324 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 324
Membre(s) : 0
Total :324

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 11h13:06
murat_erpuyan : 11h15:30
SelimIII : 1 jour, 40 min.02
Salih_Bozok : 3 jours
cengiz-han : 3 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - « Bonjour » Ahmet Altan
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

« Bonjour » Ahmet Altan

 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 10 Juin 2011 23:35    Sujet du message: « Bonjour » Ahmet Altan Répondre en citant

Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan'ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirdiği 'Erdoğan ve Kof Kabadayılık' başlıklı yazı ile ilgili açılan davanın ilk duruşması Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

http://bit.ly/kaSdHW
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 11 Déc 2012 1:57    Sujet du message: Répondre en citant

Bonjour demek yetmez bu adama. Bugun bir tanidigim asagidaki yaziyi gondermis.

Citation:

Ecdat ve gerçekler
Ahmet Altan - Taraf 09.12.2012

Kemalistler kendilerine göre bir “resmî tarih” uydurup halka seksen küsur yıl bunu ezberlettiler, aksini söylemeye kalkana da dünyayı zindan ettiler.
Bu “resmî tarihe” karşı çıkan muhafazakârlar da gerçekleri söylemek yerine başka bir “resmî tarih” uydurdular.
Bunların ikisi de devleti ve yöneticileri yücelten, onların hatalarını, günahlarını, kusurlarını saklayan yalanlardan oluşmuş “tarih” anlatımları.
Kemalistler, bir “diktatörlük” olan Atatürk dönemini aklamaya uğraşırken, muhafazakârlar da “halife” olan Osmanlı padişahlarını “pir-ü pak” göstermek peşindeler.
Herkes istediği tarihe inanabilir, herkes tarihi kendince yorumlayabilir.
Ama önce Kemalistler şimdi de muhafazakârlar kendi “uyduruk” tarihlerinin “gerçek” diye kabul edilmesini, aksine bir söz söylenmemesini istiyorlar.
AKP iktidarı, televizyon dizilerine karışmaya, “tarih çarpıtılmaz” diye yasa çıkartıp, tarihin sadece kendilerince doğru bulunan yalanlarını herkese zorla kabul ettirmeye kadar vardırdı işi.
Tarihle ilgili sadece “gerçekler” söylenecekmiş.
E, söyleyelim o zaman.

Çetin Altan, on beş yıl önce basit ve açık gerçeklere dayandırarak Osmanlı’daki kanlı saltanatın tarihini anlatan, okunması kolay, ifadesi net bir kitap yazmıştı.

“Tarihin Saklanan Yüzü” isimli kitabında öldürülen sadrazamlarla şehzadelerin hikâyesi vardı.
Altan, bugün yaşadığımız saçmalığı daha on beş yıl önceden teşhis edip yazmış:

“Osmanlı tarihi, üstünde belge belge çalışılmış ve tekrar tekrar işlenmiş berrak bir tarih değil.

Bunun bir nedeni tarihe karşı bilimsel bir meraktan yoksunluk. İkinci nedeni, geçmişi ille de günün siyasal rüzgârlarına uygun olarak yorumlamak zorunluluğu. Üçüncü nedeni de anlatım bozukluğu.”
Bugün yaşadığımız garabetin bundan daha iyi bir özeti var mı?
Þimdi gelelim bugünkü başbakanın, “Bizanslı hanımların” sevgiyle karşıladıklarını zannettiği Fatih Sultan Mehmet’e.
Önce İstanbul’un fethinde büyük rol oynayan Çandarlı Halil Paşa’yı boğdurarak başlıyor sadrazam kırımına.
Altan devamını şöyle anlatıyor:

“Fatih’le vezir-i âzamları arasındaki ilişki, yüz yılların ötesinden bakıldığında kanlı bir Walt Disney filmine benziyor.

Vezir-i âzamken kafasına çadırı yıkılarak azledilen Mahmut Paşa, işler sıkışınca yine vezir-i âzamlığa getirilir. Bu kez de kendisi seferdeyken, karısının ırzına Fatih’in ortanca oğlu Þehzade Mustafa geçer.

Mahmut Paşa kadını boşar ama Fatih’in emri üstüne yeniden nikâhlar.”
Rakamlarla söylersek Fatih döneminin dökümü ne?

“Fatih, kendi dönemindeki yedi değişik vezir-i âzamdan üçünü boğdurdu.

Bir tanesini hapsetti.

Sonuncusunu da yeniçeriler öldürdü.”
Fatih’in oğlu II. Bayezid, padişahlığı şerefine Edirne’de kurduğu içki meclisinde boğduruyor sadrazamı Gedik Ahmet Paşa’yı.
Onun oğlu Yavuz Selim, sekiz yıllık saltanatında üç vezir-i âzam öldürtüyor.
Vezir-i âzam Dukakin oğlu Ahmet Paşa’yı kendi elleriyle hançerledikten sonra kafasını kestiriyor.
Yunus Paşa’yı ise Mısır seferinden dönerken at üstünde güzel güzel sohbet ettikleri sırada bir lafına kızınca ani bir emirle oracıkta öldürtüyor, kafasını kestiriyor, öfkesi geçmediği için o kafayı üç gün yanında taşıyor.
Çetin Altan, “Bizim Osmanlı tarihi, peri padişahlarının öykülerine benzeyen, üstünde pembe hayaller kurulabilecek bir tarih değil....

Büyük bir imparatorluk ama hiç kimsenin can güvenliğinin bulunmadığı bir imparatorluk; ne vezir-i âzamların, ne şehzadelerin, ne de hünkârların...

Ve bitmez tükenmez iktidar kavgaları... Hem de ne kanlı kavgalar, ne karanlık kavgalar, ne kaypak kavgalar” diyor.
Eğer AKP, televizyonlarda tarihin bütün gerçekliğiyle anlatılmasını isterse, ekranlardan kan damlar, kesilen kafalardan, bebekmiş ihtiyarmış denmeden öldürülen insanlardan geçilmez.
Ayrıca Osmanlı’nın aşk hayatı, AKP’nin umduğundan çok farklı çıkar ortaya.
O cenahta da çok değişik ilişkilere, çok gaddar hikâyelere rastlanır.
Tarihi, yazarlar, sinemacılar, televizyon dizileri çarpıtabilir, onları yorumlayabilir, isteyen bakar isteyen bakmaz.
Ama siyasetçiler tarihi çarpıtamaz, çarpıttıkları tarihi “tek gerçekmiş” gibi zorla halka kabul ettiremez.
Yalanları gerçekmiş gibi bize zorla kabul ettirmeye, onu bunu yasaklamaya çalışmaktan vazgeçsin AKP.
Seksen yıl yalanlarla dolu bir tarih dinledik, yeni “resmî” yalanlara hiç tahammülümüz yok.


Güya AKP iktidarina vuruyor, asil hedef Ataturk'un kurdugu cumhuriyet. Kemalistler diye tutturmus. Kim bu kemalistler, Menderes mi? Demirel mi? Evren mi, Ciller mi?... Bunlari bilemiyecek kadar cahil olmadigina gore niyet belli : Ilgilenen herkesin bilebildigi seyleri yazarken iftira ile Ataturk'e saldirmak.

Kaba olacak ama yemezler efendi...
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 11 Déc 2012 2:52    Sujet du message: Répondre en citant

Ne o Murat, profiterolsuz kalinca aklin basina mi vurdu?
Crying or Very sad
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 18 Jan 2016 1:00    Sujet du message: Répondre en citant

Taraf gazetesinde AKP'nin fetocularla elele sahte belgelerle darmadagan olmasina sebebiyet veren AA bugun Erdogan'dan yakiniyor...

Hadi oradan demek bile az ! Birlikte yurunen yollar ayrilinca adam hidayete ermis!

Citation:

Çok ünlü hikayedir…

Eski bir gazeteci olan Fransız Başbakanı Clemenceau, Polonya’nın en ünlü piyanist ve kompozitörlerinden biriyken cumhurbaşkanı olan Paderewski ile karşılaştığında, alaycı bir şaşkınlıkla, “Paderewski mi” der, “şu ünlü piyanist Paderewski mi? Tanrım bu ne düşüş…”

Paderewski gibi, Vaclav Havel gibi bazıları “cumhurbaşkanlığına, başbakanlığa” düşerler.

Onlar gibi yeteneklere sahip olmayan bazıları da cumhurbaşkanlığına, başbakanlığa yükselirler.

Erdoğan, cumhurbaşkanlığına “yükselmiş” bir siyasetçidir.

Devlet hiyerarşisinin tepesinde yer alır ama entelektüel hiyerarşinin hiçbir basamağında kendine yer bulamaz.

Yeryüzündeki birçok siyasetçinin durumu da Erdoğan gibidir.

Gelişmiş ülkelerde, devlet hiyerarşisinin tepelerine yükselmiş siyasetçiler hadlerini bilirler ve entelektüel hiyerarşinin üstlerine kendi çalışmaları, yaratıcılıkları, kitapları, eserleriyle çıkanlara saygı gösterirler.

Onların gelişmişlikleri, hadlerini bilmelerinde, entelektüel hiyerarşiye gösterdikleri saygıda belirginleşir.

Erdoğan haddini bilmiyor.

Onun okuduğundan fazlasını yazmış insanlara saygı göstereceğine, o insanlardan “itaat” bekliyor.

Seçilmiş bir siyasetçi gibi değil, kendilerini “tanrının yeryüzündeki gölgesi” olarak gören eski krallar, padişahlar gibi davranmak istiyor… Ki o eski zaman krallarıyla padişahlarının bile “iyi” olanları bilim insanlarına, sanatçılara gösterdikleri saygıyla övülürler tarihte.

Bugün ise gelişmiş herhangi bir ülkenin kralının bir bilim insanına, sanatçıya saygısızlık etmesi söz konusu bile olamaz.

Norveç Kralı, İsveç Kralı, Belçika Kralı, İspanya Kralı, İngiltere Kraliçesi bir bilimciye, sanatçıya saygısızlık etmeyi, kalabalıkların önünde onu aşağılamayı aklından bile geçiremez.

Böyle bir densizliği ancak Ortadoğu’daki krallar, diktatörler yapabilirler.

Ne halt ettiğini bilmeyen AKP’nin izlediği politkalarla gittikçe daha çok Ortadoğu ülkelerine benziyoruz ama burası bir Ortadoğu Krallığı değil.

Merdivenlere dizdiği gülünç bornozlu adamların arasından gururla inen Erdoğan da buranın kralı değil.

Kendisini hayallerinde bir “halife” gibi görebilir, o onun fantezi dünyasını ilgilendirir ama gerçek hayatta o, bir süreliğine cumhurbaşkanlığına seçilmiş bir siyasetçiden başka bir şey değildir.

Görevi, bu ülkede yaşayan her vatandaşın cumhurbaşkanı olmasını, halkı bölmemesini, sadece bir partinin cumhurbaşkanı gibi davranmamasını, hukuka sahip çıkmasını gerektirir.

O kendi görevini bırakmış, hükümetin politikalarını eleştiren akademisyenlerle polemiğe giriyor, onların üniversitelerden kovulmalarını istiyor.

Üstelik de 89 üniversiteden 1128 akademisyenin tümüne “aydın müseveddeleri, karanlık ve cahil insanlar” diyor.

Bu nasıl bir kendini bilmezlik…

Nasıl bir cüret…

Nasıl bir haddini aşma…

Sen kimsin, hangi entelektüel birikimin, donanımın, bilginle 1128 akademisyenin “müsvedde” olduğuna “cahil” olduğuna hükmedebiliyorsun?

O akademisyenlerden hangi biriyle entelektüel bir tartışmaya girebilirsin?

Bir cumhurbaşkanı, binden fazla akademisyeni “cahil” ilan edecek cüreti nereden bulabiliyor?

Kendisinin o “cehaleti” ölçebilecek bir tartıya sahip olduğuna nasıl kanaat getiriyor?

Bu haddini fevkalade aşan konuşma, hangi bilimsel veriye, hangi entelektüel ölçüye dayanıyor?

Cumhurbaşkanı’nın bu şaşırtıcı cüretinin açıkça görülebilen bir tek nedeni var.

Korkutabileceğine inanması.

Haklılık haksızlık, entelektüel donanım, bilgi, birikim önemli değil anlaşılan cumhurbaşkanı için, onun için önemli olan kendi ülkesinin vatandaşlarını “korkutabilecek” bir güce sahip olduğunu düşünmesi.

Devletin içine yerleştirdikleri “adamları” sayesinde bu korkutuculuğu hayata geçireceğine inanıyor.

Zaten Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından hemen sonra YÖK, o akademisyenler hakkında “gereğinin yapılacağını” açıkladı.

Bin küsur akademisyeni üniversitelerden kovacaklar herhalde.

Kim ders verecek onların yerine?

Herhalde Diyanet’in imamları.

“Dokuz yaşındaki çocuklara duyulan şehvetle” ilgili fetvaları tartışacaklar üniversite kürsülerinde.

“Ölülerini gömmeyi bilen” üniversiteliler yetiştirecekler.

Mezarcılarla imamlar, entelektüel hayatımızın doruklarına yerleşecekler.

AKP’nin “devrimci vizyonu” bu işte.

Bu yoldan gidilebilecek bir yer var mı?

Yok.

Daha fazla korku, daha fazla şiddet.

Bu iktidarın yürüyebileceği yolun başka bir güzergahı yok.


Düşünün ki bu iktidar “çocuklar ölmesin” diyen televizyon programcılarını “vatan hainliğiyle” suçlayabilecek kadar gözünü karartmış vaziyette.

Zavallı televizyon programcısı, “yanlışlık oldu ben devletimi severim” türünden bir şeyler söylemek zorunda kaldı.

Bu nasıl bir devlettir ki “çocuklar ölmesin” demek bu devletin düşmanı olmak anlamına geliyor?

Çocuk düşmanı devlet olabilir mi?

“Çocukları öldürelim” diyen bir çarpıklığın “vatan sevgisi” olarak değerlendirilebileceği bir “vatan” olabilir mi?

Ülkeyi çocuk mezarlığına çevirmeyi vatanseverlik olarak sunan akıl, nasıl bir akıldır?

Bu, akıl değil akılsızlık.

Bir çıldırma hali.

Sadece korkutmayı amaçlıyorlar.

Öldürüyorlar, yargılıyorlar, hapislere atıyorlar.

Hatta yargılamıyorlar bile…

Van’da olduğu gibi 12 kişinin kafasına yakın mesafeden kurşunu sıkıyorlar.

Cumhurbaşkanı da “bizde idam yok” diye övünüyor.

Çok sevdiğim bir dostumun söylediği gibi, “burada idam yok ama infaz var.”

Çatır çatır öldürüyorlar insanları.

Bebekleri vuruyorlar, dahası var mı?

Bu ölümlere karşı çıkanları da cumhurbaşkanı “aydın müsveddesi” olarak ilan ediyor.

Bırakın aydın olmayı, adam olmak bile insanların ölümüne karşı çıkmayı gerektirir ama ben daha başka bir soru sormak istiyorum ülkeyi yöneten zevata.

Cumhurbaşkanının “aydın müsveddeleri” demesi bu kadar doğalsa, onların da ona “cumhurbaşkanı müseveddesi” demesi o kadar doğal mı?

Böyle konuşmak doğal değilse cumhurbaşkanı neden böyle konuşuyor?

Tabii cumurbaşkanı böyle konuşunca “havuz medyası” da geri kalmıyor, 28 Þubat’ın “andıçlarının” AKP versiyonunu izliyoruz.

Akademisyenler “hain” ilan ediliyor manşetlerden.

Zaten AKP’li olmayan, “ne yapıyorsunuz” diyen, “insanları öldürmeyin” diyen, “cumhurbaşkanı yetkilerini aşmasın, anayasal sınırlarına çekilsin” diyen, “dışpolitikada çamura saplandınız kendinize bir çeki düzen verin” diyen herkes hain onlara göre.

Hainliğin cezası da belli.

Bunlar bu akılla bu ülkeyi yönetemezler.

“İnsanları öldürmeyin” diyen binden fazla akademisyenini “cahillikle, hainlikle” suçlayıp da ayakta kalan ne bir devlet, ne bir millet vardır tarihte.

Milletler, cumhurbaşkanlarıyla değil aydınlarıyla gelişirler.

Hitler Einstein’la yarışsa her seçimde onu yenerdi ama bugün Almanların yüzakı Hitler değil Einstein’dır.

Çetin Altan’ın hep söylediği gibi, “önemlilerin değersiz, değerlilerin önemsiz” olduğu ülkeler bellerini düzeltemezler.

Kendi “değerlilerini” aşağılayan toplumlar salah bulmaz.

Cinayetlere tapınan, öldürmeyi kutsayan, “öldürmeyin” diyenleri hain ilan eden, aydınlarını küçümseyen bir iktidarın ayakta kalabildiğini hiç görmedim.

Türkiye’yi yönetemeyen, öldürmekten ve korkutmaktan başka yönetim biçimi bilmeyen bu iktidar yıkılacak.

Önemli olan, Türkiye’yi de kendileriyle birlikte çökertmelerine engel olmak.

Bunun için de hukuktan ve mücadeleden hiç vazgeçmeden kararlı durmak gerekiyor… Her şeyi, hapishaneyi de göze alarak.

Bu ülkenin aydınlarını hapse atarlarsa, onlar içerde kitap okur.

Bunları içeri atarlarsa, bunlar ne yapar?

Hapishane parmaklıklarına konan kuşları korkuturlar, ne yapacaklar…

AHMET ALTAN / HABERDAR
12 Ocak 2016



http://www.haberdar.com/cumhurbaskani-ve-akademisyenler-1-makale,675.html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 23 Sep 2016 0:47    Sujet du message: Répondre en citant

Sahte belgelerle ordunun darmadagin edilmesinde onemli gorev uslenen AA subliminal tarzda darbeye çagrii yapmaktan içeri alindi.

Etme bulma dunyasi...

Oh olsun demek gerekiyor ama yine de bu saçma sapan adalet fiyaskosunua demokrasi adina karsi durmak gerek.

Neyse AA sartli serbest kalmis ama kardesi MA'ni serbest birakmamislar !!!
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 19 Fév 2018 16:10    Sujet du message: Répondre en citant

Bu konu 2011 de baslamis. Bugun 19 Subat 2018...

Altan Kardesler omur boyu hapis cezasina çarptirildilar Nazli Ilicak ile birlikte.

Levent Yilmaz'in Le Monde'da bugun yazdigi "'Tribune"ü okudum biraz evvel. Ve yukarida yazilanlardan sonra gelinen noktanin aciligina acimasizligina deginmemek olasi mi?

Levent Yilmaz yazisinda Cetin Altan'dan soz etmis ve ozellikle Erdogan'in Ahmet Altan'a odul verirken yaptigi konusmadan alintilar yapmis. Nereden nereye demiyorum ben, cunku 2002 de ne soylediysem bugun hepsi ispatli olarak geçerli. Ben kuçucuk aklimla akil edebilmissen Altan kardesler gibi aydinlar nasil bugunleri gorememisler? Buna gerçekten sasiriyorum. Kendilerine budala dersem dogu olmaz, çok akilli adamlar. O zaman ?


Ahmet Altan'in hangi sermaye ile kurdugunu bilmedigim Taraf gazetesi Iktidar ile (o zamanlar bu isi daha çok Gulen takimi yurutuyordu) Turk ordusunu kurmaca iddianameler ile yerle yeksan etmisti. Ergenekon ve Balyoz ile buyuk bur savasta bile verilmeyecek zayiat ile generaller içeri tikilmislar yerlerine de 15 Temmuz'u hazirlayanlar getirilmisti. Ama ordunun çivisi de çikmisti bir kere.

Oh olsun deyemem eger insansam, demokrasiye inandigimi soyluyorsam, vicdan sahibiysem. Son muebbet hapis cezalariyla zaten Anayasa mahkemesini rafa kaldirmis bir adalet sisteminin Turkiye'yi bir muz cumhuriyeti seviyesine indirecegi uzuntusunu tasiyorum ve Turkiye'me yakistiramiyorum.

Yilmaz'in yazisindaki "Mehmet et Ahmet Altan ont défendu l’espoir d’une démocratie des libertés" hiç de dogru olmadigini da soylemeden geçemeyecegim.

Adalet herkes için gereklidir; "sosyal anlasmanin" olmazsa olmazidir.

Le Monde'daki yazi için
http://bit.ly/2BCXKsT





<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 23 Fév 2018 0:26    Sujet du message: Répondre en citant

Ahmet Altan'a destek için imza vereceksin deseler hadi oradan derdim.

Gittim acte-sud açtigi imza kampayansini imzaladim!!!

http://www.ataturquie.fr/actes-sud-met-en-ligne-une-petition-pour-liberer-lecrivain-turc-ahmet-altan/
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 31 Oct 2021 20:51    Sujet du message: Répondre en citant

Ahmet Altan Femina ödülüne layik görüldü.

http://www.ataturquie.fr/ahmet-altan-recompense-par-le-prix-femina-etranger/
&
http://www.ataturquie.fr/un-ecrivain-turc-doit-il-avoir-fait-de-la-prison-pour-plaire-aux-jurys-litteraires-francais/

Sur mon compte facebook j'ai déposé ce message :

Ce prix m'a rappelé le cas de Céline. Comment séparer l'homme et son talent littéraire ?

Ahmet Altan est mis en prison par le pouvoir qu'il a servi. C'est son journal Taraf (en occurrence financé par le mouvent Gülen) a permis au pouvoir de mettre plus de cents généraux de l'armée en prison par des fausses accusations et preuves montées de toutes pièces. Certains ne pouvant supporter ont opté pour la suicide, d'autres ont trouvé la mort ne pouvant être soigné en prison...



<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Page 1 sur 1

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.