308 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 308
Membre(s) : 0
Total :308

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 19h37:42
murat_erpuyan : 19h40:06
SelimIII : 1 jour, 09h04:38
Salih_Bozok : 3 jours
cengiz-han : 4 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - 15 Temmuz darbe girisimi sonrasi yorumlar...
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

15 Temmuz darbe girisimi sonrasi yorumlar...
Aller à la page Précédente  1, 2, 3, 4, 5, 6
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 31 Déc 2016 17:50    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:




Darbecinin Başbakanlık kriz masasında ne işi vardı?
29 Aralık 2016
Hurriyet


DARBE girişimi sırasında, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı esir alıp Akıncılar Üssü’ne götüren karargâh subaylarından biri olan Tümgeneral Mehmet Dişli, savcılığa bir “ek ifade” verdi.
Ek ifade, darbe girişiminin neden engellenemediği ile ilgili soru işaretlerini de arttırıcı nitelikte.

Biliyorsunuz, Binbaşı H.A.’nın bir askeri kalkışmayı ihbar etmesi ile darbe girişiminin başlaması arasında kayıp 5 saat 45 dakikalık süre var. Hâlâ aydınlatılabilmiş değil. TBMM Komisyonu, Genelkurmay Başkanı’na bazı sorular yollamış ama bu süre içinde neler oluğunu sormamış.

MİT Müsteşarı’na soru bile gönderilmedi. Neden? Çünkü ona Cumhurbaşkanı’ndan başkası hesap soramaz, TBMM dahil!

AKP Genel Başkan Yardımcısı Þaban Dişli’nin de kardeşi olan Mehmet Dişli, Orgeneral Akar’ı tutuklayıp Akıncı Üssü’ne götüren ekipte yer alıyordu. Darbe girişimi ile ilgili emre, Orgeneral Akar’ın imza atmasını isteyen de o.

Ek ifadede bunları “kafasına silah dayandığı için yaptığını” söylüyor.

Mehmet Dişli, hatırlarsınız, darbe girişiminin başarısızlığa uğratılmasından sonra Akıncı Üssü’nde tutulmakta olan Orgeneral Akar ile aynı helikoptere binmiş ve Çankaya Köşkü’ndeki Başbakanlık ofisine gelmişti.

Akşam saatlerinde de darbeci olduğu iddiasıyla tutuklandığı açıklanmıştı. Þimdi Dişli’nin ek ifadesinde dikkatimi çeken şu ayrıntıya bakalım:

“Devam eden ateşin kesilmesi için komutanın ve ilgili bakanların emri ile Eskişehir’i aradım. Uzun süre onlarla görüştüm. Bu şekilde saat 15.30’a kadar oradaki kriz masasında görev yaptım. Buna başta Başbakanımız olmak üzere hepsi şahittir. Daha sonra ben yine Başbakanlık katındayken, 2 polis memuru gelip ‘Sizin de bilginize başvurmamız gerek’ dediler. Bu sırada ben ağabeyim olan Þaban Dişli’ye bütün gece yaşananları özetliyordum.”

Tam “Vay canına sayın seyirciler” durumu yani!

Adam, Genelkurmay Başkanı’nı tutukluyor, darbecilerin başına geçmesini istiyor, Başkan bunu kabul etmeyince Akıncı Üssü’ne götürüyor.

Ama sonra aynı adam Genelkurmay Başkanı ile aynı helikopterle Başbakanlık’a geliyor.

Hadi diyelim ki Genelkurmay Başkanı, Akıncı Üssü’nden sağ çıkabilmek için yanına Dişli’yi almak zorunda kaldı.

Peki, darbeci olduğunu bildiği bir insanın saat 15.30’a kadar Başbakanlık kriz masasında görev yapmasına neden göz yumdu?

Nasıl oldu da darbeye karıştığını en başta Genelkurmay Başkanı’nın bilmesi gereken bir subay, saat 16.30’a kadar gözaltına alınmadı?

AKP Genel Başkan Yardımcısı olan ağabeyine gece olup bitenleri anlatırken, polis neredeydi?

Genelkurmay Başkanı’nın açıklaması gereken konuların sayısı artıyor.



Mehmet Y. Yılmaz
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/darbecinin-basbakanlik-kriz-masasinda-ne-isi-vardi-40320489
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 01 Fév 2017 0:55    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Rıfat Serdaroğlu:
HAYDİ HAYIRLI İÞLER

“Siyasette hiçbir sır ilelebet gizli kalmaz” sözünün halk dilindeki söylenişi şudur; “Gizli-gizli tenhalarda sevişen, aşikâr olarak doğurur!”

20-21-22 Eylül 2016 tarihlerinde “Darbe Var Darbecik Var” başlıklı üç yazı yayınlamıştım. Daha sonra 21. Kasım 2016 tarihinde “Kontrollü Darbe Girişimi” başlıklı bir yazı daha yazdım.

Bunları yazmaktaki amacım 15 Temmuz Darbe Girişiminin bize anlatıldığı gibi olmadığını, bazı olayların yerine oturmadığını, bu işte büyük bir “Yamuk” olduğunu anlatabilmek idi…

Bu görüşüm, Ulusal Basında yazan çok az sayıdaki yazarlar tarafından da desteklenmişti.

İlk kez Uluslararası bir yayın kuruluşu, 15 Temmuz’un bir darbe olmadığını yazdı!

AldriMer.no adlı dergide yayınlanan bir yazıda, NATO yetkilileri düzenli olarak kullandıkları bir danışma kuruluşuna 15 Temmuz’u araştırma konusunda görev verirler!

Bu araştırma raporu, NATO yetkililerinde, NATO üyesi ülkelerde, NATO İstihbarat Füzyon Merkezinde (NIFCA) mevcuttur. Yani tüm NATO ülkeleri bu raporu biliyor, ama bir tek biz bilmiyoruz!

Bu raporu Türk Kamuoyuna açıklamak, varsa itirazlarını yanlışlarını anlatmak, TC. Hükümetinin birinci görevidir. NATO doğruyu mu söylüyor, yoksa bizim koç gibi 15 Temmuzumuzu kıskandığı için
iftira mı atıyor? Bunun açıklığa kavuşması lazımdır.

Raporda öz olarak, Erdoğan’ın hazırlıklara 1 yıl önceden başladığı, kendisine muhalif olanların listelerini çok önceden hazırladığı, FETÖ’nün darbe girişiminde bulunmasına, kontrol altında bilerek izin verildiği, bu sebepten 15 Temmuz’un hemen ertesi günlerinde on binlerce kişinin tutuklandığı ve işten atıldığı anlatılmaktadır…

Biz, Türkiye’de yapılmış tüm darbelerin mağduru bir aileyiz.
Bu yüzden “Darbe” nasıl olur, “Darbecik veya Çakma Darbe” nasıl olur iyi biliriz.

Baştan beri 15 Temmuz’un Þahan Özbakar’ın Recep İvedik filmi gibi olduğunu söyledik durduk.

Darbe girişimini eniştesinden öğrenen bir Cumhurbaşkanı!
Darbeyi bastıracaklarına, düğünde halay çeken Kuvvet Komutanları!
Darbe girişimi günü bir odaya kapanıp, saatlerce başbaşa kalan ve telaştan Cumhurbaşkanını ve Başbakan’ı aramayı unutan Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı!

Hande’nin cep telefonundan konuşan ve halkı sokağa çağıran ama kendisi sokağa çıkmayan bir Cumhurbaşkanı!

Saatlerce tünelde saklanıp, telefonla darbecileri korkutmaya çalışan bir adet seçilmemiş Başbakan!

Kimden emir aldığı bilinmeyen ve halkın üzerine ateş açan sapık askerler!
Emir Subayları tarafından yere yatırılıp kafalarına basılan Orgeneraller!
Þeytanî bir plan uğruna, sokağa çıkartılıp yaşamlarını kaybeden zavallı insanlar!

Üzerinden 6,5 ay geçmesine rağmen hala lider kadrosu belli olmayan sözüm ona bir darbe!

Halkın filozofu Bergamus’a “Sence 15 Temmuz bir darbe mi” diye sordum!
“Eğer bu darbe ise, ben de filozof değil astronotum” dedi…
“Su akar darbe olursa Hulusi bakar ve Öcalan’ın hısım derecesinde yakını olan Fidan” bu yüzden mi TBMM ye gidip hesap vermekten kaçtılar? TBMM’ye hesap vermeye gitmeyen bu ikili, koşa-koşa İslamcı yazar Nuri Pakdil’i ziyaret edip, önünde el pençe durdular!

Nuri Pakdil; “1923 tamamıyla bir yabancılaştırma, değerlerimizden kopma dönemidir. 1923’ten 1950’ye kadarki dönem çok haşin bir şekilde yaşandı. ‘Allah’ demenin bile yasak olduğu bir dönemdi” diye yalan söylebilen biridir! Hulusi Akar’a da böyle bir dostluk yakışır! Nasılsa Cübbeli ile tokalaşmıştı! Sırada Menzilciler ve Hizbullah var!

Kim nereye kaçarsa kaçsın, nerede isterse saklansın, 15 Temmuz bir kumpas ise, Türk Milleti olarak bunun hesabını mutlaka soracağız…
İlk hesap sorulacak 3 Devlet Memuru;
Genelkurmay Başkanı-MİT Müsteşarı-Emniyet Genel Müdürüdür.
Bunlara emir veren siyasetçiler az sonra…





konuyla ilgili Fransizca bir yazi
http://www.rewmi.com/inities-de-lotan-soupconnent-coup-detat-de-turquie.html

bu da Aldrimer.no'dan
"NATO insiders suspect staged Turkey coup"
https://www.aldrimer.no/nato-insiders-suspect-staged-turkey-coup
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 21 Fév 2017 1:56    Sujet du message: Répondre en citant

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 06 Avr 2017 1:37    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Mehmet Y. Yılmaz

'Darbe' yapılacağını neden anlayamadılar?
6 Nisan 2017

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin “kontrollü” olduğunu söyledi ve elinde bunu kanıtlayacak bilgiler–belgeler bulunduğunu ekledi.
Dün de yazdım, bunu kanıtlayacak belge ve bilgi varsa, bir muhalefet partisi lideri bunu ortaya çıkarmak için beklemez.

Nitekim, Cumhurbaşkanı ve Başbakan, referandum kampanyasında Kılıçdaroğlu’nun bu iddiasını sık sık kullanmaya başladılar.

Kılıçdaroğlu’nun daha sonraki açıklamalarından anlıyorum ki sözünü ettiği bilgi–belgeler aslında yok. Olaylara bakarak çıkarımlar yapıyor ve bu sonuca ulaşıyor.

Darbenin kontrollü olup olmadığını ortaya çıkarmak elbette iddia sahibinin işi olmalıdır.

Ancak böyle olması, darbenin neden önlenemediği sorusunu da ortadan kaldırmıyor.

Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı, darbe ihbarının alındığı saatten itibaren bazı şeyleri eksik yaptılar. Ya yapmayı akıl edemediler ya da bilerek yapmadılar!

Hangisi doğru olursa olsun bir darbe girişimiyle sonuçlanmış yetersizlik söz konusu.

Darbe girişiminden sonra verilen ifadelerden öğreniyoruz ki (Orgeneral Ümit Dündar ve Tümgeneral Zekai Aksakallı’ın ifadeleri) Genelkurmay Başkanı bazı emirler daha verseymiş, girişimi en başından bastırabilirmiş.

Aynı durum MİT Müsteşarı için de söz konusu.

Bir asker MİT’e kadar gelip gece helikopterlerle evinden “alınacağını” ihbar ediyor ama o bunun bir darbe girişimi olduğunu anlamıyor!

İşi istihbarat toplamak ve değerlendirmek olan bir devlet kurumunun başındaki kişinin bunu anlayamamış olması önemli bir zaaf değil mi?

Üstelik, bu ihbarı zamanında Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile de paylaşmıyor. Nasıl bir kendine güven bu?

Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı bu işin bir darbe girişimiyle sonuçlanacağını anlayamadılar mı?

Böyle anlamadılarsa ne olacağını zannettiler?

15 Temmuz darbe girişiminin ardında, önünde nelerin olup bittiğini tam olarak öğrenebilmemiz için bu iki devlet memurunun sorgulanması gerekiyor.

Ama buna ne TBMM Araştırma Komisyonu teşebbüs etti, ne de buna cesaret eden bir savcı çıktı.


BİNBAÞI H.A.???
DARBE girişimini ihbar eden Binbaşı H.A.’nın kim olduğu da hâlâ bir sır.

Aslına bakarsanız kendisi darbeyi önleyen kahraman subaylardan biri olarak anılmalı ama nedense kimliği ısrarla gizli tutuluyor.

Neden?

Eğer Binbaşı’nın kimliğinin açıklanmasının kişisel güvenliği için sorun yaratacağı düşünülüyorsa çok saçma.

Kara Havacılık’ta helikopter pilotu olarak görevli kaç Binbaşı H.A. olabilir ki?

Dolayısıyla eğer hâlâ orduda kaldılarsa, darbeciler için bu kimliği bulmak işten bile değil.

O zaman Binbaşı H.A.’nın kim olduğu neden halktan saklanıyor?


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 09 Avr 2017 1:34    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Mehmet Y. Yılmaz

16 Temmuz’daki esrarengiz olay

7 Nisan 2017



FETULLAHÇI çetenin darbe teşebbüsü ile ilgili olarak “esrarını koruyan” konulardan biri de darbe girişimi sırasında tümgeneral rütbesiyle Genelkurmay Karargâhı’nda görevli olan Mehmet Dişli’nin 16 Temmuz günü yaşadıkları.
Kendisi aynı zamanda AKP Genel Başkan Yardımcısı Þaban Dişli’nin de biraderidir.

Mehmet Dişli’nin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı ele geçirip, Akıncı Üssü’ne götürdüğünü, Akar’a darbenin lideri olmasını önerdiğini, silahla tehdit ettiğini de biliyoruz.

Ama bildiğimiz bir şey daha var ki bu çok esrarengiz bir durum:
Darbenin bastırılıp Akıncı Üssü’ndeki Genelkurmay Başkanı ve beraberindekiler kurtarılınca, Orgeneral Akar, bir helikopterle Çankaya Köşkü’ne geldi.

Saray yapıldığından beri Çankaya Köşkü, Başbakanlık tarafından kullanılıyor.
Burada bir kriz merkezi kurulmuştu ve Başbakan bu merkezden, darbe sonrası ortaya çıkan durumu yönetmişti.

Akar’ı, Çankaya Köşkü’ne getiren helikopterden inen askerlerin arasında Mehmet Dişli de vardı.

Ve Mehmet Dişli, Başbakanlık’taki bu kriz merkezinde yaklaşık yedi saat görev yaptı, kardeşine bilgi verdiği sırada da polisler tarafından gözaltına alındı, mahkeme tarafından tutuklandı.

“Esrar” da zaten bu!

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, bir darbeci olduğunu şahsen bildiği bir asker ile bir helikoptere binip Çankaya’ya geldi ama darbecinin 7 saat süreyle kriz merkezinde çalışmasına da göz yumdu.

1– Diyelim ki Akıncı Üssü’nde kendisini kurtaran polislere güvenip Dişli’yi teslim etmek istemedi ve Mehmet Dişli’nin de helikoptere binmesine ses çıkaramadı. Neden helikopterden iner inmez Mehmet Dişli’nin tutuklanmasını istemedi?

2– Mehmet Dişli’nin, darbe sonrası ortaya çıkan krizi yönetmek için kurulan kriz merkezinde 7 saat süreyle çalışmasına nasıl müsaade etti?
3– Mehmet Dişli, kriz merkezindeki bu yedi saat içinde hangi kararların alınmasına, hangi tedbirlerin geliştirilmesine katkıda bulundu?

4– Mehmet Dişli’nin bu kriz merkezinde tek başına alıp uygulamaya koyduğu kararlar var mıydı?

Bu soruların yanıtlarını bilmiyoruz.

Genelkurmay Başkanı’nın yaşadığı şok nedeniyle basireti mi bağlanmıştı? Yoksa 15 Temmuz öğleden sonrasındaki yaptığı gibi yine değerlendirme hatası mı yapmıştı?

Meclis araştırma komisyonunun AKP’li üyeleri, Genelkurmay Başkanı’nın Meclis’e gelip, “milli iradeye” yanıt vermesini engelledi.

Daha da ilginci Dişli’yi sorgulayan savcı da merak edip Genelkurmay Başkanı’na bu soruları sormadı.

Eminim ki Dişli’nin yargılanması sırasında duruşma savcısı da bu soruyu sormayacak.

Acaba Genelkurmay Başkanı, kendisi açıklamak ister mi bunun nasıl olabildiğini?

(...)

BİNBAÞI HAYALET ADAM!

BİR okuyucum “Binbaşı H.A.” adının “Hayalet Adam”ın kısaltmasından kaynaklandığını, istihbarat örgütlerinin bu tür olaylardaki ihbarcıları böyle tanımladığını yazdı. Olabilir, istihbarat uzmanlık alanım değil.

Ama merak ediyorum: Savcılık, bu ihbarcının kim olduğunu merak etmiyor mu? Binbaşı H.A., MİT’e yaptığı ihbarında neler dedi? Kara Havacılık ile ilgili davaya bakan savcı o sabah Kara Havacılık’ta olayların nasıl geliştiğini merak etmiyor mu?

“Darbeyi erkenden açığa çıkar

Binbaşı H.A., darbeyi önlediği için bir madalya hak etmiyor mu?

Yoksa H.A., gerçekten hayalet mi?



Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 13 Avr 2017 0:51    Sujet du message: Répondre en citant

Hanefi Avci'nin dediklerini hatirlayalim, 15 Temmuz'dan magduriyet abidesi yapmak isteyenlerin ikiyuzlulugunu bir kez daha irdeleyelim.

http://bit.ly/2o7VMGR
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 14 Avr 2017 12:40    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


Mehmet Y. Yılmaz


13 Nisan 2017

(...)

İKİ MEMUR MECLİS’İ TAKMIYOR

DARBE girişimini araştırmak için kurulan TBMM komisyonunun AKP’li başkanı Reşat Petek, arkadaşımız Murat Yetkin’in sorularını yanıtladı.
Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı’nın komisyon tarafından ifadelerinin alınmaması ile ilgili soruya şu yanıtı verdi:

“İfadelerinin olmayışı, kamuoyunda raporun eksik bırakıldığı şeklinde düşünüldüğü noktada Genelkurmay’a ve MİT’e yazılar yazdık. MİT’ten henüz bir cevap gelmedi; göndermeyeceğiz diye bir cevap da gelmedi. Araya referandum girdi tabii. Genelkurmay Başkanlığı’na da sorular yönelttik, oradan da gelmedi. Gelmesi beklentisi var tabii.”

MİT’ten yanıtın gelmemesinin hatta yanıt verilip verilmeyeceğinin bile söylenmemesinin referandum ile ilişkisini anlayamadım.
Belli ki MİT’in, Meclis’i yanıt vermeye bile layık görmüyor olmasına mazeret üretmeye çalışıyor.

Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı’nın 15 Temmuz günü ile ilgili olarak açıklamak zorunda oldukları çok şey var:

1– Genelkurmay Başkanı ve Müsteşar, Binbaşı H.A.’nın ihbarını neden bir darbe girişimi olarak değerlendirmediler?

2– Genelkurmay Başkanı, bir darbe girişimini, askerler daha kışlalarında iken vereceği emirler ile bastırabilecekken, neden o emirleri veremedi?

3– MİT Müsteşarı, neden Cumhurbaşkanı’nı bilgilendirmedi?

4– “Cumhurbaşkanı istirahatte” olduğu için onu uyandırmadıysa, neden koruma müdürünü darbe olasılığı konusunda uyarmadı?

5– MİT Müsteşarı, bağlı olduğu Başbakan’a neden yapılan ihbarı bildirmedi? Neden onun korumalarını da uyarmadı?

6– İçişleri Bakanı neden bilgilendirilmedi?

7– Ağzınızdan “milli irade” lafı hiç düşmüyor ama iki devlet memurunun koskoca Meclis’e yanıt verme gereği bile duymamasından hiç rahatsız olmuyor musunuz?

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 31 Mai 2017 13:35    Sujet du message: Répondre en citant

15 Temmuz darbe girisimin gerçek sorumlusunun iktidar oldugunu vurgulayan bir yazi yazmis Cumhuriyet'te Ahmet Insel. Madem bu girisim F.G.'nin girisimi, onu devlet içinde yapilandiran guçlendiren destekleyen ve sadece iktidar kavgasinda anlasamayinca ayrilanlar bu sorumluluktan kurtulamazlar.

Citation:



Hem suçlu hem güçlü

30 Mayıs 2017 Salı

Bugün iktidar, Fethullahçı Terör Örgütü’yle ilişkili olma ithamını, kendini en rahatsız eden konularda muhalefeti, aykırı ve eleştirel sesleri susturma silahı olarak kullanıyor. Gerçek habere dayalı gazetecilik yapmak, iktidara karşı ağır eleştiri sınırını aşmayan söz söylemek, hakkını aramak için açlık grevi yapmak gibi “ağır suçların” içine tıka basa doldurulduğu, her yöne çekilebilen bir terör suçu silahı bu. Bu silah, hukuk devletini çiğneyen bütün keyfi yönetimlerde kullanılır. Günümüz Türkiyesi’nde birçok totaliter yönetimin geçmişteki uygulamalarıyla karşılaştırılacak boyutta artık kullanılıyor.

Þimdi bahanesi 15 Temmuz darbe girişimi olan bu keyfi suçlama, keyfi tutuklama, keyfi cezalandırma rejiminin kökleri çok daha eskiye uzanıyor. Bu köklerin arasında, günümüzde terör örgütü üyeliği veya terör örgütüyle ilişkili olmak suçunun yöneltildiği birçok Gülen cemaati üyesi ve sempatizanının yakın geçmişte bilerek ve isteyerek katıldıkları cadı avları var. Ergenekon davasının amacından saptırılması, Balyoz, Odatv, ÇYDD davalarının sahte delil üretilerek, zihniyet polisliğinin ileri örneklerinin sergilenmesi, orduda yandaş personelin önünü açmak için polis-yargı işbirliği içinde geniş bir tasfiye operasyonu yürütülmesi var. AKP Genel Başkanı ve yöneticilerinin büyük çoğunluğunun bunları yapanların arkalarını sıvazlamaları, kendilerini onların avukatı ilan etmeleri, bilerek bu menfur işbirliğini yıllarca sürdürmeleri ve bundan menfaat sağlamaları var.

Zaten tam bu nedenle bugün AKP iktidarı, suçluların telaşı içinde ortalığı toz dumana boğup, yaygara ediyor. AKP’nin baştan ayağa örgüt olarak sorumluluğunun sorgulanmasını, araştırılmasını engellemek için, yargıyı bir tedhiş aracı ve elindeki geniş medya olanaklarını halktan gerçekleri saklayacak koyu bir sis perdesi olarak kullanıyor. Halbuki AKP yöneticileri ve sempatizanları herkesten daha fazla biliyorlar ki, eğer gerçekten Gülen cemaatiyle geçmişte iltisaklı olmak bir suç ise, AKP’nin silme kadrosu az veya çok bu suça bulaşmıştır. AKP örgüt olarak, Gülen cemaati ile sadece pasif temasta değil, son derece aktif bir işbirliği içinde yıllarca oldu. Verilebilecek yüzlerce örnek arasından, 2010’da dönemin başbakanının Pensilvanya’ya teşekkür mesajı yollamasını, 2013 Kasım’ında “cemaat üyeleri şimdiye kadar bizden ne talep ettiler de yapmadık” demesini hatırlatmak yeterli. Tam bu nedenle bugün AKP yöneticileri FETÖ ile ilişkide olma iddiasını kendileri dışında bilkuvve herkesin üzerine atmaya çalışarak, devlet içinde yasadışı yollarla örgütlenme girişiminin suç ortağı olduklarının üzerini örtmeye çalışıyorlar.

15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili yürütülen davalarda telaşla gizlenmeye çalışılan olgular, sorulması engellenen soruların bir kısmı bunlar. Birkaç yıl öncesine kadar Gülen cemaati savunuculuğunda en ön sıralarda yer almış, Ergenekon, Balyoz davalarında ağır hukuk ihlallerini savunmuş bir emekli savcıyı 15 Temmuz darbesini araştırma komisyonu başkanı yapmak da aynı telaşın bir parçası. Sahte belge ile yürütülen davaları “paşaları yargılamak için gerekli” diyerek savunan eski savcının, şimdi nerede gördüğünü unuttuğunu söylediği belgeyle muhalefeti Gülen cemaatiyle ilişkilendirmeye çalışması, AKP iktidarının bu çabasında artık acınacak bir çaresizliğe mahkûm olduğunu gösteriyor. Ne yazık ki, elinde silah olanın, yasal güç olanaklarını elinde tutanın, yani hem suçlu hem güçlü olanın çaresizlik hali, diğer insanlar için tehlikenin en büyük olduğu haldir. AKP hariç bütün Türkiye FETÖ’cüydü diye yaygara yapan iktidarın içinde bulunduğu hal bu.


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 16 Juil 2017 13:12    Sujet du message: Répondre en citant

15 Temmuz Hitler Almanyasi propaganda taktigine dosnustu. Ve artik kendi gibi dusunmeyenleri hemen hapse koymak adet oldu.

Bir kadin gazeteci "Yerim sizin destaninizi" baslikli yaziyi yazinca hemen goz altina alindi.
Gazetelerde haberi gorunce aslina ulasmakta zorlandim, site açilmakta zorlandi :
http://m.kocaelikoz.com/yazar/yeliz-koray/yerim-destaninizi/449.html

Ve yaziyi okuyunca altina imzami eklemek istedim ve de erisilemez diye buraya koyuyorum.

Citation:

Yerim destanınızı!
1.Dünya Savaşı
4 yıl sürdü
Tekrar ediyorum 4 yıl
Yani 16 mevsim,
208 hafta,
bin 460 gün…
Kafkas, Kanal, Filistin-Suriye, Çanakkale, Hicaz-Yemen,
Makedonya, Galiçya, Romanya Cepheleri açıldı.
İtilaf Devletlerinin 42 milyon askerine karşı 2 milyon 850 bin kadardık.

Kafkas Cephesi’nde Sarıkamış’ı Rus ordusundan almak için savaştık.
90 bin asker DONARAK ÖLDÜ.
Dok-san-bin asker…
Lojistik destek gelememişti çünkü.
Zaten açlardı, üşüyerek, uykuya dalarak öldüler.
Kimi anasını, kimi sevdiğini hayal ederek uykuya daldı.
Bir daha uyanmadılar…

Çanakkale Cephesi…
Zafer kazanıldı ama bedeli 500 bin insanın ölümü oldu.
253 bini asker, gerisi sivildi.
Tarihçiler, hastalıktan ölenlerin bu sayının iki katı olduğunu söyler.
Bir de o dönem üç lisenin mezun veremediğini.
Galatasaray, Konya ve İzmir Liseleri…
Çünkü elleri silah tutuyordu, çocuklardı, dönmeyi düşünmemişlerdi…
Dönemediler, tarihe “meçhul çocuk asker” olarak geçtiler.
Çoğunun ismi de mezarı da yok, Çanakkale’de yatıyorlar!

Kurtuluş Savaşı..
Doğu Cephesi’nde Ermenilerle
Güney Cephesi’nde Fransızlarla savaştık.
Doğu Anadolu tamamen kurtarıldı, TBMM resmen tanındı.
Maraş, Urfa, Adana ve Sakarya’da zafer kazandık.
Fransızları yurttan TEMİZLEDİK.
Þehirlerimize; Gazi, Kahraman, Þanlı isimleri verdik.

Batı Cephesi daha kanlıydı.
1. ve 2. İnönü, Kütahya-Eskişehir, Sakarya Savaşı yaşandı.
Sakarya Savaşı, tarihe en çok subayın şehit olduğu savaş olarak girdi.
İtalyanlar Muğla ve Antalya’dan çekildi.
Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Taarruzu BAÞLATTI!.
Dumlupınar Meydan Muharebesi’nden sonra
“İlk hedefiniz Akdeniz ileri” dedi.

Yunan ordusu İzmir’e kadar kovalandı, İzmir düşman işgalinden KURTARILDI!
Batı Anadolu düşmandan tamamen TEMİZLENDİ.
Konferanslar, kongreler, ateşkesler, anlaşmalar…
Kurtuluş Savaşı da 4 yıl sürdü.
16 mevsim,
208 hafta,
bin 460 gün…
Binlerce şehit verdik.
O binlercenin yine iki katından fazlası bulaşıcı hastalıktan öldü.

YILLARDIR PKK’YA VERİLEN ÞEHİTLERİ SAYMIYORUM BİLE…

Ve 15 Temmuz…
1 gün bile sürmedi.
Tekrar ediyorum 24 saat bile değildi; 15 saat sürdü!
Limana yanaşan düşman gemilerinden değil,
sağ olsun Erdoğan’ın ‘eniştesi’nden öğrendik.
Ama hazırlıksız değildik.
Lojistik destek tamdı mesela.
Nedense 4 farklı noktada bekletilen uçaklar-helikopterler,
3G bağlantıları, televizyonlar, radyolar…

Düşman bu kez ne İngiliz, ne Fransız, ne de Almandı…
Bir zamanlar yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen,
istedikleri her şey verilen “muhterem hoca efendileri”ydi.
Amaç devleti ele geçirmekti ama nedense birkaç tankla darbe yapmaya çıkmışlardı.
Her şeyden habersiz masum erlerle polisi ve vatandaşı karşı karşıya getirdiler.
Kardeşi kardeşe kırdırdılar!
Kurtuluş yine bizimkilerden; FETÖ’nun kumpas kurduğu Kemalist askerlerden geldi.
Ve milletin direnişiyle birlikte darbe püskürtüldü.
Sonuç 248 şehit, yüzlerce yaralı…

***

Kısaca…
Evladını beşikte bırakan Nene Hatunlar
Kocasını toprağa verip cepheye koşan Kara Fatmalar…
Çocuk, yaşlı, kadın demeden..
Atamızın önderliğinde bizlere
19 Mayıs’ı,
23 Nisan’ı,
30 Ağustos’u,
29 Ekim’i bıraktılar!

Amma…geriye Sarıkamış’ta ölenler için ‘halay’ çektiğimiz anmalar…
“Yağmur yağıyor çocuklar üşümesin” diye yasaklanan 23 Nisan’lar…
Her sene hastalık bahanesiyle iptal edilen 19 Mayıs’lar
ve güvenlik gerekçesiyle yasaklanan 30 Ağustos’lar kaldı!

***
Velhasıl
“Elin tokadını yemeyen kendi tokadını yumruk sanırmış!”

Tarihe altın harflerle yazılan onca zafer,
binlerce şehit ve ders alınacak yüzlerce hikaye kalmışken…;

Darbenin araştırılmasını istemediğiniz meclis önergeleri,
Muhterem hoca efendinizi değil de masum askeri karşınıza alarak bastırdığınız afişler,
Bir türlü TEMİZLEYEMEDİÐİNİZ,
KOVALAYAMADIÐINIZ ve
Düşmandan KURTARAMADIÐINIZ vatan varken
Size de hiçbir güvenlik gerekçesi göstermeden 1 hafta bayram yapmak komik gelmiyor mu?
Gelmiyorsa yukarıdaki satırları tekrar okuyun beyler, bayanlar…
Destan 3G ile yazılmaz.


Bu da yaziyi yazn kadincagiz :

http://www.cumhuriyet.com.tr/thumbs/600x504/Archive/2017/7/15/782216_resource/acsac.jpg

.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 17 Juil 2017 11:00    Sujet du message: Répondre en citant

Fena da olmamis, kadincagizi artik herkes taniyor... Ama bunun bir bedeli var, bir gece karakolda kalmak yine de kabul edilebilir bir bedel mi?

Sabah serbest birakilmis adli kontrolle...

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 23 Juil 2017 2:06    Sujet du message: Répondre en citant

cengiz-han a écrit:


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 14 Aoû 2017 3:15    Sujet du message: Répondre en citant

15 Temmuz’dan bir gün önce öyle bir şey oldu ki

Darbe davalarında sanık olan askerlerin yaptığı en yaygın savunma şöyle:

"Bize ‘terör saldırısı olacak’ denildi."

Öyle ki, 15 Temmuz akşamı bir grup asker köprüye çıktığında ilk yayılan dedikoduydu; "terör saldırısı" ihtimali.

Denebilir ki, "terör ihtimali varsa polis önler, asker neden köprüye çıksın!"

Mesele pek de öyle değil.

Þöyle anlatalım...



15 Temmuz darbe girişiminden bir gün önce...

Yani tarih; 14 Temmuz 2016.

Resmi Gazete'de yeni "TSK Personel Kanunu" yayımlanarak yasalaşıyor.

Þaşırtıcı, zira yasa değişikliğinin 12. maddesi terör eylemlerine karşı askere sokağa çıkma imkanı veriyor.

5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11'inci maddesine yapılan ekleme şöyle başlıyor:

"Genel kolluk kuvvetlerinin imkân ve kabiliyetlerini aşan durumlarda terörle mücadele için gerekli olması veya terör eylemlerinin kamu düzenini ciddi şekilde bozması hâlinde, İçişleri Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla Türk Silahlı Kuvvetleri görevlendirilebilir."



Kanunun önceki halinde askeri birliklerden yardım istenmesi il valilerine tanınan bir yetkiyken, bu yetki, kapsamı genişletilerek Bakanlar Kurulu’na yani Hükümet’e de veriliyor.

Böylece ülke genelinde, Hükümet'in oluruyla, askere teröre karşı sokağa çıkma izni veriliyor.

Henüz 15 Temmuz olmamış, ortada OHAL yok, ancak Anayasa’nın 119 ve devamı maddelerinde düzenlenen OHAL usulüne başvurulmasına gerek kalmadan benzer uygulamalar yasalaşıyor.

“KOMUTANIN EMRİ” DE VAR

Ve evet, savunmalarda en çok kullanılan ifade ise "komutanın emri" idi.

15 Temmuz'dan bir gün önce çıkan yasayla, gerçekten de söz konusu yetkiyi uygulamada ana sorumluluk komutanlara veriliyor:

"Görevlendirilen Türk Silahlı Kuvvetleri birlikleri ve personeli, kendi komutanının sorumluluğu altında ve onun emir ve talimatlarına göre 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda belirtilen yetkiler ile kolluk kuvvetlerinin genel güvenliği sağlamada sahip olduğu yetkileri kullanarak verilen görevleri yerine getirir."

Hatta...

Yasa, polisi bile askerin emrine veriyor:

"Askeri birliklerin belirli görevleri genel kolluk kuvvetleriyle birlikte yapması hâlinde komuta, sevk ve idare askeri birliklerin en kıdemli komutanı tarafından üstlenilir."

Askere verilen yetki o denli büyük ki, mahkeme kararı olmadan evlere girme yetkisi dahi komutanın insafına bırakılıyor:

"Konuta, işyerine veya kamuya açık olmayan kapalı alanlar ile bunların eklentilerine can veya mal güvenliğinin sağlanması ya da kişinin yakalanması amacına münhasır olmak üzere, yetkili birlik komutanının yazılı emriyle girilebilir. Birlik komutanının kararı yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulur."

Sadece bu kadar değil...

Bu sırada suç işleyen askere de geniş bir yasal koruma zırhı veriliyor. İşlenen suçlar, "askeri suç" sınıfına sokulurken "soruşturma izni verilene kadar yakalama, gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulamaz" hükmüyle asker, yargı karşısında koruma altına alınıyor.

Ve hatta suç işleyen asker için tazminat davası şahsa değil devlete açılıyor.

Kanun değişikliğine dair söylenecek daha çok şey var.

Özetle, "bir terör durumu"nda askere hem sokağa çıkma, hem de hukuka uygun olmasa bile istediği tedbiri alma yetkisi veriyor.

Hem de darbeden sadece bir gün önce.

YURTDIÞINDAKİLERE “İTİBARİ RÜTBE”

Kanun değişikliğinin öyle tartışmalı maddeleri var ki, geçen yıl YAÞ'a 2 hafta kala yayınlanan kanun, terfi edilmeyen albayların emekli edilmeden görevde tutulmasına imkan sağlıyor.

Ya da 15 Temmuz sonrası tartışılmaya başlanan ve yurtdışı görevleri atamalarını FETÖ'cülerin kullandığı iddialarına neden olan personel için "itibari rütbe" kavramını yaratarak, şu ayrıcalığı tanıyor:

"Yurt dışı sürekli veya geçici görevlere atanan ya da görevlendirilen subay ve astsubaylara, özellik arz eden durumlarda, görev süresince rütbesinin bir üst rütbesinde verilen rütbedir.”

“DARBE” İLE “TERÖR” ARASINDAKİ ÇİZGİ

Sanki birileri darbe olmadan darbeyi yasal olarak hazırlamış.

Askerin sokağa çıkmasını, evlere girmesini hatta gerektiğinde suç işlemesini bile kolaylaştırmış.

Tek eksik olan ise bu yasanın teklifini veren bakanlar kurulunun kararı.

O gece “darbe” ile “teröre yönelik müdahale” arasındaki çizgiyi belirleyen tek şey de bu.

Yargılanan darbeci askerler de bu durumun farkında olarak “terör sandık, komutan dedi çıktık” savunmasını yapıyor.

KANUN DARBEYİ KOLAYLAÞTIRDI MI

Elbette “darbe” kararı kanunla alınamaz ancak öyle anlaşılıyor ki bilerek ya da bilmeyerek birileri darbeye doğru giderken askerin ülke sathında müdahale imkanını genişletti.

İlginç ama kanun teklifi yasalaşmadan, henüz Meclis’e geldiğinde ilk fark eden yayın organı Odatv.

Odatv, 7 Haziran 2016 tarihinde “AKP OHAL’i getirmek için Meclis’e başvurdu” başlığıyla henüz Meclis’e getirilen tasarıyı ayrıntılı bir şekilde haberleştirdi.

Askerin sokağa çıkmasının sonunun OHAL olduğunu söyledi.

İlginçtir, bu haberden sadece bir buçuk ay sonra, kanunun yasalaşmasıyla Türkiye yıllar sonra gözünü OHAL’e açtı.



Bu kadar değil.

Kanun tasarısı 21-23 Haziran tarihleri arasında Meclis’te de sert tartışmalara neden oldu.

Tasarı tartışılırken en çok kullanılan kelime neydi dersiniz?

Darbe!

MECLİS’TE DARBEDEN ÖNCE DARBE TARTIÞMASI

Tasarıyı eleştiren vekiller bu yasanın darbelerin önünü açacağını söylüyor.

Meclis tutanakları incelendiğinde örneğin, HDP’li vekil Erdal Ataş, iktidarı, “Bu süreçten sonra birinci olarak darbenin önü açılmış olacak, askerî darbelerin önü. İşlenen suçların üzeri kapatılmış olacak” sözleriyle uyarıyor.

Hatta Anadolu Ajansı’nın tasarıya ilişkin tartışmaları yansıtan haberi, “HDP: 'TSK Personel Kanunu tasarısı darbe anlaşmasıdır'” başlığıyla medyada yer buluyor.



Konu üzerine konuşan Meral Danış Beştaş, AA’nın haberine göre “asker siyasette artık belirleyici bir rolde olacak. Türk Silahlı Kuvvetleri ile hükümetin darbe konusunda anlaşmasıdır. Bu bir darbe anlaşmasıdır. AKP iktidarı askere elini vermişti, şimdi kolu da gidiyor, yakında bütün gövdesi gidecek” ifadelerini kullanıyor.

Meclis tutanaklarına yansıyanlara göre Sırrı Süreyya Önder ise “Ordu mu size darbe yapacak, başka güçler mi yapacak? Bütün devleti a'dan z'ye zapturapt altına almışsınız, bu telaş niye? Bu on dört yılın cevabı, sizin bu telaşınızda saklıdır” ifadelerini kullanıyor.

Tartışmaların sonunda teklif, 23 Haziran 2016’da 251 oyla kabul ediliyor.

30 Haziran’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderiliyor.

Erdoğan yaklaşık 2 hafta beklettiği tasarıyı 13 Temmuz’da imzalıyor.

Ve ertesi gün 14 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayınlanarak yasalaşıyor.

Ertesi gün Türkiye’nin gündemi ise belli…

YİNE Mİ KANDIRILDIK

Uzatmayalım…

Tesadüf denilmeyecek kadar çok olgu var.

15 Temmuz darbe girişiminden sadece bir gün önce Türkiye, “darbe geliyor” sesleriyle askeri sokağa çıkaracak yasayı kanunlarına yerleştiriyor.

OHAL’den bir hafta önce fiilen OHAL’e izin veriyor.

Herhalde AKP iktidarı da bu konuda yanlış yaptığını düşünüyor. Belki de darbecilerin oyununa geldiğine inanıyor.

Öyle ya, askere
sokağa çıkma yetkisi veren kanundan sadece iki gün sonra, hafriyat kamyonlarını sokağa çıkmasınlar diye askeri birliklerin kapısına yığanlar yine AKP’li belediyelerdi.

Peki yine mi kandırıldık ya da kandırılamaz mıydık?



Barış Terkoğlu

Odatv.com , 10.08.2017

http://odatv.com/15-temmuzdan-bir-gun-once-oyle-bir-sey-oldu-ki-1008171200.html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 21 Fév 2018 1:16    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Sorumlu kim?

Emre Kongar - Cumhuriyet 20 Þubat 2018



Ilıcak ve Altan kardeşler ile üç sanık, 15 Temmuz 2016 Kalkışması sorumluları olarak ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldılar.
Acaba bu “Kalkışma”nın, daha doğru bir deyişle “Askeri darbe girişimi”nin asıl sorumluları, hukuk diliyle “asli failleri” gerçekten onlar mıydı?

***

Herhangi bir toplumsal ya da siyasal olay, hele hele bir darbe ya da bir darbe girişimi, kendiliğinden ve aniden ortaya çıkmaz:
Bütün toplumsal ve siyasal olaylar gibi, onlar da belli birikimlerin, oluşumların ve süreçlerin sonucu olarak, yavaş yavaş hazırlanır ve ortaya çıkarlar.

15 Temmuz darbe girişimi de hiç kuşkusuz, şimdi artık Fethullah Gülen Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması, FETÖ/PDY denilen ama bir zamanlar “Muhterem Hocaefendi Hazretleri” diye Erdoğan/AKP iktidarı tarafından toz kondurulmayan, Fethullah Gülen Cemaati’nin yıllar içinde devlet içine yerleşmesinin, özellikle de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, TSK’nin, kritik mevkilerine sızmasının bir sonucu olarak ortaya çıktı.

Peki, FETÖ/PDY’yi, devletin içine sızdıran, özellikle de TSK’nin kritik makamlarına yerleştiren, bu arada, bir suikast yalanı üzerine bütün gizli bilgilerin saklandığı “Kozmik Oda”ya zorla sokanlar kimdi?
Birinci Silivri Trajedileri sırasındaki davalarda, subaylara kumpaslar kurulur, TSK’nin komuta kademeleri tarumar edilirken bu süreçlere destek verenler kimdi?

Arkalarında siyasal destek olmasaydı, Silivri davalarında, hakkın, hukukun, adaletin bu denli ırzına geçilebilir miydi?

TSK’deki tayin ve terfileri kim düzenledi, kim hakkı olanların önlerini keserken, FETÖ’cüleri hızla general yaptı?

Bütün bunları siyasal iktidar yapmadı mı?

Bu sürecin asıl sorumlusu yani “asli faili” siyasal iktidar değil mi?

***

Peki, bu sürecin medya ayağı neler yaptı?

Kamuoyunu, Erdoğan/AKP ile Fethullah Gülen Cemaati’nin KARDEÞ olduğuna, bu “KARDEÞLERİN” Türkiye’yi “demokratikleştirdiğine” inandırmaya çalıştı:
Televizyon ekranlarında (en hızlısı da benim karşımda) “Cemaat ve tarikatların sivil toplum örgütü olduğu” safsatasını hararetle savundu.
“Askeri vesayet tasfiye ediliyor”, “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” ,“Kurunun yanında yaş da yanar” diye, TSK konusunda yapılan bütün haksızlık ve hukuksuzluklara destek verdi.
Üniversitelerin değerli yöneticileri darbecilikle suçlanıp hapsedilirken alkış tuttu.

***

Demokrasiyi yozlaştıran bir siyasal ve toplumsal oluşumun arkasındaki asıl güç, ona öncülük eden, onu fiilen yönetime egemen kılan siyasal odak, yani iktidar değil midir?

Medya tetikçileri, bu siyasal ve toplumsal oluşumu uygulayan siyasal iktidarın dalkavukları olarak, ancak ikinci derecede sorumlu değiller midir?

***

Sanıyorum, son müebbet kararlarının kamuoyu vicdanında büyük tartışmalara yol açması, 15 Temmuz Kalkışması’na girişenleri bu güce ERİÞTİREN siyasal sorumlular yerine, onların bu noktalara taşınmalarına DESTEK VEREN medya tetikçilerinin cezalandırılmasından kaynaklanıyor.
Ayrıca, medya mensuplarının, DOÐ- RUDAN 15 Temmuz Kalkışması SORUMLULARI olarak cezalandırılmaları da, kararın, haksızlık ve hukuksuzluk açısından, kamuoyu vicdanını rahatsız eden başka bir tartışmalı yönüne işaret ediyor!




<
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page Précédente  1, 2, 3, 4, 5, 6
Page 6 sur 6

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.