278 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 278
Membre(s) : 0
Total :278

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 14h36:23
murat_erpuyan : 14h38:47
SelimIII : 1 jour, 04h03:19
Salih_Bozok : 3 jours
cengiz-han : 3 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Bir köy enstitüsü öyküsü
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

Bir köy enstitüsü öyküsü

 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
Raskolnikoff
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 09 Oct 2007
Messages: 3474
Localisation: Somewhere in the world

MessagePosté le: 19 Fév 2016 14:14    Sujet du message: Bir köy enstitüsü öyküsü Répondre en citant

Degerli dostum Malatya'li Pamir'in annesinin hayat öyküsüdür, yegeni tarafindan kaleme alinmistir:



MUAZZEZ ÖÐRETMEN

Üç kızdan sonra oğlu olunca çok sevinmişti Fırıncı Osman. Erkek evladın yeri bir başkaydı onun gözünde. Oğlu büyüyünce onun sağ kolu olacaktı. Fırını çekip çevirecek, hamur karacak, ekmek açacak ve kürek kürek ekmek pişirecekti. Kendisi de kasa kasa ekmekleri atına yüklediği gibi köylerde satacaktı. Bu hayal ile günler geçiyor, yardımcısı olan kadınların hazırladığı hamurları odun alevinde nar gibi kızartıyordu.
1930 Yılının ilkbaharında Akçadağ’da kızamık salgını çıktı. Biran önce büyüsün diye kuş sütüyle besleyip, koruyup kolladığı oğlu kızamığa yakalanıp ölünce, kolu kanadı kırıldı. Fırıncı Osman çok üzüldü, günlerce oğlunun yasını tuttu.

Eşi Habibe Hanım, üç kızın bakımından ve ev işlerinden artakalan zamanlarda kocasına destek olmak, yardım etmek için her fırsatta fırına koşuyordu. Hamarat bir eşti. Hamaratlığı yanında görgü ve bilgisiyle de örnek kişiydi. Bu nedenle konu komşu herkes ona Habibe Hatun diye hitap ederdi.

Aylar sonra Habibe Hatun, gebe olduğunu eşinin kulağına fısıldadı. Yeniden oğlu olacak umuduyla havalara uçtu Fırıncı Osman. Günler geçiyor, hanımının karnı büyüdükçe Fırıncı Osman’ın da hayalleri büyüyor, oğlunu kucağına alacağı günü sabırsızlıkla bekliyordu.

O gün, öğlene doğru hamurların hepsini pişiren Fırıncı Osman, her gün yaptığı gibi atın sırtına ekmek sandıklarını yerleştirerek yeni inşa edilmekte olan, Sultan Suyu Harası’nda çalışan işçilere ekmek götürmek için yola çıktı. Yolu uzundu. Atın önünde yürüyerek yularından çekiyordu. O gün dağ yolunda çalışma vardı. Bozuk dar yollara geldiğinde şiddetli bir patlamanın sesiyle irkildi. Patlatılan dinamitin ardından koca koca kaya parçaları üzerine doğru yuvarlanmaya başladı. Kaçmaya çalışsa da başarılı olamamış düşen kayaların biri bacağını ezmişti. Neden sonra yol çalışmasını yapan işçiler yaralanan, acılar içerisinde kıvranan fırıncıyı fark edip ayağını sarıp sarmalayıp atına bindirerek ilçeye geri gönderdiler.
Akçadağ’da doktor yoktu. Kente gitmek için her an araba bulmak da mümkün değildi. Geçer, diyerek kendi kendini tedavi etmeye çalışan Fırıncı Osman, konu komşu tedavi için ne önerdiyse hepsini yapıyordu. Ancak bacağı gün geçtikçe kötüye gidiyor, sonunda kangren olan yaraların etkisi tüm vücudunu sarıyordu.

Çok geçmeden Fırıncı Osman henüz 33 yaşında iken hayata gözlerini kapadı. Kocasının bu vakitsiz ölümü Habibe Hatun’u perişan etti. Üç çocukla kala kaldı bir başına. Bir de yolda gelecek bebeği vardı, kocasının erkek diye umutla yolunu gözlediği. Ya ona ne demeli!

Henüz aradan 15 gün geçmişti ki,daha evdeki yasın havası dağılmadan Habibe Hatun dördüncü kız çocuğunu doğurdu. Zeynep Ebe onca bebek dünyaya getirmişti ama ilk kez eline aldığı bu talihsiz kıza üzülerek baktı. İçi sızladı.

Çaresiz ve perişan bir şekilde ne yapacağını düşünen talihsiz anne ise kızına sütünü vermedi. Ağlıyor, yetim doğan bebeğine üzülüyor, ölsün de kurtulsun istiyordu. Durumu fark eden Zeynep Ebe, Habibe Anne’nin acısını dindirmek, yardımcı olmak için çırpınıyordu. Sonunda anneyi teselli ederek emzirmesi için ikna etmeyi başardı.

Yetim doğan bebeğini ilk günkü isteksizliğin aksine bağrına basan Habibe Hatun kızına Muazzez ismini koydu. İsminin anlamı gibi ona saygı duyulsun, değer verilsin, izzet ve şeref sahibi olsun istiyordu.
Hatice, Mukaddes ve Müzeyyen’den sonra Muazzez. Dört evladına kol kanat geren Habibe Hatun’a komşuları da sahip çıktı. Evinin bir odasını kiraya veren Habibe Hatun, kira gelirine ek olarak bir süre memur ailelerin evlerine pınardan su taşıyarak geçimini sağladı. Derken Akçadağ Ziya Gökalp İlkokulu’na hizmetli olarak işe alındı. Çok çalışkandı Habibe Hatun. Okulun temizliğini yapıyor, sobalarını yakıyor, çekip çeviriyor, bununla beraber kızlarına da gül gibi bakıyordu. Habibe Hatun çok fedakar bir anneydi. Bu çabasıyla herkesin takdirini ve saygısını kazanmıştı

Aylar, mevsimler derken yıllar geçti. Büyüyüp okul çağına gelen kızları, ilkokula başladılar. Zaten çocukluklarından beri kızların da günleri anneleriyle beraber okulda geçmişti. Azimliydi Habibe Hatun. Dört kızı da okusun istiyordu.

Kızlarından Mukaddes’in ilkokulu bitirdiği yıl Akçadağ’a Köy Enstitüsü açılacağını haber alan Habibe Hatun, okulun ilk öğrencisi olarak kızının kaydını yaptırdı.

Köy Enstitüsü açılmıştı ama tahsis edilen geçici hizmet binası yeterli değildi. Karapınar köyü yakınındaki ovaya yeni okul binası yapılması için karar verilince, o bölgeye çadırlar kuruldu. Öğrenciler bu çadırlara yerleştirildi. Öğretmenler, büyük bir heves ve gayretle öğrencilerin eğitimiyle uğraşıyorlardı. Bir yandan eğitim öğretim devam ederken diğer yandan; usta, işçi, öğretmen ve öğrenciler el ele vererek yaz-kış, soğuk-sıcak demeden canla başla okul inşaatında çalışarak sınıfları, işlikleri, okulu inşa ediyorlardı.

Binalar yapılınca çeşitlifaaliyetler de başladı. Dershaneler, işlikler, yemekhane ve yatakhaneler ayrılmış, marangozhane, tamirhane, elektrik, tarım, inşaat, güzel sanatlar, süthane bölümleri açılmıştı. Okula gelir getiren işlerde yapılmaya başlanmıştı.

Köy Enstitüsünün açılışının ikinci yılı sonunda Muazzez de Ziya Gökalp İlkokulunu bitirdi. 1942 yılı Eylül ayında bir gün, İlkokul Müdürü Korkut Bey ile Sınıf Öğretmeni Meliha Hanım okulun ufak tefek ve en küçük kızı olan Muazzez’i okula çağırdılar. Hazırladıkları bir evrakıikisi de imzaladıktan sonra Korkut Bey:

-Bak kızım, ailen senin nüfus cüzdanını çıkarmamış olduğu için diplomanı henüz hazırlayamadık. Biz senin nüfus cüzdanını çıkarıp diplomanla birlikte bilahare vereceğiz. Bu yazıda durumunu belirttik. Yazıyı, Enstitü Müdürü ÞerifTekben Bey’e götürüp verecek ve enstitüye kaydını yaptıracaksın. Seni bir öğretmen olarak karşımızda görmek istiyoruz. Sen çalışkan, okumaya hevesli bir öğrencisin. Başaracağından da eminiz. Dışarıda atıyla bekleyen amca da seni okula götürecek, dedi.

Akçadağ’da ortaokul yoktu. Malatya’ya gidip orada okumak ise herkesin harcı değildi. Muazzez okuyacağı için çok sevindi.

Muazzez’i ata bindirerek kendini götürecek olan amcanın arkasına oturttular. İlk kez ata binmenin heyecanıyla düşmekten korkuyor, eyerden tutunmaya çalışıyordu.

Yol uzundu. Bir hayli yol aldıktan sonra dereye vardıklarında atın sahibi Muazzez’i; sudan korkmaması, suyu geçerken belinden sıkıca tutunması ve hiç bırakmaması, gözlerini de kapaması için uyardı.Buna rağmen dereyi geçerken Muazzez suya bakıp korkunca oturduğu eyerden yana kaydı. Az kalsın dereye düşecekti. Bu kez adamın beline sıkıca yapıştı ve güçlükle dereyi geçtiler.

Enstitüye varınca atı bir kayısı ağacına bağlayan sahibiyle birlikte doğruca müdürün odasına girdiler. Muazzez kaybetmemek için koynunda sakladığı zarfı çıkararak uzattı. Müdür yazıyı okuyunca Muazzez’i getiren at sahibine:

-Tamam. Öğrenci burada kalacak. Sen dönebilirsin. Zahmetin için de teşekkür ederim, diyerek adamı gönderdikten sonra bir kız öğrenciyi çağırdı. Gelen öğrenciye;

-Kızım bu arkadaşınız ikinci sınıftaki Mukaddes’in kardeşiymiş. O’nu önce yatakhaneye götürüp ranzasını göster. Sonra da ablasını bul ve kardeşini teslim et. Ablası okulu dolaştırıp tanıtsın. Sınıfını, yemekhaneyi göstersin, dedi.

Muazzez mutluydu. Artık Akçadağ Köy Enstitüsünün öğrencisi olmuştu. Geleceğin ilkokul öğretmeniydi. Sevinçten havalara uçuyordu. Bir kaç gün içinde okuluna alıştı. Dikiş öğretmeni ve üst sınıftaki ablalar el birliğiyle ona okul formasını da dikiverdiler. İlk kez ceket, gömlek ve pantolon giyiyordu.

O hafta başında okulda dersler başladı. Bir gün sınıf öğretmeni Muazzez’i çağırarak ilkokuldan gönderilen nüfus cüzdanını verdi. Diplomasının da okulda kalacağını söyledi. Muazzez nüfus cüzdanına baktı. Doğum tarihi 15 Mart 1930 yazıyordu. Bu tarihi okuyunca yaşını da öğrenmiş oldu.

Bir tatil günü ağacın gölgesinde oturmuş dinlenirken Muazzez’in yanına Eğitim Þefi Reyzi Pamir Bey ve eşi Nimet Öğretmen yaklaştı. İlkokul öğretmeni olan Nimet Hanım enstitüde görev yapabileceği kadro olmadığı için öğretmenlik yapmıyordu. Muazzez gelenlerin farkında değildi. Nimet Hanım onun sırtından tutup kaldırınca kendine geldi. Nimet Hanım beyine:

-Bu küçük çocuğu okula nasıl kaydettiniz, diye sordu.

-Hanım, senin küçük çocuk gördüğün bu öğrenci okulun sınavını kazandığı için alındı.

-Bu çocuğu bize götürelim. Lojmanda kalsın. Emel ile oynarlar. Ona bakar.

-Öyle şey olamaz, öğrenci okulunda kalmalı.

-Ama kış geldi. Yatakhanelerinde soba da yok. Üşür, bu cılız bedeni kara kışa dayanamaz hastalanır.

Sonunda Muazzez’in okul saati dışında ve akşamları kendilerinde kalmasına karar verdiler. Muazzez bu karardan memnundu. Sıcak bir yuvası ve kendine kol kanat geren bir ailesi olmuştu. Reyzi Pamir Bey’de baba sevgi ve şefkatini, Nimet Hanımda da anne sevgisini yaşıyordu.
Habibe Hatun her ay maaşını alınca okula geliyor ve kızlarına birer lira harçlık veriyordu. Özellikle çok güzel ve gösterişli olan büyük kızına:“Aman kızım paranı idareli harca, kimseden borç para isteme, lazım olursa bana haber ver” diye tembih ediyordu.Muazzez parasını harcamayıp biriktiriyordu. Bazen ya bir kitap alır, ya da fotoğraf parası verirdi.

Ablasının parası bitince bazen gelir kardeşinden alırdı.
Enstitüye, öğretmen ve arkadaşlarına iyice alışan Muazzez, sınıfın çalışkan öğrencileri arasına girmişti. Çok kitap okuyordu. Ders ve uygulama saatleri dışında onu arayan kütüphanede bulurdu. Müzik koluna da seçildi. Müzik Öğretmeni Sadık Bey, seçilen herkese Malatya’danmandolin alıp getirdi. Muazzez’in mandoline verecek 25 lirası yoktu. Öğretmenine ve arkadaşlarına karşı mahcup olmamak için durumunu söyleyemedi. O hafta sonu okula gelen annesine söyledi ama annesinin de mandoline verecek parasının olmadığını biliyordu.Annesi: “Üzülme kızım. Bir hal çaresini bulurum” diyerek kızına avuntu verip gitti.

Evlerinde, resmi görevde çalışanlara devletin her yıl verdiği bir teneke gazyağı vardı.Habibe Hatun evine gider gitmez hiç tereddüt etmeden bu gazyağını satıp parasını Muazzez’e götürdü. Muazzez, mandolinin parasını öğretmenine verdi. Onun da bir mandolini olmuştu ama buna sevinemedi. Çünkü gaz ocağında ve gaz lambasında bir kış yakacakları gazları yoktu artık.

Yıllar çabuk geçti. Muazzez’in ablalarından Hatice ile Müzeyyen evlenip yuva kurdular.

Mukaddes ablası da, birinci devre mezunu olarak atandığı Bahri Köyü’nde öğretmenliğe başladı. Köy Enstitüsünü bitirip öğretmenliğe başlayanlara demirbaş olarak devletin verdiği; Beş dönüm toprak (arsa), bir at, bir inek, beş koyun, bir dikiş makinası ile bir dokuma makinası Mukaddes’e de verildi. Amaç, öğrenciler dışında köylüler de eğitilecek, bu demirbaşlarla üretime geçilecek, tarla ekilecek, gelir elde edilecek, geliri de öğretmene kalacaktı.

Muazzez’in son sınıfta stajları da başladı. Çevre köylerdeki ve Malatya’daki ilkokullarda derslere giriyor, kendini yarının öğretmeni olarak hazırlıyordu.

O yıl Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in okullarını ziyarete geleceği haberi tüm öğrenci ve öğretmenleri heyecanlandırdı. Onun için bir okul pikniği düzenleme hazırlığına başlandı. Beklenen gün geldi. Bakan Bey enstitüyü dolaştı. Faaliyetleri yerinde izledi. Yoktan var edilen bu ilim yuvasındaki öğrencilerin çok yönlü yetiştirildiklerini görerek memnun kaldı ve hep beraber yürüyerek pikniğin yapılacağı Kotangölü Köyüne gidildi.
Aralarında Muazzez’in de bulunduğu müzik kolu öğrencileri mandolin eşliğinde şarkılar söyledi. Þiirler okundu. Oyunlar oynandı. Derken odun ateşinde kızaran kuzu çevirmesinin kokusu etrafı sardı. Hemen yer sofraları hazırlandı. Bakan Bey’i de aralarına alan öğretmen ve öğrenciler güzel bir birliktelik oluşturdular. O sırda Bakan Hasan Ali Yücel, karşı sırada oturmakta olan Muazzez’i çağırarak tabağını uzattı. Muazzez tabağı aldığı gibi aşçının yanına koşturdu. Aşçı, kızarmış etleri kesip tabağa koyunca. Heyecanla Bakan Bey’e götürüp, “Afiyet olsun Sayın Bakanım” diyerek sofraya bıraktı. Bakan Bey “Teşekkür ederim kızım” deyince yerine oturdu.

Yetim olarak dünyaya gözlerini açan, yokluklar içinde büyüyen bir kıza sahip çıkan, babalık yapan, yarının öğretmeni olarak hazırlayıp, Atatürkçü bir aydın olarak yetiştiren devletin bakanına, yemek verip hizmet etmenin sevinç ve mutluluğu yaşayan Muazzez, Bakan Bey’in kendisini önemsemiş olduğunu da hissetti.

Aradan altı ay geçti. Þimdi sıra vatan hizmetindeydi. 1946 yılında, ilkokul öğretmeni olarak atandığı köye, tahta valiziyle at sırtında giderken, yol üzerindeki dereyi yıllar öncesinin aksine yalnız başına, korkusuzca geçti.
Karşı tepenin ardındaki köyde, sınıflar dolusu çocuk, karanlıklarını aydınlatacak güneş gibi, Muazzez Öğretmen’i bekliyordu.

Beklenen bu güneş, 32 yıl genç beyinlere Atatürk’ün aydınlattığı yolda ışık saçmış, evlenmiş, 4 çocuk ve 10 torun sahibi olmuş ve halen 86 yıllık bir çınar gibi dimdik ayakta, çevresindekileri aydınlatmaya devam etmektedir.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Raskolnikoff
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 09 Oct 2007
Messages: 3474
Localisation: Somewhere in the world

MessagePosté le: 30 Nov 2017 18:19    Sujet du message: Répondre en citant

Bir tepki çekmemis...Yakinda bu konuda yeni bir iletide bulunacagim
_________________
Родион Романович Раскольников
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Raskolnikoff
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 09 Oct 2007
Messages: 3474
Localisation: Somewhere in the world

MessagePosté le: 04 Déc 2017 22:44    Sujet du message: Répondre en citant

Muazzez ögretmenin kitaplari:

https://issuu.com/salihbozok/docs/bir_yetim_k__z_1.kitap_2017_

https://issuu.com/salihbozok/docs/bir_yetim_k__z_2.kitap__2017_

https://issuu.com/salihbozok/docs/muazzez___gretmen____iir_kitab__-20


Okuyabilir, indirebilirsiniz

Iki kitapta Köy Enstitüsü ögrencilik ve ögretmenlik yillari.
_________________
Родион Романович Раскольников
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 05 Déc 2017 2:43    Sujet du message: Répondre en citant

Guzel kitaplar internet ortaminda okunabiliyor...
Tesekkurler...
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 26 Avr 2022 0:54    Sujet du message: Répondre en citant

Taa 2017'lerden kalma bu dosyaya katki yapmak iyi olacak. Köy Enstitülerin niye kapatildigi ve bugunlerde yasadigimiz din somurusunun nedenleri anlamakta yardimci olacagi için.



Köy Enstitülerinin gücü

Bilsay Kuruç


Cumhuriyet 25 Nisan 2022

https://bit.ly/3Kgkcrm







<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Page 1 sur 1

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.