280 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 280
Membre(s) : 0
Total :280

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 19h03:51
murat_erpuyan : 19h06:15
SelimIII : 1 jour, 08h30:47
Salih_Bozok : 3 jours
cengiz-han : 4 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - AKP Türkiyesi...
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

AKP Türkiyesi...
Aller à la page Précédente  1, 2, 3, ... 67, 68, 69  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 09 Sep 2009 17:55    Sujet du message: Répondre en citant

Dogan grubu gazeteleri iktidarla girdikleri savasta agir mi agir bir yara aldilar : 3,8 milyar ceza !

Bekir Coskun da istifasinda bundan bahsediyor :

BEKİR COÞKUN HÜRRİYET'TEN AYRILIÞININ PERDE ARKASINI ODATV'YE ANLATTI


<http://www.odatv.com/images/smallImages/separator3.gif>

Hürriyet gazetesinin en önemli kalemlerinden olan, gazetenin 3. sayfasında okuyucularına "Onuncu Köy" den seslenen Hürriyet'in aykırı sesi, iktidarın korkulu rüyası Bekir Coşkun, 17 yıldır yazdığı Hürriyet gazetesinden istifa etti.



Bekir Coşkun yakında Ciner Grubu'nda yazılarına devam edecek.



Bekir Coşkun konuyla ilgili tek röportajını Odatv'ye verdi.



Odatv Bekir Coşkun'a herkesin merak ettiklerini açıkça sordu.

İstifasının nedenlerini, Hürriyet yönetiminden herhangi bir baskı veya sansür görüp görmediğini, Doğan Grubu'na verilen rekor vergi cezasıyla bu istifanın zamanlamasının çakışmasının tesadüf olup olmadığını ve son olarak Türkiye'nin geleceğini sorduk.



Bekir Coşkun açık yüreklilikle sorularımızı yanıtladı.



İşte Bekir Coşkun'un açıklaması:

Ben bu kararı bundan 15 gün önce vermiştim. Bu kararı verdiğimde cezadan haberim yoktu tabii ki. Þunu hissediyorum ki bu cezanın bir parçası Aydın Doğan'a, bir parçası da bize kesildi. Bu bir tek Aydın Doğan'a kesilmiş bir ceza değil ki.

Bu durum biraz da bir yazarın psikolojik durumuyla ilgilidir. Bir yerdesiniz ve o yerde baskılar var. Siz de sanki o işten sorumluymuş gibi hissediyorsunuz. Sanki sizden dolayı da orada baskı yapılıyor gibi...

Dedikodular, listeler dolanıyor. Başbakan'ın ekibinden patrona listeler gidiyor. "Bu adamlar çok aleyhte yazıyorlar" gibi. Patron dik duruyor, izin vermiyor ama bu kez o eziliyor. Cezalar ortada...

Bana baskı falan yapıldı, sansür uygulandı diyemem. Böyle bir şey olsa bile ben bunu söylemem zaten.

Ben 6 yıldır aynı şeyi yazıyorum. Diyorum ki bu AKP yönetiminin niyeti kötü. Bu yönetimin niyeti Hürriyet'i ve karşı medyayı bitirmek. Adamlar Türkiye'yi değiştiriyorlar, kendi rejimlerini kuruyorlar. Bunun farkına varın artık. Hürriyet, siyasi çekişmeler veya o parti, bu parti değil Türkiye değişiyor. Bu adamlar Türkiye'yi yıkıp yeniden yapmak istiyorlar. Kendileri yeni bir devlet kuruyorlar. 6 yıldır ben bunu söylüyorum ama bir türlü bunu kimseye anlatamadım.



Hürriyet'in yayını için deyeceğim bir şey yok. Hürriyet'in yayını eskiden beri aynı çizgide devam ediyor. Ama AKP'nin bazı yanlışlarını görmezlikten gelmek hataydı. Benim bir gitme durumum olursa orada da aynı şeyler olacaktır. Bu milyarlık ceza korkusu bütün patronları korkuttu. Bu durum sadece benimle ilgili veya Aydın Doğan'la ilgili değil. Ben 17 yıl Hürriyet'e emek verdim ve Hürriyet'in bir parçasıydım. Bu insanın kendi oğlunu kesmesi gibi bir duygudur. Kolay mıdır bırakıp gitmek?

Büyük bir gazetede el üstünde tutulan ve en çok okunan yazar olarak , işler tıkır tıkır yürürken "hadi ben gidiyorum" demenin bedeli kolay olabilir mi? Bu büyük yıkımın bir parçasıdır, bunu unutmayın. Son iki-üç gündür herkes Hürriyet'in başına gelenlere baksın. Bunun diğer kurumların başına gelenlerden bir farkı yok. Hürriyet'in başına bunlar geldi. Yargının başına gelenleri zaten biliyorsunuz, yargıçların yatak odalarına kadar girip dinlediler. Askerlerin başına gelenleri biliyorsunuz, generaller tek tek istifa ettiler. Bazıları da mahkemelerde sürünüyor. YÖK'ün başına gelenleri gördünüz. Türkiye'de herhangi bir kurumun bunların elinden kurtulması mümkün değil. Bu zorluklar bugün benim başıma geldi ama yarın bir başkası olabilir. Aydın Doğan'la ben aslında aynı kaderin iki parçası gibiyiz. O büyük bir para cezasına uğrarken ben 17 yıllık yuvamı kaybettim. Bunlar kolay şeyler değil.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 05 Oct 2009 18:16    Sujet du message: Répondre en citant

kaynak : http://www.fatihaltayli.com.tr/content.cfm?content_id=5539


Müzeyyen BOYRAZ - 14/EYL/2009 13:32
6 YILLIK CUMHURİYET!!! ...

Başbakan il il dolaşıp hep aynı metni okuyor;

"79 yıllık cumhuriyet" tarihinde yapılmayanları yapmakla övünüyor...

Duble yollardan, konutlard an, üniversitelerd en söz ediyor...

***

Türkiye'de cumhuriyet 29 Ekim 1923'te ilan edilmedi mi?
En son 29 Ekim 2008'de cumhuriyetin 85'inci yılını kutlamadık mı?
O zaman nedir bu "79 yıllık cumhuriyet?"
Basit:
2002 yılında iktidara geldiler ya, kendilerinden önceki dönemi kastediyor. . .
Böylece,
Atatürk'ün Cumhurbaşkanı olduğu yıllar da dahil,
AKP'den önceki tüm iktidarlarla kendi dönemlerini kıyaslıyor.

***
"79 yıllık cumhuriyet"i bilmem ama, Türkiye Cumhuriyeti' nin ilk 79 yılında yapılanları bilirim...

Aslında sen de bilirsin Başbakan Erdoğan! Çünkü o 79 yılda yapılanları "sata sata" yaptın, yapacaklarını. .. Tıpkı mirasyedi evlat gibi!

2002'yi geçelim; sonuna doğru iktidar oldunuz...

2003'te Taksan'ı, Gerkonsan'ı, Taşucu Tersanesi'ni, Merinos Halı'yı komple,
Sümer Holding'i, Seka'yı, THY'nin, TEKEL'in varlıklarını parça parça 188 milyon dolara...

2004'te Esgaz'ı, Eti Bakır'ı, DİV-HAN'ı, Bursagaz'ı, Amasya Þeker'i, Eti Gümüş'ü, Eti Krom'u, Çayeli Bakır'ı, Kütahya Þeker'i, Eti Elektrometalü rji'yi tamamen, TEKEL'i, THY'yi, Sümer Holding'i arsa arsa 1.3 milyar dolara...

2005'te Ataköy Turizm'i, Ataköy Otelcilik'i, Ataköy Marina'yı, Eti Alüminyum'u, Kıbrıs Türk Hava Yolları'nı, Türk Telekom'u ve Adapazarı Þeker Fabrikası'nı 8.2 milyar dolara...

2006'da TÜPRAÞ'ı, ERDEMİR'i, Başak Sigorta'yı, Karadeniz Bakır'ı, TEKEL'in ve Sümerbank'ın taşınmazlarını, THY'nin hisselerinin önemli bir bölümünü 8.1 milyar dolara...

2007'de Halk Bankası'nın hisselerini, TEDAÞ'a, TEKEL'e, PETKİM'e ait taşınmazları 4.2 milyar dolara...

2008'de PETKİM'i, TEKEL SİGARA'yı, Türk Telekom'un elde kalan hisselerini, diğer kamu kuruluşlarının arsalarını, binalarını 6.2 milyar dolara...

2009'un ilk iki ayında Başkent ve Sakarya Elektrik'i 1.8 milyar dolara...

SİZ SATMADINIZ MI?

Yani 6 yıl 2 ayda tam 30 milyar dolarlık özelleştirmeyi,

SİZ YAPMADINIZ MI?

Sattığınız bunca ağır sanayi, sanayi ve hizmet kuruluşlarının tamamı, sizden önceki "79 yıllık cumhuriyet" döneminde kurulmadı mı?

Hal böyleyken, "79 yılda ne yapıldı ki" demek, en hafif deyimiyle nankörlük olmuyor mu?

***

Peki; 79 yılda yapılanları 6 yılda satarak ne yaptınız?

Çukurlarla dolu duble yollar, üflesen uçacak toplu konutlar...

Bir de "laleler" diktiniz!

Kendi deyiminizle işsizlik oranını 2 puancık artırarak, yüzde 12,3'e çıkardınız!

Bu ülkeyi, açlıkla, yoksulluk intiharlarıyla tanıştırdınız!

Eserinizle ne kadar övünseniz azdır!...

"Velev ki" karanlığa gidiyoruz, "Hamdolsun" Deniz Fenerimiz var mı demeliyiz sizce?
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Raskolnikoff
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 09 Oct 2007
Messages: 3474
Localisation: Somewhere in the world

MessagePosté le: 01 Nov 2009 16:39    Sujet du message: Répondre en citant

Yasaklanmadan seyredin..
Nihat Genç...

http://www.timsah.com/Nihat-Genc-yasaklanan-videosu/q0rT0wwOMFK
_________________
Родион Романович Раскольников
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 04 Jan 2010 12:06    Sujet du message: Répondre en citant

Ordu darbe yapacakmis mis mis...
Darbe olup duruyor zaten, iste bir ornek daha :

"Aydın Doğan'ın kızı ve damadından Tayyip Bey'e teminatlar!
Başbakan Erdoğan’la Aydın Doğan’ın arasını bulmak için pek çok isim seferberdi.

Murat Ülker, Ferit Þahenk, Fettah Tamince, Ethem Sancak, Kadir Topbaş, Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu, Cüneyd Zapsu ve Egemen Bağış bunlardan birkaçıydı.

Hadiseye kişisel olmaktan çok stratejik bakan Tayyip Bey, başlangıçta bu isimleri umursamadı ve Doğan Grubuna karşı başlattığı kıskaç operasyonunu sürdürdü.

Aracılarla sonuç alamayacağını kavrayan Aydın Doğan, Grubunu kurtarma adına son bir hamle yaptı ve küçülmenin yanı sıra, elindeki medyada Başbakan’ın istediği kadrolara ağırlık vereceği teminatını sundu.

Dahası, bu yönde adımlar attı. Star TV, Milliyet ve Vatan’ı satılığa çıkararak alıcı adayları ile görüşmelere başladı.

İşte bu adımlardan sonra Tayyip Bey, Doğan Grubunun aylardır bekleyen randevu talebine evet dedi.

Tarihler 24 Aralık’ı gösterirken Aydın Bey’in kızı Arzuhan Yalçındağ ile damadı Mehmet Ali Yalçındağ, Başbakanlığa çağrıldı.

Uzun süren görüşmede mutabakat sağlanmış olacak ki üç gün sonra Ertuğrul Özkök’ün görevinden alınıp yerine Enis Berberoğlu’nun atandığı açıklandı.

Muhtemeldir ki birkaç gün içinde Star TV, Milliyet ve Vatan’ın satış işlemleri de hızlanacaktır.

Başbakanlıkta bu konunun satış rakamına kadar görüşüldüğü tahmin ediliyor.

Bu şekilde Aydın Bey, hem küçülme teminatını yerine getirmiş olacak, hem de elinde kalan medyada Tayyip Bey’in ehven-i şer gördüğü isimlere ağırlık verecek.

Aydın Doğan’ın küçülme kararının bir pazarlık sonucu olduğu kesin. Zira böyle bir pazarlık olmasaydı, kısa bir süre önce TMSF’den 300 küsür milyon dolar peşin parayla alınan Star, adeta hadiye edilir gibi elden çıkarılmazdı!

Efendim zordaydı ve nakite ihtiyacı vardı mı dediniz!
Vergi cezalarını saymazsanız, Aydın Bey’in bir milyar doların çok üstünde nakti var ve bunu bütün Türkiye biliyor.
Yok o vergi cezasını sayarsanız, o parayı yani 5 küsür milyar doları ödemek için Star, Milliyet ve Vatan’ın satışının zerre bir katkısı olmaz, zira o ceza Doğan’ın bütün servetinin bile üstünde!

Görüldüğü gibi birden gündeme getirilen bir vergi cezası ile Aydın Doğan küçülmek zorunda kalıyor ya da bırakılıyor ki buradan hareketle bu hadiseye operasyon demek gerekmiyor mu?

İyi ama Erdoğan eline fırsatı geçirmişken Doğan’ı tamamen niye mi çökertmedi?

Tayyip Bey aslında buna kararlıydı lakin gerek yakın çevresinden gelen telkinler, gerekse de iç ve dış kamuoyunda oluşması muhtemel tepkiler Erdoğan’ı korkuttu ve Doğan’a küçülme şartıyla bir süreliğine daha yaşama iznini verdi,

Evet Tayyip Bey kendisi için son karşıtlardan biri olan Doğan Medya’yı, büyük bir hasar vererek bir bakıma etkisiz hale getiriyor.
Diyeceksiniz ki Mesut Yılmaz, Erdoğan’ın yaptığının binde birini yaptı yani sadece bir gece bir medya patronu ile evinde buluştu ve Yüce Divan’a gitti, gün gelir Erdoğan da gider!

Kuşkusuz öyle ancak AKP, hesap sorulmasın diye koltuğu bırakmamak için halkı manipüle adına bütün vasıtaları bir bir ele geçiriyor!

Ama meraklanmayın!

Zulüm payidar olmaz... Her şeyi yönlendirebilirler de adaleti mutlak olan Yüce Yaradanı yönlendiremezler!"

Yeni Çağ
S.Önkibar
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
narine
Spammer
Spammer


Inscrit le: 24 Jan 2007
Messages: 684

MessagePosté le: 07 Jan 2010 1:12    Sujet du message: Répondre en citant

S.Önkibar'in son cümlesiyle bitirdigi yazisina F.Sibel Yüksek üç ay önceden görüp cevap yazmis gibi....

Ceux qui ont compris l'inefficacité de la justice turque et qu'ils attendent la justice divine sont aussi sur le chemin sans issu, parce que comme dit-on par ici, "Jésus Crie, la caravane passe!!!"
C’est typique à la confession musulmane qui croit que tout est écrit, et que c’est le destin, c'est la fatalité!
Lisez le texte de F.Sibel Yüksek mais espérez en priant que pendant cette attente d’une justice divine une guerre civile turque ne vous défile pas ses images.
De la haut n’observe-t-on que les vaniteux.
300000 policiers seront lourdement armés en Turquie. Contre qui !? Contre les voleurs et les pilleurs qui gouvernent la Turquie depuis sept longues années !? Détrompez-vous.
Et bonne route aux hommes de bonnes volontés, s’il en reste encore en Turquie..


SelimIII a écrit:
Zulüm payidar olmaz... Her şeyi yönlendirebilirler de adaleti mutlak olan Yüce Yaradanı yönlendiremezler!"

Yeni Çağ
S.Önkibar


Citation:
27 Ekim 2009 Salı
Seni Bu Yamyam Kibrin Bitirecek
ÇOK YÜREKLİ VE KUTLANACAK BİR YAZI, AÐZINA SAÐLIK ;
MUTLAKA KENDİSİNE ULAÞMIÞTIR.
MERAK ETTİÐİM BU YAZIYI YAZAN KİÞİNİN(F.SİBEL YÜKSEK) NE ZAMAN ERGENEKON KAPSAMINA GİRECEÐİ VEYA BAÞKA BİR MUAMELEYE UÐRAYACAÐI.
ÞİMDİDEN GEÇMİÞ OLSUN...

Seni Bu Yamyam Kibrin Bitirecek

Billboardlardaki resimlerine baktım; güya “kudretli” görünesin diye en çılgın bakışlı fotoğraflarını seçmişler. Kontrolsüz bir adrenalin ile geldiği yeri hazmedemeyişi harmanlayan deli bakışları.

Ne yapsan olmuyor.
Kültürsüzlüğün, görgüsüzlüğün, basitliğin, açlığın her şeyin önüne geçiyor. Sadece çalma, çırpmaya, vebal almaya işleyen kıt aklın bile durup durup sana “Saygı görmüyorsun, sende bir şeyler eksik” diye fısıldıyor. Bu fısıltıyı duydukça iyice kontrolden çıkıyorsun. “Bana saygı duyun, önümde eğilin. Eteklerimi öpün” diye tepiniyorsun ama olmuyor.
Olmuyor işte.

En yakınındakiler bile senin iflah olmaz kifayetsizliğine, insanlıktan çıkmış öfkene, Allah'a şirk koşma noktasına gelmiş kibrine dayanamıyorlar.

En uyanıklar ile kullanım tarihinin tamamen sona gelmesini bekleyenler kaldı sadece çevrende. Bir de bir delinin gölgesi ardında kirli oyunlarını yürütenler.

Boşsun, bomboşsun.
Bir genelev fedaisi kadar ruhsuz ve hoyratsın.
Kabadayılığın da hikâye, dobralığında yalan, “delikanlılığın” da naylon.
Hak, hakkaniyet, adalet, merhamet gibi kavramlar kapından bile geçmemiş.
Alım-satım ustalığından, ticari uyanıklıktan dem vurarak örtmeye çalışıyorsun bu büyük eksikliğin üzerini.

Sahi kimsin sen?

Hep aynı yerden servis edilen üç adet gençlik, çocukluk ve askerlik fotoğrafından başka neden görüntün yok senin?
Hangi okulları bitirdin, kimlerle aynı sıralarda oturdun?
İlkokul öğretmenin kim?
Neden bir kişi bile çıkıp seninle ilgili bir tek anısını anlatmıyor?
Seda Sayan'ın bile mahalle yıllarından bir fotoğraf çıkıp geliyor da, senin geçmişin neden bu kadar sis perdelerinin ardında gizli?
“Olmayan” biri misin yoksa sen; laboratuarda mı imal edildin? Hangi merkezlerde programlandı hastalıklı beynin?

Bütün değerlerden neden bu kadar yoksunsun; en kutsal kavramların içini boşaltmada nasıl bu kadar maharetlisin? Hurafe, iftira, şirret ve cehaletten beslenen dilin; hırstan ve doymamışlıktan ibaret kişiliğin, bir ağaç kovuğundan başka hiçbir şey olmayan fani bedeninle tarihin onurlu sayfalarında yer almaya soyunma cesaretini nereden buldun.

Duyduk ki şimdi de “padişahçılık” oynuyormuşsun. Þah oldun, sıra şahbaz olmaya geldi. Her mevki ve makamı tattın, geriye “padişahlık” kaldı öyle mi?
Senin montaj ürünü kimlik ve bedeninden kuşkusuz bir Fatih, bir Yavuz, bir Kanuni olmaz ama Deli İbrahim-Vahdettin karışımı bir kukla, pekâlâ olabilir. Seni bütün bu defolarınla sahnede tutanların işine fazlasıyla yarar böyle acınası bir bez bebek.

Esiyorsun, gürlüyorsun, tepiniyorsun.
Pazarcı gibi tiz çığlıklar atıyorsun.
Deli bakışlarını devire devire, boyun damarlarını şişire şişire höykürüyorsun.

İyi de sen ne istiyorsun?

Karun oldun. Çocukların ülkedeki simit tablalarından bile haraç alıyor, gudubet karın ipek kumaşlara, paha biçilmez mücevherlere büründü. Þakşakçıların ceylan derisi koltuklarda basen büyütüyor. Bu kadarı da olmaz ki diyen kim varsa işinden aşından ettin, zindanlara attın, ailelerini açlığa mahkûm ettin. Gencecik üniversite mezunları işsizlikten intihar ediyor. Doktorlar, öğretmenler, polisler, subaylar açlık sınırında yaşıyor; emekliler pazarlardan sebze artığı topluyor. Þehit katilleri Meclis'te suratımıza çemkiriyor. Sen hâlâ üstündeki pahalı elbiselerin, özel yapım som altın kol saatin, ipek kravatınla karşımıza geçip kusuyorsun da kusuyorsun.

Kime bu kinin?
Nereye doğru gittiğini bir gün olsun düşündün mü? Olmayan vicdanınla bir gün olsun kendine “Acaba biraz ileri mi gidiyorum” diye sordun mu?
İtikadın da yalan biliyoruz.
Ama bir gün olsun “Ya hesap günü varsa” diye endişelendiğin oldu mu?

Evet var.
Hesap günü var.
Ve sanki bu saldırganlığın, bu doymazlığın, tamah etmez azmışlığın, O hesap gününü biraz daha yaklaştırıyor. Artık Allah’ın gözüne batıyorsun birader!
Fazla parazit yapıyorsun, ortalığı hacminden fazla kirletiyorsun. Elde ettiklerinle şükür etmeyi, biraz da başkalarını düşünmeyi başaramadın. Böyle bir kapasiten yok çünkü.

Dünyaya yemeye, içmeye, dışkılamaya, kin ve nefret aşılamaya gelmişlerdensin. Üste bir de kibir yapıyorsun, işte bu hiç çekilmiyor...

Senin sonunu da bu yamyam kibrin getirecek…


FATMA SİBEL YÜKSEK
KENT GAZETESİ
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 18 Jan 2010 23:54    Sujet du message: Répondre en citant

Cumhuriyet 07.01.2010

ALİ SİRMEN

Nerede Görülmüş?

Son zamanlarda üst üste yaşadığımız olaylar söyler misiniz Allah aşkına başka nerede görülmüş?
Bir devlet ki, iktidarında oturan parti çeyrek yüzyıldır, her tarafı kana bulamış terör örgütüyle barışmaya çalışırken kendi silahlı kuvvetleriyle savaşıyor.
Böyle bir şey nerede görülmüş?
İktidara sahip olanlar, devletin demokratik laik niteliğini değiştirmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Yargının bağımsızlığını yok ederek, denetim altına alma, basını cezalarla yıldırıp, susturma, kendi silahlı kuvvetlerini komploların kucağına atma, devlet içindeki mürteci yuvalanmasına karşı olan mahkeme kararlarını hiçe sayma yoluyla, devletin niteliğini değiştirmek, demokrasi olarak ilan ediliyor?
Böylesi söyler misiniz, şimdiye dek nerede görülmüş?
Darbecilerin en ünlüsü orada oturuyor. Yüz binlerce insanın yaşamını kararttığı yetmiyormuş gibi ikide bir neyin nasıl yapılması gerektiği yolunda demeçler veriyor.
O bunları yaparken iktidara sahip olanlar muhal darbeler peşinde koşup, kovuşturmalar yapıyorlar, “demokrasiye sahip çıktıklarını, darbeler dönemini kapattıklarını” söylüyorlar. Kapı arkasında, halı altında, yatak arasında darbeci arıyorlar. Darbeci orada oturuyor, adresini herkes biliyor, kendisi, nedamet getirmek ne kelime, yaptıklarıyla iftihar ediyor, “gerekirse yine yaparım” diyor.
Söyler misiniz böylesi nerede görülmüş?
***
Gazeteci çağının tanığı, notlar alıyor, ulaşabildiği her yere ulaşıp, ne olup bittiğini kaydediyor. Kerizmatik eski darbeci, herkesin bildiği adresinde kibriyle kasım kasım kasılırken gazetecinin notlarına bilgisayarına el konuyor, notlar tahrif ediliyor, hukuk dışı yollardan “deliller!” elde ediliyor ve gazeteci tıkılıyor içeri “darbecilik”ten.
Yüzler, binler, binler on binler, on binler yüz binler, yüz binler milyonlar oluyor, sokaklara çıkıp haykırıyor:
- Ne darbe ne şeriat, gelişmiş demokrasi istiyoruz!
Darbeci ilan ediliyorlar. Cumhuriyet mitinglerine katılmak, onları düzenlemek, iddianamelerde suç olarak gösteriliyor, herkesin gözünün önünde yapılan ve sivil, demokratik, laik bilinç, “darbecilik” olarak itham ediliyor.
Sokaklarda, demokratik tepkisini dile getirenlerle birlikte, rejimin yeni dokunulmazı kimi tarikatlar hakkında soruşturma yapan, savcılar kovuşturuluyor, suçlanıyor, kendileri hakkında dava açılıyor.
***
Bütün bu gelişmeler, bir kısım yandaş medya tarafından, demokrasiye gidiş olarak adlandırılıyor, karşı çıkanlar “darbeci” olmakla suçlanıyor.
- Bakın diyorsunuz, darbelere hepimiz karşıyız, hesap sorulacaksa sorulsun ama hukukun sınırları içinde kalınsın! Darbeyi soruşturuyoruz derken darbe yöntemleri kullanılmasın!
Söylenenler açık, net, “hukukun üstünlüğüne halel gelmeden yürütülsün soruşturmalar ve kovuşturmalar; tutuklama kurumu infaz yerine geçmesin, bizim askeri dönemlerde çektiklerimizi, başkaları sivil denen dönemde çekmesin” diyorsunuz. Yanıt açık ve net:
- N’o sen darbeci misin? Sen Ergenekoncu musun?
Böylesini daha önce, faşist İtalya ve Nazi Almanya dışında bir yerde gören olmuş mu?
Orada bile kimse demokrat olduğunu ileri sürmüyor, faşist faşistliği Nazi Naziliğini biliyor, bu zilletlerini marifetmiş gibi iftiharla taşıyorlardı ama hiç değilse kendilerine liberal ve demokrat demiyorlardı.
Genelkurmay Başkanı bir fırkateynden sesleniyor kamuoyuna:
- Silahlı Kuvvetler, asimetrik psikolojik bir saldırı altındadır.
Medyanın pişkini hemen fetvayı yapıştırıyor:
- TSK içindeki demokratikleşme hareketi ordunun en tepesindekiler ile iktidarın başı arasında oluşmuş tam bir mutabakatla yürütülmektedir.
- Ne diyorsun kardeşim! Adam “saldırı altındayım” diye haykırıyor, yanıtını veriyorsunuz.
Aldırmıyor, gözünü kırpıyor hafifçe,
- Yok canım, diyor, mutlak bir mutabakat var.
Söyler misiniz, böylesi daha önce ne zaman nerede görülmüş?
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 20 Jan 2010 1:18    Sujet du message: Turkiye'de isci sinifi Répondre en citant

Cumhuriyet 19.01.2010

ALİ SİRMEN

Tekel İşçileri Ve İşçi Sınıfı

Tekel işçilerinin direnişleri, çevresindeki destek çemberi genişleyerek devam ediyor.
Bu kararlı eylem pazar günü Ankara’nın göbeğinde yüz bine yakın insanı topladı.
Tekel işçilerinin Ankara’da Türk-İş önünde oturma eylemi yaptıkları cuma akşamı, Cem TV’de Prof. Dr. Süheyl Batum ile birlikte yaptığımız “Ayıptır Söylemesi” programının konuğu, ekonomi gazetecisi ve Cumhuriyet yazarı Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Yardımcı Doçent Atilla Özsever idi.
Dostum Atilla Özsever, bu direnişin nedenlerini, anlamını ve geleceğini öylesine güzel anlattı ki o gece, bunları kısaca özetlemek isterim, çünkü bu çok önemli direniş bir dönüm noktası oluşturmakta ve de bunu yenileri izleyecek gibi görünmektedir.
Bu önemli eylem konusunda yıllardır, her hak mücadelesinde işçilerle kol kola yürümüş olan Þükran Soner’in dünkü Cumhuriyet’in 8. sayfasındaki yazısını okumanızı özellikle salık veririm. Þükran’ın “Kırılma Noktası” başlıklı yazısı şu satırlarla bitiyordu:
“Gelecek toplumsal öngörüler yapan ukalalardan olmak istemem. Yine de en son bahar yaz direnişlerinin bir başka kokusunu, havasını alıyorum. Özalizmi kıran dönemeç taşları.. Erdoğanizm için de kırılma noktası mı?..”

***

Þimdi satır başlarıyla Tekel işçilerinin sorunlarına geçebiliriz:
Bilindiği gibi, Tekel bölünerek iki etapta özelleştirildi.
Birinci aşamada Tekel’in içki bölümü, Kasım 2003’te özel sektöre satıldı.
Bu özelleştirmede ödeme taksitlendirilerek yıllara yayıldı, işçilerin 32 milyon dolar tutan kıdem tazminatı, alıcı firma zarar görmesin diye, devlet tarafından yüklenildi.
Ve Tekel’in içki bölümü, ilk iki yılı ödemesiz olarak taksitle 292 milyon dolara satıldı.
Bu sırada Tekel’in kasasında 348.4 trilyon lira nakit ile birlikte 70 milyon YTL’lik içki stoku bulunmaktaydı.
Alıcı firma daha iki yıllık ödemesiz dönem dolmadan, aldığını, 900 milyon dolara bir Amerikan firmasına sattı. Böylece alımdan itibaren iki yıl geçmeden ve henüz kasasından tek kuruş çıkmadan 600 milyon dolar kâr etti.
Tekel’in sigara bölümü daha sonra özelleştirilerek 1.700 milyon dolara İngilizlere satıldı. Buna Tokat ve Ballıca fabrikalarının geniş arazilerinin ederleri de dahil.
İşte ballı bir özelleştirme hikâyesi. Görüldüğü gibi burada özelleştirmeyle yabancıya devir eşanlamlı kavramlardır, çoğu AKP özelleştirmesinde olduğu gibi...

***

“Peki, satılan satılmış giden gitmiş, Tekel işçileri hâlâ ne istiyorlar.. hükümetin ileri sürdüğü gibi yan gelip yatmak mı” sorusuna Atilla Özsever’in yanıtı özetle şöyle:
- Onlar yan gelip yatmak değil, daha önce sahip oldukları haklarla kamuya ait bir yerde çalışmak istiyorlar. Kendilerine zorla kabul ettirilmek istenen 4/C statüsünü kabule haklı olarak yanaşmıyorlar.
Gerçekten de, 4/C statüsüne tabi olacak işçiler daha önceki ücretlerinin yarısını alacakları gibi, tam çalışma hakkına sahip olmayacaklar, yılda ancak 10 ay çalışabilecekler, mukavele süresi hitamında iş garantileri olmayacağı gibi, bu statüde çalıştıkları sürece, ayda ancak 1 gün izinleri olacak.
Þükran Soner de, sendikal hareketleri kendi kökeni dolayısıyla yakından izleyen Atilla Özsever de, Tekel işçilerinin sendikal bürokrasiyi harekete geçirdiklerini belirtiyorlar. Bunun nedeni de, emekçilerin AKP dönemindeki hak kayıpları.
Bu grevlerin, bu yüzden bir kırılma noktası yarattıkları gerçek.
Tekel işçileri Tayyip Bey’in düşüşünü hızlandıracak görünüyor.
Atilla Özsever,
- İşçi sınıfı demokrasiye geçişi hızlandıran etken olacak, diyor.
- Keşke, önceden akıllı olup da, kendi haklarını gasp edip demokrasiye kast edenleri baştan iktidara getirmeseler de, bu kadar zahmete girmeseler diye yanıtladım onu.
Malum ya, her iki kişiden birinin oyunu Tayyip Bey’e verdiği 2007 seçimlerinde, her üç Tekel işçisinden ikisi oyunu ona atmıştı.
Ah işçi sınıfı, ah!..
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 25 Jan 2010 1:26    Sujet du message: Répondre en citant

Laik ulkeden yana gel !

Cumhuriyet 22.01.2010
Dindarlık sorgusu

Muş Alparslan Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Milli Eğitim Müdürlüğü’nün izniyle anaokulu öğrencileri ve velilere yönelik ‘Allah’a Yakınlık Algısı’ adlı araştırma başlattı

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP iktidarı döneminde kurulan üniversitelerden olan Muş Alparslan Üniversitesi’ne bağlı (MAÜ) Eğitim Fakültesi, Muş İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün izniyle ildeki anasınıfı öğrencileri ve velilerine “Allah’a Yakınlık Algısı” adlı araştırma için çeşitli dini soruların yöneltildiği formlar gönderdi.

AKP iktidarı döneminde kurulan ve türbana özgürlük bildirisinde imzası bulunan Prof. Dr. Nihat İnanç’ın rektör olarak atandığı MAÜ’ye bağlı eğitim fakültesinin ildeki anasınıfında okuyan minik öğrencilere ve velilerine yönelik dini içerikli bir araştırma yaptığı ortaya çıktı. MAÜ Eğitim Fakültesi öğretim üyeleri Yrd. Doç. Mehmet Kamil Coşkun ve Yrd. Doç. Serdal Seven tarafından yapılacak araştırmada, “5-6 yaşındaki çocukların Allah’a yakınlık algısıyla velilerin dindarlık derecelerinin ölçülmesi” amaçlanıyor.

Velilere gönderilen formda, çocukların Allah’ı hangi şartlarda kendilerine ne kadar yakın veya uzak hissettiklerinin araştırılacağı belirtildi. Formda “Çocuğunuzda Allah’ın yakınlığı algısı ölçülecektir. Çocuğun çeşitli durumlarda Allah’ı kendisine ne kadar yakın veya uzak algıladığı tespit edilecektir. Bu aşamada çocuğunuza 6 ayrı hikâye anlatılacak ve her hikâyeden sonra Allah’ın hikâye kahramanına ne kadar yakın olduğunu bir figür yardımıyla göstermesi istenecektir.” ifadesi yer aldı.

Velilerden doldurulması istenen bölümde ise çeşitli dini sorular yöneltilerek “Evet”, “Bazen” ve “Hayır” şıklarından birinin seçilmesi istendi. Velilere yöneltilen sorulardan bazıları şöyle: “Yaptıklarınızdan dolayı kendinizi hesaba çeker misiniz? İmkânınız olsa senede bir zekât verir misiniz? Dini sohbet ve ortamlara katılır mısınız? Dini faaliyetlere katkınız ve desteğiniz olur mu? Ramazan ayı boyunca oruç tutar mısınız? Genel olarak Kuran okuma alışkanlığınız var mıdır? Günlük namazlarınızı düzenli kılar mısınız? Dininize aykırı bir durum gördüğünüzde düzeltir misiniz?”

Eğitim-Sen Genel Sekreteri Mehmet Bozgeyik, formların gericileşmenin ulaştığı boyutları gözler önüne serdiğini kaydetti. Bozgeyik, “Velilerin dindar-dindar olup olmadıkları ortaya çıkarılmaya çalışılmakta, insanlar üstü örtülü biçimde dindar yaşam tarzını benimsemeye yönlendirilmektedir” dedi.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 05 Fév 2010 0:12    Sujet du message: Répondre en citant

Sahibinin sesi TRT'den

İÞTE TRT CANLI YAYININDA YAÞANAN SKANDALIN GÖRÜNTÜLERİ
01.02.2010 23:54

Odatv'nin ortaya çıkardığı; Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla, Bulgaristan Başbakanı ile yapılan basın toplantısında doğalgaz zammını soran TRT "muhabirini" biliyorsunuz.
http://www.odatv.com/n.php?n=iste-trt-canli-yayininda-yasanan-skandalin-goruntuleri--0102101200
videoyoyu izeyin
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 20 Fév 2010 19:30    Sujet du message: Répondre en citant

Cumhuriyet 20.02.2010
DÜNYADA BUGÜN

ALİ SİRMEN

Yargı Reformunun Özü


Polis ve yargı içinde odaklanmış cemaat örgütlenmesiyle, yargıyı tutsak almak isteyen iktidarın işbirliği yüzünden patlak veren ve rejim bunalımına dönüşen kriz, yargı reformu önerilerini yeniden gündeme getirdi.

Son zamanlarda Türkiye her alanda birbirini izleyen ilkler yaşıyor; artık hiçbir şey şaşırtıcı değildir. Son bunalımı, çeşitli hukuki tartışmalardan mümkün olduğunca arındırarak özetlememiz gerekirse olay şudur:

Erzincan Başsavcısı, aldığı bir ihbar üzerine, kimi Fethullahçılar ile İsmailağa cemaati üyeleri hakkında bir soruşturma başlattığında, polis ve yargıdaki F tipi ve cemaat modeli örgütlenme durumdan haberdar olmuş, bir yandan siyasi iktidarı seferber ederek, Başsavcı Cihaner üzerinde siyasal baskı oluşturulmuş, öte yandan yandaş kadrodan kimileri, zaten dışarı sızdıktan sonra, kısa devre yaptırılmış olan soruşturmayı engellemek üzere, türlü dolaplarla dosyanın Erzincan Başsavcısı’nın elinden alınması sağlanmış, sonra cemaatten olduğu söylentileri yaygınlaşmış olan Erzurum Özel Yetkili Savcısı, Cihaner hakkında soruşturma başlatarak tutuklanmasını talep etmiş, yargı içindeki bu korkunç skandala seyirci kalamayan HSYK, sorumluların yetkilerini elinden almış, siyasi iktidar ise hukukun yanında saf tutmak yerine, karşısına geçmeyi kendi hesaplarına daha uygun bulmuştur.

***

Tabloyu bütünüyle görüp doğru değerlendirmek gerekir; “CMK madde bilmem kaç,” “Hâkimler Savcılar Yasası bilmem ne maddesi” gibi tartışmalara girerken olayın bütününü gözden kaçırmamak gerekmektedir.

İrtica iktidarı ele geçirdiği gibi, yargı içinde de mevziler elde etmeye başlamış, yargı da kendini kurtarmaya çalışırken iktidarı karşısında bulmuştur. Zaten irticayı yargı içinde odaklandıran da bu iktidar olmuştur. Þimdi şu soru-cevap silsilesini izleyebiliriz:

- İktidar neden yargının karşısında yer almıştır?

- İktidar yargının yanında yer almamıştır, çünkü yargı irticaya karşı tavır koymakta, onun sızdırdığı güçlerle mücadele etmektedir. İktidar, yargının karşısında yer alırken olaydan yararlanarak ortaya “yargı reformu” düşüncesini atmıştır.

- Türkiye’de bir yargı reformuna ihtiyaç var mı?

- A’dan Z’ye her kurumun olduğu gibi, yargının da ciddi bir reforma ihtiyacı var.

Bu gerçek tartışma götürmez. Son yaşadığımız olaylar bile bu gereksinimi açık biçimde ortaya koyuyor.

- Bu ihtiyaç yeni mi doğdu?

- Yargı reformu gereksinimi, yalnız bu iktidarın doğurduğu bir ihtiyaç değil; daha önceden de vardı, ama şimdi daha da büyüdü ve acil oldu.

***

- Peki Tayyip Erdoğan iktidarı içtenlikle bir yargı reformunu istiyor mu?

- Tabii ki “hayır”, onların amacı, bütün diğer kurumlar gibi, yargıyı da iktidarın denetimine sokacak olan düzenlemelerdir. Nitekim zulalarında sakladıkları ve şu sıralarda ortaya çıkarmaya hazırlandıkları en önemli önlemleri, HSYK’yi yasama aracılığıyla yürütmenin denetimine sokacak düzenlemelerle, Anayasa Mahkemesi’nin üyelerini, denetlemekle yükümlü olduğu kuruma seçtirmektir.

- Peki, durumun vahameti AKP’ye anlatılsa, onlar gerçeği kavrayarak, yargı bağımsızlığını pekiştirecek, yargının sorunlarına yanıt getirecek bir tutum içine girebilirler mi?

- Kesinlikle yapamazlar, çünkü bağımsız bir yargıya tahammülleri yoktur. Başka bir deyişle demokrasi anlayışlarıyla bağımsız yargı kavramı bağdaşmaz.

- Neden?

Çünkü onlara göre, demokrasi en çok oyu alanın her şeye sahip olduğu, karar verdiği, sınırsız bir yetkiye sahip olduğu rejimdir. Oysa bağımsız yargının özü, onun iktidardan bağımsız olmasıdır. Kuvvetler ayrılığı da bunu gerektirir, ama AKP böyle bir çözüme yanaşmayacak, yargıyı yürütmeye bağımlı kılan düzenlemeyi yargı reformu olarak sunacaktır.

- Halk bunu yutar mı?

- Onu da önümüzdeki günlerde yaşayarak göreceğiz.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Raskolnikoff
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 09 Oct 2007
Messages: 3474
Localisation: Somewhere in the world

MessagePosté le: 24 Fév 2010 1:36    Sujet du message: Répondre en citant


_________________
Родион Романович Раскольников
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
SelimIII
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 30 Aoû 2007
Messages: 2996
Localisation: Paris

MessagePosté le: 27 Fév 2010 14:17    Sujet du message: Basina açik tehdit ! Répondre en citant

AKÞAM | SIYASET | 27 ÞUBAT 2010, CUMARTESİ
Maaşını ödediğin yazara hakim ol

Piyasalardaki düşüşten köşe yazarlarını sorumlu tutan Erdoğan, patronları uyardı: 'Ne yapayım köşe yazarı, hakim olamıyorum' diyemezsin. Maaşlarını sen veriyorsun. Yarın feryat etmeye hakkın yok

AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, medya patronlarına 'Köşe yazarına hakim ol' uyarısı yaptı. Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kendisi ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile yaptığı toplantıyı eleştiren köşe yazarlarına kızarak, 'O gazetelerin patronlarına sesleniyorum. 'Ne yapayım, köşe yazarına hakim olamyorum' diyemezsin' dedi. 'Köşende yazı yazanın maaşını sen veriyorsun. Yarın feryat etmeye geldiğin zaman, feryat etmeye hakkın yok' diyen Erdoğan, özetle şunları söyledi:

FERYAT ETMEYE HAKKIN YOK TAHRİKLERE GELMEYİZ: Eski alışkanları depreşen, talimatla manşet atan, Türkiye'yi bir yangın yeri gibi gösterip, ellerinde körüklerle sağa- sola koşuşturan medyanın tahriklerine gelmeyeceğiz. Düşünün Cumhurbaşkanımızın başkanlığında üçlü bir toplantı yaptık. Ona bile garip yorumlar getiriyorlar. Öyle çirkin yorumlar getiriyorlar ki akla hayale gelmez şeyler. Ya siz bu ülkeye yardımcı mı olacaksınız, yoksa bu ülkede hala ortamı kızıştırmanın gayreti içinde mi olacaksınız?

İZİN VERMEYİZ: O gazetelerin patronlarına sesleniyorum, 'Ne yapayım köşe yazarı, hakim olamıyorum' diyemezsin. 'Sen bunun sorumlususun arkadaş' diyeceksin. Niye, çünkü bu ülkeyi germeye, bu ülkede ekonomiyi germeye kimsenin hakkı yok. Buna müsaade etmeyiz. Çünkü bir anda dengelerin ekonomik olarak ne hale geldiği ortaya çıkıyor. Köşende yazı yazanın maaşını sen veriyorsun. Yarın feryat etmeye geldiğin zaman da feryat etmeye hakkın yok. Bir taraftan geleceksin hükümete vuracaksın, 'niye ücretler böyle' diyeceksin. Öbür taraftan ekonominin çökmesi için de köşe yazarlarınla her şeyinle elinden geleni yapacaksın. Eğer şurada yüzde 6.5 puan sadece piyasalar düşüyorsa bunun sebebinin kimler olduğu ortadadır. Onun içinde diyorum ki lütfen herkes çizgisini iyi bilmeli. O insanlara da o kalemleri teslim edenler der ki 'kusura bakma kardeşim bizim dükkanda sana yer yok'. Çünkü herkes vitrinine layık olanını koyar.'
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
administrateur
Admin
Admin


Inscrit le: 16 Fév 2009
Messages: 863

MessagePosté le: 27 Fév 2010 18:01    Sujet du message: Répondre en citant

13 Sep 2009 10:39
SelimIII a écrit:
Bu tip bir e-posta gorunurde bir sey ifade etmese de Danistay hakiminin makaminda olduruldugu bir ulkede ciddiyete almamak olmaz. AKP iktidari ile zitlasmak her zaman bir bedel odettirebilir.

YARSAV üyelerine ölüm tehdidi
Cumhuriyet Haber Portalı

Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ve YARSAV Yönetim Kurulu üyeleri ölümle tehdit edildi.



İstanbul- YARSAV adına Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu tarafından 28 Ağustos 2009’da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen suç duyurusu dilekçesinde, YARSAV’a ait ysb@yarsav.org.tr adresine 20 Mayıs 2009 günü saat 18.26’da Robert Bernhard gönderici ismiyle 'ya55753@gmail.com' mail adresinden mail gönderildiği kaydedildi. Söz konusu mail ile hem Eminağaoğlu hem de YARSAV Yönetim Kurulu üyelerinin tehdit edildiği belirtilen dilekçede, maili gönderen kişinin IP numarasından tespit edilerek hakkında kamu davası açılması istendi.


‘Hayatınızı kaybetmeye hazırlanın’

Milliyet'in haberine göre suç duyurusunun ekinde yer alan ve “Haddinizi çok fazla aştığınızın farkında mısınız?” cümleleriyle başlayan e-mail şöyle:
“Sözlerime başlamadan önce sizlerin kimler olduğunu, kimlerle bağlantılı olduğunuzu ve ilerideki 5 ay içindeki planlarınızın ne olduğunu bilen birisi olarak uyarıyorum. Cumhurbaşkanımıza el uzatmanızın bedeli sizlere ilelebet pişman olacağınız bir durum oluşturmuştur. Bunun bedeli tamamen sizlere mal olacak. İlerideki hayatınızın tadını çıkartamayacağınızın bir başlangıcıdır ve harcanacaksınız. Sadece siz değil, diğer dostlarınız da. Bu e-mailim de bunun başlangıcıdır. Hayatızı kaybetmeye hazırlanın lütfen. Hoşça kalın.”


deplacé par l'administrateur du forum "la vie politique en Turquie" > post > AKP et la Turquie puisque c'est en turc.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 28 Fév 2010 0:54    Sujet du message: Répondre en citant

Eski bakan once inkar etti, sonra kabu etti ama baski degil merak etmis MIS !
Gulerler :
http://www.odatv.com/n.php?n=yandas-medyada-erken-bayram-havasi--2002101200
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
cengiz-han
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 12 Jan 2008
Messages: 13616
Localisation: Paris

MessagePosté le: 05 Mar 2010 11:32    Sujet du message: Répondre en citant

Gayet guzel sormuslar, bir ordu komutani ki 15 sene hapsi istenerek tutuklnamak isteniyor ama ona binlerce kisi emanet edilmis adam tatbikat yaptiriyor... Tam AKP Turkiye'si... Okuyun ibretle :

Cumhuriyet 05.03.2010
CHP’li Özdemir, Orgeneral Berk hakkında hazırlanan iddianameyi gönderdiği mektupla Köşk’e taşıdı

Alevi köyüne okul suç mu?

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Sıvas Milletvekili Malik Ecder Özdemir, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e mektup yazarak “3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk ile ilgili iddialar doğruysa gereğini yapmasını, değilse başkomutan sıfatıyla Berk’e sahip çıkmasını” istedi.

Özdemir, mektubunda, “İddianameye göre Berk’in yaptığı faaliyetlerden, Alevi köylerinin ayrık tutulması gerektiği, aksinin suç olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu iddianameden hareketle Alevi köylerine hizmet götürmek suç mu” diye sordu. Özdemir, “TSK’deki Alevi kökenli subaylar üzerinden bir karalama kampanyası yürütülüyor” iddiasında da bulundu.

CHP Sıvas Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi Malik Ecder Özdemir, düzenlediği basın toplantısında Gül’e gönderdiği mektubu okudu. Mektubunda Özdemir, Orgeneral Berk hakkında hazırlanan iddianamede, şüphelinin suç hanesinde “Alevi köylerine okul yaptırdığı, hizmet götürdüğü” ifadesinin yer aldığını belirtti. TSK’nin, terörün yoğun olduğu bölgelerde, terörle mücadele kapsamında yoksul köylere okul yaptırdığına, yoksul öğrencilere yardımda bulunduğuna işaret eden Özdemir, mektubunda şu görüşleri kaleme aldı: “İddianameye göre Berk’in yaptığı faaliyetlerden, Alevi köylerinin ayrık tutulması gerektiği, aksinin suç olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu iddianameden hareketle, Alevi köylerine hizmet götürmek suç mu? 3. Ordu Komutanlığı’nın Alevi köylerine yardım yapmasını suç sayan cumhuriyet savcısı, görevi kötüye kullanmak suçunu işlemiştir. Berk’in komutasında, Sarıkamış’ta TSK 2010 Kış Tatbikatı gerçekleştirilmektedir. Savcının iddianamesinde silahlı terör örgütü kurmak suçundan 15 yıl hapisle cezalandırılmasını istediği bir insana orduyu nasıl komuta ettiriyorsunuz? Savcının iddiaları doğruysa gereğinin yapılması için Cumhurbaşkanı sıfatıyla devleti harekete geçirin. İddianamedeki suçlamalar doğru değilse, başkomutan sıfatıyla komutanınıza sahip çıkmanızı diliyorum.”

Gençoğlu gündeme getirmişti

Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı İsmailağa ve Fethullah Gülen cemaati soruşturmalarında görev alan ve Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Albay Recep Gençoğlu, eski Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman Þanal’la ilgili önemli iddialarda bulunmuştu. CHP’li Ahmet Ersin, Erzurum H Tipi Cezaevi’nde görüştüğü Gençoğlu’nun çarpıcı açıklamalarını kamuoyuyla paylaşmıştı. Kendisini sorgulayan savcıların sürekli Berk hakkında bilgi edinmeye çalıştıklarına dikkat çeken Gençoğlu, savcıların kendisine, “Seni 2-3 ay önce içeri alacaktık. Sen, Başsavcı İlhan ve Saldıray Paşa ayrı kafadansınız, meşrebiniz aynı. İlhan Alevi, Saldıray da Alevi mi?” deyince, kendisinin “Nereden çıkarıyorsunuz, ben Alevi değilim” dediğini aktardı. Gençoğlu, savcının da kendisine “Senin Alevi olmadığını biliyoruz, sen Çerkezsin. Saldıray’ın ne olduğunu biliyor musun” diye sorduğunu aktardı.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page Précédente  1, 2, 3, ... 67, 68, 69  Suivante
Page 2 sur 69

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.