309 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 309
Membre(s) : 0
Total :309

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 19h26:36
murat_erpuyan : 19h29:36
SelimIII : 1 jour, 08h53:32
Salih_Bozok : 3 jours
cengiz-han : 4 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - AKP Türkiyesi...
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

AKP Türkiyesi...
Aller à la page Précédente  1, 2, 3 ... 57, 58, 59 ... 67, 68, 69  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 04 Oct 2016 1:22    Sujet du message: Répondre en citant

Adami sifati Universitede profesor!!!


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 05 Oct 2016 17:46    Sujet du message: Répondre en citant

Hurriyet'te Mehmet Y. Yilmaz'dan
05.10.2016
Citation:


(...)




NORMALİ OLAÐANÜSTÜDE ARIYORLAR



OLAÐANÜSTÜ hal uygulamasının üç ay daha uzatılması kararı alındı. Daha önce “45 gün içinde normale döneriz” diyen Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Devletin terör örgütlerinden kurtarılması için ne gerekiyorsa bu adımlar atılacak” dedi.



Bu adımların neler olabileceğini artık biliyoruz.



Neredeyse 40 bin kişiyi polislikten attıktan sonra poliste işten çıkarılacak hâlâ “12 bin terörist” bulabildiklerine göre, gerisini kolayca tahmin edebilirsiniz.



Daha önce de yazmıştım. Bu uzatma kararı benim için hiç sürpriz olmadı.



Hayallerindeki tek adam rejimi, böylece pratiğe dökülmüş oluyor.



Meclis’ti, yargıydı herhangi bir ayak bağı yok.



Ve zaten 15 Temmuz darbe girişiminden önce hayal ettikleri tek şey de buydu.



Zaten Adalet Bakanı da “Anayasa’ya aykırı dahi olsa her türlü tedbiri alabiliriz”



Böylece, Anayasa’yı zorla değiştirmek için yapılan bir kalkışma, Anayasa’yı yok saymanın zeminini yaratmış oluyor.



Bir yandan devlet memurları, suça ne kadar bulaştıkları ile ilgili bir mahkeme kararı olmadan, sırf şüphe gerekçesiyle meslekten kitleler halinde atılırlarken, diğer yandan Yozgat Valisi gibi tipler, vatandaşların yaşam biçimlerine müdahale etme hakkını kendilerinde görebiliyorlar.



Onun için olağanüstü halin üç ay sonra da biteceğini hiç hayal etmeyin.


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 05 Oct 2016 17:54    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:



KPSS hırsızlarını koruyanlar nerede?


04.10.2016 Salı

FETULLAHÇI darbecilerin kendi aralarında şifreli olarak haberleşmek için kullandıkları ByLock isimli programın kullanıcı listesindeki 700 kişinin, KPSS şüphelisi olduğu ortaya çıktı.




Hatırlarsınız, daha önce de darbe girişimine katılan subaylardan 102’sinin eşlerinin bu sınavda kopyacılar arasında oldukları belirlenmişti.



KPSS sorularının çalınıp belli bir çevreye dağıtıldığı ortaya çıktığında ilk aşamada Isparta’da Baki Saçı adlı bir kişi gözaltına alınmıştı.



Bu zanlı, ifadesinde sadece KPSS sorularının değil, ALES ve YGS sorularının da “cemaat” tarafından dağıtıldığını açıklamıştı.



O günlerde MİT Müsteşarı ve Emniyet Genel Müdürü de Başbakan’dan aldıkları doğrudan bir emir nedeniyle bu konu üzerine yoğunlaşmıştı.



Çünkü Başbakan demişti ki: “Soruları çalanları bulun, dosyayı da önce bana getirin”.



Eğer o soruşturma ciddiyetle yapılmış olsaydı ya da soruşturmanın sonuçları “yetkili kişi” tarafından sümen altına itilmemiş olsaydı, bu darbecileri altı yıl önce ortaya çıkarmak mümkün olacaktı.



Bu köşede her pazartesi bunu sordum ama yetkililer tam siper oldular, yanıt vermediler.



Þimdi yürekli bir savcı arıyorum.



Bu soruşturmayı o tarihte kim örtbas etti?



Fetullahçı çeteyi kim koruması altına alıp devlette örgütlenmelerine olanak sağladı?



Nazlı Ilıcak, Þahin Alpay, Mehmet ve Ahmet Altan, Ahmet Turan Alkan, Ali Bulaç, Lale Kemal, Nuriye Akman, Mümtazer Türköne “darbeci” diye suçlanarak tutuklu yargılanırken bu soruşturmayı örtbas edenler neden serbest?



Gazetecileri tutuklayan sayın savcı ve yargıçlar, size soruyorum!



Bu soruşturmayı örtbas edenler kimlerse, Fetullahçı çetenin neyin peşinde olduğunu hepimizden önce öğrenmişlerdi.



Bunu bile bile bu suç örgütüne göz yumanlar, darbecilik suçunun en büyük ortakları değil midir?



ALTAN TUTUKLUYSA DİÐERLERİ NEDEN SERBEST?



AHMET Altan’ın tutuklanması ile ilgili mahkeme kararı, bu konuyla ilgili olarak tutuklanan tek kişinin neden Ahmet Altan olduğu sorusunu sormama neden oldu.Ahmet Altan’ın tutuklanmasının nedeni, genel yayın yönetmeni olduğu Taraf gazetesindeki yönetim biçimi.Bu nedenle bir gazeteci eleştirilebilir ama nasıl tutuklanabiliyor, orası ayrı konu.



Mahkeme kararında şöyle deniliyor:



“Yapılan yayıncılık, tarafsız ve objektif haber verme anlayışının dışında icra edildiğinden, suçun niteliği gereği zamanaşımı sürelerinin uygulanamayacağı açıktır.”



Tutuklama kararında, Taraf gazetesinin TSK’nın itibarsızlaştırılması amacıyla çok sayıda habere yer verdiği de belirtiliyor.



“Özellikle Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması sürecinde yapmış olduğu yayınlar nedeniyle hem TSK hem de Genelkurmay Başkanı hakkında kamuoyu oluşturulduğu değerlendirildiğinde, FETÖ’nün amaçları doğrultusunda yayın yapan gazete ve yayın yönetmeni şüphelinin FETÖ’nün gayesine hizmet ettiği değerlendirilmiştir” deniliyor.



Ben de işte mahkemenin bu “değerlendirmesini” dikkatinize sunmak istiyorum.



Balyoz soruşturması ve daha sonra iddianamenin yazılması ve davanın görülmesi aşamasında, Altan ile aynı doğrultuda yayın yapan diğer gazetelerin yöneticileri neden dışarıda acaba?



O günleri hatırlayın:



Bütün yandaş medya bu konuda Taraf gazetesiyle adeta yarış halindeydi.İddianameden bölümler adeta tefrika gibi manşetlerden veriliyordu.



İsmi lazım değil, bu davaların savcılığını üstlenen politikacılar bile vardı.



Ve şimdi Ahmet Altan tutuklu, diğerleri serbest.



Mahkemenin kararı ortada olduğuna göre savcı beyler neden harekete geçmiyor?



FETÖ’nün amaçları doğrultusunda yayın yapan, köşe yazan gazetecilere neden dava açmadılar?



Yanlış anlaşılmasın: Onlar da tutuklansın demiyorum. Onlara da dava açılsın ve hepsi tutuksuz yargılansın.



Hepsi serbest gezerken Ahmet Altan’ın tutuklanması nasıl bir adalet anlayışına sığıyor, doğrusu bunu merak ediyorum.

(...)


http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/mehmet-y-yilmaz_148/kpss-hirsizlarini-koruyanlar-nerede_40238831
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 06 Oct 2016 1:03    Sujet du message: Répondre en citant

Bu dosyayi beslemek o kadar kolay ve guncel ki!

Bugün benden 2 ekleme


1) Yilmaz Özdil'den

Citation:


Olağanüstü yılbaşı

5 Ekim 2016

OHAL üç ay daha uzatıldı.
Üç ay daha denilip geçiliyor ama…
Bu durum aslında, 12 Eylül 1980 darbesinden bu yana, ilk defa, yılbaşına olağanüstü hal'le gireceğimiz anlamına geliyor.

*

2003 yılbaşına girerken… Akp iktidara geldi, bismillah, Türkiye suikastle sarsıldı, Necip Hablemitoğlu katledildi.

*

2006 yılbaşına girerken… Kuş gribi memleketi kasıp kavuruyordu, en ufak bir tedbir alınmadığı için, bulaşmadık şehir kalmadı, 40'dan fazla insanımız pisi pisine öldü, bir milyon tavuk itlaf edildi, sektör komaya girdi, yılbaşı gecesi hindi yiyene vebalı gözüyle bakılıyordu.

*

2007 yılbaşına… Hrant Dink suikastiyle girdik. Öldürüleceğini bangır bangır yazıyordu, sağır sultan bile duymuştu ama, koruma bile verilmemişti. İstanbul emniyet müdürü, terörden sorumlu müdür, koruma şubesi müdürü, çevik kuvvet müdürü, istihbarat müdürü, suikast günü İstanbul'da değildi, Hollanda'ya maça gitmişlerdi. Emniyet genel müdürü yoktu, çünkü iki aydır atama yapılmıyordu.

*

2009 yılbaşına… Doğalgaz faciasıyla girdik, Bilkent Üniversitesi'nden yedi öğrenci doğalgaz zehirlenmesiyle can verdi. Apartmandan sızıntı ihbarı yapılmış, güya doğalgaz ekibi gelmiş, üst kat komşuları hastaneye kaldırılmış, çocukların dairesine bakılmamıştı. Bu işin sorumlusu olan Başkent Doğalgaz'ın genel müdürü “biliyorsunuz bugün cuma, namaza gideceğiz, fazla soru almayalım” dedi.

*

2010 yılbaşına girerken… Fetocular Akp sayesinde kozmik oda'ya girdi. Bülent Arınç'a suikast yalanıyla, 125 milyon word sayfası ebatında devlet sırrı çalındı.

*

2011 yılbaşına girerken… Hizbullah sokağa salındı. Mezar evleri vardı, fikirlerini beğenmedikleri insanları işkenceyle, domuz bağıyla öldürüp, oturma odalarına gömüyorlardı, 188 kişiyi katletmekten ömür boyu hapse çarptırılmışlardı, şırrak, tekbirler eşliğinde davul zurnayla halay çeke çeke serbest bırakıldılar. Þimdi bugün, IÞİD acaba Türkiye'de nasıl hücreevleri kurdu diye merak ediliyor!

*

2012 yılbaşına… Uludere faciasıyla girdik. Aralarında çocukların da bulunduğu 34 kaçakçı, devletin bilgisi dahilinde kaçakçılık yaparken, terörist diye F16'larla bombalandı. Tarihte ilk kez orduevlerindeki yılbaşı kutlamaları bile iptal edildi. Demeye kalmadı… Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ tutuklandı. PKK tanık, TSK sanık olmuştu.

*

2013 yılbaşına… PKK açılımıyla girdik. Kandil'le İmralı arasında MİT'in gözetiminde, HDP'nin kuryeliğiyle görüşmeler başladı. Terörle mücadele yerine, terörle müzakere yapılıyordu. PKK, bu açılım döneminde güneydoğunun yollarını, evlerini patlayıcılarla doldururken, açılıma itiraz edene “ırkçı, faşist, darbeci” deniyordu.

*

2014 yılbaşına… Dolar balyalı ayakkabı kutularıyla, yatak odasında para kasalarıyla, “oğlum paraları sıfırladın mı?” tapeleriyle girdik. Yıllardır beraber yürüdük biz bu yollarda'yı söyleyen takunyalılarla takkelilerin yolları ayrılmıştı, imam nikahı buraya kadardı. İktidara yürürken devleti “ortak”laşa paylaşmışlardı, şimdi artık “tek başına” sahip olmak istiyorlardı. Türkiye yılbaşı gecesi televizyon başına oturmuş, 17/25 lağımını seyrediyordu.

*

2015 yılbaşına… Nihayet iyi girdik zannediyorduk ki, Süleyman Þah türbesindeki boş sandukaları tanka yükleyip, vatan toprağını terkedip, sıvıştılar, üstelik bu kepazeliğe “zafer” dediler.

*

2016 yılbaşına… Rus uçağının gölgesinde girdik. Bize ait olmayan bir savaşta, elalemin uçağını düşürdük, memleketi nükleer güçle namlu namluya getirdik. Tahir Elçi faili meçhul şekilde katledildi, dışarda yetmiyormuş gibi, içerde de savaş tehlikesine sürüklendik.

*

Ve, 2017 yılbaşına… 12 Eylül 1980 darbesinden bu yana ilk defa OHAL'le giriyoruz. Adil Öksüz'ü bıraktılar, 35 bin kişiyi tutukladılar, 50 bin kişi gözaltında, 100 bin öğretmen savcı hakim polis işten atıldı. Henüz mahkeme bile yok ama, kanun hükmünde kararnameler neticesinde, çoluk çocuk, bir milyon kişi damgalanmış vaziyette.

*

Yılbaşı umuttur, mutluluktur.
Türkiye'de kabus.

*

Bademler iktidara geldiğinden beri, huzurlu bir tek yılbaşımız yok.

*

Eskiden her yılbaşı Zeki Müren çıkardı, Nesrin Topkapı çıkardı, Tarkan çıkardı, keyifle beklerdik, neşeyle heyecanla…
Þimdi artık her yılbaşı, memleketin başına ne iş çıkaracaklar diye bekliyoruz, ürpererek, korkuyla.

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 06 Oct 2016 1:14    Sujet du message: Répondre en citant

2) Emin Cölasan'dan, iki konuya dokunmus

- Biz / siz boluculugu sehitlere kadar uzaniyor artik AKP anlayisinda!
- AKP ust duzeyinden ogul filan olursaniz, adam oldurmeye sebeb olsaniz bile pek hayiflanmayin hapis filan olmaz, zaten hapishalerini once Reis'e hakaret ediyor diye okuldan çocuk alip doldurdular, simdi de eski suç ortaklarinin adami diye on binlerce kisiyi yargisiz infazsiz hapse attilar.


Citation:

Þehitler arasında ayrım yapılır mı?

5 Ekim 2016

Sevgili okuyucularım, Cumhuriyet tarihi boyunca çeşitli zamanlarda on binlerce şehit vermiş bir ülkeyiz.

1950-1951 yıllarında Kore şehitleri…
Toplam üç bin dolaylarında vatan evladını o saçma sapan ve gereksiz savaşta yitirmişiz.

1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı şehitleri…
Resmi rakam var. Bu harekatta subay, astsubay ve er olarak 498 canımızı yitirdik.

Aradan yıllar geçti, hepsi unutuldu gitti.

* * *

Sonra geldi PKK olayı.

PKK terörü Ağustos 1984'te başladı ve halen devam ediyor. Bu olayda bugüne kadar verdiğimiz şehit sayısı yaklaşık yedi bin kişi.
Demek ki 32 yıldan bu yana PKK ile boğuşuyoruz ama sonuç alınamadı.
Bu mücadelenin kesin şehit sayısı da bilinmiyor. Resmi rakamları mutlaka vardır ama kamuoyuna resmen açıklanmıyor.

PKK teröründe şehitler arasına askerler dışında ilk kez iki ayrı kesim katıldı:
Polisler ve korucular.

* * *

15 Temmuz olayı sonrasında şehitler kervanında yeni bir kavram görüyoruz.

“15 Temmuz demokrasi şehitleri.”

Bu kesim asker, polis ve sivillerden oluşuyor. Çoğu o gece öldü.
Sayı 200'den fazla.

* * *

Þimdi şu olanlara bir bakınız!..

Kore şehitleri çoktan unutuldu gitti.


Kıbrıs Barış Harekatı şehitleri de öyle.

PKK karşısında hemen her gün yeni canlar yitirdiğimiz halde onları da unuttuk gitti.

Güneydoğu konusunda iş o kadar kanıksandı ki, her gün gelen yeni şehit haberlerinin gündemde hemen hiçbir önemi ve ağırlığı kalmadı.

Hele o gün iki veya üç kişi öldüyse, gazetelere ancak tek sütunluk haber olarak iç sayfalarda giriyor!

O şehitlerimizin çoğu gariban, fakir fukara aile çocukları.

Terör bölgelerinde görev yapıyorken can verdiler.

Onların adına bugüne kadar herhangi bir anıt yapılmadı.

Üniversitelere, hatta birkaç istisna dışında okullara falan isimleri verilmedi.

* * *

Ancak 15 Temmuz gecesi sonrasında şehitlere verilmesi gereken değerler kavramı da iktidar tarafından değiştirildi.

“Onlar bizim şehidimiz” anlayışı öne çıktı.

Hatta diğerleri unutuldu, şehitler arasında bir astsubayın ismi öne çıkarıldı.
Örneğin Niğde Üniversitesi'ne o astsubayın ismi verildi.

Allah rahmet eylesin ama ne alaka?..

* * *

Hükümet şimdi Ankara ve İstanbul'a şehitler anıtları yapmayı planlıyor.
15 Temmuz demokrasi şehitleri.

Peki biz PKK dahil bütün şehitlerimizi unuttuk mu?

O gencecik, fakir fukara aile çocuğu askerler, polisler, acaba unutulmayı hak ettiler mi?

Sayı az değildir, yedi bin PKK terörü şehidi…

Onların adına bir anıt dikmediler… Topluma onları anımsatacak bir hizmet götürmediler…

Ve şimdi her şey unutuldu, unutturuldu ve varsa yoksa 15 Temmuz şehitleri…

Geride bıraktıkları yakınları için hükümet tarafından yardım kampanyaları düzenleniyor, çok büyük paralar ve bağışlar toplanıyor.

Sorun bakalım diğer terör şehitlerinin ailelerine, şehit maaşı dışında bir kuruş para almışlar mı?

Allah hepsine rahmet eylesin ama devletin böyle bir ayrımcılık yapması hoş değildir.

Þehitler arasında bile ayrımcılık yapılması, siyasete göre yön verilmesi devlet yönetimine yakışır bir iş değildir.



HAK YERİNİ BULDU!

Sinan Çetin isimli yönetmen, sanat piyasasının en önde gelen AKP yandaşlarından biridir.

Bu şahsın oğlu Rüzgar Çetin bundan sekiz ay önce son model arabasıyla ve alkollü olarak Beşiktaş'ta iki polisin içinde bulunduğu polis aracına hızla çarptı.

Gecenin geç saatleri idi…

Polislerden biri çarpma sonucunda can verdi, diğeri yaralandı.

Rüzgar tutuklandı.

Davası devam ediyordu… Birkaç gün önce medyaya haberler düşmeye başladı:
“Þehit polisin eşi davacı olmaktan çekildi. Yaralı polis de şikayetini geri aldı.”

Bu durumda ortada şikayetçi kalmıyordu.

* * *

Bizim medyada hemen haberler çıkmaya başladı:

“Þikayetçiler taleplerini geri aldığına göre, Rüzgar salı günü yapılacak duruşmada tahliye edilecek… Sinan Çetin'in şehit polisin ailesine büyük para yardımı yaptığı iddia ediliyor.”

Dün duruşma günüydü ve beklenen oldu!..

Sekiz aydan beri cezaevinde yatmakta olan Rüzgar tahliye edildi.

Ağır Ceza Mahkemesi heyeti değiştirilmiş, savcı tutukluluğun devamını istediği halde mahkeme oy çokluğu ile tahliye kararı vermiş.

* * *

Ben öyle “Ölen polislerin ailelerine para verildi, baskı yapıldı ve şikayetlerini geri çekmeleri sağlandı” haberlerine inanmam!

Bir kuruş bile verilmemiş, baskı yapılmamıştır.

Adalet işte şimdi yerini bulmuştur!

* * *

Benzer bir olayı 1990'lı yıllarda İstanbul'da yaşamıştık.

Sayın ve muhterem cumhurbaşkanımız o sırada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı idi.

Oğlu Burak Erdoğan kullanmakta olduğu araçla TRT Türk sanat müziği sanatçısı Sevim Tanürek'e caddede çarpıp ölümüne neden olmuştu.
Burak mahkemeye çıkarıldı, bir gün bile cezaevinde yatmadan serbest bırakıldı ve ortalıkta kıyamet koptu.

Babası, Burak'ı hemen yurt dışına gönderdi.

Birileri, devreye bazı görünmez güçlerin girdiğini, polisi, mahkeme hakimini ve bilirkişileri ayarladığını iddia ettiler.

Oysa öyle bir durum asla yoktu!

Kesinlikle yoktu!

Zaten sonrasında Sevim Tanürek'in ailesi de şikayetçi olmaktan vazgeçti.
Bu durumda Burak hiçbir aşamada tutuklanmadı, ceza almadı.
Olsaydı elbette alırdı, öyle değil mi?

Hak yerini bulmuştu!

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
opak
Admin
Admin


Inscrit le: 02 Mar 2013
Messages: 150

MessagePosté le: 06 Oct 2016 12:30    Sujet du message: Répondre en citant

Yukarida sozu edilen Ruzgar Cetin'in hikayesini merak ederseniz bor goz atin Hurriyet'teki habere

http://www.hurriyet.com.tr/savcidan-ruzgar-cetin-talebi-40239205?utm_source=email&utm_medium=newsletter&utm_channel=Mail&utm_content=kutu1_baslik

Polisin bile olumune neden olsaniz AKP'nin ust kademelerine varabiliyorsaniz, mahkeme heyetini degistirtir bir parça hapisle yirtarsiniz, tipki Erdogan'in oglunun durumu gibi; haa pardon o karakolda bile gecelemeden isin içinden siyirtti.

Sonra gelsin muslumanlik, gelsin adalet...
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 18 Oct 2016 1:13    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

GSÜ, Þebnem K. Fincancı'nın derslerine son verdi

29 Eylül 2016 18:47

Barış bildirisine imza atan akademisyenlerden biri olan Prof. Dr. Þebnem Korur Fincancı’nın Galatasaray Üniversitesi’nde verdiği dersler iptal edildi.
Barış bildirisi imzacısı olan Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. Þebnem Korur Fincancı’nın Galatasaray Üniversitesi’nde verdiği dersler iptal edildi.

Bugün Hukuk Fakültesi Dekanı ile görüşen Fincancı, Evrensel'e yaptığı açıklamada, barış bildirisine imza attığı için, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde 2006 yılından bu yana girdiği Adli Tıp derslerinin iptal edildiğini söyledi. Galatasaray Üniversitesi’nin barış bildirisi imzacılarına soruşturma açmayan bir üniversite olduğunu hatırlatan Fincancı, YÖK’ün baskısı sonucu dekanın mahcup bir ifadeyle ek derslerin iptal edildiğini söylediğini aktardı.

“Bu insanları da bastırmaya çalışıyorlar. Bizlerin üzerinden böyle bir baskıya maruz kaldıkları için yönünü şaşırabilir öfke. İlişkileri erozyona uğratan bir süreç” diyen Fincancı, iktidarın baskılarına karşı ortak mücadeleden başka çare olmadığını vurgulayarak, “Yani bu baskılar elbet sona erecek; birlikte hareket edersek. Yan yana durma becerisini geliştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.(İstanbul/EVRENSEL)


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 21 Oct 2016 1:02    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Türkiye diktatörlere taş çıkartıyor

JWP'nin 2016 Hukukun Üstünlüğü Endeksi (Rule of Law) açıklandı. Türkiye, 'iktidar üstünde en az denetimin olduğu ülkeler' sıralamasında 6'ıncı sırada.





Türkiye, ülkesini diktatör gibi yönetenlerle yarışır hale geldi. Dünya Adalet Projesi'nin (JWP) 2016 Küresel Hukukun Üstünlüğü Endeksi verilerine göre Türkiye, 'iktidar üstünde en az denetimin olduğu ülkeler' arasında 6'ıncı sırada yer aldı. Tam başkanlık sistemiyle yönetilen; Amerika Birleşik Devletleri, Filipinler, Nijerya ve Kolombiya, kurumların iktidar üstünde en az denetimin olduğu ülkeler kategorisinde Türkiye'den daha üst basamaklarda yer aldı.

Genel sıralamasında 113 ülke içinde 99'uncu sırada yer alan Türkiye, Temel Haklar kategorisinde 105, suç adaleti sisteminde 75, sivil adalet sisteminde ise 86, güveliğin sağlanması katagorisinde ise 98'inci sıralarda yer aldı.

Endekste sırasıyla; Danimakra, Norveç, Finlandiya, İsveç, Hollanda, Almanya, Avusturya, Yeni Zellanda, Singapur ve İngiltere tüm kategorilerde en iyi puanı alan 10 ülke olarak öne çıkıyor.






http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/618895/Turkiye_diktatorlere_tas_cikartiyor.html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 21 Oct 2016 1:32    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


Emre Kongar

Bilanço

18 Ekim 2016 Cumhuriyet

2002 seçimleriyle iktidara gelen AKP-Cemaat ittifakı Türkiye’yi 11 yıl boyunca alt-üst etti ve ülkemize büyük bir fatura ödetti.

2013’te AKP’nin, “Darbe” diye nitelediği rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarıyla bu ittifak berhava oldu!

AKP’nin kuruluşundan çok daha önce devlete sızmaya başlamış bulunan ama AKP ile birlikte iktidar olan Cemaat’in, “Ne istediler de vermedik” diyen AKP ile ittifakı bozulduktan sonra giriştiği 15 Temmuz darbe kalkışması ise, Türkiye’nin bu iktidardan dolayı ödediği faturayı çok daha ağırlaştırdı.

***

Başbakan Binali Yıldırım, kalkışma teşebbüsünden bir ay sonra 17 Ağustos’ta yaptığı açıklamada, 15 Temmuz gecesinin bilançosunu şöyle açıkladı: “En son 240 şehidimiz var. Yaralılarımızın sayısı 2 bin 195. Darbecilerden ölü ele geçirilen 36, yaralı darbeci sayısı 49. Gözaltına alınan polis, asker, yargı mensubu, mülki idare amiri, sivil sayısı toplam 40 bin 29. Gözaltı işlemi devam edenlerin sayısı 5 bin 187. Tutuklu sayısı 20 bin 355.”

***

Erdoğan’ın “Allah’ın Lütfu” diye niteliği bu darbe girişiminden sonra AKP iktidarı, 20 Temmuz’da Olağanüstü Hal (OHAL) ilan etti ve TBMM’yi devre dışı bırakarak ülkeyi Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) yönetmeye başladı.

***

17 Ekim tarihli Cumhuriyet’in haberine göre 15 Temmuz Kalkışması’ndan sonra ilan edilen OHAL’in 3 aylık bilançosu şöyle:
93.000 kamu görevlisi açığa alındı. (2 Anayasa Mahkemesi yargıcı, 3.392 yargıç ve savcı, 167 Danıştay ve Sayıştay mensubu, 9.331 polis, 50.000’in üstünde öğretmen.)

59.841 kamu görevlisi ihraç edildi.

40.000 kişi gözaltına alındı.

32.000 kişi tutuklandı.

100 küsur gazeteci ve yazar tutuklandı.

85 gazetecinin sürekli basın kartı, 660 gazetecinin sarı basın kartı iptal edildi.

***

15 üniversite kapatıldı.

934 özel okul kapatıldı. (53’ü sonradan açıldı.)

35 hastane kapatıldı.

19 sendika kapatıldı.

109 özel yurt kapatıldı.

104 vakıf kapatıldı.

1225 dernek kapatıldı.

Askeri okullar kapatıldı.

***

18 televizyon kanalı kapatıldı.

45 gazete kapatıldı.

23 radyo kapatıldı.

15 dergi kapatıldı.

3 haber ajansı kapatıldı.

29 yayınevi kapatıldı.

***

28 belediyeye kayyım atandı.


***

1 bankaya el kondu.

200’den fazla şirket ve holdinge el kondu.

50 milyar lira el değiştirdi.

30.000’den fazla şirket çalışanının akıbeti belirsiz.

Dolar 3 lirayı geçti.

***

“Barış Açılımı” dediği dönemde PeKaKa’nın toparlanmasına, Kürt siyasal hareketinin yaygınlaşmasına yol açan...

Silivri davaları yoluyla topluma dehşet saçarak herkesi susturan...
FETÖ’yü devletin en üst ve en mahrem vurucu mevkilerine nüfuz ettirerek, 15 Temmuz kalkışmasına cüret edebilecek kadar güçlendirmiş olan...

AKP iktidarı: Þimdi, Post Mortem Darbe döneminde, tüm muhaliflerini baskı altına alıyor, kendi şiddetlendirdiği sorunların bedelini, yine kendisinin oluşmasına destek verdiği veya güçlendirdiği ilişkilere ödetiyor!

O PKK veya Cemaat ilişkileri yanlıştı...

Oysa bu ilişkileri AKP kurmuş veya desteklemişti...
Þimdi bunlara karşı yine, haksız ve hukuksuz, toptancı, özensiz uygulamalarla, çifte standartlarla, hesap sorulmaya çalışılıyor... Ama iki yanlış bir doğru etmez ki!



Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 22 Oct 2016 1:55    Sujet du message: Répondre en citant


[/quote]


http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/nasuh-mahruki-asil-ve-yuce-turk-milleti-nden-yardim-cagrimizdir-h125052.html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 24 Oct 2016 0:26    Sujet du message: Répondre en citant

Harem selamlık okul


Hadımköy TOKİ Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde kız ve erkek okula girerken ayrılıyor. Okulda kız ve erkekler ayrı koridorları kullanıyor ayrı sınıflarda eğitim görüyor.


Hadımköy TOKİ Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde kız ve erkek okula girerken ayrılıyor. Okulda kız ve erkekler ayrı koridorları kullanıyor ayrı sınıflarda eğitim görüyor. Okulun en üst katına yapılan kantine ‘Bayan öğrenci kantini’ yazısı asıldı.



Aydınlık’tan Özlem Konur Usta’nın haberine göre; İstanbul’un Arnavutköy ilçesinde yer alan Hadımköy TOKİ Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde kız ve erkek öğrencilerin eğitim ve sosyal alanları tamamen ayrıldı. Kızlara ve erkeklere ayrı sınıflarda eğitim verilen lisede giriş çıkışlar da birbirinden ayrıldı. Bunu yeterli görmeyen idare, koridorları ve kantinleri de ayırdı. Kız öğrenciler için en üst kata yapılan kantinin girişine “Bayan Öğrenci Kantini” yazısı asıldı.




Hadımköy TOKİ Anadolu İmam Hatip Lisesi 2012-2013 eğitim öğretim yılında imam hatip lisesine dönüştürüldü. Değişim bu kadarıyla kalmadı. Bine yakın öğrencinin eğitim gördüğü okulda idare bütün alanları ikiye böldü. Sınıflar kız ve erkek olarak birbirinden ayrıldı. Yetmedi, okulun giriş çıkışları, koridorları da ayrıldı. Geçen yıl kütüphanenin de ayrıldığı okulda bu yıl kızlar için ayrı kantin yapıldı.

Kantinde öğrencilerin masa sandalyelerinin olduğu bölüme de ayrıca paravanlar konuldu. Yeni kantinin kısa süre sonra faaliyete geçeceği söyleniyor.



http://odatv.com/harem-selamlik-okul-2310161200.html
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 24 Oct 2016 0:34    Sujet du message: Répondre en citant

Ve AKP iktidarinda silahli milisler kurmaya geldi sira:

Citation:

Açıkça terör örgütü kuruluyor, iktidar seyrediyor

SOZCU 23 Ekim 2016
Can ATAKLI

ANALİZ
Sosyal medyada “AKsilahlanma” başlıklı twitleri gördüğümde “Artık bu kadar da saçmalık olmaz” diye düşündüm.

Açıkçası inanmadım, çünkü “Aksilahlanma” başlığı ile halk Erdoğan'ı korumak için açıkça silahlanmaya çağrılıyor.

Daha da ötesi bir terör örgütünün kuruluşu fütursuzca ilan ediliyor.
“Bunun bir provokasyon olabileceği” kuşkusu düştü içime.
Hani “FETÖ tekrar ayağa kalkmak için her türlü melaneti yapıyor” ya, bunun da böyle bir aldatmaca olabileceği fikri ağır bastı bende.
Bu nedenle konuya hiç girmedim, üzerine bir yorum yapmadım.
Bekledim ki en azından bu ülkenin İçişleri Bakanı çıkar bir açıklama yapar, böyle bir provokasyona asla izin vermeyeceklerini söyler, bu saçma sapan eylemi yapanların derhal yakalanacağını bildirir diye bekledim.
Ama çıt çıkmadı iktidardan.

Tam tersi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek bu kampanyaya destek verdiğini ve gençlerin bu çağrıya uyması gerektiğini söyledi.

Akit yazarı Abdurrahman Dilipak AKP'lilerin silahlanmasını destekleyen yazı yazdı. Ki zaten o Dilipak dinci faşist darbe girişimi gecesi de “silahınızı yanınıza alın” çağrısı yapmıştı.

Osmanlı Ocakları 1453 derneği de bu kampanyaya destek verdiğini açıkladı.

Demek ki bu bir iktidar projesi.

Akıl alır gibi değil. Ancak gizli örgütlerin başvuracağı “silahlanma” çağrısı bizzat iktidar desteği ile açıktan yapılıyor.
Peki, bu silahlar kime karşı kullanılacak?

Yeni bir darbe girişimi olacak da halk bu kez silahlarıyla mı sokağa taşacak?

Yoksa iktidar içine düştüğü açmazdan kurtulmayı bir iç çatışma ile aşmayı mı düşünüyor?

Bu iktidar ülkeyi yönetemiyor. İçte ve dıştaki sorunların üstesinden gelemiyor. Kriz her geçen gün daha da büyüyor.

İktidar sahipleri koltuklarından oldukları an yaptıkları haksızlıkların, hukuksuzlukların, yolsuzluların, demokrasi düşmanlığının, insan haklarını ayaklar altına almanın, özgürlükleri kısıtlamanın hesabını çok ağır ödeyeceklerini bildiklerinden en korkunç çareye başvurarak “bilinçsiz, bilgisiz, kültürsüz, eğitimsiz” maganda ve biat kültürüne sahip gençleri silahlandırmaya ve sokağa salmaya hazırlanıyor.

Bir iktidarın silahlı milisleri desteklemesi, otoritesinin kalmadığının itirafıdır.
Devlet otoritesi olmadığında anarşi ve kaos doğar.

Siz silahlı milisler kurmaya ve bununla dehşet yaratmaya çabalayarak iktidarınızı korumaya kalkarsanız, size karşı da silahlı milislerin kurulmasının önünün açılmasına neden olursunuz.

Hitler Almanyasındaki SA'lara benzer “Aksilahlanma”ya karşı başka “silahlanma” yolları açılırsa, ki bu kaçınılmazdır, sonumuzun ne olacağını yazmayı bırakın düşünmek bile insanın tüylerini ürpertir.

İktidar içine düştüğü bataktan kurtulmanın yollarını milleti “silahla” birbirine düşürme arayışından bir an önce vazgeçmeli, emrindeki maganda kesimlerin “kovboyculuk oynama” hevesini derhal önlemelidir.
Gidiş iyi gidiş değildir.


SORDUM ÖÐRENDİM

HİTLER DE “SİLAHLI GENÇLİK” BİRİMİ SA'YI KURMUÞTU SONUNDA YİNE KENDİ YOK ETTİ

Bugün ülkemizdeki iktidar zihniyeti ile dünyayı kana bulayan Hitler kafası arasında sayısız benzerlikler var.

Hitler'in iktidara gelişi, aldığı oy, kazandığı koltuğu bırakmamak için her yolu denemesi, halkı yollarla, köprülerle, dev binalarla “kimsenin yapamadığı hizmeti yapıyoruz” diye kandırması, yargı, yürütme ve yasamayı tek elde toplaması, Alman halkını sürekli olarak “kendisini devirmek isteyen dış düşmanlara” inandırması, anayasaya “Führer” yani “yol gösterici” kavramını sokmak için dayatması, akla hemen gelen benzerliklerden birkaçı.

Þimdi buna bir de “silahlı milisler” kurma hevesi eklendi.
Hitler 1920'de Sturmabteilung, Türkçesiyle Taarruz Birliği adlı bir gençlik örgütü kurmuştu. Askeri nitelikler taşıyan bu örgüt silahlıydı ve isminin kısaltması olan SA idi.

Ernst Röhm'ün önderliğinde kurulan bu örgüt Hitler faşizminin yükselmesinde çok etkili olmuştu.

Üyeleri kahverengi gömlekler giydiği için “Kahverengi gömlekliler” olarak anılıyordu.

Örgüt hesapta önce Nazi Partisi'nin toplantılarında güvenliği sağlamakla görevliydi. Ancak daha sonra komünist gruplara karşı saldırılar yapmaya başladı.

Ama bu saldırılar komünistlerle sınırlı kalmadı daha sonra “kendilerinden olmayan” herkese yönelik bir şiddet gösterisine dönüştü. Öyle ki Nazi Partisi'ne katılmayan ve sadece dans edip eğlenen gençlerin müzikli toplantıları bile basılır hale geldi.

SA'ların sayısı Alman Ordusu'nun mevcudunun 100 bin olduğu 1934'te 3.5 milyona kadar çıkmıştı ve artık örgütün elinde makineli tüfekler, ağır silahlar bile vardı.

Aynı yıl Hitler artık iktidar gücünü bütünüyle ele geçirmişti ve gerek sayı gerekse silah gücü olarak çok büyüyen SA'ların kendisine zarar vermeye başladığını gördü.

1 Temmuz gece yarısı SA'ya karşı büyük bir operasyon başladı. Çok sayıda SA üyesi idam edildi. Pek çok kişinin de bıçaklanarak öldürülmesi nedeniyle bu imha operasyonuna daha sonra “Uzun bıçaklar gecesi” adı verildi.

Hitler kendi yarattığı canavardan ancak böyle kurtulmuştu.

(...)

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 24 Oct 2016 12:45    Sujet du message: Répondre en citant

Turkiye tepe taklak gidiyor... Bu iktidarin en affedilmze hainligi egitim sistemini yerle bir etmesi ki bu Turkiye'nin gelecegini yok ediyor...


Iste bu konuyu islemis yazar :

Citation:

Fizikte, matematikte, kimyada, edebiyatta, yabancı dil öğreniminde… Dünya sıralamalarında en gerilerdeyiz.

Kendi dilinde okuduğunu anlamada bile 65 ülke arasında 41. sıradayız.

(...)

“Matematik öğretemiyoruz. Fizik, edebiyat, felsefe, yabacı dil, hatta Türkçe öğretemiyoruz ama dindarlık öğretelim” diyorsunuz.




okuyun, içiniz kararacak, caniniz yanacak, ama biraz Turkiye sevginiz varsa okuyup dusunun.

Ve dusunun bundan boyle mucadele ederken AKP silahli militanlarinin kursunlarina da hedef olmayi goze almak zorunda kalacaksiniz...


http://www.diken.com.tr/dindar-nesil-bizi-nereye-goturecek
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 30 Oct 2016 18:54    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


Vallahi-billahi…
27 Ekim 2016
Bekir COSKUN

Cemaatin yemini ortaya çıktı:
“Vallahi, billahi…”
“Le yen kati” diyorsun sonunda, yani kesin…
*
Yemin “Le yen kati” olunca, itirafçı olmak isteyen kimi FETÖ tutukluları “Anlatırım ama yemini ettiğim için çarpılırım?” dediler…
Savcılık düşündü taşındı…
“Çarpılırlar mı?” konusunu “Saçmalamayın, insanların yatak odalarına girip horlamalarını dinlerken… Þerefli subayların çekmecelerine uyduruk CD'leri koyarken… Kadınlarının kızlarının özel yaşamlarını şantaj malzemesi yaparken çarpılmaktan korkmadınız da, şimdi mi -le yen kati- oldu?” demediler…
*
Bakanlığa soruldu…
Bakanlık “Ulen, Ergenekon terör örgütü üyesi diye kanserli hastayı hücreye kapatıp, orada acı çeke çeke ölmesine neden olanlar o zaman çarpılmadılar da, şimdi doğruyu konuşunca mı çarpılacaklar” demedi…
“Diyanet'e soralım” dedi…
*
Diyanet İşleri Başkanlığı'na “Konuşurlarsa çarpılırlar mı?” diye soruldu…
Diyanet İşleri Başkanı baktı…
O da daha kafadan “Aziz kardeşim, din gibi yüce bir duyguyu insanları kandırmakta, çocuklarını ellerinden almakta, devlete sızıp cumhuriyeti yıkmakta çarpılmadılar da….” demedi…
Diyanet İşleri Yüksek Kurulu toplandı…
Anayasa Mahkemesi gibi diyelim…
Yargıya görüş bildirildi…
Özetle “Çarpılmazlar” denildi…
*
İmam ile Hoca arasındaki hadisede, darbe girişimi sela ile önlenip, demokrasi tekbir ile korunduğundan…
Bu normaldir…
Yargıtay hukuki görüş bildirecek değil, Diyanet bakacak kim çarpılır, kim çarpılmaz…
*
Demek istediğim Allah bizi Hoca'dan korudu…
İmam'a kaldık…
Bu -Le yen kati- dir…
Vallahi-billahi değişen bir şey yok…

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 01 Nov 2016 1:25    Sujet du message: Répondre en citant

Hay akilsiz adam boyle yazarsan aliverirler seni içeri, 5 gunde avukatinla konusma yasagi getirirler...

Sen de niye sizi goturuyorlar deyince, piskin piskin :
Cumhuriyet yaziyorum, yetmez mi ?
dersin...


Citation:


Aydın Engin

Buyrun, bir KHK de ben çıkardım

31 Ekim 2016 Pazartesi


29 Ekim bayramdı.

29 Ekim’i bayram gibi kutlamak isteyenlerin, hele Ankara’dakilerin işi zordu. Polis bariyerleri, belediye kamyonları ile kapatılmış yolları aşmak zorundaydılar. Devletin dizginlerini ele geçirmiş siyasal İslam, Cumhuriyetle bitmeyen savaşında yurttaşların bayram kutlama inadını fitil fitil burunlarından getirmeye kararlıydı. Bariyerleri, barikatları aşabilen aştı; ancak yaşlısı vardı, engellisi vardı, polis copundan ürkeni vardı. Þöyle ağız tadıyla bir “Cumhuriyet Bayramı” kutlayamadılar.

Ancak 29 Ekim günü akşama doğru kimileri için sahiden bayram oldu. Sımsıkı sarıldıkları, onun sayesinde kendilerini de iktidarda hissettikleri AKP Hükümeti art arda iki Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarıverdi. Aslında kararnameler 15 Ağustos 2016’da toplanan Bakanlar Kurulu’nda kararlaştırılmış, imzalanmış, pişirilmişti ama açıklanması için anlamlı bir tarih seçilmişti: 29 Ekim 2016…

TV ekranlarından kahve sohbetlerine kadar, dikkatli bakan bir göz “AKYurttaşlar” ın sahiden de bayram ettiğini gözleyebilirdi. (Mesela ben gözledim).

Nasıl bayram etmesinler?

Meraklıysanız açın okuyun. Dünkü Cumhuriyet’te kararnamelerin ayrıntısı var. Ben okudum. 675 ve 676 sayılı kararnamelerin içinde yok yok.

Ancaaaaaak…

Dikkatle okuyunca göreceksiniz. Þimdi kimilerinin takıntısı olmuş o cümlenin tam da yeridir. Zamanında dememiştim ama şimdi diyorum işte:

Yetmez ama evet!..

O yüzden AKP tayfası için, AKP medyası için, “AK-Yurttaşlar” için “Tamam bu kadarı yeter” dedirtecek bir KHK hazırladım.

İlginize ve bilginize sunuyorum.

***

1. Bütün üniversiteler için tek rektör sistemine geçilmiştir. Geçenlerde kendini “Başmuhtar” ilan eden Cumhurun başkanı bundan böyle “Başrektör” olarak da görev yapacaktır.

2. Üniversitelerden atılan akademisyenlerin yerine imamlar kıdemlerine göre profesör, doçent olarak görevlendirileceklerdir. Müezzinler ise “araştırma görevlisi” olacaklardır.

3. Kürtlere her türlü yasal siyaset yasaklanmıştır. Sadece DBP’nin elindeki belediyelere kayyım atanması ile yetinilmeyecek, HDP’ye ve yönetici konumundaki HDP’lilere de kayyım atanacak; bundan böyle Kürtler adına siyaset bu kayyımlar eliyle yürütülecektir.

4. Pasaport kanunu değiştirilmiş, sadece AKP üyesi olanlara pasaport verilmesi kararlaştırılmıştır. Devlet Bahçeli’ye sadık kalan MHP’liler için de ek pasaport kontenjanı ayrılmış olup, buna hak kazananları MHP başbuğu ile Cumhurun başkanı birlikte belirleyeceklerdir.

5. Orduda, emniyette ve geri kalan kamu kuruluşlarında kovulanlardan boşalan kadrolara tarikat ve vakıflardan alınacak listelere göre atama yapılacaktır. Ensar Vakfı bu konuda önceliklidir.

6. Milli Eğitim’de görevli her türlü kamu personelinde Eğitim Sen üyesi olmak, Eğitim Sen üyesi birinin eşi, çocuğu ve birinci dereceden akrabası olmak suçtur.

7. Teknik eleman odaları, tabip odaları, barolar ve benzeri meslek örgütleri yasaklanmıştır.

8. “Milli şef”, “Ebedi şef” gibi geleneğimizde var olan resmi sıfatlara Cumhurun başkanı için “Milli ve Yerli Þef” sıfatı uygun görülmüştür. Okul kitaplarında ve resmi yazışmalarda kendisinden bu sıfatı ile söz edilecektir.

9. Cumhurun başkanı tarafından belirlenecek yazılı, görsel ve sosyal medya dışındaki medya kuruluşlarında çalışanlar potansiyel devlet düşmanı ilan edilmiştir. Bunlara fırıncıların ekmek vermesi yasaktır.

***

Yoruldum.

Bu KHK’nin devamını bir zahmet siz getiriverin artık…


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page Précédente  1, 2, 3 ... 57, 58, 59 ... 67, 68, 69  Suivante
Page 58 sur 69

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.