313 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 313
Membre(s) : 0
Total :313

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 10h:06
murat_erpuyan : 10h02:30
SelimIII : 23h27:02
Salih_Bozok : 3 jours
cengiz-han : 3 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Istanbul Turkcesi
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

Istanbul Turkcesi

 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » La langue turque et son apprentissage
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 23 Sep 2016 19:55    Sujet du message: Istanbul Turkcesi Répondre en citant

Istanbul'a ait 100 deyim
Bu bir kitap basligi






Bana e-posta geldi :

Citation:

Bir dosttan geldi. İlginç buldum. Onun için gönderiyorum. Bir, iki şey de katarak.

İstanbul Ãœniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Çilem Tercüman bir kitap yayımlamış. Bunda İstanbul’la ilgili (daha doğrusu kaynaklı) deyimlerin öyküsünü anlatıyor. Aşağıda birkaç örnek bulacaksınız. En alttaki belgede de kitapla ilgili bilgileri.

AA
-------------

AĞZINLA KUŞ TUTSAN NAFİLE
Osmanlı İmparatorluğu'nun güçlü dönemlerinde, Fransa ile her alanda iyi ilişkilerin kurulduğu yıllarda, Topkapı Sarayı'nda huzura kabul edilmeyi bekleyen Fransa elçisi, işinin çok önemli ve acele olduğunu söyleyerek, kızlarağasını bir an önce içeri alınması için ikna etmeye çalışır ve buna karşılık şu cevabı alır: "Şevketli padişahımız bugün çok hiddetli. Biraz önce külahından tavşanlar çıkaran, alev alev yanan çubukları ağzında söndüren, havaya uçurduğu kuşu birkaç sözüyle geri döndürüp ağzıyla ayaklarından yakalayan hünerli bir hokkabazı dahi huzurundan kovdu. Senin anlayacağın, ağzınla kuş tutsan nafile, ama yine de büyük bir hünerin varsa söyle, zat-ı şahaneye arz edeyim."


ATEŞ PAHASI
Kanuni Sultan Süleyman maiyetiyle Halkalı civarında ava çıkar. Aniden başlayan şiddetli yağmur, padişah ve adamlarını karşılarına çıkan ilk eve sığınmak zorunda bırakır. Ev sahibinin yaktığı ateşin karşısında elbiselerini kurutup ısınan padişah, yanındakilere dönerek, "Şu ateş bin altın eder" der. Yağmurun dinmemesi üzerine padişah ve maiyetindekiler, geceyi de bu evde geçirirler. Konuklarını tanıyamasa da önemli ve zengin şahıslar olduklarını anlayan ev sahibi, sabah ona borcunu soran sultana "Binbir altın" cevabını verir. Bu cevabın şaşkınlıkla karşılanması üzerine ise ateşe bin altın değeri kendisinin biçtiğini, gecelik konaklamanın ise bir altın olduğunu söyler. "Ateş pahası" deyimi, bu hadise üzerine doğmuştur. Ederinden fazla çok pahalı şeyler için bugün de yaygın şekilde kullanılmaktadır.


BALIK KAVAĞA ÇIKINCA
İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'e açılan noktasındaki Rumeli Kavağı ile Anadolu Kavağı'nda, çok rüzgarlı ve akıntı kuvvetli olduğu için balık tutmak zordur. Bu nedenle balığın bol bulunduğu ve fiyatının düştüğü zamanlarda şehirde tutulan balıkların, Kavaklar'a kadar götürülüp satıldığı görülür. Sair zamanlarda düşÃ¼k ücretle balık almak isteyen müşterilere, balıkçılar tarafından verilen cevap ise "o sizin dediğiniz ücret, balık kavağa çıkınca olur" şeklindedir. Verilen vaatlerin asla yerine getirilmeyeceğini, söz konusu işin olmayacağını anlatmak için kullanılan "balık kavağa çıkınca" deyimi bu halden doğmuş; ancak zaman içinde deyimde geçen "kavak" kelimesi semt anlamını yitirerek, kavak ağacı zannedilir olmuştur.


BAŞINDA KAVAK YELİ ESMEK
Anadolu ve Rumeli kavaklarının şiddetli rüzgarları üzerine söylenmiş bir deyimdir ki, sorumluluk duygusundan uzak gençler, zevk ve eğlence peşinde koşanlar veya zihnini gerçekleşmesi imkansız işlerle meşgul edenler için kullanılmaktadır.


ÇARŞAMBA PAZARINA DÖNMEK
Osmanlı İmparatorluğu döneminde çarşamba günleri Fatih Camisi avlusunun duvarından Yavuz Selim'e kadar yan sokaklara büyük pazar kurulurdu. Kalabalığı, kargaşayı ve düzensizliği ifade etmek için kullanılan "Çarşamba pazarı" veya "Çarşamba pazarına dönmek" deyimi buradan gelme.


DİNGO'NUN AHIRI
İstanbul'da ulaşım için atlı tramvayların kullanıldığı yıllarda iki at ile çekilen tramvaylara dik Şişhane yokuşunu çıkabilmesi için fazladan atlar koşulurdu. Azapkapı'da tramvaya eklenen takviye atlar, Taksim'de Dingo isimli bir Rum vatandaş tarafından işletilen ahırda dinlendirilir, sonra tekrar Azapkapı'ya götürülürlerdi. Gün içinde sürekli atların girip çıktığı ahırın, bu durumu dolayısıyla girenin çıkanın belli olmadığı veya her önüne gelenin girip çıkabildiği yerler için "Dingo'nun ahırı" deyimi kullanılmaya başlanmıştır.

DOLAP ÇEVİRMEK
Eski konaklarda haremlik ile selamlık arasında irtibatı sağlayan ağaçtan yapılan, silindirik, alt ve üst taraflarında bir mil ile tutturularak çevrilen dolaplar vardı. Birbirlerine alaka gösteren ve ev sahiplerinin bundan haberdar olmasını istemeyen konak görevlileri, dolap vasıtasıyla haberleşirler ve birbirlerine haber gönderirlerdi. Konaklarda dolabın bu gibi işlerde kullanılmasından dolayı günlük dilde gizli işler yapmak anlamında "dolap çevirmek" deyimi kullanılır olmuştur.


EŞREF SAATİ
Eski İstanbul'da sefer, savaş, düğün, seyahat gibi önemli bir işe girişmeden önce mutlaka eşref, yani uğurlu bir vakit gözetilirdi. Saray halkından sokaktaki insana kadar herkes buna inanırdı. Kişi önemli bir işe girişmeden önce dönemin astronomu sayılan bir müneccime başvurur, müneccim de yıldızların hareketlerinden ve gezegenlerin gökyüzündeki durumlarından bir mana çıkararak eşref saat tayin ederdi. Günlük dilde bu deyim sinirli bir mizaca sahip olan sağı solu belli olmayan bir kişiden bir şey isteneceği zaman "Şu an sırası değil, eşref saatini beklemek lazım" şeklinde de kullanılmaktadır.

GÖZDEN SÃœRMEYİ Ã‡EKMEK
Kasımpaşa'daki Haliç Tersanesi'nde "göz" adı verilen özel bölmelerde "sürme" denilen keresteler istiflenerek, muhafaza edilirdi. Ancak bütün tedbirlere rağmen zaman zaman açıkgöz ve becerikli hırsızlar tarafından gözlerden sürmeler çalınırdı. Günümüzde göz ve sürme kelimeleri bu anlamlarını yitirmiş olsalar da hala hırsızlıkta marifeti ifade etmek için kullanılan "gözden sürmeyi çekmek" deyimi buradan gelmektedir.


KABAK TADI VERMEK
Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan medreseye devam eden talebelere medresenin aşevinde her gün yemek verilmektedir. Bilhassa cuma günleri sofraların iyice zenginleştiği, yemeklerin çeşitlendiği medresede mevsimi geldiği zaman haftalarca her gün kabak yemeği çıkar, sürekli çıkan kabak yemeğinden doğan usanç ile her türlü bıktırıcı hal için "kabak tadı vermek" deyimi kullanılmaya başlanır.


Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » La langue turque et son apprentissage Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Page 1 sur 1

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group ¦ Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.