Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.
Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Turk demokrasisi
Forums d'A TA TURQUIE Pour un échange interculturel
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11192 Localisation: Nancy / France
Posté le: 20 Juin 2013 9:50 Sujet du message:
Citation:
Emre Kongar
Kaba Kuvvete Karşı Zekâ???
Benim bütün yaşamım, öğrenci ve sokak hareketleriyle, darbelerle, siyasal çalkantılarla geçti!
Bütün kariyerim boyunca öğrencilerime, gençlere, kaba kuvvetten uzak durmalarını önerdim…
Bunu sadece onları sevdiğim, sakınmak istediğim için yapmadım…
Þiddete başvurulduğu zaman, aklın ve haklının kaybedeceğini, sadece elinde en büyük kaba kuvveti bulunduranın kazanacağını bildiğim için çabaladım.
Bu çabalarım, gerek 1971 gerekse 1980 askeri darbelerine gidişi önlemekte hiçbir işe yaramadı…
Göz göre göre gelen darbeler Türkiye’nin demokratik gelişmesini büyük ölçüde frenledi, soldan ve sağdan en yetenekli en vatansever öğrencilerimin canlarını aldı…
Bana da, sürekli olarak önceden haber verdiğim felaketleri izlemenin düş kırıklığı ve oradan oraya savrulmanın acısı kaldı!
***
Aslında çabalarımın pek de etkili ve verimli olamayacağını biliyordum…
Çünkü toplumun yapısı, muktedir zalimler kadar, özgürlük ve demokrasi isteyen mazlumları da aynı kumaştan dokumuş, aynı malzemeden yoğurmuştu…
Ama umutsuzca da olsa, doğruyu anlatma görevimi yerine getirmeye çalışıyordum…
Çünkü bir yandan da dünya ve Türkiye değişiyor ve gelişiyordu; umudumu hiç yitirmedim!
Bu son dönemde “Tarihimizle Yüzleşmek”, “Demokrasimizle Yüzleşmek”, “İçimizdeki Zalim” ve “ABD’nin Siyasal İslam’la Dansı” kitaplarımı yazdım…
Pek çok kişiden övgü, daha çok kişiden de umutsuz “Türkiye adam olmaz” gibi tepkiler aldım.
Þimdi haklı olmanın keyfini yaşıyorum!
***
28 Mayıs’tan beri olup bitenler, aslında Türkiye’deki dönüşümü, yeni bir dönemi işaret ediyor:
Artık çoğunluk gücünü arkasına alarak demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri ihlal eden egemenlere karşı, onların bütün kışkırtmalarına rağmen, barışçı yollarla muhalefet etmeyi öğreniyor toplum:
İnsanları bıktıran buyurganlığa, yaşamın her alanına müdahale eden azarlayıcı ve bağırgan otoriteye karşı, barışçı, demokratik, çağdaş, yeni bir muhalefet bu:
Kaba kuvvet söylemi kullanan politikacıların, onlara destek manşetleri atan, dezenformasyon yapan iktidar dalkavuklarının anlayamadığı, onun için de başa çıkamayacakları düzeyde bir zekâ, barışçı ve yeni bir yaklaşım.
“Duran adam” dünkü azgelişmiş Türkiye’ye karşı yarınki demokratik Türkiye’nin simgesidir!
Asagidaki haberleri okuyunca insan karariyor, ilerisi için korkuyor. N'olduk, nereye gidiyoruz, bu kin, bu nefret....
Il y a quelques années nous parlions d’une organisation focalisé contre la laïcité n’est-ce pas !? Eh, bien, leur parti politique n’a pas pu être fermée, et aujourd’hui les résultats sont devant nous !
La chasse à l’opposant a commencé, l’Europe le sait.
Erdogan veut un jardin de rose sans épine, donc il lui faut autant de pression que lui, lui-même applique à la population turque.
Si l’Europe continu de les prendre en interlocuteur, je me répète, l’Europe sera aussi responsable.
Il n’y a rien qui vient de la Turquie, et qui a un bon sens depuis ces derniers jours.
D’où qu’on regarde La Turquie n’est pas un Etat de droit comme je viens de l’exprimer dans un autre sujet.
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 13 Nov 2016 3:20 Sujet du message:
Ozkok'un bu yazisini nereye koyayim diye dusunurken bu topige ulastim. Demokrasi filan kalmadigindan olacak 2 senedir bir ekleme yapilmamis.
Yeni Turkiye, yeniden tarifi yapilan Turkiye demokrasisinde ders olsun...
Citation:
Seçilmiş başkana domuz diyebilme hürriyeti
11.11.2016 Cuma
8 Kasım 2016 gecesi...
Amerika’nın yeni başkanı seçildikten sonra bir adam masaya oturuyor ve kızına ve eşine şu mektubu yazıyor:
* * *
“Kızlarım,
Dünya dün gece, artık sizi koruyamayacağım bir şekilde değişti.
Bu bir baba için çok feci bir şey.
Bugüne kadar, seçimlerde 6 kere oy kullandım. Bu seçimde oy verdiğim kişi kazanamayan ilk aday değildi. Ama ilk defa, tehlikeli düşünceleri olan, çok ciddi zihinsel bozukluklara sahip, dünya hakkında hiçbir bilgisi bulunmayan ve öğrenme merakı olmayan bu kadar cahil bir domuz seçildi.”
* * *
“Kazanan sadece o değildi, onunla birlikte destekçisi Ku Klux Klan da kazandı. Beyaz milliyetçiler, cinsiyetçiler, ırkçılar, rap müziğin ülke için tehlike olduğunu düşünenler de kazandı.”
Evet o gece yazılan mektup bu...
Þimdi dikkat...
Bu bir baba ile kızı ve eşi arasında kalmış mahrem bir mektup değil.
Çünkü yazan kişi bunu hemen o gece Vanity Fair dergisinin internet sitesinde yayınladı.
* * *
Yazan kişi, sıradan bir insan da değil.
Mark Zuckerberg’in hayatını anlatan “Social Network” filmi ile Beyaz Saray’ı anlatan “West Wing” dizisinin Oscar ödüllü senaristi Aaron Sorkin...
Hollywood’un en başarılı senaristlerinden biri.
* * *
“Seçilmiş başkanına” “Domuz” diyerek hakaret etmek...
Benim defterimde olan bir özgürlük, bir hak değil.
Ama orası Amerika ve Trump işte böyle bir demokrasi ve özgürlük rejimi devralıyor.
* * *
Yeni bir McCarthy dönemi açılabilir mi...
Aaron Sorkin’in akıbeti, Dalton Trumbo gibi, takma isimlerle senaryo yazmaya mahkûm edilmek olabilir mi...
* * *
Amerikan Anayasası’nın değiştirilemeyecek birinci maddesi “İfade özgürlüğü”...
Kimsenin elini dokunduramayacağı bir özgürlük bu...
* * *
Seçilmiş başkana “Domuz” diyebilme özgürlüğü yaşayabilecek mi...
“Seçilmiş başkan” buna tahammül edebilecek mi...
* * *
Hiç şüpheniz olmasın, geçmişte Dalton Trumbo, bugün de Aaron Sorkin gibi sahip olduğu çok büyük imkânları, hatta kendi adıyla yazma özgürlüğünü kaybetme bedelini göze alan cesur aydınlar oldukça, Amerika’da bu 4 yıllık süre asla totaliter bir “Trumpizm”e dönüşemeyecektir.
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 23 Jan 2017 2:29 Sujet du message:
Türkiye'de demokrasinin neden yayginlasamadigini anlamamiza yardimci bir makale.
Citation:
Ergin Yıldızoğlu
Muhalefet ve siyaset
12 Ocak 2017 - Cumhuriyet
Laikliği savunmakla, terörizmi desteklemek eşitlenir, dinci totaliter bir rejim gerçekleşmeye başlarken bence vurgulanması gereken bir konu var: AKP liderliğinde siyasal İslam, en kritik anlarda, projesini, karşısındaki güçlerin biteviye tekrarladıkları bir hatadan başarıyla yararlanarak ilerletti.
Bu “hatayı”, Jacques Rancière’in, Disagreement: Politics and Philosophy (Anlaşmazlık: Siyaset ve Felsefe) başlıklı çalışmasındaki düşüncelerden yararlanarak irdelemeye çalışabiliriz.
***
(1) A ve B bir duvara bakıyorlar. Biri beyaz diyor öbürü siyah. Bu durumda A ile B arasında bir uzlaşma umuduyla tartışma yürütmenin zemini yoktur. (2) İkisi de beyaz diyorsa, ancak B beyaz derken, beyazı değil de başka bir şeyi kast ediyorsa ve A bunu anlamıyorsa, iki taraf arasında anlamlı bir tartışma sürdürülemez.
Bu saptamaları siyasete, duvarı toplum, beyazı da hakikat olarak transfer edersek, ikinci durumda, devreye felsefenin (düşüncenin) girerek “beyazlık” konusuna açıklık getirmesi gerektiğini söyleyebiliriz. A “beyazın” anlamını açıklığa kavuşturmadan tartışmayı devam ettirdikçe, B’nin “beyazlık” anlayışını egemen kılma sürecinin bir aracına dönüşür. Bu hatanın sonuçları ortaya çıkmaya başladığında A, “kandırıldım” derse, en azından, samimiyetsizlikle suçlanmaktan kaçınamaz.
Ne CHP, ne de kentli orta sınıflar üzerinde belli bir etkiye sahip liberal entelijansiya, hatta Kürt siyasi hareketi, “demokrasi”, “vesayet”, “Laiklik”, “Kürt sorunu” dendiğinde AKP liderliğinin aslında neyi anladığını, bu kavramlara kendilerinin yüklediğinden farklı bir anlam yükleyip yüklemediğini düşün(e)meden, kendi arzularına uygun kanaatlerle davranmayı seçtiler. Sanki “beyazlıktan” aynı şeyi anlıyorlarmış gibi konuşmaya devam ettiler.
CHP, AKP tabanını etkileme kaygısıyla, kendi laik demokratik tabanının kaygılarını, solunu ihmal etti, etkin bir muhalefet hattı kuramadı. Liberal entelijansiya, siyasal İslamın, en kritik anlarında, projesini ilerletebilmek için gereksinim duyduğu marjinal desteği, ona taşıyarak, aslında “intihar” etmekten kaçınamadı.
***
CHP, ülkenin geleceğine ilişkin, AKP’de temsil edilen siyasal İslamla arasındaki anlaşmazlığın, konuşularak aşılabilecek türden olduğu, kendi temsil ettiği dünya ile siyasal İslamın amaçladığı dünyanın uzlaşabileceği kanısını hâlâ koruyor. Böylece ne kendi amaçladığı dünyayı tanımlayabiliyor ne de AKP’nin projesine hizmet etmekten kurtulabiliyor.
Kimi liberal entelektüeller de şimdilerde, AKP’nin gerçekten dindar olmadığını, İslam dininin ahlakına uymadığını anlatmaya çabalayarak “hatalarını” tekrarlıyor. “Uysalardı her şey bambaşka olabilirdi fantezisini” desteklemenin ötesinde, trajik olan şu ki, AKP’de temsil edilen siyasal İslam açısından, gerçek İslam dini lider ne diyorsa odur! Ve bu varsayım toplumda ekonomik artığa ulaşmalarının da aracıdır. Dolayısıyla bu eleştiriler hem o varsayımın, hem de maddi çıkarların “filtresini” aşamaz, aşsa da, siyasal İslamın liderliği, tabanı açısından, bir gürültü olmanın ötesine geçerek anlam kazanamaz. Dahası, tartışmayı siyasal İslamın “hakikat rejiminin” ve “dilinin” içine çekerek, bu “rejimin” gerçek bir eleştirisinin, karşısında tutarlı bir laik proje ve anlatının kurulmasını zorlaştırır.
Þimdilerde, anlaşılan sıra, “bağımsızlık arzusu” üzerinden “ulusalcı” entelijansiyaya geldi. Bunlar, “‘Bağımsızlık’tan aynı şeyi mi anlıyoruz?” “Bugünkü dünyada ‘kapitalizm ve bağımsızlık’ birlikte olabilir mi?” gibi soruları sormadan, “bağımsızlık arzusunu” AKP ve Siyasal İslamla paylaştıklarını varsayabiliyorlar. Böylece, onlar da, Siyasal İslam’ın projesi açısından kullanışlı bir araca dönüşmenin ötesinde, laik-demokratik bir muhalefetin şekillenme şansını zayıflatıyorlar.
Inscrit le: 30 Aoû 2007 Messages: 3006 Localisation: Paris
Posté le: 08 Fév 2017 10:59 Sujet du message:
Ne hallere dustu Turkiye !
Citation:
İki askersiz general: Perinçek ve Bahçeli
08 Þubat 2017 Çarşamba
Dün MHP’nin başbuğu Devlet Bahçeli partisinin referandumda neden “evet” diyeceğini, galiba kendisinin bile inanmadığı gerekçelerle savunurken önemli bir vurgu yaptı:
“Eğer Doğu Perinçek ile Tayyip Erdoğan arasında bir tercih hakkımız olursa, kesinlikle Sayın Erdoğan’ı tercih edebileceğimizi herkes bilmelidir.”
Doğu Perinçek’in Devlet Bahçeli’ye cevabı gecikmedi:
“Erdoğan’ı da tercih etseler Doğu Perinçek’i tercih etmiş olurlar. Çünkü Sayın Erdoğan’ın başında bulunduğu Adalet ve Kalkınma Partisi, birçok konuda Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in savunduğu siyasetlere gelmiştir.”
Acaba hangisi haklı?
Doğu Perinçek mi, Devlet Bahçeli mi?
Bence her ikisi de haklı.
***
Önce Bahçeli cephesine bakalım. Yazının başlığında “Askersiz generaller” dendi.
Siyaseti biraz yakından izleyenler hatırlayacaktır. Başbuğ’un başbuğluğu beceremediğini ileri süren MHP muhalifleri birkaç ay önce partili delegelerin çoğunluğunu kendi saflarına çektiler ve olağanüstü kurultay çağrısı yaptılar. Eğer Bahçeli parti içi demokrasinin gereğine uyup da kurultay toplansaydı, şimdi kendisi “mütekait siyasetçiler” müzesinde yerini alacak; MHP yeni bir liderle yoluna devam edecekti.
Gel gör ki “bağımsız” (Efendim?) yargı olağanüstü kurultayın önünü kesti. Bağımsız (Efendim dedik di mi?) yargının bu hizmetini Bahçeli ve kendisine bağlı kalmış bir grup (“Bir avuç” mu deseydim acaba?) Tayyip Erdoğan’a başkanlık yolunu açan bir anayasa değişikliğine canla başla destek vermeyi kabul ederek Meclis’te ödedi.
Referandumda da ödeyecek(miş).
Peki, ödeyebilecek mi?
Referandum seçmen niteliğine sahip yurttaşların oyları demek. Peki, Bahçeli’nin dediğine “Hı” diyecek kaç seçmeni kalmıştır dersiniz?
Olağanüstü kurultaya gidilseydi Bahçeli’yi oturduğu iskemleden aşağı indireceği hemen hemen kanıtlanmış olan delegeler partinin tabanı demek. O tabanın eğilimi de belli.
Bu durumda Devlet Bahçeli bir “askersiz general”den öte nedir?
Sorunun cevabı bugünden belli gibi. Referandumdan sonra Bahçeli için de “belli” olacak...
***
Gelelim Doğu Perinçek’e...
15 Temmuz öncesinden de yeterince kanıt vardı. Darbe girişiminden sonra kanıtlar hem arttı, hem de “kuvveden fiile” geçmeye başladı; yani somut sonuçlar vermekte...
2002 öncesinde iktidara yürürken de 2002’den sonraki tek başına iktidar dönemlerinde de Tayyip Erdoğan’ın AKP’si ile Fethullah Gülen’in “Cemaat”i resmen değil ama fiilen birer koalisyon ortağı idiler. Cemaat AKP için kamu kuruluşlarına yerleştirilecek kadroların “kaynağı” idi.
Gülen’in 70’li yıllarda verdiği siyasal vaazını hatırlayın. Kendi tayfasına dönmüş “Maliye’ye, Adliye’ye, Hariciye’ye, Dahiliye’ye, Harbiye’ye gireceğiz. Hedefimiz budur” buyurmuştu.
Öyle de oldu. Öyle olduğu 15 Temmuz darbe girişiminden sonra devletin bütün kurumlarında yürütülen dev çaplı “FETÖ operasyonu” bunun kanıtı.
Cemaat 17/25 Aralık’ta başlayan ve 15 Temmuz sonrasında çok keskinleşen bir ayıklama süreciyle devletten uzaklaştırıldı. Büyük koalisyon bozuldu ve siyasal İslamın bu iki gücü arasındaki köprüler bir daha kurulmasına olanak kalmamacasına atıldı...
Þimdi yeni bir koalisyon kurulmakta. Siyasal İslamın partisi AKP ile Türk milliyetçiliğinin devlet deneyimli kadrolarını saflarına katan bir başka askersiz general’in, Doğu Perinçek’in partisi arasındaki bu koalisyon “Sırtı AB’ye, yüzü Avrasya’ya, Þanghay Beşlisi’ne dönük” bir siyasal çizgide buluşuyorlar.
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11192 Localisation: Nancy / France
Posté le: 02 Oct 2022 0:54 Sujet du message:
NEDEN TÜRKIYE BIR DEMOKRASI DEGIL ?
1)
Des vidéos diffusées sur TikTok autour de l’épargne des Turcs provoquent la colère d’Erdogan
Citation:
Le parquet d’Istanbul a ouvert une enquête contre ces vidéos sur la base d’un article du Code pénal turc qui condamne « l’insulte au chef de l’État ». Un crime puni, tout de même, d’une à quatre années de prison.
2) Erdogan'in herkese hakaret etmesi normal (Ataturk ve Inonu'ye "2 ayyas" demisti, muhaliflere surtuk dedi, bunun babasi da boyleydi dedi...)
Ama bir sanatci sahne arkadasi için "bu Imam Hatipte okumus, sapikligi oradan geliyor" deyince hapse atiliyor. Ama baskalari "bizim aile sitemizdeki 40-50 kisiyi goturur" deyince hiç bir sey olmuyor.
3) TV'de bir tartismada "Musa da Ibrahim de tarihte geçmiyor var olduklari belli degil" deyince bilim adami tartismanin geçtigi tv kanalina ceza kesiliyor, bilim adami hakkinda savcilij harkete geçiyor.
4) Yasaklama kültürel alanda azgin bir sekilde devam ediyor. 2019 örneginden baslayalim :
ilhamını 2019 yılında Hrant Dink Vakfı tarafından Kayseri’de yapılması planlanan “Kayseri ve Çevresi: Toplumsal, Kültürel ve Ekonomik Tarihi Konferansı”nın önce Kayseri Valiliği, ardından İstanbul’da yapılmasının Şişli Kaymakamlığı tarafından yasaklandi.
https://www.mantipostasi.com/tr/
Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures Aller à la page Précédente1, 2, 3, 4
Page 4 sur 4
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum