205 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 205
Membre(s) : 0
Total :205

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 08h37:16
murat_erpuyan : 08h39:40
SelimIII : 22h04:12
Salih_Bozok : 3 jours
cengiz-han : 3 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Turkiye'de kadin olmak
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

Turkiye'de kadin olmak
Aller à la page Précédente  1, 2, 3 ... 11, 12, 13 ... 17, 18, 19  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 17 Sep 2016 16:33    Sujet du message: Répondre en citant

Bir olay daha... "Kadin mi kiz mi?" diyebilenlerin ulkesinde kaniksanan, hatta etrafin mudahale bile etmedigi bir olay tekrari.


Citation:

18 'sırt' numaralı vandal aranıyor
Mesude ERŞAN
16 Eylül 2016 - 22:22Son Güncelleme : 17 Eylül 2016 - 07:09
18 'sırt' numaralı vandal aranıyor
PAYLAŞ

Yorum yaz

A

Bayramın birinci günü sabahı nöbetten dönen hemşire A.T. (23), otobüste tanımadığı bir erkek yolcunun uçan tekmeli saldırısına uğradı. Saldırganın, sırtında 18 yazılı tişört giyen, kirli sakallı, esmer bir adam olduğunu söyleyen T., sakinleştirici ve ağrı kesicilerle ayakta durmaya çalışıyor.

Herkesin konuştuğu uçan tekmeli otobüs saldırısının kurbanı genç hemşire A. T., dehşet anını, ağlayarak, şu sözlerle anlattı: “Hastaneden 07.45’te çıktım. Annemle ablam Giresun’da hasta dedeme gitmişlerdi. Babam evdeydi. Bayramlaşmak için eve babama gitmek istedim. Levent ve Madenler’de iki aktarma yaptım. Evime götürecek son otobüse de binerek arkalara doğru, cam kenarına ters oturdum. Telefonumdan kulaklıkla müzik dinliyor, bayram mesajları atıyordum. Onun koltuğu ile aramda bir yolcu ve koridor vardı. Bir-iki dakika sonra yüzümde şiddetli bir ağrı hissettim. Önümdeki demire tutunarak bana tekme atmış. Kulağımdaki kulaklıklar nedeniyle bağırmalarını duymadım. Ama yanımda oturan kişi, “Bu kadınlar şeytan, uğursuzluk saçıyor” diye bağırdığını ve küfür ettiğini anlattı. ‘Erkek kavgasında böyle vurulmaz, sanki öldürmek istiyor gibiydi’ dedi. Yüzünü net hatırlamıyorum ama 35 yaşlarında, kirli sakallı, esmer, hafif tepesi açık, iri bir adamdı. Sırtında 18 yazan bir tişört giyiyordu.”

3 GENÇ MÜDAHALE ETTİ

Emekli bir baba ile ev kadını bir annenin çocuğu olan T. kendi kendine, “Ben tanımıyorum, niye yüzüme vurdu” diye sayıkladığını hatırlıyor ve olayın sonrasını şöyle anlatıyor: “Otobüste sadece birbiriyle akraba olan 3 genç yolcu adama müdahale ederek yakasından tutmaya çalışmış. Ama adam çok daha iri olduğu için onları devirmiş, ellerinden kurtulmuş. Acil durum butonuna basarak kapıyı açıp kaçmış. Başka yolcular da bunlar kadar cesaretli olsaydı adam yakalanırdı.”




Video ve fotograflari da var:
http://www.hurriyet.com.tr/18-sirt-numarali-vandal-araniyor-40225023?utm_source=email&utm_medium=newsletter&utm_channel=Mail&utm_content=manset_baslik
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 19 Sep 2016 23:53    Sujet du message: Répondre en citant

Yukaridaki olaydan yola çikarak yazilan makaleyi paylasiyorum, uzerinde durulmasi gereken cumlelerin altini çizen benim.

Citation:



Müslümanlığın şartı şurtu ve şortu

Tayfun Atay, Cumhuriyet, 19 Eylül 2016



1990’ların başında Londra’da İslâm’ın Batı dünyasında yayılma süreci üzerine araştırma yaparken, bugün kendisini hâlâ sitayişle hatırladığım bir “mühtedi” (sonradan- Müslüman) tanıdım. Britanya Kraliyet Donanması’ndan emekli bu zatın evine misafir olduğumda oturduğumuz odanın dört duvarının tavana kadar kitap dolu kütüphane ile çevrelendiğini de hiç unutmuyorum.

Onunla orada İslâm, Batı, Batı’da İslâm ve “Batılı Müslümanlar” başlıkları altında toplanabilecek saatler sürmüş bir görüşme yaptım.

Yine de söyleşimizin ana eksenini, onun mensubu olduğu sûfî-tarikat çevresi içinde Britanya’ya sonradan gelmiş göçmen Müslümanlar ile bu ülkede doğup büyümüş Batılı mühtediler arasında “kültürel” fark temelinde beliren gerilimler oluşturmuştu.

Kentli, burjuva ve seküler bir kültürel altyapıya sahip Batılı müritlerle kır-kökenli, cemaat (“gemeinschaft” anlamında) toplumsal örgütlenmesinde yetişmiş ve mutaassıp bir kültürleme sürecinden geçmiş göçmen Müslümanlar arasında anlayış, tavır ve davranış bakımından aykırılıklar söz konusuydu. Bunlar dinsel (İslâmi) bir formata da büründürülerek anlaşmazlık ve çatışmaların önü açılıyordu.

O zaman orada da en fazla tartışılan, kadın ve tesettür meselesiydi. Bunu enine boyuna konuştuk o Batılı dostumla. Ama değindiği bir nokta vardı ki tesettür üzerine sürdürülen tartışmalarda buna hâlâ çok fazla ilişilmediği kanısındayım. Aktaralım:

Pek çok Müslüman için kadının örtünmesi ciddi bir takıntı konusu. Oysaki örtünme ne imanın, ne de İslâm’ın şartı. Ayrıca Londra’nın en mutena caddelerinde bir Arap kadınını tepeden tırnağa örtünmüş olarak erkeğinin yanında görüyorsunuz; fakat erkeğin kendisi blucinli, kafası açık, yüzü tıraşlı ve kolsuz bir tişörtle dolaşmakta.

Belli bir dereceye kadar tesettürün (‘hicab’) erkek için de gerekli olduğunu biliyoruz.


Ancak erkek bunu uygulamazken kadına uygulatıyor, uymayan kadınları da zorluyor.

Karşımıza henüz dua etmesini, namaz kılmasını bilmeyen insanlar geliyor. Eğer bir kadın namaz kılmıyor, oruç tutmuyor, İslâm’ın hiçbir temel şartını henüz bilmiyorsa onu örtünmeye zorlamanın ne yararı var?!”

Aradan on yıllar geçti. Ve ben Türkiye’de metropollerde, sahil beldelerinde, tatil köylerinde baştan aşağı tesettürlü kadınının yanında (bırakın kısa kolu tişörtü) atletli, şortlu, parmak- arası terlikli olarak gerine gerine gezen “Müslüman” erkekleri gördüğüm her zaman yukarıdaki sözleri hatırladım.

Onları şu ara hatırlamama da halk otobüsünde şortlu kadına saldıran zorba vesile oldu. Bayramın birinci günü sabahı, çalıştığı hastaneden çıkıp evine giden hemşireye şort giydiği için, “Bu kadınlar şeytan, uğursuzluk saçıyor” diye bağırarak suratına “uçan tekme” atmış.

Belli ki tesettürlü olsa atmayacaktı…

Günümüz dünyasında İslâm’ı yeri üzerine sürdürülen tartışmaların en göz önündeki başlığı kadın ve tesettürse, en göz ardı edilen başlığı da erkek ve “sivillik”tir.

Sivilliği burada şehirli, kozmopolit bir “açık-toplum” olmanın tamamlayıcı niteliği-kuralı anlamında kullanıyorum.

Türkiye’de de İslâm, herkesin birbirine benzemesinin istendiği, farklı olanın “uğursuz” sayıldığı, kendi içine kapalı bir kırsal-cemaat toplumsallığının değer ve düşünce sisteminin karşılığı olarak işlevselleşmekte en çok..


Daha “kabaca” ifade etmek gerekirse İslâm, bugün iktisadi (ve demografik) kategori olarak bitmiş olsa da kültürel ve zihinsel bir kategori olarak hükmünü şehir ortamlarında hâlâ icra etmeyi sürdüren köylülüğün ideolojik çerçevesi durumunda. Bu ideolojik çerçevenin ayrılmaz bir parçası da ataerkilliğin meşruluğu ve normalliği.

Elitizmle itham edilmeyi göze aldık, devam ediyoruz: İslâm’ın böylesi salt “köylü ideolojisi” olmaktan çıkıp kozmopolit, sivil ve seküler toplumsallığa uyarlı bir reformülasyona uğrama imkânı aslında bir ara en çok Türkiye’de mevcuttu. Bunu sağlayabilecek din uleması da, Müslüman entelektüel ve akademisyen de bu ülkede nadide şekilde vardı.

AKP dinbazlığı, ülkenin seküler birikimini eritip laik toplumu boğarken onları da hepten yok etti.

Geriye tüm dünyada İslamofobi’nin ekmeğine yağ sürecek “uçan tekme”ler kaldı.

Tekmecinin kamera kaydından gazeteye aktarılmış görüntüsüne baktım. Kısa kollu tişörtü yok, ama üzerinde “London” yazan bir “sweat” giymiş. Başı, kabak gibi açık, altında da sanırım blucin pantolon var.

Sahilde olsa şort giyeceğinden de adım gibi eminim.

Londra’daki o Batılı-Müslüman dostumun kulaklarını acı acı çınlatmış mıyımdır, bilmiyorum!..

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 21 Sep 2016 10:34    Sujet du message: Répondre en citant

Yilmaz Ozdil yazdi...
Citation:


Şort



“Dekolte giyen kadınlar tecavüzü göze almalı, parfüm haramdır, topuklu ayakkabı ayete aykırıdır” diyen herifin, sanki bunları hiç söylememiş gibi, profesör sıfatıyla hâlâ ders vermesine göz yumuyorsak… “Hamilelerin sokağa çıkması terbiyesizliktir” diyen tarikat şeyhinin, hukuk otoritesi edasıyla, devlet televizyonu TRT'de program yapmasını hoş görüyorsak… “Eşinin dans etmesine izin veren erkek deyyustur” diyen müftünün arkasında namaz kılmaya devam ediyorsak… Şort giyen kızın suratına belediye otobüsünde tekme atılması anormal midir?

Bu ülkenin TBMM başkanı, kahkaha atan kadınların “iffetsiz” olduğunu söylüyorsa… Milli eğitim müdürü, kız öğrencilerle erkek öğrencilerin aynı merdiveni kullanmasından rahatsız oluyorsa… Anadolu lisesi müdürü, kızlı-erkekli oynanan halkoyunlarını “din dışı” ilan ediyor, halaya horona “zina” yakıştırması yapıyorsa… Güzel sanatlar fakültesiyle ünlü üniversite, kadın heykelini erotik bulup, depoya kaldırıyorsa… Basketbol federasyonu mesela, muhafazakar siyasetçiler rahatsız oluyor diye, dünya basketbol şampiyonasında ponpon kızları saklıyorsa… İstanbul büyükşehir belediyesi, hacıların aptesti bozulmasın diye, panolardaki mayo reklamını sansürlüyorsa… Tesettür defileleri “İslami defile” adı altında yapılıyorsa… Şort giyen kıza “şeytan” diye saldırılması tuhaf mıdır?

Kalbinizi kırmak istemem ama…

O kızcağızın suratına o tekmeyi hep birlikte attırdık.

Harem-selamlık plajlara, güya “demokratik hak” olarak baktığımız için… “Bağyan yanı” bilet satılmasını normal karşıladığımız için… Ağzından salyalar akan kerestelerin, her yılbaşı gecesi Taksim'de turist kadınlara parmak atmasına seyirci kaldığımız için, hatta “kadın başlarına ne işleri var o saatte orada” diye sırıttığımız için… Yavaş yavaş, alışa alışa, sinsi sinsi, belediye otobüsünde uçan tekmeye kadar geldi.

Eğitimsizi yüceltmenin, cahil egosuna saygı göstermenin, cühelanın cüretine katlanmanın, lümpen küstahlığına yol vermenin, maganda şımarıklığına müsamaha etmenin, kaçınılmaz sonucudur bu.

O yaratık…

Bu iklimden besleniyor.

Bu atmosferden cesaret alıyor.

“Hangi hakla karışıyorsun, sana ne” diyeceğimize, “aman karışmayayım, bana ne” dediğimiz için… Bu korkaklıktan güç buluyor.

Ve, bu çirkin hadise iyi ki İstanbul'da oldu da, haber oldu. Maalesef aslında… Bu yılışık empati, bu bencil duyarsızlık yüzünden, bugün Türkiye'nin yüzde 70'inde şortla gezilemiyor. 40 sene önce 50 sene önce bikiniyle yüzülen şehirlerimizde, kadınlarımız denize bile giremiyor. Hatta, memleketin yarısında hava karardıktan sonra sokağa bile çıkamıyor. Mahalle baskısı, pranga gibi takılıyor.

O otobüstekiler gibi bön bön bakmakla olmuyor.

Fransa'dan İsviçre'den İtalya'dan çok önce “eşit hak”lar tanıyan Atatürk vizyonu, nasıl oldu da, bedevi kültürüne savruldu?

Herkesin bu soruya kafa yorması, harekete geçmesi gerekiyor.

Çünkü…

Ya kadınlar özgür yaşayacak.

Ya insan olmayacağız.

Başka seçenek yok.


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
lalem
Advanced
Advanced


Inscrit le: 20 Oct 2014
Messages: 118

MessagePosté le: 21 Sep 2016 17:28    Sujet du message: Répondre en citant

Bu kismin baslangicinda bulanan videodaki gibi disleri gicirdayan kadin gorunce tahrik olan erkeklerden geçilmiyor...

Citation:

Tam bir 'tahrik kalıbı'
Çetin AYDIN / İSTANBUL
20 Eylül 2016 - 23:05Son Güncelleme : 21 Eylül 2016 - 09:35
Tam bir 'tahrik kalıbı'
PAYLAŞ

Yorum yaz

A

Bir belediye otobüsünde sırf şort giyiyor diye hemşire A.T.’yi tekmeleyen Abdullah Çakıroğlu’nun polis ifadesinden: “Olurunda giyinmiş olsaydı biz de manen tahrik olup bu hareketi yapmazdık!”

İSTANBUL’da, iş çıkışı belediye otobüsüne binen hemşire A.T.’ye Çekmeköy’de ‘şort giydiği için’ tekme atan ve ‘halkı kin ve nefrete teşvik’ten tutuklanan özel güvenlikçi Abdullah Çakıroğlu’nun emniyet ifadesine ulaştık.

Abdullah Çakıroğlu, 18 Eylül gecesi emniyetteki ifadesine, amcası, kardeşleri ve eşleri ile yaşadığını söyleyerek başladı. Yaklaşık bir aydır güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, poliste ya da jandarmada suç kaydı bulunmadığını belirten Çakıroğlu’nun şunları söylediği öğrenildi:

‘MÜSTEHCEN OTURDU’
“Olay tarihinden bir yıl kadar önce, kurguladığım senaryolar neticesinde psikolojik sorunlar yaşamaya başladım. Etrafa şüpheci ve kuşkucu bakmaya başladım. Çevremde bulunan, tanıdığım veya tanımadığım insanlara karşı saldırma eğilimim başladı. Ailem beni tedavi ettirmek amacıyla Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne götürdü. 15 gün kadar yatarak tedavi gördüm. Tedavi bitiminde beni taburcu ettiler. Halen de kullanmakta olduğum ilaçlar vardır. Bu ilaçlar antidepresan tarzında ilaçlardır.

11 Eylül 2016, yani Kurban Bayramı’nın arife günü, akşam saat 20.00 sıralarında işyerine gittim. Bütün gece çalıştıktan sonra sabah saat 08.00 sıralarında ikametime gitmek üzere 11 A No’lu belediye otobüsüne bindim. Halen psikolojik sorunlarım sürdüğünden, çalıştığım gece de kafamda yine olaylar dönüyor, kendi kendime konuştuğum oluyordu. Alvarlızade durağında otobüse binip sağ arka tarafta bir koltuğuna oturdum. Kafamı sola çevirdiğimde, oturduğum koltuğun karşı tarafında, bir bayan gördüm. Üzerinde kısa etek vardı. Koltukta bacaklarını yana çevirmiş, müstehcen şekilde oturuyordu. Yılışık bir tavırla bana bakıyordu. Bir anda kendimi kaybettim. Yaşadığımız ülkenin ve toplum değerlerinin ayak altına alındığını, bayan şahsın kendisi ve çevresinde bulunan insanlara giyiniş tarzı ile saygı göstermediğini düşündüm. Manevi yönüm ağır bastı. Bir anda koltuktan kalkarak yüzüne doğru bir tekme attım.”

‘MANEN TAHRİK OLDUK’
“İnsanlar başkalarının inançlarını benimsemeyebilirler ancak yok sayamazlar. Her şeyin bir oluru vardır. Olurunda giyinmiş olsaydı biz de manen tahrik olup bu hareketi yapmazdık, insanlar en azından pantolon veya eşofman giymiş olsalardı daha az tahrik olurduk.”

Abdullah Çakıroğlu, emniyette verdiği bu ifadenin ardından ‘basit yaralama’ suçlamasıyla sevk edildiği savcılıkta serbest kalmış, daha sonra oluşan tepki üzerine başka bir savcı tarafından ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama’ ve ‘inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme’ suçlamalarıyla önceki gün tutuklanmıştı.

http://www.hurriyet.com.tr/tam-bir-tahrik-kalibi-40228147?utm_source=email&utm_medium=newsletter&utm_channel=Mail&utm_content=manset_baslik
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 23 Sep 2016 12:40    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Emre Kongar

Tekme ve Kabataş yalanı

23 Eylül 2016 Cuma


Erdoğan/AKP iktidarı, şort giydiği için genç bir hemşire kızımızın suratına otobüste atılan tekme olayını “münferit” yani bireysel bir hadise olarak görüyor... Oysa olay, iktidarın siyasal, hukuksal ve kültürel politikalarıyla güçlenen bir ortamdan; ayrıca, kadınların türban haklarını savunurken gösterdikleri kararlılığı, tesettürsüzlerin hakları için de göstermemesinden kaynaklanmıştır.

1) Bir yandan din diye dayatılan birtakım hurafelerin desteklenmesi...

2) Öte yandan zaten azgelişmiş ülkelerin en büyük sorunlarından biri olan erkek egemen feodal kültürün sürekli olarak pompalanması...

3) Geniş kitlelerin “demokrasi” adı altında mukaddes değerlerinin gıcıklanarak “demagoji” yoluyla seferber edilmeye çalışılması...

4) Gittikçe otoriterleşen siyaset ve yeme içmeden, giyim kuşama, doğum yapma biçiminden çocuk sayısına kadar yaşamın her alanına karışan bir liderlik...

5) Kabataş yalanının galeyana getirdiği duygular...

6) Okulöncesi ve okul düzeyindeki kursların getirdiği giyim kuşam anlayışı; resmi öğretim ve eğitim kurumlarında yapılan uygulamalarda ve kullanılan kitaplarda kadına karşı görülen cinsiyetçi ayrımcılık...

7) Bugüne kadar, sergilere, gazetelere ve içki içilen yerlere yapılan saldırılara gösterilen müsamaha...

8 ) Taciz ve şiddet eylemleri yapan iktidar yandaşı kişilerin adalet karşısında müsamaha göreceği anlayışı...

9) Mahkemelerde, “iyi hal indirimi” denilen takdir hakkının kötüye kullanılışı...

10) Toplumu sürekli geren, bölen, çeşitli kesimleri birbirine düşmanlaştıran bir genel siyaset...

***

“Kabataş yalanına” göre, güya üstleri çıplak, deri eldivenli 70/80 kişi, bir anneye türbanlı olduğu için saldırmış, hırpalamış, yanındaki bebeği sağa sola fırlatmış, annenin üzerine idrarlarını yapmışlardı. Grubun Gezi Direnişi’ni de yapanlar olduğu söyleniyordu.

Haberi, Gezi Direnişi sıralarında, kamuoyuna ilk duyuran, 7 Haziran 2013’te parti grubunda yaptığı konuşmayla, bizzat Erdoğan olmuştu; elbette bunun üzerine tüm kamuoyu ayağa kalkmış, tüm ülke nefretle irkilmişti.

Haberin uydurma olduğu iddiaları üzerine birçok gazeteci olayın gerçek olduğuna tanıklık etmiş, iktidar yandaşı medya, koro halinde bu yalanı ısrarla tekrarlamıştı.

Gazeteler, olayın gerçek olduğunu kanıtlamak için tahrif edilmiş görüntü fotoğrafları bile yayımlamışlardı.

Oysa, Emniyet’in uzun ve derin soruşturmaları sonunda böyle bir olayın yaşanmadığı anlaşılmış, sonra da bu haberin yayımlandığı gazetenin editörü, o haberi yazanın bunu uydurmuş olduğunu açıklamıştı.

***

Burada asıl belirtmek istediğim nokta, iktidarla yandaş medyanın ve kadınların, şort saldırısına ortam hazırlayan çelişkili tutumlarıdır:
Türban üzerinden üretilen bir yalan haber dolayısıyla toplumu galeyana getirmek isteyenler, şort üzerinden yapılan gerçek bir vahşi saldırı karşısında cılız yorumlarla, adeta “mırıldanmakla” yetinmişlerdir.
Türbanlıların hakları için yeri göğü inleten kadınlar ise tesettürsüz kadınların hakları konusunda suskundurlar.

Özet olarak sorun, “münferit bir saldırı” değil, bir insan hakları, bir kadın hakları ve bir yaşam biçimi özgürlüğü sorunudur:
Keşke kadınlarımız, tesettürlülerin haklarını savundukları enerjiyle tesettürsüzlerin haklarına da sahip çıksalar!



not : ben "surligné" yaptim.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 23 Sep 2016 12:45    Sujet du message: Répondre en citant



Kadınlar Başbakan'a tepkili: Mırıldanamazsın! Mırıldanamazsınız!
Başbakan Binali Yıldırım’ın şort giyen Ayşegül Terzi’yi tekmeleyen saldırgan için sarf ettiği, “Hoşuna gitmeyebilir, mırıldanırsın” sözlerine kadınlardan sert tepki geldi. Canan Güllü “Vatandaşın yaşam tarzımla ilgili mırıldanma hakkı mı var?” dedi.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/604222/Kadinlar_Basbakan_a_tepkili__Mirildanamazsin__Mirildanamazsiniz_.html


Bogaziçi univeristesine, kizli erkekli ogrencilerin birlikte oturmasini gorupte ben burada bastan çikarim deyip gitmeyen adamdan boyle bir tepki gelmesi supriz mi? Ha bir de burada da var, kendisi lokantada 5-6 erkekler yemek yerken karisini ayri masada tek basina yedirten bir adam gunumuz basbakani.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 24 Sep 2016 0:26    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:



Nilgün Cerrahoğlu

Şort, tekme ve siyasi tiyatro

22 Eylül 2016 Perşembe, Cumhuriyet


Şiddete, tacize, cinsel saldırıya, tecavüze tanınan “kültürel dokunulmazlık” ayrıcalığını, ilk kez bu yıl başında Köln’de yaşanan toplu taciz olayıyla duydum.

Hatırlarsanız 2015’i 2016’ya bağlayan gece, Köln’de; Müslüman göçmenler tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülen bir organize taciz badiresi yaşanmıştı.

Köln istasyonu civarında “Arap görünümlü” olduğu söylenen yüzlerce erkek, çetelerle... yalnız kadınları markaja alıp her türlü sözlü ve fiziki tacizi gerçekleştirmişti.

Sade Almanya’da değil, tüm Avrupa ülkelerinde şok yaratan eylemin ardından günler boyunca “kadın erkek eşitliğine”, “kızlı erkekli karma yaşama”, “kadın özgürlüklerine” karşı yaşanan bu saldırı konuşulmuş; “Böyle bir şey nasıl olabildi?” sorusu sorulmuştu.

Kadınlar “Bedenimize sahip değil miyiz?” şoku yaşamıştı. Yurttaşlar “Kamu alanına sahip değil miyiz?”, “Kent sokakları korunmasız mı? Devletimiz nerede? Bize hangi hadle bunu yapabildiler?” sorularını yöneltmişti.
Bunları o dönemde de yazmıştım.

“Kültürel muafiyet/dokunulmazlık” tespiti işte bu sorulara bir yanıt olarak ortaya kondu.

Mısır’daki Tahrir gösterilerinde de ilk defa benzeri “toplu taciz” vakaları görülmüş; bunları merceğe alan Uluslararası Af Örgütü söz konusu dinamiğin kadına yapılan her türlü baskı, saldırı, şiddeti mazur gören ve kendine hak sayan bir “kültürel dokunulmazlık” evreninden kaynaklandığını ortaya koymuştu.

Köln’deki göçmenler aynı “kültürel dokunulmazlık” anlayışı ile harekete geçmişlerdi.


‘İnternete çıkmışsın!’

“Ne hadle?” sorusunun yanıtı özetle “zihniyet”te kilitleniyordu.

Ayşegül Terzi’nin bir İstanbul otobüsünde yaşadığı saldırı, aynı “kültürel dokunulmazlığın” sonucu.

Gözaltına alınıp salınan ve sonra infial nedeniyle tekrar tutuklanan fail Abdullah Çakıroğlu’nun resimlerini gördünüz. Pis pis sırıtıyor. Çünkü yaptığından kıvanç duyuyor.

Tekmeci, popülarite kazandığı için öncelikle çok memnun. Çevresi kendisini “sefil, aşağılık adam!” diye değil, tebrik edercesine “İnternete çıkmışsın Abdullah!” diyerek aramış. Özetle Abdullah prim yapmış. Tekmecinin verdiği ifade de, bu toplumda çok kesimdeki yaygın “zihin haritasını” ortaya koymak açısından ibretlik.

“Yaşadığımız ülkenin ve toplum değerlerinin ayak altına alındığını, bayan şahsın kendisi ve çevresinde bulunan insanlara giyiniş tarzı ile saygı göstermediğini düşündüm” diyen yaratık ekliyor: “Manevi yönüm ağır bastı. Kalkarak yüzüne bir tekme attım!”

Erdoğan’ın kadınlara atfen yaptığı, “Dolmabahçe’deki ofisimin penceresinden Kadıköy vapurundan inenlerin halini görüyorum” şeklindeki değerlendirmeleri düşündüğümüzde, yukarıdaki zihniyetin tepeden nasıl beslendiğini görüyoruz. Bülent Arınç’a filan girmiyorum. Onları da sıralayacak olursak, koca bir liste yapmak lazım.

Samimiyetten uzak

Kadına tahakkümü kendinde hak gören bu zihniyetin temsilcileri ülkenin kaderine koşulsuz hükmederken bu durumda kabinenin tek kadın bakanının “kınama” mahiyetindeki gecikmeli açıklamaları yekten havada kalıyor.

Adı “kadın” bakanlığından “aile” bakanlığına çevrilen bakanlığın başındaki tesettürlü kadın bakan üstelik bu fırsatı, üniversitede gördüğü “başörtü zulmünü” tefrika etmek için kullanıyor. Tekme yiyen hemşirenin talihsizliğini bitmeyen bir mazlum edebiyatı için “siyasi malzeme” yapmaktan çekinmiyor.

O nedenle yazık ki, Fatma Betül Sayan Kara’nın sözleri samimiyetten uzak bir siyasi tiyatro etkisiyle sınırlı kalıyor.

İktidar mevkiinden edilen lafların bir etki yaratabilmeleri için, Köln’deki gibi, öncelikle bir zihniyet hesaplaşmasının eleğinden geçmesi lazım.
Mevcut koşullarda bu yapılamayacağına göre iktidar konumundan yükselen retoriklere bel bağlayamayız.

Bekleyebileceğimiz ve bel bağlayabileceğimiz tek şey Abdullah Çakıroğlu’nun emsal teşkil edecek bir ceza almasıdır.




Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
duygu
Admin
Admin


Inscrit le: 23 Sep 2008
Messages: 6519

MessagePosté le: 13 Oct 2016 0:41    Sujet du message: Répondre en citant

Alin iste kadinin durumu Türkiye'de

Citation:


Mine Söğüt
minesogut@gmail.com

Kadınlarını artık hiç sevmeyen ülke
12 Ekim 2016 - Cumhuriyet


Dün “Dünya Kız Çocukları” günüydü.

Tüm dünyada kız çocuklarının nasıl tehlikelere maruz kaldığına dair raporlar yayımlandı.

Erkenden evlendirilen kızlar... Aile içi cinsel tacize uğrayan kızlar... Ağır ev işlerinde çalıştırılan kızlar... Okula gönderilmeyen kızlar... Çocuk yaşta anne olan kızlar... Sünnet edilen kızlar... Erkek egemen toplumlarda hiçe sayılan kızlar...

Dünyada bu raporlar yayımlanırken biz sosyal medyada dolaşan amatör bir kısa filmi seyrediyorduk.

Filmi Kayseri Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri, öğretmenleriyle birlikte çekmişti.

Filmde başörtülü bir genç kız, Merve, onu günaha sokmaya çalışan şeytana direniyor, her seferinde “Hayır yapmamalıyım çünkü ben bir imam hatipliyim” diyerek doğru yolu buluyordu.

Þeytanın cebindeki günahlar sırasıyla şunlardı:

Telefonda erkeklerle mesajlaşmak, kafelerde erkeklerle tanışmak ve Müslümanlık dışı kısacık etek giymek.

İlk iki “günah”ı uzun uzun tartışabiliriz.

Evdeki kız çocuğunun telefonda erkek arkadaşlarıyla mesajlaşmasına veya kafelerde erkeklerle tanışmasına şiddetle karşı çıkabilecek yığınla ebeveyn olduğu gerçeği bu ülkenin ayrı bir sorunu.

Ama Merve yine kendisi gibi başörtülü olan tezgâhtarın elinde tuttuğu diz altı uzunluğundaki etekle, bileklerine kadar inen etek arasında seçim yaparken kan ter içinde büyük bir ahlak bunalımı yaşıyordu. Neticede şeytana uymayıp, bir imam hatipli olduğunu hatırlıyor ve diz altı eteği değil bileğe kadar inen eteği alıyordu.

Eğer bu kısa filmi bundan on sene önce izleseydik, muhtemelen amatörlüğüne ve mesaj kaygısına gülüp geçerdik.

Ama biz bu filmi, tüm devlet okullarının ardı ardına “imam hatip”lere çevrildiği bir ülkede, yeni eğitim politikası seferberliğiyle hızlanan şu karşıdevrim günlerinde izledik.

Bu ülke artık...

Kız çocuklarını ağır bir psikolojik baskıyla varlığından utanmaya, cinsel kimliğinden tedirgin olmaya, toplumsal hayatın içinde korkularla yaşamaya eğiten okullarıyla övünen bir iktidarın hâkim olduğu bir ülke.

Çocukların karanlık ideallere nefer kılınmaya çalışıldığı bir ülke.

Okullarda beyinlerin kirli sularla yıkandığı bir ülke.

Kız çocuklarıyla erkek çocuklarını değil aynı sınıfta mümkünse aynı binada bile okutmak istemeyen bir ülke.

Resmi ve gayri resmi politikalarıyla küçücük kız çocuklarını eve kapanmaya erkenden ikna etmeyi marifet sayan bir ülke.

Onları günahlardan müteşekkil tehditlerle erkeğin gölgesinde silik bir varlık olmaya eğiten bir ülke.

Değil şort, diz altı etek giymeyi bile günah sayacak kız çocukları yetiştirmeyi hedefleyen bir ülke.

Kadını hiçe saymak için toplumsal rolünü en baştan en rezil cümlelerle yazmaya ant içmiş bir ülke.

***

Etrafınızdaki kız çocuklarına bir bakın.

On yaşındakilere bakın, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı...
Çocukluktan genç kızlığa geçişin nasıl bir macera olduğunu düşünün.

O tatlı maceranın tam orta yerinde mutluluğundan, hayallerinden, neşesinden, özgürlük bilincinden sökülüp korkularla ve utançlarla donatılmış kapkaranlık bir deliğe sıkıştırılan bir kız çocuğunun hikâyesinde dünyanın bütün kötülüklerini göreceksiniz.

Cumhuriyetin en büyük artısı kadınları sevmesi ve kız çocuklarını eşitlikçi bir anlayışla kollayıp büyütme idealini topluma yaymasıydı.

Bugünkü iktidarsa kadınları hiç sevmiyor...

Ve kız çocuklarını en narin duygularından tutup hırpalamayı marifet biliyor.



"Imam Hatipli asla erkeklerle bulusarak gunaha girmez" sloganli videoya bakmak isterseniz
www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/614347/Kadinlarini_artik_hic_s evmeyen_ulke.html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
duygu
Admin
Admin


Inscrit le: 23 Sep 2008
Messages: 6519

MessagePosté le: 18 Nov 2016 19:18    Sujet du message: Répondre en citant

Tecavuzcuyu kurtarma çabasi ile muslumanlik nasil bagdasiyor bilemiyorum, ama Turkiye'de bu konuda da çok kotu seyler oluyor?

cocuk yasta evlenmelerin legallestirilmesi amaç


Citation:

Meclis'i karıştıran düzenleme... İstismarcısı ile evlenirse...


Hurriyet : 18 Kasım 2016 - 09:39



Türk Ceza Kanunu'nda, cinsel istismar suçunda mağdur ile failin evlenmesi halinde fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezanın ertelenmesine imkan veren düzenleme TBMM Genel Kurulu'nda tartışmalara yol açtı. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Twitter'dan yazdığı mesajında ''AKP tecavüz ettiği çocukla evlenene af getiren önerge verip geçirdi. CHP-MHP birlikte Salı'ya kadar durdurduk'' dedi.

Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'na geçici madde eklenmesi amacıyla AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş ve bazı milletvekilleri tarafından önerge verildi. AK Parti milletvekillerince kabul edilen önergeyle; cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 16 Kasım 2016'ya kadar işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi durumunda CMK'deki koşullara bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmişse cezanın infazının ertelenmesine karar verilecek.

Zamanaşımı süresi içinde evliliğin failin kusuruyla sona ermesi halinde, fail hakkında hüküm açıklanacak veya cezanın infazına devam edilecek. Fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, suça azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu davasının düşmesine veya infazın ortadan kaldırılmasına karar verilecek.

Önergenin gerekçesinde; "cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın işlenen cinsel istismar suçunda, mağdur ile failin evlenmesi durumunda fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine imkan veren düzenleme yapılmaktadır" ifadesine yer verildi.

Meclisi karıştıran düzenleme... İstismarcısı ile evlenirse...

"TÜRKİYE'DE YAÞANAN CİDDİ BİR SORUN..."

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, önergenin, Türkiye'de yaşanan çok ciddi bir sorunu çözmek maksadıyla verildiğini belirterek, eski TCK'nin 434. maddesinin uygulamayı sürekli öngördüğünü söyledi.

CHP ile birlikte "küçük yaşta evliliklerin önüne geçmek amacıyla bunu kaldıralım, bu doğru bir şey değil ve bunu teşvik eden bu yapıyı yok edelim." dediklerini ve yeni bir düzenleme yaptıklarını hatırlatan Bozdağ, "Ama takdir edersiniz ki kanunların da bir kültür oluşturma kapasitesi var. Birdenbire böyle bir düzenlemeyi hayata geçirince, geçmiş düzenlemeler var, o dönemden beri gelen bir yapı var ve insanlar bu kanunu öğrenme, algılama konusunda yeteri kadar fırsat bulamadılar ve bir kültürün oluşmasına da bu kanunun uygulaması gerçekten fayda sağladı." ifadelerini kullandı.

Meclisi karıştıran önergeye Bakandan Twitterdan açıklama: İçerdeki kocanın...
Meclis'i karıştıran önergeye Bakan'dan Twitter'dan açıklama: İçerdeki kocanın...
Halen cezaevlerinde tutuklanmış ve hüküm giymiş çok sayıda kişi olduğuna işaret eden Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:



BOZDAÐ: BURADA BİR DRAM VAR

"Düğün yapılmış, dernek yapılmış, gelmişler, hediyeleri takmışlar, resmen evlenmişler. Savcı düğününe gelmiş. Sivas'ta bir hanımefendi geldi bana, bir çocuk var yanında epey büyümüş. Bir de hamile. 'Biz düğün yaptık. Düğünümüze ilçenin kaymakamı, savcısı, hakimi, karakol komutanı geldi. Babam köyde tanınan biriydi. Sonra evlendik. Onlar bir de hediye taktılar. Sonra da doğum için hastaneye gittiğimde hastaneden de aynı karakol komutanı geldi, beni aldı. Þu anda eşim içeride, 7 yıl 6 ay yatarı var, benim de durumum bu.' dedi.

Burada bir dram var. Biz tecavüz edenlerin tecavüz ettikleriyle evlenmesini öngören bir teklife 'evet' demiyoruz. Bu teklifte de çok açık: 'cebir, tehdit, hile ve iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın' Yani bu tür evlilikler nedeniyle ortaya çıkan bir durum var. Bu kanunun oluşturduğu yeni kültüre daha etkin bir şekilde gelecekte yaşamasını sağlamak. Çünkü geçici konuyor, ileriye dönük bir uygulaması kesinlikle olmayacak.

Þu anda evlenmiş kadın, dışarıda mağdur; çocukları var, onlar ayrı mağdur. Bizim burada bu dramı, 'kamuoyu ne der, falan ne der' diye bakarsak, burada kadın en büyük mağdur, çocuklar başka mağdur oluyor ve büyük bir sıkıntı var. Biz burada 'zamanaşımı süresince' ifadesini koyduk ki böyle bir durumda kadın mağdur edilecek bir sonuç ortaya çıkmasın diye, lehine koyduk.

O nedenle bu, ülkemizde yaşanan bir sorunu çözmeye dönüktür. Yoksa küçük yaşta evlilikleri teşvik etmeye dönük bir adım atmıyoruz. Türkiye genelinde yaklaşık 3-4 bin civarında böyle içeride insan olduğunu değerlendiriyoruz. Bu, Türkiye'nin her yerinde olduğu için de bu cezalar etkin bir kültür oluşturdu ve caydırıcılık da yaptı. Bundan sonra eminim ki aynı şey olmayacaktır."

"TECAVÜZCÜSÜYE EVLENEN KAVRAMI..."

CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, önerge üzerinde yaptığı konuşmada, düzenlemenin geçmişte TCK'da bulunduğunu belirterek, tecavüzcüyle evlenme halinde açılan kamu davasının ertelenmesinin yeniden gündeme getirildiğini, bunu kabul etmenin mümkün olmadığını söyledi.

Aldan, "50-60 yaşında bir adam 11 yaşındaki bir kız çocuğunun ırzına geçtikten sonra yıllar geçip evlendiğinde bunun cezasını çekmek zorunda. Ona evlenme dolayısıyla cezasızlık hakkı verirseniz kızcağız ömür boyu hapse mahkum olmuş olur. O adamın bir anlamda uşağı konumunda.

Evlilik, karşılıklı sevgi, saygı ve sadakata dayalıdır, zorlamaya dayalı olamaz. Eğer böyle bir eylemi gerçekleştiren varsa bunun cezasını çekmeli, çıktığında o kişiyle isterse evlenebilir. Böyle bir dayatmaya evet demememiz lazım. Bunu çok iyi düşünmek lazım. 'Tecavüzcüyle evlenen' kavramı yarın bütün basında yer alacaktır. Herkes buna çok dikkat etsin." dedi.

Düzenlemenin 16 Kasım 2016'dan önceki eylemlere ilişkin olduğuna işaret eden Aldan, şöyle devam etti:

"Peki, bundan sonra ne olacak? Bundan sonra Anayasa Mahkemesine gidilecek, eşitlik ilkesi gereğince AYM teşmil kararı uygulayacak. Bu alışkanlık haline, yasal düzenleme haline gelecektir.

CMK'de hükmün açıklanmasının ertelenmesine dair bir düzenleme var. Sadece 2 yıla kadar olan suçlar için geçerlidir. Oysa yapacağınız uygulama, 18 sene hapis cezası yemiş insanlar için uygulanacak. Bu da başka bir garabet halidir. Yarın ağırlaştırılmış müebbet hapis alan birine dahi hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair düzenleme yapılabilir. Hangi anlamda bakacak olursak olalım, bu düzenlemenin iler tutar yanı yok.

Eski TCK'de bu madde beş yıl süreyle bir ertelemeye amirdi. Böyle bir evlilik halinde tecavüzcüyle evlenen kişi halinde, 5 sene süreyle bekleniyor, bu süre içinde kocanın kusuruyla bir boşanma vuku bulursa tekrar o kişi cezaevine girebiliyordu. Ama bu düzenlemede, sonsuza kadardır. Yani sonsuza kadar küçük bir çocuk, o hiç istemediği adamın, kendisine tecavüz edenin yanında kalmak durumunda kalacak. 'Cebir, tehdit, hile ile bu ırza geçme olmuşsa işte biz bunları kapsam altına almıyoruz' demekle, bu işten kurtulunmaz. Irzına geçilen kişi çocuktur, 15 yaşından aşağı bir çocuktur. Cezaevinde bu nedenle yatan ya da yatmak durumunda olan binlerce kişi olabilir. Asıl amacınız, cezaevlerini boşaltıp yerine insan doldurmak da olabilir ya da toplumdaki belli kültürel düzeye sahip insanların küçük yaşta bu tip eylemleri dolayısıyla onlara bir nevi değişik bir af getirme anlayışı içinde de olabilirsiniz. Ama şunu unutmayalım; hepimizin çocukları var. Böyle bir uygulamanın ileride başımıza neler açabileceğini çok iyi hesaplayalım."

Komisyonun takdire bıraktığı, Bozdağ'ın katıldığı önerge, AK Parti milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi. Önergenin açık olmasında AK Parti'lilerin kabul yönünde el kaldırmasına bazı CHP milletvekilleri tepki gösterdi. Bazı CHP milletvekilleri oylama sürerken Bozdağ'ın yanına giderek bir süre kendisiyle konuştu.

MUHALEFET ÖNERGEYE TEPKİ GÖSTERDİ: 4 GÜNDE ÇIKACAK DÜZENLEME...

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, önergenin bir oyla kabul edildiğini belirterek, Bakan Bozdağ'ın son dakika önergesiyle uzlaşmayla çıkacak bir düzenlemede kendilerini kandırdığını söyledi. Özel, 4 günde çıkacak bir düzenlemenin 4 saatte çıkarıldığını ve uzlaşma adına İçtüzükten kaynaklı haklarını kullanmadıklarını ifade etti.

AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, tasarının 6-7 maddesinin revize edildiğini ve muhalefetle birlikte ciddi iş yaptıklarını dile getirerek, "Önümüzde sorun var. Cinsel suçlarda cezaların artırılmasını birlikte imzaladık.Yeni bir şey yapmıyoruz. Toplumda mağdur olarak anılan bir kesim var. İnsanlar evlenmiş tören yapmışlar, kanundan kaynaklı sıkıntılar olmuş. Adam cezaevinden çıkıp yanlış yaptığında zamanaşımı olsa bile cezaya devam edilecek. Yanlışı olana destek veren bir düzenleme yok. Mesele, kadını çocuğu kollamaktır" diye konuştu.

MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay ise düzenlemeyi kabul etmenin mümkün olmadığını ifade ederek, "Bundan sonra bu tür sürprizler gelecekse muhalefet daha ihtiyatlı olacak." dedi.

ÖNERGE SALI GÜNÜ TEKRAR GÖRÜÞÜLECEK

Meclis’e sunulan önerge, CHP ve MHP’li vekillerin itirazlarına rağmen ilk oylamada kabul edildi. Muhalefet vekillerinin açık oylama talebi üzerine yapılan oylamada, 184 oyu bulamayan önerge, salı günü tekrar görüşülecek.

ÖZGÜR ÖZEL'DEN TWEET

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Twitter'dan yazdığı mesajında ''AKP tecavüz ettiği çocukla evlenene af getiren önerge verip geçirdi.
CHP-MHP birlikte Salı'ya kadar durdurduk'' dedi.

AKP tecavüz ettiği çocukla evlenene af getiren önerge verip geçirdi.

CHP-MHP birlikte Salı'ya kadar durdurduk.
#TecavüzMeşrulaştırılamaz
— Özgür Özel (@eczozgurozel)
17 Kasım 2016

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
duygu
Admin
Admin


Inscrit le: 23 Sep 2008
Messages: 6519

MessagePosté le: 18 Nov 2016 19:32    Sujet du message: Répondre en citant

Cocuk gelinler dramina duyarli herkesin bu yasayi protesto etmek uzere imza vermeye çagiriyorum...

http://bit.ly/2fbZM81

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
duygu
Admin
Admin


Inscrit le: 23 Sep 2008
Messages: 6519

MessagePosté le: 18 Nov 2016 20:17    Sujet du message: Répondre en citant

Konu açilmisken hatirlatmakta yarar var :

Citation:

Devletten koruma talep eden kadınların kaldığı sığınma evleri, açılış törenlerinde teşhir edilirken, koruma talebiyle polise ve savcılığı başvuran kadınların yüze 73'ü, sığınma evlerinde olan kadınların ise yüzde 27’si cinayete kurban gitti.


kaynak : http://t24.com.tr/haber/iett-otobuslerini-kullanan-kadin-yolcular-icin-gece-duzenlemesi,371162
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 19 Nov 2016 2:32    Sujet du message: Répondre en citant

Adam açik konusuyor kizlarda 18 yas niye sinir olsun diyor!



https://twitter.com/140journos/status/799520178891620352


Dernière édition par cengiz-han le 17 Jan 2017 1:55; édité 1 fois
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 19 Nov 2016 2:52    Sujet du message: Répondre en citant

kadina baskiya bir ornek daha



video için

http://www.cumhuriyet.com.tr/video/video/632121/Erkek_sinif_arkadasi_ile_yan_yana_oturan_kiz_ogrenci_okuldan_atilmakla_tehdit_edilince_intihar_etmek_istedi.html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 19 Nov 2016 13:12    Sujet du message: Répondre en citant

"kuçugun rizasi ile" diyen igrençlere kapak olsun

Citation:

Sapıklar kanuna uymuyor diye… Kanunu sapıklara uyduruyorlar
19 Kasım 2016
sozcu yilmaz ozdil

Bolu'da imam nikahıyla evlendirilen 11 yaşındaki kız çocuğunun sekiz aylık hamile olduğu ortaya çıktı.
Samsun'da otomobil çarptı diye koma halinde hastaneye getirilen 14 yaşındaki kız çocuğunun, imam nikahlı eşi tarafından odunla dövüldüğü, sonra da kaza süsü vermek için motosikletle üzerinden geçildiği anlaşıldı.
Ordu'da 13 yaşındayken para karşılığında evlendirilen kız çocuğu, sürekli dayak yediği 40 yaşındaki herifin evi terketmesi üzerine, kendi ailesi tarafından kabul edilmedi, henüz 17 yaşındayken üç çocuğuyla ortada kaldı.
Gaziantep'te özel hastanede 18 yaşında birinin kimliğiyle doğum yaptırılan kız çocuğunun, aslında 12 yaşında olduğu tespit edildi.
Adana'da 13 yaşındaki kız çocuğuna düğün yapıldı.
Sakarya'da kuzeniyle evlendirilen 15 yaşındaki kız çocuğu, evden kaçıp polise sığındı.
Tekirdağ'da bir noterin, 14 yaşındaki kızlarını evlendirmek isteyen ana-babaya muvafakatname verdiği belirlendi.
Tokat'ta evlendirilen 12 yaşındaki kız çocuğunun dört aylık hamile olduğu anlaşıldı. Ağrı'da 16 yaşında evlendirilen kız çocuğu, işkence yapılmış, tuvalette eli kolu bağlanmış halde bulundu.
İzmir'de 12 yaşında evlendirilen kız çocuğu, sezaryenle doğum yaptı.
Adana'da imam nikahıyla evlendirilen 16 yaşındaki kız çocuğu, trenin önüne atladı.
Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu'nda konuşan Gümüşhane Üniversitesi öğretim üyesi, bizzat yaşadığı hadiseyi anlattı, “yol kenarında bir kız çocuğunu kucağında bebeğiyle ağlarken gördüm, 16 yaşındayken evlendirilmiş, anne olmuş, bebeğinin eli yanmış, ne yapacağını bilmiyor, bebeğiyle birlikte ağlıyordu, aslında orada bir anne ağlamıyordu, iki çocuk ağlıyordu” dedi.
Kayseri'de para karşılığında evlendirildiği herif tarafından sokağa atılan, kamyonet kasasında yaşayan 15 yaşındaki kız çocuğu, av tüfeğiyle canına kıydı.
Konya'da 16 yaşındayken evlendirilen kız çocuğu, inşaatın yedinci katından atladı. Siirt'te dünyaya geldi, ismi Kader'di, 12 yaşında evlendirildi, 13 yaşında anne oldu, 14 yaşında canına kıydı, adı üstünde kaderi böyleymiş denildi, geçildi.
12 yaşındayken iki bilezik karşılığında 40 yaşındaki evli herife kuma verildiği ortaya çıkan kız çocuğu “yanına yatmaya korkardım, bana oyuncak almayınca ağlardım” dedi.
11 yaşındayken 40 yaşındaki herifle evlendirilen kız çocuğu “çocuk doğuramıyor diye dövüldüğünü, üç dört sene kaynanasının koynunda yattığını” söyledi.
30 yaşında biriyle evlendirilen 13 yaşındaki kız çocuğu, seneler sonra gazete röportajında anlattı: “İlk gece beni tek başıma odaya soktular, korkudan bayıldım, kolonya verdiler, evlendirildiğim kişi odaya geldi, ‘hadi gel seninle evcilik oyunu oynayalım' dedi, bu cümleyi hayatım boyunca unutmayacağım…”
12 yaşındayken okulundan alınıp, başlık parası karşılığında 50 yaşındaki herifin koynuna sokulduğu anlaşılan kız çocuğu “derslerim çok iyiydi, rüyamda sürekli mezun olduğumu, diploma aldığımı görüyorum” dedi.
Henüz 14 yaşındayken 10 bin lira karşılığında, beş çocuk, dokuz torun sahibi 70 yaşındaki herife verilen kız çocuğu, seneler sonra bu konuda araştırma yapan üniversite ekibine anlattı, “annemi asla affetmeyeceğim, hayatımı değiştirme imkanım olsaydı, en önce babamı değiştirirdim” dedi.

*

Akp hükümeti, işte bu sapıklara af kanunu çıkarmaya çalışıyor.

*

Geceyarısı sessiz sedasız meclisten geçirirken muhalefet partilerine yakalanan Adalet bakanımız “bunlar tecavüzcü değil, cinsel istismar suçunu zorla işlemiş kişiler değil, tamamen ailelerin ve küçüğün de rızasıyla yapılmış işler” diyor… Adalet bakanımızın “küçüğün de rızasıyla yapılmış işler” dediği işler, işte bu işler!

*

Ve bu işler… Sadece ahlaksız babalar, utanmaz dünürler, sapık damatlarla yapılmıyor. İmamlarla yapılıyor.

*

İmamlar nikah kıyıyor.
İmamlar onaylıyor.
Babalar istedikleri kadar ahlaksız olsun, dünürler istedikleri kadar utanmaz olsun… İmamlar rıza göstermese, bu insanlık suçu işlenebilir mi?
İmamlar, nikahını kıy diye kendilerine getirilen kız çocuklarını polise, jandarmaya, savcıya bildirse, bu talihsiz kız çocukları, babaları hatta dedeleri yaşındaki sapıkların yatağına sokulabilir mi?

*

İmamlar, bu işlerin olmazsa olmazıdır.

*

Adalet bakanımız imamdır.
İyi bilir bu işleri!


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 19 Nov 2016 13:14    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Kanuna uygun tecavüz…
19 Kasım 2016
sozcu bekir çoskun

Her gün bir yurtta, bir okulda, bir kursta çocuklara tecavüz edildiği haberleri geliyor…
45 çocuk rekoru birkaç gün önce kırıldı:
75 erkek çocuk…

*

Sela sesi ile sopayı alıp demokrasiyi korumaya koşanlardan, çocukları korumak için ses-seda çıkmıyor!..
Ne bir tepki…
Ne bir itiraz…
Ne bir ses…
Niçin?..

*

Çünkü; tecavüzcüsü ile evlendirilmek zorunda kalan çocuklarla ilgili yasa gündeme düşünce, Adalet Bakanı TBMM kürsüsüne çıkarak dedi ki:
“Düğün yapılmış, dernek yapılmış, gelmişler hediyelerini takmışlar, resmen evlenmişler… medeni kanun anlamında değil yani, halk arasında kabul şeklinde söyleyeyim… bunun savcı düğününe gelmiş…”
İnsanın çocuk gelin olası geliyor…
Hediye takılmış…
Düğün…
Dernek…
Savcı da gelmiş düğüne…

*

İşte bu kafadır…
Kediye, eşeğe, damacanaya bile tecavüz edilen ülkede, 12-13 yaşındaki kız çocukları, salyası akan dedeleri yaşındaki adamlara sunmayı devlet çıkıp savunursa…
Sokaktaki sapığı tutamazsın…

*

Adalet-hukuk dersen düğünde…
Onu da Adalet Bakanı açıkladı zaten:
“Savcı gelmiş oturmuş…”
O zaman bu tecavüz kanuna uygun…

*

Ve devlet böyle yaparsa, sapıklık her yerdedir…
Sapık kaldırımda, çarşıda, okulda, yurtta, sokakta, aramızdadır…
Bir yaşındaki çocuğa tecavüz edip öldüren adamın gırtlağına sarılıp deli olur, bayram şekeri vereceğim diye götürülüp öldürülen üç yaşındaki minik kızla birlikte o gece ölürüz…
Çocuk yaştakilere tecavüzü “evlendiriyoruz” kılıfı ile devlet savunuyorsa, karabasanlar içinde sorarız:
“Dindar nesil böyle bir şey mi?…”

*

Þort giyen kıza tekme atan, başı açık olanı namussuz sayan, bira içeni ahlaksız gören, sevgilisinin elini tutanı kovalayan, kadının gülüşünü günah sayan, bu kafa için sokaklara dökülen millet…
Bak sela çocuklar için okunuyor…
Salı günü TBMM'de oylama var…
Çıksana…



Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page Précédente  1, 2, 3 ... 11, 12, 13 ... 17, 18, 19  Suivante
Page 12 sur 19

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.