569 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 569
Membre(s) : 0
Total :569

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 2 jours
murat_erpuyan : 2 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Ä°slam Cumhuriyeti -Hasan UYSAL
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

Ä°slam Cumhuriyeti -Hasan UYSAL

 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
Salih_Bozok
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 25 Nov 2006
Messages: 1441

MessagePosté le: 24 Sep 2007 9:21    Sujet du message: Ä°slam Cumhuriyeti -Hasan UYSAL Répondre en citant

Hasan UYSAL
hasanuysa@gmail.com
Ä°slam Cumhuriyeti (1)


ANKARA- Dünya’da, nüfusunun yarısından çoÄŸu Müslüman olan ülkelerin sayısı 59. Bunlara Bosna-Hersek, Arnavutluk, Azerbaycan, Türkmenistan, vs. ülkeler de dahil. Bu ülkelerden 20’sini gördüm. Gördüğüm tek ortak nokta ilkellik, pislik, cehalet, yoksulluk ve yolsuzluk. Büyük bölümü emperyalizmin kıskacında. Yöneticileri satılmış… Gelir dağılımı inanılmaz bozuk. İçlerinde, gönül rahatlığı ile yaÅŸamak isteyeceÄŸiniz, geliÅŸmiÅŸ, uygar, demokratik, temiz tek bir ülke yok. Onlardan farklı tek Ä°slam ülkesi Türkiye.

Bu ülkeleri üst üste görmeseydim, yani belirli aralıklarla görseydim, sanırım Ä°slam Ãœlkeleri ile ilgili kesin bir görüşüm oluÅŸmayacaktı. O zaman ÅŸu soru aklıma gelmiÅŸti. Ya “Ä°slamiyet girdiÄŸi yeri bu hale çeviriyor” ya da “Ä°slamiyet’i bu tür insanlar seçiyor!”

Gördüğüm Ä°slam Ãœlkeleri arasında en fecaat yer Afganistan’dı. Gerilik, gericilik, ilkellik ve pislik; buna cehalet, düşmanlıklar ve yoksulluÄŸu da ekleyin. Bu anlamda hayali bir ülke yaratıp, bilim-kurgu film çevirseniz; Afganistan’daki rezillikleri yakalayamazsınız.

OkuduÄŸum, dinlediÄŸim Türkiye Cumhuriyeti'nin baÅŸlangıcı o kadar çok Afganistan’a benziyor ki. Osmanlı’nın yıkıntıları üzerine kurulu, Osmanlı’nın sürekli aÅŸağıladığı, cahil bıraktığı, dışladığı Anadolu halkı tarafından kurulan Cumhuriyet’in ilk yıllarını anlamak için Afganistan’ın bugünkü halini görmelisiniz.

Ama ortaya bir adam çıkıyor. Mustafa Kemal’dir adı. ArkadaÅŸlarıyla kolları sıvıyor. Ardında mucizevi bir KurtuluÅŸ Savaşı kahramanlığı var. Yoksul, cahil, geri, sürekli aÅŸağılanmış, yobazlaÅŸtırılmış Anadolu halkını bu durumdan kurtarmak, kurduÄŸu cumhuriyeti yükseltmektir amacı. Sarsıcı devrimler birbiri ardına geliyor. Sarsıcı diyorum bilerek, varsın dünyadan habersiz, o dönemki koÅŸullardan, Anadolu halkının kıvamından habersizler bunları küçümsesin… Ä°nsanını, toplumunu dönüştürmek, geliÅŸtirmek, uygarlığı yakalamaktır amacı. Tüm bunlar halk için, halka raÄŸmen yapılıyor. Dilden harfe, ÅŸapkadan kıyafete, eÄŸitimden sanayiye, kültüre, hukuÄŸa birçok ÅŸey radikal biçimde deÄŸiÅŸmeye baÅŸlıyor. Oysa yanında akıl verecek, katkı verecek; bırakın onu sohbetinden tat alacağı insan sayısı bile o kadar az ki. Ve bu adam bunları 40’lı yaÅŸlarında yapıyor.

Ä°lginçtir, Afganistan’ın o dönem kudretli kralı Amanullah Han etkileniyor Atatürk’ün yaptıklarından, kısa sürede elde edilen baÅŸarılardan. Ä°lkel Ä°slam ülkeleri arasında Türkiye Cumhuriyeti yıldız gibi parlamaya baÅŸlamıştır çünkü. Atatürk’ün daveti üzerine geliyor Türkiye’ye. Soruyor, araÅŸtırıyor, öğreniyor. Kararlıdır aynı ÅŸeyleri Afganistan’da denemeye. Kısa sürede sonuç almak için, genç ve yoksul cumhuriyetin okullarında, Afgan gençlerinin de eÄŸitilmesi istiyor. Ä°lkel medreselerin yerini ziraat mektepleri, köy enstitüleri almıştır çünkü. Ve kudretli kral Amanullah Han, ilk denemelerinin başında Afgan halkının isyanı yüzünden hem koltuÄŸundan hem de yerinden yurdundan oluyor. SoluÄŸu Roma’da alıyor.

Alın size benzer ülkelerde, benzer koşullarda, devrim yapmaya kalkan iki yönetici. Aradaki fark bu kadar açık!

***

Aslında bu tür bir yazıyı ve bu konudaki görüşlerimi ilk kez yazıyorum. Niye mi? Ä°nsanların inançları, onların kırmızı çizgisidir. O kırmızı çizgiye girmeye kimsenin hakkı yoktur da ondan. Ä°nançlara saygısızlık edemezsiniz, inançları ile alay edemezsiniz, aÅŸağılayamazsınız. Konu Ä°slam ülkeleri olduÄŸu için, bilmeden, istemeyerek; inançlı insanları kırmaktan ürkerim. Ama bildiklerimi, gördüklerimi de paylaÅŸmak boynumuz borcu. PaylaÅŸmayı sürdürelim o halde…

Mustafa Kemal düşündüklerini bir bir yaÅŸama geçirmeyi sürdürecektir. Ortada, geleceÄŸi parlak, saygın, sürekli geliÅŸen, ilerleyen bir genç cumhuriyet vardır. Kısa sürede, kendisinden ilerde olan komÅŸularını aÅŸmaya baÅŸlamış, eÄŸitim, sanat, sanayi, saÄŸlık ve tarım baÅŸta olmak üzere çaÄŸdaÅŸlaÅŸma yolunu tutmuÅŸ bir cumhuriyet. 57 gibi gencecik bir yaÅŸta, bu dünyadan ayrılıncaya kadar sürer bu mücadele. Olmayan bir ulustan ulus, yoksul Anadolu’dan bir çaÄŸdaÅŸ devlet yaratmıştır. Onlarca gerici isyan, ayaklanma pıtrak gibi patlamıştır o dönemde oysa, üstelik emperyalizmin kucağında. Hepsi bastırılmış, her ÅŸey rayına sokulmuÅŸtur. Onun için Türkiye diÄŸer Ä°slam ülkelerinden farklıdır. Bu o adamın, M. Kemal’in eseridir ve bu inanılması güç bir mucizedir.

***

Mustafa Kemal’in yaptıkları gerçekten devrimdir, hem de çok büyük devrim. Hatta gerçekleÅŸtirilen KurtuluÅŸ Savaşı’ndan bile büyük bir olay… Çünkü devrimler, yapıldığı koÅŸullara göre önem kazanır. Ancak devrimlerin sürekliliÄŸi de esastır. Devrimlerin sürekliliÄŸi ise, yapılan devrimlerin olduÄŸu gibi korunması deÄŸil, o yolda yeni atılımların, yeni devrimlerin yapılması, yeni adımların atılması ile mümkündür. Oysa Türkiye bunu yapmamış, bunu becerememiÅŸtir!

Atatürk’ün ölümünün ardından, baÅŸta en yakın arkadaşı Ä°smet Ä°nönü dahil, Atatürk’e ihanet edilmiÅŸtir. Bırakın yeni devrimleri, kazanımlar bir bir harcanmış, taviz üzerine tavizler verilmiÅŸ; “gardırop Atatürkçülüğü” deyimi bunun için çıkmıştır. Sonuçta Türkiye hızla baÅŸladığı noktaya dönmeye yüz tutmuÅŸtur. 2007 yılına gelindiÄŸinde yaÅŸanan budur!

Peki ne yapmalı? Kafası çalışan, dincilik/ırkçılık/liboÅŸluk gibi sapkınlıklara düşmemiÅŸ insanlar hemen her bir köşede “ne yapmalıyızı” konuÅŸuyor. Ben de bu konudaki görüşlerimi sizlerle paylaÅŸmak istiyorum:

YaÅŸamımda birçok ÅŸeyi Aziz Nesin’den öğrendim inanın. Onu tanımış olmak, onunla konuÅŸup tartışmak ne büyük onur.

Halk müziÄŸi denilen ÅŸeyden oldum olası hoÅŸlanmadım. Davul zurna sesi duydum mu tüylerim diken diken olur. Ama halkın müziÄŸi sevilmez mi? O yüzden hiç aÄŸzımı da açmamış, aleyhte bir ÅŸey söylememiÅŸtim. Ä°lk kez açıktan açığa buna karşı çıkan insan olarak Aziz Nesin’i görmüştüm. Zorla çaÄŸrıldığı gecede kafası ÅŸiÅŸmiÅŸti. “KardeÅŸim” dedi, “beni niye böyle bir ÅŸeye çağırdınız? Bunla ne eÄŸlence olur ne gece! Bu müzik mi ÅŸimdi?” demiÅŸti. Ardından da eklemiÅŸti:

“Bu canı yanan, yakınını yitiren, felakete uÄŸrayan ya da neÅŸelenen gariban halkın yaptığı bir ÅŸey. Ama ilkel. O ilkellikle bağırıyor. Sanatçı dediÄŸin adam, halkın bu bağırtısını alır, dinlenebilecek bir ezgi haline getirir. 100 yıl önce garibanın yaptığını aynen yapmak ne sanattır, ne de müzik”

Evet aynen böyle demişti. Bir süre sonra, dünyanın her yerinde onlarca yıllardır dinlenen klasik Batı müziğinin de, ünlü besteciler tarafından, sokak ezgilerinden alınarak geliştirildiğini öğrenecektim.

Ve Aziz Nesin’den öğrendiÄŸim bir baÅŸka ÅŸey de ÅŸu oldu. Kendisine soru soran bir gazeteciye aynen şöyle diyecekti:

“Ben tabii ki halkımı seviyorum ama hiç beÄŸenmiyorum. Onun içindir ki halkımı beÄŸenilecek hale gelmesi için uÄŸraşıyorum.”

Evet anahtar cümle buydu. Halkı sevmek başka, beğenmek başka. Halkını seven, onların beğenilecek insanlar haline gelebilmesi için uğraş verir. Halk goygoyculuğu, kuyrukçuluğu ya da yalakalığı yapanlar; tersine halkın düşmanlarıdır. Ortalama 3.5 yıl okul yüzü gören, okumaya günde ortalama 13 saniye ayıran, kendi hakkını aramak yerine başkasının hakkına el koymak için büyük iştaha sahip, eğleniyorum diye havaya ateş açan, yere tüküren, burnunu karıştıran, giderek yobazlaşan, karısını döven, şiddetle her şeyi çözeceğine inanan, dünyayı ırk-tarikat, hemşeri ya da cinsiyet penceresinden bakan, davranışını bir çuval kömüre ya da bir avuç bakliyata satan, cehaletiyle salaklaştıkça kurnazlaşan insanların nesini beğeneyim?

Bu anlamda popülizm alçaklıktır, topluma ihanettir. Benim kuÅŸağım insanlar iyi bilir, yoksul, itilmiÅŸ insanlar için gecekondulardaki çalışmayı. Cebindeki üç kuruÅŸ parayı da onlarla paylaşırlardı. Hastalık, yokluk, iÅŸsizlik; onlarla yatıp kalkarlardı. Yoksul bölgeler onun için solcuydu, polisler onun için o bölgelerden çıkmaz, o insanların ensesinde boza piÅŸirirdi. Aralarında onlarca polis ajanı onun için yerleÅŸtirilmiÅŸti. 12 Eylül geldi, silindir gibi geçti solun üzerinden. Ne oldu o yoksul semtler. “Gidin görün” diyemem, çünkü giremezsiniz. O “geçici solcu” bölgenin insanları ÅŸimdi ya dinci, ya Türkçü ya da Kürtçü! Ama büyük bölümü esrar- kadın satıcısı ya da kaçakçı! Polis bile giremiyor çoÄŸuna, hoÅŸ gönüllü de deÄŸiller ya! Bu cahil bırakılmış, yoksul insanları kim doyurursa onların yanındalar. Bu kadar basit! Melih Gökçek gibiler, o dönemler o mahallelerin yanından geçemezken ÅŸimdi onların efendisi! O mahalleleri yeniden yandaÅŸ yapmanın yolu da artık belli. Onlar bir torba kömür veriyorsa sen iki torba vereceksin. Onlar ceplerine 250 lira koyuyorsa sen 500 lira vereceksin. Böyle bir ÅŸeye ne gücümüz ne de eÄŸilimimiz varsa ne yapmalıyız? Geriye tek bir yol kalıyor, o insanların insanca eÄŸitim almasının, insanca çalışmasının ve insanca yaÅŸamasının yolunu bulmak. Ä°lkel insanlar gibi yaÅŸamalarının, düşünmelerinin önüne geçmek!

***

Birkaç gün önce masada konuÅŸuyorduk. Ä°lk kez hâlâ CHP’yi savunan birisi de masadaydı. Ona uzaydan gelmiÅŸ gibi bakıyorduk ki sinirlendim:

“Cumhuriyet’in ve CHP’nin kurucusu Atatürk, bugün CHP’ye üye olsa delege bile seçilemez. CHP ile birlikte Atatürk’ü aÄŸzına alamazsın!”

Evet böyle düşünüyorum. CHP sadece bir markadır artık. Ama Baykal ve küçük Baykalların elinde deÄŸeri sıfırlanmış, konuÅŸmalarda adının anılması bile gerekmeyen bir CHP. Ãœlkenin önünde bir bela gibi duran CHP’nin aşılması, yeni, farklı bir oluÅŸumun meydana getirilmesi o kadar gerekli ki.

Yalnız CHP’mi; sendikalar, odalar, örgütler. Hepsinin başında birer küçük Baykal. Sizin her dediÄŸinize “evet” diyen, ama iÅŸgal ettiÄŸi makamı terk etmeye asla yanaÅŸmayan Küçük Baykallar…

Aslında bu konuda yazılabilecek onlarca ÅŸey var. AKP hükümeti, meclisi ve Çankaya’yı aldı ya. Herkesi sardı bir telaÅŸ. Ne yapacağız? Ya ÅŸeriat gelirse?

Size önce iyi sonra kötü bir haber vereyim. AKP şeriatı getirecek parti değil. Rahat olun. Alın bu iyi haber.

Ama AKP’ye karşı radikal Ä°slamcıların muhalefeti giderek güçlenecek. Þeriatı onlar getirecek. Yarın bu iki partinin arasında kalıp, “aman ÅŸeriat gelmesin” diye AKP için çalışma yaparken bulursanız kendinizi sakın ÅŸaşırmayın! AKP gelmesin diye CHP’ye de böyle sarıldınız ya! Ne oldu sonuç?

Bu konuda yazacaklarımız bitmedi. Kalanı da 2. bölümde.

Islam Cumhuriyeti (2)


ANKARA- Kutup ayısı, yapışmış oğlunun elinden yürüyorlar buzların üstünde.

- Baba, senin baban da kutup ayısı mıydı?

- Tabii ki… diyor baba. Biraz ilerliyorlar. OÄŸlan yeniden soruyor:

- Peki babanın babası da mı kutup ayısıydı?

Baba sinirlenmeye başlıyor yavaştan. Yine de sakin yanıt veriyor.

- Tabii ki… BaÅŸka ne olabilir ki?

- Ya annemin babası?

- O da kutup ayısıydı, derken dişlerini gıcırdatıyor baba ayı. Benim de, ananın da; anası, babası, dedeleri, teyzeleri, dayıları, amcaları hep kutup ayısıydı! Nereden çıktı bu aptal sorular?

Küçük kutup ayısı üzgün bir sesle yanıtlıyor, sinirlenen babasını:

- Peki ben neden üşüyorum o halde?

Sizleri bilmem ama, ben de kendimi bu yavru kutup ayısı gibi görüyorum. Rahmetli babam yaşasaydı sorardım:

- Baba biz daha önceden de Türkiye’de mi oturuyorduk?

- Evet oÄŸlum, derdi babam.

- Peki bizim gibi oturanlar gitti mi Türkiye’den?

- Hayır oğlum?

- Peki ÅŸimdikiler kim?

***

Çok iyi biliyoruz ki, Cumhuriyet’in kuruluÅŸundan beri, “irtica” diye nitelendirdiÄŸimiz, geriye dönüş çabaları sürüyor. Kimi zaman Arap, kimi zaman Ä°ran ama en çok Ä°ngiliz ve ABD patentli destekler, gericilerin, ÅŸeriat özlemcilerinin, Osmanlı hayranlarının arkasında oldu hep. Yabancı sermaye kucağındaki bu gerici güruhun yönlendirilmesi, güçlendirilmesi, kazanımlar elde etmesi çok da zor olmadı. Gelinen noktanın ilk sorumlusu, demokrasiyi frenleyen, zart zurt müdahalelerle rejimi yalamalaÅŸtıran, gardrop Atatürkçülüğünün gerçek sahibi tabii ki ordu. Hep ordu güdümünde hareket eden, siyaseti halk kuyrukçuluÄŸu yaparak sürdüren siyasetçiler. Okuldan çok cami açar, öğretmenden çok imam yetiÅŸtirirseniz sonu ne olur? Ä°lk yazımızda söz ettik. Yoksul, cahil, itilmiÅŸ, silik, yobazlaÅŸmış Anadolu halkıyla kuruldu Cumhuriyet. Þimdi aslımıza dönüyoruz yavaÅŸ yavaÅŸ. 12 Eylül darbesiyle genetiÄŸi oynanan halk böyle istiyor çünkü (Ä°lgilenenlere ‘Besleme Þeriatçılar’ yazımızı öneririm). Ve 12 Eylül ile birlikte Türkiye’ye CIA tarafından ithal edilen Türk-Ä°slam sentezi yutturmacası iÅŸte geldiÄŸimiz noktanın sonucu.

Halk hırsızı, çalıp çırpanı seviyor. Var mı itirazı olan?

Yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık ulusal hasletlerimiz arasına girdi mi girmedi mi?

Eline fırsat geçen de aynı şeyleri yapıyor mu?

Bu karakterdeki insanlarla ne kadar yaşarsınız, nereye kadar yaşarsınız?

Okumaya günde ortalama sadece 13 saniye ayıran bir toplumda, ortalama sadece 3.5 yıl eğitim gören insanlarla ne yapabilirsiniz? Cehaleti nedeniyle, doğuştan elde ettiği Türklükle Türkçülük, Kürtlükle Kürtçülük, Müslümanlıkla dincilik, Alevilikle Alevicilik yapan ya da hemşericilik oynayanlarla nereye gidebilirsiniz? Hangi konuda neyi tartışır, hangi konuda anlaşabilirsiniz? Konuşurken ortak konu ne bulabilirsiniz?

Oyun o kadar açık ki… Amaç yalnız din devleti olmak deÄŸil, padiÅŸahlığa da geri dönmek. Anadolu halkını aÅŸağılayan, onlara “bi idrak” diyerek hakaret eden Osmanlıyı atası sanan milyonlar oluÅŸturuldu bu ülkede. PadiÅŸah da hazır. CIA tarafından yönlendirilen, korunan, desteklenen, Humeyni taklitçisi Fethullah sırasını bekliyor, havaalanında kendisini karşılamaya hazır 5 milyon kiÅŸi oluÅŸturuluncaya kadar. Her yıl binlerce yoksul çocuk, CIA parasıyla nur evlerinde bunun için eÄŸitiliyor çünkü.

***

AKP iki dönemdir seçim kazanıyor bu ülkede ve giderek artan oy oranıyla. Gelmiş geçmiş en satılmış insanların ele geçirdiği medya, devletin olanaklarıyla satın alınmış durumda. Olumsuzlukları, yaşadığımız felaketleri onlardan okumayı boşuna beklersiniz. Örneğin AKP sağlıkta devrim yapmış medyanın ağzına bakarsanız. Oysa ülkede sağlık çöküyor, hem de büyük hızla. Yarım asırda düzeltemezsiniz verdikleri hasarı. Gidin bir acil ya da yoğun bakım kapısında bekleyin iki saat de fecaati görün gözlerinizle.

O saÄŸlık rakamları, bunlarda ekonomi… 2003 sonrası tüm dünya piyasaları rekorlar kırarken Türkiye ’elinde ne varsa satan tek ülke’ durumunda. Türkiye ile aynı kategoride olan ülkelerin hiçbiri bu kadar kamu ve özel sektör varlığını yabancı sermayeye teslim edip, bütçe açığını kapatmak zorunda kalmadı. Bu açıdan deÄŸerlendirilince var olan yapının ülkeyi nasıl yoksullaÅŸtırdığı bu kadar açıkken, hangi ekonomik baÅŸarıdan söz edilebilir? Hele 80 yılda yapılandan fazla iç ve dış borç alınmış, her ÅŸeyimiz ipotek altına sokulmuÅŸsa…

Sıkılacaksınız belki ama biraz daha rakam verelim mi?

BM raporuna göre kitap okuma oranının yüzde 4,5 olduÄŸu Türkiye'de yılda 23 milyon adet kitap basılırken, Japonya’da 4 milyar 200 milyon adet kitap basılıyor. Bir yılda, ders kitapları hariç Amerika’da 72.000, Almanya’da 65.000, Brezilya’da 13.000, Türkiye’de ise 6.031 kitap yayımlanıyor.

7 milyon nüfuslu Azerbaycan’da kitaplar 100.000 tirajla basılırken, 75 milyon nüfuslu Türkiye’de bu rakam 2500 civarında. AB ülkelerinde yıllık kitap harcaması 500 dolarken Türkiye’de 2 dolar.

Halk Kütüphaneleri Dernekleri Bildirgesi'nde yer alan, Türkiye ve yakın nüfusa sahip AB üyesi ülkelerin verilerine göre, Almanya'da 11 bin 332, Fransa'da 4 bin 8, Ä°spanya'da 5 bin 209, Türkiye'de ise 1433 kütüphane var. Türkiye’deki 1433 kütüphanenin 267’si kapalı, yalnızca 400’ü kütüphane standardını taşıyor.

İngiltere'de, ortalama bir gazete olan günlük The Sun gazetesi Türkiye'deki gazetelerin toplam tirajı kadar satıyor.

Türkiye’deki gazete okurlarının yüzde 85’i yalnızca spor ve magazin sayfalarıyla ilgileniyor. HoÅŸ diÄŸer haberlerle ilgilense ne olacak ki, sanki Türkiye’de gazete çıkıyor!

Ramazan ayındayız. Bir bakın çevrenize… Giderek kapanan, daha çok kapanan kadınlar… Dün kapanmıyordu bugün kapanıyor. Yarın bunlara yenileri eklenecek. Oruç tutanların sayısı da öyle… YoksullaÅŸtırılan, cehaletin pençesinde kıvranan milyonlarca insan oruç ve bunların 10 milyonuna her gün çadırlarda iftar yemeÄŸi dağıtılıyor. Evet 10 milyona… Arayın devlet dairelerini, telefona bile çıkmıyorlar artık. Malum Ramazan, malum Müslüman kardeÅŸlerimiz oruçlu; kim bakar iÅŸe? Memur oruç, devlet izinde! Bu da Ä°slam rehavetinin bir parçası olsa gerek…

***

Ä°lk yazımızda söz etmiÅŸtim, 20 Ä°slam ülkesi gördüğümü. Bunlardan birisi de Ä°ran idi. Ä°ran Türkiye’den çok daha geri deÄŸildi inanın. Rejimi en azından bizdekinden daha berbat deÄŸildi. Þah yönetimi de, bizdekinden daha baskıcı deÄŸildi en azından. SSCB’nin yıkılması için Ä°slamcılara gereksinim duyan ABD düğmeye bastı ve ilk aÅŸamada ılımlı Ä°slamcılar ardından Humeyni denilen adam geldi yönetime. Türkiye’de onlarca sosyolog, siyasetçi, uluslar arası politika uzmanı önce “Ä°ran’da asla Ä°slam devleti olmaz” dediler, ardından da “çok yaÅŸamaz” dediler. Tam tersi oldu. Bugün Türkiye 25 yıl öncesinden de geri. Cahil sayısı daha fazla, yoksul sayısı da… Tarikatlar koalisyonu olarak iktidara taşınan AKP’nin en büyük koalisyon ortağı ise Fetullah. CIA kucağındaki Fetullah yönlendiriyor birçok adımı. Polis, yargı, eÄŸitim ve bürokrasi de hızla sayıları artıyor.
Oy, seçim meçim hikâye… Demokrasi ise tam bir kandırmaca. Bunca cehalet, bunca yoksulluk dururken ne demokrasisi? 7 dil bilen adamla adını söylemeyeninin oyu bir… Adını söyleyemeyenin sayısı 30 milyonu bulmuÅŸ, dil bilenin sayısı daha 250 bin deÄŸil…

Çaresiziz sonuçta…

AKP olmasın da kim olsun? Siyaseten içi boÅŸ, ticari partiler mi alternatif…

Anayasa değişiyor. Nasıl karşı çıkarız? Elimizdeki Anayasa çok mu halt? Yere çarpılası Evren Anayasası. Emir komuta zincirinde, hukuk hokkabazlarına hazırlattırılan, silah zoruyla kabul ettirilen Anayasayı savunacak halimiz mi var?

YÖK’ü kaldırıyorlarmış. Var mı YÖK’ü savunacak bir aklı evvel? Ãœniversiteleri yüksek liselere dönüştüren, gecekondu üniversitelerin sorumlusu, adını söylerken zorlanan sarkık bıyıklılıları profesör yapan YÖK’ü mü savunacağız?

Yoksa yoksa, Atatürkçülük adına Atatürk’ü yok eden, darbeleriyle ülkeyi bu hale getiren, ülkenin solunu, en iyi yetiÅŸmiÅŸ insanlarını doÄŸrayan Ordu’yu mu savunalım?

Fazla örneÄŸe gerek yok. AKP’nin deÄŸiÅŸtirmeye çalıştığı her ÅŸey zaten berbat. Buna uyduruk laiklik de dahil. Bu ülke ne zaman laik, demokratik, hukuk devleti oldu ki? Demokrasisi de, hukuk, eÄŸitim ve laik sistemi de sahte, bir kandırmacadan ibaret…

Seçim sistemi de, siyasi partileri de, siyasi partiler yasası da en az Anayasa kadar dandik değil mi? Nesini savunacağız ki bunların? RTE yerine tanrı saklasın Mehmet Ağar ya da Baykal gelseydi daha mı az kötü olur sanırsınız? İşte tüm çaresizliğimiz de burada.

***

Üniversite personeli ile sık tartışırız. Derler ki;

“Böyle ÅŸey olur mu? En çok oy alan 5 kiÅŸi YÖK’e bildiriliyor. YÖK bunların sayısını 3’ü düşürüp ikisini eliyor. Bu üç kiÅŸiden birini ise CumhurbaÅŸkanı seçiyor. 5 kiÅŸi arasında en az oy alan Rektör seçilebiliyor. Böyle saçmalık olur mu, bu asla demokratik deÄŸil!”

- Peki ne olmalı?

“En çok oy alan Rektör olmalı!”

Asla katılmam bu görüşe… Tabii ki en çok oy alan rektör olmalı. Ama ne zaman? Ãœniversiteler üniversite olduÄŸu zaman! 27 yıldır it-kopuk doldurulmuÅŸ üniversitelerde, demokrasi soytarılığı adı altında seçim yapılacak ve it- kopuÄŸun rektörü seçilecek. Tabii ki hayır! Ãœniversitelerin önünden bile geçmesi olanaksız adamlar atılacak, üniversite temizlenecek sonra seçim yapılacak. En çok oy alan tabii ki rektör olacak. O zaman YÖK cumhurbaÅŸkanı kim oluyor ki!

Türkiye için de bunlar geçerli. En çok oy alan iktidar! Demokratik olan buymuÅŸ. Hadi canım sende… Medya bombardımanı ardında, trilyonlar cebinde, devlet olanakları elinde, halk çeÅŸitli afyonlar kanalıyla cahilleÅŸtirilip uyutulmuÅŸ, yoksullar dilencileÅŸtirilerek oylar cebe konulmuÅŸ… Buna seçim deÄŸil olsa olsa sirk gösterisi denir. EÅŸit koÅŸullar yoksa nasıl seçim yaparsınız? Bir avuç kömürü ‘oy’undan deÄŸerli bilen insanlar oluÅŸmuÅŸsa onlara nasıl seçmen dersiniz? Ve bunların oyuyla gelenlere nasıl iktidar dersiniz? Hele çoÄŸunluÄŸu hırsızlık-uÄŸursuzluk nedeniyle yargılanmayı beklerken….

Yapılacak ÅŸeyler artık sınırlı. Sarıldık, böyle giderse yakında da sarmalanacağız. Hiç olmazsa, birey olarak okuyun, öğrenin ve sorgulayın. Önce kendinizden baÅŸlayın. Düşman bile olsanız okuyun. Ya da, namaz, abdest, oruç için antrenmanlara baÅŸlayın…
_________________
« Le faux courage attend les grandes occasions... Le courage véritable consiste chaque jour à vaincre les petits ennemis. »
[ Paul Nizan ]
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11194
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 24 Sep 2007 14:40    Sujet du message: Répondre en citant

Kimdir bu Hasan Uysal ?

Detaylarda ayrissamda ozde aci gerçeklerin bir kez daha çiplakligiyla ortaya koymus...

Yapilacaklar da sinirli diye bitirmis. Karamsarlik umutsuzluga donusmese...

Cimbizla çekilmis bir paragraf Salih Bozok'a itaf olunur :

Yoksa yoksa, Atatürkçülük adýna Atatürk’ü yok eden, darbeleriyle ülkeyi bu hale getiren, ülkenin solunu, en iyi yetiþmiþ insanlarýný doðrayan Ordu’yu mu savunalým?
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Salih_Bozok
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 25 Nov 2006
Messages: 1441

MessagePosté le: 24 Sep 2007 15:35    Sujet du message: Répondre en citant

Ha ..ha...Murat'tan böyle bir cevap alacagima o kadar emindim ki....eger bu cevap gecikse bu alintiyi kerpetenle ben gündeme getirecektim....
Daha anlasilir harflerle sunu demis :

Yoksa yoksa, Atatürkçülük adına Atatürk’ü yok eden, darbeleriyle ülkeyi bu hale getiren, ülkenin solunu, en iyi yetiÅŸmiÅŸ insanlarını doÄŸrayan Ordu’yu mu savunalım?

1- ayrintilarda ben de % 100 hemfikir degilim ama, 1980 cuntasiyla hemfikir olmasam bile, Evren'in Cankaya'sini türbanli Cankaya'ya tercih ederim.
Evren'in tipi bence Gül'e göre daha kabul edilebilir..
Daha önce de belirttim..ben "délit de faciès" taraftariyim..Yani tipsizlikten hüküm veririm. "Mort aux affreux"!

2- Ulkenin solu: pof pof..solu da sagi da bir suru dangalakla dolu...
O dangalaklar yüzunden bu güne geldik. Su an gelsin ordu, %100 degil % 2000 tercihimdir. En azindan Comparsita seviyor Yasar pasa, oburleri gibi siktiri boktan arabesk zevkleri yok!

3- en iyisi beni getirsinler TAM YETKI ile, görürsünüz o zaman DOGRAMA nasil olur! 3 kusak temiz rahat eder gelecek kusaklardan "kurtulanlar"!
Orani %65'den asagi olmamak üzere "lüzumsuz vatandaslar"dan kurtulursunuz . Milletvekili, bakan maasi ve emekliligi gibi bir sorun olmaz....Halihazirdakiler, emekliler dahil pfft olacagi için bütçede baska seylere yol acilir. Bu %65'in yerine Azerbaycan vs gibi yerlerden yüksek kültürlüler getirilir. Onlari "uygun" ucretlerle istihdam edip isgucunun kalitesini arttirarak maliyeti de dusurulur. Daha onceki aliskanliklari (SSCB) nedeniyle oyle herseye itiraz falan da edilemiyecegini bilirler.
Istanbul nufusu yeniden 2-3 milyonlara indirilir (PolPot abimizden ogrendik zamaninda..) Hepimize, yani geride kalanlara yer acilir nefes aliriz...

Bu tip bir programdan da ancak salaklar ve elbette luzumsuzlar rahatsiz olur.;

"Lüzumsuz Vatandas" : 20'ci yy sonlarinda, yani fi tarihinde o zaman dekan olan GS'li bir arkadasla Beyazit'ta Ist Universitesi proflar evinde nefis bir oglen yemegi yerken, o zamanin dincileri, her Cuma oldugu gibi meydanda numayis yapiyordu, turban konusunda. Biz de kahvelerimizi içerken seyreylerdik. Polis hoparlörleri "luzumsuz vatandaslar meydani terketsin!" dedi ve ardindan rambolar bu sakalli cemaata karsi saldiriya geçti. Onlari surukluyerek meydani bosalttilar. her yeri duman kapladi. Biz bile zor terkettik mekani. Tipimiz (lüzumlu suretimiz yâni..)sayesinde meydanin kenarindan dolanip Sultanahmet'e ulastik.

NOT :

Citation:
O dangalaklar yüzunden bu güne geldik.


Forumca sakincasi yoksa soldaki o dangalaklardan bir kesiminin kendimce düzenlenmis bir listesini de ekte sunabilirim..ne dersin??
Simdi hepsi AKP'nin g..'ünü, hatta belki de baska yerlerini de yaliyor.
_________________
« Le faux courage attend les grandes occasions... Le courage véritable consiste chaque jour à vaincre les petits ennemis. »
[ Paul Nizan ]
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11194
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 24 Sep 2007 17:20    Sujet du message: Répondre en citant

"humour noir"i acilen durduralim... Baska ihsan istemem...
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Isis
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 11 Avr 2006
Messages: 1024
Localisation: Un jardin sur le Nil.....

MessagePosté le: 24 Sep 2007 18:27    Sujet du message: Répondre en citant

Dikkat ve ilgiyle okudum bu yazilari. Cok gercekci 'ce yazmis herseyi.......

Bende Kimmis bu Hasan Uysal diye dusundum, ve bunlari buldum: http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=hasan+uysal

"ankaralı , fötr şapkalı , mülkiyeliler birliği ne heykelinin yapılmasının haklı bir is olacagi gazeteci, metin yazarı...

kendisini soyle tanımladıgı da olmustur:

"bakın ben gazeteciyim. 23 yıllık gazeteciyim. yaklaşık 10 yılı cumhuriyet’te olmak üzere 7 gazete ve ajansta çalıştım, 3’ü oyun olan 14 kitabım var, bine yakın makalem çıktı yurtiçi ve yurtdışında yayınlanan çeÅŸitli dergi ve gazetelerde. 40’ın üzerinde yılın gazetecisi ödülü almış ve artık gerçekten gazeteci olduÄŸum için gazetecilik yapmayan birisiyim."

eylul ayından itibaren yakın dogu üniversitesinde ders vermeye baslayacak olan, gazeteci olmasına ragmen spor bilimleri mezunu, eski milli futbolcu, gazeteci-yazar ve cok hos bilgin kisi.
belki biraz da pesimist.

_________________
La foudre et l'amour laissent les vêtements intacts ....et le coeur en cendres
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Salih_Bozok
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 25 Nov 2006
Messages: 1441

MessagePosté le: 25 Sep 2007 9:32    Sujet du message: Répondre en citant

Su asagida linkini verdigim sitede yazar:

http://www.sansursuz.com/yazar.asp?publisherid=31&offset=-1
_________________
« Le faux courage attend les grandes occasions... Le courage véritable consiste chaque jour à vaincre les petits ennemis. »
[ Paul Nizan ]
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Isis
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 11 Avr 2006
Messages: 1024
Localisation: Un jardin sur le Nil.....

MessagePosté le: 25 Sep 2007 13:05    Sujet du message: Répondre en citant

Salih_Bozok a écrit:
Su asagida linkini verdigim sitede yazar:

http://www.sansursuz.com/yazar.asp?publisherid=31&offset=-1



Tesekkurler Salih, hemen goz atmaya gidiyorum.

Opuldun

_________________
La foudre et l'amour laissent les vêtements intacts ....et le coeur en cendres
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Page 1 sur 1

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group ¦ Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.