonra hedefini vurabilmesi için rehbere ihtiyacı vardı, fırlatan geminin hedef gemiyi radarla aydınlatması gerekiyordu. Yanlışlıkla fırlatma ihtimali, milyonda bir bile mümkün değildi.



Peki neydi?



Irak'ı bölebilmek için, Kürdistan kurabilmek için, İncirlik ve Pirinçlik'te konuşlanan “çekiç güç” şarttı.

Ankara ayak diretiyordu.

Muavenet zart diye vuruldu.

Ankara mesajı aldı!

TBMM çekiç güç'ün süresini uzatmak zorunda kaldı.

Bir daha hiç ayak diretmedik…

Her defasında başımıza aynı şeyin geleceği belliydi.



(O nedenle, 2003 yılında Amerikan askerleri Irak'a girene kadar çekiç güç'ün süresini hep uzattık, hiç itiraz etmedik.)



Üç sene sonra, 1995…

CIA peşmergeleri örgütledi.

Saddam'ı devirmek için darbe organize etti.

Beceremediler.

Peşmerge aşiretlerinden değil silahlı kuvvetler, zabıta teşkilatı bile kurmak mümkün değildi, eğitimleri yoktu, savaşabilme yetenekleri yoktu, fiyaskoyla sonuçlandı.



CIA apar topar tahliye operasyonu başlattı.

Saddam hepsini imha etmesin diye, maşa olarak kullandıkları 10 bin civarında peşmergeyi yurtdışına kaçırdılar.

Aileleriyle birlikte Habur'dan Türkiye'ye soktular, Batman'dan nakliye uçaklarına bindirdiler, tee Pasifik Okyanusu'ndaki Guam adasına götürdüler.



Niye tee oraya götürdüler?

Çünkü, adeta Allah'ın unuttuğu yerdeki bu adada, ABD'nin en önemli hava ve deniz üslerinden biri vardı.

Bu sefer başarısız olan peşmergeleri, bir dahaki sefere başarılı olmaları için eğiteceklerdi.



Bazılarını Special Activities Division, Özel Operasyon Bölümü tarafından eğitip, adı üstünde, örtülü operasyonlarda kullanacaklardı.

Bazılarını da, akademik konularda eğitip, merkez bankası, nüfus idaresi, tapu dairesi, vergi dairesi gibi, yakında kurulacak olan Kürdistan'ın bürokrat kadrosunu yetiştireceklerdi.



Küçük bi pürüz vardı…

CIA'in peşmergeleri, ABD Adana Konsolosluğu denetiminde sınırdan geçirilip Silopi'deki hac konaklama tesislerine yerleştirilmişlerdi ama, pasaportları yoktu, nüfus cüzdanları yoktu.

Daha doğrusu, elbette vardı ama, Amerikalılar yok diyor, yok dedirtiyordu, maşalarının kimlik bilgilerini Türkiye'ye vermek istemiyorlardı.



Ne yapıldı?

Amerikalılar bize akıl öğretti.

“Sizin pasaport kanununuzda bu tür durumlara uygun madde var, parmak izlerini alın, geçirin” dediler.

Bizimkiler hık mık etti ama, geçirmiyoruz birader diyemediler.

Ankara'dan beş kişilik uzman ekip getirildi, peşmergelerin tek tek parmak izleri alındı, buyrun geçin denildi.

Parmak izi bilgileri, MİT arşivine kaldırıldı.



Üç sene sonra, 1998…

Guam'a götürülen peşmergeler artık iyice pişmiş, olgunlaşmış, “Guamerge” olmuşlardı.

Gene Türkiye üzerinden, bazıları da Ürdün üzerinden, Kuzey Irak'a sokuldular.



Bu dönemde… Kuzey Irak'taki otorite boşluğundan en fazla PKK faydalanmıştı, Kandil dağına iyiden iyiye yerleşmişti.

Özellikle Guamergeler döndükten sonra, PKK'nın bölgeye geçişi hızlanmıştı.

Peşmergeyle PKK'nın işbirliği ayyuka çıkmıştı.



Acaba… Guam'a götürülenler arasında PKK'lılar da var mıydı?



Bu sorunun cevabını bulmaya çalışan Türk istihbaratı, Barzani'ye haber saldı, PKK faaliyetleri hakkında konuşmak üzere, bölgedeki aşiret liderlerini toplantıya davet etti.

Randevu ayarlandı.

Kuzey Irak'ta, bizim kontrolümüzdeki bir adreste buluşuldu.

Biraz sohbet edildi, bilahare mevzuya gelindi.

Türk tarafı rahatsızlığını dile getirdi, aşiret liderleri sessizce dinledi.

O sırada çay servisi yapılıyordu.

Garsonlar, tabii ki garson değildi.

Çaylar içildi, çay bardakları garsonlar (!) tarafından toplandı, mutfağa götürüldü, o bardağı kim kullandıysa onun adıyla etiketlendi, kolilendi, Ankara'ya getirildi.



Guam'a götürülenlerin parmak izleriyle eşleştirildi.

Bingo…

PKK'ya açık destek veren 17 aşiret lideri, Guamerge'ydi!



Dört sene sonra, 2002…

ABD yönetimi Saddam'ın örtülü operasyonlarla devrilmeyeceğini idrak etmişti. Amerikan askerini getirip, bizzat savaşmak şarttı.



Amerikan askerleri girmeden önce, CIA'nin paramiliter güçleri öncü kuvvet olarak devreye sokuldu, Amerikan Kongresi paramiliter güçler için 189 milyon dolar ödeneğe onay verdi.



Saddam'ın ordusundan altı bin vatan hainini parayla devşirdiler.

Dile kolay, altı bin vatan haini satın aldılar.

Her birine uydu telefonu verdiler, mükemmel istihbarat ağı kurdular.

Saddam'ın ordusunu saniye saniye, konum konum takip etmeye başladılar, Saddam tuvalete gitse, Pentagon'un haberi oluyordu!



Bu operasyonu yürüten CIA ekibi, Türkiye'den yola çıkmıştı.

Kendilerine “kırık oyuncaklar grubu” diyorlardı.

Dünyanın pekçok ülkesinde görev yapmış, çok tecrübeli bir ekipti.

Arazi araçları ve cephane kamyonlarından oluşan konvoyla Süleymaniye'ye geldiler, üs kurdular.

Yeşil badanalı üsse “Antep fıstığı” adını verdiler!



Onların peşinden, para kamyonları geldi Süleymaniye'ye.

Yine Türkiye'den yola çıkmışlardı, konvoy konvoy geliyordu.

Karton kutuların içinde 100 dolarlık banknotlar vardı.

Bir milyon dolar, 20 kilo geliyordu.

Yaklaşan savaşın altyapısını hazırlamak, milis güç kurmak, sabotajlar yapmak için 100 milyon dolardan fazla nakit dağıttılar.



Hatta bir ara Talabani rica etti…

“100 dolarlık vermeyin, mümkünse 1'er 5'er 10'ar dolarlık banknotlar halinde verin” dedi.

Niye diye sordular?

“Herkeste 100'lük dolar var, kimsede 100 doların altında para yok, bir kahve içiyorsun, 100 dolar veriyorsun, kahvecinin elinde bozukluk olmadığı için üstünü veremiyor” dedi!



Amerikalıların cömertliği, rüşvetin bolluğu, peşmergeleri sıkıntıya sokmuştu yani!



Bu arada Türkiye ne yapıyordu derseniz… CIA raporlarına göre, Süleymaniye'deki üssü takip etmeleri için dört Türk istihbaratçı görevlendirilmişti, Amerikalıları takip etmek yerine, bir odaya kapanıp porno film seyrediyorlardı!

CIA ekibinin lideri, Türk istihbaratçılar hakkında şu hazin notu düşmüştü: “Ne yaptığımıza dair, amacımıza dair en ufak bilgileri bile yoktu, onlar odaya kapandıklarında biz Kürtlerle işbirliğini geliştiriyorduk.”



1 Mart 2003.

Akp “tamam” dedi ama, TBMM direndi.

CHP sayesinde ABD tezkeresi geçmedi.



Vay sen misin…

Hem TSK'nın hem CHP'nin imhası için düğmeye basıldı.



(Ergenekon, Balyoz, kaset.)



Ama ilk hamle 4 Temmuz 2003'teydi.

Tarih özel olarak seçilmişti.

4 Temmuz, Amerikan bağımsızlık günüydü.

Kafamıza çuval geçirdiler!



– Asrın liderimizin durumdan o kadar haberi yoktu ki, kafamıza çuval geçirilmeden bir gün önce ABD Ankara Büyükelçisi'ni resmi konutunda ağırlamış, onuruna yemek vermiş, kapıya kadar uğurlamıştı.

– Akp'nin durumdan o kadar haberi yoktu ki, kafamıza çuval geçirilmeden saatler önce, Akp'nin bakanları ve Akp'nin milletvekilleri, ABD Ankara Büyükelçiliği'ndeki bağımsızlık günü resepsiyonuna katılmışlar, Amerikalıları tek tek tebrik etmek için kuyruğa girmişlerdi.

– Genelkurmay başkanlığımızın o kadar haberi yoktu ki, kafamıza çuval geçirildiğinde, dönemin genelkurmay başkanı Hilmi efendi gezmeye gitmişti, İsrail'deydi.

– Türk Silahlı Kuvvetleri'nin o kadar haberi yoktu ki, Süleymaniye'de kafamıza çuval geçirilirken, Kerkük'teki ABD üssünün içinde bulunan Türk Özel Kuvvetler ofisinde, Türk subayları barbekü partisi veriyordu.



Süleymaniye'deki irtibat büromuz, ağır silahlı Amerikan askerleri tarafından basıldı, bordo bereli 11 subay ve astsubayımız kafalarına çuval geçirilerek, ters kelepçe takılarak, dipçiklenerek tutuklandı.

Binbaşımızın kaburgası kırıldı.

Turuncu renkli mahkum kıyafeti giydirdiler.

57 saat esir tuttular.

Mesaj gayet açıktı…

“Burası artık Kürdistan, burnunuzu sokmayın, kurcalamaya çalışmayın, defolun gidin” deniyordu.

Türkiye ayağa kalktı, Akp hariç!

ABD'ye nota verdiğimiz iddia edildi, üç saniye sonra bizzat asrın liderimiz yalanladı, “müzik notası değil bu, öyle her aklınıza estiğinde verilmez, ciddiyeti vardır” dedi!



Milletin kafasına çuval geçirilmiş, onurumuzla oynanmıştı ama, asrın liderimiz hâlâ yeteri kadar ciddi bulmuyordu!



– Kafamıza çuval geçiren Amerikalı askerlerin tercümanlığını biri kadın dört Türk vatandaşı yapmıştı, CIA görevlisi bir kadına bağlı olarak çalışıyorlardı, ilk mülakatları Ankara Hilton otelinde ABD tarafından kiralanan bir salonda yapılmıştı, eğitimleri ise yine Amerikalılar tarafından Mardin'de yapılmıştı, çuval hadisesinden sonra Türk tercümanlardan ikisi ABD'ye iltica etti.

– Kafamıza çuval geçirilirken, bir İngiliz vatandaşı da tesadüfen bizim karargahtaydı, maceracı bir kızı vardı, kısa süre önce Irak'a gelmişti, kayıptı, İngiliz baba kızını arıyordu, Amerikalılar baskın yaptı, bizim askerlerle birlikte İngiliz'i de tutukladılar… İngiliz'in yanlışlıkla tutuklandığı anlaşıldı, bırakıldı, İngiliz ülkesine döndü, ABD'de avukat tuttu, hırpalandım, aşağılandım, gururum kırıldı diyerek ABD'yi mahkemeye verdi, 10 milyon dolarlık tazminat davası açtı, ABD yönetimi İngilizle masaya oturdu, kaç para olduğunu bilmediğimiz miktar üzerinde anlaştılar, ABD tazminatı ödedi, üstüne İngiliz vatandaşından resmi olarak özür diledi.

– Hulusi bey kara kuvvetleri komutanıyken, ABD'ye gitti, kafamıza çuval geçiren Amerikalı komutanın eliyle “liyakat madalyası” taktılar, genelkurmay başkanı oldu, şimdi milli savunma bakanı.



2006…

İlk kez “Kürdistan haritası” ortaya çıktı.

Roma'daki NATO savunma koleji'nde brifing veren Amerikalı albay, Ortadoğu haritasını açtı, Türkiye'nin yarısında alenen “Kürdistan” yazıyordu!

Brifingi izleyen Türk subayları topluca salonu terketti, genelkurmay başkanlığımız olayı protesto etti ama… Açık ve seçikti, Kürdistan NATO projesiydi.



Gene 2006…

Akp hükümeti sayın ahalimizin gazını almak için “terörle mücadele koordinatörlüğü” icat etti.

Güya Amerikalı dostlarımızla (!) terörle mücadeleyi koordine edecektik, güya bize anlık istihbarat bilgileri vereceklerdi.



Bize nasıl anlık bilgi verdiklerini, bizzat terörle mücadele koordinatörümüz orgeneral Edip Başer anlattı…

“PKK'ya silah mühimmat nereden geliyor? Barzani'nin kontrolündeki Kuzey Irak'tan geliyor. Barzani kimin kontrolünde? ABD'nin kontrolünde… ABD tarafıyla dokuz defa toplantı yaptık, en son Beyaz Saray'da başkanın güvenlik başdanışmanıyla konuştuk, bir CD verdik, PKK'ya malzeme taşıyan kamyonun şoför mahallinde bir Amerikan askeri oturuyordu! Biz bunu Türk kamuoyuna anlatamayız dedim, biz hâlâ ‘Amerika bizim dostumuz' diyebilir miyiz dedim. Bu toplantıdan sonra Türkiye'ye döndüm, üç maddelik rapor hazırladım, ABD'deki muhatabım orgeneral Ralston'a bildirdim, 15 gün içinde cevap bekliyorum dedim, beni o gün görevden aldılar!”



Edip Başer'in yardımcılığını yapan tümgeneral ise, sayın hükümetimizin terörle nasıl mücadele ettiğini şöyle anlattı…

“Başbakanlıktan oda istedik, vermediler, fotokopi makinesi istedik, taa 6.5 ay sonra verdiler, faksımız bile yoktu, yan odalardan faks çektik, bilgisayarımız bile yoktu, cep telefonu vermediler, sorunları görüşmek için randevu istedik, randevu vermediler, hatta selam bile vermediler, bir tane sim kart verdiler, onu da yedi ay sonra verdiler, çay paralarını bile cebimizden ödedik, çayın şeker parasını bile biz ödedik.”



Sayın hükümetimiz PKK'yla işte bu şekilde mücadele ederken, Kandil dağında Murat Karayılan'la röportaj yapan İngiliz Daily Telegraph gazetesinin muhabiri Damien McElroy açık açık yazdı…

“Kandil dağında helikopter pisti var, spotlarla aydınlatması yapılıyor, Irak'ta görevli Amerikalı subaylar sık sık Kandil'e geliyor, örgütün lider kadrosuyla görüşmeler yapıyorlar, ABD hükümetinin Irak'ta çalıştırdığı özel güvenlik firmasına ait cipler de Kandil'deki kamplarda park halinde duruyor.”



2012…

Suriye'de içsavaş çıkartıldı.

Suriye'deki otorite boşluğundan faydalanmak isteyen Barzani, Kobani'ye girmeye karar verdi.

Sayın hükümetimiz esti gürledi.

Barzani'ye haddini bildiririz filan dendi.

Zırrr… Telefon çaldı.

Obama arıyordu.

Asrın liderimiz açtı, konuştular.

Beyaz Saray'ın resmi internet sitesine, bu telefon konuşmasıyla alakalı fotoğraf konuldu.

Obama'nın elinde beyzbol sopası vardı!



Kızılcık sopasının İngilizcesiydi!

“Barzani'ye dokunanın kafasını kırarım” mesajıydı.

E tabii, anında yelkenleri suya indirdik.

Barzani güçleri, Irak'tan Suriye'ye geçti.



Yetmedi…

Aynı sene, Barzani onur konuğu olarak Akp kongresine davet edildi.

Kürsüye çıkarıldı.

Kürtçe konuşma yaptı.

“Türkiye seninle gurur duyuyor” tezahüratıyla ayakta alkışlandı.



Yetmedi…

Barzani, Akp'nin Diyarbakır mitingine davet edildi.

Þivan Perver'e düet yaptırıldı.

Asrın liderimizle Barzani el ele kürsüye çıktılar, halkı selamladılar.

Asrın liderimiz ilk defa orada “Kürdistan” dedi.

Barzani, Kürtçe konuşma yaptı.



Yetmedi, 2014…

TBMM'den “yabancı silahlı askerlerin Türkiye'de bulunmasına izin veren tezkere” çıkarıldı.

Alenen, Kürdistan tezkeresiydi.



Takvimde başka gün yokmuş gibi, onurumuzla alay ederek, tam 29 Ekim'de Cumhuriyet Bayramı'nda… Barzani'nin silahlı kuvvetleri topuyla füzesiyle, Kürdistan bayraklarıyla, Türkiye topraklarında resmi geçit yaptı.

Habur'dan girdiler, Silopi, Cizre, Nusaybin, Suruç güzergahını katedip, Mürşitpınar sınır kapımızdan Suriye'ye, Kobani'ye geçtiler.

Bir bölümü THY uçaklarıyla geldi.

Kürdistan silahlı kuvvetlerini, Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrak taşıyıcısı THY taşıdı.

Erbil'den bindiler, Þanlıurfa'ya indiler, karayoluyla devam ettiler.

Resmen şov yaptılar.

Kurbanlar kesildi, havayi fişekler fırlatıldı, halaylar çekildi.

Bazılarının üniformasında ABD bayrağı vardı.

Biji serok obama sloganları atıldı.

MİT eskortluk yaptı.

Mardin-Urfa yolunda acıktılar, benzin istasyonunun dinlenme tesisinde lahmacun yediler, lahmacunun parasını bile Türkiye Cumhuriyeti Devleti ödedi.



Türk milletinin haysiyeti böylesine ayaklar altına alınırken, Akp'nin başbakanı, stratejik Ahmet ne diyordu?

“Kobani'ye selam ediyorum, Kobani'deki kardeşlerimin alnından öpüyorum” diyordu!



2016…

Pentagon gizlisi saklısı olmadan, PKK'ya açık açık silah ve mühimmat vermeye başladı.

Þimdilik en az 5.000 tır gönderdiler.

Yazıyla beş bin tır!



2017…

Barzani, Ankara'ya geldi.

Başkentimizde, tarihte ilk kez, Kürdistan bayrağı göndere çekildi.

Akp'nin başbakanı Binali bey ne dedi?

“Kürdistan parlamentosu var, başbakanı var, kendine ait bayrağı var, tanınır” dedi!



25 sene önce Ankara'da Kürtçe konuşmasına bile izin verilmeyen süklüm püklüm Barzani, artık aynı Ankara'da bayrak çeker hale gelmişti.



(Aynı Akp iktidarında… PKK tanık, TSK sanık yapıldı, Pkk'yla Oslo'da masaya oturuldu, Kandil'le müzakere yapıldı, üniformalı PKK militanları Habur'da davul zurnayla karşılandı, Apo posteri taşımak ve PKK bayrağı açmak, kanunen suç olmaktan çıkarıldı, Murat Karayılan'ın Kandil'deki basın toplantısı Anadolu Ajansı tarafından naklen yayınlandı, TSK'nın PKK'ya operasyon yapması Akp valileri tarafından engellendi, Apo'nun Akp'ye oy isteyen mektubu Anadolu Ajansı tarafından servis edildi, Osman Öcalan TRT'ye çıkarıldı.)



Ve 2019…

Trump dümdüz söyledi.

“PKK bizimle birlikte çalıştı, onlar kendi toprakları için savaşıyorlar, silah ve büyük miktarda para verdik” dedi!



Dangalak mangalak ama, seviyorum ben bu Trump'ı.

Türk milletinin nasıl tufaya getirildiği bin sayfa bile yazılsa…

Onun bu kısacık itirafı kadar net anlatılamazdı!





<


Dernière édition par murat_erpuyan le 20 Oct 2019 23:45; édité 1 fois
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 20 Oct 2019 17:23    Sujet du message: Répondre en citant

Bugunlere gelisimiz yukarida yazilmis.
Ikinci koseyazisi çok agir ama yazmis !


Citation:

Ateşkes yaparak destan yazdık!

Yılmaz Özdil - Sözcü, 19 Ekim 2019



Harekatı başlatarak zafer kazanmıştık.

Harekatı durdurarak zafer kazanmış olduk.

Þimdi sırada, geri çekilerek zafer kazanmamız var!



Asrın liderimiz “ABD bize ateşkes ilan edin diyor, asla ateşkes ilan etmeyiz” diyerek dik durmuştu.

Ertesi gün “ateşkes ilan ederek” dik durdu!



ABD heyeti gelirken “ben dimdik ayaktayım, onlarla görüşmeyeceğim, onlarla karşıtları görüşecek, ben Trump geldiği zaman konuşurum” diyerek, hepimizi gururlandırmıştı.

ABD heyeti gelince, bizzat görüştü, hatta ABD başkan yardımcısıyla masanın başında yan yana, eşit olarak oturarak, hepimizi gururlandırdı!



Dışişleri bakanımız sünnet çocukları gibi kamuflajlı üniforma giyip, kafasına özel harekat beresi takıp, fotoğrafını sosyal medyada yayınlıyor ama, kendisi polis veya asker kökenli değil.

ABD dışişleri bakanı Mike Pompeo ise, West Point Askeri Akademisi'nden mezun bir subay, bakan olmadan önce CIA başkanıydı.



Savunma bakanımız, ordu komutanlığı bile yapmadan genelkurmay başkanı yapıldı, generallik kariyerinde sadece iki yıl Tunceli var, onun dışında Ankara'dan öteye geçmedi, Abdullah Gül'ün liseden okul arkadaşı.

ABD savunma bakanı ise, Birinci Körfez Savaşı'nda vuruştu, hava indirme tugayında subaydı, CIA başkanlığı yapan Mike Pompeo'nun askeri akademiden sınıf arkadaşı.



CIA başkanı Gina Haspel, tarihteki ilk kadın CIA başkanı, aralıksız 34 yıldır teşkilatta görev yapıyor, akıcı derecede Türkçe konuşuyor, 1998-2001 yılları arasında Ankara'da görev yaptı, CIA istasyon şefinin yardımcısıydı, Türkiye'de faaliyet gösterirken çok çok önemli iki gelişme yaşandı, Kenya'da saklanan Abdullah Öcalan 15 Þubat 1999'da bize teslim edildi, sadece beş hafta sonra, 21 Mart 1999'da Fethullah Gülen ABD'ye götürüldü, birini verip, birini almışlardı.

CIA başkanı Gina Haspel, Türkiye'de bu işleri çevirirken, MİT müsteşarımız henüz muhabere astsubayıydı.



Resulayn, Cerablus, Afrin filan, sayın ahalimiz isimlerini bile yeni duyuyor, halbuki, Suriye istihbarat teşkilatının başkanı İskenderun kökenli.



Üç saatte Þam'ı alacağını düşünen sayın ahalimize, Tuva cumhuriyeti nerede diye sorsak, Allah bilir ne cevaplar gelir, halbuki, Þam'ı koruyan Rusya savunma bakanı, Türk kökenli, babası Tuva Türkü.



Beri yandan…



Putin, Leningrad Üniversitesi'nden hukuk diploması alırken, bizimki imam hatipten mezun oldu, Putin KGB'ye girdi, bizimki İETT'ye girdi, Putin yarbay rütbesiyle Doğu Almanya'da casusken, bizimki kantin asteğmeniydi, Putin KGB'nin yerini alan FSB'nin başkanı olurken, bizimki Taliban'ın dizinin dibinde fotoğraf çektiriyordu.



E, bu güç dengesiyle daha nice zaferler kazanmamız kaçınılmaz tabii!




<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 20 Oct 2019 17:29    Sujet du message: Répondre en citant

Birlik beraberlik olunmasi istenirken ve halkin gozu Suriye'deki askerlere çevrilmisken, altina kirik iskemle konan, kazandi diye Hamidiye suyuna ambargo koyan Imamoglu'ndan oç alinmak ister gibi Sirkeci ve Haydarpasa gar alanlari ogulun basinda oldugu Vakiftan ayrilarak 10bin TL sermaye ile dun kurulan sirkete verilmesine ne demeli. Bu konu ayyuka çikti ama Cigdem Toker ordu çarpisirken davet usulu ihale ile yandas etiketli sirketlere verilen 2 milyarlik ihaleleri de yaziyor.

Okuyun isterseniz :

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/cigdem-toker/milyarlik-davetlere-her-kosulda-devam-5396415/


<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 20 Oct 2019 17:36    Sujet du message: Répondre en citant

Ve Trump, Ozdil "dangalak mangalak, ama bu adami seviyorum" demis, diplomatik dilden çikip aci gerçegi paldir kuldur yuzume çarptigi için olsa gerek ki ayni dusuncedeyim.

Bir mektupki nitelemesi zor, iki arkadas arasinda samimiyetle yazilsa hadi neyse demek mumkun, ancak bu bir devletten baska bir devlete yazilan bir mektup. Eskiden savas nedeni bile olabilecek seviyesizlikte.

Ustelik "biraz kavga etsinler bakalim, sonra araya girip ayiririz" diyebilecek kadar kaba ve salakca.

Neden bunlari yazabiliyor bu kaba adam? Cunku bir tweet ile Turkiye'yi ekonomik açidan vurabilecegini rahip Brunson orneginde anladigi için. Burada da yazdim, poker oynamayin elinizdeki pis karti karsi taraf gormeden çikarin diye. Vermem lan deyip, tehditten sonra verirseniz karsi taraf zaafinizi anlar.

Emin Capa bunun nedeni gayet açik anlatmis.



<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 20 Oct 2019 23:47    Sujet du message: Répondre en citant

Bu karamsar goruntu içinde bir tebessum, gerçi o da aci bir tebessum olacak ama, mizah biraz da kendi kendinle alay etmek degil mi ?

Bana watsapp'dan geldi !




<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 20 Oct 2019 23:55    Sujet du message: Répondre en citant

Mine Sogut'un Trump'un mektubuna yaniti ise bir baska utopya, utopyalar için yasamiyor muyuz, ya da gunluk yasamdan alintiyla umut!!!

Citation:

Anonim imzalı diplomatik bir mektup

Mine Söğüt - Cumhuriyet, 18 Ekim 2019





Trump'tan Erdoğan'a mektup: Aptallık etme, gel anlaşalım, seni sonra arayacağım



Sayın tüm devlet başkanları ve cumhurbaşkanları ve krallar ve kraliçeler;

Gelin iyi bir anlaşma yapalım!

Eminim siz hepiniz;

Ve size bilinçli ya da bilinçsiz destek veren, imkân sağlayan, yolunuzu açan, işinizi kolaylaştıran, size kâh müttefik olan, kâh düşman olan sağduyu yoksunu seçmenler ve diğer devlet adamları...

Dünyadaki tüm “terör” ve “direniş” örgütü liderleri...

Askeri dehalar, strateji ve ekonomi uzmanları, toplum mühendisleri...

Savaşları çıkaranlar, pompalayanlar, sürsün diye ellerinden geleni yapanlar...

Silahları üretenler, satanlar, savaş ekonomilerinden medet umanlar...

Medyayı savaş davetiyesi olarak kullananlar...

Eğitim politikasını savaşa alet edenler...

Sosyal kültürü savaş çığırtkanlığıyla besleyenler...

Siz, hiçbiriniz bu dünyada bugün binlerce, yarın milyonlarca kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulmak istemezsiniz herhalde.

Ve biz de;

Savaşlarda ölenlerle, savaşlarda sevdiklerini yitirenlerle empati kurabilenler...

Savaşlar yüzünden göç edenlere, o göç yolunda hayatını kaybedenlere içtenlikle üzülenler...

Savaşlar yüzünden işsiz kalanlar, evsiz kalanlar, eğitim olanağı olmayanlar, sağlık hizmetlerine ulaşamayanlar için bir şeyler yapmaya çalışanlar...

Savaş yüzünden yoksullaşanların, psikolojisini kaybedenlerin sorunlarına çareler arayanlar...

Yani savaşa inanmayanlar, karşı olanlar...

Savaşı kader olarak görmeyenler...

Başka bir dünyanın ve başka bir insanın mümkün olduğu konusunda ısrar edenler...

Bunun için neler yapılabileceğini düşünenler, eylem modelleri yaratanlar...
Biz, hiçbirimiz;

Sizlerin açgözlülüğünüzün ve iktidar hırsınızın ve insanlığı, doğayı, hayatı ve ahlakı hiçe sayan politikalarınızın sonsuza kadar sürmesini ve dünyayı mahvetmesini -ki mahvediyorsunuz- istemeyiz.

Bunun bir sürü örneğini her savaştan sonra yaşadık ve hâlâ da yaşıyoruz.
Tıpkı sizden öncekiler gibi, siz de dünyayı ve insanlığı hiçe sayıyorsunuz ve bu yaptıklarınızla gurur duyuyorsunuz.

Sizin yıkıcı iktidarlarınıza rağmen biz sorunları çözmek için çok uğraşıyoruz, çünkü biliyoruz;

Savaşsız bir dünya mümkün.

Yasal silah üretiminden vazgeçmek mümkün.

Tüketim ve üretim bilincini yükseltmek mümkün.

Fırsat eşitliğinin olduğu bir düzen mümkün.

Doğaya saygı duyulan bir dünyada yaşamak mümkün.

İrk, dil, din düşmanlığının ortadan kalkması mümkün.

Cinsiyet eşitliğinin ne anlama geldiğini kavramış ortak bir kültür mümkün.

Hayvan haklarını, insan haklarını, kadın haklarını, engelli haklarını, çocuk haklarını artık savunmak zorunda kalmayacağımız bir düzen mümkün.
Düşünce özgürlüğünün sınırsız olduğu bir hayat mümkün.

Her türlü şiddetin herkes için ortak bir “ayıp” sayıldığı bir ahlak mümkün.

Kötücül enerjilerinizle siz aslen imkânsız olan bir cehennemi yaratıyorsunuz ve mümkün olan bir cenneti o toz duman içinde görünmez kılıyorsunuz.
Dünyayı hayal kırıklığına uğratmayın.

Aranızda harika bir anlaşma yapın.

Para hırsınızı, iktidar tutkunuzu, milliyetçi zaaflarınızı ve şiddete olan sarsılmaz inancınızı elbirliğiyle usulca yere bırakın;

Þimdiye kadar inandığınız şeylerden vazgeçip inanmadığınız şeylere, barışa, tüm canlıların yaşam hakkına, doğanın gücüne ve dokunulmazlığına, özgürlüğe ve eşitliğe inanmaya şu an itibarıyla başlayın.

Eğer bu işi doğru ve insani bir şekilde hızla yaparsanız tarih sizi iyi yazar.
Yok, yapmayız derseniz, tarih sizi sonsuza dek şeytan olarak anar.

Sert adamı oynamayın.

Aptallık etmeyin.

Sizi sonra arayacağız.





<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 20 Oct 2019 23:57    Sujet du message: Répondre en citant

Ve dosyanin konusuna donelim Soner'in bir kose yazisi ile, ikiyuzlulukleri, bencillikleri, insan haklari filan deyip isine geldigi gibi davrananlarin maskesini indirmeye yarasin diye, daha derin dusunelim diye...
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 21 Oct 2019 1:20    Sujet du message: Répondre en citant

Emin Capa'nin soylediklerinin bir kismini ben de bu forumlarda vurgulamistim...






<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2993
Localisation: Paris

MessagePosté le: 23 Oct 2019 11:50    Sujet du message: Répondre en citant

Rusya ve Turkiye anlasti harekat durdu...

Dunya lideri Reis Erdogan istedigi bolgeyi kurdu. Zafer mi ?

Soralim sonuç ne ?

Yillar once cumayi Sam'da kilmak uzere yola çikanlar yolda kaldilar. Rusya Esad'in devrilmesini engelledi. Putin satranç oyunu misali bir bir taslari oynatti.

Son operasyonla Esad'in ekmegine yag suruldu. Turkiye Bati'da dislandi, Rusya'ya daha bir bagimli hale geldi. Rusya açikladiki Turk ordusunun Suriye sinirlari içinde bulunmasi Esad'in kabulu diye.

Turkiye için sonuç baslangiç noktasina donus, ama donerken de kaybedilenler çabasi...

...
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page 1, 2  Suivante
Page 1 sur 2

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.