Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.
Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Türk ekonomisi üzerine
Forums d'A TA TURQUIE Pour un échange interculturel
Grafikler çizmeye, tablolar yapmaga gerek kalmaksizin Turkiye ekonomisinin içler acisi durumunu bir çirpida anlativermis Yilmaz Ozdil !
Citation:
Tavuk
27 Eylül 2018
Tavuk, soya yemi yiyor.
Soya ithal.
★
Hâlâ deniyor ki, tavuk niye zamlanıyor?
★
Tavuk dediğin, döviz büfesi gibidir…
Maliyetin yüzde 70'ini yem oluşturur.
Soyanın tonunu 500 dolara alıyorsun.
Dolar 3.5 liradan 6.5 liraya çıkınca, tavuk paritesi ucuzlar mı?
★
Tavukçuluk sektörü beş milyar dolar ciro yapıyor diye gurur duyuyoruz ama… Sırf yem için yurtdışına dört milyar dolar ödemiyor muyuz?
★
Türkiye 100 bin ton soya üretiyor.
İki milyon ton ithal ediyor.
Soya üretimini arttırmadan tavukçuluk sektörünü büyütürsen, tavukçuluk sektörü kaçınılmaz olarak batmaz mı?
Sektörün devleri neden şakır şakır konkordato ilan ediyor sanıyorsun?
★
Soya üretimini arttırabilmemiz için çiftçinin desteklenmesi gerekiyor, mesela “alım garantisi” verilmesi gerekiyor.
Yandaş müteahhitin köprüsüne geçiş garantisi veren, yandaş müteahhitin havalimanına yolcu garantisi veren, yandaş müteahhitin hastanesine hasta garantisi veren sayın hükümetimiz, soya üreticisine “alım garantisi” veriyor mu?
Niye vermiyor?
★
Dünyanın en pahalı mazotunu kullanan çiftçimiz, son derece ucuza mazot kullanan rakip ülkelerin soya fiyatıyla rekabet edebilir mi?
★
İthal edilen soyayı gemicikleriyle taşıyan armatörlerimize ucuza mazot veriliyor… Aynı soyayı üretecek olan çiftçimize neden ucuza mazot verilmiyor?
★
Tarım bakanlarımız habire “GDO'lu gıda ürünümüz yok, GDO'ya geçit vermiyoruz, gıdada GDO'ya asla izin vermeyiz, GDO'ya toleransımız yok” filan diyor ama… ABD, Brezilya, Arjantin ve Kanada'dan ithal ettiğimiz soyanın tamamı GDO'lu değil mi?
★
ABD'yle Çin arasında ticaret savaşı yaşanıyor.
En önemli kalemlerden biri, soya…
Çin hem yerli üreticisini korumak için, hem de Trump'ın kolunu bükmek için, Amerikan üretimi soyaya ekstra gümrük vergisi koydu.
ABD'yle Çin gerizekalı mı, soyaya bu kadar kafa yoruyorlar?
★
Güya dolarla alışveriş yapmayalım diye soya ithalatını ufak ufak Rusya'ya Ukrayna'ya kaydırmıştık.
Çin, ABD'den soya almayı durdurunca, ihtiyacı olan soyayı nereden almaya başladı? Rusya'dan Ukrayna'dan almaya başladı.
Çin o pazara girince, Rus soyasının fiyatı dolardan daha fazla yükselmedi mi?
Dünyada bi tek biz mi kurnazız?
★
Brezilya'dan sığır ithal ediyoruz.
Þarbon çıktı.
Tavuk etine yöneldik.
Türkiye'nin en büyük tavukçuluk firmalarından birini kim aldı?
Brezilyalılar aldı!
O Brezilyalılar, bizim memlekette üretilen tavukları nereye ihraç ediyor?
Rusya'ya.
Biz o Rusya'dan ne ithal ediyoruz?
Hem soya, hem tavuk!
★
E bravo.
★
Türkiye Cumhuriyeti soyanın ne kadar muhteşem bir ürün olduğunu taaa 1930'lu yıllarda, Mustafa Kemal Atatürk döneminde farketmişti. Karadeniz'de ekimine başlanmıştı. Hatta Sümerbank ortaklığıyla soya yağı fabrikası bile kurulmuştu. Ne yaptık biz o Sümerbank'ı?
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11192 Localisation: Nancy / France
Posté le: 13 Fév 2019 3:07 Sujet du message:
Soner Yalçin her ne kadar ekonomist olmasa da yasamsal noktalara dikkat çektigi yazisi burada yer almali.
Citation:
Olağanüstü “hal”
Soner Yalçin, Sözcü,12 Þubat 2019
Mazota zam yap…
Elektriğe zam yap…
Suya zam yap…
Otoyollara- köprülere zam yap…
Hiçbir maliyet artışını umursama…
Üreticiyi destekleme…
Çiftçilere girdi sağlayan KİT'leri özelleştirmeye devam et…
Tarım ve mera gibi hayvancılık alanlarını yok ettir…
Yetmezmiş gibi:
Gümrükleri sıfırlayarak üretimi dışarıya bağla…
Döviz artışlarını salt komplocu kafayla değerlendir…
Tohumdan ilaca tüm ithal girdi fiyatlarının dört kat artmasını seyret…
Küresel gıda şirketinin temsilcisini tarım bakanı yap…
Suçu salt üreticilerin-satıcıların omuzlarına yükle…
Sonra sitem et:
“Bu kadar zam olmaz!”
Suçluyu kendi dışında arayan kafa budur!
İnsan özeleştiri yapar; çıkar halkın karşısına, “Biz 16 yıldır tarımda büyük hatalar yaptık özür dileriz; bundan sonra düzelteceğiz” filan der.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) açıklamasına göre, Türkiye gıda fiyatları artışında dünyada beşinci! Üstelik dünya gıda fiyatları yüzde 9 düşerken!
İktidarın başı Erdoğan bu sorunu sadece fiyatla ilişkilendiriyor; “gıda fiyatlarına ayar çekeceğiz!”
Hele… Her seferinde komisyoncuyu ortadan kaldıracak, gıdayı ucuzlatacak “yeni hal yasası” çıkaracaklarını söylemiyor mu; artık komik oluyor!
Son yıllarda aynı cümleyi kaç kez kurduğunu biri hatırlatmalı!
Bu kaçıncı yasa
İlk hal yasası…
12 Eylül 1960 tarih ve 80 sayılı Toptancı Halleri Sureti İdaresi Hakkında Kanun ile yapıldı. Yıllar sonra…
AKP, 26 Mart 2010 tarihinde -sözüm ona tüketicinin üreticiden alacağı sistemi getiren- “5957 sayılı Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun” çıkardı.
Erdoğan yine kamuoyuna müjdeyi verdi: “Gıda fiyatları artık yüzde 25 ucuzlayacak!”
Fakat. Hal yasasının yürürlük tarihi/uygulanması “hazırlıklar tamamlansın” diye 2011 yılında, önce 22 Mart'a ve sonra sene sonuna bırakıldı.
Hal yasası 1 Ocak 2012'de yürürlüğe girdi. Pazar karıştı AKP hemen hal yasasında yönetmelik değişikliği yaparak uygulamayı 2012 yılı Temmuz ayına bıraktı.
O tarihe gelindi, “sıkıntılar sonuçlanmadı” diye yine yönetmelik değişiklikleriyle hal yasası 31 Aralık 2012 tarihine kaldı.
“Yönetmelik değişiklikleri son bulur, pazar ucuzlar” demeyiniz!
Yine bazı yönetmelik değişiklikleri yapıldı ve yasanın uygulanması ertelenip 1 Temmuz 2013'e kaldı!
1 Ocak 2014 tarihinde hal yasası hayata geçirildi. Ancak yönetmelik değişikliğiyle yasanın yürürlük tarihi, önce 22 Mart sonra 31 Aralık olarak belirlendi!
Uzatıp kafanızı şişirmeyeyim… Zaten hal yasası kafaları allak bullak etti; yönetmelikler değişip durdu! AKP-Erdoğan ise sık sık “hal yasasını değiştireceğiz” sözlerini sürdürdü! Benzer lafları bugün de tekrarlayıp duruyorlar; “Hal yasası çıkınca gıda fiyatları ucuzlayacak!”
Ucuzluk hal yasasıyla filan olmaz.
Atatürk gibi yapmanız gerekiyor. Nasıl mı?
Atatürk'ün yolu
Atatürk…
Üretimden yana lider idi. Tek örnek vereyim:
Kimileri, medyayı tümüyle ele geçirmek ya da futbol takımları için Ziraat Bankası'nı devreye soktu!
Atatürk ise ilk tarım kredi kooperatifini kurmak için, Mersin Tekir Köyü'nden 36 köylüyle beraber 30 Haziran 1936 günü Silifke Ziraat Bankası'nın kapısını çaldı. Tekir Kooperatifi'nin bir numaralı kurucu üyesi oldu! Silifkelilerin bir inekten aldığı 2 kilo sütü 18 kiloya çıkardı!
Atatürk, 2834 sayılı “Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu” ve 2836 sayılı “Tarım Kredi Kooperatifleri Kanunu”nu çıkarttı.
Bu iktidar bir sorsa ya kendine:
Antalya Narenciyebirlik, Antalya Antbirlik, Adana Çukobirlik, Giresun Fiskobirlik, Isparta Gülbirlik, Gaziantep Güneydoğubirlik, Samsun Karadenizbirlik, Bursa Kozabirlik, Malatya Kayısıbirlik, Ankara Tiftikbirlik, Edirne Trakyabirlik, Nevşehir Taskobirlik vs. nasıl yok edildi?
Erdoğan gerekirse tanzim satış mağazaları açacağını söylüyor!
İzmir İncir Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, İzmir Üzüm Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, Giresun Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, Adana Pamuk Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, Koza Tarım Satış Kooperatifleri Birliği ve nicesini Atatürk neden kurdurdu sanıyor? Hangisini yazayım…
Erdoğan Rizeli olmakla övünüyor; Atatürk'ün Rize'ye çay getirip ürettirme mücadelesini hiç okumamış!
“Tarımsal Devrim” sözü korkutursa; Hollanda'dan İsrail'e kimi ülkeler ne yapıyorsa hayata geçirsinler. Biri bataklığı, diğeri çölü tarım alanı haline getirip büyük tarım ihracatçısı oldu. Biz cennet vatan topraklarımızı yok etmekle uğraşıyoruz! Sonra da…
Yok üretici depolarına baskın…
Yok hal merkezlerine baskın…
Yok marketlere baskın…
Bunlar palyatif/geçici çözümler.
Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok; -Hollanda, İsrail gibi- Atatürk'ün yolundan gidin!
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11192 Localisation: Nancy / France
Posté le: 15 Fév 2019 1:37 Sujet du message:
Turkiye'nin ekonomi tarihini bilmekte yarar var, nereden nerelere geldigimizi anlamak için. AKP'nin bir zamanlar çok ovulen ekonomik basarisinda kuresel ekonomik konjonkturun katkisi yanindan ne varsa ne yoksa satilarak yaratilan siskinlik, kendi zenginin yaratma amaciyla ozellikle insaat sektorunde yapilan ihaleler yatiyor... Ancak derenin suyunun bittigi gunler geliyor. Asagidaki Ozdil'in yazisi bir animsatma ozelliginde. Yokluk içinde kurulan fabrikalara ragmen Erdogan "CHP'nin Türkiye'den bir çakili çivisi yoktur" diyebiliyor...
Citation:
Dünya lideri manavı
Sozcu, 14 Þubat 2019
Türk tekstilinin temeli kabul edilen Nazilli Sümerbank fabrikası, 1937'de bizzat Atatürk tarafından açıldı.
2 bin 500 kişi çalışıyordu.
İşçilere balo düzenleniyordu, danslar ediliyordu. 700 kişilik sinema salonu vardı, tiyatro salonu vardı, haftada altı gün film gösteriliyordu. İşçilerin tiyatro kulübü vardı, müzik grubu vardı, korosu vardı, fabrikanın radyosu vardı, fabrikada piyano vardı. Resim-heykel sergileri açılıyordu, bahçesinde havuz, havuzun içinde bronz kadın heykeli vardı. Spor kulübü vardı. Türkiye'nin ilk alttan ızgaralı futbol sahası oradaydı, basketbol-voleybol sahası vardı, güreş minderi, boks ringi, tenis kortu vardı, paten pisti vardı, bisiklet parkuru vardı. Ameliyathaneli, laboratuvarlı, 40 yataklı hastanesi vardı, eczanesi vardı. İlkokulu vardı, kadın işçilerin bebişleri için kreş vardı, 1937'den bahsediyoruz… Giyecek kooperatifi vardı, fırını vardı. İşçileri şehirden fabrikaya getirip götürmesi için mini treni vardı. Kendi enerjisini kendi üretiyordu, santrali vardı, Nazilli'ye elektrik veriyordu. Fabrika bünyesinde, Nazilli halkına, özellikle genç kızların meslek edinmesi için ücretsiz kurslar düzenleniyordu, okuma yazma kursu veriliyordu. Çevre köylere sağlık personeli gönderiliyordu, hastalar tedavi ediliyor, ücretsiz ilaç veriliyordu, bölgedeki sıtma salgını, fabrikanın sağlık ekibi tarafından kurutuldu. İşçilerin 264 dairelik, bin kişilik lojmanı vardı. Hamam vardı, Nazilli halkına da açıktı. Altı ayda bir yöre halkına ücretsiz basma dağıtılıyordu.
★
Akıl'la zeka'yla kurulan bu muhteşem fabrika için tek kuruş ödemedik.
Devletin kasasından, milletin kesesinden tek kuruş çıkmadı.
Kurucu Cumhuriyet'in vizyonuydu…
Ekim 1937'de imzalanan Ticaret ve Tediye Anlaşması'nın eseriydi.
★
Ruslar inşa etti, personeli eğitmek için 120 Rus mühendis çalıştı, kredisi, makinaları, iğneden ipliğe hepsi Rusya'dan geldi.
Para yerine, domates, biber, patlıcan, kabak, kuru üzüm, fındık, tütün, zeytin, portakal, mandalinayla ödendi.
★
Aynı vizyon çerçevesinde, 1967'de yeni bir anlaşma imzalandı.
Bu yeni anlaşmaya göre, Sovyetler Birliği tarafından Türkiye'de bir demir çelik fabrikası, bir alüminyum fabrikası, bir hidroelektrik santrali, bir petrol rafinerisi, bir sülfirik asit fabrikası, bir lif levha fabrikası, bir cam fabrikası “anahtar teslimi” kurulacaktı.
Kredisini, teçhizatını, malzemesini Ruslar verecekti, Türk personeli Ruslar eğitecekti.
★
Hibe değildi.
★
Peki geri ödeme nasıl yapılacaktı?
Sebze, meyve, narenciyeyle!
★
Anlaşmada aynen şöyle yazıyordu: İş bu anlaşma çerçevesinde, Sovyet teşekküllerince sağlanacak kredi, teçhizat, malzeme, teknik hizmetler ve Türk personelin mesleki eğitim bedeli, narenciye, yaş sebze meyve, kuru üzüm, zeytin ve fındıkla ödenecektir. Geri ödeme bedeli olarak Türkiye'den Sovyetler Birliği'ne ihraç edilecek malların fiyatları, dünya fiyatları esas alınarak tespit edilecektir.
★
İskenderun demir çelik kuruldu.
Domatesle ödedik.
Seydişehir alüminyum kuruldu.
Patlıcanla ödedik.
Aliağa rafinerisi kuruldu.
Biberle ödedik.
Oymapınar barajı kuruldu.
Portakalla ödedik.
Bandırma sülfirik asit fabrikası kuruldu.
Kabakla ödedik.
Artvin lif levha fabrikası kuruldu.
Mandalinayla ödedik.
Çayırova cam fabrikası kuruldu.
Zeytinle ödedik.
★
Türk sanayisinin omurgasını oluşturan bu hayati tesisler sayesinde, hem onbinlerce insanımız iş buldu, hem de milyarlarca dolarlık ithalattan kurtulduk, dışarıya bağımlılığımız azaltıldı.
★
Hem milletin cebinden tek kuruş harcamadan memleket kalkındırılmıştı, hem de Allah'ın bu topraklara bahşettiği tarım zenginliğimiz takas aracı olarak kullanılarak, çiftçimiz ihya edilmişti.
★
E şimdi bakıyoruz…
★
Dünya lideriyiz diyen arkadaşlar “devlet manavı” açıyor, karneyle sebze dağıtıyor.
Millet ucuza iki kilo domates alabilmek için saatlerce kuyruğa giriyor.
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11192 Localisation: Nancy / France
Posté le: 13 Mar 2019 0:08 Sujet du message:
Ekonomist Mahfi Egilmez'den son durumun yorumu (evvelki gun Fransiz medyasinda da Turkiye resesyona girdi haberleri çikti).
Türkiye Slumpflasyona Girdi
Citation:
Beklenen Gelişme
2018 yılının son çeyreğinde ekonominin yüzde 3 küçüldüğü anlaşıldı. Bu sonuç sürpriz miydi? Bence kesinlikle değildi. Hatta sanayideki ve talepteki büyük çöküşe göre iyi bir oran olduğunu söylemek bile mümkün. Sürpriz olup olmadığını anlamak için son çeyrek gelişmelerini yansıtan verilere bir bakalım.
Tarim konusu Soner Yalçin da bir sene sonra baska bir açidan islemis.
Ilk makalesine
"TV kanalında genç yarışmacılara soruldu:
“Yeni doğmuş, sütle beslenen sığır yavrusuna ne denir.”
Kuzu… Sıpa… Buzağı… Oğlak…
İki genç soruya bir türlü yanıt veremedi.
Sosyal medya yıkıldı.
Köşe yazarları yarışmacı gençlerle alay etti.
(...)
Öncelikle şunu sormamız gerekiyor:
Neden bilmiyorlar? "
diye basliyor
bir gün sonra da Fransa ile karsilastirma yaparak Türk tariminin günümizdeki içler acisi halini anlatmis. Evet 20. yuzyilda kendi nufusunu besleyebilen ender ulkelerden biriydi Türkiye. Bugun ise beslenebilmek için ithalata muhtaç.
Meselenin diğer ayağı
Sözcü - 09.07.2019 http://bit.ly/2XFuKgo
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11192 Localisation: Nancy / France
Posté le: 17 Juil 2019 15:30 Sujet du message:
Citation:
(...)
PARA İÇERİ, EKONOMİ YUKARI
Tek başına kullanıldığı zaman “ekonomi” kelimesi, bir ülkenin toplam milli geliri (GSMH) anlamına gelir. Mesela “Çin dünyanın en büyük ekonomisidir” demek, milli geliri en büyük ülke demektir. Bu tanımdaki ekonomiyi “irmik helvası” olarak düşünün. 3 kilo helva yapmak istiyorsak, kullanacağımız yağ, irmik ve şekerin toplamı 3 kilo olmalıdır. Ekonomi helvası da “emek”, “toprak” ve “para”dan yapılır. Ne kadar büyük nüfus, ne kadar büyük yer altı ve üstü zenginliğe sahip toprak ve ne kadar çok para varsa, milli gelir de o kadar büyük olur. Helvayı çoğaltırken, karışıma az olan girdiden çok ilave etmek gerekir. Yani “insanı az-parası çok” olan ülke insan ithal eder (Almanya'nın yabancı işçi alması), “insanı çok-parası kıt” olan bizim gibi ülkeler yabancı sermaye peşinde koşar. Toprağı yetmeyen emperyalist olur.
AKP'Yİ NASIL HATIRLAYACAÐIM
AKP'yi, her şeyin büyüğünü iyi sanan, cebajcı, borçkolik, verimliliğe değer vermeyen, gösteriş meraklısı müsrif bir parti olarak hatırlayacağım. AKP; acze düşünce “Varlıklarım borçlarımı rahat karşılar” diyen batakçı iş adamı gibidir. “Biraz da biz sefa sürelim” diyen bir zihniyetin ete kemiğe bürünmüş halidir. Başarısı ise 16 yılda kabaca 600 milyar dolar (toplam cari açık eksi toplam net hata ve noksan) parayı ülkeye getirmesidir. AKP'nin popüler olmasının sebebi ise bulduğu bu paranın bir kısmıyla altyapı, sağlık, iskan, ulaşım, iletişim ve çevre düzenleme yatırımları yapmış olmasıdır. AKP, yerel yönetimlerin parasal imkanlarını artırarak, refahı ülke geneline yaymıştır. Alınan borçların geri ödeme dönemi başlayınca, cicim yılları bitmiştir. Lakin seçmen, yeni iktidardan da alıştığı cicim yıllarının devamını bekleyecektir.
Almancam yok, google "traduction" iyi bir çeviri yapiyor anlasilan Almanca'dan Fransizca'ya.
Citation:
Transaction explosive: Erdogan apporte 19 tonnes d'or de Fort Knox à Bâle
La Banque nationale turque transfère ses réserves d'or des États-Unis vers l'Angleterre et la Suisse. Environ 19 tonnes d'or sont déposées auprès de la Banque des règlements internationaux (BRI).
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11192 Localisation: Nancy / France
Posté le: 07 Aoû 2020 0:56 Sujet du message:
Yazar ekonomide uzman degil, spor yazari ama durumu gayet guzel ozetlemis...
Citation:
(...)
Ekonomi öyle bir çıkmaza girdi ki uluslararası piyasada TL gecelik 1000 faizi gördü. Adaletsizlik ve hukuksuzluk yüzünden ülkede bir tane yabancı yatırımcı kalmadı. Fabrikalar, yollar, ormanlar satıldı. Satacak bir şeyimiz kalmadı. Üretim olmayınca da ekonomi çöktü. Çöküntüyü maskelemek için değil Ayasofya’yı elde kılıçla, Göbeklitepe’yi fillerle ibadete açsanız bile yetmez!
(...)
Derhal hukuk güvenliğinin sağlanması ve ülkenin reel rakamlarla idare edilmesi şart. Bir zamanlar %60 enflasyon varken maaşlara da en aşağı %60 zam yapılırdı. Şimdi marketteki enflasyon yine %60 ama maaşlara yapılan zam %11. Mutfaktaki yangını söndürmek çok zordur. Cambaza bak ile sönmez. Artık bu ülkenin siyasi ve ekonomik istikrara kavuşması lazım ki; yerli ve yabancı yatırımcı ülkede rahat çalışabilsin.
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum