Inscrit le: 05 Mar 2006 Messages: 237 Localisation: france
Posté le: 03 Déc 2006 11:21 Sujet du message: Ermeni Soykırımı Ä°nkâr Yasası
Ermeni Soykırımı İnkâr Yasası
İHM önünde yığılmış durumda 81 bini aşan sayıda başvuru beklemektedir. Mahkemenin şimdiki insangücü ve çalışma usulleri, bu yükü taşımaya yetmemektedir. AİHM insan haklarını koruma yolunda başarılı oldukça, "popülerliği" artmış, kendisine yapılan başvurular çoğalmış ve sonuç olarak da, Strazburg çevrelerinde yarı şaka-yarı ciddi söylendiği gibi, "AİHM kendi başarısının kurbanı olmuş" durumdadır.
Prof. Dr. Rona AYBAY
Bir konunun dava olarak AİHM önüne getirilmesi iki yolla olanaklıdır: "Bireysel başvuru" ve "Devletlerarası başvuru" (devlet başvurusu).
Bireysel başvuru yoluna, AİHS'yi onaylayarak kabul ettiği yükümlülüğe aykırı davrandığı, başka bir deyişle AİHS'yi ihlal ettiği ileri sürülen devletin aleyhine herhangi bir birey tarafından başvurulabilir. Başvurucu bir gerçek kişi (insan) ya da tüzelkişi olabileceği gibi, tüzelkişiliği bulunmayan bir topluluk da olabilir.
AİHM önüne "dinlenebilir" (incelenebilir) bir dava olarak getirilebilmesi için, önce iç hukuk yollarının tüketilmesi kesin bir önkoşuldur. Bu koşuldan ancak son derece ayrıksı (istisnai) durumlarda vazgeçilmesi söz konusu olabilir.
AİHM önüne "dinlenebilir" nitelikte bir başvuru getirebilmenin öteki önkoşulu da, başvurucunun dava konusu uygulamadan olumsuz etkilenmiş, "mağdur" olmuş yani zarar görmüş olmasıdır. Çok ayrıksı (istisnai) birkaç karar dışında, bu koşul da AİHM'nin her zaman aradığı bir başvuru koşuludur.
AİHM'nin, konumuzu oluşturan Fransız yasası bakımından bu önkoşuldan vazgeçebileceğini düşündürecek herhangi bir belirti yoktur. Tam tersine, mahkemenin önündeki yığılmış iş yükünü azaltmak için çeşitli biçimlerde yoğun çabaların harcandığı bir dönemde, önüne gelebilecek dava sayısını olağanüstü arttıracak böyle bir olanak yaratacağı son derece uzak bir olasılıktır.
Burada, Fransız Anayasası'nın, yürürlüğe girmiş olan uluslararası anlaşma ve sözleşmelere Fransız kanunlarından daha üstün bir yer veren 55. madde hükmünü de dikkate almak gerekir.
Konumuzla ilgili olarak Fransız ceza mahkemesinin AİHS'nin anlatım özgürlüğünü koruyan 10. maddesine öncelik tanıyarak aklanma (beraat) kararı vermesi olasılığı yoktur denilemez.
Bu durumda, henüz belli bir kişi üzerinde uygulanmış olmayan bir yasayla ilgili başvurunun, AİHM'ce "dinlenebilir" (incelenebilir) bulunması söz konusu olmayacaktır. Bireysel başvuru yolunun işleyişini açıklamak için, konumuzla ilgili olarak şöyle bir olay tasarlanabilir:
Bir Türk vatandaşı, Fransa'da "Ermeni soykırımı" denilen şeyin tarihsel gerçeklere aykırı olduğunu, hukuksal anlamıyla "soykırım" denilebilecek bir olaydan söz etmenin yanlış olduğunu bildiren bir açıklama yapar ve böylece "inkâr yasası" denilen kanuna göre suç oluşturması olası bir eylemde bulunmuş olur.
Fransız adli makamları, bu açıklama üzerine, ilgili Türk vatandaşı aleyhine ceza kovuşturması başlatır ve sonuç olarak, vatandaşımız Fransız mahkemesi önünde sanık olarak yargılanmaya başlar.
Vatandaş bu yargılama süreci içinde, kendisi hakkında yapılan işlemin ve olası bir mahkûmiyetin, AİHS'nin anlatım (ifade) özgürlüğünü güvence altına alan 10. maddesinde belirtilmiş ilkeye aykırı olduğunu ileri sürerek aklanma (beraat) isteminde bulunur.
Bu durumda Fransız mahkemesinin yargılama sonucunda iki karardan birini vermesi söz konusu olacaktır: Aklanma (beraat) veya mahkûmiyet. Aklanma (beraat) kararı ile konu, bireysel düzeyde kapanmış olur ve "bireysel başvuru" yoluna başvurarak konuyu AİHM önüne götürme durumu da ortadan kalkar.
Bu arada, bizim açımızdan çok önemli bir sonuç olarak, Fransız Parlamentosu'nun kabul ettiği kanun, uygulanabilirlik açısından çok esaslı bir yara almış olur ve yürürlükten kalkmış sayılması söz konusu olabilir.
Fransız mahkemesinin, sanık Türk vatandaşı hakkında "inkâr yasası" na aykırı davranıştan dolayı mahkûmiyet kararı vermesi ve hükmün kesinleşmesi üzerine, Türk vatandaşı konuyu AİHM önüne götürme olanağını elde etmiş olur ve AİHM'ye başvurarak anlatım (ifade) özgürlüğünün AİHS'ye aykırı olarak kısıtlanmış olduğunun saptanmasını ister.
AİHM'nin usulleri uyarınca, Fransa'nın savunmasının da alınmasından sonra, mahkemenin olayda "ihlal" bulması yani Fransa'nın anlatım özgürlüğüne AİHS'ye aykırı bir kısıtlama getirmiş olduğu sonucuna varması güçlü bir olasılıktır. Ancak, bunun oldukça uzun bir zaman alacağının da bilinmesinde yarar vardır.
Sonuç
AİHM önünde yığılmış durumda 81 bini aşan sayıda başvuru beklemektedir. Mahkemenin şimdiki insangücü ve çalışma usulleri, bu yükü taşımaya yetmemektedir.
AİHM insan haklarını koruma yolunda başarılı oldukça, "popülerliği" artmış, kendisine yapılan başvurular çoğalmış ve sonuç olarak da, Strazburg çevrelerinde yarı şaka-yarı ciddi söylendiği gibi, "AİHM kendi başarısının kurbanı olmuş" durumdadır.
Mahkeme önündeki tıkanmayı giderebilmek için, 14. Protokol kabul edilerek usulün biraz daha hızlandırılması istenmiş ancak bunun tam bir çözüm getiremeyeceği belli olmuştur. Benim de üyesi olduğum 11 kişilik Âkıl Kişiler Grubu da, geçenlerde Bakanlar Komitesi'ne sunulan raporunda, mahkemenin usulünü hızlandırıcı bazı öneriler getirmiştir. Ancak, yığılmış başvuruları eritmek, herhalde oldukça uzun bir zaman alacaktır.
Dolayısıyla AİHM'den hızlı bir çözüm beklemek pek gerçekçi görünmemektedir. Bununla birlikte, AİHM zemini, bu konuda Türkiye'nin oldukça güçlü olabileceği bir ortamdır.
Kanun, Fransız Senatosu'nca da kabul edilip yürürlüğe girerse; gerek bireysel başvuru yoluna, gerekse devlet başvurusu yoluna başvurulması açısından, konunun değerlendirilmesi yerinde olacaktır. Ayrıca, devlet başvurusu dışında, bireysel başvuruda bulunmuş bir vatandaşın yanında "müdahil" olarak davaya katılmak da, denemeye değer bir yol sayılabilir.
AİHM'nin önündeki davanın lehimize sonuçlanması olasılığı yüksek görünmektedir. Ancak, kararın metninde "obiter dictum" niteliğinde yani bağlayıcı olmasa da bizi rahatsız edici bazı tümcelerin yer alması olasılığı da vardır.
Bunu önlemek için, davanın sunuluşunda ve savunulmasında, konuyu olabildiğince sınırlı tutarak; tartışmayı "Ermeni soykırımı" denilen olayın gerçek olup olmadığına değil, bu konuda görüş açıklamayı suç haline getirme eyleminin anlatım özgürlüğüne aykırılığı üzerinde yoğunlaştırmak uygun bir taktik olacaktır.
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum