Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.
Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - "Türkiye artık bir demokratik hukuk devleti değildir..."
Forums d'A TA TURQUIE Pour un échange interculturel
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 12080 Localisation: Nancy / France
Posté le: 07 Sep 2025 17:44 Sujet du message:
Batum, hani bir deyis var ya "bilale anlatir gibi" açik açik söylüyor.
Hukuk ögrencine ögretilen, herkesin de vatandas olarak bilmesi gereken bir hukuksal hiyerarsi vardir.
ANAYASA
KANUNLAR
YONETMELIKLER
Iç Tüzükler.
Asliye Hukuk Mahkemelerini yeri nerededir bilmek gerek, Niye Siyasi Partiler Kanun'u var...
Idarenin 35 sene boyunca geçerli kildigi bir diplomanin yok oldugu bir ülkede mahkemelerin iktidarin elinde rakipleri için kullandigi bir silah oldugu zaman bunlar yasanir hale geliyor.
Batum soyluyor; vakti partinin il kongresinde para dagitilip oy satin alinmis. Burada Asliye partiye dokunamiyor, kisileri cezalandirma yoluna gidiyor. Siyasi Partiler Kanunda "kayyumluk" geçmiyor, onun içjnde takkiye yapip çagri ekibi filan demisler...
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 12080 Localisation: Nancy / France
Posté le: 07 Sep 2025 17:49 Sujet du message:
Anayasa mahkemesinin kararini tanimiyorum, saygi da duymuyorum diyebilen bir Cumhurbaskani varken iktidar donmus yargiya uy, saygi duy diyor.
Ne kadar inandirici degil mi?
Iktidar artik hiç takkiye filan yapmadan göstere göstere mahkeme kararlari benim istedigim gibi olurs sorun yok, olmaz tanimam. Zaten hosuma gitmeyen bir karar çikarsa hakimi oradan sürer baska bir mahkemeden istedigim karari çikartirim.
Iste onun için halk "HAK, HUKUK, ADALET" diye bagiriyor.
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 12080 Localisation: Nancy / France
Posté le: 07 Sep 2025 17:52 Sujet du message:
Konuyla yakindan ilgisi oldugu için bugun elime geçen uzun makalenin özetini vereyim, bu iktidarin yarattigi kitleyi anlamak için.
Özeti chatGpt'ye çikarttim !
Citation:
İmdat Demir’in yazısı, Türkiye’de son yirmi üç yılda yaşanan dönüşümü “taşra muhafazakârlığının devletleşmesi” olarak nitelendiriyor. Bu sürecin bir modernleşme değil, aşağılanma duygusunun rövanşa dönüşmüş hali olduğunu savunuyor. Gramsci’nin hegemonya teorisinin aksine, halkın rızasıyla değil, zor ve manipülasyonla sürdürülen bir iktidar biçiminin kurulduğunu öne sürüyor. Bourdieu’nün tarif ettiği kültürel sermaye birikimi yerine, üniversite, medya, sanat ve hukuk gibi özerk alanların sadakat ağlarıyla işgal edildiğini, formun korunup içeriğin çürütüldüğünü belirtiyor.
Ekonomide “helal kapitalizm” adıyla rant ve yolsuzluğun meşrulaştırıldığını, yeni zengin tipinin üretim ve bilgiyle değil, parti sadakati ve ihale düzeniyle ortaya çıktığını anlatıyor. Weber’in Protestan ahlakının aksine, cemaat bağları ve kayırmacılığın kutsandığını, bunun da muhalif sınıfları ekonomik olarak tasfiye ettiğini vurguluyor. Medya ve iletişim düzeninin hakikati öldürerek kitleleri korku ve hamasetle kontrol altına aldığını, Foucault’nun bahsettiği görünmez denetimin yerini açık bir medya despotizminin aldığını ifade ediyor.
Habermas’ın “kamusal alan” idealinin çöktüğünü; çoğulculuk yerine cemaatçi, biat kültürüne dayalı, ikiyüzlü ve dogmatik bir yapı kurulduğunu söylüyor. Devletin artık bir hizmet değil, bir ganimet mekanizmasına dönüştüğünü, liyakat yerine sadakatin, bilgi yerine propagandanın, entelektüel üretim yerine hamasetin geçtiğini belirtiyor. Bu süreçte cehaletin sıradan bir durum olmaktan çıkıp ideolojik bir rejime dönüştüğünü, eğitimden medyaya, akademiden siyasete kadar her alanda bilinçli bir akılsızlaştırma politikası izlendiğini ileri sürüyor.
Sonuç olarak, Türkiye’de yaşanan şeyin bir “kültürel yükseliş” değil, rövanşist bir yozlaşma ve kurumsal çürüme olduğu; hakikat, çoğulculuk ve eleştirel aklın tasfiye edilip “yerli ve milli cehalet rejimi”nin kurulduğu dile getiriliyor. Bu düzenin yalnızca baskıyla değil, aynı zamanda geniş halk desteğiyle ayakta durduğu; dolayısıyla yalnızca siyasal elitlerin değil, toplumun da bu kültürel kapanma ve zihinsel çöküşten sorumlu olduğu vurgulanıyor.
Öylesine bir iktidar ki agzini açani, begenmedigini, karsit gördügünü,gôzaltina aliyor, tutukluyor.
Manifest grubundaki kadinlarin kiyafetini açik seçik diye adliyeye çagiriyor...
Sarki sözlerinden dolayi adam adli kontrole yurt disi yasagina maruz kaliyor.
Alkol bütPun kötüluklerin basidirdan halki kin ve nefrete deyip tutukluyor.
Tele1den Merdanli karakola goturuluyor.
Yazdigi tweet cumhurbaskanina hakeret kabul edilip genç kiz evinden alinip gözaltina götürülüyor.
Daha öncede karikatüristeler hapse konmustu.
Fatih Altayli hapiste.
Ayse Barim gibi apolitik bir kisi onca sene sonra Gezi'den iktidari devirmekle suçlanip 22 sene hapsi istenerek cezaevine tikiliyor. Hasta olmasina ragmen cezaevinde tutuluyor (herhalde gebersin deniyor).
Subayligini PKK ile çatisarak geçirmis bir subay Bahçeli denen adam hakaretten hapse atiliyor.
CHP'lilerin listesi ise sayilamayacak kadar kabarik. Aralarinda kanser hastasi bir Belediye Baskani var, o da Ayse Barim gibi içerde tutuluyor.
Askerlere yapilan kumpaslarda haksiz yere cezaevine konup orada ölenler hiç dikkate alinmamis hasta belediye baskani da olsun diye bekleniyir herhalde...
ülke insani mutsuzlukta dunya sonunclari arasinda yer aliyor...
2
Mabel Matiz'in gözaltına alınma nedeni, 5 Eylül 2025'te Ko Shin Moon ile birlikte yayımladığı "Perperişan" adlı şarkının sözleridir. Şarkı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın "müstehcenlik" ve "Türk ailesinin örf ve adetlerine aykırılık" gerekçesiyle erişime engellenmesi talebi üzerine tartışma yaratmış, ardından İçişleri Bakanlığı'nın suç duyurusuyla müstehcenlik (TCK 226) soruşturması başlatılmıştır. Matiz, 22 Eylül 2025'te polis eşliğinde Çağlayan Adliyesi'nde ifade vermiş ve yurt dışı çıkış yasağı konmuştur.Şarkının sözleri şu şekildedir:Canıma yetti belalı bekarlık yanmalı hangisine?
Ne yapıp etmeli, oğlanı sormalı bir koşu annesine
O bana gelmeli, tadıma varmalı o cici toy bebe
Onun nesine? Diyo şeytan üstüne atla, sal kuşu hanesine
Matiz ifadesinde, sözlerde müstehcenlik kasıt olmadığını, "cici toy bebe" ifadesinin "ham bir birey" anlamında kullanıldığını ve "diyo şeytan üstüne atla, sal kuşu hanesine"nin "evine haber yollamak" anlamı taşıdığını belirtmiştir.
Şarkı, dijital platformlarda (YouTube, Spotify, Apple Music) Türkiye'den erişime kısmen engellenmiştir.
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum
FAQ
Rechercher
Liste des Membres
Groupes d'utilisateurs
Profil
Se connecter pour vérifier ses messages privés
Connexion
