180 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 180
Membre(s) : 0
Total :180

Administration


  Derniers Visiteurs

cengiz-han : 05h29:22
SelimIII : 19h09:17
murat_erpuyan : 1 jour, 07h36:29
vickii : 4 jours
duygu : 5 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Lozan Antlasmasi, Adalar, Musul...
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

Lozan Antlasmasi, Adalar, Musul...
Aller à la page 1, 2, 3  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 01 Oct 2016 17:37    Sujet du message: Lozan Antlasmasi, Adalar, Musul... Répondre en citant

Sonunda Erdogan Lozan'a da dokundu.

Bu gundem degistirme çabasi olsa da pandoranin kutusunun açilmasina yol açabilecek bir gelisme.

Adalari TC kaybetmedi, Osmanli Imparatorlugu kaybetti.
Isin garibi adalar kaybedildi diyenler sembol haline gelen adaciklari kendi iktidarlarinda Yunanistan'in el koymasina ses çikarmadilar. Ve TC'ni topraklari disinda kalan Suleyman Sah Turbesini'de Turkiye'ye tasidilar.

Konuyla ilgili yorumlari burada toplamak ve tartisma açmak elzem oldu.


Dernière édition par murat_erpuyan le 21 Oct 2016 1:34; édité 1 fois
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 01 Oct 2016 17:43    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


BOP eşbaşkanı tabii Lozan’a karşı

Ali Sirmen - Cumhuriyet, 01 Ekim 2016




Türkiye’nin de şu anda içinde debelenmekte olduğu Ortadoğu bataklığının bugünkü durumunun baş sorumlusu, 21. yüzyıl başında bölgeye BOP ile yeniden şekil vermek için, her yeri kan ve ateşe boğan ABD’dir.
İkinci Irak savaşını başlatan ve yürüten Başkan George W. Bush’un Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, 7 Ağustos 2003’te Washington Post’ta yayımlanan makalesinde, BOP ile bölgede 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini açıkça ilan ediyordu.

Irak savaşının nedeninin kitle imha silahları olmadığı çok söylendi, yazıldı.
Eski İngiliz Başbakanı Tony Blair, Irak savaşının asıl nedeninin bu ülkenin sahip olduğu kitle imha silahları olmadığını itiraf edip İngiliz kamuoyundan özür dilerken, bir anlamda tartışmalara da noktayı koyuyordu.

Evet, Irak savaşının nedeni bölgede Türkiye de dahil 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi öngören ABD’nin dizayn ettiği BOP’u yaşama geçirmek azmiydi.

Condoleezza Rice, planı ifşa ettiği makalesinde “Ortadoğu’da dönüşüm hiç kolay olmayacak ve zaman alacak” diyordu.

Gerçekten de dönüşüm kolay olmadı ve zaman aldı, hâlâ da dönüşüm oluşmaya devam ediyor. Suriye’de şu anda sürmekte olan savaş da dönüşümün bir parçası.

***

Amerika Irak savaşına hazırlanırken, Türkiye’de başbakanlık koltuğunda Bülent Ecevit oturuyordu.

Tam bu sırada Washington’da George W. Bush ekibinden bir yetkili, Cengiz Çandar’a “Başkan seneye bu zamanlar, Irak’a müdahale edecek, şunu söyleyebilirim ki bu müdahale gerçekleştiğinde Türkiye’de iktidar koltuğunda Bülent Ecevit olmayacaktır” diyordu.

Sonra her şey, herkesin gözü önünde bir film şeridi gibi akıp gitti.
Birçok etkenin bir araya gelmesiyle, bir yandan Ecevit’in başkanlığındaki koalisyon hükümeti devrilirken, öte yandan da Erbakan Hoca’dan ayrılan ve onun Milli Görüş gömleğini çıkardığını ilan eden Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AKP kuruluyordu.

Kapitalist sisteme uyum sağlamayı, ABD ve AB ile ilişkileri geliştirmeyi, küreselleşmeye eklemlenmeyi vaat eden AKP’nin önderi Tayyip Erdoğan, daha partinin kuruluş aşamasında ABD’ye davet ediliyor, devlet tarafından ağırlanıyor, Yahudi kuruluşlarından, cesaret madalyası alıyordu.
AKP 2002 seçimleriyle iktidara geldi. Ama TBMM’de yapılan 1 Mart 2003 tarihli tezkere oylamasında, Tayyip Erdoğan’ın tüm çabalarına karşın, yeterli nitelikli çoğunluğu sağlayamadığı için, Bush’un Irak savaşına vaat ettiği desteği veremedi.

Ancak ABD bu beceriksizliğe rağmen AKP’ye küsmedi, olayın faturasını TSK’ye kesti.

Faturada öngörülen bedel, yalnızca Türk Devleti’nin hiçbir resmi tepki vermediği, askerlerimizin başına çuval geçirme olayıyla sınırlı kalmadı. Aynı zamanda, Balyoz ve Ergenekon davaları da 1 Mart olayının faturalarıydı.

Tayyip Bey, her iki davanın da savcısı olduğunu açıkça ilan etmişti.
1 Mart tezkere olayından sonra Tayyip Erdoğan, BOP’un eşbaşkanı olduğunu da açıklıyordu.

***

Bütün bunları anımsayıp, anımsatmamın nedeni, Tayyip Erdoğan’ın son muhtarlar toplantısında, Lozan’a karşı olduğunu açıklaması üzerine muhatap olduğum sorulardır.

Perşembe günü, Cumhurbaşkanı’nın Lozan’a karşı olduğunu açıklaması üzerine çok kişi olumsuz tepki gösterdi ve eşten dosttan, okurlardan gelen şu soruyla karşılaştım:

-Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli Lozan’a karşı olduğunu söylüyor. Ne dersin?

Bekledikleri tepkiyi göstermeyip olayı soğukkanlılıkla karşılamam, sanırım çoğunu düş kırıklığına uğrattı. Onlara verdiğim yanıt ise aynen şu olmuştu:

-Doğaldır. BOP’un eşbaşkanı olduğunu söyleyen kişi tabii ki Lozan’a karşı olacaktır.

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 01 Oct 2016 17:46    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:


Lozan meselesi

Özgür Mumcu, Cumhuriyet 01 Ekim 2016


Erdoğan, muhtarlara seslenirken neden birdenbire Lozan Antlaşması’nı eleştirmek istedi? Bir defa altını çizmek gerekir ki sayın Erdoğan söylediklerinde son derece samimi. Mensubu olduğu İslamcı geleneğin Lozan hakkındaki fikirleri belli. Cumhurbaşkanı’nın Mas-Kom-Yah adlı tiyatroda oyunculuk yaptığı dönemlerde şekillenmiş olan fikir dünyasında Lozan neredeyse nefret edilen bir antlaşmadır.

Elbette bu nefret, ciddi bir araştırmaya, tarih ve siyaset bilimi bilgisine dayanmaz. Daha ziyade, Necip Fazıl’ın, İsmet Paşa ve Lozan’ın İçyüzü makalesiyle, fes takınca fes takılan dönemleri bildiğini zanneden Kadir Mısırlıoğlu’nun “Lozan Zafer mi Hezimet mi?” kitabına dayanır. Bir de elbette akli melekelerinin yerinde olmadığı konusunda geniş bir mutabakat olan Dr. Rıza Nur’un meşhur hatıralarına.

İnanmak istedikleri şudur: Bu mazlum halk Kurtuluş Savaşı’nı verdi ancak Batıcı elitistler, İngilizlerin taleplerini masada kabul ederek ruh kökümüze ihanet etti. Memleketi Batı yörüngesine soktular, sonradan da hilafeti kaldırarak sömürgelerde yaşayan Müslümanları Birleşik Krallık’ın insafına terk ettiler.

Bu iddiaların kanıtı yoktur, geçerliliği yoktur ve aslında külliyen yanlıştır. Gelgelelim Türkiye’deki siyasal İslamcılığın efsanelerinden biridir. Libya sebebiyle önceden İtalya’nın ele geçirdiği adaların Lozan’da kaybedildiği gibi bariz tarihi hataların Cumhurbaşkanı tarafından dillendirilmesi de gerçeklerden çok, efsanelere inanıldığının somut bir örneği.

Siyasal İslamın Lozan’la kavgası eski mesele. Fakat bunun şimdi gündeme gelmesiyse muhtemelen tesadüf değil. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Irak ve Suriye’ye Sykes-Picot, Türkiye’ye ise Sevr empoze edilmeye çalışıldı. Bu coğrafyada dönemin Batılı emperyalistlerinin dayattığını savaşarak reddeden tek ülke Türkiye.

Arap Baharı ile başlayan süreçte Ortadoğu tekrar şekillenirken
Ortadoğu’ya Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra şekil veren uluslararası düzenlemeler de tartışılmaya başladı. Bu tartışma, Ortadoğu’nun ağabeyi olmak isteyen ve zaten Lozan’la kan davası olan siyasal İslamcıların pek hoşuna gitti. Fırat Kalkanı ile Suriye’ye bir askeri operasyon yapılırken Lozan’ın hedefe konması tesadüf değil.

Operasyonun kalıcı olabileceği ve yayılabileceği ihtimalini gösteriyor. Kamuoyunu buna hazırlamak için bu mesele tekrar gündeme getirildi.
Yani rejimin niteliği daha da İslamileşecek. Ortadoğu’da ise ümmetçi söylemle yeni alanlar açılmaya çalışılacak. Belki bir ara denenen Kürt meselesini İslami söylemle çözmek gayreti yeniden canlandırılacak. Eh bütün bunlar olurken, bir de hilafet ilan edilse. Batı’ya da “bakın biz etmezsek, IÞİD gibiler hilafet kurumunu sömürüyor” denecek.

Paranoyakça mı söylediklerim? Abartıyor muyum? Niyet mi okuyorum?
Bilmem. Sizce?
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11167
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 01 Oct 2016 21:16    Sujet du message: Répondre en citant

Onur Öymen'den


Citation:

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugün muhtarlar toplantısında Lozan'la ilgili olarak söylediği sözler Cumhuriyet tarihimiz açısından bir kırılma noktası olabilecek niteliktedir. Kurtuluş Savaşımızı taçlandıran ve Cumhuriyetimizin temel taşını oluşturan Lozan Antlaşmasıyla Türkiye Birinci Dünya Savaşını kaybeden ülkeler arasında galip devletlerle egemen eşitlik esasına dayalı bir antlaşma yapabilen tek ülke olmuştur.

Lozan Antlaşmasındaki kazanımlarımız sayesinde Türkiye, çağdaş, laik, demokratik bir Cumhuriyetin temellerini atmış ve Rusya hariç, Avrupa ülkeleri arasında en geniş topraklara sahip ülke olmuştur.

Büyük Atatürk Lozan Antlaşması için şöyle diyordu:
«Lozan Antlaşması, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış
ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı zannedilmiş, büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir. Osmanlı devrine ait tarihe eşi geçmemiş bir siyasi zafer eseridir. »

Lozan, 3 yıl önce Osmanlı İmparatorluğuna Sevr Antlaşması‘nı dayatan Batılı güçler için büyük bir yenilgi olmuştu.

Churchill Lozan için şunları söylüyordu:
“Türklerin yeniden Avrupa’ya girmeleri Müttefikler için en kötü aşağılanmadır… Müttefiklerin zaferi hiçbir yerde Türkiye’deki kadar tam olmamıştı. Þimdi galibin gücü, hiçbir yerde Türkiye’deki kadar gösterişli bir şekilde aşağılanmamıştır. Ve sonunda başarılı bir savaşın bütün meyveleri, uğrunda binlerce askerin yaşamını verdiği Gelibolu, Filistin, Mezopotamya…başarıları, bunların hepsi bir utanç içinde sona ermiştir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Lozan'la ilgili talihsiz sözleri karşısında evvelce Atatürk'ün ve Lozan Kahramanı İsmet İnönü'nün koltuğunda oturanların her halde söyleyecekleri sözler olacaktır.


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13614
Localisation: Paris

MessagePosté le: 02 Oct 2016 1:10    Sujet du message: Répondre en citant

Adama sorarlar 12 adayi birak sen daha ufaklarini bile koruyamiyorsun. Kardak için savas çikaririm deyince Turkiye Yunanistan geri çekilmisti.
Senin Basbakanin el konulan adaciklara pasaport gostererek girdi.

Adam tribunlere oynarken kendi kendini batiriyor...

Sozcu mansete çikarmis iste


v
v
v


https://68.media.tumblr.com/43600f6f0b934a5da5f84746450d5858/tumblr_oee4v180Mr1s56i1ho1_1280.jpg


^
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13614
Localisation: Paris

MessagePosté le: 02 Oct 2016 1:12    Sujet du message: Répondre en citant

Yine mi kandirildi acaba desem mi.

Yilmaz Ozdil bugun Sözcü'de tasi gedigine koymus.

Citation:

Lozan

2003, Lozan antlaşmasının 80'inci yıldönümü, Recep bey: “Türk milleti için hem cephenin hem siyasetin zaferi olan Lozan antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı
dönüm noktasıdır.”
*
2006, Lozan antlaşmasının 83'üncü yıldönümü, Recep bey: “İstiklal mücadelemizde cephede kazandığımız büyük zaferin diplomatik tamamlayıcısı olan Lozan antlaşmasıyla, bağımsızlığımız ve egemenliğimiz uluslararası alanda tescil edilmiştir, millet ve devlet bu temeller üzerinde yükselmiştir.”
*
2007, Lozan antlaşmasının 84'üncü yıldönümü, Recep bey: “Lozan, Türk milletinin tescilidir, Türkiye'nin kurucu belgesidir.”
*
2009, Lozan antlaşmasının 86'ncı yıldönümü, Recep bey: “Kurtuluş savaşında kazandığımız zafer, Lozan antlaşmasıyla tamamlanmıştır, antlaşmanın mimarı olan devlet adamlarımızı
rahmetle anıyorum.”
*
2013, Lozan antlaşmasının 90'ıncı yıldönümü, Recep bey: “Genç cumhuriyetimizin meşruiyetini sağlamlaştıran Lozan antlaşması, tüm dünyada siyasi ve hukuki bir başarı olarak tanınmaktadır.”
*
2014, Lozan antlaşmasının 91'inci yıldönümü, Recep bey: “Bu antlaşma, cephelerde elde ettiğimiz zaferlerin masa başında da sürdürülmesiyle gerçekleştirilmiş bir başarı öyküsüdür.”
*
2015, Lozan antlaşmasının 92'nci yıldönümü, Recep bey: “Lozan antlaşması Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu belgesidir, temel vizyonudur, bugün bunu idrak ediyoruz.”
*
2016, sadece üç ay önce, Lozan antlaşmanın 93'üncü yıldönümü, Recep bey: “Aziz milletimizin inanç, cesaret ve fedakarlıkla elde ettiği zafer, Lozan antlaşmasıyla diplomasi ve uluslararası hukuk alanına taşınarak tescil edilmiştir. Bu antlaşma, devletimizin tapusudur. Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere, antlaşmanın mimarı olan devlet adamlarımızı rahmetle anıyorum.”
*
Ve dün, Tayyip bey: “Sevr'i gösterdiler, bizi Lozan'a razı ettiler, birileri bize Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştılar, zafer mi bu? Lozan'da masaya oturanlar o anlaşmanın hakkını veremediler,
onlar hakkını veremediği için şimdi biz sıkıntı yaşıyoruz.”
*
Alt alta sıralayınca anlıyoruz ki…
Recep'i gösterip, Tayyip'e razı etmiş demek ki!
*
Asrın liderimiz kendi söylediğini, henüz mürekkebi kurumadan, kendisi inkar ediyor… Allah'a çok şükür ki Lozan'ı İsmet İnönü imzaladı, 93 senedir kelimesi kelimesine duruyor!





Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13614
Localisation: Paris

MessagePosté le: 02 Oct 2016 1:20    Sujet du message: Répondre en citant

İstanbul Barosu’ndan sert Lozan açıklaması


İstanbul Barosu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Lozan anlaşmasına' yönelik sözlerine çok sert tepki gösterdi. Barodan yapılan yazılı açıklamada

"Lozan'a saldırmak Sevr Cephesinde yer almaktır" denildi.

SOZCU - 30 Eylül 2016
Gündem


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Cumhurbaşkanlığı'nda muhtarlara hitap ederken Lozan Barış Antlaşması'nı gündeme getirdi ve “Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan'da verdik. Birileri Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Zafer bu mu” diye sordu. Cumhurbaşkanı’nın Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü başta olmak üzere cumhuriyetin kurucu kadrolarını hedef alan bu sözlerine CHP başta olmak üzere çeşitli çevrelerden tepki geldi. Ak Saray’daki Lozan’ı hedef alan bu sözlere en sert tepki ise İstanbul Barosu’ndan geldi.

İstanbul Barosu’ndan yapılan yazılı açıklamada “Lozan’a saldırmak Sevr Cephesinde yer almaktır” denildi. İşte önümüzdeki seçimlerde yeniden aday olmayacağını açıklayan Ümit Kocasakal’ın başında bulunduğu Baro’dan yapılan o açıklama;

“Lozan Antlaşmasıyla var olan Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanlığı makamında oturan kişinin, tarihi gerçeklerden yoksun, hangi ruh köklerinden beslendiğini tahminde zorlanmadığımız bir tutumla Lozan'ı küçümsemesi, Milli Mücadele Kahramanları olan delegasyon ve başkanına yönelik ağır ithamları üzerine konuya ilişkin düşüncelerimizi kamuoyuyla paylaşma ihtiyacı duyulmuştur. Emperyalizmin dilinde Þark Sorunu ( Doğu Meselesi ), Osmanlı imparatorluğunun paylaşımı ve tasfiyesi projesi idi. Bu paylaşım sulh yoluyla, masa başında halledilemeyince savaş kaçınılmazlaştı. Birinci Dünya Savaşı'nın çıkış nedeni Osmanlı mirasının yağmalanmasıdır.

Birinci Paylaşım Savaşının mağlubu Osmanlı İmparatorluğuna imzalatılan Mondros Ateşkesi sonradan dayatılacak intihar belgesinin, yani Sevr'in önsözü olarak tasarlanmıştı.

Türk milleti ya yok oluş ve zilleti kabul edip tarih sahnesinden temelli silinecek ya da “Ya İstiklal, ya ölüm” parolasıyla son savaşını yapacaktı. Ara çözüm olarak mandayı, yani emperyalizmin vesayeti altına girmeyi önerenlere karşı da cevap benzer şekildeydi: “Mandadan evvel İstiklal”
Bağımsızlık Savaşının lideri Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadelenin meşruiyet kaynağı TBMM'nin Başkanı olarak sivil, TBMM Ordularının Başkomutanı olarak askeri önderliği olmak üzere iki ağır görevi birlikte yürütmüştür.

Payitahtta Saltanat ve Hilafet Makamının fuzuli şagili (işgalcisi) Vahdettin ile Mütareke işbirlikçilerinin 10 Ağustos 1920'de gözü kapalı imzaladıkları Sevr paçavrası, Türk Milletinin azim ve kararlığı sonucu ulaşılan zaferle tarihin çöplüğüne atılmıştır.

Sıra cephede kazanılan askeri zaferin diplomatik sahada tescillenmesi, Yeni Türk Devletinin uluslar arası meşruiyetinin sağlanmasına gelmiştir. Uluslar arası diplomatik savaş Lozan'da verilecektir. Garp Cephesinin Muzaffer Komutanı İsmet Paşa, Mustafa Kemal Paşa tarafından Lozan'a gidecek Türk heyetinin başkanı olarak görevlendirilmiştir. Emperyalistler Osmanlı zamanında elde ettikleri ekonomik ve siyasal ayrıcalıkları bırakmak istememektedirler. Türkiye'yi ve Türk milletini askeri zaferi anlamsız kılacak bir sömürge olarak denetimlerinde tutma hesapları içindedirler.

Uzun ve çetin müzakereler neticesinde emperyalizmin diplomasi kurtlarına karşı haklı ve mazlumların temsilcileri galip gelecektir. Heyetimiz Lozan'da yalnızca Türklerin değil mazlum Þark milletlerinin direncinin ve taleplerinin de temsilcisi olarak görülmüştür. Atatürk Lozan Antlaşması için: “ Bu antlaşma Türk milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Anlaşmasıyla tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın ortadan kalkmasını ifade eder bir belgedir” demektedir.

Lozan, siyasi ve hukuki meşruiyeti tescillenmiş bir devletin yurttaşları sıfatıyla hepimizin paydaş olduğu müşterek tapu olarak değerlendirilmelidir. Türkiye'nin hasmı olsun, dostu olsun yabancı kişi, kurum ve devletlerin Lozan'la ilgili değerlendirmeleri Türkiye'nin tapu senedi olduğu yolundadır.

Durum böyle iken politik dünyamızın, siyasi iktidarın zirvelerinde bululan kimilerinin Lozan'la ilgili olumsuz değerlendirmelerinin, bir türlü içlerine sindirememelerinin nedenleri üzerinde düşünülmelidir. Milli Mücadele yıllarında Ankara'ya karşı teslimiyetçi Mütareke hükümetlerinin, işbirlikçilerin, Sevr imzacılarının safında bulunanların günümüzdeki manevi mirasçılarının Lozan'la ilgili takıntıları bahsettiğimiz geçmişte aranmalıdır.
Kurtuluş Savaşı'nın Başkomutanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Birinci Cumhurbaşkanı ile son Cumhurbaşkanı'nın Lozan'la ilgili değerlendirme ve yaklaşımlarının birbirine tamamen ters olması ülkenin sürüklendiği yerin ibretlik örneğidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesiyle, uluslararası meşruiyetini sağlayan hukuk belgesiyle sorunlu bir Cumhurbaşkanının, ayaküstü, tarihsellikten ve bilimsellikten yoksun bir kıraathane söylemi tutturması, Türkiye'nin dışarıdaki saygınlığını da ciddi ölçüde zedelemektedir. Cumhurbaşkanı 29.09.2016 tarihli muhtarlara yönelik konuşmasında, TBMM tarafından onaylanmış ve hukuki manada kesinleşmiş Lozan'la ilgili küçümseyici, alaycı beyanları, dilinden düşürmediği milli irade ve Yasama organının üstünlüğü söylemini inkâr anlamına da gelmektedir.

Cumhurbaşkanının Lozan Antlaşmasının 93. Yıldönümü münasebetiyle yayınladığı ve halen Cumhurbaşkanlığı resmi sitesinden silinmemiş olan mesajından alıntılanan aşağıdaki ifadeleri kendilerine hatırlatmak istiyoruz:

“Bugün, Cumhuriyetimizin kurucu belgesi olan Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasının 93. yıldönümüdür.

Aziz milletimizin inanç, cesaret ve fedakârlıkla elde ettiği zafer, Lozan Antlaşması ile diplomasi ve uluslararası hukuk alanına taşınarak tescil edilmiştir.

Bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir.

Lozan Antlaşması'nın içeriği, bu anlamda başta milli irade ve demokrasi olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin sahip olduğu temel ilkelerin değeri, bugünlerde çok daha iyi anlaşılmaktadır.”

Bu hatırlatmadan sonra da Cumhurbaşkanına sormak istiyoruz: Lozan'la ilgili hangi tarihli beyanınız gerçek düşüncenizdir Hangisi muhtemel bir aldatılma sonucu söylenmiştir

Cumhurbaşkanından beklentilerimiz, Lozan'ın kazanımlarının göz ardı edilmesi anlamına gelen gerçek dışı, anlamsız polemiklere bir an önce son verilmesidir. Uluslar arası diplomatik zaferle elde edilen ve tescillenen siyasi sınırlarımızın, Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizin, Hatay'ın, İskenderun'un güvenliğinin ve huzurunun sağlanmasıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin siyasi varlığının sürdürülebilmesi konusundaki tutarlılık ve kararlılığın sürdürülmesidir. Mevcut iktidar döneminde Lozan'a ve uluslar arası hukuka aykırı olarak Yunanistan tarafından el konulmuş olan adalarımızın işgalden kurtarılmasıdır. Son beklentimiz ise bu tür istisnai makamlarda bulunanların o makamların ağırlığının ve saygınlığının hakkını vermeleridir.

Emperyalizme karşı destansı bir mücadele ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin doğum belgesi ve tapusu olan Lozan Barış Antlaşmasını, başta Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü olmak üzere kurtuluş kahramanlarını Türk Milletinin gönlünden ve vicdanından silmeye ve itibarsızlaştırmaya kimsenin gücü yetmeyecektir” (DHA)
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13614
Localisation: Paris

MessagePosté le: 02 Oct 2016 1:36    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

İsmail Saymaz'ın #Lozan yorumu: "500 binlik orduyla Süleyman Þah'ı kaybettiğin çağ değil, 20 bin kişilik orduyla Yunan'ı yendiğin çağ.
.."




https://twitter.com/nedenttoldu/status/781810715162243072
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13614
Localisation: Paris

MessagePosté le: 02 Oct 2016 1:43    Sujet du message: Répondre en citant

Bu Lozan çikisiyla, RTE, hani Kabatas yalaniyla insanlari birbirine dusurmek istiyordu ya, ulkeyi yine böldü. Melih I. Gökçek gibi adamlarin twetterine bakin...

Iktidarlari suresince askerlerinin basina çuval geçirilince kilini kipirdatamayanlar, Yunanistan'in el koydu adaciklara ses çikaramayanlar, Suleyman Sah turbesini koruyamayanlar, Mondros'u, Sevr'i imzalayanlari bas taci ederler.

Fark burada.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
bendeniz
Expert
Expert


Inscrit le: 17 Nov 2014
Messages: 225

MessagePosté le: 02 Oct 2016 23:54    Sujet du message: Répondre en citant

Citation:

Lozan’ın şehir efsaneleri

BASKIN ORAN

01 Ekim 2016 Cumartesi

Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923’te kuruldu. Bu, rejimdir. Türkiye Devleti ise üç ay önce, 24 Temmuz 1923’te Lozan’ı imzalayınca kuruldu. Bu kurucu metin hakkında Sayın Cumhurbaşkanı’nın yanı sıra ağzı olan herkes epey eğlendirici şeyler üretiyor. Bunların kaynağı: Bir kısmı bilgisizlik. Bir kısmı, ulusalcılık elbisesi altında Batı düşmanlığı. Bir kısmı da Türkiye’nin komşu ülkeleri işgal etmesini savunan yayılmacı zihniyet. Çok kısaca özetleyeyim.


Klasik efsaneler

1) “Lozan’da sadece Ermeni, Rum ve Musevilere haklar getirilmiştir.” Tabii ki yanlış. Bütün “gayrimüslimler”e getirilmiştir. 143 maddelik Lozan’ın hiçbir yerinde bu üç azınlığın adı hak grubu olarak geçmez. Sadece “gayrimüslimler” geçer.

2) “Lozan’da sadece gayrimüslimlere haklar getirilmiştir”. Tabii ki yanlış. “Azınlıkların Hakları” başlıklı Kesim III’te gayrimüslimler dışında daha üç gruba haklar getirilmiştir: a) “Türkçeden başka dil konuşan T.C. vatandaşları”, b) “Bütün T.C. vatandaşları”, c) “Türkiye’de oturan herkes”. (Çünkü bu Kesim’de sadece azınlık hakları değil, insan hakları da getirilmiştir; bkz. benim Türkiye’de Azınlıklar s. 72-74).

3) “1926’da Medeni Kanun çıkınca bazı gayrimüslimler Lozan’daki haklarından feragat etmişlerdir”. Tabii ki yanlış. Bu hukuken mümkün olmadığı gibi, sekiz devletin imzaladığı bir uluslararası barış antlaşmasındaki haklar bireyler tarafından değiştirilemez.

4) “Lozan’da o dönemde geçerli üçlü kriterden (ırk, dil, din) sadece din kriteri kabul edilmiştir.” Tabii ki yanlış. “Din” kriteri de kabul edilmemiş, uluslararası güvence altında hak sahibi azınlık olarak sadece “gayrimüslimler” kriteri kabul edilmiştir. Din kabul edilseydi, bizzat görüşmeleri yürüten Dr. Rıza Nur’un açıkça yazdığı gibi, Aleviler de uluslararası güvenceye sahip olacaklardı.

5) “Lozan Md. 45 Yunanistan’la mütekabiliyet maddesidir.” Tabii ki yanlış. Paralel yükümlülük sahibi iki taraftan biri hak vermekten vazgeçerse öbür taraf onu taklit edemez. Mütekabiliyet insan haklarında yasaktır (1969 Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi, Md. 60/5).

6) “Lozan bir hezimettir”. Tabii ki yanlış. Bir kere, her şeyi ak-kara gören kafaların bir mahsulü. İkincisi, her barış antlaşması bir savaşı bitirir oysa Lozan iki savaşı bitirmiştir: Türklerin yenildiği Birinci Dünya Savaşı’nı ve Türklerin yendiği Kurtuluş Savaşı’nı. Bu sebeple, bir uzlaşmadır. Ama zafer yönü daha ağır basan bir uzlaşma. Çünkü hem ikinci savaş zaferle sonuçlanmıştır, hem de o sırada büyük devlet İngiltere’nin başı derttedir (“Oğullarımızı derhal terhis edin” kampanyaları, İrlanda sorunu, Fransa ve İtalya’yla sürtüşmeler, vs.) ve bir an önce barış yapmak istemektedir.
Daha ‘modern’ efsaneler


Kitaplarda-makalelerde görülen bu hataların yanı sıra, çocukluğundan beri “Sen sus bakiim!”le büyütülen vatandaşlar internet çıktığından beri kendilerini kapıp koyuverdiler, sanal âlemde küçük birer fırtına oldular:

1) “Lozan 100 yıl için yapıldı, 2023’te kendiliğinden sona erecek.” Lahavle! Hadi, bunu internette dolaştıranlar Lozan’ın 1923’te yapıldıktan sonra 5 Eylül 1924’te Milletler Cemiyeti’nde tescil edilmiş çok taraflı bir uluslararası barış antlaşması olduğunu bilmiyorlar. Ama insan düşünmez mi yahu; ticaret, savunma, dostluk vs. gibi antlaşmalarının aksine, bir savaşı bitiren barış antlaşmalarının süresi falan olmaz; olsaydı savaş yeniden başlardı! Bu internet silahşörleri Lozan’ı süpermarket ürünlerinin “raf ömrü”yle karıştırıyor olmalılar.

2) “Lozan’ın gizli maddeleri var.” Lahavle! 1923’ten beri imzacı sekiz devletin büyük başarıyla sakladıkları bu gizli maddelerin neler olduğu büyük bir ulusal ve uluslararası merak konusu olsa gerek. Bu fasılda en çok, bu esrarengiz maddelerin, bor ve petrol gibi stratejik doğal kaynakları aramamızı ve işletmemizi 2023 yılına kadar engellediğinden bahsedilmekte. Oysa Türkiye bütün bu madenleri en baştan bu yana aramakta ve işletmekte.

3) “Musul ve Kerkük, şu veya bu şekilde Irak dışında bir devletin egemenliğine geçerse, o zaman Türkiye’nin ilhak hakkı doğar.” Lahavle! Bunu söyleyenler Musul’u ilhak heveslisi olmanın yanı sıra, bir olasılıkla Musul- Kerkük’ü Nahcivan’la karıştırmaktalar. Ama Nahcivan konusunda da Türkiye’nin böyle bir hakkı kesinlikle yok (1921 Moskova Antlaşması Md. 3).

4) “ABD, Lozan’ı onamayı reddetti.” Lahavle! ABD Lozan Barış Konferansı’na sadece “gözlemci” sıfatıyla katıldı; nasıl onasın veya reddetsin? Bir yerden duydukları, Türkiye ile ABD arasında Lozan kentinde 6 Ağustos 1923’te imzalanan ve 1917’den beri kesik olan diplomatik ilişkileri yeniden kurmayı amaçlayan ikili anlaşma. Bu anlaşma ABD Senatosu’nda gerekli üçte iki çoğunluğu sağlayamadığı için reddedilmiş oldu. T.C.-ABD diplomatik ilişkileri 17 Þubat 1927’de imzalanan yeni bir anlaşmayla tesis edildi. Hani ne diyorlar ya, “Ağzı olan konuşuyor”. Lozan için özellikle böyle.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2993
Localisation: Paris

MessagePosté le: 03 Oct 2016 14:57    Sujet du message: Répondre en citant

Baskin Oran simdi bunlari yazacagina "akil adamlik" yaparken nasil kullanildigina uzulup yansin. Neyse...

Mert asagidaki makalesinden kendilerine muslumanim deyip de ikiyuzlulukten, iftira ve yalandan kurtulamayanlarin durumunu yazmis... Güzel yazmis.

Ayrica mesele Lozan degil, milleti bolmek, ortak paydalardan uzaklastirmak, gerginlik sayesinde iktidar olmak.

Citation:

Nuray Mert

Mesele Lozan değil

03 Ekim 2016 Pazartesi
Cumhuriyet



Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz, II. Abdülhamit, Sultan Vahdettin, Lozan, Birinci Meclis gibi konular tarihle hesaplaşma değil, uzun bir siyasi hesaplaşmanın kodları olarak sürekli gündeme geliyor. Tam da bu nedenle, tartışma “hezimet” ve “zafer” tabirleri çerçevesinde gelişiyor. Cumhuriyet Türkiyesi, Lozan Antlaşması üzerine kurulmuş, resmi ideoloji de doğal olarak, Lozan’ı “zafer” olarak tanımlamıştı. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana onca zaman geçti, bu zaman zarfında resmi ideolojinin de, tarihsel olayların da farklı bakışlar çerçevesinde yeniden tartışılması tabii ve de faydalı bir iştir. Ama şu anda, Türkiye’de söz konusu olan bu değil, mesele Cumhuriyet rejiminin toptan ve doğrudan tartışılması yerine tarihsel kodlar, imalar üzerinden siyasi zeminde dolaşıma sokulması.


Sağ, muhafazakâr, İslamcı siyasetler, aslında öteden beri, bazı tarihsel kodlar üzerinden Cumhuriyet, modernleşme ve laikliği eleştiri konusu yapmaya çalışıyor. II. Abdülhamit’i İslamcı bir sultan halife olarak kutsuyor, Vahdettin tartışması üzerinden Milli Mücadele anlatısına karşı çıkıyor, Lozan’ı bedeli halifelik ve İslami kimlik olan bir hezimet ve dahi ihanet vesikası olarak görüyor. Sağ, muhafazakâr, İslamcı siyaset geleneği Kemalist resmi tarih yazımcılığına karşı, özellikle ellili yıllardan itibaren alternatif bir tarih anlatısı kurguluyor, siyasi iddialarını bu kurgu içine oturtuyor. Bu anlatıya göre, Osmanlı modernleşme hareketlerinin tümü, İkinci Meşrutiyet’in ilanı ve nihayet Cumhuriyet’in kuruluşu; İslama karşı savaş yürüten Batılıların komplosu ve bu komploya hizmet eden bir ihanetler zinciri. Mesele özetle bu, “değil” diyen beri gelsin!


Açıkça tartışmadığımız sürece...

Peki, böyle düşünenler olamaz mı, tabii ki olur. Hadi geçmişte yasal sınırlar, baskılar sonucu görüşlerini açıkça dile getirmiyorlardı, ama artık daha açık konuşsunlar ki hakkıyla asıl tartışmayı yapabilelim. Zira, laiklik, modernlik, Cumhuriyet gibi temel kavramları açık ve dürüst bir biçimde tartışmadığımız sürece, didişme bitmediği gibi, ikiyüzlülük ortalığı kaplıyor. “Laiklik İslama, bizim inancımıza ters” diyen açıkça söylesin, dahası alternatif olarak nasıl bir din-siyaset ilişkisi önerdiğini izah etsin, tartışalım. Kim ne kadar ikna oluyor ortaya çıksın, mesela Medeni Kanun yerine şeri kanunun almasına dindar, muhafazakâr, İslamcılar ve bilhassa bu çevrenin kadınları ne diyor, bilelim. Hilafetten ne kastediyorsunuz? Velev ki arzuladığınız gibi Türkiye hilafetin merkezi oldu, dünya Müslümanları bu işe ne diyecek anlayalım. Velev ki, Lozan çok ama çok yanlış bir anlaşma, kandırmaca idi, Musul, Halep böylece elden gitti, Yunan adalarını alacakken gaflet ile Yunanistan’a terk ettiler, geri mi alacaksınız? Hem de daha Suriye’de 45 kilometre derinliğe ulaşılamamış, güvenli bölge gibi meşru bir talebi bile uluslararası çevreye kabul ettirememişken! Sınırlarımız konusunda söz sahibi olmak önünde bunca engel olduğunu görenlerin, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış bir ülkenin, galip devletler ile üst perdeden pazarlık yapabileceğini iddia etmesi, bunu yapamayan Cumhuriyet kadrolarını karalama girişimi nasıl bir akıl?


Cihat ilan etti de ne oldu?

Hilafete gelince, Osmanlı’nın son döneminde sanki hilafetin siyasal gücü kalmıştı, dahası II. Abdülhamit döneminde dahi bu güç dünya Müslümanlarını Rus, İngiliz, Fransız idaresinden kurtarabilmiş veya kurtarabilirmiş hayali nereden çıkıyor? Birinci Dünya Savaşı’nda, İttihatçı hükümet ve dahi Osmanlı Halife/ Sultanı cihat ilan etti de ne oldu, nihayetinde Arap isyanının bile önüne geçilemedi. Daha hilafet varken, ona rağmen milyonlarca Müslümanı idareleri altında tutabilen, dahası Araplar ile anlaşıp isyan tertipleyen İngilizler, yenilmiş bir ülkenin hilafet makamı olmasından neden çok ama çok korksun? Son halife Abdülmecit Efendi dünyaya nizam verecek güçteydi de, Cumhuriyet hilafeti kaldırdığı için mi gücü kırıldı?

Saltanatın kaldırılmasına ne diyorsunuz, konu “Osmanlı gücüne ihanet”se o da ihanet mi, değilse niye? Neden Cumhuriyet’i tercih ediyorsunuz? Laiklik Batı icadı, milli bünyeye karşı da demokrasi “Batı icadı” değil mi? Niye halkımız “demokrasi” uğruna şehit oluyor, Þehitler Günü ilan ediliyor? Madem konu evrensel değerler falan değil, Batı icadı, “Batı’nın İslam dünyasını boyunduruk altına alma aracı”, yüzyıldan uzun zamandır neden karar veremediniz “Batı’nın nesini alalım, nesini almayalım” meselesine. Kapitalizm de Batı icadı değil mi, neden ona karşı çıkmak bir yana, bunca sarılıyorsunuz? “Kul hakkı” İslamın en önemli değerlerinden değil mi, bırakın kul hakkını, “milletin anasına…” kastedenler ile işiniz ne? Sahi, neyi savunuyorsunuz, ne için savunuyorsunuz, hem tam olarak ne diyorsunuz? Bizi hasta ettiniz de, sahi siz iyi misiniz?

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13614
Localisation: Paris

MessagePosté le: 04 Oct 2016 1:16    Sujet du message: Répondre en citant

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13614
Localisation: Paris

MessagePosté le: 04 Oct 2016 1:16    Sujet du message: Répondre en citant

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13614
Localisation: Paris

MessagePosté le: 04 Oct 2016 1:17    Sujet du message: Répondre en citant

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13614
Localisation: Paris

MessagePosté le: 04 Oct 2016 1:17    Sujet du message: Répondre en citant

Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page 1, 2, 3  Suivante
Page 1 sur 3

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.