Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.
Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Türkiye'de Adalet
Forums d'A TA TURQUIE Pour un échange interculturel
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11194 Localisation: Nancy / France
Posté le: 01 Fév 2010 1:39 Sujet du message: Türkiye'de Adalet
Dinç Bilgin, Tuğba Özay ve Mustafa Balbay
EMRE KONGAR - Cumhuriyet 31.01.2010
Hapishanelerde yatan insanlar ikiye ayrılır:
Tutuklular.
Hükümlüler.
Tutuklular, yargılanmaları süren ve yargılanırken “tedbir” olarak hapsedilen kişilerdir.
Bunlar genellikle kaçma olasılığı bulunan veya hakkındaki delilleri karartacağı düşünülenlerdir.
Bir de anlayabildiğim kadarıyla yargıcın, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin kanaati söz konusu oluyor tutuklu yargılanmalarda.
***
Açıklanan resmi sayılara göre Türkiye’de 100 bini aşkın tutuklu ve hükümlü var.
Türkiye’nin, tutuklu ve hükümlü sayısı bakımından AB ülkeleri arasında en üst sıralarda yer aldığı biliniyor.
Þimdi işin en vahim tarafına geliyoruz:
Türkiye’de, hapishanelerde yatanların yüzde 60’ının, henüz yargılamaları süren tutuklular olduğu bildiriliyor.
Oysa yine resmi açıklamalardan anladığımıza göre Avrupa’da bu oran yüzde 10-15 dolayındaymış.
Sonuç olarak, Türkiye’de yargılama esnasında hapsedilenlerin sayısı, yargılandıktan sonra hüküm giyerek hapsedilenlerden fazla.
Öyle anlaşılıyor ki, bizde infaz, daha yargılama aşamasında, hüküm verilmeden başlıyor.
Böyle hukuk, böyle adalet olur mu?
***
Ege Cansen, 28 Kasım 2009’da Hürriyet’te bu konuya eğilerek yedi soru sormuş.
Bu sorulardan sadece iki tanesini aşağıya alıyorum:
“Zanlıları tutuksuz olarak yargılayacağına tutuklu olarak yargılamayı tercih eden yargıçlar, aslında zımnen bir mahkûmiyet kararı vermiş olmuyorlar mı?
Acaba yargıçlar, nasıl olsa avukatlar usul manevraları ile bu zanlıyı ya delil yetersizliğinden beraat ettirecek ya da davayı zamanaşımına sokacaklar; iyisi mi ben vicdanen suçlu bulduğum bu kişiyi, yeteri kadar içeride tutayım da adalet ‘gecikmeden’ tecelli etmiş olsun diye düşünüyor olamazlar mı?”
***
Üstelik, hapsedilen kişi hakkında kamuoyunda “herhalde suçludur” veya “mahkûm oldu ki hapse atıldı” diye de bir izlenim doğuyor.
Utanarak itiraf etmeliyim ki bütün dikkatime ve duyarlılığıma karşın ben de aynı tuzağa düştüm:
Yorum Farkı programında eski medya patronu Dinç Bilgin’in “mahkûm olduğunu ve hapsedildiğini” söyledim.
Ertesi gün Dinç Bilgin’in telefonundan öğrendim ki, “hapse girdiği” doğruymuş ama “hükümlü” değil “tutuklu” olarak hapsedilmiş.
“Mahkûm olmamış” çünkü dava henüz devam ediyormuş.
On buçuk ay “tutuklu” kalmış.
Tabii derhal programda bu düzeltmeyi yaptım ama çok utandım.
Tuğba Özay olayı ise bir başka örnek.
Üstelik de yürek yakan bir örnek.
Bir çete üyesi olmakla suçlanan bu manken kızımız yargılanırken “tutuklanarak” hapse atılıyor.
Altı aya yakın bir süre hapiste kaldıktan sonra, tahliye ediliyor...
Ve dava sonuçlanınca da beraat ediyor!
Böylece “suçsuz yere hapis yattığı” mahkeme tarafından tescil ediliyor.
Tuğba Özay olayı, “tutuklu” olarak yargılanan Mustafa Balbay’ın da dikkatini çekmiş.
Silivri’deki savunması sırasında Tuğba Özay’ın manken olmasına da esprili bir gönderme yaparak “O davada manken Tuğba Özay, ilk başta tutuklanmıştı ve 6 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildi. Önceki günkü davada da Tuğba Özay beraat ederken, tutuksuz yargılanan İbrahim Tatlıses ve Alişan ise hüküm giydi. Cezaları ertelendi. Biz bu davanın mankeni miyiz? Tahliyemi talep ediyorum” demiş.
Türkiye’de hukuk, hüküm giyecekleri tutuksuz yargılayan, beraat edecekleri tutuklayan bir adalet anlayışını mı yansıtıyor?
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 13 Aoû 2010 23:32 Sujet du message:
Cumhuriyet 13.08.2010
ALİ SİRMEN
Anlayana Sivrisinek Saz, Anlamayana...
Doğrusu, tam da şu anayasa referandumu öncesi biraz daha dikkatli davranırlar, referandumda “evet” çıkması halinde neler olacağının daha şimdiden ayan beyan belli olmasını engellemek için, HSYK’nin seçilmiş üyelerinin üstüne giderek, kriz çıkarmamaya çalışırlar diye düşünüyordum.
Yanılmışım.
Yanılgımın nedeni AKP’nin bu derecede gözü dönmüş olduğunu görememem.
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yaz dönemi toplantısında yine, Sayın Adalet Bakanı’nın neden olduğu bir kriz çıktı.
Vatan’dan Aydın Ayaydın, “HSYK’de Neler Oluyor?” başlıklı dünkü yazısında, olayı şöyle özetliyor:
“1325 adli yargı kararnamesinde bir sorun yok, bağlandı. İdari yargı kararnamesi de öyle. Ancak kurul üç kararnameyi peş peşe çıkarmak niyetinde. Bakan ise adli ve idari yargıdaki kararname hemen çıksın 138 unvanlıyı kapsayan kararname sonraya kalsın istiyor... 138 unvanlıyı kapsayan kararnamede henüz uzlaşma yok... Bakan Ergin 250 kapsamındaki özel yetkili savcılar ile mahkemelere kilitlenmiş. Bir de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yanında Erzincan Başsavcısı Cihaner, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ve birkaç önemli mahkeme başkanlığına kilitlenmiş. Özellikle özel yetkili savcı ve hâkimlerden (İstanbul ) kimse yerinden alınsın istemiyor.”
***
Bilindiği gibi 1961 Anayasası ile getirilen yargı bağımsızlığını sağlamak üzere, anayasada savcılar ve hâkimlerin tayin terfi ve disiplin işleriyle ilgili iki ayrı kurum vardı. 12 Eylül Anayasası, bu iki kurumu birleştirerek, HSYK’yi tek kurul olarak oluşturdu.
Ve 12 Eylül Anayasası’nın üniformalı efendileri, Adalet Bakanı ve Müsteşarı’nı kurula üye yaptılar ve onlar olmadan karar alınmasını engelleyici bir düzenlemeyi koydurttular.
Yani 12 Eylül Anayasası 1961 Anayasası’na göre, yargı bağımsızlığı konusunda daha geri ve yargı bağımsızlığını zedeleyici bir konumda.
Özellikle AKP iktidara geldiğinden bu yana, bu durumdan yararlanmakta ve yargıya müdahale için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Yargıya müdahalenin vardığı vahim boyutların ne olduğunu görmek için özel yetkili ağır ceza mahkemeleri ve savcılarına bakmak gerekir. Aynı zamanda, AKP iktidarının bunları nasıl kullandığının örneği de son YAÞ krizinde belli oldu.
12 Eylül anayasa referandumuna sunulan metin yargıya siyasi müdahalenin pekiştirilmesi, 12 Eylül askeri darbesiyle HSYK’ye sokulmuş bulunan bakan ve müsteşarın durumlarının pekiştirilmesi amacına yöneliktir.
***
Son olay bir kez daha göstermiştir ki 12 Eylül’de evetler çoğunlukta çıktığı takdirde, siyasal iktidar yargıyla istediği gibi oynayacak, özel yetkili savcılar ve mahkemeler yoluyla değil yalnızca, tüm yargı mekanizması aracılığıyla tek partinin sultasını egemen kılacaktır.
Þu anda HSYK’de olmakta olanlar, bize demokrasi diye sunulan metinle neyin amaçlandığını çok açık biçimde gözler önüne seriyor.
12 Eylül anayasa oylamasında, iktidarın önerisi onaylandığı takdirde, demokrasi yolunda bir adım bile ileri gidilmeyecektir.
Ayrıca, bu değişikliğe hayır diyerek, HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin siyasal iktidarın sultasından kurtarılması, demokratik ilerleme yolundaki ilk adım olacaktır.
Ama kimse bunun yeterli olduğunu söylemiyor. Çünkü bugünkü anayasa ile yargı bağımsızlığı zaten yok olmuş durumda. Þimdi ilk adımda, bu bağımsızlığın daha da çiğnenmesine “hayır” demek var.
Ondan sonra kuvvetler ayrılığı ilkesine, yargı bağımsızlığına saygılı, toplumsal uzlaşma ürünü, yeni bir anayasaya “evet”in dönemi gelecektir.
Inscrit le: 30 Aoû 2007 Messages: 3006 Localisation: Paris
Posté le: 22 Déc 2010 0:24 Sujet du message:
3 hukuk!...¨¨
HSYK, son anayasa değişikliğiyle Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu olmaktan çıkmış, “Hükümete Sadık Yüksek Kurul” haline gelmiştir... AKP, adaletin genetiğini değiştirmiş, bir bakıma adaleti GDO’lu hale getirmiştir... AKP döneminde üç ayrı hukuk oluşmuştur; Silivri Hukuku, Habur Hukuku ve Deniz Feneri Hukuku. Silivri Hukuku’nda, “terör örgütü üyesi değilim” diyenler, hiçbir kanıt olmamasına rağmen, “hayır sen terör örgütü üyesisin” denilerek tutuklanıyor. Habur Hukuku’nda, terör örgütü üyesi olduğunu kabul edip o örgütün emriyle geldiklerini söyleyenler, “hayır sen terör örgütü üyesi değilsin” denilerek serbest bırakılıyor. Deniz Feneri Hukuku’nda dosyaların kapağı bir türlü açılmıyor, yargı yürümüyor.
(CHP Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın dün Plan - Bütçe Komisyonu’nda Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine yaptığı konuşmadan.)
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11194 Localisation: Nancy / France
Posté le: 05 Jan 2011 11:38 Sujet du message:
Cumhuriyet 05.01.2011
• Yargıç Işıl Karakaş
‘AİHM içtihatına aykırı’
ANKARA - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türk yargıcı Işıl Karakaş, tutukluluk süresinin 10 yıla kadar uzatılabileceği yönündeki Yargıtay kararının, yüksek mahkemenin bütün içtihatlarına aykırı olduğunu söyledi. Karakaş, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, şu mesajları verdi:
Yargıçlar incelemiyor: Tutukluluğun makul süreyi aşmaması gerekiyor, AİHM içtihatlarına da baktığımız zaman... AİHM’nin Türkiye’de tutukluluk sürelerine ilişkin verdiği ihlal kararlarının ortak noktası, mahkemelerin tutukluluk süresini hep aynı kalıplaşmış cümlelerle uzatmalarıdır: “Tutukluluğun devamına...” Yargıç durumu değerlendirmiyor, incelemiyor, kişinin tutukluluğunun hâlâ devamında bir hukuki yarar var mı? Buna bakmıyor bile... Kalıplaşmış cümlelerle tutukluluğu uzatıyor, uzatıyor, uzatıyor... Bugüne kadar gelindi çok uzun tutukluluk süreleriyle...
10 yıl aykırıdır: Yasa şimdi bir süre getiriyor... “Devletin güvenliğine karşı anayasal düzene karşı işlenmiş suçlarda 10 yıla kadar çıkması...” Bu şekilde bir yorum, bir uygulama AİHM’nin bütün içtihatlarına aykırıdır. 10 yıl açıkça aykırıdır...
3 yıl bile fazladır: Toplam 3 yıl bile fazladır. Aslında durumu değerlendirmelidir mahkeme... AİHM, şu andaki Ceza Yasası’nın 252. maddesi ilk 3 yıl makul bir süre diyor ya, bu da fazla olur. 3 yıl makul bir süredir anlamına gelmez bu. 3 yıl tutuklu kaldı, mahkeme “yasa doğrultusunda sen serbest kaldın, davaların böyle devam edecek” demesi de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uygun değil. 10 yıl hiç makul değil. 3 yıl da makul değil yani. Türkiye aleyhine verilmiş her karar uyarıdır. Þu anda bizde çok var tutukluluk süresine ilişkin. Ama 10 yıl kesinlikle bizim içtihadımıza aykırı.
Inscrit le: 30 Jan 2006 Messages: 11194 Localisation: Nancy / France
Posté le: 05 Jan 2011 11:40 Sujet du message:
Yukaridaki haber gerçekten de 21. yuzyilda demokrasi kavramiyla hiç mi hiç bagdasmiyor.
Bir adam 10 sene hapiste kalacak, sonunda suçsuz oldugu ortaya çikacak.
Olacak sey degil? Bu Turkiye'de demokrasi yok diyenlere verilen çok etkin bir koz.
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 09 Avr 2011 12:22 Sujet du message:
Cumhuriyet 08.04.2011
Ali Sirmen
Makul Gibi Görünen Seçme Saçmalar
Kimi laflar vardır ki, iyice irdelemezseniz, ilk bakışta insana makul gibi görünebilir.
Ama üzerinde biraz düşününce bunun bir seçme saçmadan başka bir şey olmadığını kolaylıkla görürsünüz.
Genelkurmay’ın, Balyoz davasından yargılanan emekli ve muvazzaf subayların tutukluluk hallerine son verilmeleri ve tahliyelerini isteyen taleplerini reddeden Özel Yetkili İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını anlayamadıklarını ileri süren açıklamasına verilen “Yargının işine karışmayın! Bırakın da yargı özgürce kararını versin!” cevabı, ilk bakışta makul gibi görünen bir seçme saçmadan öte bir şey değil.
Genelkurmay’ın açıklamasının tepkiyle karşılanacağını, buna karşılık belirli cephenin kıyamet koparacağını, “Ne yani darbecileri yargılamayacakmıymışız ki?” diyeceklerini öngörmek güç değildi.
Artık alıştığımız bu mugalata karşısında dikkatli olmak zorundayız.
Bir noktayı özenle vurgulayalım:
KİMSE DARBECİLER YARGILANMASIN DEMİYOR. DARBECİLER YARGILANMALIDIR. AMA ONLAR DA HUKUKUN KURALLARI İÇİNDE YARGILANMALIDIR. SÖYLEMEK İSTEDİÐİMİZ SADECE BU.
***
Zaten Genelkurmay da açıklamasında, Balyoz davasını görmekte olan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu yargılamayı neden yaptığını anlamadığını değil, 11. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nin tutukluluk hallerine itirazları reddeden kararını anlamadıklarını söylüyorlar.
Dikkat buyurunuz, kimse “Neden yargılama yapıyorsunuz?” demiyor.
Söylenen şu:
- Neden tutukluluk halini devam ettiriyorsunuz, tutuksuz yargılamıyorsunuz?
İkinci soruya, sanki sorulan birinci soruymuş gibi cevap verirseniz, ortaya bir seçme saçma çıkar.
İsterseniz birlikte bakalım:
Soru - Bu adamları neden tutuklu yargılıyorsunuz?
Yanıt - Ne yani darbeciler yargılanmayacak mı?
Birbirleriyle ilgisiz soru ve yanıtı açıkça alt alta getirdiğiniz zaman bile olayın ne kadar abes olduğu kendiliğinden çıkıyor ortaya değil mi?
Ayrıca tahliye taleplerini 2’ye karşı 1 oyla reddeden İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Þeref Akçay da diğer iki hâkimin gerekçelerine katılmadığını muhalefet şerhinde dile getirmiştir.
***
Yargıç Akçay, muhalefet şerhinde de darbe girişimlerinin yargılanmamasının demokrasilerde söz konusu edilemeyeceğini açıkça söyledikten sonra, darbe suçunun meydana gelmemiş olduğunu da ileri sürüyor ve tutukluluk halinin devamına bu yüzden taraftar olmadığını belirtiyor.
Þimdi bu noktada, çıkıp da “Efendim iyi ya işte, ne güzel hâkim kararını vermiş, bırakın yargı sürsün, eninde sonunda adalet tecelli eder” demenin de bir anlamı yok.
Çünkü artık bir önlem olmaktan çıkmış olan tutukluluk hali devam ettikçe adaletin tecelli edeceği görüşü de önemini yitirir.
Öyle haller olabilir ki, sanık sonunda beraat eder, ama tutuklu olarak yattığı süre, mahkûm olsaydı yatacağı sürenin kimi zaman aynısı olur ve “adaletin tecellisi!”nin hiçbir anlamı kalmaz.
Ve o zaman da sistemin ya da yargıcın hatasından nahak yere yatmış olan kişi bu tür seçme saçmaları ileri sürenlere karşı döner ve hırsla haykırır:
- Hiçbir anlam ifade etmeyen, hiçbir şeye yaramayan adaletini al da başına çal!
Bu uygulamayı anlayamayan Genelkurmay’a da 12 Eylül adaletini bir kez daha incelemelerini salık vermek, “Bir zamanlar siz de böyle yapmıştınız” demek de ilk bakışta makul gibi görünen bir seçme saçmadır. Çünkü demokrat olmak iddiasında olanlar kendilerini askeri diktaların uygulamalarını örnek göstererek savunamazlar.
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 25 Mai 2011 16:27 Sujet du message:
Biraz evvel buraya bugunku Cumhuriyet gazetesini okuduktan sonra iki haber geçtim, ikisi de mahkeme karari.
Birincisinde, Yargitay, içki yasagi olarak bilinen yonetmeligi durduruyor, yani iktidarin hukuk duzenine uymayan bir eyleminin onune geçiyor ki demokrasilerin vazgeçilmez bir unsuru... Resitlikte yas 18, silah alirken 18, alkol deyince birden 24 oluyor. Bunu gençlerin sagligi yuturmacisiyla geçirmek zaten kamooyunda inandirici degildi.
Ikincisinde Basbakan konusurken "parasiz egitim" istiyoruz pankarti açan 2 ogrencinin 14 aydir hapiste oldugunu ogreniyoruz. Isin ilginç yani savci takipsizlik istiyor, bu eyleminde demokratik duzende kabul edilebilir bir durum oldugunu ileri suruyor, ama hakimler 2 genci serbest birakmiyorlar, dava 5 ekime kaliyor. Yani gençler yazi hapiste geçirecekler, ne yapmislar pankart açmislar.
Bu yarginin nasil zivanadan çiktiginin açik bir delili. Yargitay ust mahkeme belli daha tam olarak ele geçirelememis, biraz daha zamana ihtiyaç var, ancak asagida hakimler ellerinden geleni yapiyorlar iktidarin dumen suyunda gidebilmek amaciyla.
Silivride 2 ye bir burada savciya karsi...
Basbakan ne demisti ayaga kalkmayan subay için iste simdi Silivri'de...
Inscrit le: 12 Jan 2008 Messages: 13627 Localisation: Paris
Posté le: 28 Aoû 2011 1:22 Sujet du message:
Citation:
GİZLİ DİNLEME CEMAATE CAİZ AYDINLIK'A YASAK
26.08.2011 11:39
Çok değil daha iki gün önce Aydınlık ve Ulusal Kanal çalışanları mahkeme önüne çıkarıldı. Sebep Başbakan Erdoğan ve bakanların telefon konuşmalarını yayınlamak. Sonunda 4 kişi tutuklandı.
İki gün sonra Türkiye'nin bir klasiği yaşandı. Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'e ait olduğu iddia edilen ses kaydı önce bir siteye yüklendi. Ardından cemaatin bir sitesi tarafından yayınlandı. Üstelik konuşmaları bu sefer tüm gazeteler manşetlerine taşıdı. Yani Başbakanın konuşmaları gibi yalnız Aydınlık sayfalarında kalmadı.
Anlaşılan mahkemeler ve savcılar gizli dinlemeleri sadece cemaatin yayınlayabileceğini düşünüyor.
Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures Aller à la page 1, 2, 3, 4, 5, 6Suivante
Page 1 sur 6
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum