444 visiteur(s) et 0 membre(s) en ligne.
  Créer un compte Utilisateur

  Utilisateurs

Bonjour, Anonyme
Pseudo :
Mot de Passe:
PerduInscription

Membre(s):
Aujourd'hui : 0
Hier : 0
Total : 2270

Actuellement :
Visiteur(s) : 444
Membre(s) : 0
Total :444

Administration


  Derniers Visiteurs

administrateu. : 1 jour, 13h41:39
murat_erpuyan : 1 jour, 13h44:03
SelimIII : 2 jours
Salih_Bozok : 4 jours
cengiz-han : 4 jours


  Nétiquette du forum

Les commentaires sont sous la responsabilité de ceux qui les ont postés dans le forum. Tout propos diffamatoires et injurieux ne sera toléré dans ces forums.


Forums d'A TA TURQUIE :: Voir le sujet - Rauf DENKTAS diyor ki...
Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum Forums d'A TA TURQUIE
Pour un échange interculturel
 
 FAQFAQ   RechercherRechercher   Liste des MembresListe des Membres   Groupes d'utilisateursGroupes d'utilisateurs    

Rauf DENKTAS diyor ki...

 
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque
Voir le sujet précédent :: Voir le sujet suivant  
Auteur Message
Salih_Bozok
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 25 Nov 2006
Messages: 1441

MessagePosté le: 10 Déc 2006 23:33    Sujet du message: Rauf DENKTAS diyor ki... Répondre en citant

Rauf DENKTAÞ
raufdenktas@yenicaggazetesi.com.tr

...........................................................
Zanlar ve tahminler

Geçenlerde, İstanbul’da bin kadar bir halkın huzurunda beni dinleyenlerden bir kişi şu soruyu yöneltti: Türk hükümeti Nisan 2004 Referandumunda Rum tarafında yaptırmış olduğu kapsamlı bir araştırma sonucu Rumların Annan Planı’na hayır diyeceklerini tespit etmiş; bunu bana duyurmuş ve bu nedenle benden plana evet kampanyası gütmemi istemiş fakat ben uzlaşma istemediğim için bunu reddetmişim. Bazı çevrelerde bu yayılmaktaymış!

Böyle bir iddiayı ilk defa işittiğimi söyledim. Rum tarafı “meşru hükümet” olarak AB üyeliğine müracaat etmiş ve adaylığı kabul edilmişti; esas siyaseti sahte “meşru hükümet” unvanı altında Kıbrıs’ın tümüne sahip çıkmaktı. AB üyeliğine bunun için müracaat etmişlerdi. AB komiserlerinden Verheugen devamlı surette “anlaşsanız da anlaşmasanız da Kıbrıs AB üyesi olacaktır” demekteydi. Makarios’un vasiyeti Rumların “Enosis’e en yakın nokta olan meşru hükümet unvanından vazgeçilmemesi” yönündeydi. Rum liderliğini bağlayan Milli Konseyin 1989’da oy birliği ile almış olduğu karar hâlâ geçerliydi; bu karara göre de Rum liderliğinin meşru Kıbrıs Hükümeti unvanından vazgeçmesi beklenemezdi. Bana göre Rum tarafı Evet diyecek olsaydı bile bizim bu Planı, o safhada reddetmemiz gerekmekteydi çünkü plan, Türkiye’nin en somut ve en temel hakkını ortadan kaldırmakta ve Türkiye henüz AB üyesi olmadan (ve ne zaman hangi şartlarda üye olacağı henüz bilinmezken) Kıbrıs’ı üye yapmak suretiyle 1960 Antlaşmalarının öngördüğü Türk-Yunan dengesini kökten yok ediyordu. 1960 Antlaşmalarının Türkiye’ye ve Kıbrıs Türklerine bahşetmiş olduğu fiili ve etkin garantinin bir göstergesi olan 650 kişilik Türk Alayının Kıbrıs’ta ebediyete kadar konuşlanma hakkı ise “her üç yılda bir adadan çıkışı” müzakereye tabi olacak koşulu getiriliyordu. AB ayrı iki halktan biri oluşumuzun, kurucu ortaklık statümüzün ve Türk Garantisinden kaynaklanan haklarımızın devamlılığını sağlamak için öngördüğümüz derogasyonları kabul edemeyeceğini duyurmuştu, Rum tarafı Annan Planı’na kadar gelen müzakerelerde varılacak anlaşmanın işlevliğinden, demokratik olmasından (yani azınlık-çoğunluk prensibinin kabulünden), garantilerin gereksizliğinden, AB normlarına uygun olmasından ve Kıbrıs’ta tek halkın varlığından, Türklerin bu halkın içinde yüzde 20 veya 18 bir azınlık olduğundan dem vurmaktaydılar. Annan Planı’nı kabul etmelerini gerektirecek bir baskı altında değildiler ve milli siyasetleri “meşru Kıbrıs” olarak Kıbrıs’ı devralıncaya kadar devam etmek olduğuna göre bizimle Enosis’i yeniden yasaklayan, bizi güçlü bir kurucu ortak yapacak olan bir anlaşmaya ihtiyaçları da yoktu. Dolayısı ile bana herhangi bir makam “Rumlar hayır diyecek, biz taktik icabı Evet diyelim; uluslararası takdir toplayalım, üstünlük kazanalım” demiş olsaydı yukarıda açıkladığım görüşleri açıkladıktan sonra şunu söylerdim: Taktik gereği bu adımı, esas milli davamızın kazanılması yönünde, sırf dünyaya barışçılığımızı kanıtlamak için (ve Rumların Plana hayır diyecekleri bilgisi ve inancı içinde) atıyorsak -yani bilinçli bir şekilde halkın ve haklarımızın geleceği açısından bir kumar oynayacaksak- AB ve diğer ilgililerden kat’i bir söz almalıyız. Rumlar Plana hayır dedikleri takdirde AB ve diğerleri, Rumların Kıbrıs’ı alıp kaçmaktan başka bir siyasetleri olmadığını teslim ederek KKTC’yi tanıyacaklar mı? Cevap olumlu olduğu takdirde böyle bir taktik uygulanabilirdi. Bu pazarlık yapılırken Rumların Plana evet diyebilecekleri de göz önünde tutulur ve hiç olmazsa (Türkiye henüz AB üyesi olmadığına göre) Kıbrıs’ın AB üyeliğinin Türkiye de üye oluncaya kadar askıya alınması ve derogasyonların kabulü için şartlar üzerinde durulabilirdi. De Soto bana “taktik icabı Plana evet dememi” istediğinde aklımdan geçenler bunlardı. Rumlar hayır derlerse KKTC tanınacak mı soruma De Soto olumlu bir yanıt verememişti.
Bunlar yapılmadı. Zaten Plana evet dememiz için (Sayın Başbakan Erdoğan’ın ifadesine göre) “AB’nin ricası ve verdiği sözler” yeterli addedildi. “Sakıncaları bilindiği halde” Plana Evet denmesi sağlandı ve sonunda kandırıldığımızı anladık. Þimdi kandırılan taraf olmamıza rağmen AB’nin yasa ve ahlâk dışı baskıları altında Türkiye’nin eli kanlı Rum idaresini tanıması için baskılar devam etmektedir.

AB açısından bakıldığında Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye ne istiyor? Uzlaşma, barış, bütünleşme istiyorlar. Kırmızı çizgileri yok. Her öneriye açık olduklarını duyuruyorlar. Rum tarafının da aynı şeyleri istedikleri (veya buna zorlanacakları) zan ve tahminine göre “müzakereye hazırız” diyorlar, hem de HALK ve EGEMENLİK sathından toplum sathına inerek. Devletten ve Konfederasyondan vazgeçip “iki kesimli” federasyon diyerek. Zan ve tahminlere dayanarak, başkalarının ricası ile, verilen sözlere inanarak gelmiş olduğumuz bu anlamsız ve tehlikeli çizgiden süratle vazgeçip, milli çizgiye dönmek gerekmektedir.


Tarih:10.12.2006
_________________
« Le faux courage attend les grandes occasions... Le courage véritable consiste chaque jour à vaincre les petits ennemis. »
[ Paul Nizan ]
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Salih_Bozok
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 25 Nov 2006
Messages: 1441

MessagePosté le: 11 Déc 2006 0:52    Sujet du message: Répondre en citant

Denktaş'tan cevap: Erdoğan üzgünüm

KKTC 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı üzdüğü için üzgün olduğunu, ama bildiklerini ve gördüklerini söylemek zorunda olduğunu söyledi.

Çeşitli etkinliklere katılmak üzere Çanakkale’ye gelen Denktaş, merkeze bağlı İntepe beldesini ziyaret etti. Denktaş, belde halkının sevgi gösterileriyle karşılandı.

İntepe Belediye Başkanı Alaattin Özkurnaz ile sohbet için oturduğu çay bahçesinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Denktaş, Kıbrıs’ın müşterek milli dava olduğunu belirtti.

Denktaş, bir gazetecinin, "Başbakan sizin için, (Televizyonlara çıkıp da benim halkımın kafasını bulandırmasın, bunu özellikle kendisinden rica ediyorum.

Þu ana kadar sabrettim, benim ülkeme gelip seçim kampanyası yapacağına kendi ülkesinde yapacağı kampanyaları yapsın, bunu özellikle istirham ediyorum) şeklinde açıklaması konusunda düşüncelerini sorması üzerine, "Başbakan Erdoğan’ı üzdüğüm için üzgünüm, fakat ben buraya davet üzerine geliyorum. Kıbrıs nereye gidiyor diye merak eden halkın aydınlatılması için, bildiklerimi gördüklerimi söylemek için dolaşıyorum" diye konuştu.

Türkiye’ye davet edildikçe geleceğini belirten Denktaş, Türk milletinin üzülmemesi için bildiklerini anlatmayı bir görev bildiğini söyledi.

Denktaş, şunları söyledi: "Sayın Başbakan Erdoğan’ı üzdüğüme üzgünüm, ama bu milletin üzülmemesi için ve kendisini de daha fazla üzmemek için bildiklerimi ve gördüklerimi söylemek mecburiyetindeyim. Bunu görev biliyorum. Beni bağışlasın. Memleketime davet aldıkça geleceğim. Beni görmek isterse, düşündüklerimi kendisine söylemeyi görev bilirim." KKTC 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ’Kıbrıs Türk halkı da benim istediğim gibi referandumda (hayır) demiş olsaydı, bugün Avrupa Birliği, Türkiye’ye baskı yapmayacaktı" dedi.

Kıbrıs konusunda basının pembe bir resim çizdiğini, karanlıkları ve tehlikeleri göstermediğini savunan Denktaş, şunları ifade etti: "Rum’u ve Yunan’ı bilen, 60 yıldır bunlarla mücadele ederek, her hilelerini görmüş birisi olarak, ikaz görevimizi yapıyoruz. AB’ye, milli davamızın kırmızı çizgisi nedir söylenmedikçe, Türkiye üzerinde baskılar artacak diye düşünüyoruz.

Kırmızı çizgiyi Sayın Cumhurbaşkanı Sezer dünyaya duyurmuştur. Hükümetin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de iki kez onaylanmış olan bu milli formülü, AB’ye niye duyurmadığını ve böylelikle baskıdan kurtulmadığını anlayamıyoruz. TBMM’de karara bağlanmış olan milli formül, konfederasyondur. Sayın Sezer, bunu (Kıbrıs’ta iki eşit egemen halk vardır, bunların devletleri vardır ve Kıbrıs üzerinde dengeler vardır. Bu dengeler Türk-Yunan dengesidir, Lozan dengesidir. Bunları kaale almayan bir anlaşma kabul edilemez) demiştir.

Biz Annan Planı’na kadar bu milli davayı ve formülü müdafaa ettik. Hükümetin, Annan Planı’na ’evet’ deyişi ve bize de evet dedirtmesi bu milli formülü ortadan kaldırmıştır."

"AB, TÜRKİYE’Yİ TAM ÜYE YAPMAK NİYETİNDE DEÐİL"

Hükümetin, AB’nin meşru hükümet olarak kabul ettiği ve Türkiye’ye de kabul ettirmek için baskı yaptığı, eli kanlı terörist idareye liman açtığını öne süren Denktaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Elimizdeki izolasyon ve ambargolar sadece limanlara değil, hayatımızın her safhasına. Böyle pazarlık olmaz. AB’nin bu yakışıksız baskısına verilecek cevap, Türkiye’nin, milli formülünü kararlılıkla gündeme getirmesidir. Yoksa Türkiye en haklı, en güçlü olduğu bu davada yumuşak davranır, askerini çekerse, KKTC’nin 23 yıllık varlığını korumazsa, bunun kalıcılığını savunmazsa, arkasından çorap söküğü gibi Ege, Ermeni, azınlıklar, ekümenlik ve vilayetlere özerklik verilmesi meselesi gelecektir. AB, Türkiye’yi tam üye yapmak niyetinde değil. Ama ipi koparmak niyetinde de değildir.

Eski İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Strow (ayının kürkünü almak isterseniz, bu sürecin başlamasına müsaade ediniz) demiştir. Türkiye’yi böyle görüyorlar.

Türkiye’den söke söke istediklerini alabileceklerini sanıyorlar. Türkiye’yi ucu açık bir yolculukta, hazmedebilecek bir kıvama getirmek istiyorlar."

"BAÞBAKANIN SÖZLERİNE GÜCENMEDİM"

Hiçbir hükümetin, kendisini alenen Türk milletine, (bozguncudur, uzlaşmaz ve Kıbrıs meselesini engelleyen adamdır) diye şikayet etmediğini iddia eden Denktaş, "Çünkü Türk hükümetleriyle birlikte yürüdüm. Sayın Erdoğan Amerikalılar, İngilizler ve Rumlar gibi, beni uzlaşmaz olarak tanımlamıştır. Hiç gücenmedim, aldırmadım kendisine saygım ve sevgim devam ediyor. Kıbrıs meselesini halledeceğini sanmıştı. Þimdi AB tarafından kandırıldığını söylüyor. Sayın Talat, Rumlar tarafından kandırıldığını söylüyor. ABD, İngiltere, BM temsilcisi Rumlar tarafından kandırıldıklarını söylüyorlar. Ben kandırılmadım, herhalde bu suç değildir" dedi. Denktaş, daha sonra Çanakkale’den kara yoluyla ayrıldı.


Copyright © 2000 - 2006 KIBRIS POSTASI
_________________
« Le faux courage attend les grandes occasions... Le courage véritable consiste chaque jour à vaincre les petits ennemis. »
[ Paul Nizan ]
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Salih_Bozok
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 25 Nov 2006
Messages: 1441

MessagePosté le: 11 Déc 2006 0:55    Sujet du message: Répondre en citant

Denktaş,Milli formül AB'ye duyurulduğu gün evimde oturacağım

Denktaş, Balıkesir Üniversitesi Burhaniye Meslek Yüksekokulu tarafından düzenlenen “Kıbrıs Meselesi ve Çözüm Önerileri” konulu konferansta, Kıbrıs’ı konuşmakla particilik yapmadığını, particilik yapma hakkının da olmadığını söyledi.


Annan Planı’nı kabul ettikten sonra, garantörlük anlaşmasının hemen hemen sıfırlandığını savunan Denktaş, “Bu hükümetin milli davası nedir? Ben bilmiyorum. Çünkü 2 kez TBMM’de bunun kararı alınmıştır ve Sayın Cumhurbaşkanı Sezer, Sayın Talat’ı kabul ettiğinde milli davanın ne olduğunu dünyaya duyurmuştur. Annan Planı’na kadar Kıbrıs’ta 2 eşit egemen ve kendi kaderini tayin etme hakkı olan halk vardır, bunların devletleri vardır. Kıbrıs üzerinde dengeler vardır. Bu dengeler Türk-Yunan dengesidir, Lozan dengesidir. Bunları kale almayan bir anlaşma yapılamaz. Benim bildiğim milli dava budur. 23 yıllık Türkiye’nin tanıdığı bir devleti arkadaşlarımıza teslim ettik. Barışçı oldukları için birkaç yıl içinde Rumlarla birlikte barışı sağlayacakları için... Olmadı. 2.5 yıl geçmiştir aldatıldıklarını söylüyorlar. Sayın Erdoğan da AB’nin kendisini aldattığını söylemektedir. İngiltere ve ABD de Rumlar tarafından aldatıldıklarını söylemektedirler. Bütün mesele Kıbrıs Türk’lerine ‘Evet’ dedirtmekti.”


Yaptığı ikazların hükümete yardımcı olması ve hükümetin, Türk milletinin hissiyatını dünyaya duyurması gerektiğini belirten Rauf Denktaş, özetle şunları söyledi:

“Çünkü büyük gazeteler, büyük medya kendi çıkarı için Türk milletinin Kıbrıs ile ilgili hissiyatını duyurmamayı görev bilmektedir. Eğer duyursaydı, ben bu yaşta Anadolu’yu adım adım gezmez, gerçekleri anlatmaya çalışmazdım. Dolayısıyla bir görev yapıyorum ve bu görevi yapmak mecburiyetindeyim, çünkü bize ve anavatana inanan kardeşlerimiz şehit olmuşlardır.

‘Adadan asker mi çektik?’ diyorlar. Asker çekmediler, ama Annan Planı’na göre asker çekme planını kabul ettiler. Bu kabullere dayanarak AB’nin Türkiye’ye baskı yaptığını görüyoruz. Türk Hükümetinin, AB’ye Sayın Cumhurbaşkanı Sezer’in duyurduğu milli davanın kırmızı çizgisini duyurmasını istiyorum. Emin olsunlar ki bunu yaptıkları gün ben artık yerimde otururum. Hiçbir daveti kabul etmem.”


Copyright © 2000 - 2006 KIBRIS POSTASI
_________________
« Le faux courage attend les grandes occasions... Le courage véritable consiste chaque jour à vaincre les petits ennemis. »
[ Paul Nizan ]
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Salih_Bozok
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 25 Nov 2006
Messages: 1441

MessagePosté le: 13 Déc 2006 0:40    Sujet du message: Répondre en citant

Rauf DENKTAÞ
raufdenktas@yenicaggazetesi.com.tr
...........................................................
AB tarafsız olamaz

AB’nin Türkiye karşısında ve özellikle Kıbrıs meselesinde tarafsız olmasını beklemek hakkımız yoktur. Yunanistan, AB üyesi olduğu sürece Kıbrıs konusunda ve Türkiye ile olan meselelerde AB’yi kendinden yana taraf yapmak için elinden geleni yapmıştır. Þantaj politikası ile “Kıbrıs” dedikleri eli kanlı terörist bir idareyi, Kıbrıs meselesi henüz halledilmemişken, adaylığa aldırmış ve en sonunda üye de yaptırmıştır. Þimdi “Kıbrıs” ve Yunanistan, el birliği içinde, Türkiye’den alacaklarını söke söke alabilmek için oyun oynamakta, AB’yi de bu maksat için alabildiğince kullanmaktadırlar. Yunanistan, Türkiye’nin üyelik süreci başlar başlamaz “Türk-Yunan sorunları artık Türk-AB sorunu olmuştur” diyebilmiştir. Ucu açık sürecin devamını bu nedenle istemektedirler. Kıbrıs Rum idaresine “aman sakın Weston’u kullanma” diyen de Yunanistan’dır.
Annan Planına “EVET” derken ve Rum kardeşleri ile birlikte AB üyesi olarak saadete, refaha ve güvenliğe kavuşarak dünya ile bütünleşip, dünya dili konuşacaklarını hayal edenlerin unuttukları işte bu gerçekti: Yunanistan ve Rum idaresi Türkiye’nin üyelik sürecine “Türkiye’nin kanatlarını yolma süreci” olarak bakmaktadırlar.
Garantör İngiltere’nin o zamanki Dışişleri Bakanı Jack Straw’a göre “Türk askerinin adadan çıkarılması ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmaması için” Türkiye’nin ucu açık üyelik süreci engellenmemeliydi. “Ayının kürkünü alabilmek için süreç başlamalıydı” .
İlk iş askerin adadan çıkarılması, “ayrı egemenlik” sözünün söylenmemesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden vazgeçilmesi, Rumların Kuzeye yerleşme haklarının tanınmasıydı. Gerisi kolaydı.
Statümüzü ve iki eşit egemen halktan biri olduğumuz gerçeğini kaybetmemek için AB’den istediğimiz garantileri (deregasyonları) veremeyeceğini AB makamları açıkça duyurmuşlardı. Bunun anlamı Annan Planında bize verilmiş görülen hakların çoğunun da “AB normlarına aykırıdır” gerekçesi altında yargı yolu ile ortadan kalkmasıydı. AB Kıbrıs’a üniter bir devlet olarak bakmaktaydı. Biz Türk halkını da “Kuzeyde işgal altında yaşayan azınlık” olarak algılamaktaydı. Rum liderliği de bu rahatlık içinde varılacak herhangi bir anlaşmanın “AB normlarına uygun olmasında” direnmekteydi. Annan Planı bu normlara uymadığı için kabul edilemezdi. Gerçekte, yeni bir anlaşmaya ihtiyaçları yoktu. “Meşru Kıbrıs Hükümeti” olarak yola devam, işle-rine gelmekteydi. Bu yolda var olan iki engeli Türkiye’nin AB üyelik sürecinde aşabileceklerini hesaplamaktaydılar. Türklerin Annan Planına EVET demiş olmaları bu yöndeki beklentilerine güç katmaktaydı.
Türk tarafının AB’den tarafsızlık beklemesine hayret edenler arasında bu tarafsızlığı engellemeyi vatani bir görev bilen Rum-Yunan ikilisi de vardır. Türkiye’nin Kıbrıs meselesi ile AB üyeliğini bir arada görüşmeye razı olması, onlar için büyük bir başarıydı. Ecevit döneminde bu iki konu birbirinden ayrıldığında, matem tutmuşlardı. Þimdi bayram yapıyorlardı. Türkiye, bu iki konunun birleştirilmesine razı olduğuna göre işler istedikleri kıvama girmiş oluyordu.
Türkiye de bu birleşimin ne anlama geldiğini anlamış olacak ki bunların ayrılmasını talep etmektedir. Sadece talep yeterli olmayacaktır. AB, Kıbrıs meselesini Kopenhag Kriterlerine eklemek suretiyle kendi prensiplerini de çiğnemektedir. AB suçlu tarafı korumak suretiyle suça iştirak etmektedir. Bu konuda Türkiye’nin direnmesi ve diretmesi haktır. Bundan taviz verilmemesi, yumuşaklık gösterilmemesi de haktır. Türk tarafı “AB tarafsızlığını yitirdi” diye yırtınacağına, ta başlangıçtan taraf olan AB sürecine girerken alması gereken tedbirleri almadığı, gereken pazarlığı yapmayıp, vaadlere inandığı için düşmüş olduğu pozisyondan çıkış yolunu arayıp bulmalıdır. Bu yol kırmızı çizgilerimizi Rum’dan ve Yunan’dan yana olan AB’ye erkekçe duyurmak yoludur. Başka yol yoktur. İstemeden veya bilmeden girilmiş olan teslimiyet yolundan kurtulma zamanı şimdidir.

Tarih:13.12.2006
_________________
« Le faux courage attend les grandes occasions... Le courage véritable consiste chaque jour à vaincre les petits ennemis. »
[ Paul Nizan ]
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Salih_Bozok
V.I.P
V.I.P


Inscrit le: 25 Nov 2006
Messages: 1441

MessagePosté le: 17 Déc 2006 6:24    Sujet du message: Répondre en citant

Rauf DENKTAÞ
raufdenktas@yenicaggazetesi.com.tr
...........................................................
Tebrikler

Bir yıllığına iki liman açma taktiği beklenen sonucu getirmedi. Ancak “Kıbrıs meselesini Türkiye’nin AB yoluna engel olarak koyma” haksızlığını kurumlaştırmış oldu. 8 konu askıya alınırken Kıbrıs meselesi ucu açık AB yolculuğunda sonuna kadar Türkiye’nin önünde tutulacak. Türkiye Kıbrıs meselesini, limanlarını Rum idaresine açıp, eli kanlı Rum idaresini diğer üyelerle eş duruma getirmedikçe (Türkçesi, bu idareyi tanıdım demeden tanımadıkça ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sırt çevirmedikçe) tüm konular kapatılmayacak.
Durum bu! Buna rağmen “başardık” diyenler var. Biz bunlara katılmadığımız için bize gücenenler, kızanlar, Türkiye’deki seçimlerde taraf olduğumuzu zannedenler var. Bizi bağışlayacaklarını ümit ederim. Gerçeklerin tartışılabilmesi için olumlu ve olumsuz düşüncelerle yorumların açıkça tartışılması gerekir. Aksi takdirde dönüşü olmayan bir yolun son dönemeçlerine gelinmiş olur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kıbrıs’ın Kuzeyinde yaşayan Türkleri “Türkiye’nin işgalinde kurulmuş, Türkiye’nin bir alt kuruluşu” addetmektedir. Bu saçmalığı Loizudu davasında karara bağlamıştır. Maraş’ın Vakıf arazisinde bir dönümlük bir arsada, üç kuruşluk bir evi olan Arestis davasında da Türkiye’yi “yakarım ha” diye korkutarak “alt kuruluş” olan Kuzey Kıbrıs’taki idaresinde Rumların “ilk müracaat mercii” olarak bir komisyon kurulmasını istemiştir. Bu da yetmemiş, buna “bizden iki yabancı da ekleyeceksin” demiştir. Bu da yapılmıştır. Þimdi bu komisyon Rumların topraklarını iade ve tazminat davalarına bakacak ve Arestis davasında olduğu gibi Türkiye “işgalden kaynaklanan suçu nedeniyle” Rum’a “manevi tazminat” da ödeyecektir. Serdar Denktaş’ın girişimleri ile DP ve UBP’nin desteğiyle Komisyonu oluşturan Yasada leyhimize yapılan değişiklere rağmen Komisyon bu değişiklikler yokmuş gibi hareket etmektedir. Türkiye ve buradaki sorumlular komisyonun bu güne kadar vermiş olduğu kararlarda takip edilen usule bakıp, bir kontrol mekanizması kurmazsa ileride başları çok ağrıyacaktır. Bir bürokratın “biz Rum’la anlaştık” sözü ile müracaatlar Komisyonun onayına sunulmakta, Komisyon da “madem ki anlaşma var” diyerek bu anlaşmaya imza atmaktadır. Bizden söylemesi. Durum bu. Türkiye’nin alt komisyonu Türkiye’nin alt kuruluşu addedilen ve “işgal nedeniyle manevi tazminat” vermek yetkisi ile donatılmış bu komisyonun AİHM’den şartlı tasvip görmesi de Türk basınına “büyük başarı” olarak takdim edilmiştir. Buradaki idarecilerimiz de üzülmeleri gereken bu durum karşısında fazla bir şey söylememekte, “işler iyi gidiyor” havasını desteklemektedirler. Biz endişelerimizi dile getirmeyi, uyarı görevimizi yapmayı yeğliyoruz. “Tebrikler” diyenlerin kervanına katılmıyoruz.
Arestis gasp edilmiş Vakıf araziyi yıllardır kullanmaktadır. AİHM bu gerçeği görmedi veya görmek istemedi diye sorumluların hareketsiz kalma hakları yoktur. AİHM’nin kararı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni, hele Ahkâmül- Evkaf’ı uygulamakla yükümlü Evkaf Dairesini bağlamaz. Evkaf dairesi derhal Mağusa Kaza Mahkemesinde Aresti aleyhine “evkafa ait araziyi bunca yıl kullandığı nedeniyle” kira-tazminat davası açmalı ve bundan sonra Aresti’nin bu arsayı kullanabilmesi için kira talebinde bulunmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde Maraş’taki ve adanın diğer yerlerinde gasp edilmiş Vakıf emlâk kurtarılamayacaktır. Diğer yandan Türkiye’nin mahkûm edildiği akıl almaz tazminatları dengelemek için bu hak muhakkak takip edilmelidir. İdarecilerimizin ve özellikle Evkaf idaresinin bu hakkını takipte kusur işlemesi ileride bir çok insanın başını ağrıtacaktır. Bizden söylemesi.


Tarih:17.12.2006
_________________
« Le faux courage attend les grandes occasions... Le courage véritable consiste chaque jour à vaincre les petits ennemis. »
[ Paul Nizan ]
Revenir en haut de page
Voir le profil de l'utilisateur Envoyer un message privé
Montrer les messages depuis:   
Poster un nouveau sujet   Répondre au sujet    Forums d'A TA TURQUIE Index du Forum » Forum en langue turque Toutes les heures sont au format GMT + 2 Heures
Page 1 sur 1

 
Sauter vers:  
Vous ne pouvez pas poster de nouveaux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas répondre aux sujets dans ce forum
Vous ne pouvez pas éditer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas supprimer vos messages dans ce forum
Vous ne pouvez pas voter dans les sondages de ce forum


Powered by phpBB v2 © 2001, 2005 phpBB Group Theme: subSilver++
Traduction par : phpBB-fr.com
Adaptation pour NPDS par arnodu59 v 2.0r1

Tous les Logos et Marques sont déposés, les commentaires sont sous la responsabilités de ceux qui les ont postés dans le forum.