Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.
Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Kentlesme, planlama ve siyaset
Forums d'A TA TURQUIE Pour un échange interculturel
Günümüzde ise planlama göz ardı ediliyor. Yatırımlar keyfi, noktasal, bireysel kararlarla belirleniyor. Oy getirecek “dini yapılar” ile para getirecek “ticaret ve turizm” yapıları çok gözde.
Dernière édition par murat_erpuyan le 14 Juil 2013 1:26; édité 1 fois
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11194 Localisation: Nancy / France
Posté le: 30 Juil 2013 1:20 Sujet du message:
Citation:
TMMOB’ye, Mimarlara, Mühendislere Ceza
Doğan Hasol - Cumhuriyet 23.07.2013
9 Temmuz gecesi TBMM’de görüşülen Torba Yasa kapsamında İmar Yasası’na geceyarısı önergesiyle eklenen maddelerle mimarlık ve mühendislik meslek odalarının yetkileri bakanlığa aktarılıverdi. Bu gerçek bir baskındı ve çeşitli çevrelerce, Taksim Gezi Parkı Olayları nedeniyle Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği TMMOB’ye iktidarın kestiği ceza olarak yorumlandı.
Yalnızca bu iktidar değil, başına buyruk hiçbir iktidar, meslek adına doğruları dile getiren meslek odalarına sempatiyle bakmamıştır. Mimarlık ve mühendislik meslek odaları ve onları bünyesinde toplayan TMMOB, 1954 yılında, umut verici demokrasi rüzgârlarının esmeye başladığı bir dönemde, yasayla kurulmuştu. Ne var ki, bir süre sonra Demokrat Parti iktidarının başarısızlıkları ve ekonomik bunalım, politik ortamın gerginleşmesine yol açmış ve Menderes Hükümeti’ni demokrasi ve anayasa dışı davranışlardan medet ummaya yöneltmişti.
Meslek Odaları tutarsız gidişe karşı görüşlerini belirtmekten geri kalmayınca Menderes Hükümeti’nin hedefi haline gelecek ve dönemin demokrasi dışı uygulamalarından paylarına düşeni alacaktı. Demokrat Parti iktidarı, 27 Mayıs 1959’da yani 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinden tam bir yıl önce çıkardığı 7303 sayılı yasa ile, TMMOB yasasının bazı maddelerini değiştirerek, Odaların İstanbul’daki merkezlerini Ankara’ya aldı. Amaç, memur mimar ve mühendislerin çoğunlukta olduğu başkentte memurlar üzerinde kurulacak baskıyla Odaları denetim altında tutabilmekti. Ne var ki iktidarın bu önlemi Odaları uslandırmaya(!) yetmemiş, mesleki bilgi ve görüşlerini özgürce belirtmelerini engelleyememişti. Zaten bir yıl sonra da baskıcı DP iktidarının sonu gelmişti.
Odaları sindirmek için ikinci bir girişim 12 Eylül 1980 darbesi sonrasına rastlar. Darbe sonrası yönetimi, bu kez, memur mimar ve mühendislerin Odalara kaydolmaları zorunluluğunu kaldırmıştır. Amaç açıktır: Odaların üye sayısını ve maddi gücünü azaltarak seslerini kısmak… Bu önlem de iktidarın dikensiz gül bahçesi özlemi bakımından kendilerine yararlı olmamıştır.
Meslek Odaları genelde, çalışmalarını üyelerinin çıkarlarını korumaktan çok, ülke yararı doğrultusunda yoğunlaştırmıştır. Örneğin Mimarlar Odası, ülke çapında planlı yerleşme, nitelikli yapılaşma, çevrenin, doğal ve kültürel varlıkların korunması gibi sorunlar ve mesleğin geliştirilmesi konularıyla uğraşıp durmuştur; doğal olarak Þehir Plancıları Odası da öyle… Taksim Cumhuriyet Meydanı ve Gezi Parkı’nı yozlaştıracak girişimlere de yine bu anlamda ve çok haklı olarak karşı çıkmışlardır.
Görüldüğü gibi Odalardan yakınma konusu yalnızca, bugünkü iktidarın sorunu değil. Odaların, ülke çıkarları ve mesleki doğrular yönündeki söylem ve uyarıları siyasal iktidarların eylemleriyle ve popülist uygulamalarıyla çoğu kez örtüşmemiştir. “Dost acı söyler” türü uyarılar kimi iktidarlar tarafından engelleme gibi algılanmıştır. İşte AKP İktidarı da bir süreden beri aynı anlayışla, TMMOB yasasını değiştirerek birçok kurumu olduğu gibi meslek odalarını da kendi güdümü altına almak için yeni bir yasanın hazırlığını yapıyordu.
Bu tür girişimlerin yoğunlaşması üzerine TMMOB yetkilileri Çevre ve Þehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’la Aralık 2012’de görüştüler. Görüşmede Bakanın söz konusu yasa tasarısının geri çekildiğini bildirdiği ve “Benim dönemimde meslek odaları ile ilgili böyle bir yasa gündeme gelmeyecek” dediği biliniyor. Ne var ki verilen söz, Torba Yasa’ya baskın şeklinde eklenen maddelerle çiğnendi. Meslek odalarının, yetkilerini Bakanlığa aktarıp gelir kaynaklarını kesme girişimi demokrasi dışı kötü bir devletçilik hamlesidir.
Þimdi soralım: Bakanlık bugüne kadar Odaların meslek adına yüklendiği düzenleme ve denetim yükümlülüklerini yerine getirebilecek mi? Kanımca hayır! Zaten amaç da bu değil. Amaç, Odaları güçsüz kılarak, seslerini kısmak ve kamu yatırım, plan ve projelerini izleyerek usulsüzlükleri hukuk alanına taşımalarının yolunu kesmektir.
Odalar demokrasinin gerektirdiği, kamu kurumu niteliğindeki anayasal kurumlardır. Yürürlükteki anayasanın 135. maddesi bunu öngörüyor. Yeni anayasada ne olur bilinmez… Bugünün çağdaş demokrasi anlayışı, vazgeçilemez kuvvetler ayrılığı ilkesi uyarınca benimsenmiş “üç erk”in, yani yasama, yürütme ve yargının yanısıra dördüncü erk olarak, çoğu kez sanılanın aksine “medya”yı değil, “STK’ları ve uzman kuruluşları yani meslek kuruluşlarını” kabul ediyor. Bu kuruluşları budamak ülke demokrasisinin ve ülkenin hayrına değildir.
Bir başka oldubitti… İktidar Torba Yasa baskınında, Odalara kesilen cezayla da yetinmedi; yine aynı önergeyle getirilen bir değişiklikle, mimarların yasalarla kazanılmış telif hakları budandı. Kabul edilen maddeyle, Bakanlığa “mimari estetik komisyonları” kurma ve o komisyonlara, yapıların “özgün fikir ifade edip etmediğine karar verme” yetkisi tanındı. Özgün fikir ifade etmeyenlerde yapılacak değişikliklerde ilk müellifin görüşü aranmayacak(mış). Bu komisyonların nasıl kurulacaklarını ve sivil emir-komuta düzeni içinde nasıl işletileceklerini tahmin etmek için bilgin olmaya gerek yok. Son zamanlarda kıyıma uğramak üzere hedefte olan pek çok Cumhuriyet dönemi mimarlık yapıtının artık iyice tehlike altında olduğunu söyleyebiliriz.
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11194 Localisation: Nancy / France
Posté le: 16 Oct 2013 1:46 Sujet du message:
Citation:
Taksim Cumhuriyet Meydanı Ne Oldu?
DOÐAN HASOL
Taksim Cumhuriyet Meydanı… İstanbul’un en önemli meydanı… Bir anda etkinliklere, kutlamalara kapatıldı ve düzenleme(!) işlerine girişildi. Trafik, meydanın altına alınacak, meydan yayalaştırılacaktı. Bu bir fikirdi; belki olabilirdi. Ancak böylesi ciddi bir konuyu ele almak için çok ciddi projelere ihtiyaç vardı. Oysa ortada proje yoktu.
Söylenenlere göre, meydan düzenlenirken eskiden Gezi Parkı’nın yerinde bulunan ve Osmanlı döneminde, 1913 yılında Fransızların da ortak olduğu bir şirkete satılmasının ardından 1921-1939 arasında stat olarak kullanılan, sonra da şehirci-mimar Henri Prost’un Gezi Parkı projesi uyarınca 1940’ta yıkılmış olan Topçu Kışlası binası yeniden yapılacaktı. Dışı, o kışlanın (ya da Taksim Stadı’nın) görünüşünde olacaktı ama içi, çelişik söylentilere bakılırsa, AVM, otel, rezidans, çarşı, buz pisti ya da kültür merkezi olacaktı. Kısacası, Taksim Gezisi’nin kemirile kemirile elde kalmış son yeşiline içi başka dışı başka; bir benzetmeyle, “bülbül ötüşlü bir kanarya” kondurulacaktı. Böylece Taksim Gezi Parkı artık tümüyle yok edilecekti. Ayrıca, yıkılmış binanın, dekorumsu cephelerle bir kılıf olarak bile yeniden yapılabilmesi için gerekli belgeler, teknik ve mimari bilgiler de ortada yoktu.
Sivilleştiğimizin savlandığı bir dönemde Taksim’e bir Topçu Kışlası’nı yeniden kondurmaya çabalamak biraz tuhaf görünse de İstanbul’u yönetenlerin arzusu böyleydi. İşte, Gezi Parkı Direnişi kentlilerin kente sahip çıkma bilinci ve refleksiyle bu anlayışa karşı doğdu.
Doğruydu… Meydan bir trafik kargaşası içindeydi ve düzenlenmesi gerekiyordu, ama kuşkusuz, bilimsel yöntemlerle… Yoksa, bugün izlenen yöntemle değil. Böylesine önemli bir meydanın düzenlenmesi konusu çok ciddi Kentsel Tasarım ve Mimarlık projeleriyle ele alınır. Benzer bir girişim yıllar önce yalnız Taksim için değil, Beşiktaş, Üsküdar, Kadıköy meydanları için de başlatılmış, ne var ki, açılan proje yarışmaları uygulamaya dönüştürülmemişti.
Çıkmazdan kurtulmak
Taksim Meydanı’ndaki çıkmazdan kurtulmak hâlâ olanaklıdır: Önce, uzmanlardan oluşan bir jüri kurulur. İhtiyaç programını hazırlamak üzere İstanbulluların da görüş ve katılımı sağlanarak belediye, jüri ve çeşitli uzmanların ortak çalışmasıyla meydanın çevresiyle ilişkileri, niteliği, karakteri, taşıdığı anlam ve önem üzerinde durulur, mevcut yapıların durumu incelenir, işlevler, ihtiyaçlar belirlenir. Bütün bu araştırma ve kararlardan sonra proje yarışması açılır. Yarışma sürecinde yüzlerce mimar ve ilgili uzmanlar ürettikleri tasarım fikirlerini projelerine yansıtırlar. Sonunda en iyi tasarım çözümleri seçilir.
Verilecek ana kararlar önemli ve belirleyicidir. Örneğin, Gezi Parkı korunacak mıdır ya da yok edilip yerine kışlamsı bir yapı mı kondurulacaktır? Yıllardan beri, tutarsız yıkma-yapma yalpalamalarıyla İstanbul’un “Avrupa Kültür Başkenti” olduğu 2010 yılında bile kapalı tutulan ve şimdi de yolunmuş bir durumda polis karargâhı olarak çürümeye terk edilen Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ne olacaktır? Burada biraz duralım… Aslında AKM, hem mevcut yasal koruma kararı hem de ülke mimarlık tarihi açısından yıkılamayacak nitelikte bir yapıdır. Ama ne var ki son zamanlarda sözüm ona özerk statüdeki koruma kurullarınca alınan kararların emirle değiştirildiğine, Cumhuriyet döneminin koruma altındaki önemli birçok yapısının birer birer yıkıldığına tanık oluyoruz. Son örnek, İnönü Stadı’dır. Yıkılamazdı... Gençlik ve Spor Bakanı’nın açıkladığına göre mevzuata aykırı şekilde Başbakan’ın onayıyla yıkılmış.(1)
Yine planlama yöntemine dönelim… Doğru yöntem yukarıda belirttiğim yarışma yoludur. Bu yapılmadan, “ben yaptım oldu” anlayışıyla işe girişirseniz sonuç, işte bugün ulaşılan zavallı durum olur. Yalnızca karayolu mühendisliği yaklaşımı ve projeleriyle, insana değil de taşıtlara yönelik şekilde meydanın altını oyup otoyol kavşağı gibi düzenleme çözümleriyle sonuç, ancak bu olur. Þu anda Taksim’de ne çözüldü? Elde edilen nedir?.. Toplumsal belleği yok sayarak düş kırıklığına uğratan, ruhsuz, çırılçıplak bir meydan… Adeta bomboş bir miting meydanı… Bir yanda, hayalete dönüştürülmüş bir AKM… Yolları ve çevreyi yozlaştıran tutarsız dalış rampaları ve tüneller… Günün belirli saatlerinde yine tıkanan yollarla bir trafik kargaşası.
Bütün bunlara ek olarak bir de cami projesinden söz ediliyor. Proje, Başbakan’a sunulmuş, Başbakan beğenmemiş, düzeltilmesini istemiş. Taksim’e cami yapılması gerekiyorsa o da böyle yapılmaz. O da, yukarıda belirttiğimiz yöntem çerçevesinde Taksim projesi kapsamında ele alınır. İstanbul’un en önemli meydanında yer alacak cami de yine yarışmayla yapılır. Ama ciddi bir yarışmayla… Çamlıca’daki türden bir yarışmayla değil tabii.
İşin bir başka boyutu: Bu işler, bedava yapılmıyor. Zaten kıt olan ülke kaynakları tutarsız-gereksiz uygulamalarla savruluyor. Yazık ki elde edilen sonuç sıfır.
Açılan meydan şimdi büyükşehir belediye başkanının da katılımıyla, tek eksiği oymuş gibi, ağaç yokluğu üzerinden tartışılıyor. Kısır bir tartışma… Meydanın eksiği ağaç değil, proje.
Mimar belediye başkanımıza sormak isterim: “Türkiye’deki mimarlık düzeyi, şu anda Taksim Meydanı düzenlenmesinin sergilediği kadar zavallı durumda mıdır?” Taksim’deki sonucu mimarlığımıza hakaret olarak algıladığımı belirtmeliyim. Özetleyecek olursak: Ülkemizde siyasetin bilime,uzmanlıklara inancı ve saygısı olmaması büyük sorun.
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11194 Localisation: Nancy / France
Posté le: 24 Nov 2014 0:24 Sujet du message:
AKP iktidarinin 3 buyuk projesiyle Istanbul'un katledildigi soylemek abarti mi olur?
3. Bogaz koprusu hiçbirseyi halletmeyip son kalan yesil alanlari da bitiriyor, ve toplu tasimaciligin kaba tabirle içine ediyor.
Camlica tepesine, onca yuzyil sonra bir Mimar Sinan kopyasi cami yaptirarak da Istanbul katlediliyor. Boyle soyleyince de din dusmani ilan ediliyorsunuz, halbuki Islam'da agacin, yesilin onemi çok.
Havaalani projesiyle Istanbul'un son yesillikleri yok edilirek, su kaynaklari kurutuluyor. Bu havaalani projesi hiç etud edilmeden, tasimacilik dusunulmeden bir adamin kaprisi olarak, yandas isadamlarina para kazandirmak amaciyla mi yapiliyor yoksa daha baska nedenleri de mi var...
Ugur Dündar'in makalesi bu açidan ilginç...
Citation:
3. havalimanında ısrarın sebebi Atatürk mü?..
Uğur Dündar - Sözcu,23 Kasım 2014
Sevgili okurlarım,
İstanbul’da devasa büyüklükte üçüncü bir havalimanına gerçekten ihtiyaç var mı?
Kot farkı nedeniyle dünya tarihinin en büyük hafriyatını gerektiren yeni havalimanında ısrar etmek yerine, mevcut Atatürk Havalimanı büyütülemez miydi?
Gelin bu sorularımıza cevap aramaya, Atatürk Havalimanı’nın mevcut durumundan başlayalım:
Bugünkü kapasitesiyle, yılda 50-60 milyon yolcuya hitap eden Atatürk’te, iniş ve kalkışlar (birbiriyle kesişen) 2 ayrı pistten gerçekleştiriliyor.
3. havalimanında ise yılda 150 milyonluk bir yolcu trafiği öngörülüyor. Bu amaçla yeni havalimanında birbirinden bağımsız 6 pist yapılacak. Buna rağmen birbiriyle kesişen 2 pisti bulunan Atatürk’ün iki katından biraz fazla yolcu ve uçuş kapasitesine sahip olacak!
O halde şu soruyu sormak gerekiyor.
Atatürk Havalimanı, iç içe konumdaki Askeri Hava Üssü’nün kaldırılması, kargonun İzmit Cengiz Topel’e, özel havacılık terminalinin de Büyükçekmece’deki Hezarfen Çelebi’ye taşınmasıyla, yılda 100-150 milyon yolcu kapasitesine sahip kılınamaz mı?
* * * *
Yetkililere soruyorum:
Atatürk Havalimanı’nda kargonun ne işi var?
Diyelim ki, Atatürk Havalimanı’nın genişlemesi yeterli kapasiteyi sağlayamadı. O durumda İstanbul’un Anadolu ve Avrupa yakalarına, daha az maliyetle ve daha küçük boyutlarda bir veya birkaç havalimanı daha yapılabilir.
Nitekim Londra’da 6, New York’ta ise 3 havalimanı var. O halde İstanbul’da niçin 3-4 havalimanı olmasın?
Atatürk Havalimanı’nın kapatılmasına; spor tesisi yapalım, park yapalım gibi gerekçelerle çanak tutan yandaş medyacılara da şunu sormak gerekiyor:
Dünyanın gelişmiş ülkelerindeki metropollerde bulunan eski havalimanları neden kapatılmıyor da tam tersine, genişletiliyor ve modernize ediliyor?
* * * *
Geldik can alıcı soruya…
Peki en fazla 2 milyar Euro gerektiren bu alternatifler dururken, 22 milyar Euro’ya mal olacak 3. havalimanında niçin ısrar ediliyor?
Lafı uzatmadan hemen söyleyeyim…
Burada asıl sorun; havalimanının isminin ATATÜRK olmasıdır.
Orası kapatılınca, Atatürk ismi de ortadan kalkacak ve AKP’nin Atatürk’ü unutturma politikasına uygun bir adım daha atılmış olacak.
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11194 Localisation: Nancy / France
Posté le: 09 Aoû 2015 12:53 Sujet du message:
Güzel bir proje, biran evvel yasama geçmesi dilegiyle...
Citation:
TIR'lar denize
Fatma AKSU / İSTANBUL
Hürriyet, 9 Ağustos 2015
TIR ve kamyonların İstanbul trafiğine girmeden, Avrupa’dan Asya’ya geçmesini sağlayacak Ro-Ro gemileri için Ambarlı’ya özel liman yapılacak. Proje kapsamında Marmara’nın kuzeyinde Ambarlı ile Topçular arasında çalışacak gemilerle, TIR ve kamyonlar İstanbul trafiğini işgal etmeden Avrupa’dan Asya’ya geçecek. Trafikten günde 2 bin TIR eksilecek.
Çevre ve Þehircilik Bakanlığı, İstanbul, Ambarlı’da mülkiyeti Hazine ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait toplam 162 bin 373 metrekarelik alanda yapılması planlanan liman dolgu ve Ro-Ro projesini hayata geçirmeden önce, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği doğrultusunda, 20 Ağustos’ta, Beylikdüzü’nüde toplantı düzenleyerek, halkı bilgilendirecek.
2 SAATTE TOPÇULAR
2008’de başlayan çalışmalar sonucunda, 17 güzergâh arasından seçilen ve imar planı değişikliği 10 Mart 2014’te İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce onaylan proje, ÇED süreci için İstanbul Çevre ve Þehircilik Müdürlüğü’ne sunuldu. Liman (Dolgu ve Ro-Ro) Projesi, 2011’de yapılan özelleştirmeyle, Tepe–Akfen–Souter-Sera ortak girişimi tarafından satın alınan ve 53 gemi, 35 terminalle hizmet veren İDO A.Þ. tarafından yapılacak.
TIR ve kamyonları deniz yolu ile Ambarlı’dan Topçular’a taşıyacak projeye göre Ambarlı’da yarım saatte yüklenecek gemiler, 300 kilometre mesafedi bulunan ve trafiğin pik saatlerinde 7 saat süren Topçular’a 2 saatte varacak. Projeyle İstanbul’un kent içi ağır vasıta transit geçişinin rahatlaması, TIR ve kamyonlardan kaynaklanan trafik sıkışıklığı ve yol yıpranmalarının da azalması bekleniyor.
GÜNDE 2 BİN TIR EKSİLECEK
Ro-Ro Limanı Ambarlı 779 ada 1 ve 2 nolu parseller üzerine yapılacak. Projenin öngörülen bedeli 110 milyon lira. ÇED raporuna konu bölgedeki haftalık araç sayısı toplam 85 bin 212. Bandırma güzergahında kurulacak Ro-Ro hattını kullanabilecek ağız vasıta sayısı haftalık 85 bin 43 olarak tespit edilmiş. Ro-Ro Limanı sayesinde günde 2 bin TIR ya da 3 bin 500 kamyon taşınması planlanıyor. Ambarlı –Topçular arasında oluşturulacak yeni hat, sonraki süreçte farklı güzergahlarla da entegre edilmesi düşünülüyor.
DUÞ, BERBER VE BANKA ATM’Sİ DE OLACAK Ro-Ro taşımacılığı seferlerinde, 200 metre uzunluğunda, 30 metre genişliğinde ve 20 deniz mili hıza sahip ropax gemileri kullanılacak. Gemilerde restoran, market, oda, duş, WC, berber, banka ATM’si gibi hizmetler sunulacak.
SIRADA BANDIRMA VAR
Liman, kıyı kenar çizgisinden itibaren Marmara Denizi açığına kadar yaklaşık 545 metre uzunluğunda inşa edilecek. Dolgunun önünde yapılacak en uç noktadaki genişlik yaklaşık 12 metre olacak. Limanda biri 150 metre diğeri 230 metre uzunluğunda olmak üzere iki adet yanaşma yeri olacak. Dolgu alanı ile yapılacak iskelenin, gerekli izinlerin alınmasından sonra inşaatın 3 yıl içinde tamamlanması ve işletmeye alınması planlanıyor.
Çift yönlü olarak gerçekleştirilecek Ro-Ro taşımacılığı kapsamında ilk etapta Kuzey – Güney güzergahında yer alan Bandırma’ya, ileride ise Doğu - Batı güzergahında planlanıyor. Araştırma kapsamında taşıcılar ve nakliye firmaları en çok Ambarlı – Bandırma güzergahında Ro-Ro hattının açılmasını isterken, üretici firmaların tercihi Ambarlı – Gemlik. Proje kapsamında ise ilk etapta Ambarlı-Topçular hattının hizmete açılması planlandı.
Kazalar ve hava kirliliği azalacak
ÇED raporunda projenin ekonomik faydaları öz etle şöyle sıralanıyor:
Ro-Ro projesi seyir sırasında şoförün dinlenmesine olanak vereceği için trafik kaza oranını da azaltacak. Aracın da ömrü uzayacak. Çevreye salınan karbon oranı azalacak. Karayollarının yıpranması ve aşınması önlenerek, bakım maliyetleri aşağı çekilecek. Akaryakıt tüketiminin azalması ülke ekonomisine ciddi bir katkı sağlanacak. İstanbul trafiği rahatlayacak, yakıt giderleri düşecek. Proje master planına göre limanın faaliyete geçmesiyle limanda 150 kişi, limana hizmet veren sektörlerde dolaylı olarak 1.000 kişi istihdam edilecek. İnşaatta ise 75 işçi çalışacak.
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 17 Aoû 2015 0:14 Sujet du message:
AKP usulu sehirciliki ve kalkinmaya çok guzel bir ornek, karikatur niteliginde, 2 fotografla hersey anlatilmis. TOKI denilen AKP'ye para akitma mekanizmasinin yaptigi "lojmanlar" bunlar!
1
v
v
v
2
Dernière édition par cengiz-han le 22 Fév 2017 1:52; édité 1 fois
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11194 Localisation: Nancy / France
Posté le: 28 Sep 2016 0:54 Sujet du message:
Hiç aklima gelmezdi, CHP donemini "camileri ahir" yaptilar yalaniyla itham eden AKP'nin cami yikacagi. Gerçi daha evvel Bursa'da galiba -yanlis animsamiyorsam- boyle bir sey oldu ama bu çok sasirtici. Modern yorumla gerçeklestirilmis TBMM Camii Meclis Baskanin emriyle (ki bu Meclis baskani laikligin anayasada yer almasina karsi, ve Abdulhamit'in 174. dogum gununde "Sultan'a vefa borcu" odemek uzere Dolmabahçe Sarayinda bir toplanti duzenletirken TBMM'den Atatürk'un maresal uniformali tablosunu kaldirtiyor) yikiliyormus.
Haberi once Dogan Hasol'un bir e-postasinda ogrendim, sonra Culhuriyet'te okudum.
Ve youtube'deki video gorunce de kopyaciligi birakip gunumuzde nasil cami mimaris olura guzel bir ornek gordum. Camlica'daki Sinan kopyasinin bir çesit acizlik ve gorgusuzluk oldugu hissine kapildim.
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 22 Fév 2017 1:57 Sujet du message:
Dünyanin en büyük havalimanini yapmakla ovunuyorlar. Acaba ovunulecek birseyy mi?
Resme bakin
Ve Avruoali bir sirket ekolojik tahribattan çekinmis olmali ki :
Citation:
3. havalimanı sahasında proje başvurusu yapan Hollandalı firma çekildi
(KOS Medya – 20 Þubat 2017)
Kuzey Ormanları Savunması olarak, 3.havalimanı projesine yönelik bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz itirazlarımızda, açıklamalarımızda ve 3. havalimanı ile ilgili hazırladığımız raporumuzda altını çizdiğimiz üzere bu projenin bir ulaşım projesi olmadığını; projenin ÇED raporlarında da sirkatin söylendiği üzere, Kuzey Ormanları’nı betonlaştıracak bir emlak-inşaat projesi olduğunu sürekli dile getirdik, getirmekteyiz. 3. havalimanı projesine tahsis edilen devasa arazi ve ayrıca başta Konsorsiyum üyeleri olmak üzere yetkililerin bölgeye yönelik açıkladıkları projeler bunun baş kanıtı. Nitekim, “Airport City” projesi adı altında 3. havalimanı projesi 14-17 Mart tarihlerinde Cannes’da düzenlenecek olan dünya emlak fuarı MIPIM 2017’de görücüye çıkartılacak.
Inscrit le: 23 Fév 2017 Messages: 1 Localisation: Istanbul
Posté le: 23 Fév 2017 16:42 Sujet du message:
murat_erpuyan a écrit:
Hiç aklima gelmezdi, CHP donemini "camileri ahir" yaptilar yalaniyla itham eden AKP'nin cami yikacagi. Gerçi daha evvel Bursa'da galiba -yanlis animsamiyorsam- boyle bir sey oldu ama bu çok sasirtici. Modern yorumla gerçeklestirilmis TBMM Camii Meclis Baskanin emriyle (ki bu Meclis baskani laikligin anayasada yer almasina karsi, ve Abdulhamit'in 174. dogum gununde "Sultan'a vefa borcu" odemek uzere Dolmabahçe Sarayinda bir toplanti duzenletirken TBMM'den Atatürk'un maresal uniformali tablosunu kaldirtiyor) yikiliyormus.
Haberi once Dogan Hasol'un bir e-postasinda ogrendim, sonra Culhuriyet'te okudum.
Ve youtube'deki video gorunce de kopyaciligi birakip gunumuzde nasil cami mimaris olura guzel bir ornek gordum. Camlica'daki Sinan kopyasinin bir çesit acizlik ve gorgusuzluk oldugu hissine kapildim.
Çok daha kötüsü var ne yazık ki. Dediğiniz gibi metrûk olduğu için köylülerin mallarını saklama amacıyla kullandığı camiyi "camiyi ahıra çevirdiler" diye propaganda amacı için kullanırken; Ankara'da bir camiyi yol inşaatına engel olduğu için yıktılar. Hatta, daha da beteri üç farklı ilde camiler ısınma, aydınlanma gibi borçları olduğu için haczedilip satıldı.
Çok başarılı yarı Türk bir mimarımız yurtdışında çağdaş yorumla camiler yaparken, işaret ettiğiniz gibi bizdeki benzerleri eskinin kötü kopyalarını yapmak için yıkılıyor. Sinan'ı putlaştırıp, yeni Sinanların yeşermesine izin verilmiyor...
------------------------------------------------------------------------------ ---------------------------------------
Türkiye'nin akıllı mutasaarrıflarının buluşma noktası
http://promocodius.com/tr/
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 26 Fév 2017 1:27 Sujet du message:
Citation:
Çok daha kötüsü var ne yazık ki. Dediğiniz gibi metrûk olduğu için köylülerin mallarını saklama amacıyla kullandığı camiyi "camiyi ahıra çevirdiler" diye propaganda amacı için kullanırken; Ankara'da bir camiyi yol inşaatına engel olduğu için yıktılar. Hatta, daha da beteri üç farklı ilde camiler ısınma, aydınlanma gibi borçları olduğu için haczedilip satıldı.
Çok başarılı yarı Türk bir mimarımız yurtdışında çağdaş yorumla camiler yaparken, işaret ettiğiniz gibi bizdeki benzerleri eskinin kötü kopyalarını yapmak için yıkılıyor. Sinan'ı putlaştırıp, yeni Sinanların yeşermesine izin verilmiyor...
Sade cami yok, kaçak saray da bir zevksizlik orneg...
Bakin AKP'li teyze RTE ile Sivan Perver'in elele tutusmasini fotomontaj zannediyor (kisi karsisindakini kendi gibi sanir derler). Keske yukarida yazdiklariniza kaynak da gosterseydiniz.
Kabatas yalanlari gibi cami yiktilar yalanina bugun "tarihi gerçekler" baslikli topikte açiklik getirip bunu ne igrenç bir di somurusu propaganda olduguna daire bir makale ekledim. Bilginize.
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 03 Mar 2017 2:15 Sujet du message:
Citation:
Galataport projesi inşaatı nedeniyle iş makineleriyle yıkılan Tarihi Karaköy Yolcu Salonu’nun ardından, yolcu salonunun komşuluğunda bulunan 1’inci derece tarihi bina olan Paket Postanesi’nin aynı proje kapsamında yıkıldı. Tescilli binaların yıkımı ve inşaatın çevreye zarar verdiği iddialarına yönelik basın toplantısı düzenleyen Mimarlar Odası Büyükkent Þubesi, kendi binasının da yer aldığı Kemankeş Caddesi’nde çatlaklar ve çevre binalarda hasarlar oluştuğunu söyledi. Oda temsilcileri bu konuda gerekli önlem ve tedbir almayan sorumlu yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunduklarını açıkladı.
Murat çevre cinayetlerini " Kultursuzluk, bilinçsizlik, vurdumduymazlik..." basliginda isliyor, butunluk saglasin diye son mesajini buraya aliyorum.
murat_erpuyan a écrit:
Citation:
Hepimizin en azından bir kere de olsa görmek istediği veya yerleşmek için hayalini kurduğu oksijen deposu Kaz Dağları varlığını koruyabilmek için desteğini bekliyor.
Ve AKP iktidarinin çevre kiyimina orneklerle devam ediyorum.
+
+
+
+
+
Bunlar yesil gorduler mi yok edip beton dokuyorlar.
Yesil Islamin rengi degil mi ?
Hani Muhammed : “Kıyamet koparken elinde hurma fidanı bulunanız, -onu dikmeye gücü yetiyorsa-hemen dikiversin.”
dememis miydi?
Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures Aller à la page 1, 2Suivante
Page 1 sur 2
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum