440 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 440
Membre(s) : 0
Total :440

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 1 jour, 07h10:41
murat_erpuyan : 1 jour, 07h13:05
SelimIII : 1 jour, 20h37:37
Salih_Bozok : 4 jours
cengiz-han : 4 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Türkiye'nin dispolitikasi
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

Türkiye'nin dispolitikasi
Aller à la page Précédente  1, 2, 3, 4, 5, 6  Suivante
 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 15 Sep 2008 13:05    Sujet du message: Répondre en citant

bazi ipuçlari veren ilginç bir yazi :

Gürcistan krizinin bilinmeyenleri
15 Eylül 2008
Zeynep GÜRCANLI- ANKARA

http://www.ataturquie.asso.fr/static.php?op=informations_extrait_pt_politique_exterieure_080915&npds=1
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
ipso_facto
Spammer
Spammer


Inscrit le: 04 Mai 2006
Messages: 514
Localisation: Kaçkar Mountains

MessagePosté le: 15 Sep 2008 22:47    Sujet du message: Répondre en citant

Neymis efendim , KAFKAS PLATFORMU.
Adamlara bak binlerce metre yükseklikte ne de fikirler üretirlermis.
Vay be ! Anlasilan bizim sirtimiz yere gelmez.

Peki sonuç ne olmus, binlerce tonluk USS Navy'ler Karadenize kendi gölleri gibi alarga yaparmis...Montreux de neymis ? Nasil olsa kitabina uydururak bir yöntem bulup bir şark göz açikliligi yaparmista bizim cin Ali.

Peki bu Montreux ye aranjman yapmanin bir bedeli varmiymis?
Irak savasindan dolayi Türkiyenin milyarlarca dolar zarari karsilanamadigi gibi , Rusyanin girisleri kapatipta binlerce türk kamyonlarinin Rusyaya mal tasimasini engelledigince yillik 40 milyar dolarlik ticari zarar tehlikesinide USS Navy sahipleriyle bizim cin Ali bir aranjman düsünmüsmü acaba?

Yoksa bir gönül borçlari mi varmis? 2003 teskeresinin borcu mu varmis? Onuda askerlerimizin basina çuval geçittirerek ödemislerdi saniyordum.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
narine
Spammer
Spammer


Inscrit le: 24 Jan 2007
Messages: 684

MessagePosté le: 16 Sep 2008 16:57    Sujet du message: Répondre en citant

ABD Genelkurmay Başkanı Türkiye`de ve Birlesik Devletlerin Karadeniz`de de bayrak sallamak istediklerini vurguluyor :

Citation:
Karadeniz uluslararası biz de varız - 16 Eylül 2008

ABD Genelkurmay Başkanı Ora. Mullen Ankara’daki temasları sonrası yaptığı basın toplantısında, askeri gemilerle Gürcistan’a insani yardım götürülürken Montrö şartlarına uyulduğunu söyledi.

ABD Genelkurmay Başkanı Mullen Türkiye'de

ABD Genelkurmay Başkanı Oramiral Michael G. Mullen, ABD olarak Karadeniz’de var olmak istediklerini açıkladı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile görüşmesinden sonra bir basın toplantısı düzenleyen Mullen’in yakasındaki ay-yıldızlı rozet dikkat çekti. Mullen sorulara şöyle yanıt verdi:

Montrö’ye uyuldu

Washington yönetimi, Gürcistan’a insani yardımı askeri gemilerle gönderirken Montrö Antlaşması’na uydu. Daha önce de çeşitli kriz ve felaketlerde acil yardımlar ABD askeri gemilerince götürülmüştü. Bunun son örneği de Endonezya’da yaşanan tsunami felaketiydi. Montrö’de değişiklik talebimiz yok. Montrö Antlaşması çerçevesinde hareket ediyoruz. Tüm ABD gemileri Montrö’nün şartlarına uymaktadır. Hem Karadeniz’in uluslararası su olduğunu göz önüne alarak hem de Montrö Antlaşması’na uyarak burada var olmak istiyoruz.

NATO’yla gözdağı

Gürcistan, NATO üyesi olma yolunda ilerleyen bir ülkedir. Ancak son üye olan ülkelerin de gösterdiği gibi bu, uzun bir yol da olabilir. Ancak bu durum taahhüt altındadır. Gürcistan NATO üyesi olursa NATO kuralları gereği, gerekli olduğu anda kolektif savunmadan yararlanacaktır.

Desteğimiz sürecek

PKK terör örgütüne karşı mücadelede işbirliğinin sürmesi gerektiğini de görüştük. Teröristlere karşı mücadele sürdürülmelidir. Biz de ABD olarak, Türkiye’den böyle bir talep geldiği sürece desteğimizi sürdüreceğiz.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9905858.asp?gid=233&sz=47415





Citation:
Yeniçağ : Kene yakalama yöntemi ve ABD'ye teslim bayrağı-Arslan BULUT

Anadolu Ajansı’ndan Zeynep Hoşgörür’ün haberine göre Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığıyla ülke gündemine gelen keneleri yakalamada “bayrak yöntemi”yle başarı sağlanabiliyor:

Ziraat Yüksek Mühendisi ve Böcek Uzmanı Derya Ulaşoğlu, “Kene tespitinde etkili bir yol bayrak yöntemidir. Yöntem, bir çubuğa takılı havlunun, bahçedeki yeşilliğin üzerinde gezdirilmesinden oluşuyor. Keneler, hareket halindeki havlunun canlı olduğu izlenimiyle havluya tutunuyorlar. Dünyada kene mücadelesinde yoğun olarak kullanılan sıfır maliyetli bayrak yöntemi, Türkiye’de maalesef bilinmiyor” dedi.

Ulaşoğlu, “Beyaz renkli havlu, keneleri daha çok çekecektir. Her 10 metrede havlu kontrol edilmeli, havluya yapışan keneler tür teşhisi için uzmana gönderilmek üzere kapalı kutuya alınmalıdır. Sivas’ta bayrak yöntemiyle yapılan deneylerde çok sayıda keneyi yakaladık” diye bilgi verdi.
* * *
Beyaz bayrak göstermek, insanlar arası ilişkilerde teslim olmak anlamına gelir ama, zeki bir hayvan olduğu söylenen keneler, beyaz havlu gördü mü dayanamıyor! İlginçtir, bugünlerde insanların kurduğu şirketler de beyaz havlu çekiyor! Bütün dünyaya yaydıkları ve sömürü kaynağı olarak kullandıkları kene/insanlar işsiz kalıyor. Hani şu dünyanın her ekonomik işine burnunu sokan iki Amerikan şirketi vardı: Merrill Lynch ve Lehman Brothers!
İki şirket de iflas bayrağını çekti ama birincisini Bank of America, 50 milyar dolara satın alıyor. Anlaşma, bir dönem ABD’nin dördüncü büyük yatırım bankası olan ve 26 bin kişi çalıştıran Lehman Brothers’ın iflas aşamasına gelmesinden sonra diğer yatırım bankalarına olan güvenin de kaybolacağı endişelerinin ardından yapıldı.
* * *
Bir teslim bayrağını da Türk Dışişleri Bakanlığı çekti! Anadolu Ajansı’na yazdırılan yorum-haberde aynen şu ifadeler kullanılıyor:
“Kafkaslar’daki son gelişmelerle birlikte önemi bir kez daha ortaya çıkan Karadeniz’e giriş-çıkış yapan gemilerin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne tamamen uygun hareket ettikleri ve kural dışı bir durumun söz konusu olmadığı belirtiliyor.
Bölgedeki gelişmeler üzerine müttefiki ABD ile komşusu ve birinci ticaret ortağı Rusya arasında hassas bir denge gözetme çabasında olan Ankara, Montrö Anlaşması’nın da kurallarına uygun bir şekilde uygulanması için titizlikle hareket etmeye çalışıyor.
Bu çerçevede, bazı ABD gemilerinin Gürcistan’a destek amacıyla giriş-çıkış yaparak Karadeniz’de bayrak ve böylelikle bir çeşit mevcudiyet göstermesini sembolik bulan Ankara, bu gemilerin hareketlerinin tamamen kurallara uygun olduğunu belirtiyor.”
* *
Böyle haberler yaptırmak Türk Dışişleri Bakanlığı için ayıptır. Dünyada böyle dış politika yapan bir ülke kalmadı. Çanakkale ve İstanbul boğazlarını yalama yaptılar, Türk Dışişleri’nden bir tek kişi bile çıkıp aleni açıklama yapamıyor ama, Anadolu Ajansı’na uyduruk bir haber yaptırıyor ve Amerikan savaş gemilerinin Montrö ile dalga geçmesine cevaben nasıl beyaz bayrak çektiklerini veya meseleyi beyaz havluyla örtmeye çalıştıklarını itiraf etmiş oluyorlar!

http://www.turkcelil.com/modules/news/article.php?storyid=7355


Ve Türkiye`nin Disisleri Bakani olan Bilderberg mensubu Ali Babacan`da Birlesik Devletlerin Karadeniz`deki bu bayragina sariliyor.

Bugünkü Hürriyet, ABD Genelkurmay Başkanı Oramiral Michael Mullen için Anıktabir ziyaretinden sonra `Atatürk vizyonlu lider` tabirini kullanmis da, Atatürk`ün memleketinde Türkiye için bir Bolivya kadar dahi olamadiklarini yazmayi unutmuslar !

Citation:
Atatürk vizyonlu lider
Türkiye’deki iki günlük ziyaretinin ardından Anıtkabir’i ziyaret eden ve hatıra fotoğrafı çektiren ABD Genelkurmay Başkanı Oramiral Michael Mullen, Anıktabir Özel Defteri’ni imzaladı. Mullen, deftere, "Türkiye Cumhuriyetinin büyük ve seçkin lideri Atatürk’e sonsuz saygı ve hayranlık sunarım. Bu büyük asker, devlet adamı, uzun zamandır ve değerli stratejik müttefikimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin vizyon sahibi liderinin huzurunda bulunmaktan derin onur duydum" diye yazdı.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9905859.asp?gid=0&srid=0&oid=0&l=1

Türkiye Basbakani T.Erdogan Türkiye gündem yaratan bir ülke oldu derken, Türkiye`nin Amerika Birlesik Devletleri`nin gündemini uygulayan bir ülke oldugunu da söylemeyi ihmal etmesin.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
narine
Spammer
Spammer


Inscrit le: 24 Jan 2007
Messages: 684

MessagePosté le: 16 Sep 2008 17:19    Sujet du message: Répondre en citant

narine a écrit:
Türkiye Basbakani T.Erdogan Türkiye gündem yaratan bir ülke oldu derken, Türkiye`nin Amerika Birlesik Devletleri`nin gündemini uygulayan bir ülke oldugunu da söylemeyi ihmal etmesin.

je me cite maintenant ! Very Happy

Evet, gündem yaratan tamami tamamina bir muz cumhuriyeti : Türkiye

Citation:
Muz Cumhuriyeti!... - 2008/9/15
Muz Cumhuriyeti!... - -İlhan Selçuk - Pencere

Abdullah Gül birkaç gün önce ne dedi:
“- Biz muz cumhuriyeti değiliz...”
Neden böyle bir laf etme gereğini duydu Gül?..

Yoksa gerçekten bir muz cumhuriyeti mi olduk?..
Fransa Cumhurbaşkanı’nın ağzından benzeri bir laf çıkar mı:
- Fransa bir muz cumhuriyeti değildir...
Almanya, İtalya ve benzeri ülkelerin cumhurbaşkanları böyle konuşmak gereğini duyumsarlar mı:
- Biz muz cumhuriyeti değiliz...
*
Gül çok talihsiz bir vakitte bu savunmayı yaptı, çünkü dünya âlem biliyor ki Türkiye Ortadoğu’da Amerika’nın taşeronluğunu yapıyor...
Üstelik bu vakitte, daha açık deyişle 21’inci yüzyılda, Latin Amerika’daki eski muz cumhuriyetleri bile Amerikan güdümünden kurtuluyorlar...
İşte Venezüella..
İşte Bolivya..
*
Venezüella’da Hugo Chavez..
Bolivya’da Morales..
Her ikisi de, onurlu devrimci kişilikleriyle, ülkelerindeki Amerikan elçilerine kapıyı gösterdiler...
Türkiye’de böyle bir şey olabilir mi?..
*
Eskiden sinemalarda filmin açık saçık sahnelerine sıra gelince üst balkondaki bitirimlerin sesleri yükselirdi:
- Eyi muuuz...
Bugün Türkiye’de oynayan Amerikan filminin en müstehcen sahnesinde bile kimsenin gıkı çıkmıyor...
*
Türkiye NATO’nun üyesi...
Afganistan’da NATO hesabına askerimiz kullanılıyor...
NATO’nun patronu Amerika...
Ancak Amerika NATO’da istediği gibi kullandığı Türkiye’ye Kuzey Irak’ta yasak uyguluyor...
Türkiye Karadeniz kıyılarındaki ülkelerin NATO’ya katılmalarını öngören Amerika’nın taşeronluğunu yapıyor...
Muz cumhuriyetinden beteriz...
*
Türkiye’nin bu halleri insanımıza aşağılık duyguları aşılıyor...
Oysa bir vakitlerde Atatürk Türkiye’sinin insanları onurlu idiler...
Adamın biri hekime başvurmuş:
- Doktor, demiş, bende aşağılık duygusu var...
Doktor hastasını iyice muayene ettikten sonra teşhisi koymuş:
- Beyefendi, sizde aşağılık duygusu yok; siz düpedüz aşağılıksınız...
*
21’inci yüzyılda muz cumhuriyeti olmak hepimizde aşağılık duyguları yaratıyor...
Ama, bu duruma çare bulamazsak bir süre sonra hepimiz aşağılık sayılacağız...
15 Eylül 2008 - Cumhuriyet
http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=4896

Bakalim Ilhan Selçuk`a T.Erdogan`i bu kadar rahatsiz ettiginden dolayi Ergenekonla kaç sene biçecekler !?
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 26 Sep 2008 5:25    Sujet du message: Répondre en citant

Bu yaziyi okuyunca uzun suredir aldigim duyumlarin bir teyidi olarak algiladim. AKP iktidari disislerine guvenmiyor, danismiyor, birçok toplanti da elçileri ekarte ediyor.
Bunun nedeni olarak da, , orduyu ellerine geçiremedikleri gibi disisleriniele geçiremediklerine baglaniyor.


New York’ta bizimkiler kuleye çarptı
Yalçın DOÐAN - Hurriyet 26 Eylül 2008


NEW York’ta 193 ülke bize soruyor: "Sizin temsilciniz, büyükelçiniz kim?"

Bizimkilerden ses çıkmıyor. Çıkamıyor, çünkü henüz yeni büyükelçi ortada yok. Sesi çıkamayanlar arasında, koca Cumhurbaşkanı bile var, Abdullah Gül.

Olay tam Muammer Karaca vodvili.

Yeni büyükelçi tayin edemiyor ama, Türkiye yabancılara kesenin ağzını açıyor. O bakana, bu başbakana, öteki büyükelçiye armağanlar, davetler su gibi. Son bir yılda Ankara’da ve halen New York’ta.

KUTSAL AMAÇ

Ne için?

Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliği için.

AKP büyük çaba harcıyor. Aslında amaç iyi. Orada temsil edilmek iyi.

BM Güvenlik Konseyi’nde on beş ülke var. Amerika, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere daimi üye. Kalan on ülke geçici üye. Geçici üyelikler iki yıl sürüyor, her iki yılda bir seçimle değişiyor.

Türkiye şimdi geçici üyeliğe aday. Seçim 17 Ekim’de New York’ta. Seçecek olan BM’deki 193 ülke. Davetler, armağanlar bu nedenle.

GÜL KULİSTE

Tayyip Erdoğan gittiği her ülkede, gezinin amacı ne olursa olsun, geçici üyelik konusunu mutlaka açıyor ve destek arıyor.

Abdullah Gül Dışişleri Bakanı iken, şimdi Cumhurbaşkanı olarak, aynı faaliyette. Gül şu anda New York’ta kiminle görüşüyorsa, geçici üyelik için destek arıyor.

Geçen ay İstanbul’da toplanan Afrika Zirvesi yine aynı amaca yönelik.

İKİ RAKİP

Bizim aday olduğumuz üyelik için, iki rakibimiz var. İzlanda ve Avusturya. İkisi de, fena halde kuliste. Bize göre, onlar avantajlı.

Güvenlik Konseyi’nde ülkeleri New York’taki büyükelçiler temsil ediyor. BM katındaki büyükelçiler.

İzlanda, eğer seçilirse, kendisini temsil edecek yeni büyükelçisini bir yıl önce atıyor. Avusturya bir buçuk yıl önce. Kulis için görüştükleri herkese, bu iki ülke, bizi temsil edecek büyükelçimiz işte burada, diyerek, o kişiyi takdim ediyor, tanıştırıyor.

BİZİMKİ EMEKLİ

Bizim BM’deki büyükelçimiz Baki İlkin.

Baki İlkin, 3 Ekim’de yaş haddinden dolayı, emekli oluyor. Yani, gelecek hafta.

Gelecek cumadan sonra, İlkin’in hiçbir yetkisi yok, imza atamıyor, Türkiye adına söz veremiyor, parmağını oynatamıyor.

Ama, seçim 17 Ekim’de. Ama, eğer seçilirse, Türkiye 1 Ocak’tan itibaren bir büyükelçi ile Güvenlik Konseyi’ne katılacak.

Ama, ortada henüz yeni büyükelçi yok.

Bizimkiler kulis yapmaya gidince, 193 ülke, "İzlanda ve Avusturya’yı biliyoruz da, sizinkini tanımıyoruz" dediğinde, bizimkiler de, "Biz de bilmiyoruz" diyemediklerinden, kem, küm vaziyeti.

Paçalardan akan diplomatik sefalet. New York’ta şu anda Dışişleri Müsteşarı ile beş yardımcısı seferde. Oradan oraya koşturup duruyorlar.

ÇOK BOÞ VAR

Boşalan ve atama yapılmayan sadece New York mu? Yerlere yatarsınız gülmekten.

"Kafkasya’ya nizam getirmeye" kalkıyoruz, Dışişleri’nde ilgili dairenin genel müdürlüğü yedi aydır boş.

Afrika Zirvesi topluyoruz, Dışişleri’nde ilgili dairenin genel müdürlüğü yedi aydır boş.

Terörle mücadele diyoruz, Dışişleri’nde İstihbarat ve Araştırma Dairesi yedi aydır boş.

Görev bekleyen onca büyükelçi varken, yedi aydır bu makamlar neden boş? Çünkü, oralara bizden birileri, aranıyor. AKP usulü, siz ve biz vaziyeti.

New York’ta Arap’ından Çinlisine, Malay’ından Peştun’una kadar herkes, bizimle gırgır geçiyor.

New York kulisinde bizimkiler kuleye çarpıyor, BM kulesine.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 18 Oct 2008 2:44    Sujet du message: Répondre en citant

Turkiye'nin 150 kusur oyla BM Guvenlik Konseyine 2 yilligina seçilmesi kuskusuz bir basari.
Eh bunu da burada yerden yere vurulan AKP Hukumetinin basari hanesine yazmak gerek !

Demek ki bir onceki katkida Yalçin gayet net biçimde yanilmis !!!
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Alex
Spammer
Spammer


Inscrit le: 28 Fév 2008
Messages: 435
Localisation: France

MessagePosté le: 18 Oct 2008 8:08    Sujet du message: Répondre en citant

KasintIlarIndan, yanlarIndan geçilmez artik !
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 22 Oct 2008 1:10    Sujet du message: Répondre en citant

Ozdil gibi adamlar insani dinden imandan çikarir. Hakikaten Avrupa için 3 aday var, ikisi geçiyor, Izlanda kaliyor... Afrika'dan da tek aday oldugu için Uganda kazaniyor. Eh Japonya'yi da çok devlet Iran'a tercih eder. Bu geçici koltuk nedense dunya ulkeleri tarafindan çok onemli bulunmuyorki o koltuklari doldurmak için aday olmuyorlar.
Cik isin içinden !


19 Ekim 2008 Yılmaz ÖZDİL yozdil@hurriyet.com.tr

Dünya bize hayran...

Star Haber'deki odamın penceresinden, bomba imha ekiplerinin bizim otoparktaki şüpheli paketi havaya uçurduğu anı seyrediyordum ki, şak, son dakika bilgisi geldi; Birleşmiş Milletler "güvenlik" konseyi geçici üyeliğine seçilmişiz...

*

Uganda da seçilmiş.

*

Aslına bakarsanız, Afrika'dan bi tek Uganda aday olmuş, mecburen Uganda'yı seçmişler. Asya'dan Japonya ve İran aday olmuş; İran'ı bugün yarın vuracaklar, seçecek halleri yok. Latin Amerika'dan sadece Meksika aday olmuş, Meksika'yı seçmişler. Avrupa'dan da, biz, Avusturya ve İzlanda aday olmuş; e İzlanda battı zaten, internette açık artırmayla satıyorlar ülkeyi, Avusturya'yla bizi seçmişler.

*

Yani... Toplam 7 ülke vardı, biri battı, biri İran; 5 koltuk için geriye zaten 5 ülke kalmıştı! Mesela, Avusturya çıkıp "Ben aday değilim kardeşim, vazgeçtim" dese, Birleşmiş Milletler tarihinde görülmemiş bir skandal yaşanacaktı...

İlk kez, geçici üyeler eksik kalacaktı!

*

Veto yetkin var mı?

Yok.

Veto yetkisi, sadece 5 daimi ülkede; ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere'de...

Bu arkadaşlar, dünyada "barışı" ve "güvenliği" koruyorlar; dünyanın en çok silah üreten ve satan ülkeleri!

*

Pekiiii...

Tırışkadan bir makam olduğu için, koskoca dünyada güç bela 5 adayın anca bulunabildiği oylamada, biz nasıl seçildik?

*

Antigua'ya, bize oy versin diye, 50 tane bilgisayar hediye etmişiz. Zimbabve'ye pazar yeri, Moritanya'ya ahır kurmuşuz. Filipinler'e, iki hemşire göndermişiz, Etiyopya'ya su kuyusu açmışız. Afganistan'a lağım şebekesi, Zambiya'ya tarım kooperatifi, Gambiya'ya dökümhane yapmışız. Palau'ya devlet başkanı binsin diye VIP otomobil, Sudan'a inekleri taşısınlar diye kamyon vermişiz. Doğu Timor'a aşı, Komor'a ilaç göndermişiz. Ben kendi payıma nerde olduğunu bilmiyorum, Tuvalu diye bir ülke var, bizimkiler "Neyiniz eksik" diye sormuş, bunlar "Bizim çocuklar futbol oynamayı çok seviyor ama, futbol topumuz yok" demiş, bizimkiler de, Tuvalu'ya en yakın ülkedeki büyükelçiliğimize talimat vermiş: "Çabuk gönderin, yanına pompa da koyun!"


Özetle...
Bizimkiler girdi, çıkmaz!
Bakın görün, kömür bulgur takviyesi başlasın, iki sene sonra Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri olmazsak, ne olayım...
FUTBOLCU OLMAMIZIN TUVALU'NUN OYUNU ALMAMIZDA BUYUK ROLU OLMUSTUR !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
PEMBE PLASTIK TOPU DUSURMEMENIN PEK KOLAY OLDUGUNU DA SANMAYALIM..
OY UGRUNA !!! DORT GUNLUK DE ANTRENORLUK YASAMIM OLMUSTU......
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 01 Nov 2009 14:05    Sujet du message: Répondre en citant

Bonjour demek lazim... Bugunku Cumhuriyet'te çikti. ilginç bir saptama (Batililar açisindan), ozellikle Sarkozy'ye yapilan gonderme :

"Türkiye'nin İran'la flörtü Batı'nın çabalarını baltalıyor"
Los Angeles Times gazetesi, "Türkiye, İran ile Flört Ediyor" başlığı ile yayımladığı başyazısında "NATO'nun tek Müslüman üyesi, Iran ile ticari bağları geliştirerek Batı'nın nükleer silahları bu ülkeden uzak tutma çabalarını baltalıyor" yorumunu yaptı.

ANKA

Los Angeles- ABD'nin büyük gazetelerinden Los Angeles Times, "Türkiye, İran ile Flört Ediyor" başlıklı başyazısında "NATO'nun tek Müslüman üyesi, İran ile ticari bağları geliştirerek Batı'nın nükleer silahları bu ülkeden uzak tutma çabalarını baltalıyor" görüşünü öne sürdü.

ABD Kongresi'nde İran'a petrol satan yabancı şirketleri cezalandırmaya yönelik yasa sevkedilirrken ve BM'nin mevcut nükleer görüşmelerin başarısızla sonuçlanması halinde İran'a yaptırım değerlendirmeye hazırlanırken "İran liderleri, bu hafta kilit bir Ortadoğu gücü ile ticaret bağlarını üç kat artırma planları nedeniyle sevinç içinde idiler" diye yazdı. Gazete şöyle devam etti:
"O zaman hangi haydut devlet, Batı'nın Tahran'ın nükleer silahları elde etmesini önlemeye yönelik çabalarını baltalıyor? Suriye mi belki? Ya da ne yapacakları belli olmayan Suudiler mi? Aslında, NATO üyesi, AB adayı ve stratejik olarak ABD'nin en önemli Müslüman müttefiki."


"Türkiye'nin sırtını Batı'ya dönüyor korkusu" alevlendiriyor

Los Angeles Times, Başbakan Erdoğan'ın, İran ile ticaret hacmini 2011 yılına kadar 7 milyar dolardan 20 milyar dolara çıkartma planlarını açıkladığını belirtirken iki ülke arasında enerji santralları, bankacılık ve doğal gaz gibi alanlarda anlaşmalara varıldığının bildirildiğine dikkat çekerek bu anlaşmaların, BM'nin İran'a uygulatabileceği daha katı yaptırımların ekonomik etkilerini telafi etmeye yardımcı olcağını savundu. Gazete şunları yazdı:
"Anlaşmalar, model bir demokratik Müslüman devleti ve Avrupa ile Arap dünyası arasında hayati bir köprü olan Türkiye'nin, Doğu'daki İslamcı rejimleri kucaklamak amacıyla sırtını Batı'ya dönmekte olduğu korkuları alevlendiriyor."


İsrail ile ilişkilerin kopacak kaygısı 'abartılı'

Buna karşın "Bu korkuların bazıları büyük bir olasılıkla abartılı" diyen gazete, bir örneği olarak Türkiye'nin İsrail ile kötüleşen ilişkiler konusunda yorumları göstererek "Bu sadece Ortadoğu politikasıdır. Erdoğan, halkın Gazze konsundaki öfkesini yansıtıyor ve İsrail'i sert dille eleştirerek ülke içinde statüsünü güçlendiriyor. Türkiye'nin, İsrail ile ilişkileri kopararak ABD ve Avrupa ile bağlarını zedelemesi olasılığı çok az" görüşünü dile getirdikten sonra şöyle devam etti:


"Kısmen Sarkozy sorumlu"

"Ancak Ankara'nın Tahran'a artan bağlılığı can sıkıcıdır. Bundan kısmen, Türkiye'nin AB üyeliği karşıtlığı, Türkiye içerisinde Batı karşıtı hissiyatını körükleyen, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy sorumlu. Başka bir faktör de, ülkenin yeni kavuştuğu öz güvendir. Ekonomik etki gücü ve jeopolitik önemi, dünya diplomatik sahnesinde başlıca bir oyuncu olmak yönündeki uzun bir süreden beri var olan arzularını gerçekleştirme konumuna getirdi. İran ile flört etmek, küresel güçlerden bağımsızlığını beyan etmenin bir yoludur."


"Obama Erdoğan'a bazı ikazlarda bulunmalı"

Los Angeles Times, Türkiye'nin bu "özgüveni"nin Başbakan Erdoğan'ın Başkan Barack Obama ile 7 Aralık'ta yapacağı görüşmede sergileneceğini öne sürdüğü başyazısında Erdoğan'ın, görüşmesinde "kendine çok güvenen" bir görüntü vermesi beklendiğini belirterek, "Ancak Obama da bazı ikazlarda bulunmalı. Nükleer silahlarla donatılmış bir İran, Türkiye'nin çıkarı değil ve Erdoğan'ın sık sık dile getirdiği, Tahran'ın sadece enerji programı ile ingilendiği yolunda güvenceler ya gülünecek kadar saf, ya da tehlikeli bir biçimde sinik" ifadelerini kullandı.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 12 Nov 2009 23:19    Sujet du message: Répondre en citant

Konuyla ilgili bir yazi, bilgi için :

Cumhuriyet 12.11.2009
GRAHAM FULLER

‘Türkiye sadık müttefik değil’

Türkiye’nin son dönemde değişen dış politikasını değerlendiren eski CIA başkanı Fuller, “Türkiye Batı’nın reçetelerini uygulamasa bile, yaptıklarından Batı da faydalanacak” şeklinde konuştu.

LONDRA (ANKA) - Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü’nün (CIA) Ulusal İstihbarat Konseyi’nin eski başkan yardımcısı Graham Fuller, “Türkiye artık eski deyişle ‘Batı’nın sadık müttefiki’ değil. Ama Batı’nın reçetelerini uygulamasa bile, yaptıklarından Batı da faydalanacak” şeklinde konuştu.

BBC Türkçe Servisi ile uzun bir söyleşi yapan Fuller, Türkiye’nin dış politikasında son dönemde atılan adımları değerlendirdi. Fuller, “Yeni bir şey yok burada. Neredeyse 10 yıldır aynı ana hatlar ve siyaset vizyonları geçerli. Türk dış politikasının pek çok ileri geleni ve aydınlar, daha AKP iktidara gelmeden tüm komşularla ilişkileri geliştirmeyi, yani ‘sıfır düşman’ politikasını düşünüyordu. Belki Ermeni ve İsrail boyutları Batı kamuoyunda daha fazla dikkat çekti. Suriye ve Irak boyutu ise daha az konuşuldu” dedi.

Türkiye konusunda çeşitli kitapları da bulunan Fuller, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, Türkiye’nin saldırıya uğrama korkusunun epey azaldığını, Kafkaslar’ı, İran’ı, Orta Asya’yı, Ortadoğu’yu, Arap dünyasını kapsayan ve yıllardır kendisinden uzakta tuttuğu bölgeye daha normal bir bakış açısıyla bakabilmeye başladığını belirtti. Fuller şu değerlendirmede bulundu:

“Þunu da eklemeliyim ki Batı da Türkiye’nin bu bölgelerle ilişki kurmasını istememişti. Onlar Türkiye’nin sadık bir NATO müttefiki olarak kalmasını istedi. Türkiye’nin, doğusu ve güneyindeki çıkarlarını göz ardı etti. Örneğin Bush yönetimi, Türkiye’nin İran ve Suriye ile iyi ilişkiler kurmasından son derece mutsuzdu. Washington o dönemde her iki yönetimin de dışlanmasını istiyordu. Washington Türkiye’nin, Rusya’yla, Çin’le ilişkilerini geliştirmesini istemiyordu. Bunun kendi işini zorlaştırdığına inanıyordu. Zorlaştırıyordu da ters düşüyordu.”

‘ABD doğrudan kontrol edemez’

Fuller, Türkiye’nin tarihinde ilk defa Irak’ı “Kürtlerin yaşadığı bir sınır” olarak değil de, bir ülke olarak gördüğü görüşünü kaydetti. Fuller, Türkiye’nin “gereksiz yere” Amerika’yı, Avrupa’yı ya da başka bir ülkeyi kendinden soğutmamasının gereğine de işaret etti. Fuller şöyle dedi: “Türkiye artık eski deyişle ‘Batı’nın sadık müttefiki’ değil. Ama Batı’nın reçetelerini uygulamasa bile yaptıklarından Batı da faydalanacak.” Fuller, Amerikan diplomasisinin artık Türkiye’yi doğrudan kontrol edemeyeceğini de ifade etti.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 09 Déc 2009 12:54    Sujet du message: Répondre en citant

Kisa ama oz... Olaylari anlamak için dikkate alinmali.




Defile
MÜMTAZ SOYSAL - Cumhuriyet 09.12.2009

ÜNLÜ modistler, yani giyim kuşam ürünlerini beğendirip satmak isteyenler defile düzenlerken, bunları giyerek seyirciler önünde yürüyecek olanları herhalde çirkin ve eciş bücüş insanlardan seçmezler. Modeller, en azından sergiledikleri giysiler kadar etkileyici, düzgün ve beğenilir olmalı.

Devletler de öyle. Dünya çapında olmasa bile kendi çevrelerinde nüfuz sahibi olup sözü dinlenir ve saygı uyandırır olmak istiyorlarsa, sağlam, güçlü, dayanıklı olmak zorundadırlar. Yoksa, her Allahın günü içten dıştan sille yiyen, sık sık hırpalanan ve saygı duyulur olmaktan çıkan bir devletin etkili olması beklenemez. Öyle olduğu içindir ki, haksızlığa uğrasa ve itilir kakılır duruma düşmüş olsa da, o devlet mazluma oynayarak sempati toplamak yerine başkalarının önüne yine de güçlü, özgüvenli, kendine saygılı ve saygı telkin eder biçimde çıkmanın çaresini mutlaka bulmalıdır.

Çağ, her şeyden önce, imge, görüntü ve hatta bir bakıma reklam çağıdır. Artık kimse öze, gerçek değere bakmıyor.

Kabul edelim ki, çizilen bir sürü zikzaktan sonra, ülkenin dış politikası ağır ağır doğru bir temele oturmaya yüz tutmak üzeredir. Yani, başkalarının uzantısı ya da köprüsü olmak yerine, kendini merkez bilen, değerleriyle çevresini etkileyen, böylelikle dünya dengelerinde yer alabilecek bir duruma, yeni kullanılan bir terimle “bölge merkezli bir dış politika”ya yönelme özlemi var.

Ama, böyle olmak için herkesle “sıfır problemli” görünme uğruna kendi çıkarlarını korumaktan geri kalmayan, daha önemlisi içten ve dıştan kendini hırpalatmayan, teröre pabuç bırakarak ödün vermeyen, temel kurumlarının zayıflatılmasına müsaade etmeyen bir devlet olmayı sürdürmek gerekiyor.

Ama ne yazık ki, son ayların olayları, tam tersine, devleti böylesine özlenen bir durumdan uzaklaştırıcı olmaya başladı.

Kendi insanlarını kolayca harcayan, onları dünyanın gözünde aşağılanmış durumlara sokan ve hele kendi ordusunu zayıflatıcı ne kadar dedikodu, söylenti, çarpıtma ve hatta iftira varsa hemen üstüne atlayıp büyüten bir topluma “ulus” denebilir mi? Ululuk neresinde bunun? Ulus, geçmişiyle, bugünüyle ve geleceğiyle yüce kalması gereken bir kavram. Bu yüceliğe sürülmüş lekeler varsa, onları temizlemek yerine yeni lekeler sürüp insan yemek için fırsat kollanır mı? Bu yamyamlar defilesi neyin nesidir?
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 10 Déc 2009 13:53    Sujet du message: Répondre en citant

Bu topic, AKP iktidarinin Buyukelçileri uluslararasi gorusmelerde aradan çikarmasi konusuyla basliyor. Son ornek ise Vasinton'daki skandal. Bakin eski buyukelçiler ne buyurmuslar :

Cumhuriyet 10.12.2009
ESKİ BÜYÜKELÇİLER

‘Uzak tutmak istediler’

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye’nin eski Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir, Büyükelçi Nabi Þensoy’un görevini bırakmasına neden olan olayların “devlet ciddiyeti açısından sakıncalı” olduğunu söyledi. Dışişleri Bakanlığı’nın Þensoy’un istifasını 2010 yılının ilkyarısında görev süresinin sona ereceğiyle açıklamasını ise Kandemir, konuyu “örtbas etme çabası” olarak değerlendirerek “Bunun böyle kapatılacak bir tarafı yoktur” dedi.

Þensoy’un daha önce 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın özel müşavirliğini yaptığını anımsatan Kandemir, “Bu tip görüşmeleri organize etmek ve içinde bulunmak konusunda tecrübelere sahiptir” dedi. Kandemir, şöyle konuştu: “Demek ki daha önce kararlaştırılmış kalıpların dışına çıkılarak Dışişleri Bakanı ve Başbakan, Obama’yla görüşmek istemişler. Bu devlet ciddiyeti açısından sakıncalıdır. Çünkü orada yapılan müzakerelerde daima zabıtlar tutulur. Bu çok gizli de olsa bunlar devlet arşivine girer. Demek ki büyükelçimizi bu görüşmelerden biraz uzakta tutmak, söyleneceklerin kendi aralarında kalmasını sağlamak gibi bir eğilim kendini göstermiş. Büyükelçimiz de bunun doğru olmadığını Dışişleri Bakanı’na hatırlatmıştır. Dışişleri Bakanı da büyük ölçüde tecrübe eksikliğinin de etkisiyle kendisine sert cevap vermiş olabilir. Dışişleri Bakanı ile arasında cereyan eden görüşmeyi büyükelçimiz 40 yıllık tecrübesi ve devlet ahlakı ve ciddiyetine uygun görmediği için merkeze dönmeyi talep etmiştir.”

Olağandışı bir tablo

Eski Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu da “olağandışı bir tablo” ile karşı karşıya olunduğunu kaydetti. NTV’ye konuşan Loğoğlu, “Olayın arka planına ilişkin anlatılanlar doğruysa ben sadece şunu demekle yetineceğim. Bu görüşme, Başbakan’ın yanında Dışişleri Bakanı’nın da bulunması gereken bir görüşmeyse birçok konuda çok rahat konuşan Başbakan, bunu Obama’ya söyler ve görüşme 1+1 formatında yapılabilirdi. O görüşmeye kaç kişinin gireceği sayın büyükelçinin elinde olan bir şey değil, kendisi bu yetkiye sahip değildir. Sayın Davutoğlu’nun görüşmenin formatına ilişkin bir görüşü varsa, bunu karşı tarafa iletecek olan Başbakandır” dedi.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Raskolnikoff
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 09 Oct 2007
Messages: 3474
Localisation: Somewhere in the world

MessagePosté le: 11 Déc 2009 7:07    Sujet du message: Répondre en citant

Þensoy’un istifası ile ilgili olrak, Altemur KILIC'in 111-12-2009 tarihli yazisini da okumakta yarar var..
Yaziyi mutat yerine tasidim...
_________________
Родион Романович Раскольников
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 15 Déc 2009 1:22    Sujet du message: Répondre en citant

Konuya baska bir yaklasis :

OdaTV.com


>
NABİ ÞENSOY İSTİFASININ GERÇEK SEBEBİNİ AÇIKLIYORUZ

11.12.2009 12:38


Amerikan Başkanı Barack Obama Başbakan Erdoğan'la yarım saat baş başa görüştü, "arkadaşım, dostum" dedi ve Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Nabi Þensoy istifa etti.

Gazeteler vıcık vıcık Erdoğan'ı öven manşetler atmıştı. Peki ama ne
oldu da Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli diplomatlarından biri olan Þensoy istifa etti?

****

Bu soruya yanıt bulmayı deneyen ve faraziyeler üzerine kalem oynatan
çok sayıda (cahil) yazı esnafı oldu. Tabi senaryo dışında bir şey
yazamadılar.

Odatv ise şimdi kuvvetli teyitlerle desteklediği son bilgileri aktarıyor.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Büyüelçi Þensoy'dan Obama - Erdoğan görüşmesine kendisinin de katılmasını istediğini aylar öncesinden bildirdi. Bu doğru.

Þensoy'un Amerikan tarafına bu talebi iletmediği ise kesinlikle doğru
değil. Talep iletildi ve Amerikan tarafı "tamam" dedi.

Obama "Þimdi baş başa görüşmeye geçelim" dediğinde Oval Ofis'teki
ilgili bakanlar dışarıya alındı. Davutoğlu tam o sırada son bir hamle daha yapmaya yeltendi. "Hani görüşmeye ben de girecektim" der gibi
oldu ama kendini kapı dışında buldu.

Başına geleni kavramakta zorlanmayan Davutoğlu, hesabı Büyükelçi'ye
kesti. Büyükelçi'de "Sorumlu benim" diyerek merkeze çekilmesi için
dilekçe verdi.

****

Davutoğlu'nun kavradığı gerçek şuydu: Baştaki program ikili görüşmeye
dışişleri bakanlarının da katılması şeklindeydi. Ama Başbakan Beyaz
Saray'a ulaşmadan kısa bir süre önce devreye özel adamları girdi.
"Erdoğan Obama'yla başbaşa görüşmek istiyor" denildi.

Tabi Amerikan tar afı bu isteği sevinçle kabul etti. Zaten Oval Ofis'te
canlı kayıt vardı. İçeride ne konuşulduğunu Türk tarafı (Başbakan
hariç) bilemeyecek ama Amerikan tarafı BBG evi gibi görüşmeyi
gözleyebilecekti.

Erdoğan özel görüşmek istiyordu. Ne konuşacak, ne duyacaksa devlet kaydı istemiyordu. Dışişleri Bakanı ya da bakanlıktan bir yetkili
görüşmeye katılacak olsa ne konuşulduğu tutanak altına alınacaktı.

****

İki gündür cevabını aradığımız soru şuydu: Acaba Başbakan Davutoğlu'na mı tepki gösterdi?

Edindiğimiz bilgilere göre "by pass edilen" bizatihi Davutoğlu'dur.
İsteyen de Başbakan.

Nabi Þensoy, Meclis'te 1 Mart (2003) tezkeresi görüşülürken nerede
görevlendirilmişti? Þensoy o tarihte Dışişleri Müsteşar Yardımcısıydı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Dışişleri Bakanı. Gül, Þensoy'u Meclis
görüşmeleri sırasında Amerikan Bü yükelçiliği ile koordinasyonu ağlamakla görevlendirdi. Görevlendirmeyi bildiren ise o dönem Gül'ün
danışmanı olan Ahmet Davutoğlu'ydu. Tezkere kabul edilmedi, Amerika
le Türkiye arasında ipler koptu.

Þensoy, Gül'ün özel önem atfettiği bir diplomattı. Başbakan Erdoğan
2006'da Faruk Loğoğlu'nun Washington'daki görev süresinin bir yıl
uzatılmasını istedi. Gül bu isteği kabul etmedi, Loğoğlu'nun yerine Þensoy'u Washington'a gönderdi. Yani Þensoy, Erdoğan'ın zaten
hazetmediği bir diplomattı.

****

Þensoy'un başını yiyen de yine Erdoğan oldu. Ama istifa etmesini isteyen kişi Davutoğlu'dur. Çünkü by pass edilmiştir. Belki de Davutoğlu'na "görevden al" diyen Gül olmuştur. Çünkü Þensoy kabinede
Gül'ün en güvendiği isim olan Davutoğlu'nu Obama görüşmesine sokamamıştır.

Þensoy aslında benzer bir olayı Ekim 1990 yılında da yaşadı. Dönemin
Cumhurbaşkanı Turgut Özal Amerika'ya gitti. Baba George Bush'la aynen bugünkü gibi baş başa görüşme yaptı. Görüşmeye dönemin Dışişleri Bakanı Ali Bozer, alınmadı ve istifa etti. O özel görüşmede Özal'ın
yanında tek bir isim vardı: Özel Kalem Müdürü Nabi Þensoy.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
murat_erpuyan
Admin
Admin


Inscrit le: 30 Jan 2006
Messages: 11178
Localisation: Nancy / France

MessagePosté le: 01 Juin 2010 15:05    Sujet du message: Répondre en citant

AKP iktidarinin komsularla ilgili politikasinda 2010 ortalrinda gelinen nokta konusunda Kongar'dan bir saptama :





Komşularla Sıfır Sorun Politikası ve Türkiye’deki Yahudiler
Emre KONGAR - Cumhuriyet 01.06.2010

İktidarın “Komşularla sıfır sorun” diye kamuoyuna sunduğu “AKP’nin yeni Türk dış politikası” garip sonuçlar veriyor:

İran’ın nükleer enerji stratejisi ile Batı Dünyası arasındaki arabuluculuk çalışmaları, başta ABD olmak kaydıyla, birçok ülkeden tepki alıyor…

Ermenistan ile imzalanan protokoller, bu ülke ile aramızın düzeltilmesine yol açmadığı gibi, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini zedeledi…

Þimdi de İsrail, Gazze’ye insani yardım götüren konvoydaki Türk gemisine uluslararası sularda saldırdı ve pek çok kişinin öldürülmesinin ardından gemiyi zaptetti; Türkiye-İsrail ilişkileri büyük bir krize girdi.

Tam bu arada, ne rastlantıdır ki askerlere, karakollara, hatta askeri üslere karşı PKK saldırıları birdenbire ivme kazandı.

Özellikle yedi şehit verdiren, İskenderun deniz üssüne karşı yapılan roketatarlı saldırı, PKK eylemlerindeki ciddi bir tırmanışa işaret ediyor.

Doğrusu insan sormadan edemiyor:

“Komşularla sıfır sorun politikası” aslında komşularla sorunların tırmanmasına, Türkiye’nin Ortadoğu’daki savaş cehenneminin içine doğru sürüklenmesine ve üstelik iç istikrarının da bozulmasına mı yol açıyor?

***

Başbakan’ın Arjantin seyahatinin iptal edilmesindeki aksaklıklarda da görüldüğü gibi Türkiye, dış politika konusunda biraz aceleci ve biraz da “Ben yaptım oldu” anlayışıyla hareket ediyor gibi görünüyor.

“Komşularla sıfır sorun” adına ek olarak “Kişilikli dış politika”, “Türkiye Ortadoğu’da lider oldu” gibi sloganlarla kamuoyuna sunulan bu dış politika, Türkiye’nin sadece dış istikrarını değil, iç istikrarını da olumsuz etkileyecek tuzaklarla dolu gibi görünüyor.

***

Türkiye-İsrail ilişkileri açısından, bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdogan’ın, içerdeki Yahudi vatandaşlarımız konusunda da çok başarılı bir sınav verdiği söylenemez.

Büyükelçi krizi sırasında tarihe atıf yaparak, Türkiye-İsrail ilişkilerinin merkezine Türk Yahudilerini yerleştirmesi çok tehlikeli açılımları olabilecek bir tavırdı.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, Başbakan’ın bu yanlış tutumu sadece Yahudilerle sınırlı da değil:

Ermenistan’la yaşanan sorunlar sırasında da, Türkiye’deki Ermeni vatandaşları üzerinden bir tehdit söylemi gerçekleştirmiş ve hem ulusal hem de uluslararası kamuoyundan çok eleştiri almıştı.

***

Þimdi kamuoyu, Türkiye’nin Gazze’ye doğru yol alan insani yardım gemisinin zaptedilmesi karşısında tepkiler ortaya koyuyor.

Hiç kuşkusuz bu gösterilerin bir bölümü, Filistin-İsrail ilişkileri ve Gazze’ye uygulanan ambargo konusunda zaten çok duyarlı ve tedirgin olan Türk kamuoyunun kendiliğinden meydana gelen doğal görünümleri.

Ama bu tepkileri istismar etmek isteyenlerin olduğu da açık bir gerçek.

İstanbul ve Ankara’da yapılan gösteriler sırasında Yahudi vatandaşlarımızın işletmelerine karşı da protestolar meydana gelmiş olması son derece tehlikeli bir davranıştır.

Duygusal tepkiler veren bir kamuoyunun, siyaset aracılığıyla da teşvik edildiği zaman nasıl faciaların yaşandığı İstanbul’daki 6-7 Eylül olayları ile sabittir.

Bütün öteki azınlıklar gibi, Yahudiler de Türkiye’nin toplumsal ve kültürel zenginliğidir…

Sadece zenginliği olmakla da kalmaz, buradaki refahları ve mutlulukları, Türkiye’deki insan haklarının ve demokrasinin en somut göstergesi olarak, övünç kaynağımızdır.

Türkiye’deki Yahudileri İsrail’in dış politikası ile özdeşleştirmek yanlıştır.

İsrail ne kadar haksızlık ve saldırganlık yaparsa yapsın ülkemizdeki Yahudileri korumak ve kollamak, Türkiye’nin insanlık ve uygarlık görevidir.
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Aller à la page Précédente  1, 2, 3, 4, 5, 6  Suivante
Page 2 sur 6

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.